CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

1. Bölümün Dipnotları


[i] 19. yüzyılın sonunda iç ve dışişleri bakanlığı da yapmış olan Rus devlet adamı.
[ii] Rus dışişleri bakanı.
[iii] Gümrü.
[iv] Rusya’da Sosyalist Devrimciler olarak adlandırılan siyasi akım.
[v] Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi.
[vi] Bagrat Artemoviç Boryan, önemli Sovyet-Ermeni devlet adamlarından ve parti yöneticilerinden biridir. 1903’ten beri Komünist Partisi üyesi olan Boryan, Nijni Çambarak Elizavetpol bölgesinde bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelir. Bakû’de 1905-07 yıllarındaki devrimci hareketin içinde yer alır. 1912-13 yıllarında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) Bakû Komitesi üyeliğini yapar. 1913-15 yıllarında partinin Tiflis Komitesi’nin üyesidir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde askerler arasında çalışma yürütür. Baskılarla karşı karşıya kalır. 1917 Şubat Devrimi’nden sonra RSDİP (b)’in Petersburg Komitesi üyeliğinde bulunur. 1917-18 yıllarında partinin Bakû Komitesi üyeliği ve Sabunçi-Balahan bölgesi Kızıl Birliği’nin komutanlığı görevlerini yerine getirir. 1917 Ekim Devrimi sırasında Kars’ta askerler arasında devrimci faaliyet yürütmüştür. Kafkaslar’da Sovyet iktidarının kurulmasında etkin rol oynar. Lenin’le kişisel olarak da tanışan ve birlikte çalışmış olan Boryan, o dönemde Merkez Komitesi’nin görevlendirmesiyle Bakû, Tiflis, Erivan, Elizavetpol, Gümrü, Kars, Sarıkamış gibi merkezlerde önemli görevler üstlenir. Düzenli olarak Lenin’e bölgeden raporlar gönderir. Daha sonraki yıllarda ise Toprak Halk Komiserliği’nde, Rusya’daki Ermenistan Ticaret Temsilciliği’nde çalışır, SSCB Devlet Bankası idaresinde bulunur, Finans Halk Komiserliği kurulunda yer alır. Partinin 15. ve 16. kongrelerinde Merkez Denetim Kurulu üyeliğine seçilir. Bütün Rusya Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yapar. Boryan’ın Sovyet devleti ve Komünist Parti yayın organlarında, birçok bilimsel incelemesi yayınlanmıştır. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) B. A. Boryan maddesi ve G. B. Garibcanyan, V. İ. Lenin i Bolşeviki Zakavkazya, İzdatelstvo Politiçeskoy Literaturı, Moskva, 1971, s.129 vd., 133, 138, 212 vd.
[vii] Forts, 1876, c.1, s.369 vd. – (B. A. Boryan)
[viii] Age, s.370 vd. – (B. A. Boryan)
[ix] Rus Çarlığı’nın önemli komutanlarından.
[x] Sobranie Aktov, Otnosyaşihsya K İstorii Armyanskogo Naroda, c.2, Moskva, 1838, s.68. – (B. A. Boryan)
[xi] H. F. B. Linch, Armeniya, Putyovıe Oçerki İ Etyudı, Tiflis, 1910, c.1, s.589. – (B. A. Boryan)
[xii] Avdelbekyan, Nork, c.3, 1923, s.106 vd.; Raffi, Taçkaayk, Tiflis, 1895. – (B. A. Boryan)
[xiii] Aktı, c.5, s.491. – (B. A. Boryan)
[xiv] Aktı, c.8, s.889; Forts, 1876, c.1, s.372. – (B. A. Boryan)
[xv] Marx i Engels, Sobr. Soç., c.10, s.181. – (B. A. Boryan)
[xvi] Erivan Kontu.
[xvii] Aktı, c.7, s.842. – (B. A. Boryan)
[xviii] Çarlık Rusya’nın Dışişleri Bakanı.
[xix] Aktı, c.5, s.573. – (B. A. Boryan)
[xx] 5. Yüzyılda Hıristiyanlık içinden çıkmış bir tarikat. Tarikatın ismi, kurucusu İstanbul Patriği Nestori’den geliyor.
[xxi] Sami kökenli bir aşiret.
[xxii] Aktı, c.7, s.786. – (B. A. Boryan)
[xxiii] Aktı, ; c.11, 1878, s.226. – (B. A. Boryan)
[xxiv] Mşak, 1878, No.6, s.370. – (B. A. Boryan)
[xxv] Aktı, c.11, s.479. – (B. A. Boryan)
[xxvi] Mşak, 1877, No.78. – (B. A. Boryan)
[xxvii] Age, 1878, No.26. – (B. A. Boryan)
[xxviii] L. Sarkisyan, Ayts Tyurkats Ayastan, Tiflis, 1890, s.71 vd. – (B. A. Boryan)
[xxix] Age, s.72. – (B. A. Boryan)
[xxx] A-do, Vanı, Biglisı Yev Erzerum Vilayetner, Erivan, 1912, s.278. – (B. A. Boryan)
[xxxi] Age, s.303. – (B. A. Boryan)
[xxxii] Rollen-Jackman, “Armeniya, Armyane İ Traktarı”, Polozhenie Armyan V Turtsii, Moskva, 1896, s.52. – (B. A. Boryan)
[xxxiii] Vladimir Aleksandroviç Gordlevski, 7 Ekim 1876 yılında doğdu. Rusya’nın önemli Türkologlarından biri olan Gordlevski, Sovyetler’in Türk dili ve edebiyatı, Türk folkloru ve tarihi üzerine önemli uzmanlarından sayılıyor. 1899 yılında Lazerevski Doğu Dilleri Enstitüsü’nü, 1904’te ise Moskova Üniversitesi’nin Tarih-Filoloji Fakültesi’ni bitirdi. 1907 yılından itibaren Lazarevski Enstitüsü’nde (Daha sonra adı Moskova Şarkiyat Enstitüsü olacaktır) Türk dili ve Türk edebiyat tarihi derslerini verdi. 1918-48 yılları arasında bu enstitüde profesör olarak çalıştı. Ardından SSCB Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Yakın ve Ortadoğu Ülkeleri Dil ve Edebiyatı bölümünün başına geçti. Uzmanlık alanları üzerine birçok önemli eser veren Gordlevski, 2 defa Lenin Nişanı’na, bir kere de Kızıl Bayrak Emek Nişanı’na layık görüldü. 10 Eylül 1956 yılında Moskova’da öldü. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) V. A. Gordlevski maddesi.
[xxxiv] Gordlevski, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordularında tercüman olarak çalışmış ve Türkiye izlenimlerini notlar halinde yayımlamıştır.
[xxxv] 1877-1878 Türk-Rus Savaşı’nın öncesi kastedilmektedir.
[xxxvi] Osmanlı döneminde Doğu Anadolu’da Ermenilerin yaşadığı bölgeler Batı Ermenistan olarak adlandırılmaktadır.
[xxxvii] Çarlık Rusyası’nın Kafkasya Valisi.
[xxxviii] Taşnak silahlı çeteleri.
[xxxix] Taşnak silahlı çetelerinin komutanlarına verilen ad.

