UZM. YRD. BERNA TÜRKDOGAN
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman DEMÎREL’in yüksek himayelerinde İğdır
Valiliği ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk
Araştırma Merkezi Başkanlığı’nca düzenlenen “Iğdır Soykırım Anıt ve
Müzesi’nin Açılışı”nı, “Iğdır-Hakmehmet Köyü Toplu Mezar Kazısı”nı ve
“21. Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış: Türk Ermeni İlişkileri
Uluslararası Sempozyumu 5-7 Ekim 1997 tarihinde Iğdır’da
gerçekleştirilmiştir.
Törenlere Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, Iğdır ve Kars
milletvekilleri, Iğdır Valisi Şemsettin Uzun, Belediye Başkanı Nurettin
Araş, Nahçıvan Ali Meclis Başkanı Vasıf Taliboy, Doğubeyazıt Tugay
Komutanı Tuğgeneral Fehim Güler, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.
Erol Oral, Iğdır Garnizon Komutanı Albay Ümit Dündar, İl Jandarma Alay
Komutanı Albay Ahmet Yılmaz Turan, Türkiye’nin Nahçıvan Başkonsolosu
Burhan Aydın, İlçe Kaymakamları, yerli ve yabancı bilim adamları,
öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti, yüzyılın en
büyük iftirasına maruz kalmıştır” dedi. 21. Yüzyıla girerken, tarihe
dostça bakış, Türk-Ermeni İlişkileri uluslar arası sempozyumun
açılışında konuşan Bakan Mirzaoğlu, Türklerin tarih boyunca hiçbir
şekilde soykırım yapmadığını söyledi. Türklerin en güçlü olduğu dönemde
değil de en zayıf oldukları dönemlerde soykırım yaptıklarına dair
sözlerin açıkça bir iftirayı gösterdiğine işaret eden Mirzaoğlu, “Tarih
boyu birlikte yaşadığımız insanları yıllar sonra neden katledelim?” diye
sordu.
Uluslararası sempozyumlarda tarafsız olduklarından şüphe duyulmayan
yerli ve yabancı bilim adamları sayesinde tarihi gerçeklerin ortaya
çıkarılacağını ümit ettiğini ifade eden Mirzaoğlu, şunları söyledi;
“Açılan toplu mezarlar mezarlardan çıkarılan kemiklerin Türklere ait
olduğu artık bir gerçektir. Hakmehmet köyünde açılan toplu mezarda buna
en yakın zamanda bir örnektir. Ermeniler, Yahudiler, Ruslar’ın Osmanlı
döneminde hür yaşamalarına izin verilmiştir. Patrikhaneler,
ibadethaneler buna birer misaldir. Ama ne yazık ki, emperyalist
devletler Ermenileri kullanmayı bilmiştir. Çeteler kurdurmuşlar, o
çetelere silah vererek, Türklere karşı kışkırtmayı başarmışlardır.”
Devlet Bakanı Mirzaoğlu, bugün Türkiye Cumhuriyeti topraklarında
Ermenilerin ve Yahudilerin yaşadığını, Lozan Antlaşması’na uyan
Türkiye’nin azınlıkların haklarını sonuna kadar korumasını bildiğini
söyledi ve Türkiye Cumhuriyeti, varsa sorunları barışçı yollardan
çözümlemesinden yanadır, bırakın Türk-Ermeni ilişkilerini Türkiye
dünyada güçlü bir barışın oluşmasından yanadır, dedi.
Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof.Dr. Azmi Süslü de, yaptığı
konuşmada, yeni bir yüzyıla girerken, bu yüzyılın dünyaya barış
getirmesi dileğinde bulundu.
Prof.Dr. Süslü, Anadolu’nun her köşesinin şehitlerle dolu olduğunu,
Türklerin değil, asıl Ermenilerin soykırım yaptıklarını söyledi.
