Dr. M. Galip BAYSAN ANKARA, 01 Kasım 2007 Perşembe
Ermeni meselesi konusunda Avrupa'da sesini çok fazla duyuran bir başka büyük isim İngiliz Lord James Bryce'dir. İngiliz propaganda sistemi içinde daha sonra ünlü bir tarih profesörü olacak Arnold Toynbee'den de yardım görmüştür.
Tıpkı Lepsius gibi, günümüzde dahi Ermeni konusunda yazarların ve tarihçilerin referans aldıkları bir kişidir. 1838- 1922 yılları arasında yaşamış İngiliz politikacı, diplomat ve tarihçisidir. 1880 – 1907 arasında Avam Kamarası'nın liberal bir üyesidir. Dışişleri Bakanı müsteşarlığı (1886) , Lancester Düklüğü baş yargıçlığı (1892) ve Ticaret Bakanlığı (1894-95) yaptı. (1907-1913) ABD. Büyükelçisi oldu. 1. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın Belçika ve Fransa'da yürüttüğü şiddet hareketlerini inceleyecek komitenin başkanı oldu. (1)
Bryce genç yaştan itibaren Ermenilerle temas kurabilmişti. Hüdavendigâr Onur, Figen Ünal Şen'in sabah gazetesinde yayınlanan Ağrı Dağı ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada, "Sir James Bryce'in önce geniş bir kütüphane çalışması yaptığını ve sonra Ağrı Dağına çıktığını ve tırmanış sırasında zirveye yakın yerlerde (Nuh Peygamberin Gemisi ima edilerek) insan yapımı ağaçtan bir malzeme bulduğunu" belirtmektedir.(2)
James Bryce 1877 yılında yazdığı "Transkafkasya ve Ararat" adlı kitabının çıktığı dönemlerden beri tam bir Ermeni hayranı ve Türk düşmanıdır. Bu kitapta Brice daha o zamanlar "Neden Ermeniler bu zorluklara tahammül ediyor, atalarının Selçuklular ve İranlılara karşı yaptıkları gibi isyan etmiyorlar?" diye soruyor ve Ermeni toplumunu tahrik ediyordu. Nitekim 1889 Ağustos'unda Doğu Anadolu'da Bişeri'de 7 Ermeni öldürülüp, 50 kadar da ev yakılınca, Bryce hemen Müslüman aşiretleri itham etti, ancak bölgedeki İngiliz Konsolosluk elemanı, kendisi de bir Ermeni olan Thomas Boyacıyan gönderdiği raporda olayın müsebbibinin, köydeki iki Ermeni liderinden birinin Katolik mezhebine geçmesi üzerine diğeri tarafından yapıldığını belirterek onun iddialarını boşa çıkaracaktır.(3) Bryce : 1894 yılında, Başbakan Gladstone'un teşvik ve desteği ile, İngiltere'de "Ermeni Cemiyeti" kuranların başındaki kişi'dir. (4)
Tıpkı Rahip Lepsius gibi "Mandelstam Planı" ile ilgili olarak İngiltere'de yapılan çalışmalarda, o da sahnedeydi. Balkan Savaşı sırasında İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın Türkleri yalnız bırakan tutumu, Hintli gençler tarafından kurulan "Müslim League / İslam Cemiyeti" tarafından protesto edilmişti. Lord Beaconsfield'in Doğu politikasına hala bağlı pek çok İngiliz de parlamentoda ve basında seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. (Vikont) Bryce 8 Mart 1913'te Avam Kamarasında "Şark Meselesi" hakkında açılan bir görüşme sırasında Rus müdahalesinin doğuracağı tehlikeyi kabul eder görünüyordu:
"Ermenilerin Rus müdahalesini ciddi olarak istediklerini gösteren belirtiler var. Ermenilerin himaye isteyebileceklerini kabul etsek bile, Rusya devrimlerinin gerçekleştirilmesi için, her hangi bir talepte bulunursa ne yapacağız, bunu reddedecek miyiz?"
