CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR
Ermeni mezalimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ermeni mezalimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İzmirde Yunan ve Ermeni Mezalimi - 13 EYLÜL 1922 – İZMİR YANIYOR

Yunan Kuvvetlerinin çekilirken Batı Anadolu’da ellerine geçen bütün Türk köy ve kasabalarını kurdukları özel askeri ekiplerle soyup soğana çevirdiğini ve arkasından da yakıp yıktığını, bu zulümden canlı hayvanların bile nasibini aldıklarını hatırlıyoruz. Yine unutamadığımız en önemli hususlardan biri; onların bu kıyımlar sırasında uyguladıkları taktikleri olmuştur. Şehir veya kasaba Yunan ve yerli Rum askerleri ile kuşatılıyor, ilk önce orada yaşayan gayrimüslimler tahliye ediliyordu Çoğunlukla Cami, samanlık, okul gibi kapalı yerlerde toplanan Türklere buralardan veya evlerinden çıkmama talimatı veriliyor, askerler veya çeteler evlere dalıp altın, gümüş gibi değerlerden istediklerini alıyor ve evleri gaz dökerek tutuşturuyorlardı. Şehirden veya kurulan çemberden çıkmak isteyenler kurşunlanıyor ve alevler içinde kalmaya zorlanıyordu.
Evleri talan eden Yunan askerlerinin
Türkler’e reva gördüğü zulmü anlatan tablo
(İtalyan ressam Pisani’nin)

Tahmin edileceği gibi batılı yazar ve gazeteciler bu olaylara asla temas etmemekte, dikkatleri Yunan kaçışı ve İzmir Yangını üzerine yoğunlaştırmaktaydılar. İzmir yangını kim, niçin çıkarmıştır sorusu yıllarca tartışıldı. (1) Türk tarafı bütün Egeyi yakan bozguna uğramış ve kaçan Yunan askerlerinin ve İzmirli Rumların ve Adana bölgesinden kaçan Ermeni militanların bu yangını çıkardığını iddia ederken Yunanlılar tam tersini savundular. Onlara ve bazı yabancı yazarlara göre yangını “Gâvur İzmir’i” artık Türkleştirmek isteyen ve şehirdeki yoğun Gayrimüslim varlığına tahammül edemeyen fanatik Türk milliyetçilerinin çıkarmış olması muhtemeldi.

Bu konuda en önemli dayanakları; İzmir’in ünlü Türk düşmanı Patriği Hristostomos’u halkın önüne atıp linç edilmesini sağlayan(2) Ordu Komutanı Nurettin Paşa (Sakallı Nurettin Paşa olarak anılırdı) İzmir yangınının baş sorumlusu olmalıydı. Çünkü aynı şahıs bir iki ay geçmeden İzmit’te halkı tahrik ederek,(3) İstanbul’da yakalanıp yargılanmak üzere Ankara’ya götürülmekte olan Milli Mücadele Grubunun can düşmanı, gazeteci yazar Ali Kemalin linç edilmesini sağlamıştı.(4) İzmir’in Gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgesini ancak böylesine kin, böylesine nefret dolu insanlar yakabilirdi.

Bazı yazarlar da sorumluluğu Ermenilere yüklemekte, Büyük Devletlerin vaatleriyle kurulmasına kesin gözle baktıkları devasa boyutlardaki yeni Ermeni Devletinin Yunan Ordusunun yenilgisi ile bir anda buhar olup uçmasından büyük bir hayal kırıklığı ve panik yaşayan Ermeni toplumunun bu yangını kasıtlı ve planlı olarak çıkardığını ileri sürmektedirler.

İzmir liman tarafında yangın,
yangının merkezi sağda limanın arkası ile Ermeni mahallesi
Richart Reinhart, İzmir’in külleri adlı romanında olayların arifesinde Ermenilerin durumunu şu sözlerle anlatıyor:

“Ermeniler, dehşet içinde. Ermeniler el bombaları ve asit şişeleriyle silahlı İzmir’e dolmuşlardı. Cepleri mermi doluydu, Siyahlar giyinmiş Ermeni kadınları dinamit taşıyor, erkek çocuklar duvarların dibine gaz yağı tenekelerini yerleştiriyorlardı. Kırmızı kukuletalı Şeytan söylevine devam etti.

—Kalemiz burası bizim. Hz. İsa’nın kılıcı koruyacak bizi. Bizleri buradan atmağa kalkacak olurlarsa bizlerle birlikte onlar da yanacaklar.

ve kalabalık: “Yakacağız onları! Yakacağız” diye tekrarladı.” (52)

Ereskoviç adındaki bir gözlemcinin anılarından naklen Mustafa Turan olayı şu şekilde anlatmaktadır. “Büyük yangın, 13 Eylül 1922 sabahı Ermeni mahallesinden çıkmıştır. Ermeni kilisesi yakınındaki bir evden çıkan yangın hızla yayılmıştır. Aynı zamanda Ermeni kilisesinde de yangın çıkmış, bunu Basmahanedeki bir Ermeni’nin evinde çıkan yangın, sonra da Soğuk çeşme karşısındaki diğer bir Ermeni’nin evinde çıkan yangın izlemiştir. Bu sırada Ermeni mahallesinin en az 25 yerinde yangın çıkmıştır. İtfaiye ekipleri, Asya Dimitri mahallesindeki evlerin korunmasına çalıştıkları sırada Peştemalcıbaşı’nda yangın çıkmış ve şehrin her tarafını sarmıştır.” (6) Olayda Ermenilerin ilişkisini belirleyen önemli bir husus “İtfaiye birliklerinin çalışmasını engellemek için birçok Ermeni’nin itfaiye birliklerinin üzerine ateş açmasıdır.” (7)

Fransızlar tarafından kurulup Kilikya’nın işgalinda kullanılan Ermeni Lejyonu o kadar çok suça karışmıştı ki bu alay 1920 yazında lağvedildi. Sadece 1920’nin Temmuz ayında, beş Ermeni ve bir Süryani kundakçı Fransız askeri mahkemesince ölüme mahkûm edilip cezaları infaz edilmişti. Ermenilerin kundakçılık yaptığından Fransız arşivlerinin yanı sıra Kilikya’da görev yapan subayların anılarında, özellikle Maxime Bergès ve Paul Bernard’ın kitaplarında söz edilir. Fransız donanmasının 15 Kasım 1920 tarihli bir istihbarat raporuna göre, görevine son verilen lejyonerlerle Ermeni halkından bazıları acı duygular içinde Kilikya’dan İzmir’e geçtiler. Aynı rapor bu kişilerin Yunan ordusunu Türk halkına karşı tahrik etmeye çalıştığından da söz eder. (Maxime Gauin)

İzmir yanıyor 1922

Biz İzmir yangınını sadece “bütün ümitleri tükenmiş ve ülkeden kaçmaya hazırlanan” Ermenilerin geride işe yarar hiçbir şey bırakmama arzusu sonucuna bağlamak istemiyoruz. Yangını Ermenilerin başlatmış olabileceğini kabul etmekle birlikte; olayın, aynı amacı taşıyan işgalci Yunan gücü’nün oynadığı son perde –yıkım operasyonunun bir parçası olduğuna inanıyoruz. Hatırlayalım “Manisa’daki
14.000 evden 13.000’i yanmış, 1.000 kadar sağlam ev kalmış, Alaşehir’de 4.800 evden sadece 100 kadar evin kaldığı yabancı yazarlarca gözlemlenmişti. Bunun yanında Camilere doldurulup yakılmış insanları da unutmuyoruz. (8)

DİPNOTLAR: (1) David Walder: The Chanak Affairs, S.177 ( London–1969)
(2) Rahmi Apak: Yetmişlik Bir Subayın Anıları, s.262–265 (TTK Ankara–1983)
(3) Falih Rıfkı Atay: Çankaya, s.342 (Ankara–1984)


(4) Bilge Umar: İzmirde Yunanlıların Son Günleri, s.309–321 (Ankara–1974)
(5) Richard Reinhart: İzmirin Külleri ( The Ashes of İzmir), S.419 (Hürriyet Yay. İstanbul)
(6) Mustafa Turan, İstirdatta İzmir Büyük Yangını, S.214, 220 (Nihat Atsız ve Necdet Sancar Armağanı, Medrese Kitabevi, Afyon–1995).
(7) Aynı Eser, S.224.
(8) Grace Mary Ellison, An English women in Angora, S:74–79 (Hutchinson Co. London –1923): Türkçesi Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuvay-ı Milliye Ankarası, S.69–71 (Milliyet Yayınları, İstanbul –1973), Ayrıca Bknz. Bilge Umar S.267–345

Dr. M. Galip Baysan

.

