Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.
Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız. -Mustafa Kemal Atatürk
Altta iki video daha var. İdeali yüksek Türkiye olanlar; lütfen her ikisini de sonuna kadar ve can kulağı ile dinleyiniz.. Çünkü:
"Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur." İsmet İnönü
21 Ağu 2016 tarihinde yayınlandı
1 Akıl hastasıdır.
1976 yılında Manisa merkez vaizliği sırasında camilerde vaazlar vermektedir. Vaazlarında her zaman olduğu gibi tefsirleri çarpıtmaktadır. Kendisini bu konuda uyaran cemaat ile sürekli kavga etmiş, cemaati azarlamıştır. Bu olaylardan dolayı 2 ay Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesi yani akıl hastanesinde yatmıştır.
2 Vaazı esnasında kuranı kerimi yere atmıştır.
Fethullah Gülen vaazı sırasında bazı söylemlerde bulunup Kuran-ı kerimi yere fırlatmıştır. Bu olay sadece bir kez değil iki kez gerçekleşmiştir. Olayların ilki iskenderunda, ikincisi ise Manisa, Salihli, karaman cami de vuku bulmuştur. Prof. Dr. Ahmet Keleş bu olaya bizzat şahit olmuştur.
3 Masondur..
Yeni Şafak gazetesinin ulaştığı belgelerde Mason Mahfili'nden 1972 ile 1976 yılları arasında Fethullah Gülen'e yapılan masonik toplantı davetleri bulunmaktadır. Fethullah Gülen’in masonluğunu vefat eden Said Nursinin talebesi Fethulla gülenin Üzeyir şenler doğrulamaktadır.
4 Cia in bir figürü ve projesidir.
Darbeci terörist örgütün rusya, Ukrayna ve kuzey kore gibi cia in giremediği ülkelerde okulları bulunmamaktadır. Bizzat cia eski şefi graham fuller terörist başına oturma izni verilmesini sağlamıştır. CIA darbeci terör örgütünü ivme kazandırmak finans desteğinde bulunmuştur.
5 Asıl amacı paralel din oluşturmaktır.
Paralel devlet yapılanmasının yanında asıl amaçları islamiyete alternatif yeni Paralel bir din oluşturmaktır. Ve bu sayede tüm dünya Müslümanlarını birbirine düşürecek ve oluşacak olan kaos ortamı Avrupa ve amerikanın işine yarayacaktır.
6 Vatikana gidip papa 2.jean paul un elini öpmüştür.
Darbeci töröristlerin elebaşı 1998 yılında dinler arası diyalog safsatası için vatikana gidip papa 2.jean paul’un elini öpmüştür. Papadan direktifler almıştır. Karşılıklı birbirlerine metiyeler düzmüşlerdir. Darbeci lider ayrıca vatikan topraklarını kutsal topraklar olarak ifade etmiş, vatikanı kastederek, bir an bu kutsal topraklarda ölürsem demiştir.
7 TERÖRİST LİDER BABASININ İMAM OLDUĞUNU FAKAT YAŞADIKLARI YERDEN HALK TARAFINDAN KOVULDUKLARINI İFADE ETMEKTEDİR.
İmamlık anadoluda çok itibar gören bir meslektir. Fakat fertlerinden biri imam olan bir ailenin halk tarafından dışlanması, kovulması akıllara soru işaretleri getirmektedir. Araştırmacılar bunu fetullah gülenin anne babasının gayri Müslüm olmalarına ve gizli şekilde düşmanlara yardım yapmalarına bağlamaktadır.
8 FETHULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ YAPILANMASI MASONİK YAPILANMANIN BİR KOPYASIDIR.
Feto terör orgutu yapılanması tamamen masonların yapılanmasına benzemektedir. Masonlar amaçlarına ulaşmak için her yolun mubah olduğuna inanmaktadırlar. Darbeci fetonun da bu inançtan alta kalır bir yanlarının olmadığını rahattlıkla görebiliriz.
9 FETULLAH GÜLENİN KARDEŞİ SEYFULLAH GÜLENİN ADI YAKIN TARİHTE BİR TECAVÜZ DAVASINA KARIŞMIŞTIR.
Darbeci terör örgütü lideri Fetullah Gülen öz kardeşi Seyfullah gülenin adı bir tecavüz davasına karışmıştır. Fakat gerek basındaki ve gerekse hukuk dairelerindeki militanlarından dolayı bu olay kamuoyuna pek yansımadan sümen altı yapılmıştır.
10 Fettullah Gülen Bir yahudidir.
Internetdeki normal kimlik bilgilerine bakıldığında Darbece Fettullah Gülenin anne adın kimi kaynaklarda Refia ve diğer bazı kaynaklarda Rabia olarak geçmektedir. Halbuki Darbeci Fettullah Gülen 1986 yılında almanyaya gitmek için pasaport istek formu doldurmuş bu formda ise anne adını bir Yahudi ismi olan Rabin olarak ifade etmiştir.
