CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR
İnsanlığın Dostları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsanlığın Dostları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

CUMHURİYET’E KANAT GERENLER: BİR AYDINLANMA VE CUMHURİYET ŞEHİDİMİZ BAHRİYE ÜÇOK

Prof. Dr. Cihan Dura 6 Ekim 2016 Perşembe

BİR MİLLETİ MİLLET YAPAN ORTAK HATIRALARDIR, ORTAK KÜLTÜR, ORTAK DİL, ORTAK TARİHTİR.

 O TARİH; OLAYLARIYLA, FİKİR VE DUYGULARIYLA, KAHRAMANLARIYLA ZİHNİMİZDE, RUHUMUZDA, KALBİMİZDE YAZILI OLMALIDIR.
 UNUTULMAYAN ORTAK DEĞERLERDİR Kİ, BİZİ BİZ YAPAR, BİR ARAYA GETİRİR, BİZİ MİLLET YAPAR.


 EN AZ DİNÎ KAHRAMANLARI ÖĞRENDİĞİNİZ KADAR, KENDİ MİLLÎ KAHRAMANLARIMIZI DA ÖĞRENİN, ÖĞRETİN.

**



BİR AYDINLANMA VE CUMHURİYET ŞEHİDİMİZ: BAHRİYE ÜÇOK


Bahriye Üçok (1919-1990), Türk tarihçi ve siyaset bilimcidir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ilk kadın akademisyenidir. Cumhuriyet Senatosu üyeliği (1971-1976), Halkçı Parti'den Ordu milletvekilliği (1983-1987) yapmıştır. En son Sosyaldemokrat Halkçı Parti parti meclis üyesi idi.

AİLESİ VE EĞİTİMİ

Hamit Ataç'ın kızıdır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Coşkun Üçok ile evlenmiş, Kumru adlı bir kızı olmuştur. İlk ve ortaokulu Ordu'da okuyan Üçok, Kandilli Kız Lisesi'ni bitirdi. Yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Türk-İslam Tarihi Bölümü'nden alırken, aynı zamanda Devlet Konservatuarı Opera Bölümü'ne de devam etti ve bu bölümü de bitirdi. Samsun ve Ankara'da on bir yıl lise öğretmenliği yaptı.

AKADEMİK YAŞAMI

1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi oldu. 1957 yılında doktor, 1964 yılında "İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" adlı çalışmasıyla da doçent olmuştur. Arapça ve Farsça'yı iyi derecede bilen Üçok, Kur'an-ı Kerim'e bağlı kalarak İslam dinini çağdaş, gerçekçi ve dinin özünde bulunan hoşgörüyle yorumladı. Bu nedenle 1960'lı yıllardan itibaren tehditler almaya başladı ve kendini güvende hissetmediği için akademik çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı.

SİYASİ KARİYERİ

1971 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjandan senatör seçildi ve böylelikle aktif siyasi yaşama atılarak beş yıl boyunca Cumhuriyet Senatosu divan üyeliği yaptı. Siyasi tercihini Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) yana kullanan Üçok, 1977'de CHP'ye katıldı. 12 Eylül'den sonra açılan Halkçı Parti'nin 1983'de kurucu üyesi oldu. Daha sonra 1983 seçimlerinde de bu partiden Ordu milletvekili olarak TBMM'ye girdi. 1986'dan itibaren Sosyaldemokrat Halkçı Parti üyesi oldu ve 1990 Eylül'ünde bu partinin parti meclisi üyesi seçildi.

ALDIĞI TEHDİTLER VE SUİKAST

Kasım 1988'da televizyonda yapılan bir açık oturumda, "İslam'da örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı" iddialarını içeren açıklamalarından sonra üzerine birçok tepki çekti ve tehditler almaya başladı.

