ABD’nin güdümünde dış politika
Geçenlerde ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, deneyimli diplomat Phil Gordon’un, başkent Washington’da Stratejik Araştırmalar Merkezi’ndeki bir toplantıda sarf ettiği sözleri boyalı basın görmedi. Belki de yalakalıktan görmek istemedi, Türkiye için yürek yakıcı bu sözleri. Gordon, Türk-ABD ilişkilerine yatırım yaptıklarını ve Libya Afganistan ve Arap Baharı gibi konularda yatırımlarının meyvelerini topladıklarını söyledi.
Gordon’un sözleri belki tam tercüme olarak bu değildi ama özeti bu. Aslında Gordon, Avrupa ve Amerika ilişkileri konusunda konuştu. Beni bundan sonraki açıklamaları, daha çok rencide etti. Belki bir Afrika kabilesi için bu tür bir açıklama gurur kaynağı olabilir ama Türkiye gibi asker ve yedi düveli karşısına alarak tümünü yenilgiye uğratmış bir ulus için utanç kaynağı.
Avrasya işlerinden sorumlu bakan yardımcısı konuşmasında Türkiye’nin Suriye konusunda nasıl görev üstlendiğini falan söylüyor. Yani patronlara yaranmak için ekstra çaba gösteriyor arkadaşlar. Ne diyor “İran’a uygulanan ambargoya ve Afganistan’daki ortak çabalarımıza da katkıda bulunuyor Türkler” dedi. Phil Gordon, AKP yetkililerinin kendileri ile ne kadar yakın bir mesaide olduklarını sergilemek için de, Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton’un muhatapları ile sürekli temas halinde olduğunu söyledi.
İşte AKP’nin dış politikalarının açıklaması. Erdoğan ve hükümetinin kayıtsız şartsız Washington’a biat ettiğinin kanıtı. Biz biliyorduk da onu, yalnızca Irak savaşı sırasında bir milyon din kardeşleri Müslüman’ı katleden kişilerle tango yapan ve kendilerini dini bütün Müslüman gören, bizim yüzde 50’ye söylemek gerek.
Bizler Türkiye’nin bağımsızlığını kaybettiğini uzun süredir biliyorduk. Biz biliyorduk da ne hikmetse ülke geleceğini bir torba pirinç ile kömüre satan seçmen neden anlayamadı akıl almıyor. Türkiye’nin ne denli bağımlı olduğunu anlamak için bir bakın yayın organlarına. Mesela ihalelerden pay almak için sahibi tarafından AKP’ye artık yüzde yüz biat etmiş olan NTV haber kurumundan her gün BBC Türkçe Servisi, Türk halkına sesleniyor. Öte yandan Amerika’nın sesi VOA de TGRT denen ve AKP’nin baş destekçisi yayın kurumundan yayında.
Bakın bakalım hangi gelişmiş ülke kendi yayın kurumlarından başka bir ülkenin devlet kontrolündeki yayın kurumlarına yayın saati veriyor. Biri ABD Dışişlerinin öteki İngiliz M16’ın propaganda aracı. Ama yayınlarında sürekli bağımsız radyo olduklarını vurgularlar. Ancak ne yayınlayacakları, nasıl yayınlayacakları ise tepeden talimatla gelir.
Zaten mesela BBC’de çalışmış olanlardan bazılarının Türk siyasetinde ve yaymak istedikleri ideallerin de neler olduğunu görmek açık. Bu çalışanlardan tabut içinde kaçırılanları mı istersiniz, şimdilerde yandaş gazetelerde yönetici olanları mı? Buyurun siz takdir edin.
Bir Amerikalı gazeteci arkadaşım bana Türkiye’deki iktidarı ve yaşanan uygulamaları ilginç şekilde yorumlamıştı. Uluslararası konularda deneyimli arkadaşım, AKP’nin iktidar uygulamalarını Çin’de Mao’nun uyguladığı kültür devrimine benzetti. Hani orta sınıfın kültür üstünlüğünü ortadan kaldırıp, herkesi sıfırlayıp baştan başlatmak için piyano çalanların bile parmaklarını kestirtmişti Mao.
Bizde de AKP iktidarı, Mustafa Kemal devrimleri ile ülkeyi getirdiği uygar anlayıştan uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor ve tüm devrimlerin dibine dinamit atıyor.