Başkalarının hazırladığı planın bir parçası yada kurbanı olmak yerine,
Yüksek Türkiye idealimiz için biz Türkler kendi yükselişimizi hazırlamalıyız.
İstediğimiz gibi bir dünyayı tesis etmek için,
Türkün geleceğini damarlarında asil kan bulunan Türk planlamalı,
yaşanacak olanları hazırlayan kendi Subliminal çalışmalarımız da derhal başlamalıdır!
"Kim bir şeyin tümünü görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir olacaktır."
"Kim bir şeyin tümünü görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir olacaktır." Sübliminal konusu, budur.
Onun
içindir ki, konunun hakkıyla anlaşılabilmesi için tümden gelim ve tüme varım metodlarını birlikte çalıştırmak
zorunludur. O yüzden konuya yabancı olanlar için tekrar tekrar okunması gerekebilir.
Doğaldır ki her
bilimin kendine özgü bir dili vardır.
Bu konu da daha çok
parapsikoloji, spiritüalizm, derin psikoloji, kuantum fiziği alanında
incelenmektedir şimdilik.
Psi alanı ve etkileri’nin objektif gerçekliği, bizde Subliminal Reklamlar
ve Reklamcılık Etiği ile gündeme geldi. Subliminal yöntemle hazırlanan
reklam türlerinde; filmlerde; propagandalarda; televizyon, sinema vd'de izleyicisinin hakkında bilgi
sahibi olmadığı dahası görmediği, duymadığı kısacası duyularıyla fark
etmediği imajlarla, sembollerle bilinçaltına gizli mesaj ve resimler
gönderiliyor. Çünkü gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen bu mesaj ve resimler
bilinçaltına ulaşıyor ve tüketici üzerinde normal bir reklamdan çok daha
yüksek oranda etki bırakıyor.
Subliminal
reklamcılık yada yayın denen bilinçaltını hedef alan çalışmalar ilk kez
1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. Ancak, reklamlarda
kullanılması, askeri amaçlarla kullanılmasından çok çok sonradır. O
halde, Psi hakkında biraz konuşmak, hatırlatmalar yapmak gereklidir.
[ Dünya üzerinde varolan her ekolün, her bilimsel araştırmanın kendine ait bir tarihçesi vardır. Her ne kadar psi ve psi araştırmalarının başlangıcı insanlık tarihi kadar eski ise de kurumlaşması ve bir bilim dalına dönüşmesi 1850’li yıllara rastlar. Mitolojilerde, efsanelerde ve ruhsal öğretilerde insanın beş duyusunun dışına taşan yönleriyle ilgili sayısız örnek vardır ama New York 'un Hydesville kasabasında yaşayan Fox ailesi, özel metotlarla ruhsal iletişimin kurulabileceğini ispatlayan ilk ailedir. Fox kardeşlerin başından geçen olaylar ve psi yetenekleri konuyla ilgilenmek zorunda kalan birçok bilim adamı ve uzman tarafından incelenmeye alındı. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyarlarca kişiye hizmet veren Parapsikoloji adlı bilimin doğmasına neden oldular. ]
Sübliminal / Bilinçaltı ve Bilinçdışı .. Psi (Psych ; psyche)… konularını gerektiği şekilde bilmek, insanın oto kontrolü için gereklidir.
Psişe bilinçli ya da bilinçdışı, tüm duygu, düşünce ve davranışları içerir. Psişe birbirinden farklı biçimde çalışan, ancak birbiriyle etkileşim durumunda bulunan sistemlerden oluşur: Bilinç, bilinçüstü, bilinçaltı, bilinçdışı; kolektif bilinçdışı kolektif bilinçaltı [1].
Bilinçaltı alanı, hem kişisel ve hem de kollektif hallerdedir.
Günümüzde
bütün emperyalist yapılar, kuantum teknoloji sahibi bütün dünya ülkeleri psişe hakkında gerçeklerin dahasını araştırıp buluyor ve istismarına - nasıl manüpile edeceklerine kadar biliyor.
20 yüzyılın son çeyreğinde psi
düşüncesi kamuoyunda iyice yaygınlaştı. Ve bütün dünyada esrarengiz ve
bilinmez sanılan güçlerin, “imkansız” ihtimallerin, kısacası günümüzde
ülkemiz gibi ülkelerde hüküm süren bilimsel düşüncenin kabul etmediği
güçlerin, yeteneklerin hadiselerin ve görüntülerin sembolü oldu bu..
Sübliminal teknikler asırlardır uygulanmaktadır aslında. Örneğin, Tevrat, İsrailoğullarının [2] subliminal mesajlarıyla - bilinçaltı mesajlarıyla doludur (İsrailoğulları Mısırdan çıkarken Mısır'ın ilimlerini bilimlerini de alıp çıkmıştır. Malum, Hz. Musa Mısır rahipleri tarafından yetiştirilmişti ve maji bilgilerine ve uygulamalarına da sahipti). Tevrat, insanların "Kutsal Kitap"inançlarının istismarına yönelik "kehanetler" ile doludur. Oysa bunlar, ne kehanet ne de önceden bilme falan değildir. Geleceği planlayıp yaşanacakları hazırlayan Subliminal çalışmalardır.