ERMENİ SORUNU VE TÜRKLER

Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurul’unda, Türkiye Raporu kabul edildi. Raporda, Türkiye’de; temel hak ve özgürlükler alanında, ilerleme ve duraklama bir yana “gerileme” olduğu yer aldı. Yargı bağımsızlığı, toplanma özgürlüğü, ifade özgürlüğü, insan haklarına saygı ve hukukun egemenliği alanlarında bozulmalar olduğu belirtildi.

Tayip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi ve yargıya yönelik beyanları eleştirildi.

Ayrıca Vizesiz seyahat işinin de öyle kolay kolay olmayacağı söylendi.

Kıbrıs konusunda eleştiriler yapıldı.

Ermeni soykırıma atıfda bulunuldu.

Geriye ne kaldı.

Hiçbir şey.

Buna karşın Türk Hükümeti ve Avrupa Birliği Bakanı-Başmüzakereci Volkan Bozkır “raporun yok hükmünde” olduğunu ve “iade edileceğini” söyledi.

Rapor “yok hükmünde” denilince yok oluyor!.

Üstüne üstlük “iade edilince”, Avrupa Parlamentosu (AP) çok üzülecek, raporu geri alacak ve özür dileyecek, belki de istifa edecekler!.

Türkiye, son senelerde “asılsız ve uydurma ermeni soykırımı” tezini çürütmek için ne yaptı.

Hiçbir şey.

Ermeni lobi, örgüt ve çeteleri bırakın yurt dışını, Türkiye’de bile toplantı üstüne toplantı yapıyorlar.

Biz haklı olan davamızı savunmuyor ve sesimizi duyurmuyoruz.

Ermenistan’ın, Rusya’nın yönlendirmesi ile kurulduğu yakın tarihlerde, Başkenti olan Erivan’da, ermeniden çok Türk vardı. Türklerin buradaki sayısı 400.000 binin üzerinde idi. Bu gün tek bir Türk bile kalmadı. Bu insanlar buhar olup uçmadılar, Ermeniler tarafından soykırıma uğradılar.

Ermeni çetelerinin, Türkiye’de yaptığı soykırım ve cinayetler, tarafsız batılı gözlemci ve tarihçilerinin dahi eserlerine yansımıştır.

ABD’li tarihçi Guenter Lewy, “İngiliz, Alman ve Amerikan arşivlerinde yaptığı araştırmalarda, Ermenilerin 1915 olaylarına ilişkin soykırım iddialarının doğru olmadığını, bu iddiaları doğrular tek bir belgenin bulunmadığını” söylemiştir.

Hollanda’lı tarihçi Eric Zurcher, “ermeni soykırımı iddialarının gerçek bir temele ve geçerli bir delile dayanmadığını” belirterek, “soykırıma ilişkin olarak ermeniler tarafından dünyaya yayılan belgelerin sahte olduğunu” kanıtlamıştır.

Ünlü tarihçi Prof.Dr.Norman Stone; “Ortada ermeni soykırımı değil, soykırım olduğunu ileri süren uydurma uzman ve örgütler vardır. Ermeni soykırımı olmadığını söylerim ve bunu yasaklayan bir yasa varsa, bunun için hapse bile girerim.” demiştir.

ABD Başkanlık Danışmanı Bruce Fein; “Ermeniler 1.Dünya Savaşı sırasında 2 milyon Türk’ü öldürmüşlerdir. Özellikle ABD’de yaşayan ermeniler, soykırım yalanı ile büyük bir getiri sağlamaktadırlar” demektedir.

Ermenilerin sonraki kuşakları bile, kendi yazdıkları sanal tarihin peşine takılarak, daha yakın tarihlerde, çeşitli ülkelerdeki “Büyükelçilerimizi ve elçilik görevlilerini” öldürme yoluna gitmişlerdir. Bulundukları ülkelerin güvencesi altında olan Büyükelçilerimize karşı işlenen suçlar ve bu masum insanların öldürülmesi olayları da soykırım suçundan başka bir şey değildir. Kendi elçilerinin öldürülmesi halinde, kıyameti koparacak olan ülkeler, Türk temsilcilerinin öldürülmesi karşısında kıllarını bile kıpırdatmamış, üstelik bu suçları işleyen kişileri sudan bahanelerle beraat ettirmişlerdir.

Bütün bu konuları, kolay ve çabuk okunması için topladığım “Ermeni Sorunu ve Türkler” isimli küçük bir kitapçık vardır.

Uluslararası bir sorun olması bakımından Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Almanca olmak üzere dört dilde bastırdığım bu kitapta, aranan bir çok sorunun yaşanmış öykülere dayanan cevapları bulunmaktadır. Piyasada satılan bu kitabı, ücretsiz olarak verme isteğime karşı, kamu kurumları sessiz kalmışlardır.

Türk bilim adamlarının bu konudaki değerli araştırma ve bulguları, üzülerek belirtmek gerekir ki, kasıtlı bir karanlığa mahkum edilmek istenmektedir. Bütün bu bilimsel görüşler karşısında, hiçbir temele dayanmayan bizim sözde “aydıncıklarımızın” neye ve kime hizmet ettikleri ise bilinmektedir.

Av.A.Erdem Akyüz

.

(Güncelleme) ERMENİLER'İN İZMİR MEZALİMİ

İZMİR’İ ERMENİLER YAKMIŞTIR



İZMİR yanıyor


Yangından sonra İzmir sokaklarından iki görünüş (Prf. E. Feigl, In Mythe dela Terreur - Druchaus Nontal Salzburg 1991)

İzmir’i Ermenilerin yaktığını saklamak için hemen; Şehri, geri alan Türk Ordusunun yaktığı yalan ve iftirası atılmış, dünya bu yalanı mutlulukla karşılayıp yutmuştur. 

Büyük Yalan. İğrenç İftira: "Yeryüzünde hangi kumandan düşmandan geri aldığı kendi şehrini yakmıştır?"

Bunun mantıkla ilgisi var mıdır? Bu, kiracısından evini geri alan ev sahibinin evini yakmasına benzer!…. Örneğin: Fransız generali LECLER (lökler) Paris’i, Almanlardan geri aldığında şehri yakmış mıdır ?. Hürriyet’te sayın gazeteci Yaşar Aksoy’un verdiği bilimsel ve tarihsel cevapları takdirle karşılıyoruz, nefes alıyoruz.. İzmir’i yakanların Ermeniler olduğunu gösteren belgeler 1989 yılına kadar Amerikan senatosunda gizli tutulmuştur. İşte belgeler ve şahitler:

1- İzmir İtfaiyesini organize etmek üzere gelmiş olan Grescovtch’in 12/13 Eylül’de çıkan ve 3 gün süren yangının görgü ve yangın söndürmekle görevli şahidi anlatıyor :

Yangından önce örgütlü bir grup Ermeni genci, şehir Türklerin eline geçerse yakmaya and içmişlerdi… Bu plân acımasızca uygulandı.

