CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

4. Bölüm Tüm Sayfalar

100 BELGEDE ERMENI MESELSI
4. Bölüm
Mehmet Perinçek

BELGE 51

Rus Beyaz Orduları Generali A. İ. Denikin’in [i] Anılarından

“BÜYÜK ERMENİSTAN PROJESİNE GÖRE MÜSLÜMANLARIN DÖRTTE BİR ÇOĞUNLUK OLDUKLARI BÖLGELER ERMENİLERE KATILIYORDU”

Aralık sonunda parlamentoda Paris’e [ii] yollanacak talimat tartışıldığında ortak bir fikir, ortaya çıkmadı. İktidar partisi Taşnakların oyları ikiye bölündü: Bir kısmı, iki Ermenistan’ın [iii] da Rusya’nın parçası olarak özerkliğini ya da federasyonu savunurken; diğer kısım ise Kilikya’yı da içine alan ve Karadeniz’le Akdeniz’e açılan “Büyük ve bağımsız Ermenistan”ı talep etti. Bu, galiplerin fantezileriyle doğmuş olan ve hala büyük devletlerin illüzyonlarıyla yaşayan bir Amerikan projesiydi. Bu projeye göre Müslümanların dörtte bir oranında çoğunluk oldukları bölgeler Ermenilere katılıyordu.

(A. İ. Denikin, Oçerki Russkoy Smutı, c.4, Berlin, 1925, s.173)


BELGE 52

Sovyet Ermenistanı’nın Ve SSCB’nin Önemli Liderlerinden A. İ. Mikoyan’ın [iv] 1919 Aralık’ının Başında Lenin’e Sunduğu “Kafkasya Meselesine Dair” Başlıklı Raporundan

“BÜYÜK ERMENİSTAN ANCAK EMPERYALİSTLERİN SİLAHLI GÜCÜYLE DAYATILABİLİR”

(…)
Türkiye Ermenistanı Meselesi Üzerine

1. Bugüne kadar partimizin merkez organları, örnek olarak Gürcü meselesinden ya da diğer Kafkas milletlerinin meselelerinden çok Ermeni meselesine özel bir önem verdi. Bu önem, Ermenilerin savaş öncesi durumundan ve Türkiye Ermenistanı’yla ilgili meseleden kaynaklanıyordu. Savaştan sonra doğan durumda Ermeni meselesiyle ilgili bu politikaların temelsiz, yanlış ve hatta dünya devriminin ve emperyalizme karşı savaşın çıkarları açısından çok zararlı olduğu ortaya çıktı.

2. Eğer savaşa kadar Ermeniler, Türkiye Ermenistanı’nda nüfusun önemli bir bölümünü oluştursaydı, hatta birçok yerde çoğunluk olsaydı ve milli kurtuluş adına savaşları Türkiye’nin feodal-despotik rejimine karşı yönelmiş olsaydı, yine de tam adaletli olmasa da nesnel devrimci bir etken olarak yorumlanabilirdi. Ancak savaş sırasında ve sonrasındaki gözlemlerimiz bunun tam tersi olduğu yönündedir. (…)

4. Ermeni şovenistleri, emperyalist müttefiklerin ve koyu gerici General Denikin’in desteğine dayanarak Karadeniz’den neredeyse Akdeniz’e kadar yedi vilayeti de kapsayan tarihi sınırları içerisinde ham bir hayal olan, cinayete dönüşmüş “Büyük Ermenistan” kurma fikrine kapılmış durumdalar. Bölgede Ermenilerin olmayışı ve esas olarak Müslümanların varlığı bunları utandırmıyor. “Büyük Ermenistan”, nüfusun çoğunluğuna dayanarak kurulamaz; ancak emperyalist silahların gücüyle dayatılacaktır, kanla ve “yabancıların” suçsuz cesetlerinin göğüslerini parçalayacak demirle ve “Ermenistan’ın suçlu unsurlardan”, Müslümanlardan “temizlenmesi” yoluyla benimsetilecektir. Böyle bir cehennemi yaratma, böyle bir kâbus ve tecavüzü gerçekleştirme programı, en iyi, en yetenekli ve en sadık ajanları olarak gördükleri Ermeniler üzerinden Türkiye’yi yağmalamak, sömürgeci ve finans kapitallerini değerlendirecekleri bir bölge haline getirmek isteyen emperyalist müttefikler tarafından güçlenerek desteklenmektedir.

5. Komünist Partisi, bu programı, “Büyük ve Bağımsız Ermenistan” fikrini destekleyebilir mi? Şovenistler bize diyorlar ki, ortaya çıkan bu gerçekçi durumla hesaplaşılması ve bağımsız Türkiye Ermenistanı’nın reddetilmesinin anlamı, Türk despotlarının ve cellâtlarının yanında yer almak, Ermenileri imha edenlerin planlarını ve umutlarını doğrulamak ve Ermenilerin kendi kaderlerini tayin hakkını ortadan kaldırmaktır. (…)

Partimiz, suçsuz Ermeni kurbanlar için samimi bir şekilde üzülürken, Ermeni milliyetçilerinin ve emperyalist müttefiklerin görüşlerine katılamaz ve Ermeni şovenistlerinin cinai lider şebekesi adına binlerce yeni suçsuz kurbanın ve en az o kadar, köleleştirilen Türkiye yoksullarının cellâdı olamaz. Partimiz, “Büyük” ya da “Küçük” Türkiye Ermenistanı diye herhangi bir iddianın yanında olamaz. Milletlerin kendi kaderini tayin hakkı, bizim için tarihsel değil, reel bir haktır.

6. Ermeni Meselesi’nde eski tutumumuzu sürdürmenin, bağımsız Türkiye Ermenistanı’nı desteklemenin anlamı, Kafkasya Ermenistanı’nı “özgürleştirmiş” şovenist gerici hükümetle ve onun hamisi Cemiyeti Akvam ile İtilaf Devletleri’nin ve onların ajanları Ermeni şovenistlerinin yağmacı planlarına karşı isyan bayrağını çoktandır kaldırmış, bir deniz gibi kabaran Anadolu Müslüman nüfusuna ve Doğu’nun milyonlarca Müslümanına karşı bir olmak, sadece Doğu Müslümanlarının emperyalizme karşı davalarını frenlemek değil, iç toplumsal-siyasal gelişim süreçlerini ve Türkiye’nin Müslüman halkları içerisindeki sınıfsal ayrışmayı da durdurmaktır.

7. Bu bakımdan Sovyet Rusya’nın Türkiye Ermenistanı’nın kendi kaderini tayin hakkı üzerine bildirgesi (1917), ciddi bir hata olmuştur. Hiçbir olumlu sonuç doğurmamış, sadece Türkiye Müslümanlarını değil, Kafkasya Müslümanlarını da kendine karşı ayaklandırmıştır. Sovyet iktidarı, Ermeni halkının bütün önderlerini meşru tanıyarak ve Müslümanlara gelince susarak Müslümanların gözünde Ermeni şovenistlerinin tarafında Müslümanların karşısında bir görüntü vermiştir. (…) Kafkaslar’da dar bir Ermeni yoldaş grubu olarak, daha bildirgenin ilan edildiği ilk günden beri bu görüşe sahiptik. Bu hatayı düzeltmek için geç kalınmıştır. Ancak Ermeni meselesinde en kısa zamanda yeni bir doğru yönelim belirlemek şarttır. Şunlar kabul edilmelidir: a/ Ermeni milli hareketi diyalektik gelişim sonucunda özgürlük davasından karşıtına, gericiliğe dönüşmüştür; ciddi olarak işgalci “emperyalist” bir hareket konumuna gelmiştir. b/ Türkiye Ermenistanı fikri ve genel olarak “Büyük, Birleşik ve Bağımsız Ermenistan” Partimizin kesinlikle mücadele etmesi gereken zararlı, cinai ve gerici bir ham hayaldir. c/ Ermeni meselesi, en önemli bölümü olan Türkiye Ermenistanı meselesini yitirerek, eski tarihi önemini kaybetmiştir; Avrupa’nın uluslararası bir meselesi olmaktan çıkıp, Kafkasya Ermenistanı Ermeni kitleleriyle sınırlı, özgün, aynı Gürcü, Azeri vb. meselelerinde olduğu gibi Rus meselesi haline gelmiştir.

8. Kafkaslar’da kalan Türkiye Ermenisi göçmenlerle ilgili olarak da yapılacak tek şey vardır. Bugünkü Kafkas Ermenistanı’nda Sovyet iktidarı kurulduktan; sözde değil ama gerçekten Büyük Ermenistan fikri reddedildikten, göçmenlerin Türklere karşı diş bilemeye son vermelerinden, Ermenistan’daki Müslümanları takip politikasından sonsuza dek vazgeçmelerinden, Müslüman kitlelerinde güvenin hâkim olmasıyla Türk halkıyla iyi ilişkiler kurmalarından sonra, onları Türkiye’deki son yaşadıkları yerlere geri göndermek. Bugünkü durumdan gerçekleştirilebilir tek çıkış budur.

9. Türkiye Ermenileri arasındaki komünist faaliyetler, “Birleşik Kafkasya ve Türkiye Ermenistanı” fikrini savunan, komünizm sosu altında Ermeni şovenizmini sunan, Sovyet iktidarı için karşıdevrimcilerle savaş adı altında Müslüman katliamları gerçekleştiren sözde Ermenistan Milli-Komünist Partisi eliyle yürütülemez. Devletlerin şekillerinin ve sınırlarının yarattığı olgulardan hareketle Partimizin Merkez Komitesi, Türkiye’deki Ermeniler arasında çalışma yapmak isteyen samimi Ermeni komünistlerine Türk komünist gruplarıyla tek Türkiye Komünist Partisi’nde örgütlenmeyi, eğer gerekirse onun içinde Ermeni seksiyonunu kurmalarını önermelidir. Merkez Komitesi, onlara komünist çalışmanın ayrı bir devlet sınırı oluşturmak veya ayrı bir devlet kurmak amacıyla yapılmaması gerektiğini, merkezi ve temel meselenin devrimci hareketin, bütün milletlerden emekçi kitlelerin sınıf dayanışmasının ve işçi ve köylü iktidarı için ezenlere karşı ortak mücadelenin gelişmesi olduğu vurgulamalıdır. Sadece bu yolla, Ermeni işçi ve köylülerinin devrimci hareketinin Türkiye’deki Müslümanlarla sıkı birliği yoluyla ülkede siyasal gelişim sağlanır. Tam tersi durumda sadece Ermeniler arasında başarılı bir çalışma bile o bölgedeki Müslümanlar arasında yapılmazsa kaçınılmaz olarak Ermeni şovenisti bir karaktere dönüşecek ve kışkırtmalara yol açabilecek, nesnel olarak karşı devrimci sonuçlar doğuracaktır.


