CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

DEVLETİMİZE YÖNELİK TEHDİTLERE KARŞI, BİZ TÜRK GENÇLERİNİN ALACAĞI TEDBİRLER NELER OLMALIDIR?

Devletimize yönelik tehditlere karşı,  biz Türk gençlerinin alacağı tedbirler neler olmalıdır?
(yarbay melıh gülova)

Tarih bilımi, bizlere geçmişte yaşanmış olayların sosyal, kültürel ve teknolojik nedenlerini, hangi sorunlardan kaynaklandığını anlatarak ondan sers almamızı, yani aynı sorunlara tekrar karşılaşmamamız için ne gibi tedbirler almamızı gerektiğini öğretiz.

Geçmişteki olaylar, bu günün bilgileriyle, ancak geçmişin şartları dikkate alınarak incelendiğinde, tarihten "ders" alınabilir.

Arkadaşlar, bu yazıda sizlere; biz Türk gençleri olarak, milletimizi ve vatanımızı çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak güçlü, zengin, müreffeh ve huzurlu bir Türkiye yaratmak için, ortaya çıkacak bütün sorunların akıl ve bilmin önderliğinde çok çalışarak çözümlenmesi için, Atatürkçü düşünce sistemine uygun olarak önce geçmişte; Türk tarihinin derinliklerinden çıkardığımız derslere ilaveten;

Atatürk'ün Türk gençlğine hitabında belirttiği tehlikeleri de içine alan ve devrimleri sürekli kılamadığımız ve gerekli tedbirleri yeterince alamadığımız için bugün karşımıza tekrar çıkan sorular, tehlikeler karşısında,

Biz Türk gençlerinin, alacağı tedbirler anlatılacaktır.

2500-3000 yıllık geçmişi olan ve tarih boyunca yaşamış ve yıkılmış Türk devletlerinin büyük bir kısmı, düşmanın kuvvetli orduları ile yıkılmamış, tam tersine şimdi anlatacağım sosyal, kültürel ve ekonomik nedenler, sorunlar sebebiyle yıkılmıştır. Bu nedenleri tespit eden Atatürk, kurtuluş savaşından sonra bir Türk milleti oluşturarak çağdaş bir Türk milleti kurmak için kültürel, sosyal ve teknolojik alanlarda birçok devrim yapmıştır.

Türk Devrimi; bağımsızlık, eğemenlik çeğdaşlaşma mücadelesidir. Türk milletinin çağdaşlaşmasını sağlayan kökten, sosyal bir değişimdir, ilerleme ve gelişmeyi hedef alan dinamik bir harekettir. Türk devrimi, milli birlik ve bütünlüğe önem vererek, demokratik rejime yönelmiş ve onun savunucusu olmuştur.

Bu sorunlar köklü tedbirlerle çözülemediği için, daha sonra günümüzde değişik oyuncular tarafından yeniden sahneye konmaya başlamıştır.

1. Geçmişte, eski Türk devletlerinin hemen hemen hepsi, siyasi iktidarı, ele geçirmek maksadıyla ve düşman devletlerin kışkırtmaları ile çıkarılan iç ayaklanmalar isyanlar ile yıkılmıştır. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti devleti'nin "vatan ve milletinin bölünmez bütünlüğüne" karşı geçmişte ve günümüzde olduğu gibi gelecekte de saldırılar olacağını, Türk milletinin olumsuz şartlar içinde bulunduğu hallerde, her yönden üstün düşmanların milletimize saldıra bileceğini bildirmiştir.

Bugün; Türkiye'nin yüksek gelişme potansiyeli ve dünya üzerindeki konumunun çok önemli olması nedeniyle vatanımızın ve milletimizin içten parçalara ayrılarak tıpkı geçmişte olduğu gibi, parça parça yok edilmek istenmesi tehdidi, bugün de gerçekliğini korumaktır. 1980'li yıllara kadar aşırı sol, yıkıcı ve bugün dahi süren bölücü örgütlerin saldırıları günümüzde yerini bölücü örgütlerle berber çalışan aşırı sağ, irticai örgütlere bırakmıştır.