Yangının ilk gün ve ikinci gecesinde 25 kadar yangının eş zamanda çeşitli yerlerden parladığını gördük. Ermeni okul ve kiliselerine girdiğimde benzin tenekeleri ve hazırlanmış kundaklar bulduk. Kadın kılığına girmiş ve yangın çıkartmakta olan çok sayıda Ermeni yakalandı ve bir çoğu hemen kurşuna dizildi. Ermeni hastahanesinin Türkler tarafından yakıldığı büyük yalandır. Ben, askerlerin yaralıları disiplinli bir şekilde Ermeni hastahanesine yerleştirildiklerini gördüm.

2- 8 Eylül 1922’de bir Amerikan destroyeri ile İzmir, yakın doğu yardım komitesi üyesi olarak gelen Mark.O. Prentiss, Amiral Bristol’a 11 Ocak 1923’te gönderdiği mektupta İzmir’i Yunalıların yaktığını açıklar. 

 3- Görgü şahidi, “near east relief of America” gazetesinin iki muhabiri A.Tallen ve Miss Fl.Billing: Yunanlıların 1919 -1922 işgâllerinde ve kaçarken çeşitli şehirlerde yaptıkları toplu öldürme, ırza geçme, yangın, yağmalamalarla ilgili olarak İstanbul’a gönderdikleri raporlar 8-16 tarihleri arasında İzmir’de olayları bizzat yaşamış olan Amiral Bristol’un Kurmay Başkanı Yüzbaşı A.J Hepburn, 25 Eylül 1922’de 47 sahife halinde hazırladığı raporu bizzat Amiral Bristol’e kendisi vermiştir.

O zamanın Amerikan konsolos yardımcısı Maynard Barnes tarafından İzmir’i Ermenilerin yaktığını bildirir raporu. Bu belgeleri Amerikalı araştırmacı Heath W. Lovry ortaya çıkarmıştır. (U.S.N.A.)

Büyük Britanya’nın, o zamanki deyimle Türklerin bir numaralı “hunhar” düşmanı Lloyd CORC hemen bir sirkülerle aşağıdaki yasakları koymuştur:

Ermenilerin hazırlıklı ve plânlı bir şekilde İzmir’i yaktıklarını, Amerikalı gazetecilerin, Yunanlılar kaçarken işledikleri cinayetleri, İzmir’de şehirde, Yunan/ Ermeni işbirliği sonucu yaptıkları katliam, ırza geçme, yıkım ve yağmalarını içeren, Amiral Bristol’ün raporunun yayımlanması yasaktır.  
(Foreign Office 371 /3404 /16247 - // Clair Price,The Rebird Of Turkey N.York1923.s. 189 - Kamûran Gürün Le Dossier Arménien TTK, 1983 Ankara ) 

Bu rapor, yalnız başına İzmir’in Ermeniler tarından yakılıp işlenen cinayetleri kat’i ve bilimsel bir şekilde açıklayan, tarihsel değerde bir belgedir ve suçluları Britanya hükûmetinin başbakanının imzasıyla açığa çıkarmaktadır.

İngiliz araştırma heyeti:

6 mart 1919’da İngilizler ve müttefikleri İstanbul’un işgâlinde Uluslarası bir mahkemede Osmanlı hükûmetini mahkûk etmek Soykırımını ispatlayacak belgeleri toplamak, bunun için, Patrik Zaven efendi başkanlığında 2yıl süren araştırma yapmışlar; Ayni zamanda Soykırım zanlısı 118 Kişiyi maltaya sürmüşlerdir:

Sonuç: 

Osmanlı Arşivinde Osmanlı Hükûmetini Soykırımla suçlayacak hiçbir belge bulamamışlardır. Bu kere İngilizler Washinton’a başvurmuşlar: 

İngiliz büyükelçisi Londra’dan 1 haziran 1921 tarih ve F.O 371 / 65039/747// E.6311) sayılı belge ile ABD Senato arşivinde Osmanlı Hükûmetini suçlayacak hiçbir belge yoktur. 

Ermenlerin belgeleri, ”duyduğuma göre”diye başlayan dedikodu çerçevesinde kalan söylentilerden ibarettir. Bu durumda İngilizler Malta Sürgünlerinin suçlayacak belgeler aramışlar Foreign Office. 371 7 6503 / 9647/ E. 6311 / 132/ 44) sayılı belge ile Malta sürgünlerini mahkûm edecek hiçbir belge bulunmadığını öğrenmişlerdir. 

Fransa devlet arşivinde de hiçbir belge bulunamamıştır; Zaten Fransız Devlet arşivinda her hangi bir belge bulunsaydı Fransızlar hemen Osmanlı Hükûmetini mahkûm ederlerdi ( bu Fransa palamentosu bu Tarihi gerçeğe rağmen Sykırımını kabu etmiştir… Ermeni oylarını kazanmak için (!?)..

İngiliz Tahkik hey’eti 29 Temmuz 1921’de Osmnalı hükûmetini soykırımı kararı almadıklarını Hukuken ortaya koymuşlardır.
( f.o. 371 7 6504 7 9697/ E. 8745- K. Gürün)

24 Ekim 1921’de Malta sürgünleri salıverilmiştir.

Osmanlı Hükûmeti 18 şubat 1919’da soykırımı işlememiş olan Osmanlı Hükûmeti Danimarka , Hollanda, ispanya ve İsveç’ten uluslararası araştırma heyeti istemiştir. İngiltere Diplomatik yolla buna engel olmuştur. 
(F.O. 371 / 4173 i XM, 08936/4791 K. Gürün)

1919 Sonbaharında Genral J. Hatbord başkanlığında ABD araştırma heyeti Doğu Anadolu’da Yaptıktan son kere 43 köyün ahalisiyel fakılmış olduğunu gördükten sonar gerekli raporu verir. Ermenleri öldürdükleri Türk sayısı, Türklerin öldürdüklerinden kat kat üstündür.

Ermeniler, Doğu Anadolu’da azınlıktadırlar devlet kuramazlar. 
( J.G Harbord, international Conciliation june 1919 Washington- K. Gürün) 

3- 26.9.1919’da Welligton House’dan , A.J.Tonybee aşağıdaki memorandum'u gönderir : 

Ermenilerin ihanetini gösterir hiçbir haberin verilmemesi, Araplar hakkında ayni dikkatin gösterilmesi; Aksi davranışlar köklü “anti-Türk” davamıza ihanet olacaktır. 
( F.O.371 / 3404 / 16247 – K. Gürün) 

Bilimsel değerde olan pek çok sayıdaki belgelerden vatandaşlarımızı ilk hamlede akıllarında tutabilcekleri bu yukarıdaki belgeleri verdik.

Vatandaşlarımızın dikkat edecekleri çok önemli bir nokta daima gözden kaçmaktadır: Ermeni Soykırımı yapmadık demek. Osmanlı Hükûmetleri asla Ermenileri nazilerin yaptığı gibi bir soykırımına tâbi kılmamışlardır.

Halkımız hemen “biz de Ermenleri öldürdük" deyip maalesef kemiklerimize işlemiş olan Osmanlı imparatorluğu'nun son döneminden kalma Avrupa aşağılık duygusuyla hareket etmektedirler.