Bir milyon insanın Ermenilerce hunharca katledildiğine dikkati çeken,
Prof. Dr. Süslü, “Van’da Muş’da, Bingöl’de, Iğdır’da, Erzurum’da ve
Anadolu’nun birçok köşesinde Türkler Ermenilerin katliamlarına maruz
kalmıştır. Amerikalı bir grup parlamenter de yaptığı incelemede bir
milyon Müslüman Türkün katledildiğini tespit ve kabul etmiştir” diye
konuştu. Bugüne kadar toplu mezarların açılmamasını “şehitlerimizin
rahatsız olmamaları” anlayışından kaynaklandığını işaret eden Başkan
şunları söyledi;
Her şeye rağmen geç de kalınmış olsa Anadolu’nun her köşesindeki
toplu mezarlar açılacak ve Ermenilerin yaptığı soykırım ortaya
çıkarılmaya devam edecektir. Terör, toprak ve tazminat talepleri devam
ettiği sürece bu konudaki ilmi çalışmalarımız da devam edecektir. Bundan
böyle tokat yemeden, iftiraya uğramadan önce tarihi gerçekleri tek tek
ortaya çıkarmaya devam edeceğiz.
Iğdır’da yaptırılan soykırım anıtı ve müzesi ümit ediyorum ki, bir
araştırma merkezi bir eğitim merkezi haline gelir. Bu anıt, yapılan
soykırımı yeni nesillerin zihinlerine nakledilmesini sağlar.” dedi.
Iğdır Valisi Şemsettin Uzun da, Iğdır’da yaptırılan Soykırım anıt ve
mü/esinin bir gerçeği ifade ettiğini belirterek, “Iğdır da tarih
yazılmıştır” dedi.
“Umarım ki bu sempozyumda tarihi gerçekler iyice su yüzüne çıkar ve
Ermenilerin Türklere yaptığı soykırım dünyaya anlatılır” diye devam
etti.
Iğdır’da 1998 yılında yapımına başlanan “Soykırım Anıt ve Müzesi” Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu tarafından açıldı.
Açılış töreni saat 09.00’da anıta çelenklerin konulması,saygı duruşu
ve İstiklâl Marşı’nın okunması ile devam etti. İmam Hüseyin Yeşil
tarafından Kur’an okundu, İl Müftüsü Osman Dalcı da dua etti.
Anıtın açılışını yapan Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, mezalime
uğrayanların anısına dikilen anıttan mutluluk duyulduğunu, bu anıtın
dostluk anıtı olduğunu, müzenin ise insanlığa ibret müzesi niteliğinde
olduğunu söyledi.
Yapılan tüm eserleri barışa, dostluğa, insanlığa adadıklarını ifade
eden Bakan Mirzaoğlu, “Milletimiz büyük millettir. Devlet-millet el ele
vererek her türlü zorluğun üstesinden gelmesini bilmiştir, bilmeye de
devam edecektir. Son günlerde yaşadığımız deprem sonrası gelişmelerde
buna bir örnektir” diye konuştu.
Komşumuz Ermenistan’ın Iğdır’a yaptırılan bu anıttan ibret almasını arzu ettiklerini ifade eden Bakan Mirzaoğlu, şöyle konuştu;
Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman barıştan, dostluktan yanayız.
Komşularımızla ticari, kültürel ilişkilerimizi geliştirmekten yanayız.
Afrika’ya, Avrupa’ya, Asya’ya barış tohumlarını geçmişte biz attık, yine
atmaya devam ediyoruz. Bütün insanlara kültürel haklar, dini haklar
verdik. Bizler Türkiye Cumhuriyeti içerisinde dost ve kardeş olarak
Ermenisi ile her insanı ile barış ve kardeşlik içinde yaşıyoruz. Din,
ırk, mezhep ayrımı yapmıyoruz. Biz barıştan, adaletten yanayız. Barış
mesajlarımızdan anlamayanlara, topraklarımızda gözü olanlara karşı her
zaman kararlı konumdayız. Dostluk elimizi tutsunlar, bu topraklara göz
dikmekten vazgeçsinler. Kars’ta açacağımız Doğu Kapısı dostluk kapısı
olacaktır.
Iğdır Valisi Şemsettin Uzun da, anıtın yapılış kararını, 1995 yılında
Iğdır’da yapılan aynı konu üzerindeki bir sempozyumdan sonra alındığını
hatırlatarak, kararın uygulandığını söyledi. Anıtın temelini 1 Haziran
1998 yılında attıklarını belirten Vali Uzun, “ülkenin en büyük soykırım
anıtıdır. Temeli atıldığında çok büyük mutluluk duyduk. Anıtı yaparken
bütün üniversitelerin fikirlerini aldık” diye konuştu.
