CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

RUSYA’NIN KKTC’Sİ GÜNEY OSETYA’DA SAVAŞ VE SONUÇLARI _Rus-Amerikan ilişkilerinin tekrardan Soğuk Savaş yıllarına döndüğünün bir işareti

Cuma, Eylul 5, 2008 10:21

Teori dergisinin Eylül 2008 tarihli sayısında çıkan 'Rusya'nın KKTC'si Güney Osetya'da Savaş ve Sonuçları' başlıklı yazımı dikkatinize sunuyorum.

Saygılarımla,
MP


RUSYA’NIN KKTC’Sİ GÜNEY OSETYA’DA SAVAŞ VE SONUÇLARI

SORUNUN GEÇMİŞİ

Geçtiğimiz hafta dünya gündemine oturan Güney Osetya sorunu, SSCB’nin dağıldığı yıllara dayanıyor. SSCB döneminde Kuzey Osetya, Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde, Güney Osetya ise Gürcistan SSC içinde özerk bölgeydi. Dağılmanın ardından SSCB içinde bir arada yaşayan Osetler, ikiye bölünmüş oldu. Kuzey Osetler, Rusya; Güneyliler ise Gürcistan vatandaşı oldular. 1992 yılında yapılan referandum sonucunda Güney Osetya tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti, Gürcistan ise bunun üzerine Osetya’ya müdahalede bulundu. Güney Osetya’nın başkenti Tshinval’de sokak savaşları meydana gelirken Güney Oset kuvvetlerinin direnişi sonucunda Gürcü orduları geri çekilmek zorunda kaldı. Osetlerin, başarı kazanmasında aynı dönemde Abhazya cephesinin de açılmasından dolayı Gürcülerin ikiye bölünmüş olması da rol oynadı. Ardından da Rusya’nın desteğiyle hiçbir ülkenin resmen tanımadığı Güney Osetya devleti bugüne kadar fiilen varlığını sürdürdü.

GÜNEY OSETYA HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Savaştan yaklaşık 1 ay önce Güney Osetya Devlet Başkanı Eduard Kokoyta’nın davetlisi olarak Güney Osetya’daydım. Rusya’nın desteğiyle ayakta duran Güney Osetya, herhangi bir yeraltı ve yerüstü kaynağına sahip değil. Sanayi yok. Tarım, iç tüketime yönelik. 70 bin gibi bir nüfusla da ciddi bir insan gücü de taşımıyor. Güney Oset ordusunda 12 bin er ve subay bulunuyor. Kadın ve çocukları çıkardığınızda iki erkekten biri orduda görev yapıyor. Ordu, Rus silahlarıyla donatılmış durumda. Ülkede Rus rublesi kullanılıyor.

Başkent Tshinval, ülkenin tek şehri ve güneyde tam Gürcistan sınırından bulunuyor. Başkente inen tepelerden şehrin tamamını ve Gürcü üslerini görmek mümkün. Şehirde havaalanı dahi yok. Tshinval’in başkanlık sarayının ve ana meydanının bulunduğu cadde, Stalin Caddesi. Ülkede Stalin’e büyük sevgi duyuluyor, hatta bir heykeli de var. Osetler, Stalin’in Gürcü değil, Oset kökenli olduğunu iddia ediyorlar.

Güney Osetya’nın diğer bölgeleri ise köy ve kasabalardan oluşuyor. Yapılardan ve yollardan da ülkenin fakir durumu hemen göze çarpıyor. Özellikle Kuzey Osetya’yla karşılaştırıldığında aradaki fark net olarak görülüyor. Ekonomi esas olarak Rus yardımlarına dayanıyor. Rusların son dönemde önemli bir yatırım olarak çektiği gaz boru hatları Rusya’nın Güney Osetya’yı Gürcistan’a bırakmayacağının önemli bir işareti olarak gösteriliyordu.

Oset dili, Hint-Avrupa dil grubundan ve Farsçayla benzerlikler taşıyor. Nüfusun önemli bir kesimi Rus pasaportu taşıyor. Yollarda Rusya’daki başkanlık seçimlerinin propaganda afişlerine sık sık rastlanıyor. Güney Osetya, bayrağının olduğu hemen hemen her yerde Rus bayrağı da asılı. Ayrıca düzenlenen çeşitli etkinliklerde resmi olarak tanınma konusunda aynı kaderi paylaştıkları Abhazya, Transdinyester bayrakları da taşınıyor. Güney Osetya’da Gürcü köyleri de bulunuyor. Son başkanlık seçimlerindeki adaylardan biri de Gürcüydü.

Tshinval Üniversitesi’nde yoğun olarak Türkçe de öğretiliyor. Ayrıca Türkiye’de Oset kökenli geniş bir nüfusun yaşadığını da belirtelim.

GÜNEY OSETYA’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Nüfusu, sanayisi ve kaynakları açısından bir zenginliğe sahip olmayan geçtiğimiz savaşın merkesi Güney Osetya’nın üstünden geçen enerji yolları ülkenin stratejik konumunu oldukça önemli kılıyor. Ayrıca Gürcistan’ın ABD’nin bölgedeki taşeron rolünü üstlemesi ve NATO’ya girme süreci, Rusya’nın güney sınırındaki Güney Osetya’nın dünya siyasetindeki yerini daha da artırıyor. Sahip olduğu yüksek tepeler ve dağlar, Rusya’nın savunma politikaları açısından ciddi anlam taşıyor.

DEVLET BAŞKANI EDUARD KOKOYTA

Güney Osetya’da bulunduğum sürede birkaç kez görüştüğüm Devlet Başkanı Eduard Kokoyta, bağımsızlığın ilanının hemen ardından çıkan Gürcü-Oset savaşında milis kuvvetlerin komutanlığını yapıyor. Asıl mesleği pedagog. Kokoyta, bölgedeki ABD planlarını çok net görüyor ve bunun karşısında Avrasyacılığı benimsiyor. ABD emperyalizmine ve küreselleşmeye karşı net tavır alan Kokoyta, amaçlarını şu sloganla özetliyor: “Rusya Federasyonu içinde Birleşik Osetya”.

KKTC VE GÜNEY OSETYA

Bir ay önce Güney Osetya sorununu yakından inceleme fırsatı bulduğum zaman Kıbrıs sorunuyla önemli benzerlikleri olduğunu gördüm. Bu benzerlikleri şu şeklide özetlemek mümkün:

- 1990’ların başında Gürcüler, Osetlere yönelik baskı ve kırım politikası izlerken, 1970’lerde ise Rumların Kıbrıs Türklerine yönelik benzer eylemleri oluyor.

- Osetler ve Kıbrıs Türkleri (Türk Mukavemet Teşkilatı), ciddi yerel direnişler örgütlüyor.

- Bu direnişlerin ardından kurtarıcı olarak görülen Türk ve Rus müdahalesi gerçekleşiyor ve iki ülke orduları uluslararası anlaşmalardan kaynaklı olarak barış gücü sıfatıyla bölgede bulunuyor.

- Ancak her iki ordu da Batı ve Gürcüler/Rumlar tarafından işgalci kabul ediliyor.

- KKTC ve Güney Osetya hiçbir ülke tarafından resmen tanınmıyor. (KKTC, Türkiye hariç)

- Güney Osetya ve KKTC, bir zenginliğe sahip değilken, biri Kafkasya’nın diğeri Akdeniz ve Ortadoğu’nun kontrolü açısından önemli stratejik konuma sahip.