Evet, biz de Ermenleri öldürdük. Fakat, Ermenileri öldürenler aileler, Ermeni komitacılar tarafıdan yakılan, yıkılan mahalle köy kasabadaki sivil vatandaşlar, askere alınma yaşını geçmiş olanlardır

Eğer Ermeniler kıyım yıkım yapmamış olsalardı, sivil vatandaşların Ermenileri öldürmek aklılarından bile geçmezdi. Sivil vatandaşın yaptığı, ölmemek için öldürmek ve intikam almak için öldürmektir. Buna vendetta, intikam denir.  Ermeni komitacıların yaptıkları daha önceden hazırlanmış bir plan dahilinde, Osmanlı çoğunluğunu azınlık hâline getirmek için hukukî deyimle TAAMÜDEN yaptıkları öldürmelerdir.

Türk Soykırımı konusunda yazılacak ortaya konacak bilimsel ve hukukî değerde çok sayıda makale ve kitap vardır. Biz, hiç olmazsa ilk sırada akılda tutulacak gerçekleri özet halinde verdik. 
BUNLARIN BELLEKLERE IŞLENMIŞ OLMASI GEREKIR. 

Başvurulacak eserler: 

Kamuran Gürün, Ermeni dosyası TTK 1983 Ankara
 – Prof.erich Feigl, bri terrör Efsanesi, un Mythe de la terreur Druchaus nontal Salzburg 1991
 – Bilâl Şimşir, Aperçu Historique sur la questionne Armenienne ttk 186- Abdullah Yaman , Ermeni meseledi Otağ y. 1916-1973 
– Orly saldırısı Ank.Siyasl Bilg. Üniversitesi 1985 
– Prof. Türkkaya Ataöv Orly davasında sunduğu belgeler 1985 Ankara
 Talât Paşa'nın telgrafları Şinasi Orel, Süreyya Yuca TTK 1985 
– Kara Şemsi, Tük ve Ermeniler tarih önündeCenevre İmpi Nat, 1919 
– Rus generali Mayevski, Ermenilerin yaptıkları katliamlar St. Petersburg Askeri Akademi 1916 
– Dr. Azmi Süslü, Ruslara göre Ermenilerin Türklere yaptıkları mezalim, A.Ü. İnkılap Ens. 
– Halil Kemal Türközü Osmanlı ve Rus kaynaklarına Ermeni Mezalimi TKAE: 1992 ank. 
 Ve Şükrü Server Aya - tamamen batı kaynaklarına dayanan kitapları (Şükrü Sever Aya.. sukruayaOperonline.com) 
 Mehmet Perinçek’in Rus kaynaklarında çıkardığı belgeler çok sayıda kitap - Kaynak yayınları… 

Halûk tarcan (CNRS-Paris)

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü


TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü



1915 olaylarına ilişkin ortaya atılan iddiaların aksine, Türk Silahlı Kuvvetleri arşivleri, Ermenilerin nakil ve sevkleri sırasında gösterilen azami dikkati ortaya koyuyor. Belgelerde, Ermenlerin geride bıraktıkları mal ve arazilerinin korunmasından, nakiller sırasındaki şartların Osmanlı askerlerine sağlanan şartlarla aynı olmasına yönelik birçok bilgi bulunuyor. Ermenilere kötü muamelede bulunanların Divanı Harp'e gönderilecekleri de göze çarpan bir başka belge olarak yer alıyor.


Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı arşivindeki belgeler, 1915 olaylarında yaşananların fazla bilinmeyen yüzünü de ortaya koyuyor. Arşivde, 1915 olaylarına ilişkin çok sayıda belge bulunuyor.
İŞTE O BELGELER (*)

Ermenilerin nakil ve sevklerini gerektiren sebepler, "Bakanlar Kurulunca kabul ve ilan edilen karar"da tüm açıklığıyla ele alınıyor. 31 Mayıs 1915 tarihli kararda, "Harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerden bir kısmının Osmanlı hududunu düşman devletlere karşı korumaya gayret eden ordumuzun harekatını zorlaştırdıkları, erzak ve askeri malzeme nakliyatını güçleştirdikleri, düşmanla işbirliği yapmak ve birlikte hareket etmek emelinde oldukları, düşman saflarına katıldıkları, yurtiçinde askeri kuvvetlere ve masum halka silahlı saldırılar düzenledikleri" belirtildi.

Bu tespitler nedeniyle "isyancı unsurların harekat sahasından uzaklaştırılmasının gerekliliği" vurgulanan kararda, bu faaliyete başlanacağı da yer aldı. Kararda, "İsimleri yazılı olarak bildirilen köy ve kasabalarda oturan Ermenilerden gönderilmesi gerekenlerin, gidecekleri yerlere rahat bir şekilde taşınmaları ve ulaştırılmasıyla yolculukları boyunca istirahatlerinin sağlanması, can ve mallarının korunması ve tespit edilen yerlerine vardıklarında kesin olarak yerleştirilmelerine kadar göçmenler ödeneğinden iaşeleri sağlanacak, daha önce sahip oldukları mali ve ekonomik durumları oranında kendilerine emlak ve arazi dağıtılacaktır" ifadesi dikkati çekti.

Söz konusu kişilerden muhtaç durumda olanlara devlet tarafından ev yapılacağının belirtildiği kararda, ayrıldıkları yerlerde kalan eşya ve malların veya bunların değerleri karşılığının Ermenilere aynı şekilde verileceği de vurgulandı.
"Ermenilerin yol boyunca can ve mallarının korunması"
Belgelerde, savaş hali ve olağanüstü siyasi zorunluluklar dolayısıyla başka yerlere nakledilen Ermenilerin, iskan ve beslenme konularına gösterilen özeni de ortaya çıkıyor. Bununla ilgili 10 Haziran 1915'te yayımlanan yönetmelikte, "İskan yerlerine sevk edilen Ermenilerin yol boyunca can ve mallarının korunmasıyla iaşe ve dinlenmelerinin sağlanmasından gidiş yerleri üzerinde bulunan yerel görevliler sorumludur. Bu konuda meydana gelecek gevşeklik ve ilgisizlikten sırasıyla bütün görevliler sorumludur" ifadesi yer alıyor.

Yönetmelikte, Ermenilerin kesin yerleşimlerine kadar geçecek sürede beslenmelerinin ve ihtiyacı olanların evlerinin inşası için gerekli harcamaların yerel makamların göçmen ödeneğinden karşılayacağı da yazıyor.
Ermenilerin bıraktığı mal, mülk ve araziler

Başka yerlere nakledilen Ermenilerin bıraktıkları mal, mülk ve arazilere uygulanacak tedbirler ise bir başka yönetmeliğin konusu oldu. Yine 10 Haziran 1915 tarihli yönetmelikte, "Bir köy veya kasabanın tahliyesinden sonra nakledilenlere ait ve içinde eşya bulunan bütün binalar, idare kurulu tarafından uygun görülecek memur veya özel heyet tarafından derhal mühürlenerek koruma altına alınacak" ifadesi yer aldı.

Koruma altına alınan eşyanın cinsinin, miktarının, kıymetlerinin, sahiplerinin isimleriyle ayrıntılı olarak kaydedildikten sonra kilise, okul, han gibi yerlere naklettirilmesi istenen yönetmelikte, kiliselerdeki eşyaların, resim ve kitapların kaydedilerek oldukları yerde korunmasına özen gösterilmesi gerektiği belirtildi. Sahibi belli olmayan taşınabilir malların, eşyanın bulunduğu köy adına kaydedilerek korunması bildirilen yönetmelikte, "Taşınmaz mal, mülke ve terk edilen arazide ürünler ve ekili yerler bulunduğu takdirde, kurul tarafından uygun görülecek şahıslardan oluşan bir heyet tarafından açık artırma yoluyla satılarak, bedelleri sahipleri adına emanet olarak mal sandığına teslim edilecek ve bir tutanak düzenlenerek aslı yerel idareye ve onaylı bir sureti de irade kuruluna verilecektir" hükmü yer alıyor.