Dikkatlice söylenmiş bu sözlerde altı doğu vilayetinde çıkabilecek karışıklıkların endişesi saklıdır. Erzurum ve Van'daki Rus konsolosları (hazırlanmış bir planın elemanları olarak) böyle bir ihtimal bulunduğunu Rus Dışişleri Bakanlığı'na rapor etmekte ve buna dayanarak Rusya'nın müttefiklerini haberdar etmektedirler. Ayrıca Balkan Savaşları sırasında Rumeli'den sürülen Müslümanların Anadolu'ya yerleştirilmelerinin endişe edici bir durum yaratacağı ifade edilmektedir. Bryce ve arkadaşları topraklarını, yurt ve yuvalarını kaybetmiş ve perişan duruma düşmüş, yüz binlerce Türk ve Müslüman göçmenin sorunları ile zerrece ilgilenmiyor, fakat bu insanların Doğu Anadolu'ya, Ermenilerin çokça yaşadığı topraklara gönderilip, o güne kadar Ermeniler lehinde oluşturulmaya çalışılan dengeyi bozmasından endişe ediyordu. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mr. Acland, Avam Kamarası'nın 8 Mart 1913 tarihli oturumunda bu zavallı göçmenlerin Ermeniler için bir tehdit teşkil etmediğini söylediği zaman Bryce ve arkadaşları rahatlamıştı. (5)
1915 Mart'ının ilk günlerinde Bryce Dışişleri Bakanlığı'nı arayarak başlangıçta Rusya'nın kontrolünde bir otonom Ermenistan kurulması için hazır olunduğu konusunda, Rusya ile bir anlaşma yapılmasını teklif etti. Bryce böyle bir deklarasyonun Ermenileri mutlu edeceğine, müttefiklere Türkiye ile savaş sırasında yardımları olacağına inanıyordu. Nisan ayında da Ermenileri Kilikya bölgesinde Türklere karşı bir isyana teşvik etti.
2 Ekim 1915 tarihinde Lord Cramer Dışişleri Bakanlığı'nda Lord Crewe'e bir mektup göndererek detaylı olarak İngiliz Hükümeti, Türk –Ermeni olaylarını kullanarak Amerika'da bir propaganda kampanyası başlatıp başlatamayacağını sordu. Gerçekte onun konuşmasından dört gün sonra Lord Bryce Ermenilerle ilgili olarak Ermeni kaynakları ve misyonerlerden alınan bilgilere dayanarak korkunç bir tablo çizdi. Lord Cramer de haberi olmadan veya kasıtlı olarak Anadolu'da Ermeniler tarafından çıkarılmış isyan olmadığını söyledi.
Ekim'in ilk günlerinde ABD Hükümeti'nin, insanlık namına, İstanbul'daki elçisi vasıtasıyla Osmanlı Hükümeti'ne sert bir protesto notası verdiği basında belirtiliyordu. Kısa bir süre önce Alman sefiri, Trabzon'daki konsolosluktan alınan bilgilere dayanarak Ermeni kışkırtıcılığı karşısında Türk Hükümeti'nin aldığı tedbirlerin haklı olduğunu Amerikan hükümetine bildirmişti. Ancak İngiltere Türkiye'deki Ermeni olaylarını propaganda amacı ile büyütmek istiyordu. Bu amaçla İngiltere'nin Amerika Elçisi Cecil Spring – Rice, "Ermeni Soykırımı" ile ilgili sahte haberleri elden Bası'na vermeğe başlamıştı. İngilizler işi daha da ileri götürerek Ermeni göçü ve soykırım iddiasına yarayacak fotoğraf avcılığına çıktı. Böyle fotoğraf elde etmede sıkıntıya düşünce, bu konuda destek vereceği vaadinde bulunmuş olan Lord Bryce'a başvurdular. Ancak o da Ermeni dostlarının yardımına rağmen Türkiye'deki olayları bir soykırım olarak resimleyecek hiç bir belge bulamamıştı. (6) Çünkü hayallerindeki "toplu kıyımlar" bir iki kişisel veya grupsal toplum olayları dışında asla vuku bulmamıştı.