Tedbir olarak bizler Türk gençliği, vatanı bir, dili bir, bayrağı bir, kültürü bir, ülküsü, amaçları bir, kederde vesevinçde aynı ortak duyguları paylaşan büyük Türk milletinin birer ferdi olduğumuzu asla unutmamalıyız. bizleri parçalamaya çalışan aşırı ve ayrı fikirli insanlara, örgütlere kanmamak için onların karşısına bu konularda son derece bilgili olarak çıkmalıyız. devlet yapısını ve işleyiş tarzını çok iyi bilmeliyiz. onların fikirlerine taraftar bulamamaları için, kandırdıkları kişileri ikna ederek kendi tarafımıza çekmeliyiz onlar silahlı eyleme geçmedikleri sürece, fikren ikna etmeye çalışmalıyız. silahlı eylem yaparak milletimizi karşılarına alanları devletin güvenlik güçlerine bildirmeliyiz.

2. Geçmişte, dünyada birçok gelişmeler yenilikler yapılırken, Türk devletleri yönetimlerini, ülkenin sorunlarını çözebilecek şekilde geliştirememişlerdir. buda yönetimin içte ve dışta otaritesini zayıflatmıştır. bu otoriteyi uhrevi güçlerle kuvvetlendirmek isteyen padişahlar, halifelik sıfatlarınıda kullanmaya başlamışlardır. Böylece devlet yönetimi laiklikten uzaklaşıp, din ve devlet işleri birbirine karışmıştır.

Bugün, yüce Aatürk'ün dini işler ile sosyal, hukuksal, kültürel, siyasal alnlarda laikleştirmiş olduğu devlet işlerinin Birbirinden ayrılarak, yürütülmesi için yapılmış olan yasalar, iktidarda bulunanların gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunmaları ve hatta bu iktidar sahiplerinin kişisel çıkarlarını, aşırı eğilim sahiplerinin genel politikalarıyle birleşmeleri nedeniyle, yeterince etkin olarak uygulanamamıştır.

Bu nedenle halen, Türkiye'de faliyette bulunan yasal ve yasadışı dernekler, tarikatlar, şeyhler ve şeriatçı terör örgütleri tarafından, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çağdaş ve laik düzenini değiştirerek dini kurallara dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla, milletimizi, gençlerimizi kandırmaya çalışmaktadır.

Bugün Türkiye, gerek iç ve gerekse dış propaganda ve tehdit odaklarıncai laik ve demokratik yapısını yıkmaya yönelik bir çok faliyetle karşı karşıya bulunmaktadır.

Tedbir olarak, bu tehditlerle tekrar karşılaşmamak veya tekrar karşılaşıldığında mücadele edebilmek için; dinimizle ilgili temel kitap olan kur'anı mutlaka okumalıyız ve bilmeliyiz.

Yasa dışı dini kuruluş ve derneklere maddi çıkarlar elde etmek için girmemeliyiz, parasal yardım yapmamalıyız. bilmeliyiz ki bir defa bu örgütlere, tarikatlara veya onların vekıflarına girenler, yasa dışı işlere bulaştırılmakta, örneğin, kara para aklama, vergi kaçırma gibi işlere bulaştırılmakta ve bir daha çıkmaları zorlaşmaktadır. bu tür örgütleri devlet kuruluşlarına cesaretle bildirmeliyiz.

Likliğin; dini ne olursa olsun bütün vatandaşlara devletin sosyal, hukusal, kültürel ve siyasal bütün devlet işlerinde eşit muamele yapılmasını sağladığını bilmeliyiz.

Atatürk'ün gerçek bir müslüman olduğunu o'nun 1923 yılında balıkesir paşa camiinde söylediği; "allah birdir. şanı büyüktür. peygamberimiz efendimiz hazretleri, allah tarafından insanlara hakiki dini tebliğe memur ve elçi olmuştur. hepimizce bilinen esaslarıi kur'an da mevcuttur. dinimiz son ve en gelişmiş dindir. çünkü, dinimiz akla, mantığa ve hakikate tamamen uymaktadır." sözlerini iyi bilmeli ve bu yüce Türk büyüğünü, savunmalıyız.

Aynı milletin fertlerinin dini inançlarındaki farkların o milleti etkilemeyeceğini, bu nedenle dini kamlaştırmaların, çalışmaların olmaması gerektiğini bilmeli ve bu yönde yapılacak kışkıtmalara kanmamalıyız.