Üçok, 6 Ekim 1990 günü Ankara'nın Çankaya ilçesindeki Köroğlu Caddesi'nde bulunan evine, Ekspres Kargo tarafından ulaştırılan ve gönderici olarak İlmî Araştırmalar Vakfı'nın göründüğü kitap paketini saat 16.30'da aldı. Bomba olabileceği şüphesiyle paketi kapısının önünde açmaya çalışırken, paketin içine yerleştirilmiş olan bomba patladı. Ağır yaralı olarak Hacettepe Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne kaldırılan Üçok, akşam saat 8 sularında yaşamını yitirdi. Cenazesi 9 Ekim günü Maltepe Camii'nden kaldırılmış ve Karşıyaka Mezarlığı'na defnedilmiştir. Suikastı İslâmi Hareket adlı örgüt üstlendi.

Ertesi gün Cumhuriyet Gazetesi'ndeki haberde, olay şöyle aktarılmıştır: Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun’dan sonra türbana karşı tavrı ve laikliği savunmasıyla tanınan SHP Parti Meclisi Üyesi Bahriye Üçok da suikast sonucu öldürüldü. İstanbul’dan Ankara Çankaya’daki evine özel bir kargo şirketiyle yollanan kitap paketini açan Üçok, içindeki bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. İki kolu ve bir bacağı kopan Üçok kaldırıldığı hastanede ameliyata alınamadan öldü. Cinayeti İslami Hareket adlı örgüt üstlendi. Cumhuriyet Gazetesini telefonla arayarak İslami Hareket Örgütü adına konuştuğunu bildiren bir kişi Üçok'u “tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden” cezalandırdıklarını söyledi. Aynı kişi “İslam'a sınır koyanları öldürmeyi borç bildiklerini” belirtti.

Bombalı paketi kabul eden 'kargocu kız' olarak da tanınan Gülay Calap, uzun süre ortadan kayboldu. 16 Ocak 1994 tarihinde İzmir'de PKK'nın yan kuruluşu olarak sayılan Devrimci Halk Partisi'nin İzmir sorumlusu olarak göz altına alındı.

SHP Parti Meclisi üyesi olan Doç. Dr. Bahriye Üçok, katledildiği sırada SHP için bir laiklik raporu hazırlamaktaydı. Üçok, katıldığı toplantılarda sık sık laiklik, kadın hakları ve irtica tehlikesi üzerinde durmuş ve "laikliğin savunucusu ilahiyatçı" olarak tanınmıştır. Fransızca, Arapça ve Farsça bilen Üçok, "İslam'dan Dönenler", "Yalancı Peygamberler" ve "İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" adlı üç kitap yayımlamıştır. Ölümünün ardından adı, İzmir'de önemli bir meydan, bir bulvar, Narlıdere'de bir park ve bir mahalleye; Artvin, Edirne, Kocaeli / Değirmendere ve Ankara'da birer caddeye, İstanbul Kadıköy Belediyesi'ne ait bir çocuk yuvasına verilmiştir.

KAYNAK: https://tr.wikipedia.org/wiki/Bahri...
**

BİR YORUMUM

Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, …

Hep düşünmüşümdür, niye öldürüldüler bu yurtseverler aydınlarımız diye… Bazen onların yanına –farklı olsalar da- A. Türkeş’i, B. Ecevit’i, hatta N. Erbakan’ı bile koyasım geliyor, başkaları da var ne yazık ki...

Biraz geç de olsa anladım sebebini: Derin Merkez, küresel şirketler, emperyalist odaklar… Saha temizliği yaptılar, birilerinin önünü açtılar.

Eğer o yurtseverler bugün sağ olsaydı, hiç sanmıyorum, bu birileri kolayca koltuklarına kurulsunlar.  Kurulmuş olsalar da bütün bu yaptıklarını yapamaz, vatana böylesine fütursuzca ihanet edemezlerdi.  
.

TÜRKİYE'NİN 90 YIL SONRA GÜN IŞIĞI GÖREN FOTOĞRAFLARI ve NOTLARI



ANKARA SOKAKLARINDA MİSKET OYNAYAN ÇOCUKLAR
C. K. Streit: 
"Sanırım tüm dünyada çocuklar üç aşağı beş yukarı aynı. Sıcak günlerde küçük Türk kız ve oğlanların Ankara sokaklarında birlikte ip atladığını gördüm. Camdan bilyeleri yoktu, hatta kilden yapılma bilyeleri bile yoktu. Onun yerini tutan koyunun aşık kemiklerini kulanıyorlardı."
(Streit bu fotoğrafın arkasına sadece 'Angora' yazmış. Şehrin Ulus semtinde çekilmiş gibi görünüyor. Çünkü arka plandaki cami Hacı Bayram Camii'dir)



