MUDANYA'DA NGİLİZLERİN "SALDIRACAĞIZ" TEHDİTLERİNE RAĞMEN ELDE EDİLEN BÜYÜK ZAFERİ ANLATIYOR VATAN HAİNLERİNİN İFTİRALARINA CEVAP VERİYORUZ..
İSTANBUL'A GÖSTERİŞLE GİREN DÜŞMAN BİRLİKLERİ KAHKAHA MARŞIYLA DALGA GEÇEREK GÖNDERİLDİ.
Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girdi ve işgal resmen sonlandı. |
BU GÜN 6 EKİM İSTANBULUN KURTULUŞU KUTLU OLSUN
Mudanya, Bursa ve Marmara'nın güney kıyısıyla bağlantı sağlayan yolları Arnavut kaldırımı döşeli, evleri ahşap, sivrisinek dolu harap bir limandı. Erkân-ı Harb başkanı Fevzi (Çakmak) ve Refet (Bele) Paşalar da İsmet Paşa ile birlikte Mudanya’ya geldiler. Mudanya konferansında İtilaf devletlerini temsil edecek olan generaller de 3 Ekim 1922 günü sabahın erken saatlerinde İstanbul’dan Mudanya’ya hareket ettiler.
İstanbul’daki Fransız kuvvetleri komutanı General Charpy, Quinet zırhlı kruvazörü ile müttefik işgal orduları ve İngiliz kuvvetleri başkomutanı General Charles Harrington ve İtalyan generali Monbelli Duvilio, birer muharebe gemisi ile Mudanya’ya geldiler.Franclin Bouillon da resmî vazifesi olmaksızın Fransız generali Charpy ile birlikte Mudanya’ya gelmişti. T.B.M.M. hükümetini temsil edecek olan İsmet Paşa, 2 Ekim 1922 akşamı Mudanya’ya ulaşmış bulunuyordu.
Konferans, eski Rus konsolosluğu binasında bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmur ve denizlerden bora şeklinde esen bir rüzgar altında 3 Ekim 1922 günü saat 15.00'de toplandı.
Kurtuluş Savaşını önemsizleştirmek isteyenler "Kurtuluş Savaşının antiemperyalist bir savaş olmadığını, yalnızca bir Türk-Yunan Savaşı olduğunu" ileri sürmüşlerdir.
Bu iddiaya göre, yani İngiltere, Fransa ve İtalya gibi Büyük İtilaf Devletleri'yle savaş olmadığına ve Yunanistan'la savaşıldığı iddiasına göre, konferansa düveli muazzama devletleri denilen o dönemin en büyük üç emperyalist devletinin katılmaması, yalnızca Yunanistan'ın gelmesi gerekmez miydi?
Halbuki Yunanistan'ın Mudanya görüşmelerini takip etmeye yetkili tayin ettiği General Simopulos Mudanya'da devam eden görüşmelere katılmadan Mudanya açıklarında bir gemide beklemiş ve antlaşmayı beğenmediği için taraflar imzaladıktan ancak 3 gün sonra İngiltere'nin baskısı ile imzalamıştır.
Sevgili Okurlar,
Aslında Yunanistan'ın savaşan taraf olmasına rağmen konferansa katılamaması ve uzaktan takibi bir tuhaflık olarak görülse de Kurtuluş Savaşında asıl kimlere karşı savaştığımızın,bizimle savaştırılan Yunanistan'ın ise karşımıza asıl muhatap olarak çıkan üç büyük devletin piyonu, aleti, uydusu olduğunu gösterir.
Yunanistan bu işte o derece kukla durumuna düşmüştü ki, İsmet Paşa'nm, Yunan hükümeti imzalamazsa bırakışma yürürlüğe girmiş olacak mı sorusuna, Harington olumlu cevap verebiliyordu.
Sevgili Okurlar,
Konferansın 9 günü büyük bir sinir savaşı halinde geçmiştir. Türkiye'nin amacı Doğu Trakya'yı bir an önce ele geçirmek ve barış konferansına Doğu Trakya elimizde gitmek, yani burayı pazarlık dışında tutabilmekti. Bu sayede öbür tartışma konularında daha sıkı durmak olanaklı olacaktı. Yunan ordusunun büyük bölümünün Anadolu'da imha edilmiş olmasına rağmen, İtilaf bu üstünlüğü Mudanya'da Türkiye'ye tanımamak için uğraştı. İsmet büyük bir sebat ve ısrarla görüşlerini savundu.
İngilizler, Boğazlar ve Trakya konusunda direniyorlardı Ankara Hükûmeti İstanbul ve Çanakkale boğazlarının denetimini konusunda taviz vermiyordu. İngiltere başbakanı Lloyd George Türkiye'nin isteklerini reddediyor bir an önce Türk birliklerinin ilerlemesinin durdurulmasını istiyordu. İngilizlerin Türk Ordusunun durması yönündeki uyarıları ise havada kalıyor, Türk Askeri Çanakkale boğazına ve İstanbul'a doğru yürümeye devam ediyordu.