(Rusya Toplumsal Siyasal Tarih Devlet Arşivi (RGASPİ) fond 5, liste 1, dosya 1202, yaprak 8, 8 arkası, 9, 9 arkası)


BELGE 53

Taşnak Ermenistanı Genelkurmay Başkanı Zinkeviç’in 17 Ağustos 1919 Tarihli Raporundan

“MÜSLÜMANLARDAN ARINDIRILMIŞ BİR ALANA İHTİYAÇ VAR”

(…) Bağımsızlığın amacı, bütün Ermeni milletini Yahudiler gibi dünyadan silinmelerini engellemek için bir yere toplamaktır. Bunun için Müslümanlardan arındırılmış bir alana ihtiyaç var, bizi koruyacak ve geleceğin Ermenistan’ının ekonomisini şahlandıracak bir hamiye ihtiyaç var. Rusya, öyle insanların ülkesi ki, (…) bütün milletlere eşit davranır, Ermenilerin Tatarları tehcir etmesine izin vermez. Ekonomik yardıma gelince, Rusya, bunu ancak 15 sene sonra yapabilir.(…)

(A. İ. Denikin, Oçerki Russkoy Smutı, c.4, Berlin, 1925, s.174)




BELGE 54

Ermenistan Komünist Partisi’nin III. Enternasyonal’in 2-6 Mart 1919 Tarihlerinde Toplanan Birinci Kurucu Kongresine Sunduğu Rapor

“TÜRKİYE ERMENİLERİ, TAŞNAKLARIN UZAĞI GÖREMEYEN VE MACERACI POLİTİKALARININ KURBANI”

(…) Ortaya çıkmış olan büyük tehlike şudur: Burjuva milliyetçisi partiler, milletlerin kendi kaderini tayin hakkını kullanarak yıkıcı politikalarını daha da güçlendiriyorlar, karanlık milli ihtiraslarını şişiriyorlar ve milletlerin kendi kaderini tayin hakkı bahanesiyle bütün ülkeyi milli çatışmaların arenası haline getiriyorlar. (…)

Karşı devrimin sinsi politikası, özellikle Ermeni-Tatar nüfusun birlikte yaşadıkları yerlerde çok ağır şartlar doğurmuştur. Bir taraftan Ermeni burjuvazisinin partisi Taşnaksutyun, diğer taraftan Müslüman beylerin partisi Mussavatçılar, katliam çağrıları yapmaktadır. Bu şeytanların kışkırttığı Ermeniler Müslümanları, Müslümanlar ise Ermenileri kesmektedir. Kardeş, kardeşe kırdırılmaktadır. (…)

Bu fitne fesat siyaseti, emekçi kitlelere acı bir şekilde yansıdı. Uyanan Müslüman köylüler ve devrimci saflara yaklaşan Ermeni emekçi kitleleri, fikirlerini değiştirdiler ve kendilerini dost gösteren şeytanların elinde kör bir silah haline geldiler.

Şeytanlar ise çıkarlarını aralarında uzlaşmaz iki kampta uygun bir şekilde bölüşerek iki ayrı salonlarda oturdular ve ziyafet çektiler. Şaraplarla dolu bardaklarını çınlatırken, Ermeni ve Müslüman kitlelerin kanlarını içtiler, vücutlarını kemirdiler. Şaraptan ve kandan sarhoş olup şeytani gülümsemeleriyle aynı zamanda ayrı ayrı yerlerde bir ağızdan haykırdılar: Böl ve yönet! (…)

Türkiye Ermenileri, Taşnakların uzağı göremeyen ve maceracı politikaları sonucunda 300 ile 500 bin arasında kurban verdi.

Taşnaklar, ne uğruna Ermenilerin temizlenmesine yol açtı. Ermenilerin bedenen soysuzlaşmış partisi, Ermenistan’ın “özgür” maden ocaklarını ve zenginliklerini özgür Ermeni burjuvazisinin malı haline getirmenin hayalini kurdu. Ermeni emekçisiz Ermenistan. Bu, Ermeni burjuvazisini, Taşnakları ve Ermeni sever İngiliz ve Amerikan emperyalistlerini hiçbir şekilde kaygılandırmadı. Ermeni burjuvazisinin sermayesi, Avrupa devletlerinin himayesinde oldukça güçlenmişti. Ermeni kapitalistlerinin fiziksel varlığı, her şart altında tehlikede değildi.

Ermeni burjuvazisi ne kadar korunduysa, ne kadar ceplerini doldurduysa, Taşnaksutyun o kadar Ermeni emekçi kitlelerinin kanını emdi. (…)

Bugün Ermenistan’ı İngiliz kumandanlığı aracılığıyla ve İngiliz generallerinin kırbacıyla para babası Pogos Nubar Paşa, ünlü İngiliz uşağı ve sigara fabrikatörü Enfiancants yönetiyor.

Şüphe yok ki, parıldayan İngiliz altınları, dalkavukların gözünü kör ediyor.

Ancak İngiliz emperyalistleri, Ermeni emekçilerinin son lokmasını da elinden almaktan geri kalmıyor ve Ermeni halkını açlığa ve hastalıklara terk ediyor. Bunu son gelen haberler ve hatta milliyetçilerin kendi kaynakları doğruluyor.

On binlerce Ermeni, açlıktan ve hastalıktan ölüyor.

Ermenistan’da çocuklar, köpeklerin önlerindeki her yanı kemirilmiş kemikleri çalıyor.

Kendi kaderine bırakılmış cesetler, sokaklarda çürüyor. Ne toplayan var ne gömen.

Ama “insancıl İngilizler”, “şanlı müttefiklerimiz”, duymazlıktan görmezlikten geliyor. (…)

I/ Avrupa devletlerinin sırtlanlarının “himayesi”, Ermenistan halklarının utanç verici köleliğine dönüşmüştür.

Emperyalist yağmacıların içişlerine karışması sonucunda Ermenistan, nüfusunu kesin olarak kaybediyor. On binlerce gömülmemiş ceset, şehirlerin ve köylerin sokaklarında çürüyor. Köpekler, açlıktan ve hastalıktan ölmüş cesetlerle besleniyor. Ermenistan’ın açlık çeken çocukları ise köpeklerin önlerinden kemirilmiş kemikleri çalıyor. Milyonlarca kişi, umutsuz ve güçsüz bir şekilde açlıktan ölümü bekliyor.

Ermenistan’ın küresel emperyalizm tarafından kanı emilmiş emekçi sınıfları, Ermenistan’ın içişlerine her türlü emperyalist müdahaleyi kesin olarak protesto ediyor. (…)

Ermenistan Komünist Partisi, İngiliz-Amerikan eniklerine savaş ilan ediyor.

2/ Wilson ve Loyd George’un Cemiyeti Akvamı’na boyun eğen ve Bern Konferansı’nda onlarla paralel kararlar alan sarı enternasyonalin Ermeni “sosyalistleri”, Ermeni proletaryasını ve köylüsünü hiçbir şekilde temsil edemez.

Bern’in “Ermeni sosyalistleri”, utanmadan elini suçsuz yüz binlerce Ermeni emekçisinin kanına bulamış sosyal-hainlere dâhildirler.

Bern’in “Ermeni sosyalistleri”, İngiliz-Amerikan emperyalistlerinin sadık paralı askerleridirler. (…)

3/ Ermenistan hükümeti, yağmacıların, şantajcıların ve cellâtların şakşakçı takımıdır.

“Ermenistan’ın bakanları”, Ermeni halkının döküntüleri, İngiliz-Amerikan emperyalizminin sadık uşakları, insan etiyle beslenen çakallardır.

Ermenistan Komünist Partisi, bu itleri yeryüzünden silmeye halkları adına ant içmiştir.

Üçüncü Komünist Enternasyonal Delegesi, Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi Aykuni

(RGASPİ fond 488, liste 1, dosya 10, yaprak 12, 12 arkası, 13-28)


BELGE 55

Bir Taşnak Subayının 1920 Yılında Beyazıt-Vaaram Bölgesinden Yazdığı Rapordan

“TÜRKLERE KARŞI EN ETKİLİ YOL, ÇARPIŞMADAN SONRA SAĞ KALANLARI KUYULARIN İÇİNE TIKMAK VE AĞIR KAYALARLA EZMEK”

Basar-Geçar’daki Türk nüfusu ayırt etmeden imha ettim. Bazen kurşunlara yazık olmasın dersin ya. Bu köpeklere karşı en etkili yol, çarpışmadan sonra sağ kalanları toplayıp kuyuların içine tıkmak ve bir daha dünyada bulunmamaları için yukarıdan ağır kayalarla ezmek. Ben de öyle yaptım. Bütün erkekleri, kadınları ve çocukları topladım, benim tarafımdan atıldıkları kuyuların içinde kayalarla ezerek hepsinin hayatına son verdim.

(A. A. Lalayan, “Kontrrevolyutsionnaya Rol Partii Daşnaktsutyun”, İstoriçeskie Zapiski, No. 2, 1928, s. 101; A. Lalayan, “Kontrrevolyutsionnıy ‘Daşnaktsutyun’ İ İmperialistiçeskaya Voyna 1914-1918 gg.”, Revolyutsionnıy Vostok, No. 2-3, 1936, s.92 vd.)



BELGE 56

Azerbaycan Komünist Partisi (Bolşevik) Merkez Komitesi Prezidyumu Protokolünden

“TAŞNAKLARIN GERÇEK AMAÇLARI, ZANGEZUR’U MÜSLÜMANLARDAN TEMİZLEMEK”

20 Şubat 1920

(…)
4. Karabağ’dan Rapor
Raportör Armenak [v] Yoldaş, raporunu iki bölüme ayırmış: I. Karabağ’da örgütlenme çalışmaları ve parti hayatı. II. Taşnaklar tarafından hazırlanan maceracı girişimler ve Karabağlı yoldaşların Erivan emisarlarıyla mücadelede başvuracakları önlemler. (…)

II. Ermenistan temsilcisi Arsen Ter-İonnesyan, giriştikleri macerayı tamamlamak için bölgeye geldi. Taşnaklar, kitlelerde güven uyandırmıyorlar ve bu yüzden de köylülüğü korumak amacıyla geldiklerini beyan ediyorlar. Gerçek amaçları, Zangezur’u Müslümanlardan temizlemek. İlk vuruşu Minkend’e, ardından da Karabağ’a yapacaklar. (…)

Taşnaklar, süvari birliklerini hazırlıyorlar. Birlik, 100-150 kişiden oluşacak. Hükümet, Karabağ’ı savunmaya hazırlanıyor ve ordularını malum bölgelerde yoğunlaştırıyor. Ermeniler, Cevat bölgesinde terör altında. Taşnaklara yönelik bir takibat yok. Bu Müslümanlığın saldırgan yönünü güçlendiriyor. Bunların hepsi çatışmalara yol açabilir. Meselenin barışçıl çözümü için bütün araçlar tüketildi. Onlara iç savaş ilan ettik, diyor raportör.

(Marksizm-Leninizm Enstitüsü Azerbaycan Şubesi Parti Arşivi fond 276, liste 3, dosya 192, yaprak 5-7’den aktaran: Borba Za Pobedu Sovyetskoy Vlasti V Azerbaycane 1918-1920. Dokumentı İ Materialı, İzdatelstvo Akademi Nauk Azerbaycanskoy SSSR, Baku, 1967, s.421)

BELGE 57

Azerbaycan Sovyet İktidarının Taşnak Ermenistanı’na Ültimatomu

“HALKLAR ARASI BOĞAZLAŞMA DURDURULACAK”

29 Nisan 1920 [vi]
Bakû

Sovyet Azerbaycanı’ndaki işçi-köylü hükümetinin, Devrim Komitesi adına talepleri şudur: İlk olarak ordunuz Karabağ ve Zangezur’u bırakacak, ikinci olarak kendi gerçek sınırlarınız içine çekileceksiniz, üçüncü olarak ise halklar arası boğazlaşma durdurulacak. Yukarıdaki nedenlerden dolayı Azerbaycan Sosyalist Cumhuriyeti, Devrim Komitesi Ermenistan’la savaşmayı göze almıştır. Cevap vermek için üç gününüz var. Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Vekili Huseyinov.