MUSTAFA KEMAL PAŞA ANKARA'DAKİ BİRLİKLERİ TEFTİŞ EDERKEN
 Streit bu fotoğrafın arkasına şöyle yazmıştır: “Angora birlik teftişi, Mustafa Kemal Paşa selam verirken”



ANKARA'DAKİ BOLŞEVİK BÜYÜKELÇİLİĞİ PERSONELİ
Streit, Türk bir fotoğrafçıdan satın aldığı fotoğrafın arkasına “Angora Bolşevik Büyükelçiliği' başlığı altında oldukça kapsamlı notlar almış. Notunda fotoğraftaki insanların özelliklerini anlatmış.



MUSTAFA KEMAL BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NE SESLENİYOR
1 Mart 1921 (Fotoğraf: Esad Nedim, Mustafa Kemal Paşa'nın Fotoğrafçısı)

C. S. Streit o güne dair izlenimlerini şöyle anlatmış: "Konuşmasını dinlediğim gün kürsüye kalabalık sıra aralarından tek başına varmıştı. Alkış dindiğinde -genelde Meclis'te az alkış olur- hazırladığı uzun konuşmayı okudu. Yankılı sesi ve etkileyici kişiliği sunumunu etkin kılıyordu. Meclis onu büyük dikkatle dinliyordu. Hem kamuda hem özelde ağır, ölçülü bir tonda konuşuyordu. Bu da söylediklerine tuhaf bir güç katıyordu."



CERİTMÜMİNLİ KÖYÜNDE ÇOCUKLAR TÜRKİYE / 1920 -1921.
C. K. Streit: “İmanı kuvvetli anlamına gelen Ceritmüminli, seksen aileden oluşuyordu. Türk köylerindeki refah seviyesiyle kıyaslanınca görece iyi durumdaydı. Ve bu köyde misafir evi vardı. ”



ESKİŞEHİR'DEKİ KADIN İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ
C. S. Streit'in Eskişehir'de ziyarete gittiği bir ilkokula dair görüşleri şöyle: “Hem erkek hem kadın öğretmenler okullarını geliştirme konusundaki samimiyet ve çabalarıyla beni çok etkiledi. Mütevazıydılar ve okulları olması gerektiği kadar iyi olmadığı için özür dilediler. (...) Lise müdiresinin bana iletmem için verdiği mesajla daha iyi anlatabilirim: 'Lütfen Amerika’daki kızkardeşlerimize, ülkemize medeniyet ve ilerleme getirme konusunda elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı söyleyin'”



ESKİŞEHİR'DE VALS YAPAN TÜRK İLKOKUL ÇOCUKLARI
C. S. Streit'in Eskişehir'de ziyaret ettiği bir ilkokuldan izlenimleri şöyle:
"Türk İlkokulunda duyulanlar:
- Kavalyem nerede?
- Burdayım, hanımım
Ziyaret ettiğim okullar arasında en ilginçleri ilkokullardı. Türk kız ve erkek çocukların yan yana oturduğunu gördüm. Okulların birinde beş kız, beş erkek oldukça zor bir dans sergilediler ve hep birden şarkı söylediler. Hem adımlar hem de müzik Avrupalıydı ve dans erkeklerle kızların çift olup vals yapmasıyla sona erdi. Ve valsın oldukça iyi olduğunu ekleyebilirim."



FEVZİ [ÇAKMAK] PAŞA VE MUSTAFA KEMAL PAŞA, ANKARA HARBİYE OKULU'NDAKİ İLK MEZUNİYET TÖRENİ
C. K. Streit fotoğrafın arkasına şöyle yazmış: Kabine başkanı ve Milli Savunma Vekili Fevzi Paşa (tabelanın tam arkasındaki), Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa (sağındaki): ilk diploma töreni talimleri, Ankara'da kurulmuş ilk Türk Harbiye okulu. Harbiyeliler solda.