Milli değerlerimiz olan dilimizin, kültür ve tarihimizin çeşitli amaçlarla tahsif edilmesine müsamaha etmemeli, bilimsel ve hukuksal yollarla tepki göstermeliyiz.

3. Geçmişte; aynı dönemde yaşayan iki Türk devleti arasında düşman devletlerin kışkırtmaları sonucu çıkarılan savaşlar ile Türk devletlerinin yıkıldığı görülmüştür.

Günümüzde, halen yaşayan Türk devletleri ile kültür bağlarımızın güçlendirilmesi için, yüce Atatürk'ün vaktiyle verdiği direktif doğrultusunda çalışmalar başlatılmıştır. bizlerde kendi öz "Türk dilini, tarihini, güzel sanatlarını yabancı kültürlerden arındırmalıyız. bu konuda yapılan bütün çalışmaları desteklemeliyiz.

4. Geçmişte; imparatorluk içerisinde bulunan etnik unsurların milliyetçilik fikriyle isyan ettikleri, milliyetçilik fikirlerinin, çok uluslu bir yapıya sahip olan osmanlı devleti'nin dağılma sürecini hazırladığı görülmüştür.

Günümüzde ise, ulu önder Atatürk sayesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çok uluslu bir devlet olma özelliği kalkmış, sadece tek bir milletin, Türk milletinin devleti olma özelliğini kazanmıştır. devletimizin ilelebet yaşaması için tek (üniter) millet olma özelliğini korumak için ülkemizi, başka ülkelerin etkisinden kurtararak, çağdaş medeniyet seviyesindeki milletlerin kültür seviyesine çok çalışarak, devrimler, keşifler, icatlar, şaheserler yaparak çıkmalıyız. hala ülkemizde, Atatürk milliyetçiliği dışında, dünyada yaşayan Türk devletlerini bir bayrak altında toplama "turan" hayalleri ile "milliyetçilik" adı altında "ırkçılık" yapılmaktadır. devletin yasal güçleri dışında, yasadışı, gizli silahlı örgütler oluşturularak, her türlü yasa dışı usulleri uygulayan, milli çıkarlarımızı savunduklarını iddia ederek, yasadışı birtakım faaliyetlerle maddi çıkar temin eden, örgütler, partiler bu çıkar uğraşlarını halen sürdürmektedirler. tıpkı aşırı kökten dinci, radikal islami örgütler gibi, bunlarda milliyetçiliği paravan olarak kullanmaktadırlar. hatta "Türk-islam sentezi" adı altında aşırı dinciler ile milliyetçiler eylem birliğine girmektedirler.

Tedbir olarak, biz Türk gençleri, Atatürkçü düşünce sistemi ile gerçek sorunun, Türk-islam milliyetçiliği kisvesi altında çıkar örgütleri oluşturduklarını, iktidarı ele geçirdiklerinde devletimizin demokratik yönetimini ortadan kaldırarak bir diktatörlüğe dönüşeceğini bilmeliyiz. bu nedenle Türk milletinin ortak menfaatlerinin ve özellikle, milletin kendi, kendisini kayıtsız, şartsız yönetme gücünün sürekli korunmasını ön gören Atatürk milliyetçiliğinin bu özelliğini çok iyi bilerek çevremizdeki insanları uyarmalıyız Türk ordusunun ve güvenlik güçlerinin, Türk milletinin emrinde olduğunu ve Atatürk milliyetçisi olduklarını, milletimizin, bu güçlerin dışında "milliyetçi" kisvesi altında yasa dışı silahlı örgütlere ihtiyaç olmadığını bilmeli ve çevremizdekilere anlatmalıyız.

5. Geçmişte; devlet adamlarının yetersizliği ve ekonomik çöküntü nedeniyle devlet idaresi bozulmuş, ahlaki çöküntü başlamış, rüşvet ve adam kayırma artmıştır. bu hususta milletin padişada olan güvenini ortadan kaldırmıştır.