Günümüzde de özellikle İsrailoğulları-Yahudiler ve tüm Batı, günümüzün sübliminal teknolojileri ile geleceği planlayıp, yaşanacakları hazırlayan Subliminal çalışmalarını, aralıksız sürdürmektedirler.İşte örnekler:
Öyledir ki, sözde dünyayı kurtarabilmek için, bugün de "Tanrıyla güreşmekte"ler. Tabii ki Batı'nın ve İsrailoğullarının / yahudilerin hedefleri, dünyayı yönlendirip yönetmek. Tabii barışçıl, insancıl amaçlarla değil.
(Kemalizmin tersidir. O nedenle Kemalizmi değil Osmanlıcılığı desteklerler.. ve bkz: Türkiyede cinselliğin iğrenç noktaya çekilmesine ve Türkiyenin her alandaki ahlaki çöküşünü "din" adı altında meşrulaştırma çalışmalarına ).
Dünyayı istedikleri şekle getirebilmek için önce yakıp yıkıyor, bölüp parçalıyor ve insanı insan yapan değerleri yozlaştırıp geriletiyor ve de ruhen ve bedenen ve köle - hasta insanlık yaratıyorlar. Sonra üstüne, istedikleri gibi bir dünyayı yani YeniDünyaDüzeni'ni zulümle dayatıyorlar.
Bunun için üniversitelerde dernekler kuruyor; ülke siyasileriyle ve terör örgütleriyle kendi yöntemleriyle iş tutuyor; televizyon başta olmak üzere radyo, internet, gazete, film yapımı, bilgisayar oyunları yoluyla kısaca her yolu ve yöntemi kullanarak kendilerine daha çok yönetip yönlendirebilecekleri / hükmedebilecekleri yandaş arıyorlar yada yaratıyorlar.
• ABD
ve eski SSCB de psi çalışmaları
Gizli Psi araştırmalarıyla elde ettikleri
bilgilerin bazı neticeleri gene kendi aralarında gizli parapsikoloji
savaşı şeklinde idi. Soğuk savaş bunun çok az bir yankısıdır. ABD nin
HAARP projesi de öyle.. KUANTUM TEKNOLOJİ de tabii.
Doğu
ve Batının askeri laboratuarlarında ve üniversitelerinde yapılan psi
araştırmaları da Psi imkanlarını hedef almıştır doğal olarak. Örn, ABD
Irak’a çıkartma yapmadan önceki ve hava saldırıları sırasında kullandığı
sembol, imaj ve beyin güdüm frekanslarını ve yöntemlerini hatırlayınız.
Bu ülkeler, en yeni bilimsel
anlayışların gözetimi altında, modern teknik imkanlarla PSİŞİK araştırma
yapmaktadırlar. Bu konuda, Rusya’ da bizim bildiğimiz en az 8 büyük
enstitü bulunmaktadır. Ve en az bu kadar özenli bilimsel araştırma da, ABD ‘nin
birçok üniversite ve özel araştırma merkezlerinde meydana gelmektedir..
Bizler
için, onların bilimsel toplantılarından kamuoyuna sızan ve uzmanlık
dergilerinde okunabilen her şey son derece faydalıdır. Fakat, yapılan
deneylerin bilimsel esasları hakkında sunulan bildirileri çok eksik ve
imalar şeklindedir. Ve Deneylerde kullanılan teknik araçların ayrıntılı
tariflerinden kaçınılmaktadır..
Gene,
ulaşılan başarıların sonuçlarına ilişkin istatistik rakamlar aynı
şekilde gizlenmektedir. Yani psi araştırmalarının büyük kısmı “top secret” başlığı altında yürütülmektedir.
Yani, modern bir gizli
bilimin ifşaatlarına bağlı olduğumuz ve psi tezahürlerinin varlığına ya
inanmaya yada bırakmaya bağlı olduğumuz fakat kendimizce bir hüküm
çıkaramayacağımız anlamına mı gelmektedir bu? Asla!.
Psi
güçleri ve etkileri’nin objektif gerçekliği, yüzlerce yıl öncesinden
beri bilinmektedir.
Yukarıda da değindiğimiz gibi psi araştırmaları yeni bir şey değildir ve
gerçek bilimsel temele oturtulmuş psi araştırmaları ezelden beri
mevcuttur. Geçmiş yüzyıllarda Batının ve Uzak Doğunun ileri gelen
bilginlerinin buna katkısı çok olmuştur. Fakat onlar da gözlemlerini
gizli tutuyorlar ve bunları sırdaş çemberine veriyorlardı. Bunun
nedenlerinden biri, çok tehditkar ve devrimci bilgiler olarak kabul
edileceği gerekçesiydi. Ancak yine de yazıları duruyor ve bilgileri
emrimize amadedir..