KURMAY ALBAY HÜSEYİN HÜSNÜ EMİR 6 EKİM 1923'TE BİRLİKLERİ GALATA KÖPRÜSÜ'NDEN GEÇİRİYOR

C. K. Streit'in 22 Kasım 1923’te Public Ledger’de yayımlanan bir haberinde resim şu başlıkla yer aldı:
“Mustafa Kemal Paşa: Arınmış mükemmeliyet, Alt başlık: '1453 Tarihini Tekrarlamak,Türkler Konstantinopolis'e yeniden giriyor. İtilaf kuvvetleri tarafından şehrin boşaltılması üzerine Albay Hussein Husni Emir Bey Çelik Alay'ı Galata Köprüsü’nden geçiriyor.'”



İSTANBULLULAR GALATA KÖPRÜSÜ'NDE MİLLİYETÇİ KUVVETLERİ KARŞILIYOR (6 Ekim 1923)
C. K. Streit fotoğrafı şöyle etiketlemiş: “Bayanlar önden! Türk kızları Galata Köprüsü’nü geçen birliklere alkış tutuyor, 6 Ekim”



KÖY EVİNİN ÖNÜNDE HALİDE EDİB HANIM
Bu fotoğraf Halide Edib tarafından C. K. Streit'e hediye edilmiştir:
"Ankara'dan birkaç mil uzaklıktaki bir köyde (Kalaba) güneşte kurumuş kerpiçten küçük bir evde oldukça sade bir hayat sürüyor. Bir kaç kez onunla orada çay içme ve yemek yeme zevkini tattım. Salonunda birkaç Milliyetçi liderle tanıştım.(...)
Batı da dahi erkek işi denilebilecek işleri yapıyor olmasına rağmen Halide Hanım?da erkeksi hiçbir şey yok. (...) Entelektüel açıdan Batılı kadınlar arasında da yüksek bir seviyede olurdu. Bugün önde gelen Türk romancılarından biridir. Hünerlerine ek olarak, kesin bir nişancı ve uzman bir binicidir."



ANKARA / 1920 – 1921
 C. K. Streit: (Streit bu fotoğrafın arkasına sadece 'Angora' yazmış. Şehrin Ulus semtinde çekilmiş gibi görünüyor. Çünkü arka plandaki cami Hacı Bayram Camii'dir)



HAMLET PERFORMANSINI TANITAN AFİŞ
C. K. Streit afişle ilgili şunları söylüyor: “Türkiye’deyken onca süprizlerle karşılaştım ama o gece Anadolu Tiyatro Grubu’nun 'abidevi sanat eseri' 'dünyanın en meşhur trajedisi' ‘Hamlet’i sergileyeceğini bildiren afişlerle karşılaşmam oldu. Afişlerden biri dramadaki bir sahneyi gösteren büyük bir resimle süslenmişti.”



HAVZA'DA ANAYOL
Streit ve ekibi Merzifon'a Havza kasabası üzerinden gitti. Yazdıklarından anlatmasa da bir fotoğrafı var. Sadece 'Havza' diye başlık atmış.



ATLI SÜVARİLER



TEĞMEN ‘KARA’ FATMA HANIM (fotoğrafın sağında) VE BİRLİKLERİ 1923’TE İSTANBUL’A GİRİYOR
Streit bu fotoğrafın arkasına şöyle yazmış: “Tğm. Fatma Hanoum, Türk-Yunan savaşı sırasında cephede bir kadınlar bölüğünün başında savaşırken kazandığı madalyalarıyla.” Streit, onun ‘’kadınlar bölüğü’’ne komuta ettiğini söylerken hata yapıyor, erkeklerden oluşan bir birliğin, muhtemelen fotoğrafta sağında duranların başındaydı.