(Nahcivan Azarbaycan SSC Merkez Devlet Arşivi fond 314, liste 5, dosya 11-12, yaprak 27’den aktaran: K. Ragimov, S. Sadıhov, “Znat Pravdu…”, Vozrojdenie, No: 10-11-12, 1991, s. 59)


BELGE 58

11. Kızıl Ordu Komutanlığı’nın Taşnaklara Ültimatomu

“İNGİLTERE, TAŞNAK PARTİSİ’Nİ VE MÜSAVAT PARTİSİ’Nİ MİLLETLER ZEMİNİNDE BİRBİRLERİNE KARŞI KIŞKIRTIP ÇATIŞTIRIYOR”

1 Mayıs 1920

Ermenistan sınırları içinde ve müttefikimiz Sovyet Azerbaycanı’nda savaş devam etmektedir. Rusya işçi-köylü hükümeti kutsal bir görev olarak bütün gücüyle Azerbaycan’a yardım edecektir. Sovyet hükümeti bütün emekçiler adına, bizden, Azerbaycan’da kesinlikle tam anlamıyla bir işçi-köylü iktidarı kurulmasını istemektedir. İngiltere, Taşnak Partisi’ni ve Müsavat Partisi’ni milletler zemininde birbirlerine karşı kışkırtıp çatıştırarak, ezilen halkları birbirine düşman edip, Ermenistan ve Azerbaycan emekçi sınıflarını sömürmektedir. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki bütün sınır anlaşmazlıkları, ancak ülkelerin emekçilerinin iradesiyle çözülebilir. Sovyet Azerbaycanı hiçbir şekilde herhangi bir şovenist, milliyetçi ya da işgalci bir hareket içinde olamaz. Azerbaycan’da bundan sonra milletlerarası nefret var olamaz. Rusya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti adına, Ermenistan hükümetine, Sovyet Azerbaycanı’ndaki askeri faaliyetlerine hemen son vermesini ve ordularını sınırların gerisine çekmesini talep ediyorum. Bunun, gerçek program alındıktan sonra 24 saat içinde yapılması gerekmektedir. Taleplerin yerine getirilmemesi, Sovyet Rusya’ya savaş ilanı sayılacaktır. Bizim taleplerimiz Kızıl Ordu güçleri tarafından uygulanacaktır. Fakat olacakların sorumluluğu Ermenistan Hükümeti’ne aittir. Orconikidze, Kirov, Mehanoşin, Levandovski.

(Aşot Ayrapetyan, “Kak Turki İ Bolşeviki V 1920 Godu Raspravilis S Armeniyey”, Pro Armenia, 1992, No. 6, s.35 vd.)


BELGE 59

Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreteri Neriman Nerimanov [vii] , Sovyet Rusya’nın Transkafkasya Temsilcisi Mdivani [viii] Gibi Üst Düzey Sovyet Yetkililerinin İmzasını Taşıyan Dışişleri Halk Komiseri Çiçerin’e [ix] Yazılan 19 Haziran 1920 Tarihli Rapordan

“YEREL HALK, KENDİ GÜÇLERİNE VE TÜRK ORDUSUNA GÜVENİYOR”

(…) On kadar köy Taşnaklar tarafından yakılıp yıkıldı, Taşnaklar, Müslüman köylüleri kitlesel olarak ve düzenli bir şekilde kılıçtan geçirdiler. İki binden fazla Ermeni Azerbaycan’da barınacak yer buldu. Geri kalanı ise dağlarda saklanıyor. Culfin ve Nahcivan bölgelerindeki Müslüman toprakları Taşnaklar tarafından işgal edildi, bir seneden fazla süredir oralarla bağlantı kopuk. Yerel halk, Taşnak hükümetine karşı çıkarak kendi gücüyle kendisini savunuyor. Bu savaşta sadece kendi güçlerine ve Türk ordusuna güveniyorlar. Ordularımız bu toprakları kurtardıktan sonra, sadece Azerbaycan ile birleşirler. Bu meselelerin tartışmaları sırasında bu bilgileri ve yerel örgütlerin ve yetkili kişilerin fikirlerini göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.


(Nahcivan Azerbacan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Merkez Devlet Arşivi fond 314, liste 6’dan aktaran: K. Ragimov, S. Sadıhov, “Znat Pravdu…”, Vozrojdenie dergisi, No: 10-11-12, 1991, s.59)


BELGE 60

Bir Taşnak Yetkilisinin Hükümetin Başı A. Ogancanyan’a Yazdığı 21 Haziran 1920 Tarihli Mektuptan

“BU ÜLKE ÖYLE ZENGİN Kİ, BİZİM BORÇLARIMIZI BİRKAÇ DEFA KAPATACAK DURUMDA”

Zangi-Bassar tarafımızdan işgal edildi. Bu ülke öyle zengin ki, bizim borçlarımızı birkaç defa kapatacak durumda. İki gündür burada görülmemiş bir yağma gerçekleşti. Buğdayları, arpaları, pirinçleri, semaverleri, halıları, paraları ve altınları topladılar. Maliye Bakanlığı, iki görevlisini yanlarında örgütlü bir güç olmadan buraya ancak dün gönderebildi. Devasa bir zenginlik ellerimizden gidiyor.

(Ermenistan Devlet Arşivi fond 65, dosya 116, yaprak 96’dan aktaran: A. A. Lalayan, “Kontrrevolyutsionnaya Rol Partii Daşnaktsutyun”, İstoriçeskie Zapiski, No. 2, 1928, s.100)


BELGE 61

Stalin’in [x] Orconikidze’nin [xi] Telgrafının Üzerine Kendi El Yazısıyla Düştüğü Not

“ELBETTE Kİ TÜRKİYE İLE AZERBAYCAN’I KESİN ŞEKİLDE DESTEKLEMEMİZ LAZIMDIR”

8 Temmuz 1920

Bence sonsuza kadar zikzak çizerek iki taraf arasında oynamakla bir yere varılamaz, taraflardan birini, bu durumda elbette ki Türkiye ile Azerbaycan’ı kesin şekilde desteklememiz lazımdır. Ben Lenin’le görüştüm, o da itiraz etmedi.

Stalin

(RGASPİ fond 558, liste 1, dosya 4018, yaprak 1-2 (Kopya) GARF fond 130, liste 4, dosya 496, yaprak 142a (Stalin imzalı orijinalinin fotokopisi))


BELGE 62

Ermenistan Komünist Partisi’nin III. Enternasyonal’in 19 Temmuz-17 Ağustos 1920 Tarihlerinde Toplanan İkinci Kongresine Sunduğu Rapordan

“MÜSLÜMANLARA YÖNELİK KIRIM POLİTİKASI, EKONOMİK AMAÇLARIN DIŞINDA ESAS OLARAK SİYASİ AMAÇ TAŞIYOR”

(…) Burjuva-milliyetçi devletlerin örgütleri, Ermeni ve Müslüman emekçi kitlelerinin oturdukları bütün bölgeleri harabeye çeviren bitmeyen milli savaşları birlikte yürüttüler. Zangezur, Karabağ, Akulis, Agbaba, Zangibasar, Taşnaksutyun’un ve onun Azerbaycan’daki akrabası Mussavat Partisi’nin kanlı emperyalist politikalarının şahididirler.

Ermenistan burjuvazisinin aziz emeli olan “Denizden Denize Bağımsız ve Birleşik Ermenistan”ı bugün Ermenistan’ın karşı devrimci hükümeti, ondan nefret eden Müslüman köy ve kasabalarından ülkeyi temizleyerek pratiğe geçirmektedir. (…)

“Özgür ve bağımsız Ermenistan”, Taşnakların elinde işçi ve köylülerden “bağımsız” ve vurguncular, savaş ağaları, teröristler, toprak ağaları ve Denikin subayları içinse “özgür” bir ülkeye dönüştü. (…)

Önceleri işçi ve köylüleri Azerbaycan saldırısı tehdidiyle korkutan hükümet, kitlelerin yapılmakta olan savaşın emperyalist karakterini anlamasının ardından Amerikan ekmeğinden [xii] faydalanarak köylüleri açlıktan ölmekle tehdit etti. Elde edilen bütün ekmekler, vurguncuların ve köy ağalarının elinde toplandı. Elindeki ufacık toprak parçasıyla ekmeksiz, dara düşen orta köylülük, ekmek ihtiyacını ağalardan giderdi. Onlara buna karşılık toprağının kullanım hakkını vermek zorunda kaldı.

Ermenistan’da toprak sorunu, hükümetin Müslüman köylülerin elinden zorla alarak verdiği hükümet ve parlamento üyelerinden meydana gelen toprak ağaları sınıfının suni bir şekilde oluşmasıyla şiddetlenmektedir. Ülke içinde Müslümanlara yönelik kırım politikası, ekonomik amaçların, yani hükümet ve parlamento üyelerinin zenginleşmesi dışında, esas olarak siyasi amaç taşıyor: Müslümanlardan temizlenen bölgelere hükümet, onlardan Ermeni-Kazak sınıfı yaratmak için Türkiye Ermenisi göçmenleri yerleştiriyor. Böylece onların yardımıyla köklü, fakir düşmüş, takibata uğrayan, devrimci köylülerle savaşmayı hedefliyor. Türkiye Ermenileri, neredeyse Erivan’ın bütün ticaretini elinde toplamış durumda. Hükümet, tamamen onlara bağımlı. (…)

(RGASPİ fond 64, liste 1, dosya 137, yaprak 8-11)

BELGE 63

Kızıl Ordu Kumandanı V. Tarhov’un RSFSC [xiii] Yüksek Askeri Yayın Konseyi’nin Resmi Yayın Organı “Voyennıy Vestnik” Dergisinde Yayımlanan Anıları

“KIZIL ORDU, TÜRK ORDUSUNU ENTERNASYONAL MARŞIYLA KARŞILADI”

Nahcivan’ın zaptı ve Kızıl Ordu’nun Kemal Paşa Ordusu ile ilk buluşması [xiv]

1920 yılı Temmuz ayının ortalarında XI. Ordu Komutanlığı, Şuşa, Gerus ve Pazarçay Irmağı hattında bulunan 32. Avcı Tümeni’ni süvari alaylı 28. Avcı Tümeni ile değiştirme kararı aldı. Ermenistan ile sınırda bulunan Pazarçay Irmağı hattı için süvari alayı görevlendirildi.
Elimizdeki mevcut bilgilere göre Ermeni birlikleri şu şekilde konuşlanmıştı:

Kuşebelyak kazasında Tarhanov’un komutasındaki 2 bölük, 75 kılıç, 2 top ve 5 makineli tüfek; Karanglug’da 800 süngü; Cul’da 1 bölük ve 2 makineli tüfek; Keşişkent’te ise Dro’nun karargâhı. Katar fabrikalarının bulunduğu bölgede yaklaşık 250 atlı ile Albay İnjey’in müfrezesi. Bu müfrezelerin üssü Yeni Beyazıt idi.