Aynı saatlerde İngiltere'de kabine sürekli toplantı halindedir. İngiltere bir yolunu bulup Mustafa Kemal'i durdurmaya çalışmakta yeni dengeler ve hesaplar peşinde koşmaktadır. Ancak verilen bütün kavgalar boşunadır..
Aynı günlerde İngiltere de halkın tekrar savaşa girilme ihtimaline karşı yoğun tepkisi ve bir dizi siyasi bunalım ortaya çıkmıştı. Bütün İngiliz halkına hatta parlamento üyelerine bile savaştan gına gelmişti. Parlamento savaş kararı almak için toplanıyor ancak savaş kararı bir türlü çıkamıyordu. İngilizlerin masada "taleplerimiz kabul olmazsa ilk elde 450.000 askerimiz Çanakkale den girecek" şeklindeki tehditleri İngiliz parlamentosundan Mudanya görüşmelerine yansımıyordu. Halk ve Parlamento bunalım içeresindeydi. Bu kadar ağır bunalımın bulunduğu bir durumda savaş kararı çıkması artık pek mümkün değildi.
İngiliz Parlamentosu bir Yunan İmparatorluğu kurma hayalleri uğruna ülkesine büyük kayıplar verdiren Lloyd George'u onu alaşağı etmenin hesaplarını yaparken İngiliz Başbakanı Lloyd George tekrar savaş ortamının oluşması için son bir fırsat kolluyordu. Mustafa Kemal kuvvetlerinin durmamasını fırsat bilerek " birliklerin savaş pozisyonu almasını Mudanya'da görüşmeler uzar Türkler durmazlarsa saldırılması konusunda kesin bir dille" emir verdi.
Türk birlikleri, İngiliz direnişi ile karşılaşmadan tarafsız bölgeye girerek Çanakkale Boğazı’na doğru ilerlemesi karşısında Türklerle savaşılmasını istemeyen Winston Churchill’in başını çektiği bir grup bakan istifa etti.
Bu arada Genelar Harington, Türklerin ilerlemeye devam ettiği Başbakan Lloyd George'uh verdiği mühlet aşıldığı halde, Çanakkale'deki general gibi emre itaatsizlik ederek,Türklere saldırı emrini vererek Türk İngiliz Savaşını başlatmadı.
7 Ekim sabahı İtalyan ve Fransız delegeler Türklerin taleplerini kabul edeceklerini bildiriyorlar, İngilzler de İngiltere'den görüş almak için müsaade istiyorlardı.
İstanbul'da toplanan İngiliz heyeti Londra'nın görüşünü beklerken bir yandan da İstanbul'un bir Türk saldırısına karşı nasıl savunulacağının planlarını yapıyor, savuma stratejileri oluşturuluyordu. Dünya nefesini tutmuş bekliyordu. Her an yeni bir savaş patlak verebilirdi. Bir avuç Türk, koskoca Avrupa'yı dize getirmişti. Son ikiyüz yıllık tarihimizde böylesine tavizsiz ve başarılı bir harekâtımız olmamıştı. Avrupalı hem şaşkın hem ezikti.
Sevgili Okurlar,
Bu irade savaşında kazanan taraf Türkler oldu.11 Ekim 1922 tarihinde Mudanya da imzalanan anlaşmayla Millî Mücadele noktalanmış, Türklerin İstiklal Savaşı zaferle bitmiş oluyordu.
14/15 Ekim 1922 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan bu askeri sözleşmeye göre Yunan ordusu meriç ırmağının batısına çekilecek ve bundan bir ay sonra da Doğu Trakya Edirne dâhil olmak üzere T.B.M.M. hükümetine teslim edilecekti. Askerî sözleşmenin imzalandığını İsmet Paşa, sabah saat 8.00’de Mudanya’dan Mustafa Kemal Paşa’ya bildirdi.
19 ekimde büyük sevinç gösterileri arasında Doğu Trakya'yı devralma işinde görevli olan Refet Paşa, 19 Ekim tarihinde TBMM Muhafız Grubu’ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal vapuru ile Mudanya’dan ayrılıp İstanbul’a geldi. Ardından “İstanbul Komutanı” sıfatıyla Selahattin Adil Paşa, 81. Alay ile İstanbul’a geldi. Refet Paşa ve Selahattin Adil Paşa’nın İstanbul’a gelmesine rağmen işgal sonlanmadı. Çünkü mütarekeye göre işgal kuvvetleri barış antlaşması imzalanmasından hemen sonra İstanbul’u boşaltacaktı.
Aynı gün Lloyd George hükümeti çekilmek zorunda kaldı. Lloyd George'un siyaset hayatı da böylece noktalanmış oldu. Lloyd George kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada "Tarih benim karşıma Mustafa Kemal gibi büyük ve dahi bir komutanı çıkardı. Ne yaptıysam başarılı olamadım" diyerek kendini savunuyordu.