Öte yandan hâlâ ülkeyi yöneten kişinin sağlık durumu konusunda net ve kesin bir açıklama yok. Bu da seçmenleri ne kadar adam yerine koyduklarının bir başka kanıtı. Çay içerek, komşu ziyareti yaparak, afyonlayıp duruyorlar.
Gordon’un sözleri belki tam tercüme olarak bu değildi ama özeti bu. Aslında Gordon, Avrupa ve Amerika ilişkileri konusunda konuştu. Beni bundan sonraki açıklamaları, daha çok rencide etti. Belki bir Afrika kabilesi için bu tür bir açıklama gurur kaynağı olabilir ama Türkiye gibi asker ve yedi düveli karşısına alarak tümünü yenilgiye uğratmış bir ulus için utanç kaynağı.
Avrasya işlerinden sorumlu bakan yardımcısı konuşmasında Türkiye’nin Suriye konusunda nasıl görev üstlendiğini falan söylüyor. Yani patronlara yaranmak için ekstra çaba gösteriyor arkadaşlar. Ne diyor “İran’a uygulanan ambargoya ve Afganistan’daki ortak çabalarımıza da katkıda bulunuyor Türkler” dedi. Phil Gordon, AKP yetkililerinin kendileri ile ne kadar yakın bir mesaide olduklarını sergilemek için de, Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton’un muhatapları ile sürekli temas halinde olduğunu söyledi.
İşte AKP’nin dış politikalarının açıklaması. Erdoğan ve hükümetinin kayıtsız şartsız Washington’a biat ettiğinin kanıtı. Biz biliyorduk da onu, yalnızca Irak savaşı sırasında bir milyon din kardeşleri Müslüman’ı katleden kişilerle tango yapan ve kendilerini dini bütün Müslüman gören, bizim yüzde 50’ye söylemek gerek.
Bizler Türkiye’nin bağımsızlığını kaybettiğini uzun süredir biliyorduk. Biz biliyorduk da ne hikmetse ülke geleceğini bir torba pirinç ile kömüre satan seçmen neden anlayamadı akıl almıyor. Türkiye’nin ne denli bağımlı olduğunu anlamak için bir bakın yayın organlarına. Mesela ihalelerden pay almak için sahibi tarafından AKP’ye artık yüzde yüz biat etmiş olan NTV haber kurumundan her gün BBC Türkçe Servisi, Türk halkına sesleniyor. Öte yandan Amerika’nın sesi VOA de TGRT denen ve AKP’nin baş destekçisi yayın kurumundan yayında.
Bakın bakalım hangi gelişmiş ülke kendi yayın kurumlarından başka bir ülkenin devlet kontrolündeki yayın kurumlarına yayın saati veriyor. Biri ABD Dışişlerinin öteki İngiliz M16’ın propaganda aracı. Ama yayınlarında sürekli bağımsız radyo olduklarını vurgularlar. Ancak ne yayınlayacakları, nasıl yayınlayacakları ise tepeden talimatla gelir.
Zaten mesela BBC’de çalışmış olanlardan bazılarının Türk siyasetinde ve yaymak istedikleri ideallerin de neler olduğunu görmek açık. Bu çalışanlardan tabut içinde kaçırılanları mı istersiniz, şimdilerde yandaş gazetelerde yönetici olanları mı? Buyurun siz takdir edin.
Bir Amerikalı gazeteci arkadaşım bana Türkiye’deki iktidarı ve yaşanan uygulamaları ilginç şekilde yorumlamıştı. Uluslararası konularda deneyimli arkadaşım, AKP’nin iktidar uygulamalarını Çin’de Mao’nun uyguladığı kültür devrimine benzetti. Hani orta sınıfın kültür üstünlüğünü ortadan kaldırıp, herkesi sıfırlayıp baştan başlatmak için piyano çalanların bile parmaklarını kestirtmişti Mao.
Bizde de AKP iktidarı, Mustafa Kemal devrimleri ile ülkeyi getirdiği uygar anlayıştan uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor ve tüm devrimlerin dibine dinamit atıyor.
Öte yandan hâlâ ülkeyi yöneten kişinin sağlık durumu konusunda net ve kesin bir açıklama yok. Bu da seçmenleri ne kadar adam yerine koyduklarının bir başka kanıtı. Çay içerek, komşu ziyareti yaparak, afyonlayıp duruyorlar.