16 Ekim'de İngiltere'nin Vatikan temsilcisi M. Gregory Dışişleri Bakanlığı'na Papanın Padişaha özel bir mektup gönderdiğini bildirdi. Şubat 1916'da Osmanlı Devleti isyanları İngiliz, Rus ve Fransız ajanlarının kışkırttığını, silah temin ettiğinin tespit edildiğini ilan edince, İngilizler tarafsız ülkeler ve ABD'ye bir bildiri göndererek Ermenileri kışkırttıkları iddiasını reddettiler.
Aynı günlerde ABD'nin Osmanlı Devleti'nin göç politikasını resmi olarak protesto ettiği Amerika'daki İngiliz elçisi tarafından bildirilince, İngilizler ABD kamuoyunun desteğini kazanmak ve savaşa katılmasını sağlamak için "Ermeni Olayından" propaganda malzemesi olarak yararlanabileceklerini düşündüler. İngilizlere istihbarat ve haber alma servislerinde çalışan Lord Bryce, Arnold Toynbee, Aneuren Williams gibi Ermeni yanlısı ve Türk düşmanı sivil ve askeri müşavirler İngiliz Hükümeti'nin "Ermeni soykırımlarını" yayması gerektiğini söylüyorlardı. Böyle bir propaganda ülke dahilinde küçük müttefik Ermenilere destek verecek ve Türklere karşı nefret duygusunu arttıracaktı. Dış dünyada da İngiltere'nin müttefiki "Rusya'nın Yahudilere karşı yaptığı, zulüm konusunda uyanan uluslararası olumsuz ilgiyi" Türkler üzerine çevirecek, tarafsız ülkeler, ABD, Yunanistan, ve Haşimi Arapların Antant devletlerini desteklemesi de sağlanmış olacaktı. (7)
Ermeni kaynakları ve misyoner raporlarından bilgi toplama görevi Ermeni sempatizanlarından Viscont Bryce ve Arnold Taynbee'ye verildi. Bu bilgiler daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere yapılanlar 1915-16 adı altında yayınlanacaktır. Bryce 1 Temmuz 1916'da Dışişleri Bakanı Grey'e "tarihsel gerçeklerden ziyade etkinliği olacak genel hikayeleri seçip toplamayı" uygun gördüğünü bildiriyordu. Ermeni kurumlarından gönderilen tarihsel değerlendirme itibariyle şüpheli ama o günlerde inandırıcı olabilecek olayların toparlanması konusunda yardımcı olarak Oxford'daki Balliol Koleji eski öğretim üyelerinden Arnold J. Toynbee'nin desteğini sağladı. (8)
Vikont Grey 23 Ağustos'ta verdiği cevapta raporun çok açık ve net olduğunu, yayınlanması halinde konuya ilgi duyanların kalpten etkileneceğini ve insani duygularına hitap edebileceğini söyledi. Ayrıca sadece o günlerde savunmasız Ermenilere davranışı nedeniyle Osmanlı Devleti'ni sıkıştırmakla kalmayıp, gelecekte de tarihçiler için bir hazine olacağını ilave etti. İşte "Mavi Kitap" olarak ün kazanacak olan propaganda kitabı bir İngiliz hükümeti ve Ermeni örgütleri işbirliği ile hazırlanmış oldu.(9)
Bryce in en büyük yardımcısı Arnold Toynbee'ye (1889-1975) gelince (İngiliz Tarihçisi 1934-1961 yılları) arasında yazdığı 12 ciltlik "A study of History / Tarih üzerine bir inceleme" adlı yapıtıyla ünlenecektir. 1911'de Oxford'da Balliol Koleji'nden mezun olduktan sonra kısa süre Atina'daki İngiliz okuluna devam etti, sonra kendi yetiştiği kolejde "Antik Çağı Tarihi" öğretim üyesi oldu. 1915'te Dışişleri Bakanlığı haber alma dairesinde çalışmaya başladı. 1921- 1922 yılları arasında, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Manchester Guardian gazetesinin muhabirliğini yaptı. bu görevi sırasında elde ettiği deneyimlerden yararlanarak "The Western Question in Greece and Turkey / Yunanistan ve Türkiye'de Batı Sorunu" (1922) adlı kitabını yayınladı. 1925'te London School of Economics / Londra Ekonomi Okulu'nda uluslararası tarih araştırmaları profesörü oldu ve ününü pekiştirecek eserler yazmaya başladı. Civilization in Trial / Medeniyet Yargılanıyor (1948), Türkiye, Bir Devletin Yeniden Doğuşu (1974) adlı kitapları Türkiye'de iyi bilinen eserlerdir. (10)