Günümüzde ise, yüce Atatürk'ün devrimleriyle gerçekleşen, sosyal, hukuksal, kültürel siyasal alanlarda devlet işlerinin yürütülmesi için yapılmış olan yasalar dışında, devleti yönetmeye talip olan, seçilmiş insanlarımızın gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde bulundukları ve hatta bu insanlarımızın seçim sisteminin bozukluğundan kaynaklanan bir nedenle kişisel çıkarlarını, aşırı eğilim sahiplerinin genel politikalarıyla birleştirdikleri, rüşvet aldıkları, adam kayırdıkları bir gerçektir. bu gün Türkiye büyük millet meclisinde işledikleri çeşitli suçlardan dolayı dokunulmazlıklarının kaldırılması beklenen birçok milletvekilinin olduğu, liyakat yerine kayıtsız, şartsız kişilere sadakat arandığı, bunun da kadrolaşmayı ortaya çıkardığı bir gerçektir.

Tedbirinin kaldırılması beklenen birçok milletvekilinin olduğu, liyakat yerine kayıtsız, şartsız kişilere sadakat arandığı, bunun da kadrolaşmayı ortaya çıkardığı bir gerçektir.

Tedbir olarak,Türk gençliği, demokrasimizi, Cumhuruyetimizi korumak için, sistem bozukluklarını ortadan kaldırarak, milletimize sadık yani Atatürk milliyetçisi ve milletimizi temsil etmeye layık, dürüslüğü, çalışkanlığı ile bilinen insanlarımızı seçmek için çalışmalıyız. bunun dışında, bütün insanlarımıza, geçlerimize ve çocuklarımıza, ilk önce ve her şeyden önce, Türkiye'nin bağımsızlığına, milletimizin kendi, kendisini yönetme gücü olan demokrasimize, Cumhuriyetimize, kendi benliğimize, milli kültür ve geleneklerimize düşman olan bütün unsurlara, mücadele etmek gereğini öğretmeliyiz.

6. geçmişte; ordunun emir komuta dinlememesi, fiilen siyasetle uğraşması, avrupa ordularının teknoloji açıdan büyük atılımlar gerçekleştirirken, Türk ordularının çağ dışı kalması, devletin büyük yenilgilere düşmesine, giderek devletin çökmesine neden olmuştur.

Günümüzde Türk orduiarı olarak, Türk gençliği, demokrasimizi, Cumhuruyetimizi korumak için, sistem bozukluklarını ortadan kaldırarak, milletimize sadık yani Atatürk milliyetçisi ve milletimizi temsil etmeye layık, dürüslüğü, çalışkanlığı ile bilinen insanlarımızı seçmek için çalışmalıyız. bunun dışında, bütün insanlarımıza, geçlerimize ve çocuklarımıza, ilk önce ve her şeyden önce, Türkiye'nin bağımsızlığına, milletimizin kendi, kendisini yönetme gücü olan demokrasimize, Cumhuriyetimize, kendi benliğimize, milli kültür ve geleneklerimize düşman olan bütün unsurlara, mücadele etmek gereğini öğretmeliyiz.

6. Geçmişte; ordunun emir komuta dinlememesi, fiilen siyasetle uğraşması, avrupa ordularının teknoloji açıdan büyük atılımlar gerçekleştirirken, Türk ordularının çağ dışı kalması, devletin büyük yenilgilere düşmesine, giderek devletin çökmesine neden olmuştur.

Günümüzde Türk ordusu, değişmez baş komutanımız yüce Atatürk'ün emir ve direktifleri ile, yüce milletimizin onayladığı anayasa ve yasalar çerçevesinde ve emrinde olarak, teknolojik açıdan büyük gelşmeler sağlamış ve halen dünyanın en güçlü ilk beş ordusundan birisi olmuştur. 2500-3000 yıldan beri ordu-millet geleneğinin en güçlü parçası olan ordumuz, milletimizin, Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini verdiği yegane güven ve gurur kaynağıdır.

Tedbir olarak, biz Türk gençleri, çağdışı ve dış mihraklı hiç bir siyasi düşünceye taraftar olmamalıyız. kendi tarihimizden aldığımız tecrübelerimizle, kendi milli kültürümüze ve karakterimize uyan Atatürkçü düşünce sistemini bütün sorunlarımızın çözümlenmesinde kullanmalıyız.