Ülkemiz
ise bir yeniyi daha başlatmıştı bu konuda. Yeterince sahiplenilmedi bir
türlü. Yani, bütün bu bilgileri ıslah eden ve eksiklerini tamamlayan
Dr. Bedri Ruhselman’ınbu konuda derin, kapsamlı çalışmaları ve
yayınları vardır. Ve “nedense" bunları ülkemiz insanları değil ama, ABD,
tüm BATI ve DOĞU çok iyi bilmekte ve kullanmaktadır:
"Kim bir şeyin tümünü
görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir
olacaktır." Sübliminal’in konusunu bu ilke ile ele alacağız. O nedenle de,
bilimin en yeni konumuna göre, Subliminal ile PSİ güçlerinin özünü ve
gerçekleşmesini bilmeli; modern psi araştırmasının uygulamadanasıl ve
nerelerde kullanıldığını görmeliyiz.
Altını
kalınca çizmek gerekir ki, toplumuzda subliminalin niteliği, varlık ve güç alanlarının gerçek güçleri hakkında genişçe bir bilgisizlik hakimdir. Bu kaybın giderilmesi gereklidir. O halde:
Psi güçleri nedir?.
Akşam
evinizde tv açıp haberleri izliyorsunuz. Üzerinde fazla düşünmeye gerek
duymadığınız bir olay. Çünkü naklin nasıl yapıldığını biliyorsunuz.
Resim ve ses, yani ışık ve ses dalgaları verici tarafından elektro
manyetik dalgalara dönüştürülüp tv alıcısında tekrar ışık ve ses
dalgalarına dönüştürülecektir. Nakli gerçekleştiren güç, elektrik
enerjisidir, biliyorsunuz. Peki, enformasyon görüntülerinin diğer bir
çeşidi olan ve bilinçte yüzeye çıkan resimlerin-imajların kaynağı
neresidir? Ve örn, Bir mucidin ansızın aklına gelen fikrin kökeni nedir?. Söz
konusu tamamen yeni bir fikir ise, hafızanın gizli bir köşesinden
gelmiş olamaz.
Şu veya bu şekilde bir yolculuğu – tatili ertelemenize
sizi zorlayan iç ses ve ani seziş nasıl meydana gelmektedir? Biriyle
konuşurken karşınızdaki aniden düşündüğünüz şeyi söylüyor… peki,
kitlesel telkin olayları nasıl meydana gelmektedir?.
Demek
ki butun insanlarda hatta tüm varlıklarda bulunan ortak bir şey-
birbirini bağlayan bir şey kullanılıyor ki bunlar meydana geliyor.
Yani
varlıklar arasında irtibatsızlık - kopukluk olsa idi bunlar meydana
gelebilir miydi?! Bu, C.G.Jung tarafından keşfedilen, bizimse modern psi
araştırmaları ışığı altında, evrensel yani ortak bir şuurdışı alan
dediğimiz bağ sözkonusudur.Bu bağı yani ortak şuuarltı ve dışını, bilinçli yada
bilinçsiz kullanmak suretıyle hipnozdan tutunuz kehanelere, ilhamlara,
keşiflere vd neden olursunuz. Örneğin tıpkı Tesla gibi..
Tesla’nın
icatları evrensel psi alanı (=enerjisi), uygulamaları da dunyanın
manyetik alanından (=enerjisinden) yararlanılmak suretiyledir.
Özetle
denilen o ki, -olasıdır- kozmik boyutlara sahip olan, duyu organların
dışında, bu görünmez suurdışı-ortak alanın üzerinde duracak olursak, hepimiz psişik bir irtibat ağı ile onunla ve birbirimizle, bağlıyız..[4]
Nasıl
her enformasyon veya bilgi, bir davranış reaksiyonu meydana
getiriyorsa, burada da öyledir. İnsan ne kadar şuursuz olursa etki, onun
için, o kadar tesirli ve zorlayıcıdır. Bu durumda, onun, davranışı
şuursuzca düzenlediği ve yönettiği söylenebilir.
Ancak bu şu da demektir
ki, ortak şuur dışı alanın (tıpkı dünyanın manyetik alanı gibi) belli bir frekansı, şuurlu olarak etki altına alınıp, içindeki (depolanmış yani
kullanılmış ve kullanılmayı bekleyen bilgi) akıtılabilir. Yada, içine
şuurlu olarak sokulan bilgi, uyumlu birilerine şırınga edilebilir. Bu,
zaten uzun yıllardır Rusya’da kullanılmaktadır..