Yaşamında Türkiye ve Türklere oldukça geniş yer veren Toynbee; Türk halkının ölüm kalım mücadelesi verdiği 11 yıllık (1911-1922) savaş dönemi sırasında tam bir dinsel fanatiktir. Öncelikle bir Yunan ve daha sonra da bir Ermeni sempazitanıdır." National and İnternational Politics in The Middle East adlı kitapta Gordon, Martel, Toynbee'den bir "Propaganda uzmanı" olarak bahsetmekte, 1912 Haziran ayı başlarında annesine gönderdiği bir mektupta "Türklerin Avrupa'dan atıldığını görmek için sabırsızlanıyorum, çünkü onlar sadece kaba ve saldırgan değil aynı zamanda aptal ve tembeldirler" diye yazıyordu. Türkiye'nin savaşa girme kararı alması üzerine de "bu işi daha da kolaylaştırdı. Sofradan kalktığımız zaman Türkiye'den bir kırıntı bile kalmayacak" dediğini belirtmekte, "Toynbee'yi etkin ve kaba" olarak vasıflandırmaktadır. (11) Ünlü tarihçi o günlerde tamamen Yunanlı dostlarının etkisi altındadır. Buna bir itirazımız olamaz, bir topluma, bir ulusa karşı sevgi nefret gibi duygular bireyin tabii hakkıdır, bu hakka saygılıyız ama bizim Toynbee ile ilgili bazı pozisyon iddiaları ile yaptığı açıklamalara itirazımız olacak, tek yanlı görüşlerine katılmadığımız gibi, yalan ve sahte haberlere de fazlaca iltifat ettiğini iddia ediyoruz. Bu gerçeği bizzat kendi kaleminden öğreniyoruz.
"Türk ve Yunan ilişkilerini ilk elden etüt edecek fırsatlara sahiptim. Kasım 1911'den Ağustos 1912'ye kadar, Balkan Savaşı'ndan hemen önceki dokuz ayımı Yunanistan'ın tarihi bölgelerinde, Girit ve Atos Yarımadasını adım adım dolaşarak geçirdim, ülkenin fiziksel coğrafyası en önemli ilgi saham oldu. Modern topluluğun sosyal ve ekonomik yaşam ile ilgili pek çok şey öğrendim. Avrupa Savaşı sırasında Lord Bryce'in maiyetinde, İngiliz Hükümeti tarafından 1915'te "Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere yapılan Muamele / Treatment of Armenians in the Ottoman Empire" ve 1916'da "Çeşitli Yayınlar / Miscellaneus No.31" adları altında yayınlanan ünlü "Mavi Kitap"ı hazırladım. Bu vesile ile Türk milletinin ve diğer halkları yönetimindeki güvensizlik hakkında bilinmesi gereken her şeyi öğrendim. Bundan sonra daima İstihbarat ve haber alma servisinde Türklerle ilgili alanlarda çalıştım. (Mayıs 1917'den Mayıs 1918'e kadar). Daha sonra 1918 yılının Mayıs ve Aralık aylarında Dışişleri Bakanlığı'nın Politik istihbarat bölümünde ve Aralık 1918 ile Nisan 1919 tarihleri arasında yine Dışişleri Bakanlığı'nın temsilcisi olarak Paris'teki Sulh Konferansında çalıştım. 1919-1920 arasında da Londra Üniversitesinde Bizans bölümü, modern Yunan dili edebiyatı ve Tarihi öğretmek şerefini taşıyorum." (12)
Bu sözler açık bir İtirafın, gayet net bir şekilde ifade edilmesidir. Kendisinin birinci derecede kaynak olduğunu ifade eden ve ima eden yazar; o tarihe kadar sadece Yunanistan'ı görmüş, bütün bilgileri Türkiye'nin en önemli düşmanı olan diğer bir Hıristiyan ülkenin elemanlarından almıştır. Ön yargıları, inançları Türk insanını tanımaktan değil, bilakis hiç tanımamasından kaynaklanmaktadır. Türklere karşı ön yargıda olmasının dışında nefret duyguları ile doludur, böyle bir insanın İngiltere gibi büyük bir imparatorluğun propaganda sistemi içinde yer alması Ermeni ve Rumlar için ne kadar büyük bir kazançsa Türkler ve gerçekler açısından o kadar büyük bir talihsizliktir.