- Her iki ülke de Atlantik tarafından şer ekseninde görülüyor. ABD’nin dünya hakimiyeti açısından Atlantizm tarafından yutulması gerekiyor.

- Rauf Denktaş da Eduard Kokoyta da Avrasyacı bakış açılarına sahip ve her ikisi de ABD’nin hedefi haline gelmiş durumda.

- Kıbrıs’ı vermek Türkiye’yi vermek olarak görülürken, Ruslar açısından da Güney Osetya’nın Atlantik’e dahil olması Kuzey Kafkasya’nın kaybedilmesi anlamına geliyor.

- Yaşanan çatışmalardan ve savaşlardan sonra Osetlerle Gürcülerin, Kıbrıs Türkleriyle de Rumların birlikte yaşama imkanın da ortadan kalktığı net olarak görülüyor.

- Her iki ülkede de NGO’lar ve Soros vakıfları yoğun çalışmalar yürütüyor. Ancak Güney Osetya’daki faaliyetler, Kıbrıs’a oranla daha geç dönemde başladı.

- Güney Osetler, Rus; Kıbrıs Türklerinin önemli bir kısmı ise Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyor. Kurtarıcı olarak görülen Rus ve Türk bayrakları her iki ülkede resmi bayrak gibi her tarafa asılıyor. Ruble ve Lira’nın kullanılması ayrı bir benzerlik oluyor.

KUZEY IRAK VE GÜNEY OSETYA

Sorun diğer bir yanıyla da Kuzey Irak eksenli ABD projesini de hatırlatıyor. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu’su kukla devlete eklemlenmeye çalışılırken Gürcistan içinde yer alacak bir Güney Osetya da Rusya Federasyonu içindeki Kuzey Osetya’nın koparılmasında rol oynayabilecek.

Bu benzerlikler, Türkiye’nin Kıbrıs ve Kuzey Irak sorunlarını Rusya’ya tam olarak kavratması açısından önemli veriler sunuyor. Tshinval Üniversitesi’nde yaptığım konuşmadaki “Türkiye’nin Osetya’sı, KKTC; Rusya’nın KKTC’si Osetya’dır” vurgumun üst düzey yetkililer tarafından net olarak anlaşıldığına tanık oldum. Ayrıca iki mesele arasındaki bu benzerlikler, son savaşla birlikte Rus siyaset bilimcileri ve stratejistleri tarafından kurulmaya başlandığını da görüyoruz.

SAVAŞ VE TARAFLARI

Ağustos ayının 8’inde patlak veren savaşı değerlendirdiğimiz de ise 3 hafta öncesinde Condoleezza Rice’ın Tiflis’e yaptığı ziyaret dikkat çekiyor. Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırı kararının bu ziyaret sırasında alındığı net bir şekilde anlaşılıyor. Zaten bütün dünya bu savaşı Gürcülerle Osetler arasında değil, Ruslarla Amerikalılar arasında görüyor. Savaştaki kamplaşma da bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Amerikan güdümündeki Ukrayna, Kosova, Polonya, Baltık cumhuriyetleri gibi ülkeler Gürcülere destek verirken, Latin Amerika’nın da dahil olduğu bağımsız dışpolitika yürüten Avrasya ülkeleri ABD güdümlü Gürcü saldırganlığına net tavır alıyor. Daha önce Abhazlara destek veren Batı güdümlü ayrılıkçı Çeçenlerin Saakaşvili iktidarıyla birlikte Gürcülere destek olması özellikle dikkat çekiyor.

Diğer taraftan savaş sırasında ve sonrasında ABD/NATO-Rusya yetkilileri arasındaki “gerekirse nükleer silah kullanırım”a kadar varan sert açıklamalar savaşın boyutlarını açık olarak gösteriyor.

ABD

Savaştaki güçleri ele aldığımızda sorunun kavranması kolaylaşıyor. ABD’nin stratejik hedefinin Orta Asya’daki enerji kaynaklarını ele geçirmek olduğu herkes tarafından malum. Bunun iki önemli adımı ise BOP çerçevesinde Ortadoğu’nun zaptı ve Kafkasların kontrol altına alınması. Bunun önündeki en önemli engellerden biri ise Çin ve Türkiye’yle birlikte Rusya. Condoleezza Rice, turuncu devrimlerin hemen ardından Rusya’nın arka bahçesine girdiklerini, sıranın evin içine girmek olduğunu açıklamıştı. İşte Güney Osetya’ya düzenlenen operasyon, ABD’nin evin içine girme harekatı oluyor. ABD, diğer taraftan Rusya’yı da planladığı diğer büyük adımlar için yoklamış oluyor.

Ayrıca bu saldırıyı İran’a yönelik bir harekatın hazırlığı olarak da değerlendirebiliriz. Tabi Kafkaslar’da çıkartılan bu gürültüye bütün dünya dikkat kesilmişken, ABD’nin İran karşıtı faaliyetlerine hissettirmeden hız vermesi de mümkün.

Diğer taraftan Gürcistan’ın ve Kırım’la ilgili sıcak bir çatışma çıkmadan Ukranya’nın NATO’ya alınması da Washington’un Saakaşvili yönetimini Rusya üzerine sürmesinden elde etmek istediği sonuçlardan biriydi. 02-04 Nisan 2008 tarihlerinde Bükreş’te toplanan NATO zirvesinde Rusya’yla ABD arasında pat durumu ortaya çıkmıştı. ABD, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde kurmak istediği füze kalkanı projesinde başarı sağlarken, Rusya da Gürcistan ve Ukrayna’nın şimdilik NATO’ya girmesini engellemişti. Amerika, bu saldırıyla tekrar atağa geçmiş olacaktı.

ABD, diğer taraftan bir türlü Karadeniz’e sokamadığı filoları için de gerekçe yaratacak ve Karadeniz’in kontrolü açısından önemli bir mevzi sağlayabilecekti.

GÜRCİSTAN

Gürcistan ise omuzları üzerinde kendi kafasını taşımıyor. NATO’ya girmek için rüştünü ispatlaması istenen Gürcistan, ABD’nin askeri ve diplomatik müdahale ve yardımlarına güvenerek bu işe kalkıştı. Putin’in Çin’de, Medvedev’in de izinde olmasını fırsat bilerek Güney Osetya’nın başkenti Tshinval’i işgal edecek kadar zaman kazanan Saakaşvili, ateşkes ilan edip bir oldu bittiyle pazarlık masasına oturmak amacındaydı. Böylece elinde Tshinval’le pazarlığa başlayacak olan Gürcistan, öncesinden daha avantajlı bir konum elde edecekti.

Saakaşvili’nin tabi tek hesabı Amerikan yardımları değildi, ayrıca Rusya’nın şimdiye kadar milli çıkarlarını savunmakta gösterdiği kararsızlıktan da faydalanmaktı. Rusya, gerek turuncu devrimlerle, gerek ayrılıkçı terör eylemleriyle ve bir çok ABD operasyonuyla saldırıya uğramış olsa da şimdiye kadar sesini yeteri kadar çıkarmamıştı, ciddi somut cevaplar vermekten çekinmişti. Hatta Güney Osetya’yı bile tanıma cesaretini gösterememişti. Gürcüler, bundan medet umarak Rus barış gücünü bile bombalayacak cüreti kendinde buldu. ABD’nin desteği Saakaşvili’nin başını döndürdü.