Biz Türk gençleri olarak, devletimizin bütünlüğüne yönelecek olan iç ve dış düşmanlarımızı ortadan kaldırıp, yüksek refah seviyesine ulaşmış, gelişmiş bir ülke olarak varlığının devamını sağlamak için; askerliği, asker olarak yapacağımız, eğitim, atış, spor faliyetlerini iyi öğrenmeli ve başarılı bir şekilde uygulamalıyız. genel kültürümüzü geliştirmek için çok okumalıyız ve öğrenmeliyiz. böylece bazı kişilerin uydurarak söylediklerine, yalanlarına kanmayız. böylece onların kişisel çıkarlarına alet olmamış oluruz.

7. Geçmişte; Türkçe dışında milletin anlamadığı dilde ve harflerle (osmanlıca ve arap harfleriyle) yönetimin, eğitim ve öğretimin yapılması, halk ile yönetimi (otoriteyi) birbirinden kopuk hale getirmiştir. 19 ncu yüzyıla gelindiğinde eğitim- öğretimin yaygınlaşması, gazetetinin günlük yaşama girmesi, dış ülkelerle haberleşmede telgrafın önem arz etmesi, öğrenilmesi ve yazımı arap alfabesine göre daha kolay olan latin alfabesine geçişi gerektiriyordu. Atatürk döneminde, Türk milletinin birlik ve beraberliğinin sağlanması yönünde atılan en önemli adım, arap alfabesinden latin alfabesine geçilmesidir.

Atatürk, Türk kültür birliği uğrunda çok çalışmış, dünyadaki yaşayan Türk milletlerinin fikriyle, zihniyetiyle, kıyafetiyle medeni milletler seviyesine çıkmasını esas hedef olarak belirlemiştir. modern Türkiye'yi yaratırken demokrasiye (Cumhuriyetçiliğe) laikliğe, halkçılığa, devletçiliğe, milliyetçiliğe, devrimciliğe önem vermiştir. sosyo-kültürel alanda yapılan inkılaplarda, örneğin kılık kıyafette birliğn sağlanması, soyadında kişinin sosyal durumunu belirtecek sıfatların kullanılmaması, kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi gibi devrimlerin etkili olmasıyla tüm vatandaşlar eşit sayılmış, sosyal tabakalar ortadan kaldırılmıştır.

Tedbir olarak, bizler bütün sorunlarımızın çözümlenmesinde, öncelikle birbirimizle iletişim kurabilmek için, milli kültürümüze ve dil özelliklerimize uygun olmayan alfabeleri kabul ettirmeye açlışanlara karşı çıkmalıyız.

9. Geçmişte; 17 nci yüzyılda, avrupa'da rönesans (yeniden doğuş) ve reform (dini ıslahat) hareketleri ile başlayan dinde, kültür ve sanatda bilim ve teknolojideki gelişmeler aydınlanma çağını başlatmış, yeni buluşlar, yeni toprakların keşfi avrupa'yı hem manevi hem de maddi alanda yükseltmiştir. buna karşılık osmanlı devleti bu yeiliklere yabancı ve uzak kalmıştır. sözde din adamları sınıfı gibi bir zümre bağnaz, tutucu ve mutaassıp düşüncelerle her türlü yeniliğe karşı çıkmış, bu nedenle osmanlı devleti büyük bir hızla gerileyerek çökmüştür. aydınlar ve siyaset adamları reformların yapılmasını istemiş, ancak, gerilemenin gerçek sahiplerini bulmak yerine, osmanlıların zaferlerle dolu geçmişinden medet ummuşlar, batıdaki değişimi ve gelişmeyi iyi değerlendirememişlerdir.

... hayatta en hakiki yol göstericinin ilim olduğunu söyleyen Aatürk'e göre; Türk toplumunun kurtuluş yolu akılın kullanılması (bilimsel mantık) ve ilimdir.

Günümüzde ise, eğitimde laiklik ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi konularında yapmamız gereken devrimleri halkımızın, milletimizin ortak çıkar ve menfaatlerini dikkate alarak gerçekleştiremediğimiz için, Türk insanı 20 nci yüzyılda da büyük yeniliklere, keşif ve icatlara imzasını atamamıştır. ancak, bütün bunlara rağman, kültürel ve teknolojik alanlarda, uluslararası nitelikte başarılar kazanmaya başlasıkları görülmektedir. tamamen laikleştirilmiş sekiz yıllık kesintisiz eğitim, Türk milletinin, kültür seviyesini yükseltecektir. bu da bize, yeni teknolojilerin bulunması ile onları üretecek sanayi tesislerini, gelişmiş bir ekonomiyi ve milletimizin zenginleşmesini sağlayacaktır.