Söz konusu birliklerden yakınımızda bulunanlar ara sıra hareketleniyor ve birliklerimize ateş açıyorlardı. Şahtahtı’nın aşağısından geçerek gelen Türk süvari başçavuşundan aldığımız bilgiye göre, General Şelkovnikov komutanlığındaki düzenli Ermeni birlikleri Kivraç istasyonu yakınında Nahcivan ve Şaror kazalarındaki Müslüman gerillaları ile çarpışıyorlardı.
Minkyand ilçesindeki cephe gerisinde, askeri tarafsızlığını koruyan ve bize karşı tavrı henüz netleşmeyen Sultan Bey önderliğinde 500 Kürt bulunuyordu. Çok kısa bir sürede Sultan Bey’in yanına binlerce Kürt katılabilirdi. Türk Beyazıt tümeni birlikleri Diza ilçesindeydiler.
Değiştirme işleminin durdurulması ve ileriye doğru harekete hazır olunması yönünde emir gelmişti. Şahsen ben, bir süvari alayı ve dağcılık taburu ile Moskova’dan Türkiye’ye dönmekte olan Halil Paşa’ya [xv] ve Türk misyonumuzun heyetine Türk ordularının yanına kadar refakat etmekle görevliydim.

İlk başta Halil Paşa’yı beklememiz ve Kemal Paşa ordusu ile devamlı irtibat kuracağımız Nahcivan’a gitmemiz öneriliyordu, fakat ertesi gün, Halil Paşa’yı da, heyeti de beklemeden hemen çıkartma yapmamız yönünde yeni bir emir geldi.

Dar vadilerden ve dik geçitlerden geçmemiz gerekiyordu. Birçok ırmağın ve derenin oluşturduğu vadilerle çevrili dağ kütlelerinin birçok boğazdan oluşması, geniş ölçüde pusu amaçlı kullanılması imkânını veriyordu. Ayrıca yolun enine doğru iki sıra dağ vardı: Biri, 11.695 fit (yaklaşık 3 1/3 verst [xvi] ) olan Üçtopa, diğeri 10.194 fit (yaklaşık 3 verst) yüksekliğindeki Kısırdağ. Özellikle Peçenek Dağı yakınındaki geçit çok zordu. Pazarçay’a kadar olan yol iyi bilinirdi, sonrasındaki yol hakkında bilgiler hem yetersiz, hem de pek sevindirici değildi.

Nüfusun Kızıl Ordu hakkında oldukça yanlış bilgilere sahip olduğu yerleşim birimleri üzerinden hareket ediyorduk. Hiç Bolşevik görmemişlerdi. Bizden panik içinde kaçıyor, saklanıyorlar ve hayvanlarını dağlara kaçırıyorlardı. Fakat Kızıl Ordu’nun ezmek değil, köleleştirilen halkların özgürlüğü için savaştığını ve emekçilerin haklarını koruduğunu bir şekilde gördüklerinde bu köleleştirilen ve ezilen halkın şaşkınlığı ve sevinci görülmeye değerdi.

Mesela bir keresinde akşamleyin yürüyüş kolumuzun yakınlarında muhafızlarımıza benzemeyen insanlar belirdi. İki atlı onlardan ayrılarak yürüyüş koluna yaklaştı ve ellerini başlarına koyarak bir şeyler anlatmaya çalıştılar. Müslüman tercüman, dağ göçebelerinin dinlenmek için bizi davet ettiklerini söyledi. Birliklerimizi yüksek yaylalarından izleyerek korkulacak bir şey olmadığını görüp Kızıl Ordu askerlerini şimdi de yaylalarına davet ediyorlardı. Yürüyüş kolumuz geceyi geçireceği ve bugün için ulaşmamız gereken yere yaklaşsa da göçebelerin yaşam tarzını ve eğilimlerini yakından tanımak için ben, alay komiseri ve karargâhla göçebelerin olduğu tarafa saptım, birlik ise yoluna devam etti.
Kararımı öğrenen bir atlı, küçük asil atını döndürerek yaylasına dörtnala gitmeye başladı. Diğeri yanımızda kaldı ve refakat görevini üstlendi. Birliğin yola devam ettiğini fark eden refakatçi, neden hepsini getirmek istemediğimi sordu. Askerlerin kazada dinlenmesi gerektiğini izah etmem epey zaman aldı.

Çadır ve toprak damlı ev sıraları bulunan yaylaya geldik.

İlk başlarda bizi inceliyorlar, çekiniyorlardı, fakat kısa sürede hararetli sohbet ortamı oluştu ve olayları saptırarak güvensizlik ve korku yaratmak için han ve beylerin ajanlarının kızıl askerler hakkında verdikleri yanlış bilgileri öğrendik. Bolşeviklerin acıma duyguları olmadıklarına içten inanmışlardı.

Tercüman vasıtasıyla L. Yoldaş Kızıl Ordu’nun görevinin, sadece emekçi halkın düşmanlarına karşı korku salmak olduğunu izah etti.

Tüm söylenenler onları şaşırtmış olsa gerek. Sevinç ve heyecan içinde telaşlanmışlardı. Sihirli değnek değmiş gibi, çadırlar kuruldu, kilimler ve minderler serildi, yiyecekler getirildi.
Hava, hızla kararmaya başlamıştı. Gitmeliydik. Fakat misafirperver insanlar bırakmak istemiyorlar, geceyi burada geçirmemizi istiyorlardı. Önceden Kafkasya’da yaşadığım için misafirperverliği reddetmenin çok ayıp olacağını biliyordum. Ayrıca Kızıl Ordu hakkındaki önyargıyı kökten yok etmek gerekiyordu. Geceyi burada geçirmemiz yerli halkla yakınlaşmamızı sağlayacak, gösterdiğimiz güven ise onları gururlandıracaktı. Kalmaya karar verdik. Birliklerden geceyi geçirmek için yerleştiği haberi geldi. Her şey yolunda idi.
Ev sahipleri arasından, hayvanları otlatmak ve atlarımızı korumak için birkaç kişi ayrıldı. Pişmanlıkla itiraf ediyorum, bu insanların samimiyetine rağmen at ve silahlarımızı gözetlemeyi elden bırakmıyordum. (Rencide olan biri varsa beni affetsin, fakat bu savaş koşullarında gerekli bir tedbirdi.)

Sabah bana Kafkasların müthiş bir haritasını getirdiler (5 provalık). Ellerine nasıl geçtiğini bilemiyorum, ama haritaya ihtiyacım vardı. Elimdeki harita 10 provalıktı. Yeni yüzler dikkatimi çekti, bizi görmek için komşular gelmişlerdi.

Bu günden itibaren Kızıl Ordu’nun zafer geçidi başlamıştı. Haberimiz, dağlardan dağlara yıldırım hızıyla yayılmıştı. Her yerleşim biriminde insanlar avlularına çıkıyor ve bizi selamlıyorlardı. Bazı köylerin girişinde erkekler sıra halinde dizilmiş şekilde bekliyorlar ve biz yaklaşınca yaşlı olanı usta bir darbeyle koyunun kafasını keserek, atımın ayağına atıyordu. Halk, bu şekilde benim şahsımda bütün Kızıl Ordu’ya büyük bir saygı gösteriyordu.
Bütün bu konaklamalarımızı, geçtiğimiz yerlerin emekçi kitleleriyle sıkı bağlar kurmak için değerlendirdiğimizi anlatmama gerek yok herhalde. Devrim Komitesi’nin mitinglerinden sonra hanlar ve beyler İran’a gittiler.

Üçüncü günü, Şahtahtı yakınlarında gerillalar için şansız bir çarpışmanın olduğunu ve Nahcivan’ın yerli halka bırakıldığını öğrendiğimiz Şahbuz’a ulaşmıştık.

Akşama kadar tüm birlikle birlikte Nahcivan’a ulaşamadık, çünkü öldürücü yol, topçularımı geciktiriyordu; Peçenek Dağı geçidinden elle taşımak zorunda kalmıştık, ki sonrası da daha iyi değildi: Yollar, yer yer nehir suyu ile yok edilmişti ve devasa taşların tıkadığı nehir yataklarından geçmek zorunda kalmıştık.

Cagra’ya ulaştığımda, gerillaların üzücü durumlarını ve istisnasız bütün Müslüman halkın Şarur ve Nahcivan kazalarından kaçtıklarını öğrendim. Ermenilerin zaferi, cinsiyet, yaş ayrımı yapmadan tüm halkın yok edilmesi tehlikesi yaratıyordu. Düşmanlık, milli zemin üzerinde oluşmuştu.

İki ülkenin, Azerbaycan ve Ermenistan’ın sınırları Zengezur ve Nahcivan kazaları arasındaydı. Ermeni nüfusa sahip ilki, Ermenistan eğilimli, Müslüman nüfusu olan diğeri ise Azerbaycan taraftarıydı ve silahlanmıştı.

Bir gün önce Cagra halkının çarpıştığı düzenli Ermeni orduları ve Dro bölüklerinin yaklaştığı dikkate alınarak, devriyeler gönderildi, fakat ilk olarak askeri harekâta girişmeme, Kızıl Ordu’nun uğrunda savaştığı sosyalizm fikirlerini izah ederek Ermeni kitlesiyle görüşme yapma, ancak düşmanca karşılık gördüklerinde aynı şekilde yanıt verme emri verildi.

28 Temmuz’da birlik Nahcivan şehrini zapt etmişti. Burada Devrim Komitesi teşkil ederek ve yoldaş L.’ye idari ve siyasi kısmı devrederek, 1. Alay komutanıyla şehir çevresinde keşif gezisi yaptım ve Taşnakların hücum etmesi ihtimaline karşı plan oluşturdum. Ayrıca 18. Süvari Tümeni ile irtibata geçmek ve Türklerin nerede bulunduğunu kesinleştirmek gerekiyordu.

Karargâha gelince Beyazıt birliğinden irtibat amaçlı gelen iki Türk subayının beni beklediğini öğrendim. Selamlaştıktan sonra, Diza’ya bir eğitmeni görevlendirerek, Türk birliklerinin Nahcivan’a gönderilmesini önerdim.

Erivan’dan dönen parlamenterler, Ermeni komutanların gerillalara önerdiği ültimatom şartlarını ilan ettiler. Şartlar, yerine getirilecek türden değil, talan edici ve aşağılayıcıydı ve Nahcivan’ı ateşe verme ve kılıçtan geçirme tehdidiyle bitiyordu.

Halkın gözü Kızıl Ordu’ya çevrilmişti. Derhal, General Şelkovnikov’a Nahcivan şehrinin Kızıl Ordu’nun elinde olduğu ve “ateşe vermesine ve kılıçtan geçirmesine” izin verilmeyeceğini içeren mektup yazıldı.

Yazılan mektup okunurken, pencerenin önünden dağcılık taburumuz geçti. Herkes hemen keyiflenmişti. Toplantı salonunu “Hura” nidaları kapladı ve Devrim Komitesi ültimatoma tamamen ret cevabı verdi.

Ayın 29’unda öğleden sonra atlı alayı gözüktü, bu iki yaveriyle ve Kızıl Ordu generali Bagirov Yoldaş’la Halil Paşa idi. Halil Paşa’nın kahraman Kızıl Ordu, Rusya ve özellikle Moskova hakkındaki izlenimleri dinlemeye değerdi.