Diğer taraftan Gürcistan’da işler istendiği gibi yolunda gitmiyordu. Saakaşvili’nin toplumsal desteği gitgide azalıyordu. Muhalefet ise önemli gelişme kaydetmekteydi. Saakaşvili’nin tekrardan popülerliğini artıracak ve ekonomik sıkıntıları unutturacak bir “başarıya” ihtiyacı vardı. Böyle bir savaş, Saakaşvili’nin içine girdiği sıkıntılı durumdan çıkmak için de rol oynayacaktı.

Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı, Rusya, Gürcülerin hiç beklemediği bir şekilde bu saldırıya yanıt verdi.

RUSYA

Rusya, Gorbaçov-Yeltsin döneminde tam teslimiyet politikası izliyordu. SSCB’nin barışçı yollarla parçalanmasına izin verilmişti. Rusya Federasyonu da tekrardan bölünme noktasına gelmişti. Rusya, bir dünya devleti olmaktan çıkmış, ABD’nin karşısında her alanda (ekonomik, siyasal, askeri, kültürel vb.) diz çökmüştü. Ülkenin yönetimi, esas olarak Amerikancıların elindeydi.

Rusya, Putin’in iktidara gelmesiyle silkinerek milli çıkarları konusunda önemli adımlar attı, dizlerinin üstünden ayağa kalktı. Artık Rusya, tekrardan kendine yönelik tehdidi görmeye başlamıştı. Devlet kademelerine Avrasyacılar egemen olmaya başladı. Ancak yine de bu dönem, bir güç toplama ve Batı’yla uzlaşma dönemiydi. Pratikte net tavırlar alınmaktan kaçınılıyor, ülkenin güvenliği açısından bazı adımların atılmasına cesaret edilemiyordu.

Gerçekten de Rusların Tshinval’in işgalinden ancak 12 saat sonra harekete geçmesi bu dönemin bir alışkanlığı olarak göze çarpıyor. Ne kadar Medvedev ve Putin Moskova’da olmasa da Gürcülerin Güney Osetya’ya saldıracağı öncesinden açıklık kazanmıştı. Eğer bu gecikme biraz daha sürseydi Gürcü orduları, Rusya’nın Tshinval’e tek yolu olan Roskiy Geçidi’ni kapatacak ve Rus harekatını etkisiz hale getirebilecekti.

Ancak Rusya, kendi kaderini kendi ellerine alarak uzlaşma döneminin bittiğini ilan etti. Ülke içinde de bu konuda tam bir birlik hakimdi. Komünist Partisi’nden diğer muhalefet partilerine kadar bütün siyasi güçler harekatı desteklediklerini ilan ettiler.

TÜRKİYE

Türkiye ise Gürcistan’ın Tiflis-Bakü-Ceyhan boru hattının Ruslar tarafından bombalandığı yalanıyla bu savaşın içine çekilmek istendi. Rusya Genelkurmay Başkan Yardımcısı Anatoliy Novogitsın resmi olarak bu haberi yalanladı. ABD, daha önce Trabzon ve Rize liman ve hava sahasını talep etmiş ve Karadeniz’e filosunu sokma girişimlerinde bulunmuştu. Bu savaşta da Türkiye’ye Rusya’yı kuşatma projesinde rol verilmek amaçlandı. Böylece ABD’nin tehtidlerine karşı bir güç yaratacak Avrasya ittifakının iki önemli ülkesi olan Rusya ve Türkiye karşı karşıya gelecekti.

ABD, Gürcistan’a yardım bahanesiyle geçirmek istediği gemilerle bu konuda tekrar bir hamle yaptı. Montrö Antlaşması’na aykırılık gerekçesiyle gemilerin geçişine izin verilmedi, ancak gemilerin tonajı düşürülerek Montrö’ye sözde uyum sağlandı. Türkiye, ABD macerasının içine çekilmiş oldu.

Tayip Erdoğanlar’a bu görev Kafkasya Birliği adı altında da verildi. Türkiye, ABD’nin sözcülüğünü yaparak Kafkas Birliği maskesiyle Rusya’nın kontrol altında tutulmasında rol alacaktır.

Tarih boyunca Batı’nın Kafkasya planları, Türk-Rus çatışmasına dayandı. İki ülke, Kafkasya’da savaştığı zaman bundan galip çıkan hep Batı emperyalizmi oldu. Dostluk politikasında ise iki ülke, milli çıkarlarını sağlamada başarı sağladı. Bu sebeple Batı, kimi zaman Kafkas Seddi projeleriyle Türkiye ve Rusya arasına emperyalist güdümlü hükümetler yerleştirirken kimi zaman da sözde Türkiye’nin himayesinde Rus düşmanlığı üzeriden Kafkas birliğini kurmaya çalıştı. Özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarındaki bu tuzaklar, Mustafa Kemal tarafından kesin bir şekilde tespit edilerek ortadan kaldırılmıştı.

Türkiye’nin ABD ile Gürcistan’da karşı karşıya geldiği diğer bir nokta ise Gürcistan Harp Okulu’yla ilgili yaşanan gelişmelerdir. Gürcistan’da Türk Ordusu’nun kurduğu ve Gürcü subaylarını yetiştirdiği Harp Okulu’ndan ABD’nin talimatıyla Türkler uzaklaştırılmış, yerine Amerikalı eğitmenler getirilmiştir. Hatta 4 sene boyunca Türklerden eğitim alan Gürcü öğrenciler de okuldan atılmışlardır.

Sonuç olarak Türkiye’nin Kafkaslar’da Rusya’nın kuşatılmasına destek vermesi, esas olarak kendi eliyle kendisinin kuşatılmasına yol açacaktır. ABD’nin bölgede sağlayacağı kontrol, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Kıbrıs politikaları açısından güç kaybetmesi anlamına gelecektir.

SAVAŞIN SONUÇLARI

Savaşın bugüne kadarki sonuçlarını ise şu şeklide sıralamak mümkün:

- ABD, ihtiraslarıyla gücü arasındaki orantısızlıktan girdiği macerada aceleden hesap hatası yaptı, planı çöktü. ABD, sadece Rusya’yı yokladığıyla kaldı.

- Rusya’da güç toplama ve uzlaşma döneminden güç kullanma dönemine geçildi. Rusya’nın önümüzdeki dönemde kendi çıkarları açısından sadece sözde değil, pratikte de daha etkin bir politika izleyeceği net olarak görülüyor. Başkanlık seçimleri öncesi Putin, Batı yanlısı ve liberal olarak tanıtılan Medvedev’i aday göstererek aslında Batı’yı oyaladığı ve kandırdığı da görülmüş oldu.

Rusya’nın Gürcü muhalefetine geniş bir destek sağlayarak Saakaşvili iktidarının devrilmesi planlarını da uygulamaya başladığı anlaşılıyor.

Özellikle yakın gelecekte Rus-Ukrayna ilişkilerinin çok daha fazla gerileceği ve özellikle Kırım ve Rusya’nın Karadeniz filosu eksenli önemli gelişmelerin olması bekleniyor.

Tabi bütün bu gelişmeler, Rus-Amerikan ilişkilerinin tekrardan Soğuk Savaş yıllarına döndüğünün bir işareti. Ayrıca gerilimin derinleşmesi de kaçınılmaz görülüyor.

- Saakaşvili iktidarı intihar etti. Sadece Güney Osetya’da değil, Abhazya meselesinde de bulunduğundan çok daha geri bir konuma düştü. Gürcü halkı ise bu savaşta emperyalizmin kullan ve at politikasının kurbanı oldu.