"20 Ekim 1920'de izin aldım, 15 Ocak 1921'de Atina'ya vardım. Atina –İzmir –Manisa –Bursa –Yalova – İzmit – İzmir – Atina –Selanik – İstanbul'u gezerek 15 Eylülde Londra'ya döndüm." (13) Bu ifadelere göre Toynbee Türkiye ve Türkleri de görmüş, tanımış görünümü veriyor. Ancak 1920-15 Eylül 1921'e kadar bütün bu gezdiği bölgeler "Yunan işgal bölgesi" İstanbul ve Boğazlar kesimi de kendi ülkesi İngiltere ve müttefiklerinin işgali atındaki bölgelerdir. Toynbee ne Türkleri ne de Türkiye'yi tanıma gayretine girmemiştir. Bütün dikkatini Yunanlılar ve Ermenilere, yani Osmanlı idaresi altında yaşayan son Hıristiyan toplumlara vermiştir. Ayrıca bir tarih uzmanı olarak kadroya dahil edilen Toynbee'nin "Osmanlı yönetiminin kendi bölgesinde 600 yıldan fazla bünyesindeki çok değişik din ve mezhepten, milletten olan insanları bir arada mutlu yaşatmayı başarabilmiş bir yönetim olduğunu bilmeden "Türk idaresine hakaret etmesi" nin mazur görülecek hiçbir yanı olamayacaktır.
Toynbee'nin Ermenilerle ilgili görüşleri inanılmaz bir taraftarlığın ürünüdür.
"Türkiye'nin kuzeydoğu illerinde 1895 ten beri Ermenilere Müslümanlar tarafından Soykırım yapılması yaygın hale gelmişti."(14)
"Ermeniler yabancı ülkelerin kendileri için bir şeyler yapmasını sağlamaya yardımcı olmak amacıyla kendilerini Türklere katlettirmişlerdir." (15)
Toynbee savaş döneminde sadece Türkiye'ye karşı değil Almanya'ya karşı açılan propaganda kampanyasında da rol almış ve sistem içinde görev yaptığı iki yıla yakın bir süre içinde "Belçika'da Alman Terörü", "Fransa'da Alman Terörü, Ermeni katliamı, Hemşire Cavell'in ölümü" gibi yayınlar hazırlamış ve seçkin İngiliz tarihçisi bir "Sahte Zulüm propagandası uzmanı" olmuştur. (16)
İşte ünlü "Mavi Kitap" içindeki bilgilerin doğru olup olmadığı kontrol dahi edilmeden, tamamen Ermeni kaynaklarından yararlanarak hazırlanmış ve Toynbee'nin kendi sözleri ile "aptalca yayınlanmış ve dağıtılmış bir savaş propaganda kitabı" (17) olarak vasıflandırılmış bir yayındır. Ancak bütün Dünyada, özellikle Amerika'da etkinliği fazla olmuştur. Çünkü o günlerin en önemli konusu: ne yapıp edip ABD'yi Antant ülkeleri safında Almanya ve müttefiklerine karşı savaşa sokmaktı.1916 yılında "The New York America" bütün Amerikalılara Hıristiyan İngiltere ve Hıristiyan Fransa'ya barbar düşmanlarına karşı mücadelesinde desteklenmesi tavsiyesinde bulunuyordu. Eski Başbakan Asquith ve Stanley Baldwin'in her ikisi ve Başbakan Ramsay MacDonalt 1924 yılında yaptıkları bir konuşmada, Bryce'ın Mavi Kitap'ının 1916-1917 yılları arasında müttefik propaganda aracı olarak yaygın bir şekilde kullanıldığını Amerikan Halkı ve Başkan Wilson'un harbe katılma konusunda verdikleri nihai kararı etkilediği görüşünde olduğunu ifade etmişlerdir. (18)