KARDA YALINAYAK SU TAŞIYAN KIZLAR 
C. K. Streit köyle ilgili izlenimlerini şöyle anlatmış: “Sekili'de kalan köylüler yoksulluk içerisinde ve yırtık pırtık giysilerle yaşıyorlardı. İki kızın nehirden su taşırken karda yalınayak yürüdüğünü gördüm. İçlerinden biri resmini çekmeye çalıştığımda korktu ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.” [Sekili köyü Yozgat vilayetinin Yerköy kazasındadır]



MUSTAFA KEMAL PAŞA EVİNDEKİ OFİSİNDE



NEAR EAST RELIEF'İN MERZİFON'A GİDEN “REO” KAMYONETİ 
C. K. Streit'in Merzifon yolculuğuna ilişkin söyledikleri şöyle: “Hız göstergesi saate 2 mil ilerlediğimizi gösterecek kadar küstahtı. Gecenin dördünde iki saat kar kürekleyip arabayı ittik. Bizi pek hoş şeyler beklemiyordu, çünkü ateş yakacak odun da benzin de yoktu. Fakat yaratıcılığımız ve gücümüz tükenme noktasına geldiğinde arabayı kar yığınından çıkardık.”



MİLLİYETÇİ BİRLİKLER ESKİŞEHİR'DE
C. K. Streit'in Eskişehir ziyaretine ilişkin izlenimleri şöyle: “Yol üstünde bir istasyonda (Eskişehir) Türk Ordusunun savaşan bir kurum olarak bu kadar iyi olmasının sebebini daha iyi anladığım bir örnekle karşılaştım. Kasabadaki bir Türk subayı trenimizi bir başka görev için terk ediyordu. Erler ona veda etmek için çevresinde toplanmıştı. Her biri, subayın elini ilk önce çenelerine, sonra alınlarına değdirerek, Türk usulu selamladı ve sonra elini sıkıp öptüler. Tren kalktığında bazılarının gözlerinde yaş vardı. Türk subayları ve askerleri arasında başka güzel hissiyat örneklerine de raslamıştım ama bu duygu seliyle hiçbiri yarışamazdı.”



MUSTAFA KEMAL PAŞA ESKİŞEHİR YAKININDAKİ CEPHEYİ ZİYARET EDİYOR ŞUBAT 1921
[Sağında Binbaşı Salih (Bozok) ile] C.K. Streit fotoğrafın arkasına şöyle yazmış: Mustafa Kemal Paşa ve ateşeleri Eskişehir'de bir teftiş gezisi sırasında (Şubat) Fotoğraf Mustafa Kemal Paşa'nın resmi fotoğrafçısı Esad Nedim'e ait.



MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN GÖZLÜKLÜ NADİR BİR FOTOĞRAFI 
Streit’in kaleminden: “Onu gözlükleriyle ve kalpaksız görün profesöre benzer bir edası var. Yüzünde idealist (hayalperest) bir şey var, özellikle gözlerinde, ama hayallerini gerçekleştiren bir hayalpereste ait.”



ANKARA'DA SOKAKTAN BİR MANZARA ANKARA / 1920 -1921... 
C. K. Streit: “Beni en çok etkileyen şeylerden biri de konuştuğum Türkler'in çoğunun gösterdiği bırakın mütevazıyı alcakgönüllü ruh haliydi. Benden istedikleri tek şey gördüklerimi olduğu gibi rapor etmem oldu.”



MUSTAFA KEMAL PAŞA KENDİ OTURMA ODASINDA (3 MART 1921)
C. K. Streit'in kaleminden: “Beni kabul ettiği calışma odası resimler, fotograflar, kitaplar, sanat objeleri ve mobilya ile zevkle döşenmişti. İnsanın herhangi bir üst sınıf Batılı evinde rastlamayı bekleyeceği bir oda. (...) Mustafa Kemal Paşa ile mülakat yaparken ellerinin bilinçsizce kehribar bir tespihle oynadığını fark ettim.”



SAMSUN'DAN ÇORUM'A GİDERKEN DEVE, BEYGİR VE EŞEK KAFİLELERİ




C. K. Streit yolculuğu şöyle anlatıyor: 'Samsun’dan Çorum'a giden yolda Doruk Han’da deve sürücülerinden birine seyahatin güvenli olup olmadığını sormuştum: “Birkaç ay evvel bu yolda seyahat edemezdiniz”dedi, “ama artık babamız Mustafa Kemal Paşa sağolsun eşkiya tehlikesi yok. Allah ona uzun ömür versin” dedi.