Ayın 31’ine kadar, Ermeni orduları ile iletişim kurmamızı saymazsak hiçbir önemli olay yaşanmadı. Ermeni askerler kızıl askerlerle memnuniyetle sohbet ediyordu, bu da komutanlarının hoşuna gitmiyordu, fakat açıkça düşmanlık gösteremiyorlardı, zira Ermenistan bizimle resmi olarak savaş halinde değildi.

31’i akşamına doğru Diza’dan Aras Irmağı yakınlarına 500 süngü, 2 top ve makineli tüfekli alaylı Türk birlikleri geldiler. Türkleri karşılamak için şehrin girişinde bölük görevlendirilmişti. Hemen, geri dönen yüzlerce şehirli ve komşu yerleşim birimlerden insan kalabalığı toplandı. Türk kolu göründü. Rus ve Türk komutları işitildi ve Aras Irmağı boyunca güçlü “Enternasyonal” sesi yükseldi. Türkler, yakın geçmişte emperyalist savaşın düşmanı, bugünkü dost devrimci müttefiklerinin önünde resmigeçit yaptılar.

Kızıl Ordu arasında Türklerin küçücük gri eşeklerin üzerindeki makineli tüfek alayı dehşetli sükse yaratmıştı; genel olarak temiz giysili, teçhizatlı Türk birlikleri olağanüstü izlenim bırakmıştı.

Askeri müttefiklik akdedilmişti. Keyfimize diyecek yoktu.

Aynı günün akşamına doğru, Engeliyurt ile irtibatın kesildiği, halk arasında çeşitli söylentilerin gezdiği haberleri geldi. Doğru olan bir şey vardı, Dro’nun önderliğindeki Taşnaklar Pazarkent ve Engeliyurt’a baskın yaparak, birliklerimizin yolunu ve irtibatı kesmişti.

Bu bilgileri alınca akla gelen ilk düşünce, General Şelkovnikov’un hücuma geçeceği idi, dolayısıyla bu ihtimale karşı tedbirler alınmalıydı.

Türkler tam zamanında gelmişlerdi. Ayrıca çevredeki yerleşim birimlerinde yine askeri gruplar kurulmuş, bunlar ilçe bazında birlikler oluşturmuş, fakat henüz evlerinde bekliyorlardı. Gerekli olduğu takdirde onlar kullanılabilirdi. Şahtahtı’daki çarpışmadan sağlam kalan bir top ve 200’e yakın mermi bulundu.

Halil Paşa ve Veysel Bey bana Türk birliklerine komuta etmemi önerdiler. Fakat ben, durumun ve Ermenistan’ın Sovyet Rusya’ya karşı tavrı netleşmediği için kabul etmedim. Bütün bu meseleler birlikte müzakere edildi.

Birkaç gün geçmişti, irtibat yoktu. Dördüncü veya beşinci günü Gerus’dan Kızıl Ordu askeri geldi ve bana olanlar ile ilgili kesin bilgiler, ayrıca benim önümüzdeki görevim olan Nahcivan’da kalmam yönündeki ve 28. Avcı Tümeni’nin harekâtı hakkındaki emri getirmişti.

Ne yazık ki, bu cesur ve çevik zihinli yoldaşın soyadını hatırlamıyorum. Dili ve insanını bilmeden Dro birlikleri ve bize düşmanlık besleyen halkın bulunduğu kazalardan geçerek gelmek için zihin çevikliği ve kararlılık gerektiriyordu.

General Şelkovnikov’un pasif kalması ve Nahcivan cephesindeki sessizlik karşısında Engeliyurt’a baskı yapma kararı aldım.

Nahcivan’da oturmamızın yaklaşık on ikinci günü makineli tüfeklerle takviye edilen bölüğümüz Peçenek Dağı geçidindeki çatışmalardan sonra, 28. Avcı Tümeni’nin Dro’yu yenerek ve zapt ettiği tüm teçhizat ve bir topu alarak yaklaşmakta olduğu Engeliyurt’a çıkmıştık.

İrtibat yeniden kurulmuştu.

Neredeyse iki hafta tamamen kopuk olan Kızıl Ordu askerlerinin cesaretlerinin kırılacağı beklenebilirdi. Kavurucu sıcakların, böceklerin, geceleri sivrisineklerin ve dehşet verici Kafkas sıtmasının insanı bezdireceği düşünülebilirdi. Ayrıca nöbetlerin dışında sadece kendi birlikleri için değil, ayrıca İran’dan geri dönmekte olan, fakat yerleşim birimlerine gitmekten korkan insanlar için de tarlada çalışıyorlardı. Giysileri lime lime, aç bilaç, hem fiziksel hem de manen yıpranmış bitkin yüzlü sıtmalı bu kaçak insanlar ellerine geçen her şeyi yiyorlardı. Hastalık yayılmaya başlamıştı. Ölüm artıyordu. İran, kaçakları ülkenin içlerine sokmuyordu, evlerine dönecek gibi de değillerdi.

Kızıl Ordu’nun gelişi onlara evlerini olmasa bile, ülkesini iade etmişti. Ayrıca onlara elleriyle ekmek tutma imkânı vermişti.

Kızıl Ordu askerleri, tıbbi malzemelerinin bir kısmını onlara vermiş, ölenleri toplamış, cesetleri gömmüştü ve enerjilerinden arta kalanını da perişan, aç ve evsiz bu zavallılara yardım etmek için harcıyorlardı.

(V. Tarhov, “Zanyatie g. Nahiçevani i Pervaya Vstreça Krasnoy Armii S Voyskami Kemal Paşi”, Voyennıy Vestnik, 15.04.1922, No. 8, s.33 vd.)



BELGE 64

Bolşeviklerin Önemli Liderlerinden S. M. Kirov’un [xvii] 29 Temmuz 1920 Tarihli Telgrafından

“TAŞNAKLAR, BÜTÜN NEFRETLERİNİN GÜCÜYLE MÜSLÜMANLARA VE RUSLARA SALDIRIYORLAR”

Çiçerin’e, Moskova

Taşnakların, beyaz terörü dinmedi. Kars bölgesindeki ve Aleksadrapol’deki [xviii] doğmakta olan sovyet iktidarının boğulmasının ardından Taşnaklar, bütün nefretlerinin gücüyle Müslümanlara ve Ruslara saldırıyorlar. Kars bölgesindeki 30 bin Rus nüfustan 15 bini kaldı. Gerisi kaçarak ya Türkiye’ye ya da Rusya’ya dağıldı ya da öldü. Köylere ise halkı yağmalayan mavzerist birlikleri yerleşti. At arabalarıyla yük taşıma işini reddeden Novoselim köylülerinin hepsi 4. Alay komutanın emri üzerine kırbaçtan geçirildi. Tuhurtski bölgesindeki 15 Müslüman köyü de kılıçtan geçirildi ve yağmalandı.

29 Temmuz 1920. No. 94. Kirov.

(RGASPİ fond 5, liste 1, dosya 2178, yaprak 1)

BELGE 65

11. Kızıl Ordu Komutanı’na Yazılan İmzasız Mektup [xix]

“TÜRK ORDUSUNUN BATI CEPESİNE KAYDIRILABİLMESİ İÇİN, ERMENİSTAN SINIRININ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI GEREKİR”

Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti 11. Ordu Komutanı’na.

Emekçi sınıflardan milyonlarca insanın hayatına mal olan, tarihte eşi görülmemiş ekonomik yıkımlara sebep olan Büyük Dünya Savaşı, bütün dünya demokrasisinin önüne, ya ölüm ya özgürlük sloganında ifadesini bulan yeni bir hayat kurma sorusunu gündeme getirmiştir. Bu hareketin ön saflarında, en çok ezilen olarak, Rusya demokrasisi harekete geçmiştir. Avrupalı müttefiklerin emperyalist politikaları sonucu epeyi yıpranan emekçi yığınlar, son 500 yıl içinde böyle bir durumla karşılaşmamışlardı; şimdi Rusya demokrasisi ile işbirliği bilincine varmış ve bu amaçla kendi devrim ordusunu kurmuşlardır.

Anadolu demokrasisi, kendisini insanlık düşmanları olan kapitalizm ve emperyalizmden kurtarabilmek uğruna, ezilen halkların dünya çapında kurtarılabilmesi için silaha sarılan Rusya Kızıl Ordusu’nun öncülüğünü kabul ederek, Rusya Kızıl Ordusu’na kardeşlik elini uzatmakta olup, Doğu’nun ezilen halklarının kurtarılması gibi büyük bir amacı gerçekleştirmeğe hazırdır. Anadolu Ordusu’nun, söz konusu amacı doğrultusunda Rusya Kızıl Ordusu ile omuz omuza yürümeğe hazır oluşu, bu iki ordunun geçtiğimiz günlerde Nahcıvan’da gerçekleşen sevinçli ve coşkulu buluşmasında ifadesini bulmuştur.

Bu kardeş ordular arasında somut ilişkilerin pekiştirilmesi için, aşağıda gösterilen önlemlerin alınması arzu edilmekte ve uygun görülmektedir:

Bu orduların subaylarını, karşılıklı bilgilendirme amacıyla birbirlerinin karargâhlarına göndermek;

Anadolu’daki Rusya Kızıl Ordu birliklerine özel Müslüman bölükleri göndermek;

Devrimin genişletilmesi ve derinleştirilmesi için, Anadolu’ya tecrübeli ve yerel koşulları bilen Müslüman komünistler göndermek;

İletişimi desteklemek;

Kızıl Anadolu Ordusu ile iletişimi sürdürebilmek için Beyazıt’ta [xxradyo istasyonu kurulması gerekir;

Yüklerin ve askeri birliklerin Anadolu’da serbest hareket edebilmesi için Kars-Aleksandropol ve Şahtahtı demiryolu hattının açılması gerekir;

Ermenistan sınırlarında konuşlandırılmış olan Anadolu askeri güçlerinin diğer cephelerde kullanılabilmesi için, Anadolu sınırlarının Ermenistan tarafında güvenliğin sağlanması gerekir.

Hem dışa yönelik cephelerde, hem de iç savaş cephelerinde mücadelenin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için, Sovyet Rusya’nın maddi yardım yapması gerekir; para, silah, 60 bin kişilik mühimmat ve giysi, gazyağı, benzin, mazot, matbaa, sahra telefonu.

Devrimin Doğu’da gerçekten yayılabilmesi için, Ermenistan ve Gürcistan’daki karşı devrimin tamamen bastırılması gerekir.

İngiltere’nin Ermenistan’a 30.000 kişilik mühimmat ve giysi yardımı, keza Amerika’nın gönderilmek için hazır bekleyen 150.000 kişilik yardımı, Büyük Ermenistan kurma amacına yöneliktir. Hedefleri, burasını ileride Gürcistan ve İran’ın karanlık güçleri ile birleştirerek, Büyük Rusya Devrimi’nin Kafkasya’daki bütün kazanımlarını bertaraf etmek ve Rusya Kızıl Ordusu’nu Kafkas Dağları’nın ötesine sürmektir. Bu nedenle Anadolu Kızıl Ordusu, söz konusu planın engellenebilmesi için kendi şartlarını önermektedir. Karabağ’daki karşı devrimci hareketlere katılmış olan Azerbaycan ordu birlikleri, İran’a geçerek İngiltere’nin yanında yer alamamaları için, Anadolu’ya götürülmüştür. Ayrıca komuta heyeti tutuklanarak mahkemeye verilmiş, alt düzey subaylara ise, ya geriye dönmeleri ya da Anadolu’da kalmaları önerilmiştir.