1915 sonu ve 1916 yılında İngiltere'yi böyle yoğun bir propaganda kampanyasına zorlayan konulardan birincisi Amerika ve diğer tarafsız ülkelerin, özellikle Balkan ülkelerinin kendi yanlarında savaşa katılmalarını sağlamaktı. Ama ondan da öte, o güne kadar bilinmeyen ve tahmin dahi edilmeyen bir durum ortaya çıkmıştı. Türkler için yüzyıla yakın bir süredir yapılan bütün aleyhte çalışmaların etkisinde kalarak, zihinlerinde "katil, canavar ruhlu, barbar tipli, fesli, sakallı/bıyıklı, harem sahibi, uçkuruna düşkün, inançsız, zalim insancıklar" canlanırken bir Türk tabiriyle "yiğidin harman olduğu" muharebe meydanlarında, özellikle Çanakkale'de, Irak, Sina Cephelerinde kelimenin tam anlamıyla "adam gibi adamlar" la karşılaşınca şaşırdılar ve garip karşılanabilir ama karşılıklı mücadele sırasında önce birbirlerine saygı duymayı sonra da sevmeyi öğrendiler.
Komutanların gözlemleri ve askerin savaş azmi için gerekli gibi görünen kin ve nefretin yerini "sevgi, saygı" gibi insancıl duyguların alması, Londra'da "Savaş Meclisi"ni rahatsız etti. İngilizlerin nefretinin Türkler üzerine yoğunlaşması savaşçılar için hayati önemi haizdi, masum bir Hıristiyan toplumuna yapılan emsalsiz soykırım, şiddet dolu uydurma hikayelere bu askerler bile dayanamazdı. Ancak tıpkı Alman Lepsius gibi, İngiliz Lordu Bryce ve Tarih uzmanı Toynbee ve Ermeni çevreleri propaganda malzemesi bakımından sıkıntıya düştüler. Onlar da tıpkı Lepsius'un yaptığı gibi İstanbul'da tarafsız bir ülke temsilcisi gibi görünen ama her hali ile Antant ülkelerin bir ferdi gibi çalışan Amerikan elçisi Henry Morgenthau'ya başvurdular. Bryce 1914 yılında Filistin'i ziyareti sırasında tanıştığı İstanbul'daki ABD Büyükelçisi Morgenthau'ya bir mektup göndererek, "eğer Anadolu'da yaygın bir durumda bulunan Amerikan misyonerlerden, durumu açıklayacak bir bilgi geldiği zaman onları arada sırada görmeme izin vermelisiniz." diye yazıyordu. Margenthau ona misyonerler, konsoloslar ve seyahat edenlerin gönderdikleri raporları gönderdi. Meselâ Halep'teki Amerikan konsolosu J.B. Jackson'un gönderdiği bir rapor, Mavi Kitapta yayınlandı. Margenthau 1919 Mart'ında yayınlanan Red Cross Magazine'de bu yardımı şu sözlerle itiraf ediyor. "Benim sahip olduğum bilgilerin çoğu zaten Viscont Bryce'ın mükemmel hazırlanmış dokümanter eseri Mavi Kitapta yayınlanmıştır." (19)
Amerika kamuoyunu kazanmak amacıyla, İngilizler başlattıkları dev propaganda kampanyası sırasında, Amerikan gazetelerine de Bryce Raporu'nun önemli kısımlarının yazılması için dağıtıyorlardı. "The New York Times, Philedelphia Public Ledger" ve "Chicago Herald" gibi gazeteler bu Ermeni dehşeti öykülerine oldukça fazla yer vermeye başladılar. Current History (Güncel Tarih) adlı New York Times'ın çıkardığı aylık dergi, Bryce Raporu'nun uzun giriş bölümünü doğrudan veren ve raporun Türk vahşetiyle ilgili en korkunç kısımlarını özetleyen Türk karşıtı makaleleri orta sayfa serileri olarak veriyordu. New York Times gazetesi üç sayfasını Bryce Raporu'na aktarmak için kullanmıştı. New Republic Bryce'ı kaynaklarının seçimi ve kanıtları için övmüştü, ancak bu kaynakların çoğunun anonim olduğundan hiç bahsedilmemişti. Aksine raporun özeti verilmiş ve Türkler kınanmıştı. Diğer gazete ve dergiler de aynı şeyi yapmış, raporun özeti ya da rapordan alıntıları yayınlamıştı. (20)
