CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

SEVGİLİ DÜŞMANIM: CHARLES RYAN

Atatürk'e ilişkin anılar, yabancı gözüyle

SEVGİLİ DÜŞMANIM: CHARLES RYAN


Eski bir ordu mensubu olan Baha Vefa Karatay, Türkiye’nin ilk Avustralya Büyükelçisi olarak atanır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun üzerinden yarım yüzyıl kadar bir zaman geçmiştir…

Sidney’deki ilk gününde yaşadığı bir olay Atatürk hakkında duyduğum en güzel ama az bilinen hikayelerden biridir. 
Bunu paylaşarak başlamak istiyorum izninizle…

Büyükelçimizin henüz birinci günüdür Sidney’de. 
Ankara’ya postalamak istediği kartlar için pul alması gerekir.

Bir dükkana girer… 
Dükkanın sahibi zarfın üzerinde ANKARA ismini görünce mırıldanır bir tonla “ hmmm Ankara… Ankara …” diye tekrar eder ve Elçimize sorar “Neredeydi bu şehir?”. Aldığı cevaptan sonra : “anladım, Yani Gelibolu’nun bulunduğu memleket.” Ve devam eder: “Dayım Gelibolu’ya katılmış bir Anzak’tı. Yaralı olarak dönmüştü. Türk Askeri'nin kahramanlığını ve dürüstlüğünü överdi.”. 
Bir süre dayısının anılarını anlattıktan sonra sorar:

“O savaş’ta sizin “Kemal” adında genç bir komutanınız varmış, 
Dayım ondan büyük hayranlıkla bahsederdi, sonra ne oldu ona?”. 
Dükkan sahibi aldığı cevap karşısında şunları söyler:

“Hiç şaşırmadım! 
Dayım onun büyük işler yapabilecek biri olduğunu söylerdi…”
Evet hikaye böyle işte…

İlerleyen günlerde Büyükelçimiz Avustralya Genel Valisi Lord Casey (İngiltere Kraliçesi’nin Avustralya valisi) ve eşi Leydi Casey ‘nin de olduğu bir akşam yemeğine katılır. 

Lord Casey Büyükelçimizi salonda sakin bir yere alır ve bu yazıya konu olan Charles Ryan’ın Çanakkale Savaşlarındaki gerçek hişkayesini anlatır. Büyükelçimiz hikayeyi ilk kez duymaktadır. ..

O dönem Lord Casey 1. Avustralya Tümen Komutanı’nın emir subaylığını yapmaktadır. Savaş başlamadan bir gün önce, akşam gemide subaylara yemekli davet verilir. Davetliler arasında tümen baştabibi Doktor Charles Ryan’ın göğsünde büyük bir Osmanlı Madalyası görenler hayretler içinde kalırlar. Bir gün sonra savaşacakları, düşmanları olan bir devletin madalyasını göğsünde taşımakta neyin nesidir ?!! Doktor Charles Ryan gayet sakin ve kararlı bir tutum içinde tepkileri şöyle yanıtlar: 

“Ben bu madalyayı, o ünlü Plevne savunmasında, 
Osman Paşa’nın emrinde ve kahraman Türk askeriyle omuz omuza savaşarak kazandım. 

Aradan geçen kırk yıla yakın bir zamanda bugün onlara karşı savaşmaya gidiyorsam, bu Plevne’de silah arkadaşlığı yapmaktan daima onur duyduğum Türklere karşı bir düşmanlık nedeni ile değil, sadece asker olarak aldığım emrin gereğini yerine getirmek içindir !” 

Lord Casey’nin anlatımı bitince eşi Leydi Casey gözleri dolu dolu bir şekilde büyükelçimize döner ve şöyle der:
“Sayın Büyükelçi, biliyor musunuz o Doktor Charles Ryan benim babamdır !”

Konuşulacak çok şey vardır, sohbet saatlerce sürer…
Charles Ryan'ın Çanakkale cephesinde yaşadığı bir başka olay ise şöyle...

Çanakkale savaşlarının en kanlı günlerinin yaşandığı bir dönemde karşılıklı olarak cesetlerin toplanması için kısa süreliğine ateş kes ilan edilir. 

Aşırı sıcak havada cesetler çok daha hızlı çürümektedir 
ve koku dayanılmaz hale gelmiştir... 

Anzaklar adına savaş alanına giden subaylardan biri de Doktor Ryan’dır. Görevini yapmaktayken kendisi gibi görevli olan Türk subayları onun göğsündeki Osmanlı nişanını görür ve şaşkınlıkla yanına gidip hikayesini sorarlar. 

Türk siperlerine davet edilen Charles Ryan bir süre subaylarımızla sohbet edip Plevne anılarını anlatır. Kendisine ikramlarda bulunulur. Duygulu anlar yaşanır ve sıcak bir vedalaşmanın ardından herkes görevinin başına, kendi savaş cephesine döner. Savaş sürmektedir ...