Yukarıda gösterilen tedbirlerin alınması, kanımızca İtilaf planlarına zamanında indirilmiş bir darbe olacak ve emekçi halkın Avrupalıların boyunduruğundan kurtarılması için Doğu’da devrim ateşini alevlendirme mücadelesini paylaşan iki kızıl ordunun birleşmesine imkân verecektir. Diğer taraftan bu tedbirlerin alınması, Anadolu Kızıl Ordusu’nun Rusya Kızıl Ordusu’nu kendi vatanında selamlayacağı saatin yakın olduğu konusunda inancınızı kuvvetlendirecektir.

(RGASPİ fond 495, liste 181, dosya 13, yaprak 47, 47 arkası ve 48)



BELGE 66

Nahcivan Devrim Komitesi’nin 1 Ağustos 1920 Günü Taşnak Hükümetine Gönderdiği Mektuptan

“NAHCİVAN HALKI, AZERBAYCAN SOVYET CUMHURİYETİ’NİN AYRILMAZ BİR PARÇASI OLDUĞUNU İLAN ETMİŞTİR”

(…) Nahcivan bölgesi halkı, kendini monarşist hükümetin zincirlerinden sonsuza dek kurtarmıştır ve Taşnakların bizi esaret altına alacak ve kölelere dönüştürecek her türlü girişimini püskürtmeye hazırdır. Nahcivan bölgesinin emekçi halkı, RSFSC ile birlik olan Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu ilan etmiştir. Halk, Ermeni emekçilerine hiçbir zaman düşmanlık beslememiştir ve beslemeyecektir. Ancak kahpe, gaddar Taşnaklara karşı savaş devam edecektir. Taşnaklar, silah zoruyla Nahcivan halkına boyun eğdirmeye çalıştılar. Sonuçta Taşnak Ermenileri ve Nahcivan halkı arasında kanlı çarpışmalar meydana geldi ve halkın kanı döküldü.

(Gürcistan SSC Merkez Devlet Arşivi fond 13, liste 1, dosya 114, yaprak 94’ten aktaran: K. Ragimov, S. Sadıhov, “Znat Pravdu…”, Vozrojdenie dergisi, No: 10-11-12, 1991, s.60)

BELGE 67

Kazım Karabekir’in Halil Paşa’ya Mektubu

“TAŞNAKLARIN KALLEŞÇE ROLLERİ VE İNGİLİZLERE YARDIM ETMELERİ ORTAK ÇALIŞMALARIMIZI ENGELLEMEKTEDİR”

Halil Paşa Yoldaş’a

Aziz ve sevgili yoldaş!

Sizin Bakû’ye gelişinizle ilgili haber bizi sevince boğdu. Bizim durumumuz ve işlerin ayrıntıları konusunda gerekli bilgiler Naim Cavit tarafından size iletilmiştir; bu vesileyle bir daha teyit ediyorum ki, bahtsız vatanımızın durumu her geçen gün biraz daha kötüleşmekte olup, şu an için kritik bir hal almıştır: Her bir köy artık son mermilerini, son varlıklarını ve son enerjisini harcamaktadır; halkın tüm nakit varlığı vatan şerefinin korunması için harcanmış durumdadır. Namussuz İngilizlerin emperyalistçe gayretleri, Yunanları da ayaklanmaya ve Bursa’yı işgale itmiştir. Şimdi ise bizim için aziz olan Ankara’yı ele geçirmeye çalışıyorlar. Anlayın ki, kalplerimiz sızlıyor ve herkes ruhen çökmek üzeredir. Biz Batı Cephemize aktif şekilde yardım edemediğimizden dolayı son derece üzgünüz; zira vicdansız Taşnaklar, bir zamanlar yapmış olduğumuz iyilikler karşılığında sınırlarımızı işgal ederek, müttefiklerimizin bize yardım etmelerini engelliyor, hatta bizimle konuşmak bile istemiyorlar. Bir hususun altını çizmek istiyorum ki, kızıl Rus müttefiklerimize karşı sevgi ve kardeşlik duyguları hem kızıl askerler, hem de halk arasında günbegün artmaktadır. Bu durum beni Ruslarla olan müttefiklik ve kardeşlik ilişkilerimizin ebediyen süreceğine inandırmaktadır; siz de, Sovyet Hükümetini Rus-Türk dostluğunun ebedi olacağına inandırınız.

Batı’da İngilizlerle çarpışmakta olan kuvvetlerimizin Doğu’dan, bizim kızıl müttefikimizden, para ve silah yardımı beklediği bir ortamda, Taşnakların kalleşçe rolleri ve İngilizlere yardım etmeleri ortak çalışmalarımızı engellemektedir; ve ben onların, zararlı bir engel olarak, hala ortalıktan neden kaldırılamadığına şaşırıyorum.

Zira açıkça görülüyor ki, bizim ilişiklerimiz önündeki Taşnak engeli, yolları kapatmaları, onların kızıl Anadolu’nun İngilizlerin eline geçmesini ve tüm kızıl Türklerin imha edilmesini istemeleri anlamına gelmektedir; işte bu, Taşnakların İngilizlere gösterdiği gerçek yardımdır.
Bizim kızıl ordu kalleş Taşnaklara karşı savaşa girecekti ki, sizden mektuplar geldi ve bu mektuplar nedeniyle biz iki aydır bir şey yapmadan talimat bekliyoruz. Bu iki aylık faaliyetsizliğin vatan için hangi sonuçları doğurduğu artık bilinmektedir. Rusya Sovyet egemenliği bizim samimiyetimize inansın, bizim de kendileri gibi samimi ve büyük idealler peşinde koşan kardeşler olduğumuzu görsün ve Doğu demiryolunun açılması, Doğu’da huzurun sağlanması için gereken önlemleri alarak, İngiliz emperyalistlerini Batı’da ezmemize imkân sağlasın; eminim ki, konunun aciliyeti dikkate alınarak, demiryolunun açılabilmesi için bize- Azerbaycan kızıl ordusuna- Rus kızıl birlikleri ile bir arada, Taşnaklara karşı hemen harekete geçmek için izin verilecektir. Açıkça görülüyor ki, bizim bu faaliyetsizliğimiz, İngiltere’den özel ödül bekleyen Taşnaklar tarafından kullanılmaktadır. Taşnakların bu tavrının bize verdiği maddi zararları açıkladım; manevi zarar ise, bu durumun karşı devrimcileri fazlasıyla cesaretlendirmesi olarak açıklanabilir; Doğu’dan beklenen yardımın geç kalışı, İngiliz gizli propagandacıların bulunduğu bir ortamda, İngiliz ajanların provokasyonları için zemin oluşturmakta olup, onların propagandaları kök salmaktadır; sonradan bunlarla mücadele etmek zor olacaktır.

Buraya bir husus da eklemek isterim: Benim emrimde Taşnaklara karşı duran ordudaki askerlerin çoğu batı illerinden gelmiştir; işte kendi memleketlerinin, yani batı illerinin düşüşü konusunda haberler aldıklarında bu askerleri tutabilmenin bütün zorluklarını kendiniz düşünün.

Yoldaş, cihan harbinden sonra sizin de bildiğiniz duruma düşen ve eldeki tüm askeri cephaneyi kaybetmiş, keza bu devrim döneminde her şeyini feda etmiş olan halkın durumunu böylece açıklamış oldum. İnanın ki, bizim durumumuzu öğrendikten sonra, bizlere yardım edilmesi için siz de emeklerinizi esirgemeyeceksiniz.

Bir daha tekrar ediyorum, bizim hiçbir işgalci niyetimiz yoktur; Rus kardeşlerimize bakışımız tamamen samimidir; dolayısı ile Rus kardeşlerimizi ortak amacımız doğrultusunda bize inanmaları ve Taşnaklara vurulacak tek bir darbe ile engelsiz irtibat kurulabilmesi için demiryolunun açılması, keza İngilizlere karşı harekete geçmemiz için yardım sağlamaları konusunda ikna ediniz.

İşlerin genel durumu konusunda bizi bilgilendirmenizi rica ediyorum. Beyazıt ve Erzurum istasyonlarımızı ile irtibata girilebilmesi için Gorus’ta telsiz telgraf cihazı olan bir istasyon kurulması gerekir. Keza Gorus ve Nahcıvan arasında da telgraf ve telefon bağlantısı kurulması gerekir.

Samimi ve tam bir saygıyla hürmet eder ve selamlıyorum.

Doğu Cephesi Komutanı Kazım KARABEKİR

23.08.1920

(RGASPİ fond 495, liste 181, dosya 135, yaprak 1)



BELGE 68

Kazım Karabekir’in Halil Paşa’ya Mektubu

“RUS VE AZERİ KIZIL KUVVETLERİYLE BERABER TAŞNAK ENGELİNİN ORTADAN KALDIRILMASINI RİCA EDİYORUM”

HALİL YOLDAŞ’A.-

Ermeniler ne de olsa Nahcivan’a saldırken aynı zamanda sol tarafta olduğunu da gösterdi. Ayrıca kuzeyde yararlılık gösteriyorlar ve burda da taaruzza başladılar.
Çiçerin, mektubunda bizimle Ermenistan arasındaki sınır meselesinin Sovyet Rusya aracılığıyla çözüleceğini, Büyük Halk Meclisi adına bildiriyor. Çiçerin’in bu cevap mektubunda bizim Taşnaklarla da aynı şekilde savaşa girmemizi istemediğini ima ettiğini farkettim. Ayrıca bu Sovyet Rusya’nın da arzusu. Bizimle Ermeniler arasındaki çatışmalar sizin tarafınızdan Mustafa Kemal Paşa adına yazılan 4 Temmuz tarihli bir mektupla bildirilmiş. İşte bu sebeplerden dolayı ciddi bir operasyona girişmeden, sadece savunma amaçlı çatışmalarda bulundum.