Köylerdeki bina ve dikili ağaçların korunmasından köye yerleştirilen göçmenlerin sorumlu tutulduğu yönetmelikte, olası bir tahrip durumunda yapanların köyden uzaklaştırılacağı ve tahrip bedelinin bütün köye ödettirileceği kaydedildi.
"Emir hemen eksiksiz olarak uygulanacaktır"

Ermenilerin nakillerinde gösterilen dikkat, bir başka belgede de kendini gösteriyor.
4. Ordu Komutanlığı tarafından bildirilen Başkomutanlık emrinde şu ifadelere yer verildi:
"İçişleri Bakanlığınca bir karar alınıp tebliğ edilinceye kadar Pozantı-Halep lojistik destek hattı üzerinden sevk edilen ikmal askerleri gibi sevk edilmekte olan Ermenilerin iaşesinin de ordu tarafından sağlanması için ilgililere kesin emir verilecektir. Emir hemen eksiksiz olarak uygulanacaktır."
Divan-ı Harp

Bir başka belgede yer alan emir ise görülen lüzum üzerine belirlenen yerlere gönderilen Ermenilere kötü muamelede bulunanlara verilecek cezayı düzenleniyor. 8 Kasım 1915 tarihli "Harbiye Nazırı" adına tüm ordu ve kolordulara gönderilen yazıda şunlar kaydedildi:
"Görülen askeri ve asayiş ihtiyacı üzerine belirlenen yerlere gönderilen Ermenilerin sevkleri esnasında mahallerinde meydana geldiği anlaşılan suistimaller ve kanuna aykırı muameleler hakkında gerekli incelemeleri yapmak ve suçluları Divan-ı Harplere göndermek üzere Bakanlar Kurulunca alınan karar gereği, bazı vilayet ve sancaklara soruşturma heyetleri gönderilerek bu yerlerdeki memur ve jandarma ile halktan kişilerin suça ortak oldukları görülmüştür. Bunlar hakkında yapılan soruşturmanın ayrılarak görevlilerin Divan-ı Harplere, halktan kişilerin Nizamiye Mahkemelerine gönderilmesi ve bu gibi suçlara çeşitli dairelerde bakılması istenilen sonucu veremeyeceğinden sivil olanların da Divan-ı Harplere gönderilmesi zorunludur. Yukarıda belirtilen suçu işleyen sivillerin de bu suçlarından dolayı Divan-ı Harplere gönderilmelerinin, ilgililere tebliğ edildiği İçişleri Bakanlığından bildirilmiştir. Belirtildiği gibi işlem yapılması beyan olunur."
Ermeni çetelerinin katliamları

Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı arşivindeki belgeler arasında Ermeni çetelerinin yaptığı katliamlar da tüm detaylarıyla yer aldı.
Van'da Kaymakam Kemal imzalı belgede, Ermeni çeteleri tarafından bazı köylerde yapılan katliamlara yer veriliyor. Köylülerin nasıl öldürüldüğüne dair bilgilerin de yer aldığı belge, katliamın boyutlarını da ortaya koydu. Buna göre, köyün erkeklerinin bir bölümü kurşuna dizilerek, geri kalanı süngülenerek öldürüldü. Köyün kadınlarından bazıları tandıra atıldı, bazıları tecavüz edildikten sonra öldürüldü.

Keçikayası köyünde Hacı Molla Sait'in kızını kendi eliyle boğazlaması için zorlandığı, her teklifte uzuvlarından biri kesildiği yönündeki bilgi de söz konusu belgede yer aldı. Van'ın bir başka köyüne ilişkin belgedeki, "Nezu Hatun, tandırda yakılarak iki torununun etini babasına ve anasına yedirmek üzere zorlandığını ve onların yemek istememelerinden dolayı öldürüldüğünü görmüş olmasından etkilenerek delirmiştir" ifadesi ise Ermeni çetelerinin yaptığı mezalimi gözler önüne seriyor.

(*) : O belgeler:


 TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü

TSK arşivlerinden 1915 olaylarının bilinmeyen yüzü
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28814733.asp?noMobile=true

1918 yılında Erzurum’da 26-27 Şubat gecesinde 3 bin dolayındaki Türk Ermeniler tarafından öldürüldü



1918 yılında Erzurum’daki Rus Kuvvetleri Komutanı Albay Tverdokbelov’un anılarından şunları öğreniyoruz: 26-27 Şubat gecesinde 3 bin dolayındaki Türk’ün Ermeniler tarafından öldürüldüğünden ve Ermeni kökenli Rus subaylarının bu katliama yardımcı olduklarından yakınmış ve öldürme , ırza geçme, yağmalama olaylarının artması ve yakalananların Ermeni kökenli subay ve erlerce serbest bırakılması üzerine bir toplantı yaparak şunları söylemiştir: “Biz burada Ermenilerin Rus üniforması altında feci cinayetler işlemeleri için değil, Rusya’ya hizmet için kaldık. Eğer Ermenilerin barbarca ve vahşice davranışları son bulmazsa şehri terk etmemize izin verilmesinde ısrar edeceğiz. Ermeniler Rus subayları aldatarak kıyım yaptılar. Ermeni ileri gelenleri soykırımın önüne geçebilirdi.”

 Çeviri F.Ozonur

AKUT, “ERMENİ SOYKIRIMI” YALANLARINA KARŞI TÜRK ULUSUNU GÖREVE ÇAĞIRIYOR


11 Şubat 2005 Cuma 14:05

“Ermeni Sorunu, Ermeni ulusunun gerçek
çıkarlarından çok, dünya kapitalistlerinin
(emperyalistlerinin) ekonomik ve politik çıkarlarına
göre çözümlenmek istenmiştir.
                                                                                                                  Mustafa Kemal (1919)

Aziz ve Yüce Türk Milleti,

İçinde bulunduğumuz yıllar, tarihin çok acı bir döneminin, yakın coğrafyamızda yer alan diğer devletler ve milletlerle birlikte 1914 – 1918 yılları arasında dokuz ayrı cephede savaşarak, bizim de yaşamak zorunda kaldığımız 1. Dünya Savaşı çılgınlığının çeşitli dönem ve olaylarının 90. yıldönümlerine denk gelmektedir.

Hatırlayacağınız gibi, yine AKUT’un ve diğer pek çok sivil inisiyatif sahibi grubun ve yurtseverin öncülüğünde, 2004 yılının Aralık ayı sonlarında, “90. Yılda Sarıkamış Şehitlerini Anma Etkinlikleri”, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen yurttaşların desteğiyle, bugüne dek hiç olmadığı kadar geniş bir katılım ve sahiplenme ile gerçekleştirildi. Türk askerinin hiç bir zaman unutmadığı aziz şehitlerimiz, 90 yıldır ilk kez sivil yurttaşların da yoğun katılımıyla layık oldukları şekilde anıldılar.

1915 yılı, o güne dek dünyanın gördüğü en güçlü donanmayı 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nda durduran yiğit Türk askerini ve ardından dünyanın en kanlı savaşlarından birinin yaşandığı Gelibolu Savaşları’nda, askeri strateji, deha ve cesaretini, dünyanın en güçlü ordularına kabul ettiren o günün genç subayı, geleceğin devlet kurucusuMustafa Kemal’in ve emrindeki göğsümüzü her zaman kabartan Türk askerinin şahlandığı yıl olarak, bir daha hiç unutulmamacasına hafızalarımıza kazındı. 90 yıl öncesinin bu kahramanlık destanını ve bu vatan uğruna kendini feda eden o kahramanları anmak için, bu yıl 18 Mart 2005 tarihinde, hepimiz tek bir yürek ve tek bir ses olarak Çanakkale’de düzenlenecek etkinliklere katılmak için AKUT ailesi olarak orada olacağız.