Morgenthau'nun kitabının çıktığı 1918 Aralığına kadar Amerika'da en etkin propaganda kitabı Bryce'ın "The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire / Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere Karşı yapılan Muamele" adlı hazırlanışını yakından izlediğimiz kitap oldu. Bunun bir sebebi de onun 1888'de Amerika Tarihi ile ilgili yazdığı "The American Commonweath" adlı kitabın Amerika'da akademik çevrelerde büyük kabul görmüş olmasıydı. İngiliz Hükümeti Lord Bryce'ı Amerikalılara hitap edebilecek imkana sahip olması nedeni ile özellikle seçmişti. Savaştan önce Amerika'da uzun yıllar elçilik yapmış olması da ayrı bir avantajı idi. Meselâ Amerika'daki misyoner kuruluşları Ermenilere yardım için açtıkları kampanyalarda kendi propagandalarına destek sağlamak için "eski dostumuz büyükelçi Bryce da iddialarımızı doğrulamıştır." gibi ifadelerle, Türk düşmanlığına destek buluyorlardı. (21)
Burada dikkatinize sunmak istediğimiz en önemli husus: Türkiye'ye yönelik savaşın en önemli propaganda araçlarından birinin, İngiliz Hükümeti'ne tarafsız bir ülkenin temsilcisi, ABD Elçisi tarafından temin edilen bilgilerle hazırlanmış olması ve İngiliz hükümetinin, ABD halkını Osmanlı Devleti ve müttefiki Almanya'ya karış savaşa sokmak için bunları kullanmış olmasıdır. Görüldüğü şekilde tıpkı Lepsius olayında olduğu gibi İngiliz Mavi kitabının hazırlanmasında da en önemli kaynak; İstanbul'daki Amerikan Büyükelçisi Henry Morgenthau'dur. Gelecek yazımızın konusu olan bu şahsın yaptıklarını izlerken okurlarımızdan bu gerçeğin de unutulmamasını talep ediyoruz.
DİPNOTLAR:
(1) Ana Britannica Cilt -6, s.402.
(2) Fügen Ünal Şen, Sabah Gazetesi 5 Ocak 1998, Ağrı Dağı Efsanesi, Nuh'un Gemisi nerede? H.Onur a.g.e., s.15.
(3) S.Sonyel The Great War., s.145.
(4) Georges de Maleville, 1915 Osmanlı –Rus – Ermeni Trajedisi s.87 (Çev. Necdet Bakkaloğlu, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul -1998).
(5) E.Granville, a.g.e, s.62-63.
(6) S.Sanyel, The Great War, s.140.
(7) Aynı Eser, s.141-143.
(8) Aynı Eser, s.144.
(9) Aynı Eser, s.144.
(10) Ana Britannica C.30, s.171, 172.
(11)Edward İngram (editing). National and İnternational Politics in The Middle East, P.71 (London – 1986).
(12) Arnold Toynbee, The Western Question in Greece and Turkey, s.VIII (London – 1992).
(13) Aynı Eser, s.VIII.
(14) Aynı Eser, s.17.
(15) Aynı Eser, s.35.
(16) S.Sonyel, The Great War, s.140.
(17) A.Toynbee, a.g.e, s.50.
(18) S.Sonyel, The Great War, s.148.
(19) S.Sonyel a.g.e., s.147 –148.
(20) Justin Mc Carthy : Birinci Dünya Savaşında İngiliz Propagandası ve Brice Raporu, Osmanlıdan günümüze Ermeni Sorunu, s.32 (Yeni Türkiye Yatınları, Ankara-2001)
(21) Aynı Eser, s.35
Bu milletin tek sahibi var: Kendisi!
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız. -Mustafa Kemal Atatürk
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bunları Biliyor muydunuz?
Bunları Biliyor muydunuz?
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...