100 Belgede Ermeni Meselesi ÖNSÖZ

Rus Devlet Arşivlerinden
100 Belgede Ermeni Meselesi

Mehmet Perinçek
ÖNSÖZ

Ermeni meselesi ve buna bağlı olarak Ermeni soykırımı iddiaları, son dönemde Türkiye ve dünya kamuoyunu belki de en fazla meşgul eden konuların başında geliyor. Bu iddiaların esasını oluşturan 1915-23 yılları arasında Türkiye’nin doğusunda yaşanan olayların en önemli tanıkları ise Türk ve Ermeni taraflarını hariç tuttuğumuzda, Çarlık Rusyası ve Sovyet Rusyası’dır. Bu bakımdan bugünkü Rusya Federasyonu devlet arşivleri, Ermeni meselesinde gerçeklerin açığa çıkartılmasında önemli rol oynayacak belgelere sahiptir.
RUS DEVLET ARŞİVLERİNİN ÖNEMİ
Birincisi; Çarlık Rusyası, bir tarafı kadar Ermeni meselesinin içindedir ve Kafkas Cephesi’nde savaşan bir devlet olarak 1915 tehcirinin öncesi ve sonrasını ayrıntılarıyla kayda geçirmiştir. İkincisi; Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkiye’nin Doğu Cephesi’nin Sovyet Rusya’nın Transkafkasya Cephesi olması, Sovyet arşivlerinin birinci elden bir kaynak olduğunu göstermektedir. Üçüncü olarak ise Çarlık arşivleri, Taşnakları kullanan bir güç olarak Taşnak belgelerinin bir kısmına sahipken, Sovyet arşivleri ise bir Sovyet cumhuriyeti olarak Sovyet Ermenistanı’nın arşivlerinin bir kısmını bünyesinde barındırmaktadır. Bugün araştırmacılara kapalı olan Ermeni devlet arşivlerindeki bazı belgelere Rus devlet arşivleri üzerinden ulaşmak mümkündür. Bunlara Azerbaycan ve Gürcistan kaynakları da eklenebilir.

Dolayısıyla Alman generallerinin, İngiliz subaylarının, Amerikan misyonerlerinin gözlemleri, emperyalist emellerini bir kenara bıraktığımızda dahi, “kişiselliği” aşamazken, Rusya her iki dönemde de olaylara devlet olarak tanıklık etmektedir. Bunlara bir de Ermeni ve diğer Transkafkasya cumhuriyetlerinin kaynaklarını eklediğimiz de Rus devlet arşivlerinin Ermeni meselesinin en temel belgelerini barındırdığını söylememiz abartı olmayacaktır.

Bu arşivlerdeki belgelerin niteliğinin önemi ise tümünün Çarlık Rusyası’nın, Sovyet devletinin, Taşnak ve Sovyet Ermenistanı’nın en üst düzeydeki yetkilileri tarafından imzalanmış çok gizli raporlar, yazışmalar olmasından kaynaklanmaktadır. Arşivlerdeki Türk-Ermeni meselesine ilişkin belgeler, bir taraftan iddia sahiplerinin itiraflarını içerirken veya Ermeni meselesini Türkiye’ye karşı kullanan güçlerin tespitlerini ortaya koyarken, diğer taraftan, Çarlık ve Sovyet Rusya gibi üçüncü bir gücün saptamalarını yansıtması nedeniyle de, uluslararası alanda etkili ve geçerli kanıt değeri taşımaktadır. Özellikle raporlar ve iç yazışmalar, devlet yetkililerinin gerçeği belirlemeye yönelik samimi değerlendirmelerini içermektedir.

RUS DEVLET ARŞİVLERİNDEN ÇIKAN TEMEL SONUÇLAR

Rus devlet arşivlerindeki belgelerin içerik açısından ortak özelliği ise Türkiye’nin tezlerini esas olarak doğrulamaları ve Ermeni soykırımının uluslararası bir yalan olduğunu tartışmasız bir biçimde gözler önüne sermesidir. 8 senedir Rusya’da Çarlık Rusyası’nın ve Sovyet döneminin devlet arşivlerinde Ermeni meselesi üzerine yaptığım çalışmalar sonucunda ulaştığım belgelerin temel sonuçları şu şekilde özetlenebilir:

Bu belgeler, 1915-1920 yılları arasında Ermeni çetelerinin Transkafkasya’da, Doğu Anadolu’da ve Kilikya olarak adlandırılan Adana ve Maraş bölgesinde Türkiye ve Azeri Türklerine ve Kürtlere yönelik sistematik katliam politikası izlediğini kanıtlamaktadır.