Benzeri şekilde bu yıl, hepimizi yakından ilgilendiren, ancak ne yazık ki henüz tam olarak çözemediğimiz uluslararası ölçekte bir sorun karşımıza çıkmak üzere gün sayıyor. Ermeni diasporası, Türk Milletini dünya kamuoyunda özellikle son 30 yıldır rencide etmekte ve aşağılamaktadır. Tarihsel gerçekleri sadece kendi menfaatleri için saptırarak, bizleri bir soykırım uygulayıcıları olarak dünyaya tanıtmaya çalışmakta, hatta çeşitli politik ve ekonomik baskılarla bu yalan iddiaları için Batılı devletlerin parlamento ve bölge meclislerinden hiçbir anlamı olmayan onaylar ve yasalar çıkartmaktadır. Son derece fütursuzca, ama bugün için ciddiye alınarak bütün kaynaklarımızla mücadele edilmesi gereken bir ölçekte yalanlarını güçlendirmeye ve kendi lehlerinde bir dünya kamuoyu yaratmaya çalışmaktadırlar. 24 Nisan 1915’i sözde Ermeni Soykırım Günü ilan eden Ermeni diasporası, bu yıl 90. anma törenlerine hazırlanmaktadırlar. Oysa anılan gün, 1.Dünya Savaşı sırasında, Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaşan Osmanlı Ordusu’nu her fırsatta arkadan vurarak ve casusluk yaparak devlet aleyhine faaliyette bulunan ve korumasız Müslüman köylerini basarak masum insanları katleden 2345 Ermeni komitecinin tutuklandığı gündür.

24 Nisan 2005’ten itibaren bizi, değil yapmak, aklımızdan bile geçirmediğimiz bir soykırım iddiası ile bütün dünyaya karşı küçük düşürme girişiminde bulunacak olan diaspora Ermenileri, iddialarını tanıtma, kabul ettirme ve en sonunda da Türkiye Cumhuriyeti’nden tazminat ve toprak talep etme planlarını da en güçlü şekilde karşımıza çıkartacaklarını söylemektedirler. 

İçinde bulunduğumuz şu günlerde, Türkiye’yi sıkıntıya sokan, herhangi bir belgeye dayanmayan ve yalnızca iddia boyutunda kalan soykırım suçlamaları karşısında daha dikkatli ve birbirimize daha bağlı olmamız gereken bir sürece giriyoruz. Türk düşmanlığını bir geçim kaynağı haline getiren ve varlıklarını sürdürebilmek için, her gün yeni yalanlar ve sahte belgelerle dünya kamuoyunu yalan - yanlış yönlendiren diaspora Ermenilerine karşı yapmamız gerekenler şunlardır:

1-     1.Dünya Savaşı yıllarında bu tür bir soykırımın yapılmadığını, ancak Doğu Cephesi’nde savaş sırasında Rus ordusuyla birlikte Ermeni çetelerinin Müslümanlara saldırması ve onları katletmeleri sonucu, Osmanlı Devleti tarafından uygulanmasına karar verilen tehcir (göç ettirme) sırasında, daha önceki Ermeni saldırılarından kurtulan, çoğunluğu Kürt Aşiretlerinden oluşan bölge halkının intikam almak üzere Ermenilere saldırması, göç sırasındaki bulaşıcı hastalıklar, yiyecek sıkıntıları ve o günün koşullarının ağırlığı gibi sebepler sonucunda, asla planlı bir soykırım uygulaması olmayan, ama savaş koşullarının getirdiği ve tüm tarafların yaşamak zorunda kaldığı acı olaylar olduğu her türlü platformda savunulmalıdır.
2-     Birleşmiş Milletler'in 1948'de kabul ettiği ve Türkiye'nin de 1950'de kabul ederek yürürlüğe koyduğu "Soykırım Yasası" özetle, “hiçbir ayrılıkçı hareketi olmayan, silahlı örgütlenme ve devlete karşı çatışmaya girmeyen masum bir ulusal, etnik ya da dini bir grubun, yalnızca o guruba ait olduğu için kısmen ya da tamamen egemen devletin hükümetince ortadan kaldırılması” biçiminde tanımlanmıştır. Bu tanıma en uygun örnek de, Nazi Almanyası’nın hükümet politikası olarak, devletin örgütlü gücü ile yahudilere karşı uyguladığı planlı, organize soykırımdır ve bütün dünyada da bu şekilde kabul edilmektedir. Doğu Cephesi’ndeki savaş sürecinde Kürtlerle - Ermeniler arasında yaşanan karşılıklı katliam ile soykırım kavramının birbirine karıştırılmaması anlatılmalı, 1918'de göç ettirilen Ermenilerin eski yerlerine geri dönmeleri için çıkarılan yasa sonucu Türkiye'ye kendi istekleriye dönmeyen ve şimdi diaspora Ermenisi adını alan kitlenin bu tutarsız iddiasının ardında, Mustafa Kemal’in o yıllarda dediği gibi, Doğu Anadolu üzerinde oynanan emperyalist çıkarlar aranmalıdır.
3-      1918'de İstanbul'da kurulan Divan-ı Harp'te yargılanarak tutuklanıp Malta'ya sürülen Ziya Gökalp başta olmak üzere çok sayıda kişi, İngiliz Kraliyet Savcısı’nın soykırıma ilişkin bir belge bulamaması ve olayları “karşılıklı katliam” olarak nitelemesi sonucu serbest bırakılmışlardır. Ayrıca, İttihat ve Terakki Hükümeti'nin başlattığı soruşturmayla, tehcir sırasında gerekli önlemleri yeterince almayan çok sayıda idari görevli, idam cezası dahil çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Özetle, Ermeni olaylarına ilişkin tüm sorunlar Cumhuriyet kurulmadan önce, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde sonuçlanmıştır.
4-     Bu konularda çalışma yapan resmi, özel, sivil, askeri, akademik, profesyonel veya gönüllü her gruba ve kişiye destek verilmelidir. Bu destek için de en önemli ve olmazsa olmaz şart, öncelikle doğruları öğrenmek ve öğretmektir.
5-     Olayların üzerinden daha ancak bir insan ömrü kadar süre geçmesine ve her türlü bilgi ve belgesi hala mevcut olmasına rağmen, özelde 1. Dünya Savaşı sürecini yaşayan dedelerimize, genelde ise ulus olarak bütün Türk Milletine karşı yapılan tüm bu yalan iddiaların ve haksız suçlamaların tam tersine, gerçek insan sevgisi ve hoşgörü duygusu üzerine kurulmuş olan Türk Kültürünün hiç haketmediği bu hakaretlerden bir an önce kurtarılması sağlanmalıdır.
6-     Son aşamada da, en az 30 yıldır hepimizi huzursuz eden, tereddüte düşüren, diğer devletler ve milletler karşısında küçük düşüren ve olmadık yerlere anıtlar diktirerek onurumuzu kıran bu süreci yaşamamıza sebep olan ve destek veren bütün kişi, kurum ve devletlerden, uluslararası hukuk kuralları doğrultusunda tazminat talep edeceğimizi dünya kamuoyuna duyurmak olmalıdır.
7-     Nitekim, Ermeni soykırım iddialarını kanıtlamak üzere Haziran 2005’te Viyana’da yapılacak toplantıya belge sunacağını açıklayanErmenistan, soykırım belgesi bulamadığı için toplantıya katılmaktan vazgeçmiş bulunmaktadır. Böylece soykırım iddialarının kendi kaynağından çürütüldüğü de tüm dünya kamuoyuna duyurulmalıdır.
8-     Unutmamak gerekir ki, 2. Dünya Savaşı çılgınlığında, Nazi Almanya’sı işgali ve baskısı altında 20 civarında Avrupa devletinde 15.000’den fazla Yahudi Toplama Kampı’nın kurulduğu ve neredeyse bütün Avrupa’nın Yahudi öldürme veya olanlara seyirci kalma çılgınlığına giriştiği bir süreçte bile, Türkler merhamet ve zorda olana yardım etme duygularını yitirmemişlerdir. Öyle ki, bu soykırımdan kurtarabildikleri kadarını kurtarmak için, o günün koşullarının bütün elverişsizliğine rağmen, kendi canlarını bile tehlikeye atarak her türlü zorluğa ve baskıya direnmişlerdir. Bugün bizi barbar veya soykırım uygulayıcısı olarak suçlayanlara karşı tek yapmamız gereken şey, bu ve daha pek çok benzeri gibi kendi geçmişlerinin insanlığa sığmayacak kirli uygulamalarını gözler önüne sermek olmalıdır.