Bence Taşnaklar şüphesiz esas olarak Antant’ın tarafında, ki aralıksız ve aktif olarak bize saldırmaları bunu kanıtlıyor. Bu yüzden Rus ve Azeri kızıl kuvvetleriyle beraber Taşnak engelinin ortadan kaldırılmasını rica ediyorum, zira bu ortak amaçlarımıza ulaşmayı hızlandırmak ve doğu meselesini çözüme kavuşturmak için gerekli. Israrla XI. Ordu’yu bu konuda kullanmak üzere müsaadenizi istiyorum.-

DOĞU CEPHESİ KUMANDANI KAZIM KARABEKİR

31/VIII-20

(RGASPİ fond 495, liste 181, dosya 135, yaprak 7)


BELGE 69

Türkiye’ye Gelen İlk Sovyet Elçilik Heyetinin Sekreteri Y. Y. Upmal’in 14 Eylül 1920’de Bakû’den Moskova’ya Gönderdiği “Çok Gizli” Damgalı Şifreli Telgraftan

“TAŞNAKLAR, KÖYLERE SİSTEMATİK OLARAK BASKIN DÜZENLİYOR VE TÜRKLERİ KILIÇTAN GEÇİRİYOR”

(…) Taşnaklar, Türklerin pasifliğine güvenerek köylere sistematik olarak baskın düzenliyor ve Türkleri kılıçtan geçiriyor. Karakilise’de Sürmeli ve Kağızman bölgelerinin temsilcileri gelip yardım istediler. Bölgedeki 105 köyden sadece 35 küçük dağ köyü kalmış. Ağustos ayında ise onlardan 8’ini de kılıçtan geçirmişler. Koruma altına almamızı ya da bütün erkeklerin herhangi bir cepheye gidebilmeleri için ailelerini başka yere taşımamızı istiyorlar. Taşnaklar, barış görüşmeleri için ardından Ermenilerin yerleştirileceği sınır bölgesindeki karma köylerdeki Müslümanları bütünüyle yok etmenin pratiğini yapıyor. Kağızman bölgesindeki son karma köy olan Porin de 20 Ağustos’ta kılıçtan geçirildi. (…)

(RGASPİ fond 64, liste 1, dosya 21, yaprak 118)


BELGE 70

Doğu Halkları Propaganda ve Harekât Konseyi [xxi] Prezidyumu’nun 17 Eylül 1920 Tarihinde Bakû’de Gerçekleşen Toplantısında Aldığı Kararlardan

“DEVRİMCİ TÜRKİYE’YLE BİRLEŞME AMACIYLA MİLLİ TÜRK ORDULARIYLA BERABER ERMENİSTAN’A HAREKÂT DÜZENLEMEK ŞART”

Çok Gizli

(…)
2. İmzaladığımız ateşkes anlaşması [xxii, Ermenistan’da Taşnak hükümeti için bizim zayıflığımızın açık bir kanıtı olmuştur. Ateşkes, bu hükümete durumunu güçlendirme ve savunmadan saldırıya geçme imkânı vermiştir. Şu an Taşnak hükümeti, İngilizlerden askeri teçhizat alarak hararetli bir şekilde bize karşı savaşa hazırlanmakta, anlaşmayla kendisine geri verilen Culfa demiryolunu İran Azerbaycanı’ndan gelen malları kontrolüne geçirmek ve Tahran’dan İran’ın kuzey sınırına geçmiş olması gereken İngiliz-Şah ordularıyla bağ kurmak için askeri güçle işgal etmeye yeltenmektedir. Azerbaycan’da komünist maskesi altında çalışan Taşnak hükümetinin ajanları, özellikle Karabağ, Zengezur ve Kagah’ta yerelde Sovyet iktidarını ellerine geçirerek ve yerel Müslüman halkı silahsızlandırmaya çabalayarak Taşnak saldırısı için faal bir şekilde zemin hazırlamaktadır. (…)

6. Sovyet Rusya ve dünya devrimi için ölümcül olacak bu sonuçlardan kaçınmak için yapılması gerekenler şunlardır: a) Sönmekte olan Türkiye’deki milli hareketin en hızlı şekilde desteklenmesi ve b) İngiliz-Şah ordularının Ermenistan ve Gürcistan’la birleşmesinin engellenmesi. Bu ise sadece, kendi halkını ezen Taşnak hükümranlığını devirmek bayrağı altında, devrimci Türkiye’yle birleşme amacıyla milli Türk ordularıyla ittifak içinde Ermenistan’a harekât düzenleyerek olur.

Bu birleşme ve bize ve devrimci Türkiye’ye düşman Taşnak hükümetinin ortadan kaldırılması, bize, Mustafa Kemal hükümetine maddi olarak yardım etme imkânını hemen vermese bile ona şu noktalarda destek olacaktır: Birincisi, Erzurum kolordusunun Ermeni sınırından alınarak Batı’ya gönderilmesini sağlayacaktır; ikincisi, cephe gerisindeki tehdidin ortadan kaldırılması, milliyetçilere örgütlenmesini ve mücadeleye devam edebilme ve sonunda başarı kazanma umutlarını kaybetmeden İtilaf Devletleri ordularının karşısında ta Kafkaslara kadar geri çekilme imkânı verecektir; üçüncüsü, Kemal Paşa hükümetinin otoritesini arttıracak, onun durumunu güçlendirecek, milli hareketin sönmesine imkân vermeyecek ve İngilizlerin avucundaki sultanın kendini Türkiye’nin tek iktidarı olarak göstermesine olanak tanımayacaktır.

Türk milli hareketinin kurtarılması dışında Ermenistan’a düzenlenecek harekât bize şu yararı da sağlayacaktır. Bu şekilde bize karşı savaşa hazırlanan düşmanla tek başımıza savaşmamış olacağız. Ermenistan, İngiliz-Şah orduları gelmeden önce kurtarılmış olacak ki, bu harekâtta dokunmayacağımız Gürcistan ise savaşa karışmaktan kaçınacak. Ayrıca Ermenistan’a saldırı, ona karşı savunma yapmaktan çok daha kolay olacak. Öyle ki Taşnakların bize Azerbaycan’ın Bolşeviklerden kurtuluşu bayrağı altında saldırısı sırasında Azerbaycan halkının bir kısmı da bizim karşımızda yer alacak; ancak bizim Ermenistan’a onun Taşnaklardan kurtuluşu bayrağı altında saldırımız sırasında sadece bütün Azerbaycan halkı değil, Ermenilerin bir kısmı da bizimle olacak. Askeri operasyonlar, bizim tarafımızdan hiçbir ek güç gerektirmiyor. Operasyonlar, esas olarak Türk Erzurum kolordusu tarafından yürütülecek. Bizim tarafımızdan saldırılar göstermelik olacak ki, bunun için yeterli gücümüz var. Ayrıca devrimci Türk hükümeti, bizim komutamız altında savaşmak üzere ordusunu vermeyi ve bazı gerekli komiserler atamayı öneriyor. Bu ordu tarafından Ermeni halkına karşı bir aşırılıktan korkmaya gerek yok. (…)

Bütün verilerden çıkan temel sonuç şudur ki, savaş kaçınılmaz ve eğer biz, Ermenistan üzerine harekât düzenlemesek, iki hafta sonra onlar Sovyet Azerbaycanı’na harekât düzenleyecek. Ve bu bizim Bakû’yü kaybetmemiz anlamına gelir.

Şuan Yakın Doğu’daki durumumuz fena. Yerimizde duramayız ve geri gitmemek için ileri gitmemiz gerek. Hem de hemen. Eğer bir ay daha ağır davranırsak Doğu devrimi tam bir yıkımla sonuçlanacak. Doğu devrimini kurtarmak için Sovyet ordularının Ermenistan’a hemen harekât düzenlemesi ve Ermenistan’da Sovyet sistemini kurması şart.

7. Doğu Halkları Konseyi Prezidyumu’nun aldığı bu kararlar, bir kopyası RSFSC Dışişleri Halk Komiserliği’ne bildirilmek üzere III. Enternasyonal’in Yürütme Kurulu Prezidyumu ve Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin incelemesine sunulacaktır.