- Güney Osetya’nın statüsü yapılan ateşkes gereği uluslararası gündeme taşındı. Rusya, Güney Osetya’yı ve Abhazya’yı tanıyacağının işaretlerini verdi. Bu da Türkiye açısından KKTC’nin statüsüyle açısından adımlar atabilmesinin imkanını doğurdu.

Teori, Eylül 2008
MEHMET PERİNÇEK

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1- SSCB dağılmadan önce 120 bin nüfusa sahipken özellikle Rusya’ya göçlerle büyük düşüş kaydediyor.
2-Tarihte Batı’nın Kafkas Seddi ve Kafkas provokasyonlarıyla ilgili bkz. Mehmet Perinçek, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet Orduları Arasındaki İşbirliği (Doğu-Deniz-Batı Cepheleri), Eski Çağ’dan Modern Çağ’a Ordular, Kitabevi, İstanbul Mayıs 2008, s.482 vd.; Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler’le Görüşmeleri, 2. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2007, s.22 vd., s.80 vd.

ENERJI daima dusunceyi takip eder

Dusunce neredeyse, ENERJI oradadir. Yani, ENERJI daima dusunceyi takip eder.

Neyi dusunuyorsan, kafanda neyi barindiriyorsan onu besler, ona hayat verirsin. Olmasini istemedigin seylerin basina gelme nedeni de budur. Kinadigin seyin basina gelmesi olgusu da bu mekanizmanin isidir. (1)

Farkinda olarak yada olmayarak ya lehimize dusunuyoruzdur yada aleyhimize. Farkindasizlik, dusuncelerimiz uzerinde kontrolsuzlugumuz / hakimiyetsizligimiz demektir. Bu durumda siz dusuncenizi degil, dusunce sizi kontrol etmektedir; otomatik dusunceleriniz ve suuraltlariniz sizi yonetir.

Ne dusuneceginize, nasil dusuneceginize, nasil bir sonuc elde etmeyi istediginize siz karar vermelisiniz. Farkindalik budur. Doldurusa gelen insanlari bir dusununuz. Ve bunlarin kendileri uzerindeki bu hakimiyetsizliklerinin dogurdugu neticelere. -Bu degerlendirme, hem bireysel hem de toplumsal olarak yapilmalidir.

Bati ve uzak dogu, kendilerine uyumlu ilimleriyle hem kendilerinin hem de baskalarinin dusunceleri uzerinde hakimiyet kurma vasitalarini, yollarini bilir ve bulur.

Bati bugun, baskalarinin dusunceleri uzerinde, metapsisik, parapsikoloji, spiritoloji gibi bilimlerin verileri - veriteleri ile calismaktadir. Ornegin, subliminal reklamlarla gundeme gelen suurlatlarini ve beyni yonlendirme olgusu budur. Yine ornegin, alis veris merkezlerindeki arka fondan gelen muzigin icine kulagimizla duyamayacagimiz telkinlerin yerlestirildigini bir dusununuz !. yada film muziklerinin icine yerlestirilmis kendilerini kendilerine ve baskalarina istedikleri gibi kabul ettirme telkinlerini !.

Ulkem insani, kimler tarafindan neden ve nasil uretici degil de tuketici toplum haline donustu _ donusturuldu dinine, torelerine ragmen?

Sundan emin olunuz ki, AKP bunu yani beyinleri ve suuraltlarini yonetme tekniklerini gayet iyi biliyor ve cok rahat kullaniyor. Basta tayyip erdogan. Ve tabii fetullah gulen. Zaten ABD bu konuda onlari kendi icin cok iyi egitmistir, yetistirmistir. yani ne tayyip erdogana ne de fetullah gulenin kendisine birakilmamistir bu olgu.

Kendi uzerinde- dusunce ve duygulari uzerinde; ihtiyaclari hususunda kendi kendini kontrol edemeyen insan, gudulur_gudulebilen insandir ve o sadece bir biyolojik robottur.

Gercekten 'Insan'im' diyebilmek icin biyolojik otomatliktan daha fazlasi zorunludur. Bir batili yada doguluya 'oylesine' bir hediye verdiginizde sorar: "neden bunu yapiyorsun?" diye. Sen, "icimden geldi" dersin, "sana kanim kaynadi" vs dersin. Bu yanit, ic sesin suurlandirilmamis halidir. Evet, ic sese - vicdana uymak cok cok onemlidir, ancak buna aklin dusuncenin bilincin katilmasi gerekir. Buna, spirituel dilde makul vicdan denir ve insanlik icin bir 'realite' asamasidir. Vazife adami olmak ise, bu asamadan sonradir ve onun ustundeki realitedir.

Evet: Dusunce neredeyse, ENERJI oradadir. Yani, ENERJI daima dusunceyi takip eder. oyleyse bizlerin hic dikkatinden kacirmamasi gereken sey, dusmanlik gundemi (onr. turban; ergenekon; TSK ni hirpalama; vd) yaratanlarin bizlerin beyinlerine bagdas kurup oturmalarina izin vermemektir. Tabii bu sadece ic dusman icin degil, dis dusman icinde yapilmalidir. yani emperyalist guclerin fikirleri, eylemleri, istekleri, tutum ve davranislari kesinlikle sorgulanmalidir. Ne yapmaya, nereye varmaya calistiklari aciga cikarilmalidir.

Ve her bulguya gore de, telkin ve dayatmalarini yaparlarken kullandiklari vasita ve yollarin aynilari ile ve de misliyle onlara ve tum dunyaya alenen beyinlerine, suuraltlarina ve bilinclerine hitap edecek sekilde yayin yapilmalidir. Tipki onlar gibi (Afganistan, irak orneklerini hatirlayiniz). Yani bu yayin, hem gozun gordugu kulagin duydugu, hem de normal sartlarda kulagin duyamayacagi gozun algilayamayacagi teknik ve usullerle surekli yapilmalidir. Sozun ve imajin, sembolun gucunu kullanarak etki altina almaktir bu.

Nasil ki Rusya ile ABD arasinda gizli parapsikolojik, spiritik savas yillardir surmektedir, bizler de bu savasin / bu deneyin / bu surecin sujesi, kobayi, malzemesi olmaktan cikip kurtulmak zorundayiz. Bunun icin, farkindaligimizi artirmak ve yukseltmek zorundayiz. Bu, bireysel calisma ile elde edilen bir seydir. Yani dusunceler size degil, siz dusuncelerinize hakim olmalisiniz, onlari yonetip yonlendirmelisiniz. Tabiidir ki duygu ve icguduler icin de aynisini yapmak gerekir.

Okuduklarimiz, yazarlar cizerler, konusurlar, felsefeler, vd bize farkindalik kazandirmazlar. Ancak farkindaligimizi artirmak hususundaki calismalarimiz icin, biz onlardan (bilerek yada bilmeyerek, acik yada gizli bir sekilde sunduklari malzemelerden) ancak 'kendimiz kadar' yararlanabiliriz. Yani eger kendimizi - kendi varligimizi buyutup yukseltmezsek, esasinda onlar tarafindan da gudulen durumunda oluruz. Yani sempati ve antipati duygumuzun ustune cikmak objektif akli- yuksek akli kullanmak zorundayiz. Iste o takdirde kimsenin borusunu calmayiz.