1915-1920 yılları arasında Iğdır’da yaklaşık 80 bin kişinin Ermeniler
tarafından hunharca katledildiğine dikkat çeken Vali Uzun, şöyle devam
etti.
“Madur olan biziz, Katliama uğrayan da biziz. Ama görüyoruz ki,
Ermeniler işi ters göstermeye çalışıyorlar. Katliamı onlar yapmış.
Dünyada yaklaşık 20 yerde sözde soykırım anıtları yapmışlar, yapmaya da
devam ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti haklı davasını dünya platformunda
anlatamamıştır. Soykırıma uğradığı gerçeğini dünyaya kabul
ettirememiştir. Ermenilerin amacı, Türkiye’yi uluslar arası platformda
başarısız kılmaktır, sonra da tazminata mahkum etmektir, daha sonra da
toprak istemektir.
Bizim Ermenilerden toprak talebimiz yoktur. Asla da olmayacaktır. Ama
Ermeniler için kan ve toprak talebi devam etmektedir. Ermenilerin,
büyük Ermeni devleti kurma hayalleri hala devam ediyor. Bunu simgeleyen
belgeler vardır. Bölücü örgüt PKK terör örgütü de aynı rüyayı
görmektedir. Demiştir.
Iğdır Belediye Başkanı Nurettin Araş, “açılış töreninde “Iğdır’ın
anlamlı bir anıta sahip olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi. Anıta
gözümüz gibi bakacağız dedi. Anıtın Türk ruhunu oluşturduğunu söyledi.
Bu anıtın yorumunu iman, insaf sahibi insanların yorumlarına
bıraktıklarını ifade etti.
Soykırım anıtının mimarı Prof.Dr. Cafer Alioğlu Giyasi de yaptığı
konuşmada, yükselen anıtın Ermenilerin tüm iddialarını çürüttüğünü
bildirdi.
Giyasi şöyle dedi;
“Soykırım anıtı için seçilen yer Iğdır şehrinin Doğu girişinde, yani
Azerbaycan, İran ve Ermenistan’dan gelen yolların kavşağıdır. Üçgen
biçimli arazinin sahası 1.3 hektardır. Bu yerin anıt inşası için
seçilmesinde amacımız Iğdır’a komşu ülkelerden gelen misafirleri ilk
olarak bu anıtla karşılamaktır. Anıtın ilerisinde bir de müze
bulunmaktadır. Müzeye giriş kapısı Türk Selçuklu mimarlık geleneğine
dayanan taç kapı şeklindedir.
Suni tepe kurganın ortasında 36 metre olan kılıç topağı yükseliyor.
Türkiye devleti simgesi ve bayrağında olan beş köşeli yıldızı
yükseliyor. Anıtta yapılan kılıçların sayısı beştir. Onlar planda beş
köşeli biçim yaratıyor. Üstten bakıldığında kılıç topağı Türkiye devleti
simgesi ve bayrağında olan beş köşeli yıldız gibi görünüyor. Tepede beş
köşeli yıldızın her ucundan bir Türk kılıcı yükseliyor ve onların
uçları yukarıda birleşip bütünleşiyor.” Diye açıklama yapmıştır.
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Cevat Başaran, anıt içerisinde yer alan müze hakkında verdiği
bilgide, müzede ilk kez Iğdır Ovası’nda yapılan toplu mezarların
oluşturduğu panoların sergilendiğini, ayrıca müzede Erzurum, Van ve
Kars’ta yapılan toplu mezar kazılarının görüntülerinin de gösterildiğini
söyledi.
Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.
Enver Konukçu da yaptığı açıklamada, amaçlarının herhangi bir düşmanlığı
körüklemek olmadığını, milletlerarası anlaşmalara rağmen hayatlarını
kaybeden insanların hatırasını gelecek kuşaklara taşımak olduğunu ifade
etti.