STREİT'İN SUSUZ LOKOMOTİFİ İÇECEK MOLASI VERİRKEN
Fotoğrafın arkasına “Lokomotifimiz içkisini yudumluyor” yazan C. K. Streit 'mola'yı şöyle anlatmış: “Türkler'in Ankara'dan Sivas'a döşediği dar hatlı demir yolunun mevcut son noktası olan Yahşihan'dan Ankara'ya yola çıktık. Rüzgarı azaltması için bavulumuzu yulaf yığınının tepesine yerleştirdik ve arkasına uzanarak seyahat ettik. O gün birçok hadise oldu. Küçük lokomotif su borularında bir sorun vardı. Hareket etmeden önce buhar kazanının elden ele kova taşınarak doldurulması gerekti. Bu lokomotife ancak susuz denilebilir. Geçtiğimiz her akarsu ve sulama arıkının yanında durup hortum çekerek lokomortifin susuzluğunu giderdik.



TİPİK ANADOLU DÜKKANLARI
C. K. Streit'in kaleminden: “Madan'da [Maden] öğle yemeği için mola verdik ve bir Rum restoranında yemek yedik. Bir sokağa çoğu Ermeni olan demirciler ve bakırcılar dizilmişti, arada Türk zanatkarlarının dükkanları da bulunmaktaydı. Türkiye'deki mağaza ve dükkanlar üç aşağı beş yukarı birbirine benziyor - bir taraf tamemen açık ve sokağa bakan tek küçük bir oda.”



6 EKİM 1923'TE “GRAND RUE DE PERA” 
C.K. Streit fotoğrafın arkasına şöyle yazmış: “Türk birliklerinin İstanbul'a girmesinin şerefine Türk Zafer Takı”



SAMSUN'DA RUM, ERMENİ VE TÜRK KADIN TÜTÜN İŞÇİLERİ 1920-1921
 C. K. Streit: “Samsun’dan ayrılmadan önce Rum, Ermeni, Türk kadın ve çocuklarının yan yana çalıştığı Regie [tütün] fabrikasını ziyaret ettim. [Rum fabrikası idi] Türk kadınları savaşın çıkmasından itibaren evlerinden dışarıda yeni çalışmaya başlamıştı -bu da kadınların tecrit edilmesinin sona ermeye başladığının bir diğer göstergesidir.



STREIT’İN YAYLISINI TAMİR İÇİN ÇALIŞMALAR DEVAM EDERKEN
 Streit bu fotoğraf arkasına şöyle yazmış: “Tuz Çölü’nde bir kaza – arabam ‘yaylı’ buzlu akarsuda takıldı, dingil kırıldı.”



KÖY DÜĞÜNÜNDE MÜZİSYENLER VE HALK OYUNU OYNAYANLAR



KÖY DÜĞÜNÜNDE MÜZİSYENLER VE HALK OYUNU OYNAYANLAR

C. K. Streit:
"Dinar'a gelmeden evvel bir düğün için hazırlıkların yapıldığı küçük bir köy kasabasında durduk. Vardığımızda bir grup köylü bir bayrak, davullar ve zurnalarla (enstrümanlar el yapımıydı) köye giderken, düğün ateşini hazırlamak üzere çalı taşıyan bir öküz arabasına eşlik ediyordu. Yük, bayrakla donatılmış bir evin kapısında boşaltıldı. Düğün bu evde olacaktı. Kadınlar peçeli değilerdi."



ÇOCUK ASKER CEMAL
Streit, milliyetçi birlikler içerisinde çocuk askerlerle görüştüğünü anlatırken onların etkisinde kaldığını gizlemiyor. Streit çocuk askerler için şunları söylüyor: "Kendilerini çok ciddiye alıyor ve adam havası taşıyorlardı. Ve sadece çocuk değillerdi: Birçok yetişkinin yaşamamış olduğu deneyimler onları olgunlaştırmıştı. Ufaklıklar hayatı görmüş ama hayat onları yozlaştırmamış. Bazı yönlerden yetişkin erkekler ama kalplerinde hala çocuklar."