Ermeni çetelerinin etnik temizlik politikası, Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında Ermeni çeteleri ile Türk devleti ve Müslüman halk (Türkler ve Kürtler birlikte) arasında savaşın ve karşılıklı kırımın (mukatele) yaşanmasına yol açmıştır. Böylece iki taraf da birbirine şiddet uygulamıştır.

Ermeni-Müslüman boğazlaşmasının sorumlusu, Batılı emperyalistler ve Çarlık Rusyası’dır. Osmanlı devletini ve Anadolu’yu paylaşmak isteyen büyük devletler, bağnaz milliyetçi Ermeni örgütlerini kışkırtmışlar ve savaşa sevk etmişlerdir. Osmanlı devleti, TBMM hükümeti ve Müslüman halk, bu durumda savaş önlemleri almış ve ayaklanan Ermeni çetelerini şiddetle bastırarak haklı bir savaş vermiştir, kendi vatanını savunmuştur

2. Bölümün Tüm SayfalarI

100 BELGEDE ERMENİ MESELESİ
2.BÖLÜM
Mehmet Perinçek

BELGE 6
Ermeni Bolşevik Önderi O. A. Arutyunyan’ın Hatıralarında 1905 Kırımı ve Taşnaklar
“TAŞNAKLAR, 1905 YILINDA AZERİLERİ YOK ETMEK İÇİN KAMPANYA BAŞLATTILAR”
1905 yılının başlarında Bakû’de cereyan eden kardeş kırımı, silahlı Taşnak çeteleri mavzeristlerin çekip çevirdiği Kamarlo’da da devam etti. Taşnaklar, Azerbaycanlıları “öldüre bildiğin kadar öldür, yağmala, kimseye acıma” sloganlarıyla yok etmek için kampanya başlattılar. Taşnaklar, Ermeni köylerine dağılarak katliam konuşmaları yaptılar, emekçi köylüleri ellerinde silah Ermenilerin “onurunu ve hayatını korumaya” çağırdılar, Ermeni nüfusu Azerbaycanlılara karşı silahlandırmaya çabaladılar. Taşnak eşkıyaları; yağma yaptılar, sivil halkı öldürdüler, onların köylerini ateşe verdiler. Bu tür olayların son bulmasından sonra Ermeni halkının sözde “kurtarıcıları” evlerine geri döndüler ve “zaferlerinin” şerefine şölenler düzenlediler.
Taşnaklar, silah konusunda hiçbir yokluk çekmediler, öyle ki Ermeni piskoposları Horen ve Suren tarafından yetkili kılınan heyetin gönderildiği Vorontsov-Daşkov’un [i] özel izniyle silahlandırılmışlardı. Taşnak humbları [ii] , köylüler üzerinde büyük bir yüktü. Köylük bölgelerde bulunmuş ve köylülerden kan içici hmbapetlerin >[iii] faaliyetleri konusundaki yakınmalarını dinlemiştim. İnsanda ne rahat ne yaşam bırakıyorlardı. “Birileri gidiyor, diğerleri geliyor” demişti köylüler. “Hepsini besle, yatacak yer ver, atlara arpa ve kuru ot ver; peki zamanı değil mi artık eve gitmenin?” Köylülerin böyle bir “küstahlığına” kırgın bir sesle şu cevabı vermiş hmbapet: “Siz, bize muhtaçsınız.” “Niye ki?” diye sormuş köylüler. “Çünkü biz, sizin hayatınızı ve varlıklarınızı kurtarıyoruz. Eğer biz olmasaydık, Azerbaycanlılar gelir, hepinizi doğrar, evlerinizi yakar ve hayvanlarınızı çalardı.” “Biz, Azerbaycanlılarla dostane yaşıyoruz. Bizim toplumumuz onlardan değil, sizden çekiyor.” diye cevaplamış haklı olarak köylüler. Hmbapetler, sadece tehditle köylülerden para ve ürün alabiliyorlardı. Silah satın alma bahanesiyle halktan zorla para toplanması, 1907 yılına kadar sürdü. Bölgenin köylüleri, hmbapetlerin aldatmacalarına, dolandırıcılıklarına ve tecavüzlerine artık tahammül edemiyorlardı. Hepsini köylerden kovdular: “Sizi ve atlarınızı yeteri kadar besledik. Yokluk içinde yaşarken size ağır haraçlar verdik. Bizi yokluğumuzla ve ailelerimiz için duyduğumuz kaygılarla baş başa bırakın.” Mavzeristlerin tehditleri boşunaydı. Taşnak kan içicileri tarafından büsbütün yağmalanan ve çileden çıkarılan köylüler, sadece onlara yardım etmeyi reddetmedi, ayrıca başında hmbapetlerin olduğu Taşnak sürülerini köylerden kovaladılar da.

Maceracılardan, katillerden ve cani öğelerden meydana gelen Mavzerist-Taşnaklar, önemsiz bir sebepten veya sebepsiz yere her zaman mavzerlerini bir insanı öldürmek için kullanmaya hazırlardı. Taşnaklar tarafından düzenlenen Dalar köylülerinin bir toplantısında “milli kahraman” rütbesindeki hmbapet Sumbat, çeşitli süslemelerle humbasının “zaferleri” üzerine konuşmaya başladı ve bir bölgede tek tük kalmış, Ermenilerin hayatı için sözde tehlike yaratan Azerbaycanlıları nasıl yok ettiklerini anlattı. Şans eseri o toplantıya ben de denk gelmiştim. Cesaretimi topladım ve açıktan hmbapet Sumbat’a karşı çıktım. Ona hiddetle Azerbaycanlıların Ermeniler için tehdit olmadığını söyledim. Sözlerimi tamamlayamadan hmbapet Sumbat, mavzerini çıkarttı ve bana nişan aldı, ama şansıma o anda yanında duran okul arkadaşım öğretmen Haçik, mavzeristin kolunu tuttu ve “Bolşevik”in hakkından gelmesine izin vermedi. Bizim bölgenin Taşnakları ve hmbapetleri bana bu adı takmışlardı.
(O. A. Arutyunyan, Vospominaniya, Armyanskoe Gosudarstvennoe İzdatelsvo, Yerevan, 1956, s.47 vd.)