Sempozyum da konuşan Azerbaycan Milletvekili Sabır Rüstem Hanlı,
“Türkiye’de Osmanlı Tarihi’nden utanır hale geldik” dedi. Dünyadaki
emperyalist güçlerin Türklere karşı bir oyun içerisinde olduklarını,
Türklerin ise uğradıkları soykırım ve haksızlıkları dünyaya anlatmaktan
aciz kaldıklarını ileri sürdü. Türk tarihi kadar şerefli tarih
olmadığını ifade eden Hanlı, “öyle bir hale geldik ki, Türkiye’de
Osmanlı Tarihi’nden utanır hale geldik. Türkiye tarihi, Türkiye dili
Azerbaycan tarihi dili, Türkmenistan tarihi dili, diye saçma sapan
şeyler ortaya atıldı. Asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dünyada
tek bir Türk tarihi ve Türk dili vardır. Diye konuştu.
Emperyalist güçlerin ortaya koyduğu oyunlar sonucu geçmişimizden de
utanır bir millet haline gelindiğini ileri süren Hanlı, toplu mezarların
açılmasında geç kalındığını, bunun da büyük bir hata olduğu görüşünü
savundu.
6 Ekim 1999 Çarşamba günü, Iğdır Ticaret Meslek Lisesi Konferans
Salonu’nda düzenlenen Sempozyum 3 Oturum halinde gerçekleştirildi.
Prof.Dr. Yaşar Sütbeyaz’ın Başkanlığını yaptığı I. Oturum’da, Başkan
Yardımcısı olarak Doç. Dr. Esin Dayı görev aldı. Prof.Dr. Erich Feigl
“Ağrı Dağı ve Iğdır Açısından Dostlara Dostça Bakış”, Prof.Dr. Cevat
Başaran “Hak Mehmet Öncesi toplu Mezar Kazılarına Bakış”, Prof.Dr.
Mehlika A. Kaşgarlı “Haçlı seferleri ve Ermeniler”, Yrd.Doç.Dr. Erol
Kürkçüoğlu “Ortaçada Bizans ve İran’ın Ermeni Siyaseti”, Yrd.Doç.Dr.
Mehmet Onbaşı “XVI. Yüzyılda Kayseri ve Civarında Ermeniler”, Doç.Dr.
Şükür Memmedov “Ermenilerin Türkiye ve İran’dan Göç Ettirilmeleri
Politikası” başlıklı bildirileri sundular.
Öğleden sonra devam eden II. Oturumun Başkanlığını Prof.Dr. İsa
Habibbeyli ve Yrd.Doç.Dr. Erol Kürkçüoğlu yaptılar. Bu oturumda,
Prof.Dr. Stefano Trinchese “Italy and Turco-Armenian Relations”, dr.
Erdal İlter “Taşnak Partisi’nin Ermeni İsyanlarındaki Rolü”, Doç.Dr.
Cafer Guli Mirzayev “Andranik’in Nahcıvan’daki Vahşetleri”, Doç.Dr. Ali
Yusifov “Nahcıvan şehrinde Ermeni Mezalimi”, Doç. Dr. İsmail Hacıyev
“Moskova ve Kars Antlaşmalarında Nahcıvan”, Dr. Hüsamettin Yıldırım
“Türk-Ermeni İlişkilerinde Ermenilerden İtiraflar” başlıklı
bildirilerini sundular. Prof.Dr. Yaşar Akbıyık “Haçin ve Zeytun Ermeni
Meselesi’nin Çözümü” başlıklı bildirisini gönderdiği Sempozyuma aynı
tarihlerde bir evlat sahibi olmanın mutluluğunu yaşadığı için
katılamadı.
Daha sonra ise Prof.Dr. İsa Habibbeyli “Azerbaycan Kaynaklarında
Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar”, Doç.Dr. İman Caferov “Edebi
Sayahatnâmelerde Ermeni Meselesi”, Prof.Dr. Enver Konukçu “Sürmeli’de
Eçmiyadzin Kutsal Kilisesi ve Araş Yakınlarındaki Hak Mehmet Köyü
Olayı”, Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam “Doğu Anadolu Mimarisinde Türk-Ermeni
Kültür İlişkileri”, Prof.Dr. Mehmet Saray “Ermeniler Yol Ayrımında”,
başlıklı sunumlarını yaptılar. Tartışma ve Değerlendirme bölümleri ile
sona eren sempozyumun sonuç bildirgesi ekte verilmiştir. Ayrıca yapılan
kazının raporu da Atatürk Üniversitesi’nden gelen Prof.Dr. Cevat Başaran
ve beraberindeki kazı ekibi örencileri Dr.Ali Yalçın Tavukçu ve
Arş.Gör. Ertan Küçüktepe tarafından hazırlanarak yayıma hazır hale
getirilmiştir.