Ataturkumuzun bizlere biraktigi miras olan yuksek Turkiye ulkusune sahip varliklar olarak, sadece bu ulkumuzu gerceklestirecek vasita ve yollara odaklanmali ve zihnimizde en genis alani bu ulkuye hizmete acmaliyiz... her dusuncemizle, her hal ve hareketimizle onlari beslemeliyiz. Ve bunda sebat etmeli ve uygulamada / pratikte surekli ilerlemeliyiz.

Ozetle, her turlu dusuncemizden sorumlu oldugumuzu bilmeliyiz (2). Ulkumuze = idealimize dusman olanlarin yarattigi olay ve olgularin etkisi altina girerek, negatif haleti ruhiyemizle onlari besleyerek karabulutlari uzerimize cekmemeliyiz. Zaten istedikleri budur, yani kendilerini besletmek. Kotu, kotu haleti ruhiye ile beslenir. (Bir dusununuz, boyle olduklarini apacik goreceksiniz.) Oyleyse sorunun kalici cozumune odaklanmali, care uretmeli ve onu besleyip buyutmeliyiz. Derin ve kapsamli "hayir !." diyebilme gucumuzdur bu.

Kisacasi, edilgen olmaktan cikmaliyiz. Bu halimiz bizlere cok pahaliya mal olmustur olmaya devam edecektir. Bkz. AKP keyfi idaresine. Bkz. bize alit birseyciklerin kalmayisina ulkece seyirci kalmaya devam edise. Bu konuda yaziliyor ciziliyor ancak bunlar sadece karindan konusmak sinifina giriyor. " Hayir, dur ! bana ragmen yapamazsin ! " icraati zorunludur.

Hic bir zaman unutmayalim: Dusunce neredeyse, ENERJI oradadir. Yani, ENERJI daima dusunceyi takip eder.. ve dusundugun seyi besler, buyutur.. zira enerjinin vazifesi budur.

- - -
(1) din realitesi icersinde bu bilgi soyle anlatilmistir. Hadis: "Kinamayiniz, kinadiginiz sey basiniza gelmedikce olmezsiniz."

(2) din realitesi icersinde de bu bilgi, Isa peygamber ile, "Dusuncelerinizden bile sorumlusunuz." seklinde teblig edilmistir.

OLUMLU YAPILANMAK

OLUMLU YAPILANMAK ICIN…

Pozitif Dusuncenizi Sozlerinize de Yansitin

Konusulan soz sessizce beslenen her dusunceden daha gucludur. Ancak konusurken icerigin ve kullandiginiz sozcuklerin mumkun oldugunca pozitif olmasina ve pozitif dusuncenizin boylece konusma tarziniza da yansimasina ve guclenmesine ozellikle dikkat etmelisiniz. Bu nedenle korku, nefret, yoksulluk, hastalik, anlamsizlik vs. gibi sozcukleri kullanmaktan kacinmalisiniz. Bu tip negatif sozcukler hayat gucunuzu ve hayat sartlarinizi olumsuz etkileyen enerjiler olusturmaktadirlar.

Pozitif olmak yolunda basarili olabilmek icin her negatif dusunceyi sabirla pozitif bir dusunceyle degistirmeniz ve gelecekte benzer hatalar yapmamak icin her hatali davranisi zihninizde duzeltmeniz yararli olacaktir. Ayni sekilde noksanlik ifade eden veya olumsuz olan her sozcugu guven ve basari ifade eden sozcuklerle degistirmelisiniz.

Cevreniz Pozitif Dusunen Insanlardan Olussun
Arkadasini soyle bana, kim oldugunu soyleyeyim sana! Her gun iliskide bulundugunuz insanlar davranislarinizi ve hayat seklinizi buyuk olcude etkilemektedir. Oldukca pozitif veya buna karsit olarak tamamen negatif dusunen bir insanla birlikteyken ne kadar farkli davrandiginizi ve birlikte oldugunuz kisiye gore icinizde gerceklesen degisIklikleri gozlemleyin bir kez.

Depresyonda olan bir insanin surekli olarak kendisiyle ayni durumda olan kisilerle temas halinde bulunmasi ona pek yardimci olmayacaktir, cunku boyle bir durumda engelleyici negatif enerji cogalmaktadir. Buna karsin umutsuz bir insanin pozitif dusunen insanlarla ve zamanlarini kendi gelisimleri icin harcayan ve dinamik bir sekilde kendi kaderlerine kendileri yon veren insanlarla ayni ortamda bulunmasi onun acisindan yararlidir. Urkek bir insan, mumkun oldugunca nadir olarak urkek insanlarla bir araya gelmelidir, cunku bu ortam onu urkekligini gidermek icin tesvik etmemektedir.

Zihninizden butun tanidiklarinizi gecirin bir kez ve kendinize bu tanidiklarin hangilerinin sizin ilerlemenize yardimci oldugunu ve hangilerinin enerjinizi bloke ettigini sorun. Hangi birliktelik sizi yureklendiriyor ve hangileri sizi yipratip tuketiyor? Gelisiminiz acisindan zararli olan arkadasliklari bitirme cesaretini bulun kendinizde ve yeteneklerinizin en iyi sekilde gelisebilecegi bir cevre edinmeye ozen gosterin.
Bir kisinin karakteri toplumsal iliskilerinde ortaya cikar, ancak arkadaslarini nitelikleri de onun kisiligini etkilemektedir. Bu nedenle mumkun oldugunca iyimser bir zihinsel ve duygusal tutum icerisinde olan insanlarla bir arada bulunun!

Hayir Demek de Ogrenilmelidir
Hayatinda bir yere ulasmak isteyen kisi kendi konumunu belirgin bir sekilde ifade etmesini ogrenmelidir. Hayir demeye gucu yetmeyen kisi kolayca baskalari tarafindan somurulme veya kendi ictepilerinin kurbani olma tehlikesiyle karsi karsiya gelebilir.
Hayir demek ayni zamanda kendi kisiligine veya kimligine evet demek anlamina gelmektedir. Belirgin ve gerekceli bir hayir, belli bir anlamda daha yuksek bir degerde eveti de icermektedir.

Ne istediginizi bir kere saptadiktan sonra cabalarinizi tam bir guvence altina alma ve sasmaz bir sekilde hedefine yonelme cesaretini ve gucunu kendinizde bulmalisiniz. Bu yolda kaybetme riskini de tasiyan kesin kararlar almak zorundasiniz. Cunku "zarardan korkan kâr edemez!"
Fakat cesarete dayaniklilik ve sabir da katilmalidir. Eger hedefinizden sasmaz ve sabirla bu yonde cabalarken hayalperestlige kapilmazsaniz pozitif ilgili meyveleri tasiyacaktir. Bugune kadar sabirli ve dayanikli olamadiysaniz mantal calisma yardimiyla bu ozellikleri kazanabilirsiniz.

Yapici dusunur ve cesaretle hedeften gozunuzu ayirmadan harekete gecerseniz istediginiz her seye erisebilirsiniz. Ancak bir kereye mahsus cesaret gostermek yeterli degildir, cunku bir problem cozulur cozulmez yeni bir problem ortaya cikmaktadir. Pozitif olmak demek hayatinizda en iyisini yapmaniz demektir ve bu da dayanikliligi sart kosmaktadir. Gercek pozitif dusunce hicbir seyden sarsilmaz. Iyi niyet yeterli degildir, ancak sabirli olursaniz dusunceniz, zihinsel etkilerini odullendirilecektir. Bu caba icerisinde onemli kararlar vermek zorundasiniz ve bu baglamda sizi hedefe ulastiracak gucleri ortaya cikarabilmek icin bazi davranis sekillerini ve olasiliklarini reddetmeniz de onemlidir.