BELGE 7
Sovyet Tarihçisi P. Kitaygorodski’nin “Sömürge Köleliğinden Milli Bağımsızlığa” Adlı Eserinden
“RUM-ERMENİ BURJUVAZİSİ, TÜRKİYE’NİN MİLLİ EKONOMİSİNDE YIKICI BİR ROL OYNUYORDU”

O dönemde İngiliz ve Fransız sermayesi Osmanlı Türkiyesi’nde oldukça etkili olan Rum ve Ermeni burjuvazisine dayanıyordu. (…) Rum-Ermeni burjuvazisi esas olarak tefeci Fransız bankerleriyle ilişki içerisindeydi ve Türkiye’nin milli ekonomisinde yıkıcı bir rol oynuyordu. Bu gruplar, Batı’yla hemen ilişki kurmanın peşindeydi. (…)

Tahıl ambarı Anadolu, İstanbul’dan kopartılıyordu. Rum-Ermeni burjuvazisi, tekrardan İngiliz-Fransız sermayesinin himayesi altında kaybettiği ekonomik durumunu geri kazanmaya başladı. Türk milli burjuvazisi ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
(P. Kitaygorodski, Ot Kolonialnogo Rabstva K Natsionalnoy Nezavisimosti, “Moskovski Raboçiy”, 1925, s.30, 41, 58 vd.)

BELGE 8
Taşnaksutyun’un Yayın Organı Orizon Gazetesinde 1912 Yılında Yayımlanan Makaleden
“NE BİR TÜRK NE DE TÜRK DEVLETİ BUNDAN BÖYLE HİÇBİR ERMENİ İÇİN DEĞER TAŞIMAMAKTADIR”

(…) Türk devlet yetkilileri ve iktidar sahipleri bilsinler ki, ne bir Türk ne de Türk devleti bundan böyle hiçbir Ermeni için değer taşımamaktadır. Varlıklarını korumak için başka yollar düşünsünler. (…)
(Orizon, No. 196, 1912’den aktaran: K. N. Karamyan, K. N. Karamyan, Polojenie Zapadnıh Armyan, “Armyanski Vopros” i Mejdunarodnaya Diplomatiya V Posledney Çetverti XIX Veka İ Naçale XX Veka, Yerevanski Gosudarstvennıy Universitet, Yerevan, 1972, s.81.)

BELGE 9
Sovyet Ermenistanı’nın Yazarlarından S. G. Pirumov’un “Yurtdındaki Taşnaklar” Başlıklı Kitabından

ÇARLIK RUSYASI’NIN “ERMENİSİZ ERMENİSTAN” PROJESİ VE TAŞNAKLARIN ROLÜ

Çarlık Bakanı Lobanov-Rostovski [iv], “Ermeni meselesi”nde kendi hükümetinin politikasını karakterize ederek istisnai bir kesinlikte ve arsızca şunu açıklamıştı: “Bize Ermenisiz Ermenistan lazım!”
Ermeni milliyetçiliğinin saldırgan partisi Taşnaksutyun, Çarlık bakanının sloganını hayata geçirmek için bütün gücüyle her şeyi yaptı: Bayrağına şunu yazdı: “Bağımsız ve birleşik Ermenistan” ve… Çarlık generallerinin, İngiliz bakanlarının, Fransız bankerlerinin, Amerikan “hümanistlerinin” ve bütün papazların “yardımıyla” Türkiye’de bir “Ermenistan”a ulaştı, ama gerçekten de Ermenisiz.
(S. G. Pirumov, Daşnaki Za Rubajom, İzdanie Nauçnoy Assotsiatsii Vostokovedeniya, Tiflis, 1934, s.129)

BELGE 10
Ermenistan’ın İlk Başbakanı ve Taşnak Partisi’nin Kurucusu O. Kaçaznuni’nin [v] Taşnak Partisi’nin Yurtdışı Konferansı’na Sunduğu Rapordan

“GÖNÜLLÜ BİRLİKLERİN OLUŞTURULMASI HATAYDI”

Daha Türkiye’nin savaşan ülkeler ailesine katılmadığı ve katılmaya hazırlanmadığı 1914 sonbaharı boyunca Transkafkasya’da büyük bir gürültü ve büyük bir enerjiyle Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı.

Ermeni Devimci Partisi Taşnaksutyun (ARPD), birkaç hafta önce Erzurum’da gönüllü birliklere karşı olumsuz bir tavır alma kararı almış olmasına rağmen, birliklerin oluşturulmasında ve Türkiye’ye karşı askeri harekâtlarda aktif rol aldı. Oldukça kötü ve ciddi sonuçlar doğurabilecek böylesine ağır ve sorumluluk gerektiren bir meselede, ARPD’nin Transkafkasya organları ve çeşitli yöneticileri, partinin en üst organı olan kongrenin iradesinE karşı geldiler. (…)
Kayıtsız şartsız Rusya’ya bağlandık. Temelsiz bir şekilde Çarlık hükümetinin çabalarımız ve yardımlarımız karşılığında bize Türkiye’deki özgürleşmiş Ermeni vilayetlerinden ve Transkafkasya’daki Ermenistan’dan oluşan özerk Ermenistan’ı bahşedeceğinden emindik.
Kafamızda kavak yelleri esiyordu. Kendi dileklerimizi başkalarına dayattık, içi boş laflara, yetkisiz kişilere çok önem verdik, girdiğimiz hipnozun etkisiyle gerçekleri görmemeye başladık ve hayal âlemine daldık. (…)

1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu göçe (tehcir) tabi tutuldu, kitlesel sürgünler ve baskınlar gerçekleştirildi. Bütün bunlar Ermeni meselesine ölümcül bir darbe vurdu.