21. YÜZYILA GİRERKEN TARİHE DOSTÇA BAKIŞ: TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRİSİ
Tarihi gerçeklere ışık tutmak maksadıyla yaklaşık 20 yıldır
üniversitelerin yaptığı bilimsel çalışmalar kapsamında arşiv belgeleri,
yerli ve yabancı kaynaklar, birkaç yıldan beri de sesli-görüntülü
malzemeler kullanılırken, bir yandan da canlı tarih taramaları ve
Ermeniler tarafından katledilen Türklere ait toplu mezar kazıları
yapılmıştır. Bu çalışmaların bir halkası olarak da, Birinci Dünya Savaşı
sırasında Ermenilerin dünyanın çeşitli yerlerinde katlettiği Türklerin
anısını yaşatacak olan Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi 5 Ekim 1999
tarihinde açılmış, Iğdır Hakmehmet Köyü nde Ermenilerin katlettiği
Türklere ait toplu mezar .kazısı yerli ve yabancı bilim adamları ve
basın-yayın mensuplarının katılımı ile 5-6 Ekim 1999 tarihlerinde
yapılmış ve 6 Ekim 1999 tarihinde de çeşitli ülkelerden bilim
adamlarının bildiri sunduğu “21. Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış:
Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu” düzenlenmiştir. 5-6 Ekim
1999 tarihlerinde Iğdır da yürütülen yukarıdaki bilimsel faaliyetlerle
aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
1- 5 Ekim 1999 tarihinde açılışı yapılan, günümüz Türkiyesi nin ilk
ve en büyük Soykırım Anıt ve Müzesi’nde sergilenen malzemeler, 5-6 Ekim
1999 tarihlerinde Hakmehmet Köyü’nde yapılan toplu mezar kazısında
ortaya çıkan bulgular ve sempozyuma sunulan bildiriler, Ermenilerin
iddiasının aksine Türklerin bir soykırıma tâbi tutulduğunu
ispatlamaktadır.
2- Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi’nin, Türk-Ermeni ilişkileri
konusunda araştırma yapılabilecek bir merkez haline getirilmesi ve
buranın Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Üniversitelerden birine bağlanmasının
uygun olacağı ve yanına yapılması Valilikçe planlanan Kültür Merkezi
nin süratle bitirilmesinin, ayrıca Hakmehmet Köyü toplu mezar alanının
bir şehitlik haline getirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
3- Yerli ve yabancı bilim adamlarınca sempozyuma sunulan
bildirilerde, Ortaçağdan günümüze kadar olan Türk-Ermeni ilişkileri
bilimsel kaynaklara dayanılarak değerlendirilmiş ve tarihi gerçekler
ortaya çıkarılarak insanlığı aydınlatma hedefi güdülmüştür..
4- 21. Yüzyıla girerken Kafkasya Bölgesinde etkin ve kalıcı bir
barışın, huzur ve güven ortamının tesis edilmesi gerekmektedir. Bu
maksada hizmet edilmesi için Ermenistan, haksız bir şekilde işgal ettiği
Azerbaycan topraklarından çekilmeli, sorunlarını barışçı yollarla
çözmeli, bundan sonra da komşularına yönelik asılsız iddialardan ve
toprak taleplerinden vazgeçmelidir.
5- Bütün bu faaliyetlerin sonuçları kitaplar, albümler, CD-ROM’lar filimler halinde dünya kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
On the eve of the 21st Century
A Friendly look at the History:
The International Symposium on the Turkish-Armenian Relations
Final Declaration**
in order to shed light on the historical facts, during the last 20
years various universities have been earnying out academic researches on
archieves-documents and on many local and foreign sources. During
recent years a series of interviews have been earned out with
eye-witnesses and also, many mass-graves of the Turks massacred by the
Armenians during 1915-18 have been opened. Within the framework of these
works and studies, a museum and a monuments in the memory of the Turks
massacred by the Armenians in various parts of the world during the
First World War was erected in Igdır on 5th October 1999 at a solemn
ceremony. On the 5th and 6th October 1999, a big mass-grave at the Hak
Mehmet Village of id İr was opened in the presence of the local and
foreign experts and members of the press.