Yilmaz KARAHAN


Kaynak:

Mantal Calisma Uygulamalari; Kurt Tepperwein; RM Yay.; Kasim 1995

HANGİ ATATÜRKÇÜLÜK ?

"Büyük Davamız; En Uygar ve En Kalkınmış Millet Olarak, Varlığımızı Yükseltmektir." M.K. ATATÜRK


Ülkemizde, 1980'li yıllar ve öncesin de sanki tüm vatandaşlarımız "Atatürkçü" idi…

Sağcısı, solcusu, kapitalisti…

Köylüsü, kasabalısı, kentlisi…

Yaşlısı, olgunu, genci…

Zengini, orta hallisi, fakiri…

Öğrencisi, öğretmeni, velisi…

Esnafı, memuru, işçisi…

Sanatçısı, sporcusu, gazetecisi…

Doğulusu, Batılısı, Kuzeylisi, Güneylisi…

"Atatürkçüyüm" veya "Kemalist'im" derdi… Ama bu Atatürkçülüklerin hiçbiri de birbirine benzemez ve fikri kavganın sanki temel sebebi gibi idi. Neden böyle olmuştur ?

1951 yılında yürürlüğe giren 5816 sayılı "Atatürk'ü Koruma Kanunu" ile başlamıştır bu çeşitli, Atatürkçülükler !

Her türlü izm'in savunucuları, Atatürk'ün düşünceleri ve söylevlerinden kendilerine uyan bazı sözlerini alarak 5816 sayılı yasaya karşı Maske yapmışlardır. Böylelikle yasal bir korunma zırhına bürünme ihtiyacını gidermişlerdir. Ancak, gerçek anlamda Atatürk'ü ve fikirlerini anlamak gibi bir eylemde bulunulmamış ve sosyal gruplar arasında ayrılıklar daha fazla giderek büyümüştür.

Bizim en büyük zaafımız, Atatürk'ü anlatamamak ve anlamamak olmuştur. Ama bir grup vardır ki; Sürekli, fırsat buldukları zaman ve mekanda Atatürk'ü tenkit edip, küfretmişlerdir. Yalan ve iftiralarla bezenmiş hikayeler, gerçekmiş gibi körpe dimağlara ve saf vatandaşlarımıza enjekte edilmiştir. Atatürk, Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı üzerine kurulmuş irticai fikirler engellenememiş, bilakis oy kaygısı yüzünden sağdaki ve soldaki partiler tarafından beslenmiştir…

Artık Yeter ! Bugüne kadar, Türk Halkını yöneten ve yönetmeye talip olan siyasiler hiç olmazsa bir kere olsun Atatürk'ün bu veciz sözünü anlasınlar "Hakikati Konuşmaktan Korkmayınız!" ve gereğini yapsınlar. Yapamayacaklarsa kıyak emekliliklerini yaşamak için çekilsinler !

Türk Milleti yaratılışı gereği "Teşkilatçıdır" Kesinlikle bu kaos ortamından Türklüğün şanına yakışır bir şekilde kadrolar çıkacaktır ve liderini de bulacaktır.Zira Biz Türkler, Atatürk'ün dediği gibi ; "Lüzumuna Kani Olduğumuz Bir İşi Yapmalıyız" Yaparız…Atatürk sömürücüsü ve istismarcıları ve düşmanlarını da yok ederiz…


Atatürk'ün Türk Milleti ve Devletinin, bağımsızlığının ilelebet kalması ve kalkınması için göstermiş olduğu gayret, şanlı bir destandır.

Atatürk çok sabırlı, planlı ve fırsatları iyi değerlendiren bir Liderdi. Bu özellik kesinlikle unutulmamalı. Atatürk'ü tam anlayabilmek için; Fikirlerini, söylemlerini ve icraatlarını bir bütün halinde değerlendirmek gerekir. Atatürkçü çizgide birlik oluşturulamadığı için, bu sıkıntılar çekiliyor.

Türkiye'nin sorunları vardır. Ancak bu sorunlar çözülemeyecek kadar zor değildir. Önemli olan dürüst, bilinçli ve inançlı kadroların iş başına gelmesidir. Türk Milletinin, cesareti ve çalışma azmi tüm sorunları yok eder. Korku ve endişe içerisinde yaşayanlar, hiçbir zaman başarılı olamaz.

Korkulacak tek bir şey vardır; "Öz Güveni Kaybetmek ! ve Aslını Unutmak!"

Atatürk'ün şu uyarısı her zaman hatırlanmalı ;

"Hafızasını Kaybeden Milletler, Yok Olmaya Mahkumdur."


Yılmaz KARAHAN

"TURKUM" DIYEN HER INSAN, OKUMALI VE OGRENMELI !




Ataturk'un 1 Kasim 1937 tarihinde, T.B.M.M. de yaptigi hitabeti asagida verilmistir. Bu Hitabet, incelendiginde Dunya'nin super gucu olabilecegimiz algilanacaktir. Zira, Ataturk'un gostermis oldugu Hedeflere "Milli" bir gucle nasil varildigi gorulecektir. 1923'ten 1937 yilina kadar gecen 14 yil zarfinda bu kalkinma ornegi hic bir Millete nasip olmamistir. Ancak Ataturk'un vefatindan sonra, bu Kalkinma Hamlesinin durdurulup da nasil bir Promosyon Ulkesi haline gelmemizde hic bir Millete nasip olmamistir !


"Sayin Arkadaslar,

Endustrilesmek en buyuk milli davalarimiz arasinda yer almaktadir. Calismasi ve yasamasi icin ekonomik elemanlari memleketimizde mevcut olan buyuk, kucuk her cesit endustriyi kuracagiz ve isletecegiz. En basta Vatan savunmasi olmak uzere urunlerimizi degerlendirmek ve en kisa yoldan en ileri ve refahli Turkiye idealine ulasabilmek icin bu bir zorunluluktur.

Bu kanaatle Bes Yillik Sanayi Planinin geri kalan butun hazirliklari bitirilmis olan bir kac fabrikasini da suratle basarmak ve yeni plan icin hazirlanmak gerekir. Endustrilesme karar ve hareketimize paralel olarak bu gunku kanunlarimizda dusunulecek degistirmeler ve eklenecek bazi yeni hukumler vardir. Bunlarin baslicalarini soyle ozetleyebiliriz : Sermayesinin tamami veya buyuk kismi Devlete ait ticari-sanayi kurumlarin mali kontrol seklini; bu kurumlarin bunyelerine ve kendilerinden istedigimiz ve isteyecegimiz ticari usul ve anlayisla calisma gereklerine gore suratle duzenlemek… Bu gibi kurumlarin bu gunku usullerle calisabilmelerine ve gelismelerine imkan yoktur.

Mevcut gumruk tarifeleri kanununda bu gunku politika ve egitimimize uygun tedbirleri almak gerekir.

Diger onemli nokta, daha once de isaret ettigim gibi, memlekette bazi bolgelerde goze carpacak onem kazanmis olan hayat pahaliligi konusuyla ugrasmak… Bunun icin, bilimsel bir arastirma yaptirilmali ve tesbit edilecek sorunlar ile radikal ve planli sekilde mucadele edilmelidir.

Kucuk esnafa ve buyuk sanayicilere ihtiyac duyacaklari kredileri, kolay ve ucuzca verecek bir orgut kurmak ve kredinin normal sartlar altinda ucuzlatilmasina calismakta cok gerekli islerdendir.