Tarihsel Ermenistan'ın, bize devreden gelenekler ve Avrupa diplomasisinin vaatleri doğrultusunda, bağımsızlığımızın temelini oluşturması gereken bölgeleri boşaltıldı; Ermeni vilayetleri Ermenisiz kaldı.

Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır; sonradan da anlaşıldığı üzere, Türkiye'de Ermeni meselesinin temelli çözümü açısından bu yöntem en kesin ve en uygun bir yöntemdi.
Ve bugün, bizim milislerin savaşa katılmalarının Türkiye Ermenilerinin kaderini ne derecede etkilediği sorusunu sormak da abestir. Sınırın bu tarafında bizim farklı bir çizgi izlemiş olmamız durumunda, acımasız baskıların olmayacağını kimse söyleyemez. Türklere karşı düşmanlığımızın teraziye konulmaması durumunda söz konusu baskıların da aynı nitelikte olacağını kimse söyleyemez.

Bu konuda değişik görüşler olabilir.
Gerçek, gerçek olarak kalmaktadır ve burası çok önemli ki, Türk egemenliğine karşı onlarca yıl önce başlatılmış olan mücadele, Türkiye Ermenilerinin sürülmesi ve yok edilmesiyle, dolayısıyla Türkiye Ermenistanı'nın boşaltılmasıyla sonuçlanmıştır.
Korkunç gerçek budur (…)

Acı acı kötü talihimize sızlanmak, kendi mutsuzluğumuza kendi dışımızda bir sebep aramak, Taşnaksutyun Partisi’nin de kaçınamadığı milli psikolojimizin tipik bir özelliği.
Rusların bize alçakça davrandığına emindik, sanki özel bir teselli verecekmiş gibi. (Sonra sırada Fransızlar, Amerikalılar, İngilizler, Gürcüler, Bolşevikler, yani bütün dünya vardı.)
Tembelliğimiz ve uzak görüşlü olmamamız sanki kahramanlıktı. Sonuçta bu, şöyle bir durum ortaya çıkardı. Her isteyen bizi aldatabilir, bize ihanet edebilir, kesebilir veya başkasını kestirtebilirdi.
(O. Kaçaznuni, Daşnaktsutyun Bolşe Neçego Delat, İzdatelstvo “Zakkniga”, Tiflis, 1927, s.10, 12 vd., 15)

BELGE 11
Menşevik Gürcitanı’nın Toprak Bakanı Karibi’nin [vi] Ermeni İddialarına Karşı Yazdığı “Kızıl Kitap” Adlı Eserinden

“TÜRKLERİN YERİNDE KİM OLSA AYNISINI YAPARDI”

1880’lerin sonunda Avrupa diplomasisi, Türkiye’deki Ermenilerin memnuniyetsizliğini büyük bir ustalıkla kullandı. Ortadoğu’daki siyasi dengeleri altüst edecek Türkiye ile Rusya arasında güçlü bir anlaşmanın sağlanmasını ve Rusya’nın boğazlara ilerleyişini engellemeyi umarak bu memnuniyetsizliği körüklemeye başladı.

Bu tehdide karşı Avrupa diplomasisi, elinden geleni ardına koymadı. Bir şeklide Rusya’yı Türkiye’yle yeni bir savaşa çekmeye ve Türkiye’yi iç çekişmelerle zayıflatarak Rusya için karlı bir ortak olmaktan çıkarmaya çalıştı.

Batı Avrupa siyaset adamları, bu yönde amaçlarına ulaşmak için sinsice Ermenileri Türkiye’deki durumlarının ne kadar kötü olduğuna inandırdı ve onların bu durumdan ancak Avrupa’nın desteğiyle çıkabilecekleri fikrini empoze etti. (…)

Türkler ve Kürtler, Ermenilere niçin saldırdı? Aynı dönemde, hatta Yunanistan ve Türkiye arasında açık kanlı bir savaş [vii] varken bile, Rumlarla böyle bir ilişki içinde olmadılar. Cevap açık. Türkiye’deki Rum nüfusu Yunan-Türk Savaşı sırasında dürüstçe, rejime bağlılığını sürdürerek tam tarafsızlığını korudu. Savaşta hiçbir şekilde yer almadı. Sessizce savaşın sonuçlarını bekledi. Tabii kimse de onları kandaşları Yunanlılara sempati duymaya ve onlarla aynı ruha sahip olmaya zorlamadı.

Türkiye’deki Ermeni nüfusu ise Ermeni devrimci partileri [viii] yüzünden açıktan kendi devletinin düşmanları tarafına geçti ve kendi memleketlileri olan Kürtlerin ve Türklerin hiddetini üstüne çekti.

Tekrarlıyoruz: Kesin düşüncemiz şudur ki, Ermeni şeflerinin en temel hatası, Ermeni gönüllü birliklerini oluşturmalarıdır ve bu politikanın sonucunda milli nefreti ateşlemeleridir. (…)
Türkiye’nin yerine Hıristiyan Rusya’yı veya yüksek kültüre sahip Almanya’yı koyun. Eğer Rus Lehleri Avrupa’da yaşayan bütün Lehleri bir devlet örgütünde birleştirmek adına Avusturya Lehlerine katılsaydı ve bağlı bulundukları Rusya’ya karşı savaşsaydı Rusya ne yapardı? Eğer Alsace-Lorraine’deki Fransızlar, Almanya’ya karşı savaş için gönüllü birlikler oluştursalardı Almanlar ne yapardı? Doğal olarak bu iki uygar Hıristiyan devlet de Türkiye Ermenilere ne yaptıysa onu yapardı. (…) İngilizler, düşmana katılmayı düşünmeyen, sadece geçmişteki bağımsızlığını geri talep eden İrlanda’yı bile daha dün ateş ve kanla dize getirdiler.
(Karibi, Krasnaya Kniga, Tiflis, 1920, s.21 vd., 25, 82 vd.)