Tedbir olarak; biz Türk gençleri, bir milletin çağdaşlaşması, modernleşmesinin, ancak ve ancak, laik, akla, çağdaş bilme dayanan ve seviyesi yüksek, çağdaş bir eğitimden geçeceğini asla unutmamalı, bu hususu yakın çevremizde olupta anlayamamış olan herkese sabır ve hoşgörü ile anlatmalıyız.

3000 yıllık Türk tarihinden çıkaracağımız ve asla unutmamamız gereken en önemli dersler, sizlere anlatılan bu tedbirlerdir.

Genel sonuç olarak; devletimizin, tıpkı geçmişte olduğu gibi parça parça yok edilmek istenmesi tehdidi buğün de; gelecekte de gerçekliğini korumaktadır.

Yarbay Melih Gülova



Yarbay Melih Gülova kimdir?

Yarbay Melih Gülova görev yaptığı manisa'dan kendi isteği ile şırnak'a yeni tayin olmuştu. manisa'da kalan en yakın arkadaşı yüzbaşı hasan özmen'de yarbay gülova'nın ailesine göz kulak olacaktı.

Yarbay Melih Gülova astları ve üstlerince çok sevilen, saygı duyulan bir komutandı. halkla da her zaman iç içeydi. kendine hiç boş vakit bırakmaz, en kötü ihtimalle askerlerini toplar ve onlarla uzun uzun konuşmalar yapardı. askerlere öğütler verir, gençlerin asıl askerliklerinin sivile gidince başlayacağını anlatırdı. vatanın tehlikede olduğunu, iç savaş çıkabileceğini, devletimizin bölünebileceğini, siyasetçilere ve askerlere bile güvenilmemesi gerektiğini, bu ülkenin büyük önder mustafa kemal tarafından yalnız ve yalnız bu ülkenin çocuklarına emanet edildiğinin altını çizer, "bu ülkeyi ancak sizler kurtarabilirsiniz" der ve Türk geçlerinin neler yapması gerektiğini anlatırdı.

Uzaktan kumandalı bir mayınla öldürüldü!..

Bitmedi!

Yarbay Melih Gülova'nın şehit edildiği saatlerde, ailesini emanet ettiği yüzbaşı hasan özmen de manisa'daki birliğinde ölü bulundu!

Atatürk'ün Müthiş İddiası : Amerikalılar Türktürler

Atatürk, elimide bulunan bazı tarihi verilerden hareket ederek ( Piri Reis Haritaları gibi ) Türklerin K. Kolomb'dan önce Amerika'yı keşfetmiş olabilecekleri tezi üzerinde durmuştur. Özellikle 1930'lardaki tarih ve dil çalışmaları sırasında bu yöndeki bazı ip uçlarıyla ilgilendiği anlaşılmaktadır. Örneğin, yine bir gece tarih ve dil üzerine çalışırken Amerika ve Türkler konusunda bir ip ucuna rastlamıştır. Sonrasını o sırada Atatürk'ün yanında bulunan yaveri Cevat Abbas Gürer'den dinleyelim.

Alıntı:
"Böyle bir gecenin yarısından sonra idi. Meşhur Rus alimiPekarsky'in Yakut Lügatını tetkik eden Atatürk'ün "EMERİK" kelimesine gözü ilişmişti.

Durdu ve kendi kendine gülmeye başladı. Derin bir haz ve neşe içinde gözlüğünü çıkardı. 'Birer sigara ve kahve içelim' emrini verdi. Meğer bulduğu 'emerik' kelimesi Türk Yakut dilinde 'denizle ayrılmış arazi parçasını' ifade eden manaya geliyormuş. Haz veneşesi yaratan mütaalasını da acizden esirgemedi. Emerik kelimesinin Amerika'nın kaşiflerinin tarihiyle, Yakut Türklerinin kıdemleri tarihini mukayese ederek, 'Amerika'nın adını büyük ecdad koymuştur ' dedi.