in addition to these activities and International Symposium was
organized in Iğdır provincial centre on 5th-6th October 1999 which
adopted the following resolution unanimously:
The documents and findings being exhibited in the Monument and Museum
which was inaugurated in Igdır on 5th October 1999, and the findings
unearthed at the Hak Mehmet Village, as well as the academic papers
submitted to the International Symposium, underlines the fact that
during 1915-18. The Armenians massacred hundreds of thousands of Turks
in Eastern Turkey.Thus proving the baselessmen of the Armenian
allegations on this matter.
It has been decided to advice that the “Igdır Monument and Museum of
Massacre” be turned into a technically well-fitted modern research
centre in the field of Turkish-Armenian relations and handed över to one
of the universities in the region
it has also been decided to urge the quick completion of the
“Cultural Centre” planned by the Governor of Igdır, and that the Hak
Mehmet mass-grave area be turned into a Martyrdom.
in the papers submitted to the Symposium, the Turkish-Armenian
relations since the Middle Ages have been evaluated in the light of
documents and academic sources, historical facts have been underlined
and world public opinion have been supplied with sufficient information
in this subject.
On the eve of the 2İst Century, in the Kafkas Area an effective and flashing peace on security should be established.
For this aim, the Armenians must withdraw from the Azerbaican
territories which they invaded unlawfully, try to settle the problems by
peaceful means, and blaming her neighbours by fabricated allegations
and give-up her claims of territory from her neighbours.
The results of these activities be supplied to the world public opinion in books, albums, CD-Rom’s and films.
IĞDIR – HAKMEHMET KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI RAPORU***
Iğdır’ın 12 km. kuzey-batısında yer alan Hakmehmet Köyü’nde 1919
olayları sırasında katledilen Türkler’e ait bir kuyu-mezar olduğu ilk
kez, köylülerin anlatımları sonucu, Prof. Dr. Enver Konukçu tarafından
tespit edilmiştir. Buradaki araştırmaların tarihi belgelerle de
doğrulanması üzerine, mezarda bilimsel kazı yapılması
kararlaştırılmıştır.
Iğdır’da 5-7 Ekim 1999 tarihlerinde düzenlenen “21. yy’a Girerken
Tarihe Dostça Bakış: Türk – Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu”
çerçevesinde gerçekleştirilen kazı çalışmasına 6 Ekim’de başlanmış ve
çalışma şartlarının güçlüğü nedeniyle kazı 7 Ekim’de de sürdürülmüştür.
Kazı çalışmaları Atatürk Üniversitesi’nden Arkeolog Prof. Dr. Cevat
Başaran, Dr. Ali Yalçın Tavukçu ile Arş. Gör.Etan Küçükefe ve Hacettepe
Üniversitesi’nden Antropolog Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Erdal’dan oluşan
teknik ekip tarafından yürütülmüştür. Çalışmalara Hakmehmet Köylüleri de
katkıda bulunmuştur.,
Hakmehmet Köyü meydanında bulunan ve üzerinde bir yazıt yer alan
kuyunun önce yüzeyden ağzı tespit edilmiş ve yarım-daire açma metoduyla
kazılmasına başlanmıştır. Üstteki yaklaşık 1.00-1.50 m’lik dolgu
toprağın kaldırılmasından sonra, 0.90-1.00 m’lik kuyunun ağzı tam olarak
ortaya çıkmıştır. Kuyunun ağız kısmının üç sıra moloz taşlarla örülü ve
üzerinin de sonradan yerleştirilmiş bir beton tablayla kapatılmış
olduğu tespit edilmiştir. İlk 8 m.’de herhangi bir bulguya
rastlanmamıştır. 11. m’de, iri blok taşlarla birlikte bir mandanın kafa
isketeli ortaya çıkarılmıştır. Bu iskeletin kafasında muhtemelen
kurşunla açılmış bir delik olduğu görülmüştür. Çalışma zemininin
olumsuzluğu nedeniyle ilk gün çalışmalarına ara verilmiştir.