BELGE 12
General Prof. Dr. N. G. Korsun’un [ix] Kızıl Ordu Harp Akademisi’nde Askeri Coğrafya Dersinde Okutulan “Türkiye” Adlı Eserinden

“MÜSLÜMANLAR, ERMENİ NÜFUSTAN 5 KAT DAHA FAZLAYDI”

Ermenilerin Dünya Savaşı’na [x] kadarki özellikle Ermeni vilayetlerinde yoğunlaşmış (Van, Bitlis, Erzurum, Harput, Diyarbakır, Sivas, Trabzon ve Adana. İstanbul’da ise nüfusun yüzde 15’ine varıyordu.) toplam nüfusu 1.500.000 kadardı. Bütün bu bölgelerdeki Müslümanlar (Türkler ve Kürtler), Ermeni nüfusundan 5 kat daha fazlaydı, ancak 1914-18 savaşı öncesinde bize [xi] katılan topraklardaki Ermeni nüfusu, Anadolu’daki Ermeni nüfusunun üçte ikisini oluşturuyordu, ancak burada da Ermenilerin toplam nüfus içerisindeki payı yüzde 25’ti ve burada da Müslümanlar 2 kat daha fazlaydı.
(N. G. Korsun, Turtsiya/Kurs Lektsii Po Voyennoi Geografii, Çitannıh V Voyennoy Akademi RKKA, Vısşii Voyennıy Redaktsionnıy Sovyet, Moskva, 1923, s.37)

BELGE 13

General Prof. Dr. N. G. Korsun’un SSCB Savunma Halk Komiserliği Devlet Askeri Yayınevi Tarafından Basılan “Alaşkart Ve Hamadan Harekâtları/1915 Yılında Dünya Savaşı’nın Kafkasya Cephesi” Adlı Eserinden

“ASKERİ İKTİDAR VE TÜRK NÜFUS, TEHCİR EDİLENLERE KARŞI NAZİK BİR TUTUM ALDI”

Bu reformlarla [xii] ilgili meselelerde Rusya, Ermenilerin resmi hamisi gibi hareket etti. Bu politika, Ermeni halkının Rus feodal ve kapitalist sınıfları tarafından nihai olarak köleleştirilmesi ve sömürülmesini adına yürütülüyordu. Savaşın başlamasıyla Çarlık hükümeti, sözde “tarihi görevini” gerçekleştirmek adına, aslında Boğazlarla İstanbul’u ve Türkiye Ermenistanı’nı ele geçirmek için hemen taleplerini oluşturdu.
Çarlık hükümeti, özellikle karışık milli-siyasal yapısıyla Türkiye Ermenistanı’nın incelenmesine çok ciddi şekilde önem verdi. (…) Rus kumandanlığı, Kafkas ordularının Türkiye’ye düzenleyeceği saldırıda Ermenilere ve Süryanilere dayanmayı planladı. (…)
Rusların Ermenistan içlerine doğru istilası, Osmanlı Türkiyesi’nin “mirasından” Çarlık Rusyası’nın payına düşen bölge olarak taşıdığı askeri-siyasi anlam dışında, Osmanlı devletinin temel bölgesi olan Anadolu’yu ve Ortadoğu’daki Alman-Türk harekâtları için büyük önem taşıyan Almanlarla birlikte yapılan Bağdat demiryolunu tehdit ediyordu. Bunlarla birlikte bu istila, Rusları Musul petrollerine yaklaştırıyordu. Ayrıca Rusların Türkiye’nin içlerine doğru girmesi, genel olarak Transkafkasya’yı ve Ruslar tarafından işgal edilmiş olan İran’ın kuzeybatı bölgelerini ve özellikle Bakû petrol bölgelerini ve Çiaturi manganez yataklarını Türkiye’nin saldırılarından koruyordu. (…)

İçişleri Bakanlığı’nın bildirdiğine göre savaşın başında, özellikle de Sarıkamış çarpışmasının ilk safhasında Ermeni nüfusu, tamamen yeni silahlarla silahlandırılmıştı. Hatta silahlandırma, Transkafkasya’da Türk istilası tehlikesinin tamamen ortadan kalkmasından sonra da artan tempoda devam etti. İçişleri Bakanlığı’nın bildirimine göre Ermeni gönüllü birliklerinin kendi özel genelkurmayı vardı. Öyle ki, bildirimler şu adrese gidiyordu: “Tiflis, Ermeni Genelkurmayı, Hatisov’a (şehrin başkanı).” Bununla birlikte bu birliklerin oluşturulması ve özel olarak himaye edilmeleri, Kafkasya’daki diğer halklarla Ermeniler arasında gerginliğin doğmasına neden oldu. (…)
Belirtilen dönemde yaklaşık bir milyon kişi tehcir edildi. Askeri iktidar ve Türk nüfus, tehcir edilenlere karşı nazik bir tutum aldı. (…) Salgın hastalıklar ve yokluk, göç edenlerin yaklaşık yüzde 50’sinin hayatına mal oldu.