Çocuk asker Tevfik: "Üç tabancam vardı, biri Fransız, biri Yunan, biri de Bulgar yapımı.Bulgar karabinamı Paşa'ya (Mustafa Kemal) verdim. (...) Eğer onu kemerine takarsa ve yanına elli fişek alırsa otomobilinde giderken kendini koruyabilir."



ÇOCUK ASKER TEVFİK

Streit çocuk askerlerle ilgili şunları söylüyor: "Bana Türk düzenli birliklerinden bir subayın yazdığı ve karşılaşacağı herkese onu öven bir mektup gösterdi: 'Yaşı küçük olsa da erkek gibi savaşmıştır ve hemşehrilerinin takdirini hak etmiştir. Bir kez başından, bir kez de sol kalçasından olmak üzere iki kez yaralanmıştır.'



TÜRKİYE'NİN ÇOCUK KAHRAMANLARININ GÜN IŞIĞI GÖREN FOTOĞRAFLARINDAN 


KAYNAK HAKKINDA 

Bahçeşehir Üniv. Öğr. Üyesi ve Osmanlı İmparatorluğu tarihçisi Heath W. Lowry tarafından kaleme alınan ve 1920 - 1921 kışında Ankara'yı ziyaret eden genç bir Amerikalı gazeteci olan Clarence K. Streit'ın notları ve fotoğraflarından yola çıkılarak hazırlanan ve "Bilinmeyen Türkler" adıyla yayımlanan kitaptan:

1921 Anadolu'suna ait daha önce hiç yayımlanmamış fotoğraflar, Mustafa Kemal ile yine aynı tarihlerde yapılmış bir röportaj ve özel fotoğrafları yer alıyor.

Clarence K. Streit,  Union Now adlı kitabın yazarı ve savaşı önlemek için dünya demokrasilerinden bir konfederasyon oluşturmayı tasarlayan uluslararası hareketin kurucusu olarak ünlenmiş bir gazetecidir. 

1921'in başında Milliyetçilerin kontrol ettiği Anadolu'da iki ay geçirir. Bu süre içerisinde yirmi altı gün Ankara'da kalır ve Milliyetçilerin lider kadrosunda Mustafa Kemal Paşa da dahil olmak üzere birçok kişiyle tanışıp mülakatlar yapar (Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildiğinden beri Mustafa Kemal Paşa ile konuşan ilk yabancı gazetecidir). 

Seyahati boyunca 200'e yakın fotoğraf (yine yayımlanmamış) çekmiş olup 120 tanesi Lowry'nin çalışmasında yer almaktadır.  

Seyahatinin akabinde Streit Paris'e döner ve orada Bilinmeyen Türkler ismini verdiği, Türkiye'deki deneyimlerini ayrıntılı şekilde anlattığı kitabının taslağını oluşturur. Ancak kitap İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yayınevleri tarafından basılmaz. Nedeni de Streit'ın Mustafa Kemal Paşa'yı başarılarından dolayı "Türk George Washington olarak tanımlaması ve tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti'nin kurulacağını iddia etmesidir. Bugün, kitabını yazdıktan tam doksan sene sonra en sonunda gün ışığını görebilmiştir.

Lowry tarafından gözden geçirilmiş, hazırlanmış ve notlandırılmış haliyle Streit'ın kitabı az bilinen şu konulara fotoğraflar aracılığıyla ışık tutmaktadır:  

* Milli Mücadele ve liderine karşı Anadolu köylülerinin tavrı;  
* 1921 kışında Anadolu köylerinde savaş koşulları;  
* Çocuk askerlerin savaşta oynadıkları önceden bilinmeyen rol;  
* Mustafa Kemal'in dinin önemi, Osmanlı Hanedanı'nın geleceği, Anadolu'da komünizmin oynadığı rol ve Bolşeviklerle ilişkiler hakkındaki görüşleri;  
* Samsun, Çorum, Ankara, Eskişehir ve Antalya'da savaş döneminde gündelik hayat;  
* Ankara hükümeti tarafından eğitime verilen önemin Streit'ın Eskişehir'deki okulları ziyareti sırasında gördükleriyle örneklendirilmesi (Bir tanesinde ilkokulda erkek ve kız çocuklarının birlikte vals yaptığı görülmektedir)
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...