Tarihleri boyunca Partlar’ın, Selefküsler’in, Ruslar’ın, Persler’in, Araplar’ın, Bizanslılar’ın ve Romalılar’ın yönetimleri altında sürekli baskı ve din değiştirmeleri için işkenceye uğrayan Ermeniler, Selçuklu İmparatorluğu’nun yönetiminde tarihlerinde ilk kez rahat bir yaşam sürdürme olanağına, Fatih Sultan Mehmet zamanında 1461’de özgürce ibadet edebilmeleri için Patrikhanelerine kavuşmuşlardır. Ermeniler, 900 yıl Türklerin yönetiminde uyum içinde yaşamış ve 20 bin Ermeni, Osmanlı Devleti’nin çeşitli katmanlarında kamu görevi yapmışlardır. Cumhuriyet’in kurulmasıyla, Lozan Antlaşması çerçevesinde azınlık statüsü elde eden ve bugün için sayıları 70.000’in üstünde olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ermenilerin günümüzde Türkiye sınırları içerisinde açık durumda 33 kilise, 16 okul, 11 dernek ve 8 gazeteleri bulunmaktadır.  

Ermenistan 1991’de bağımsızlığına kavuştuğunda toplam nüfusu 3.6 milyon iken, batılı ülkelere göç nedeniyle şimdilerde ancak 1.6 milyon nüfusa sahip bir ülkedir. Gerek 1918’de gerekse ikinci kez 1991’de bağımsızlığına kavuştuğunda, bir devlet olarak onu ilk tanıyan ve yardım eden Osmanlı hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olmuştur.

Bu konuda yorumunu size bırakmak üzere, Amerikalı tarih profesörü Justin Mc. Carthy’nin “Sürgün ve Ölüm - Osmanlı Müslümanlarının Etnik Temizliği – 1821 / 1922” kitabında geçen bir cümleyi de sizlerle paylaşmak istiyoruz; “Eğer 15. yüzyıl Türkleri o kadar hoşgörülü olmasaydı, 19. yüzyıl Türkleri bu kadar acı çekmezdi.” 

AKUT ailesi olarak, herşeyden daha çok değer verdiğimiz devletimize, milletimize ve kültürümüze yapılan bu ağır hakaretlere karşı buçağrıyı yapmayı, Türkiye’nin en etkin ve güçlü sivil toplum örgütlerinden biri olma bilinci ve sorumluluğu ile, üzerimize düşen bir görev olarak değerlendiriyoruz.

Çağrımızın hepimize dostluk ve barış getirmesi dileğiyle,

Saygılarımızla,

AKUT

http://www.akut.org.tr/basin-bulteni/3/akut-ermeni-soykirim-yalanlarina-karsi-turk-ulusuna-cagri

İZMİR’İ ERMENİLER YAKMIŞTIR. Halûk Tarcan (CNRS-Paris)

İZMİR’İ ERMENİLER YAKMIŞTIR

Yangından sonra İzmir sokaklarından iki görünüş (Prf. E. Feigl, In Mythe dela Terreur -  Druchaus Nontal Salzburg 1991)
İzmi’i Ermenilerin yaktığını saklamak için hemen; Şehri, geri alan Türk Ordusunun yaktığı yalan ve iftirası atılmış, dünya bu yalanı mutlulukla karşılayıp yutmuştur.

Büyük Yalan. İğrenç İftira: "Yeryüzünde hangi kumandan düşmandan geri aldığı kendi şehrini yakmıştır?"