Charles Ryan bütün tepkilere rağmen savaş sonuna kadar madalyasını göğsünden çıkarmayacaktır…

Şimdi biraz da Charles Ryan’ın bu madalyayı aldığı süreçten, onun kısa bazı anılarından ve Türkler hakkındaki düşüncelerinden bahsetmek istiyorum.

1870’li yıllarda İngiltere’de tıp eğitimini tamamlayan genç Charles Ryan, 
İş bulmak için gittiği İtalya’da Osmanlı Ordusu’nun yabancı uyruklu doktor aradığını öğrenmiştir. Kısa zamanda işlemlerini tamamlar ve Tuna Nehri yoluyla İstanbul’a ulaşır.

Savaşta adeta bir Türk subayı gibi hareket etmiş ve bu Osman Paşa’nın da dikkatini çekmiştir. 

Ateş hatlarında bile korkusuzca aktif olarak bulunur. 
Zaferle sonuçlanan savaşın sonunda madalyayı hak etmiştir. 
Hayatının geri kalanında Türk dostu olarak kalır ve anlattığı anılar nedeniyle dostları ona “Plevne Ryan” diye hitap eder. 

Doktor Ryan’ın kaybolmasına, unutulup gitmesine gönlü razı olmadığı ve bu nedenle kaleme aldığı anı kitabından bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Türk askerlerinin sabır ve tahammülüne, yiğitliğine, vatanseverliğine yakından tanık ve hayran olmadıkça, benim çektiklerime hiç kimse dayanamazdı…”

“Türkiye üzerine çöreklenmiş olan kara bulutlar arasında hala parlamakta olan yıldızları seçmekteyim. 

Çünkü silah arkadaşlığı yaptığım bu insanların sahip bulundukları yüksek şeref ve namus duygularıyla, eşsiz yiğitlik ve sadakatleriyle, üstün vatanseverlikleriyle gönlümde gururla muhafaza ettiğim üstün hasletlerine güvenim sonsuzdur.”

“Hiçbir uyuşturucu kullanmadan ameliyatını yapmak zorunda kaldığım bir Türk askeri, ben kesik bacağının derilerini sökerken, o bir taraftan yaralıların isimlerini, birliklerini yazmak üzere gelen yüzbaşının sorularına matanetle cevap vermekteydi. Bir süre sonra bu askerin Rus süngülerinin üzerine nasıl yiğitçe atıldığına da şahitlik etmiştim.”

“Bütün doktorluk hayatım boyunca en büyük acılara tahammül bakımından Türk askeri ile kıyaslanabilecek insanlara rastlamadığım gibi, korkunç ağır yaralardan onlar kadar olağanüstü hızla iyileşip, kurtulanları da görmedim.”

Chales Ryan daha sonra Erzurum’da görevlendirilir. 
O dönemde ortaya atılmaya başlanan sözde soykırım haberlerine verdiği sert tepki de kitabında anlatılmaktadır. 

Doktor Charles Ryan 1926 yılında kalp krizi sonucu hayatını kaybeder. Osmaniye ve Mecidiye nişanları sahibi olan Ryan’ın hikayesi ne yazık ki günümüzde, Stephan Spielberg ‘in “Er Ryan’ı kurtarmak” filmindeki Ryan kadar bile bilinmiyor.

O’nun anılarının yer aldığı kitabın çok kısa özeti Büyükelçimizin “Mehmetçik ve Anzaklar” kitabında anlatılıyor. Basım tarihi 1987. Bu kitap dışında Dr. Ryan’ın hikayesinin anlatıldığı hiçbir kitap duymadım. Babamın kütüphanesinde bulunan bu değerli eseri okuduğumda en çok etkilendiğim hikayelerden biriydi Dr Ryan’ın hikayesi.

Neyse ki 2005 yılında İş Bankası bu çok önemli eseri dilimize bütün olarak çevirdi ve “Plevne’de bir Avustralyalı” adıyla yayınladı. Gururla, acıyla, gözyaşlarıyla ve ibretle okuyacağınız bir kitap diye düşünüyorum.

Bu ilginç insanın hikayesinin yaygınlaşması, daha çok bilinmesi için bir şeyler yapmak istedim ve bu yazıyı kaleme aldım.

Son centilmenler savaşı olarak da bilinen Çanakkale Savaşları’ndan Anzaklar ve Türkler adına mutlaka bilinmesi gereken bir hikaye onunki… 

Savaşta insanlık namına onurlu bir duruş sergileyen Charles Ryan’ın belki küçük bir heykeli de dikilir birgün onca hizmet ettiği bu aziz topraklarda.

Işıklar içinde uyusun…
Sevgili düşmanım CHARLES SNODGRASS RYAN Saygılarımla

Ayla Çağlayan
(Bu vesile ile adları anılan velinimetimiz, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, Bütün Çanakkale Savaşı şehitlerimizi, Osman Paşa’yı, Büyükelçimiz Baha Vefa Karatay’ı da saygı ile anıyor Tanrı’dan rahmet diliyorum. )
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...