Siyasetin bir garip cilvesi neticesinde Çanakkale'ye 400 bin kişiyi sevk edecek kadar kudret sahibi olan Churchill'de Çanakkale"den sonra ikinci yediği darbe ile siyasetten tamamen çekilme kararı alıyordu.
Bu arada Anadolu'dan kaçan Venizalos yanlıları Adalarda toplanarak ihtilal hazırlıklarına girişirler. Çok kısa sürede bütün kaçaklar bir araya gelerek isyan başlatırlar. Neticede Venizalist'ler yönetime el koyarlar. Amaçları uygulanacak yeni politikalarla Çanakkale Trakya ve kalan diğer bölgelerin Türklere geri verilmesini önlemektir. 0 sırada Avrupa da bulunan Venizelost'ta İngiltere başbakanı iIe sık sık haberleşmekte ve Avrupa ülkelerini Türklere karşı organize etmeye çalışmaktadır. Bu arada kral ülkeyi terk eder. 20 Aralık 1922'de toplanan ihtilal mahkemesi Başta Ahali Partisi lideri ve Başvekil Gotzaris olmak üzere, Dışişleri Bakanı Baltacis'i Millî Savunma Bakanı Teotokis'i Anadolu orduları Başkumandanı Hacı Anesti'yi ve Kral ailesinden Prens Andre'yi idama mahkum eder. Hükümlüler derhal infaz olunur; ancak Prens Andre İngilizler tarafından bir yıldırım müdahale ile kurtarılır.
24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra, 23 Ağustos 1923’ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul’dan ayrılmaya başladı. Son İtilaf birliği ise 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk bayrağını selamlayarak şehri terk etti.
6 Ekim 1923’te ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girdi ve işgal resmen sonlandı. İşgal 4 yıl 10 ay 23 gün sürdü. Her yılın 6 Ekim’i böylece İstanbul’un kurtuluş günü olarak belirlendi ve kutlanmaya başlandı.
Müttefikler ayrılırken bir Türk askeri birliği selam vaziyeti aldı. Generaller bu kıtayı teftiş ederek geçerlerken askeri bandonun şefi yeni bir marşın komutunu verdi. Askeri bando mızıka takımı bu marşa girdi. İhtilaf devletleri bu marşa ayak uydurarak rıhtıma doğru yürüdüler. Fakat marş biraz oynaktı, gittikçe de oynaklaştı. Müttefik delegeleri ilerledikçe marşın oynaklığı ve ahengi gittikçe artıyordu. Müttefikler İsmet Paşa'nın tebessümleri arasında "Kahkaha Marşı" olarak nitelendirilen bu marşın gittikçe hızlandırılan ritimlerine ayak uydurarak ve hızla terk ettiler. Bu bando şefinin azizliği miydi yoksa bir milletin öfkesi miydi halen anlaşılmış değil..
lşte İngilizler Anadolu'yu böyle terk ettiler.. Bu savaş Türk Milleti'ne ihanet içerisinde olanları söylediği gibi önemsiz bir zafer değil Büyük Türk milletin şerefli evlatlarının kan dökerek ve can vererek elde ettikleri şan ve şerefle yazılmış bir zaferdir. İşte Bu gün kutlamakta bulunduğumuz 6 Ekim 1023 böyle bir gündür Zaferiniz Kutlu olsun.
Sevgili Okurlar,
Cumhuriyetimizi kuran, Düveli Muazzama devletleri denilen İngiltere, Fransa ve İtalya'yı ve onların piyonu Yunanistan'ı yene, her bakımdan tükenmiş Osmanlı devletinin yerine Tam Bağımsız bir Türk Devleti kurarak bizlere kendi vatanımızda kendi bayrağımız altında özgürce yaşama imkanı sağlayan o büyük kahramanları saygıyla yadediyoruz.
Yaşadığımız tüm zorluklara rağmen, devletimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk'e ve atalarımızın tüm eserlerini yaşatabilmek için sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız.
Bu satırları yazdığımız sırada Mısıroğlu denilen vatan haininin Atatürk aleyhinde 4 yıl önce yaptığı bir konuşma internette yayınlandı. Bu alçaklığı kınıyoruz. Bu gün aynı zihniyete sahip yüz binlerce vatan haini yetiştirildi. Bir soruşturma yetmez. Tüm Savcıları göreve çağırıyoruz. Sadece bu hainin cezalandırılması yetmez. Bu hainle birlikte Büyük Önderimiz Atatürk'e hakaret edenlerin, Milletimizin tırnaklarıyla kazandığı Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet aleyhinde alçakça söylemlerde bulunanların en ağır biçimde cezalandırılmasını bekliyoruz..
Sevgiler Saygılar
Taner Ünal
6 Ekim 2017 Saat 23.40