'Evet; Kristof Kolomb'dan sonra Amerika'ya muhtelif zamanlarda dört defa seyehat eden floransalı gemici 'Ameriko Vespuçi' adına izafe edilen Amerika kıtasına Avrupa Kaşiflerinden çok evvel Asya'dan geçenlerin yeni tetkiklerle kıdemlerini ( kökenlerini ) biliyoruz.' buyurdurlar" 

Yani Atatürk, "Amerika" adının, Ameriko Vespuçi'den değil, Yakut dilinde halen kullanılan Türkçe "Emerik" (Amerik) sözcüğünden geldiğini tespit etmiştir. Onun bu tespiti, III. Türl Dil Kurultayı üçüncü gün birinci toplantısında sunulan Genel Sekreterlik Raporunda şöyle ifade edilmiştir:

"Bu kıtaya Amerika isminin Ameriko Vespuçi'nın adına göre verildiği iddiasıyna karşı, daha bundan önce Nikaragua yerlilerinin Amerika adını kullandıklarını yine Avrupalı coğrafya ve tarih uzmanlarının kitaplarında buldukları, Yakut Lügatı'ndaEmerik kelimesine de hala yaşayan bir söz olarak rast geldikten sonra..."

Atatürk, yaptığı araştırmalar sonunda Amerika'yı Kolomb'dan önce Türklerin keşfettiğini, hatta Amerika'nın ilk yerli halkları arasında Türklerin olduğunu düşünüyor, bu düşüncesini her fırsatta dile getirmekten de çekinmiyordu. Örneğin, bir keresinde bu düşüncesini Amerikalı bir gazeteciyle paylaşmıştı.

Atatürk bir gece Ankara Palas'ta Kızılay'ın düzenlediği bir baloya katılmıştı. Bir süre sonra balo salonunda elinde viski bardağıyla dolaşan uzun boylu bir adam dikkatini çekmişti.

Adamın duruşundan bir yabancı olduğu anlaşılıyordu

Atatürk yavaş yavaş yaklaşan adama yaklaşmış ve önce yanında bulunan Tevfik Rüştü Aras'a: "Bu mösyö kimdir?" diye sormuştu.

Tevfik Rüştü: "Paşam amerikan Gazetecisidir" diye yanıt verince Atatürk, o gazeteciyle tanışmak istemişti.

Tanışmanın ardından Atatürk'le Amerikalı gazeteci arasında şu konuşma geçmişti:

Atatürk Amerikalıya: "Hangi Irktansınız ?" diye sormuş.

"Amerikalıyım" yanıtını alınca.
"Hayır, siz Amerikalı Değil Türksünüz!" diye karşılık vermişti.
Amerikalı önce şaşırmış, bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünerek yine "Ben Amerikalıyım" diye diretince Atatürk:
"Cristof Colomb'tan elli yıl önce Türkler Amerika'yı keşfetmişler!" diye söze başlayarak, müzelerimizde ceylan derisinden yapılmış Amerika haritalarının bulunduğunu, Amerikaya giderken rastlanan Kayık Adaları'nın Türkçe Olduğunu, Türkçede kayığa sandal da dendiğini, Kanarya Adalarının adının "KANARİ" olarak yazıldığını, Kanari'nin bizim Türkçede KANARYA olduğunu ve Amerikan yerli halklarının Bering yoluyla Orta Asya'dan Amerika'ya gittiklerini anlattıktan sonra Amerikalıya:

"Siz Amerikalılar Orta Asya'dan hicret ettiniz. Olsanız olsanız Türk olabilirsiniz." diyerek sözlerini bitirmişti.

Amerikalı gazeteci şaşkındı.

Atatürkün tarihe olan ilgisini gördükten ve Amerikan tarihi hakkındaki ilginç sözlerini duyduktan sonra bir kaç günlüğüne geldiği Türkiye'de daha uzun süre kalmış; günlerce müzelerde incelemeler yapmış, kitaplar okumuş, notlar almış ve Amerika'ya gidince de:

"Biz Amerikalılar Türk'ten başka bir şey değiliz..." diye yazılar yazmıştı. Türk Gazeteleri de Amerikalının Yazılarını Türkçeye çevirerek yayımlanmışlardı.

Kaynak : Atatürk ve Kayıp Kıta MU 2 Köken Sinan Meydan S-60 
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...