Turkiye'de devlet madenciligi, milli kalkinma hareketleriyle yakindan ilgili onemli konulardan biridir.

Genel endustrilesme anlayisimizdan baska, maden arama ve isletme isine; herseyden once, dis odeme imkanlarimizi, doviz gelirimizi arttirabilmek icin, devam etmek ve ozel bir onem vermek zorundayiz.

Maden Tetkik ve Arastirma Dairesinin calismalarinin, buyuk olcude gelistirilmesini ve bulunacak madenlerin rantabilite hesaplari yapildiktan sonra, planli bir sekilde hemen isletmeye konulmasini saglamamiz gerekir. Elde bulunan madenlerin en onemlileri icin, uc yillik bir plan yapilmalidir.

Eregli sirketini satin aldigimizi ve Eregli Komur Havzasinda rasyonel bir uretim planinin, gunun sorunu oldugunu biliyorsunuz. Bunun tamamlanmasi, cabuklastirilarak, komur uretimi kisa bir zamanda en az bir misli arttirilmalidir.

Diger yonden Maden Tetkik ve Arama Dairesinin, Divrigi sahasinda buldugu ve cevher nispeti itibariyle onemi buyuk olan demir madenini suratle isletilmesine gecilme ve Karabuk Demir ve Celik Endustrimizin ihtiyac plani disindaki kisminin, ihracatina baslanilmalidir.

Liman islerinde modern ve planli calisma ve fiat tarifelerindeki indiriminin uyandirdigi memnuniyetin verimli sonuclari, ticarette dikkati cekmistir. Bu yolda devam edilmesinde isbet olacaktir. Ekonomik bunyemizdeki gelisme, deniz ulasim araclari ihtiyaclarini her gun arttirmaktadir. Yeni siparis edilen gemilerden bir kismi onumuzdeki ilkbaharda gelmis bulunacaktir. Fakat bunlar, bu gunden gorulmekte olan genis ihtiyaca cevap verecek sayi ve oranda degildir.

Yeni gemiler insa ettirmek ve ozellikle eski tersaneyi, ticaret filomuz icin, hem onarim hem yapi merkezi olarak calistiracak careleri saglamak gerekir.

Su gunlerde, Yuksek Meclise su urunleri ve Deniz Bank hakkinda bir tasari gelecektir. Bu konunun, yuksek ilginizi cekeceginden suphe etmiyorum.

Arkadaslar ,

En guzel cografi durumda bulunan, uc tarafi denizle cevrili olan Turkiye; endustrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetistirme yetenegindedir. Bu yetenekten yararlanmayi bilmeliyiz. Denizciligi, Turk'un buyuk milli ulkusu olarak dusunmeli ve onu az zamanda basarmaliyiz. Ekonomik kalkinma; bagimsiz ve egemen Turkiye'nin daima daha kuvvetli daima daha refahli Turkiye idealinin, bel kemigidir. Turkiye, bu kalkinmada iki buyuk kuvvet serisine dayanmaktadir.

Topraginin iklimleri, zenginlikleri ve basli basina bir servet olan cografi durumu; bir de, Turk Milletinin, silah kadar, makinada da tutmaya yarasan kudretli eli ve milli olduguna inandigi islerde ve zamanlarda tarihinin akisini degistirir bir gucle beliren yuksek sosyal benlik duygusu…

Sayin Milletvekilleri ;

Demiryollari, bir ulkeyi uygarlik ve refah isIklariyla aydinlatan kutsal bir mesaledir.

Cumhuriyetin ilk yillarindan beri, dikkatle israrla uzerinde durdugumuz demiryollari yapma politikasi, amaclarina ulasmak icin, durmadan basari ile uygulanmaya devam olunmaktadir.

Dogu ve Guney de, Sivas-Diyarbakir gibi buyuk illere varan hatlar, gecen yil icinde, Sivas-Malatya ara hatti ile birbirine baglanmistir. Zonguldak'a varmis bulunan hatta bu zengin komur havzasini Ic Vatana baglamis bulunuyor.

Sivas'tan sonra, Doguya dogru uzanip gitmekte olan hat da, varilacak ilk nokta olan Divrigi'ye ulasmistir. Bu kol, onumuzdeki yil Erzincan'a varmis bulunacaktir. Diyarbakir'dan Dogu'ya uzanacak hattin da insasina baslanmistir.

Dogu demiryollarinin satinalinmis oldugunu bilirsiniz. Guney de Nusaybin'e giden hattan baska, yurticinde butun demiryollarinin yonetim ve isletmeleri Cumhuriyet Hukumetlerinin elindedir.

Demiryollari insaatimizin gelismesi, Iran Transit yolunun ilerlemesi ve motorize edilmesine de yararli olmustur. Istanbul'dan itibaren baslayan Avrupa turist yolunun asfalt olarak yapilmasina devam olunmaktadir.

Bu tarz insaatin, bir plan dahilinde memleketin diger alanlarina da yayilmasi bekledigimiz milli basarilardandir. Karayolu ve kopruler insaati gelismektedir. Demiryollari yapimi politikamizi uygulamaya basladigimiz yillar icinde 78 kopru, gecise acilmis bulunuyor. 23 kopru de insa halindedir. Bu kopruler, her biri basli basina birer teknik ve sanat eseri olarak yeni nesillere Cumhuriyetin armagan abideleri olacaktir. Demiryolu hatlarimizi, Ic Bolgelere baglayacak ve bu hatlari biran once, milli ekonomik kalkinmaya buyuk hizmetini saglayacak olan karayolu insaatinin onumuzdeki donemlerde, yogunlastirlarak, bir plan dahilinde genisletilmesi gerekir.

Her Bolgenin ihtiyacina gore, istasyonlarda tamamlayici tesisatta yapilmak ve cesitli mallarin gerektigi gibi gonderilmesini saglayacak, teknik sartlari olan vagon adedini arttirmak zorunludur. Bunda da buyuk yardimlarinizin esirgenmemesini dilerim.


Su ve imar islerine dikkatle devam edilmektedir.


Posta-Telgraf-Telefon islerimizde esasli bir gelisme vardir. Bununla beraber, sehirler arasindaki telofon konusmalarini biran once bitirilmesine calisilmalidir. Ankara'da yeni bir radyo istasyonunun yapilmasina baslanmis oldugunu memnunlukla belirtmek isterim.

Sivil havayollari Idaresi, devlet kuruluslari arasinda, modern bir idare halinde yer almistir.

Butun teknik sartlar ve guvenlik gereklerine uygun sekilde calismakta olan bu idarenin, buyuk sehirlerimizin hepsi arasinda en modern ulasim yolu rolunu biran once yapmaya baslamasi, uluslararasi hatlarda da, kendi araclariyla iliski kurma imkani, az zamanda saglanmasini bekledigimiz onemli islerdendir.


Arkadaslar ,

Butun devlet kuruluslarinin canliligi, gurbuzlugu, islemesi yonunden, buyuk dikkatle uzerinde durulmasi, gerekli olan mali hayatimiz konusuna deginmek istiyorum.

Cumhuriyet butcelerinin belirli hale gelen ve daima kuvvetlenmesi gereken birlesIk ozellikleri, yalniz denk oluslari degil, ayni zamanda koruyucu, kurucu ve verimli islere, her defasinda daha fazla pay ayirmakta olmalaridir.