[İnsanlığın bütün bilgisinin, şimdiye kadar ki ve bundan sonraki
muhtemel olacak bütün düşüncelerin ve davranış kurallarının bir evrensel
ansiklopedide toplanmış olduğunu düşünelim. Bu, şuurüstü, şuuraltı alanları olurdu. Ve işte insan bu evrensel
ansiklopedinin bir nüshasına sahiptir.
Buradan çıkan sonuç şudur:- Bu
nushadaki bilgileri açığa çıkarmak yada çıkaramamak bütün mesele burada.
Yuzeye çıkarabilen öğrenmiştir yani bilinçlidir.- Yine buradan çıkan
sonuç şudur: Öğrenme, dıştan nakledilen bir olay değil, aksine, içsel
bir okuma görme hadisesidir.- Yani bilinçlenmenin idraklenmenin önemi
buradadır.- Yani, bu durumda kontrol şuuraltının değil (ki buna
otomatizma denir- farkındasızlıktır), şuurundur (ki buna şuurlu
davranış-kendinin farkında olma-farkındalık hali denir) ].
Buradan
özetle, hafıza, algıların kimyasal yolla salt beyin hucrelerine nakşedildiği
bir depo olmadığı gibi, şuur ve şuurdışı ve de şuuraltı, birbirinden tam ayrı değildir.. bir bütünün içindedir,birbirleriyle bağlantılıdır.Bunların tümü ortak bir psi alanıdır.
Yuzeyde olan
kısmına şuur diyoruz, yuzeyin dışında olan kısmına şuurdışı, yuzeyin altında olan kısmına da şuuraltı diyoruz.
Bu
evrensel yani ortak suuraltı ile, bireyin psi alanı pozitif amaçla ve yüksek şuurlu olarak kullanıldığında, örneğin, barışı , yaratıcı yeteneklerin genişletilmesi için üstün bir kaynak hizmete açılmış olur. Tersi ise, insanlığın birbirinin boğazına saldırmasına neden olur.
Bireyleri uyuşturucu gibi şeylerden, ruhsal bozukluklardan kurtarmak amaçlı olarak kullanıldığını bir düşününüz… Bu tür uygulamalar, kişinin psi enerjisinin uyandırılarak, uygun raylara oturtulması demektir. Yani şuurdışını yalnızca psişik rahatsızlık ve diğer menfi olayların açıklaması olarak kabul etmek yerine, yaratıcı nitelikleri doğrultusunda incelemek ve bunları her normal ve sağlıklı insan için erişilebilir yapmak da söz konusudur..
Şimdi, subliminal reklamlarda, yayınlarda neden sembol kullanılmaktadır etkileme gücü olarak? Çünkü, Semboller zaman dışı bilgi taşıyıcılarıdır.Bu tür bilgi nakli, ne zahmetli öğrenim ve yorucu düşünmeyi, ne de şuurlu olarak iradeyi ortaya koymayı gerektirmektedir. Bu, bir şeyin veya durumun kavranmasından dolayı ortaya çıkan anı, doğrudan doğruya bilmedir. Bu şekildeki bilgi edinmeye, apaçıklık denmektedir.
Her şeyin olduğu gibi her sembolün de bir titreşim hali vardır. Örneğin bir kurukafa ile kalp sembolü arasındaki titreşim farkını ve hissettirdiklerini bir düşününüz..
Alışılmış duyularla algılanamayan ve psi-alanı’na ait titreşim etkilerine dayanan vasıtalardan biri de subtronik müziktir. Kişilerin ön planda algıladıkları basit, hafif fakat arka plana yerleştirilmiş etkilerle süzülen kulağın duyamayacağı seslerle, semboller yerleştirilebilir şuuraltına ve kişi böylece yönetilebilir.
Benlik şuurun uyanıklığı da seviye seviyedir. İnce ayrıntılar için ince ayar gereklidir, tıpkı radyo alıcısı gibi.
Bilincin, çok açılı ve çok çeşitli idraklerle kapsam kazandırılması ve derinleştirilip yukseltilmesi şarttır, güdülmemek ve yükselip ilerlemek için.
İtina ve sabır ile zihninizi bilinçli olarak kontrol etmeyi bilmek gerekir.
Bunun için de, her şeyden önce otomatik davranışları –otomatizmi- devre dışı bırakmak gereklidir.
Bilinçlenme faaliyetinde, her türlü isteklerin arzuların nedenini niçinini araştırmak ve bunlara hakim olabilme gücünü elde etmek ön koşuldur. Bu, öylesine yaşamamak demektir. Ne güdülerinin ne de güdülmenin etkisi altında olmamak demektir ki insana yakışan budur. Diğer türlüsü zaten hayvanlarda da mevcuttur.
Hakiki öğrenme ve bilinçlenme esasen, kendi araştırma, inceleme ve gözlemlerinizi artırıp, başkalarından duyduklarınızla karşılaştırmak, kritik etmek sonucu elde edilen, kendimizce yaratılan bilgidir. Sizi, siz yapan budur. Aksi halde bir taklitten, güdülenden daha fazla bir şey değilsinizdir.