İşte Ermenistan, ermeniler ve
Erivan Metrosu!...
Bunun mantıkla ilgisi var mıdır? Bu, kiracısından evini geri alan ev sahibinin evini yakmasına benzer!….
Örneğin: Fransız generali LECLER(lökler) Paris’i, Almanlardan geri aldığında şehri yakmış mıdır ?. Hürriyet’te sayın gazeteci Yaşar Aksoy’un verdiği bilimsel ve tarihsel cevapları  takdirle karşılıyoruz, nefes alıyoruz..
İzmir’i yakanların Ermeniler olduğunu gösteren belgeler 1989 yılına kadar Amerikan senatosunda gizli tutulmuştur. İşte belgeler ve şahitler:
1.İzmir İtfaiyesini  organize etmek üzere gelmiş olan Grescovtch’in 12/13 Eylül’de çıkan ve 3 gün süren yangının görgü ve yangın söndürmekle görevli  şahidi anlatıyor :
Yangından önce örgütlü bir grup Ermeni genci, şehir Türklerin eline geçerse yakmaya and içmişlerdi… Bu plân acımasızca uygulandı.
Yangının ilk gün ve ikinci gecesinde 25 kadar yangının eş zamanda çeşitli yerlerden parladığını gördük.
Ermeni okul ve kiliselerine girdiğimde benzin tenekeleri ve hazırlanmış kundaklar bulduk,
Kadın kılığına girmiş ve yangın çıkartmakta olan çok sayıda Ermeni yakalandı ve bir çoğu hemen kurşuna dizildi.
Ermeni hastahanesinin Türkler tarafından yakıldığı büyük yalandır. Ben, askerlerin yaralıları disiplinli bir şekilde Ermeni hastahanesine yerleştirildiklerini gördüm.
2.   8 Eylül 1922’de bir Amerikan destroyeri ile İzmir, yakın doğu yardım komitesi  üyesi olarak gelen Mark.O. Prentiss, Amiral Bristol’a 11 Ocak 1923’te gönderdiği mektupta İzmir’i Yunalıların yaktığını açıklar.
 3-Görgü şahidi, “near east relief of America” gazetesinin iki muhabiri A.Tallen ve  Miss Fl.Billing: Yunanlıların 1919 -1922 işgâllerinde ve kaçarken çeşitli şehirlerde yaptıkları toplu öldürme, ırza geçme, yangın, yağmalamalarla ilgili olarak İstanbul’a gönderdikleri raporlar
8-16 tarihleri arasında İzmir’de olayları bizzat yaşamış olan Amiral Bristol’un Kurmay Başkanı Yüzbaşı A.J Hepburn, 25 Eylül 1922’de 47 sahife halinde hazırladığı raporu bizzat Amiral Bristol’e kendisi vermiştir.
O zamanın Amerikan konsolos yardımcısı Maynard Barnes tarafından İzmir’i Ermenilerin yaktığını bildirir raporu.
Bu belgeleri Amerikalı araştırmacı Heath W. Lovry ortaya çıkarmıştır.(U.S.N.A.)
Büyük Britanya’nın, o zamanki  deyimle Türklerin bir numaralı “hunhar” düşmanı Lloyd CORC hemen bir sirkülerle aşağıdaki yasakları koymuştur:
Ermenilerin hazırlıklı ve plânlı bir şekilde İzmir’i yaktıklarını,
Amerikalı gazetecilerin, Yunanlılar kaçarken işledikleri cinayetleri,
İzmir’de şehirde, Yunan/ Ermeni işbirliği sonucu yaptıkları katliam, ırza geçme, yıkım ve yağmalarını içeren,
Amiral Bristol’ün raporunun yayımlanması yasaktır.(Foreign Office 371 /3404 /16247 - // Clair Price,The Rebird Of Turkey  N.York1923.s. 189 - Kamûran Gürün  Le Dossier Arménien TTK, 1983 Ankara )
Bu rapor, yalnız başına İzmir’in Ermeniler tarından yakılıp işlenen cinayetleri kat’i ve bilimsel bir şekilde açıklayan, tarihsel değerde bir belgedir ve suçluları Britanya hükûmetinin başbakanının imzasıyla açığa çıkarmaktadır..
İngiliz araştırma heyeti:
6 mart 1919’da İngilizler ve müttefikleri İstanbul’un işgâlinde Uluslarası bir mahkemede Osmanlı hükûmetini mahkûk etmek Soykırımını ispatlayacak belgeleri toplamak, bunun için,
Patrik Zaven efendi başkanlığında  2yıl süren araştırma yapmışlar;
Ayni zamanda Soykırım zanlısı  118 Kişiyi maltaya sürmüşlerdir:
Sonuç: Osmanlı Arşivinde Osmanlı Hükûmetini  Soykırımla suçlayacak hiçbir belge bulamamışlardır.        
Bu kere İngilizler Washinton’a başvurmuşlar: ingiliz büyükelçisi Londra’dan 1 haziran 1921 tarih ve F.O 371 / 65039/747// E.6311)sayılı belge ile ABD Senato arşivinde Osmanlı Hükûmetini suçlayacak hiçbir belge yoktur.Ermenlerin belgeleri, ”duyduğuma göre”diye  başlayan dedikodu çerçevesinde kalan söylentilerden ibarettir.
Bu durumda  İngilizler Malta Sürgünlerinin suçlayacak belgeler aramışlar Foreign Office. 371 7 6503 / 9647/ E. 6311 / 132/ 44) sayılı belge ile Malta sürgünlerini mahkûm edecek hiçbir belge bulunmadığını öğrenmişlerdir.
Fransa devlet arşivinde de hiçbir belge bulunamamıştır ; Zaten Fransız Devlet arşivinda her hangi bir belge bulunsaydı Franszılar hemen Osmanlı Hükûmetini  mahkûm ederlerdi( bu Fransa palamentosu bu Tarihi gerçeğe rağmen Sykırımını kabu etmiştir… Ermeni oylarını kazanmak için(!?)..
İngiliz Tahkik hey’eti  29 Temmuz 1921’de Osmnalı hükûmetini soykırımı kararı almadıklarını Hukuken ortaya koymuşlardır( f.o. 371 7 6504 7 9697/ E. 8745- K. Gürün)
24  ekim 1921’de Malta sürgünleri salıvrilmiştir.
Osmanlı Hükûmeti 18 şubat 1919’da Soykırımı işlememiş olan Osmanlı Hükû meti
Danimarka , Hollanda,ispanya ve isveç’ten Uluslar arası araştırma hhey’eti istemiştir. İngiltere Diplomatik yolla buan engel olmuştur(F.O. 371 / 4173 i XM, 08936/4791 K. Gürün)
1919 Sonbaharında Genral J. Hatbord başkanlığında ABD araştırma heyeti Doğu Anadolu’da Yaptıktan son kere 43 köyün ahalisiyel fakılmış olduğunu gördükten sonar gerekli raporu verir. Ermenleri Öldürüdükleri Türk sayısı Türklerin öldürdüklerinde kat kat  üstündür
Ermeniler Doğu Anadolu’da zaınlıky tadırlar devlet kuramazlar( J.G Harbord, international Conciliation june 1919 Washington- K. Gürün)  
3-  26.9.1919’da Welligton House’dan , A.J.Tonybee aşağıdaki memorandum2u gönderir :
Ermenilerin ihanetini gösterir hiçbir haberin verilmemesi Araplar hakkında ayni dikkatin gösterilmesi; Aksi davranışlar köklü “anti-Türk” davamız aihanetolacaktır. ( F.O.371 / 3404 / 16247 – K. Gürün)
Bilimsel değerde olan pek çok sayıdaki belgelerden vatandaşlarımızı ilk hamlede akıllarında tutabilcekleri bu yukarıdaki belgeleri verdik.
Vatandaşlarımızın dikkat edecekleri çok önemli bir nokta daima gözden kaçmaktadır:
Ermeni  Soykırımı yapmadık demek Osmanlı Hükûmetleri asla Ermenileri nazilerin yaptığı gibi bir soykırımına tâbi kılmamışlardır.
Halkımız hemen “biz de Ermenleri öldürdük deyip maalesef kemiklerimize işlemiş olan Osmanlı imparatorluüğun son döenminden kalm Avarupa şağılık duygusuyla herket etmektedirler.
Evet biz de Ermenleri öldürüdük. Fakat, Ermenileri öldürenler aileleri Ermeni komitacılar tarafıdan yakılan, yıkılan mahalle köy kasabadaki sivil vatandaşlar, askere alınma yaşını geçmiş olanlardır.
Eğer Ermeniler kıyım yıkım yapmamış olsalardı Sivil vatandaşların Ermenileri öldrümek aklılarından bile geçmezdi, Sivil vatandaşın yaptığı Ölmemk için öldürmek ve intikam almak için öldürmektir buna vendetta, intikam denir,
Ermeni komitacıların yaptıkları daha önceden hazırlanmış bir plan dahilinde , Tosmnalı çoğunluğunu azınlık hâline getirmek için hukukî deyimle TAAMÜDEN yaptıkları öldürmelerdir.
Türk Soykırımı konusunda yazılacak ortaya konacak bilimsel ve hukıkî değerde çok sayıda makale ve kitap vardır.
Biz, hiç olmazsa ilk sırada akılda tutulacak gerçekleri zöet halinde verdik Bunların belleklere işlenmiş olması gerekir.
Başvurulacak eserler:
K3amuran Gürün, Ermeni dosyası TTK 1983 Ankara – Prof.erich Feigl, bri terrör Efsanesi , un Mythe de la terreur Druchaus nontal Salzburg  1991 – Bilâl Şimşir , Aperçu Historique sur la questionne Armenienne ttk 186- Abdullah Yaman , Ermeni meseledi Otağ y. 1916-1973 – Orly saldırıdı Ank.Siyasl Bilg. Üniversitesi 1985 – Prof. Türkkaya ataöv Orly davasında sunduğu belgeler 1985 Ankara-Talât paşanın telgrafları Şinasi Orel, Süreyya Yuca TTK 1985 – Kara şemsi Tük ve Ermeniler tarih önündeCenevre İmpi Nat, 1919 –  Rus generali mayevski Ermenileri yaptıkları katliamlar   St. Petersburg Askeri Akademi 1916 – Dr.Azmi Süslü, uslara göre Ermneilerin Türkler yaptıkları mezalim, a.Ü. İnlıl3ap Ens. – Halil Kemal Türközü    osmanlı ve Rus kaynaklarına Ermeni Mezalimi TKAE: 1992 ank.
Ve Şükrü Server Aya- tamamen batı kaynaklarına dayanan  kitapları (şükrü sever aya.. sükruayaOperonline.com)
Mehmet Perinçek’in Rus kaynaklarında çıkardığı belgeler  çok sayıda kitap -  Kaynak yayınları…
Halûk tarcan (CNRS-Paris)
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...