İkinci gün öncelikle açma genişletme çalışmaları yapılmıştır. Bu
çalışmalar sırasında iki kez köy içme suyu şebekesine ait boruların
patlatılması, işleri olumsuz yönde etkilemiştir. 12 m. derinliğe
ulaşıldığında, kuyu zemininden su çıkmaya başlamıştır. Üstteki çapı
yaklaşık 0.90-1.00 m. olan kuyunun tabanda 2.50-3.00 m’ye kadar
genişlediği görülmüştür. Oldukça güç çalışma şartları altında 12 m.
derinlikte gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında, üst üste
yığılmış insan iskeletlerine rastlanmıştır. Dipteki su ve çamurun
içerisinden 290’ye yakın insana ait kafatası, kol, bacak ve kaburga
kemikleri ile çok sayıda iskelet parçası çıkartılmıştır. Bazı isketeler
arasında iri blok taşlara da rastlanmıştır. 13 m. derinliğe kadar
inilmiş olduğu halde, iskelet yığınının devam ettiği gözlenmiştir. Ancak
suyun gittikçe yükselmesi ve kuyu tabanını aşındırması, göçme tehlikesi
yarattığından çalışmalar durdurulmuştur. Toplu mezarın tespitine
yönelik çizimlerin yapılması, fotoğraf ve slayt çekimlerinin ardından
kuyu tekrar kapatılmıştır.
Hakmehmet köyü kuyu-toplu mezarında sadece insan iskeletleri
bulunmamış 12. m.’de, üzerinde bronz düğme bulunan üç kumaş parçası,
biri tam ikisi yarım üç mermi kovanı, 2 mermi çekirdeği, 1 hançer yüzü
ve bir de akik tespih boncuğu ele geçmiştir. Maddi bulguların yanı sıra
ele geçen iskeletleri bazılarının üzerinde kurşun patinalarına
rastlanması, bunların ölmeden önce yoğun baskı altında kaldıklarını
göstermektedir.
Kuyu – mezar çalışmalarında 13. m. derinlikte ele geçen insan
iskeletleri ve bunlara ait maddi bulgular, burada bir katliam
yaşandığını belgelemektedir. Bugüne kadar açılan Iğdır – Oba Köyü,
Erzurum – Alaca köyü, Yeşilyayla ve Tımar Köyleri; Kars – Subatan ve Van
– Zeve toplu mezarlarından farklı bir mezar türünün, Hakmehmet Köyü’nde
ortaya çıkarılan kuyu mezar olduğu görülmüştür. Normalde 1.50 – 2.00 m.
derinde bulunan gömülere karşı Hakmehmet kuyu mezarı, 12-13 m. derinde
kendiliğinden oluşmuştur. Buna göre köyün masum insanlarını kadın-erkek,
çoluk çocuk demeden katleden Ermeniler, ceset yığınından kurtulabilmek
için köyün su kuyusunu kullanmışlardır.
Baş aşağı 13 m. derinlikteki kuyuya atılan yarı canlı insanlar
dışarıya çıkmasın diye, üzerlerine iri blok taşlar atılmıştır. Böylece
dışarıdan bakıldığında bir hayvanın içeriye düştüğü görüntüsü verilmek
istenmiştir.
Sonuç olarak, mezar taşında 51 neferin mezarı olarak belirtilen
Hakmehmet Köyü kuyu-mezarı kazısı, hem tarihi olayları bütün
gerçekliğiyle gün yüzüne çıkarmıştır, hem de, Ermenilerin bölgede
gerçekleştirdikleri soykırıma ulaşan katliamın yeni bir boyutunu ortaya
koymuştur.
NOT: 5-7
Ekim 1999 tarihinde Iğdır’da Açılan Ermeni Soykırım Anıtı Açılışı ve 21.
YÜZYILA GİRERKEN TARİHE DOSTÇA BAKIŞ: TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUMU hakkında Anadolu Ajansı Erzurum Bölge
Müdürlüğü’nden Esat Bindesen’in katkılarıyla hazırlanmış haber metnidir.
** Metnin İngilizce çevirisi Oktay Öksüzoğlu’na aittir.
*** Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Cevat
Başaran, Dr. Ali Y. Tavukçu, Arş. Gör. Ertan Küçüktepe’nin hazırladığı
rapor metnidir.
.