Kendi gözlemleriyle ve kritik edip karşılaştırmalarıyla öğrenmek, diğer bir deyişle tam kanaat ortaya çıkarmak, işte bu bilimsel davranıştır. Şuurlu olmak kudrettir ve bu kudret dış güce üstündür. Konumuz sübliminal etkileme tekniği olduğuna göre, burada sübliminal etkilere üstünlüktür.
Subliminal, muazzam bir güçtür.. Bunu bilmek ve kendimizde bu güce göre ve de kendimize özgü ayarlar yapmak durumundayız.
Bilinçdışı
etki alma etki verme yada bilincalti etkisinin / gudumunun dilini
çözmek; etkisini nasıl yanıtlayacağımızı bilmek, ayarlamak bilinclilik
seviyemizi yukseltmekle, bizi biz yapan değerlerimizi, ozumuze dair ic
bilgimizi açığa çıkarmakla ve ona kapsam kazandırmakla mümkündür..
Ozetle derin aklımızın ve beynimizin hakimi olmak zorunludur. ---- Notlar: [1]Jung’un tespitlerine göre, içinde doğduğu dünyanın genel bir imgesi, doğduğu anda insanın içinde zaten vardır. İnsan dış dünyasında içsel imgelerinin karşılığı olan nesneleri tanıdıkça, bu imgeler bilinçli gerçeğe dönüşürler. Örneğin, çocuk dünyaya geldiğinde kolektif bilinçdışındaki anne imgesi sayesinde annesini derhal algılar ve onunla ilişkiye geçer. Dolayısıyla insanın algı ve eğilimlerdeki seçiciliği kolektif bilinçdışının içeriğiyle açıklanabilir. Bazı şeyleri kolaylıkla algılamamızın ve onlara karşı belirli tepkilerde bulunmamızın nedeni, kolektif bilinçdışında var olan eğilimlerimizidir. Jung, "kişiliğimizdeki en etkili güç tüm insanlık tarihinin deneyimlerini kapsayan kolektif bilinçaltımızdır" der. Jung, bilinçdışı kavramını bir ada benzetmesi ile açıklardı. Adanın görünen kısmı bilincimizdir. Okyanus kolektif bilinçdışıdır. Ara sıra görülüp ara sıra yok olan kumsal ise bireysel bilinçdışıdır. Kolektif bilinçdışı, Jung’un psikolojiye en orijinal katkısı olmuştur. Jung’a göre kişisel bilinçdışı baskılanmış çocuksu isteklerden oluşmaktadır. Ancak Jung’a göre insanın düşüncesi ve beyni yalnızca kişisel bilinçdışının etkisi altında değildir. İnsanın düşüncesine ve beynine evrim etki etmiştir. Kolektif bilinçdışı tüm insanlar için ortaktır. Kolektif bilinçdışı kavramını Jung’un sözleri ile daha iyi açıklayabiliriz: “Hayvan basamağının tüm evrelerini aştık; bedenimizde bunların izlerini hala taşırız; örneğin insan cenininde hala solungaçlar bulunur. Atalarımızdan anı olan bir dizi organımız vardır; örgenleme düzlemimiz solucanları andırır, biz de de sempatik sinir sistemi bulunur. Böylece, beden ve sinir örgümüzün yapısında tarihsel soy kütüğümüzle karşılaşırız. Geçmişin izlerini taşıyan ruhumuz için de bu böyledir. Kuramsal olarak ruhumuzun yapısından hareketle tüm insanlık tarihini baştan sona yeniden kurabiliriz. Çünkü bir kez varolan her şey, içimizde hala varlığını sürdürüyordur.” (Jung, 1962) [2]İsrail kelimesi, "Tanrıyla güreşen" anlamına gelir. Zira Tanah'ta Yakup'un Tanrı ile güreşi anlatılır.İsra (İbranice'de güreşmek) ve el (Semitik dillerde tanrı) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.
[3]Subliminal perception is a deliberate process created by communication technicians, whereby you receive and respond to information and instructions without being aware of it. Messages in the form of printed words, pictures or voices presented either very rapidly or very obscurely bypass your conscious awareness. Anything consciously perceived can be evaluated, criticized, discussed, argued, and possibly rejected. Anything programmed subliminally to your subconsciousness meets no resistance. This subliminal information is stored in your brain and capable of influencing your judgment, behavior and attitudes. The use of subliminal techniques in print communication media has been going on in the United States at least since the World War I period. For example, Norman Rockwell's first cover on The Saturday Evening Post during 1917 incorporated embedded SEXes. Whenever an embedded word or picture accidentally became consciously visible, the readers would pass it off as a joke, an accident, or a product of their imaginations. Serious commercial experiments with subliminal messaging were conducted in the mid 50-s. On June 22, 1956, the British Broadcasting Corporation experimented with projecting subliminal images on television. Pictures were flashed on the screen too quickly to be seen consciously, but they did make an impression on the subconscious. The BBC experiment was followed by experiments by the Canadian Broadcasting Corporation, Mexico's Televisa commercial TV and radio network, US TV station WTWO in Bangor and many more. (NOTE: Five Parts of this series have been uploaded so far on my channel) Part 1 - http://www.youtube.com/watch?v=qWMbaE... Part 2 - http://www.youtube.com/watch?v=ejr0Bf... Part 3 - http://www.youtube.com/watch?v=4tpC35... Part 4 - http://www.youtube.com/watch?v=_oBHXj...