Bu tehcir, 3. Türk Ordusu’nun Ermenilerden oluşan memurlarını, uzmanlarını ve işçilerini kaybetmesine yol açtı.
(N. G. Korsun, Alaşkertskaya İ Hamadanskaya Operatsii Na Kavkazskom Fronte Mirovoy Voynı V 1915 Godu, Gosudarstvennoe Voyennoe İzdatelstvo Narkomata Oboronı Soyuza SSR, Moskva, 1940, s.6 vd., 153, 189)

BELGE 14

Sovyet Ermenistanı’nın Önemli Devlet ve Bilim Adamlarından A. B. Karinyan’ın [xiii] “Ermeni Milliyetçi Akımlarının Özelliklerine Dair” Başlıklı Makalesinden

“ERMENİ GÖNÜLLÜ BİRLİKLERİ, KÜRT VE TÜRK NÜFUSU SİSTEMATİK OLARAK İMHA ETTİ”

(…) Şimdi gizli emellerini açıktan göstermeye başlamışlardı, Türkiye Ermenistanı’nda yaşayan Hıristiyan olmayan bütün gruplara karşı nefretlerini artık gizlemiyorlardı. Rus ordularının zaferleriyle coşan “gönüllüler” [xiv] , şimdi işgal edilmiş bölgelerde bütün gücünü etkisini artırmaya ayırıyordu. Bunu başarabilmek için de Ermeni olmayan nüfusun fiziksel olarak yok edilmesi metoduna başvuruyordu. (…)

Belirlenen bu idealin gerçekleştirilmesindeki en ciddi engel, Türkiye Ermenistanı’nın karışık milli yapısı ve Ermenilerin ‘altı vilayette’ azınlıkta olmalarıydı. Ermeniler, sadece bazı bölgelerde önemsiz bir çoğunluğa sahipti. Diğer grupların niceliği, özellikle de Müslüman olan halklar tartışmasız çoğunluğu teşkil ediyordu. Bu yüzden bu gruplara karşı Taşnaksutyun Partisi’nin inisiyatifinde yukarıda belirtilen önlemler alındı.

Rus ordusunun raporlarından ve talimatlarından görülüyor ki, Ermeni gönüllü birlikleri, en geniş ölçüde, Hıristiyan olmayan halkın ortadan kaldırılmasıyla uğraştılar. Gönüllü birlikler, Kürt ve Türk nüfusu sistematik olarak imha ederek Taşnaksutyun Partisi’nin Ermeni bölgesinin Müslüman öğelerden temizlenmesini ve sınırların çevrilmesini öngören planını yerine getirdiler. Bu ‘program’, Rus ordularındaki birliklerin komutanlarının rahatsızlıklarını birçok kez dile getirmelerine rağmen inatla uygulandı. Bu program, Ermenilerin kendileri için de yıkıcıydı. Esasen Ermeni köylülerinin, tabii ki, Kürtleri ve Türk köylülerini kendi tarafına çekmekte çıkarı vardı. Yüzyıllardır Ermenilerle aynı şartlarda birlikte çalışan Kürtler ve Türk emekçi kitleleri, komşularıyla ortak çıkarlarla bağlıydılar. Bu o kadar açıktı ki, bunu Çarlık Rusyası’nın askeri diplomatları bile sıkça dile getirmişti. Taşnaksutyun Partisi tersini yaptı. Politikalarıyla Türkiye’deki Ermenilerin durumunu daha da dayanılmaz hale getirdi. Gönüllüler tarafından gerçekleştirilen zorbalıklara misilleme olarak Türk köylüleri de Ermeni halkının hakkından geldi ve Türk hükümetinin bütün ‘görevlerini’ yerine getirdi. (…)
(A. Karinyan, “K Harakteristike Armyanskih Nationalistiçeskih Teçeniy”, Bolşevik Zakavkazya, No. 9-10, 1928, s.65 vd.)

BELGE 15

Ermeni Sovyet Tarihçisi A. A. Lalayan’ın “Karşıdevrimci ‘Taşnaksutyun’ ve Emperyalist Savaş 1914-1918” Başlıklı Makalesinden

“TAŞNAKLAR; TÜRK KADINLARINI, ÇOCUKLARINI, YAŞLILARINI VE HASTALARINI KATLETMEDE AZAMİ ‘CESARETİ’ GÖSTERDİLER”

“Gönüllü” hareketi, kana susamış humbapetaların (Andranik Paşa, Amazayep ve diğerleri) komutasındaki Taşnak birliklerinin Türk kadınlarını, çocuklarını, yaşlılarını ve hastalarını ortadan kaldırmak işinde azami “cesareti” göstermelerini ifade etmektedir. Taşnak birlikleri tarafından işgal edilen Türk köyleri, orada yaşayan insanlardan “kurtarılmış” ve tanınmaz hale getirilmiş kurbanlarla dolu bir harabeye çevrilmiştir. (…)
Görüldüğü gibi Taşnak gönüllü hareketinin sonuçlarından biri on binlerce Türk emekçisinin imha edilmesidir. (…)
(A. Lalayan, “Kontrrevolyutsionnıy ‘Daşnaktsutyun’ İ İmperialistiçeskaya Voyna 1914-1918 gg.”, Revolyutsionnıy Vostok, No. 2-3, 1936, s.92)

BELGE 16

Bir Ermeni Yetkilinin “Rus-Türk Savaşı’nda Ermeni Gönüllü Birliklerinin Faaliyetleri” Başlıklı Raporundan

ERMENİ KİTLELERİ GÖNÜLLÜ HANEKETİNİN PEŞİNDEN NASIL SÜRÜKLENDİ?