8. Bu kararlar, hiçbir koşulda yüksek parti organları dışında açıklanamaz.

17 Eylül 1920

Bakû
(RGASPİ fond 5, liste 2, dosya 92, yaprak 31, 31 arkası, 32


[i] Anton İvanoviç Denikin, 16 Aralık 1872 tarihinde Varşova yakınlarında bir subay ailesinde dünyaya gelir. 1892 yılında Kiev Askeri Piyade Okulu’nu, 1899’da da Genelkurmay Akademisi’ni bitirir. Birinci Dünya Savaşı’nda sırasıyla Romanya Cephesi’nde, Genelkurmay Karargâhı’nda, Batı ve Güneybatı Cephelerinde önemli görevler üstlenir. Ekim Devrimi’nin arifesinde 1917 Ağustosunda yükselen devrimci hareketi ezmek ve askeri bir iktidar kurmak için yola çıkan Genelkurmay Başkanı L. G. Kornilov önderliğindeki hareketin içinde aktif olarak yer alır. Devrimin ardından 2 Aralık 1917 tarihinde Kornilov’la birlikte tutuklu bulundukları Don bölgesindeki Bıhov hapishanesinden kaçar. Gönüllüler Ordusu’nu kurar, Kornilov’un ölümünden sonra ordunun başına geçer. 1918 sonbaharında karşıdevrimci Rusya Güney Silahlı Kuvvetleri’nin komutanlığına gelir ve Kolçak’ın yardımcısı olur. 1919 yılında Güney Rusya’da ve Ukrayna’da Beyaz Ordu rejimini kurar. Aynı yılın yaz ve sonbahar aylarında Moskova üzerine harekât düzenler. Beyaz Orduların yenilmesinin ardından 1920 Martında Kırım’a gelir. Buradan bir İngiliz destroyeriyle İstanbul’a kaçar. Hayatının sonuna kadar Sovyet iktidarının karşısında yer almasına rağmen 1939 yılında Beyaz Ordu mültecilerine yönelik yayımladığı bildirgede SSCB’yle savaş halinde faşist Almanya’yı desteklememeleri çağrısında bulunur. Paris ve Berlin’de 1921-26 yılları arasında 5 cilt olarak hatıraları (Oçerki Russkoy Smutı/Rus İsyanı Üzerine Denemeler) yayımlanan Denikin, 8 Ağustos 1947 yılında ABD’nin Michigan eyaletinde ölür. Denikin’in külleri 2005 yılında Rusya’ya getirilmiştir. Bkz. A. İ. Denikin, Oçerki Russkoy Smutı, c.1-5, (Berlin: 1921-1926). Anılarının kısaltılmış hali için bkz. A. İ. Denikin, Pahod Na Moskvu, (Moskva: 1928); A. İ. Denikin, Oçerki Russkoy Smutı, (Minsk-Harvest: 2002). Ayrıca bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) Denikin, Denikinşina ve Kornilovşina maddeleri; Pravda, 2 Ekim 2005.
[ii] Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan Paris Konferansı kastedilmektedir.
[iii] Türkiye ve Rusya Ermenistanı kastedilmektedir.
[iv] Anastas İvanoviç Mikoyan, 25 Kasım 1895 tarihinde doğdu. Sovyet devlet adamı ve parti yetkilisi olan Mikoyan, Sosyalist Emek Kahramanı (1943) seçildi. 1915 yılından beri SBKP üyesi. Tiflis’te Ermeni ruhban okulunu bitirdi, Eçmiadzin Ruhban Akademisi’nin birinci sınıfında okudu. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne (RSDİP) katıldı ve Tiflis’te, Eçmiadzin’de parti çalışması yürüttü, sosyal-demokrat yayınlarında görev aldı. 1917 Şubat Devrimi’nin ardından Eçmiadzin Sovyeti’ni örgütledi, sonrasında Tiflis ve Bakû’de propagandacı olarak çalıştı, Tiflis Parti Komitesi’nde üye olarak bulundu. 1917 Ekim’inde Birinci Kafkasya Bolşevik Örgütleri Kongresi’ne delege olarak katıldı. Ardından bolşeviklerin Bakû Komitesi Prezidyumu üyeliği yaptı, Ermenice yayımlanan “Sosyal-Demokrat” gazetesinin ve daha sonra da “İzvestiya Bakinskogo Sovyeta” gazetesinin yayın yönetmeni oldu. 1918 yılında Bakû’de yoğun çalışmalarda bulundu. Bu dönemde Musavat hükümeti tarafından vuruldu, İngilizler tarafından tutuklandı. 1919 yılında Kafkasya Bölge Komitesi üyeliğine getirildi, Moskova’yla ilişkileri sağladı. 1919 Ekim’inde Kafkasya Bölge Komitesi’nin görevlendirmesiyle Denikin cephesini aşarak Moskova’ya geldi ve Lenin’le buluştu. Bu dönemde Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Politbüro ve Örgütlenme Bürosu’nun Bakû ve Transkafkasya’daki parti inşasına ilişkin kararların alındığı toplantılarına katıldı. 1920 Nisan’ında Azerbaycan’da Sovyet iktidarının kurulması döneminde Bakû’de bulundu, yönetici görevler yaptı. 1920 Ekim’inden itibaren Nijni Novgorod’da görev yaptı. 1922-24 yıllarında RKP (b) Güneydoğu Bürosu’nun sekreterliğini yaptı. 1924-26 yılları arasında Kuzey Kafkasya Bölge Komitesi sekreterliği görevinde bulundu ve Kuzey Kafkasya Askeri Bölgesi Devrimci Asker Konseyi üyesi olarak çalıştı. 1926-30 yıllarında SSCB Dış ve İç Ticaret Halk Komiseri (Bakanı) oldu. 1930-34 yıllarında İkmal Halk Komiseri olarak görev yaptı. 1938’de SSCB Gıda Sanayi Halk Komiserliği’ne getirildi. 1937-46 yıllarında SSCB Halk Komiserleri Kurulu’nun başkan yardımcılığını yaptı. Aynı dönemde 1938-46 yıllarında Dış Ticaret Halk Komiseri olarak çalıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok askeri ve idari görevde bulundu. 1946-55 yıllarında SSCB Bakanlar Kurulu’nun başkan yardımcılığını, 1955-64 yıllarında da birinci başkan yardımcılığını yaptı. Bu görevleri sırasında SSCB Dış Ticaret Bakanı ve SSCB Ticaret Bakanı’ydı. 1964-65 yıllarında SSCB Yüksek Sovyeti Prezidyumu başkanı oldu. Parti’nin Merkez Komitesi’nden Politbürosu’na kadar birçok üst düzey organında üye olarak bulundu. Sovyet ekonomisi ve parti tarihi üzerine birçok eser yazdı. 5 kez Lenin nişanıyla, Ekim Devrimi nişanıyla, Kızıl Bayrak nişanıyla ödüllendirildi. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) A. İ. Mikoyan maddesi.
[v] Karakozov.
[vi] Azerbaycan’da Sovyet iktidarı 28 Nisan 1920 tarihinde ilan edilmiştir.
[vii] Neriman Kerbapay Nacafoğlu Nerimanov, 1870 yılında Tiflis’te doğdu. Eğitim ve tıp fakültesini bitirdikten sonra Bakû ve Tiflis’te öğretmen ve doktor olarak çalıştı. 1905 yılında sosyal-demokrat Hümmet Partisi’ne katıldı ve yayın faaliyetleriyle uğraştı, çeviriler yaptı. 1909 yılında tutuklandı ve Astrahan’a sürgüne gönderildi. 1913 yılında Bakû’de tekrar siyasi faaliyetlere başladı. 1917 yılından itibaren Bolşevik Parti’de, Sovyet dışişlerinde ve bakanlar kurulunda önemli görevler aldı. SSCB Merkez Yürütme Kurulu Başkanlığı’na kadar yükseldi. Birçok önemli edebiyat eseri de yazan Nerimanov, 1925 yılında öldü. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) N. N. Nerimanov maddesi.
[viii] Polikarp Gurgenoviç (Budu) Mdivani (1893-1930), eski bir Gürcü Bolşeviktir. Birinci Dünya Savaşı’nın bir bölümünü İran’da geçirmiştir. 1917’de Rusya’ya geri dönmüştür. Parti’nin Kafkasya Bürosu üyesi olan Mdivani, Çiçerin tarafından Türk-Ermeni görüşmelerine arabulucu olarak atanır. 15 Aralık 1920’de Türkiye Büyükelçiliği görevine getirilir. Bu görevi Haziran 1921’e kadar sürdürür. Lozan Konferansı’nda Rus heyetinde de görev yapacaktır. Bkz. Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler’le Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, Şubat, 2005, s.104 vd.; Bülent Gökay, Bolşevizm ile Emperyalizm Arasında Türkiye (1918-1923), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, Aralık 1998, s.103; Dokumentı Vneşney Politiki SSSR, c.3, Gospolizdat, 1961, Moskva, s.325; age, c.6, Moskva, 1962, s.17.
[ix] Georgi Vasilyeviç Çiçerin (1872-1936), Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (menşevik) üyesi (1905-1918); 1918 yılından beri Rusya Komünist Partisi (bolşevik) üyesi; Bütün Birlik Komünist Partisi (bolşevik) Merkez Komite Üyesi (1925-30); Dışişleri Halk Komiseri Yardımcısı ve Dışişleri Halk Komiseri (1918-1930). Bkz. O.N. Ken-A.İ. Rupasov, Politbüro TK VKP (b) i Otnoşeniya SSSR s Zapadnımi Sosednimi Gosudarstvami, Yevropeyski Dom, Sankt-Peterburg, 2000, s.694.
[x] İosif Vissarionoviç (Cugaşvili) Stalin (1879-1953), Milletler Halk Komiseri (1917-22); Devlet Denetim Halk Komiseri, İşçi-Köylü Teftiş Halk Komiseri (1919-22); SBKP Merkez Komitesi Genel Sekreteri (1922-53); SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı (1941-53); Devlet Savunma Komitesi Başkanı (1941-45); SSCB Silahlı Kuvvetleri Yüksek Başkomutanı (1941-47). Bkz. Rossiyskiy Gosudarstvennıy Arhiv Sotsialno-Politiçeskoy İstorii Kratkiy Spravoçnik/Spravoçno-İnformatsionnıe Materialı K Dokumentalnım İ Muzeynım Fondam RGASPİ, ROSSPEN, Vıpusk 3, Moskva, 2004, s.258.
[xi] Konstantinoviç Grigori Orconikidze (1886-1937), Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi üyesi (1903’ten beri); RKP Merkez Komitesi üyesi (1921-27, 1934-37); BKP (b) Merkez Komitesi Politbürosu yedek üyesi (1926); Politbüro üyesi (1930-37); Merkez Denetim Komisyonu üyesi (1927-34); Merkez Denetim Komisyonu Başkanı, İşçi-Köylü Teftiş Halk Komiseri, Halk Komiserleri Kurulu Başkan Yardımcısı (1926-30); Ağır Sanayi Halk Komiseri (1932-37). Bkz. O.N. Ken, A.İ. Rupasov, age, s.676.
[xii] Amerika tarafından Taşnaklara yapılan un yardımı kastedilmektedir.
[xiii] Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti.
[xiv] Bu yazının amacı, emperyalist orduların onlarca yıl acımasız kanlı çatışmalar ile istila etmek istediği topraklarda halkların dostluğunun kansız zaferini ve fethini hatıralar ile aktarmaktır. – V. Tarhov
[xv] Halil (Kut) Paşa, Sivas Kongresi günlerinde Mustafa Kemal tarafından Anadolu Devrimi ile Sovyet Rusya arasında ilişki kurmak üzere Moskova’ya gönderilmiştir. Bkz. Mehmet Perinçek, age, Kaynak Yayınları, Şubat, 2005, s.45.
[xvi] Eski bir Rus uzunluk birimi. 1 verst 1,06 km.
[xvii] Sergey Mironoviç Kirov (gerçek soyadı Koskrikov), 27 Mart 1886 yılında doğar. Erken yaşta ailesini kaybeden Kirov, yedi yaşına kadar yetimhanede yaşar. Kazan’da teknik yüksek okulunu bitirir ve çalışmak üzere Tomsk şehrine gelir. Burada 1904 yılında Parti’ye katılır. Yönetici görevler alır, yasadışı matbaa kurar, demiryolu işçileri arasında faaliyet yürütür, grevler örgütler. Birkaç kez tutuklanır. Serbest bırakıldıktan sonra İrkuts’a, ardından da Vladikafkas’a geçer. Birinci Dünya Savaşı sırasında Kuzey Kafkasya’da faaliyet yürütür. Ekim Devrimi günlerinde Petrograd’da bulunur ve devrimci ayaklanmanın merkezinde yer alır. Ardından Kuzey Kafkasya’ya geri döner ve önemli askeri-siyasi görevler üstlenir. Ocak 1919’dan itibaren Kafkasya’da Orconikidze ile birlikte 11. Kızıl Ordu’nun harekâtlarını yönetir. Azerbaycan’ın sovyetleştirilmesinde önemli rol oynar. 29 Mayıs 1920’de RSFSC’nin Gürcistan büyükelçiliğine atanır. Ekim 1920’de RKP (b) Merkez Komitesi’nin Kafkasya Bürosu’nun üyesi olur. Mart 1921’de Merkez Komitesi yedek üyeliğine seçilir. Temmuz 1921’de Azerbaycan KP Merkez Komite sekreteri olur. Nisan 1923’te RKP (b) Merkez Komitesi üyeliğine seçilir. 1930 yılında Politbüro üyesi, 1934’te ise Örgütlenme Bürosu sekreteri ve SSCB Merkez Yürütme Kurulu Prezidyumu üyesi olur. 1 Aralık 1934 yılında Leningrad’da uğradığı bir suikast sonucu ölür. Lenin ve Kızıl Yıldız nişanı sahibidir. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) S. M. Kirov maddesi.
[xviii] Gümrü.
[xix] Mektupta tarih bulunmamaktadır. Ancak içeriğinden 1920 yılının Ağustos ayının ilk günlerinde yazıldığı anlaşılmaktadır.
[xx] Doğu Beyazıt kastedilmektedir.
[xxi] III. Enternasyonal’in İkinci Kongresi’nde alınan karar gereği 1-8 Eylül 1920 tarihleri arasında Bakû’de toplanan Birinci Doğu Halkları Kurultayı, Azerbaycan Komünist Partisi’nin Genel Sekreteri N.N. Nerimanov başkanlığında çalışacak sürekli yönetim organı olan Propaganda ve Hareket Konseyi’ni seçer. Konsey’de G.K. Orconikidze, S.M. Kirov, M.D. Guseynov, Y.D. Stasova, M.P. Pavloviç, Süleyman Nuri gibi kişiler görevlendirilir. Komintern yönetimi altında çalışan Propaganda ve Hareket Konseyi’nin görevleri arasında, propagandanın örgütlenmesi, Doğu ülkelerindeki milli kurtuluş hareketlerinin desteklenmesi ve birleştirilmesi de vardır. Bkz. Y.A. Bagirov, Kurtuluş Savaşı Yıllarında Azerbaycan-Türkiye İlişkileri, Bilim Yayınları, İstanbul, Şubat 1979, s.141.
[xxii] Sovyet Rusya’nın Taşnak Ermenistanı ile imzaladığı 10 Ağustos 1920 tarihli anlaşma kastedilmektedir.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...