Part 5 - http://www.youtube.com/watch?v=di_uYJ…
[4] Nikola Tesla, ilk defa elektriğin bir kaynaktan çevreye yayılarak kablosuz ve çok yüksek miktarlarda iletilebileceğini söylemiştir. Daha sonra yaptığı deneylerle de bunu göstermiştir. Tesla'nın rüyası, dünyaya bedava enerji sağlamak idi. 1900 yılında, yatırımcı J.P. Morgan'ın sağladığı 150 bin dolarla Tesla Telsiz Yayın Sistemi/Wardenclyffe adındaki kulenin yapımına Long Island, New York'ta başladı. Bu yayın kulesi, dünyanın telefon ve telgraf servislerini bağlayacaktı. Aynı zamanda resimleri, borsa verilerini, ve hava durumu bilgisini dünya çapında aktaracaktı. Maalesef, Morgan bunun dünyaya bedava enerji anlamına geldiğini farkettiğinde bu işe para yatırmayı kesti. Dünya, henüz duyulmamış olan sesin ve resmin iletiminden sonra onun bir kaçık olduğunu düşündü. Eğer destek o gün kesilmeseydi, günümüzde insanlar elektriği ücretsiz bir şekilde kablosuz olarak kullanabilecekti. Teslanın en önemli projesi Kablosuz Enerji İletimi idi. 20 adet ampulü kablo olmadan 25 mil uzaktan yakabildiği kayıtlara geçmiştir. Tesla alternatif akım ile ilgili olarak şu sözleri söylemiştir: " Kendi alternatif akım ve yüksek frekans ile ilgili frekans yüksek olduğu müddetçe yüksek voltajlardaki alternatif akımlar derinin yüzeyinde, herhangi bir yaralanmaya neden olmadan salınırlar. Ama bu amatörlerin becerebileceği bir şey değildir. Sinir dokularına nüfuz edebilecek miliamperler öldürücü bir etki yaratabilir ama derinin üzerindeki amperler kısa süreler için zarar vermez. Derinin altına sızabilecek düşük akımlarsa, ister alternatif ister doğru akım olsunlar, ölüme yol açabilir."
Bu sözleri, Tunguska'daki olayın Tesla'nın denemelerinden biri olduğu yönünde görüşler oluşturmuştur. Tunguska olayı:
Bilgi güçtür kuvvettir. Bilgilenin! Dünyanın çatısı Everest Tepesi değil İstanbul'dur. Doğu ve Batı'nın savaşı din eksenli değil zenginlik temellidir.
. ]
PAPA 2.JOHN PAULUN GİZLİ KARDİNALLERİ
16 Nisan 1995 te Papa 2.John Paul,VATİKAN St.PeterMeydanını dolduran 200.000 kişilik bir kalabalığa,Paskalya mesajını okudu.Papa ilk kez bu paskalya mesajında siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren örgütleri bizzat dile getirdi.Papa aynen şunları söyledi.
‘’Özellikle Kürtleri,Filistinlileri ve Latin amerikadaki gurupları siyasal haklar elde etmek için silahlı mücadelede bulunmaya son vermeye çağırıyorum.Toplumda karşılıklı kabule ve saygıya dayalı kullanılabilir (equitable) çözümün tek yolu vardır.Diyalog.Ben onları bir an önce diyalog başlatmaya davet ediyorum.’’
Bu Papalık çağrısından sonra ilginç gelişmeler oldu.İlkin Belçikada,sonra da Almanyada ‘’Diyalog’’ gurupları oluştu.Hemen ardından 1995 yılının Eylül ayında ‘’Pkk diyalog istiyor’’ sesleri yükseltilmeye başlandı.Bunları ‘’Türkiye diyalogdan kaçıyor’’ şeklindeki batı basınının manüpile edilmiş haberleri izledi.Türkiye yeniden insan hakları örgütlerinin boy hedefi haline getirildi.
Vatikanın ve onun bürokrasisinin Türkiyedeki siyasi gelişmelerle doğrudan ve açıklanmış iradeyle ilgilenişi işte bu 16 nisan paskalya konuşmasından sonra hız kazandı.Ne hikmetse bu güne değin ‘’Diyalog’’ sözcüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler ‘’Din’’ aşkına ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ toplantıları düzenlemeye başladılar.