Bu politikamizin, milli faaliyetler uzerinde derhal yaratmaya basladigi etki iledir ki, butce tahmin rakkamlarimiz, yalniz gerceklesmekle kalmamis daima butce fazlasiyla kapanmaya baslamistir.

1936 yili butcesi, tahmine ve 1935 yilinda gerceklesmis gelirlere gore, 22 milyon fazla ile kapanmistir. 1937 butcesinin de uygulamada gosterdigi gidis, ayni umidi, fazlasiyla verecek durumdadir.

Bu sonuc; memleket ekonomisinin gelismesini, halk icin calisan bir hukumetin, halkin yararina olarak aldigi tedbirlerdeki isabeti de dogrulamaktadir.

Samimi bir sekilde yapilmis bir butce ve gercek odeme dengesine dayanan paramizin, yururlukteki satinalma gucunu kesin sekilde koruyacagiz.

Her turlu mali yukumluluklerimizi, gunu gunune yerine getirmekle devletin guvenirligini ve mali sermaye ve hisse senetlerini koruma ve destekleme konusunda butun tedbirleri almak ve bu mevzuda dikkatli bulunmak prensibimizdir.

Devlet gelirlerinin artirilmasini, yeni vergiler konulmasindan cok, devamli bir programla, mevcut vergilerin kesilmesi ve toplama usullerinin duzenlenmesinde aramak gerekir.

Son iki yil icinde hayvanlar, tuz, seker, cimento, petrol ve benzin elektrik hammadeler resim ve vergilerinde yapilan ve herbiri % 30-50 oraninda bir vergi indirimini ifade eden bu azalmanin, uretimi tesvik yonunde vatandas ve memleket icin olumlu ve hayirli sonuclar verdigini gormekteyiz.

Hayvan vergisi, buhran ve muvazene vegileri uzerinde arastirmalar yapilarak, butcenin denklik esasini bozmayacak sekilde, yavas yavas indirim careleri dusunulmelidir.

Bundan baska, memleketimizde yetismeyen hammaddeler ve uretim maliyeti uzerinde etki yaparak, dis memleketlerle, islenmis mal rekabetini guclestiren her turlu vergi ve resimlerin kaldirilmasi gerekir.

Gerek bu konular uzerinde calisirken, gerekse herhangi bir mali karar alirken ilk gozonune getirecegimiz sey, milli faaliyet ve milli uretimimize, yani verginin bizzat ana kaynagi uzerinde yapacagi etki olmalidir. Maliye memurlari da, ic isleri memurlari gibi, halk ile devamli temasi olan kuruluslarda calismaktadirlar.

Bunlarin da, halk ile iliskilerinde, halk icin calisan bir halk hukumetinin dogal niteliklerinden olan, en buyuk dikkat ve ozen gostermek ve buyuk olcude guven ve inanc vermek prensiplerinin gelismesine, ozellikle itina etmeleri gerekmektedir.

Cumhuriyet rejiminde hazine yarari demek; kanunun hazine lehine tesbit ettigi halka, kanunun mukellefi karsilastirdigi gorevi gayet denk bir halde elde tutmak demek oldugunu biran hatirdan uzak tutmamak onemli prensibimizdir.

Tekel konusunda, ozen gosterilmesi gereken esas prensip, bu kurumlarin mali monopol, ticari kurulus ve milli valorizasyon kurumu hareketlerinin dikkatle birlestirilmesidir.

Disariya tutun satislari ve ihracat konusu, daha yakindan ilgilenmeye deger tasir niteliktedir.

Gumruklere gelince; bunda tesisata calisma usullerine ve kanuni konular bakimindan, gerekli duzenleme tedbirlerine hiz vermek zorunludur. Tekel tarafindan islenmis mal fiyatlari uzerinde yapilan indirimler, satislari artirmistir.

Bu usulun devamli olarak dikkatte bulundurulmasi yararli olur.


Arkadaslar ,

*Buyuk Davamiz, en uygar ve en kalkinmis Millet olarak varligimizi yukseltmektir.*


Bu, yalniz kurumlarinda degil, dusuncelerinde koklu, bir inkilap yapmis olan Buyuk Turk Milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kisa zamanda basarmak icin fikir ve hareketi beraber yurutmek zaruriyetindeyiz. Bu tesebbuste basari, ancak tureli bir planla ve en rasyonel tarzda calismakla mumkun olabilir. Bu nedenle, okuyup yazma bilmeyen tek vatandas birakmamak; memleketinin buyuk kalkinma savasinin ve yeni catisinin istedigi teknik elemani yetistirmek; memleket davalarinin ideolojisini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yasatacak fert ve kurumlari yaratmak; iste bu onemli ilkeleri en kisa zamanda saglamak, Kultur Bakanliginin uzerine aldigi agir zorunluluklardir.

Isaret ettigim ilkeleri, Turk Gencliginin beyin yapisinda ve Turk Milletinin bilincinde daima canli bir halde tutmak, universitelerimize ve yuksek okullarimiza dusen baslica gorevdir.

Silahlanma ve donatim programimizin uygulanmasi basariyla ilerliyor. Bunlari memleketimizde yapmak emelimiz, gerceklesme yolundadir. Harp endustrisi kuruluslarimizi daha cok gelistirmek ve genisletmek icin alinan tedbirlere devam edilmeli ve endustrilesme calismalarimizda da ordu ihtiyaci ayrica gozonunde tutulmalidir.



Bu yil icinde denizalti gemilerini yurdumuzda yapmaya basladik. Hava Kuvvetlerimiz icin yapilmis olan uc yillik program, buyuk Milletimizin yakin ve bilincli ilgisiyle simdiden basarilmis sayilir.

Bundan sonrasi icin, butun ucaklarimizin ve motorlarinin memleketimizde yapilmasi ve harp hava endustrimizin de bu esasa gore gelistirilmesi zorunludur. Hava kuvvetlerinin aldigi onemi gozonunde tutarak bu calismayi planlastirmak ve bu konuyu layik oldugu onemle

Milletin gozunde canli tutmak gerekir.

Buyuk Milli disiplin okulu olan Ordunun ekonomik, kulturel ve sosyal savaslarimizda bize ayni zamanda en gerekli elemanlari da yetistiren, buyuk bir okul haline getirilmesine, ayrica ozen gosterilip yardimci olunacagina suphem yoktur."
KAYNAK : Inkilabimiz ve Ilkelerimiz Em. Tum Gen. Turhan Olcaytu


Ataturk'un tum siyasetcilere ve idarecilere bu hitabetinin uzerinden tam 70 yil gecti… 5 tane 14 yil !

Butun imkansizliklara ve yokluklara ragmen Ataturk'un donemindeki ilk 14 yilda Turkiye Super Devlet olma yolunda… Dunya'ya ABD yerine belkide BIZ yon verecek iken !

Ataturk'ten sonraki 5 tane 14 yilda ne oldu da el kapisindan yardim ister olduk ?

Borcsuz ve denk butceli bir Devlet, nasil olurda dogmamis cocugu bile borclu olabilecek bir Millet durumuna getirir ?

Bir Turk Evladi olarak bunun hesabini istiyorum !

Cunku ; Ataturk'un dedigi gibi Turk Milletinin Davasi Buyuk !

Kucuk Davalar pesinde olan bir milletin efradi olsaydim elbette hesap sormazdim. Ancak, BEN TURK'UM …


"BUYUK DAVAMIZ, EN UYGAR VE EN KALKINMIS MILLET OLARAK VARLIGIMIZI YUKSELTMEKTIR."

ATATURK

Yilmaz Karahan
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...