Papanın ne tür bir diyalog çağrısı yaptığı ise Katolik Kilisesi tarafından yayınlanan resmi belge ve yayınlardan anlaşıldı.Katolik aleminde en ciddi ve en çok izlenen yayın organı olan ‘’THE CATHOLİC WORLD REPORT’’ (Abd tarafından finanse ediliyor) Mayıs 1995 sayısında Türkiyeyi tek taraflı suçlayan bir haber yayınladı (ss.13-14).Haberde Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör John Porterin ‘’Türkiyede Kürtlere Jenosist uygulanıyor’’ şeklindeki demeci verildikten sonra Müslüman Türklerin elindeki Ankara Hükümetinin başta Kürtlere,Aramilere,Ermenilere,Süryanilere ve Rumlara baskı yapmakta olduğu vurgulandı.(Aynı senatör bilindiği üzere ABD de Ermeni soykırımı tezini savunur.İki ay önce (1998 yılı) eşiyle gelerek Türkiyedeki bazı Kürt liderleriyle görüşmüştü.Aynı dergi haziran 1995 sayısında ise tam altı sayfalık bir yazıyla Türkiyenin AB ye girmesini engelleyeceğini duyurdu.Papanın diyalog çağrısının böylece kasıtlı bir Anti-Türkiye kampanyasını seslendiren bir ‘’monolog’’ olduğuda anlaşıldı.
Rastlantı buya 1995 ten buyana Türkiyede diyalogla yatıp,hoşgörüyle kalkanlar,ne hikmetse tıpkı VATİKAN ağzıyla konuşarak terörist bir örgütle Türkiye Cumhuriyetini ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ yutturmacasıyla kendi deyimleriyle ‘’Diplomatik’’ görüşmelerde bulunmak üzere eşit taraflar olarak ‘’Diyalog masasına’’ oturtmaya uğraştılar.Hala da uğraşıyorlar…
Vatikan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdi bilinmez .Ama ölmeden evvel Papa 2.Jean Paul sessiz sedasız bir atama yapmıştı.21 şubat 1998 de resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama olayı ile Kardinaller Kolejine (Vatikanın senatosu) 20 yeni kardinal daha atandı.Böylece bu PAPA nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan kardinal sayısı 122 ye yükseltildi.(Gerçekte 166 kardinal var.Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanamıyorlar.).Yeni kardinallerin ikiside Amerikalıydı.Bunlardan biri Türkiyedeki ‘’Diyalog ve Hoşgörücüleri’’ yakından tanıyan Chicagolu Francis Kardinal George diğeride eski Denver Başpiskoposu James Kardinal Satfford du.
Ancak ilginç olan bu değildi.Papa 2.john paul neredeyse 100 yıldır uygulanmayan bir ‘’Papalık Hakkını’’ da bu atamalarda kullanmıştı.Vatikan terminolojisinde ‘’in pectore’’ diye bilinen bu uygulamaya göre Papa 20 Kardinale ek olarak ikide ‘’in pecture’’ yani GİZLİ kardinal atamıştı.Söz konusu sözcük Latince ‘’Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı’’anlamına gelmektedir.
Diğer bir anlatımla ‘’in pecture’’ ile yıllardır Vatikanın ‘’gizli’’ hizmetinde çalışan ve / fakat KENDİ ÜLKESİNDE KİMLİĞİNİ GİZLEYEN BAŞKA DİNE MENSUP iki kişi şu anda Vatikanda kardinal yapılmış bulunuyorlar.
Papanın özel ‘’audiance=görüşme’’ yapmasından sonra kardinalliğe getirmeye uygun gördüğü bu kişilerin kim oldukları şu anda PAPA dahil sadece 7 kişi tarafından biliniyor.Geleneğe göre papanın bu şahısların kimliklerini ölümünden önce açıklaması gerekiyor,yoksa bu kişilerin ‘’in pecture’’ statüleri kimlikleri açıklanmadan sürecek.
Yıllardır vatikanın isteklerini yerine getirerek ‘’gizli katolik’’ olarak çalıştıkları ve bizzat papanın dediğine göre gerçek kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde ÖLDÜRÜLEBİLECEKLERİ ihtimali bulunan bu iki kişi acaba kimdir?.Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyetindeki bir din adamı olduğu tahmin ediliyor.Diğeride acaba Orta Doğudan Müslüman bir lider,kral ve / veya bir din adamı mıdır.Soğuk savaş yıllarında CİA adına çalıştığı bilinen Papa 2.John Paulun Vatikandaki mafyası ‘’OPUS DEİ’’nin orta doğuda hangi liderlerle kolkola ve sermayesiyle iç içe olduğu biliniyor.Bir kaç yıl içinde çok hazin bir ‘’ALDANIŞ’’ la karşılaşmasınlar diye orta doğunun Müslümanları bu soruyu kendilerine sorsalar iyi ederler,kanısındayım..
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bunları Biliyor muydunuz?
Bunları Biliyor muydunuz?
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...