(…) Hükümet [xv] çevrelerinde savaşın 1915 baharından önce başlamayacağı öngörülüyordu. Demek ki, faaliyetleri iyi temeller üzerinde inşa etmek için oldukça zaman vardı. Fakat olaylar, düşünülenden daha hızlı gelişti. Yönetim organının hükümetin talebi üzerine işi olağanüstü biçimde hızlandırması gerekti, öyle ki savaşçıların seçiminde sıkı kıstaslar uygulanamadı ve iki-üç hafta içerisinde bütün gönüllülerimizi sınıra yığmak zorunda kaldık. Gönüllü hareketi esnasında Ermeni halkı, genel bir coşkunluk gösterdi; binlerce yaşlı ve genç, sağlıklı ve hasta, savaş eğitimi almış ve almamış olan, iyi ve kötü, erdemli ve erdemsiz kişi örgütlenme bürosunun emrine yazılmak için akın etti. Ve bunları geri çevirmenin imkânı yoktu. Ermenilerin ayak bastığı yerkürenin en ücra köşelerinden, hatta Yeni Buhara’dan ve Amerika’dan dahi gönüllüler geldi. Cahilini de eğitimlisini de tek bir fikir coşkulandırıyordu, hepsinin kalbi bir atıyordu, asırlık zincirlerini kırmaya gidiyorlardı. Peşi sıra gece ve gündüz, günlerce ve haftalarca gönüllü kayıtlarının yapıldığı yerin eşiğini aşındırdılar. Kayıt olana dek önerdiler, rica ettiler, bazen tehditler savurdular, hatta ağladılar. Ermeni halkının ruhunun derinliklerinde saklı erdemi gösteren ne kadar dokunaklı tablolar ortaya çıktı kayıtlar sırasında.
(Marksizm-Leninizm Enstitüsü Ermenistan Şubesi Parti Arşivi fond 4047, liste 1, dosya 91, yaprak 1’den aktaran: C. Kirakosyan, Zapadnaya Armeniya V Godı Pervoy Mirovoy Voynı, İzdatelstvo Yerevanskogo Universiteta, Yerevan, 1974, s.201 vd.)

BELGE 17

Ermeni Bolşevik A. Erzikyan’ın Sovyet Ermenistanı’nda Ermenice Basılan “Emekçilerin Mahkemesinde” Başlıklı Eserinden

“ÇARLIK RUSYASI, TÜRKİYE ERMENİLERİNİN SEMPATİSİNİ KAZANMAK İÇİN GÖNÜLLÜ BİRLİKLERİ KULLANDI”

Vorontsov-Daşkov [xvi] , askeri açıdan gönüllü birliklerin ciddi bir kuvvet etmeyeceğini çok iyi biliyordu, ancak Rusya ordularının geçişi esnasında Türkiye Ermenilerinin Rus ordularına sempatisini kazanmaya ihtiyacı vardı ve bunu en iyi gönüllü hareketi sağlayabilirdi.
(A. Erzikyan, Na Sud Trudyaşihsya, Tiflis, 1927, s.62)

BELGE 18

Çarlık Rusyası Dışişleri Bakanı S. D. Sazonov’un İstanbul Büyükelçisi Girs’e Telgrafı

ÇARLIK RUSYASI, KÜRT VE ERMENİ KARTINI BİRLİKTE KULLANDI

Telgraf No. 53 17/4 [xvii] Mart 1914
Ermeni reformlarının gerçekleştirilmesiyle bağlantılı olarak Bitlis’teki Kürt hareketini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bitlis ve Van’la ilişkileri olan ve hala burada bulunan Abdulrezak [xviii] üzerinden Kürtleri yönlendirmek sizce uygun olmaz mı?
(Mejdunarodnıe Otnoşeniya V Epohu İmperializma. Dokumentı İz Arhivov Tsarskogo İ Vremennogo Pravitelstva 1878-1917 gg., seri 3, c.2, Gosudarsvennoe Sotsialno-Ekonomiçeskoe İzdatelsvo, Moskva-Leningrad, 1933, s.29 vd.)

BELGE 19

Taşnaklar Tarafından Yönetilen Ermeni Milli Bürosu’nun Birinci Dünya Savaşı’nın Hemen Başında Çar II. Nikolay’a Gönderdiği Bildiriden

“ERMENİLER, HAYATLARINI VE VARLIKLARINI YÜCE RUSYA’NIN VE ONUN TAHTININ ŞANI İÇİN FEDA ETMEK ÜZERE AYAĞA KALKMIŞLARDIR”

(…) Şanlı Rus orduları, kendi hükümdarlık toprakları boyunca karlı Ermenistan tepelerinde ve engin Alaşkert vadisinde, Almanya’ya ihtiyaç duyarak kudretli Rusya’ya el kaldırma cüretini gösteren Türkiye’ye karşı savaşırken, Ermeniler, atalarının öğütlerini dinleyerek (…), hayatlarını ve varlıklarını Yüce Rusya’nın ve onun tahtının şanı için feda etmek üzere ayağa kalkmışlardır.
Türkiye’yle savaş müjdesi, bütün Ermeni halkını coşkulandırmaktadır. Bütün ülkelerden Ermeniler, şanlı Rus ordularında yer almak ve Rus silahının başarısına kanıyla hizmet etmek için can atmaktadır. Düşmana karşı zafer kazanmak için Yüce Tanrıya dua ediyoruz. Yeni şanlı Rus silahı olmak ve Rusya’nın Doğu’daki tarihsel görevini yerine getirmek vatan borcumuz olmaktadır. Kalbimiz bu istekle yanmaktadır.

Rus bayrağı, İstanbul ve Çanakkale boğazlarında özgürce dalgalanacaktır.
Sizin iradeniz, yüce devletlim, Türkiye boyunduruğu altındaki halklara özgürlük verecektir.
(Mşak, No. 271, 1914’ten aktaran: Marents, “Litso Armyanskogo Smenohovstva”, Bolşevik Zakavkazya, No. 3-4, 1928, s.89)

BELGE 20

Ambartsum Arakelyan’ın Mşak Gazetesinde 20 Eylül 1914’de Yayımlanan Makalesinden

“TÜRKİYE, PARÇALARA AYRILMAK ZORUNDADIR VE BU, TARİHİN VE MANTIĞIN KAÇINILMAZ TALEBİDİR”

(…) Tarihin hükmü acımasızdır: Türkiye, kendi başına bağımsız bir organ olarak yaşayabilecek durumda değil; o ölmek ve parçalanmak zorunda ve onun enkazından bağımsız, özgür ve uygar bir yaşama başlayacak yeni devletler yükselecek. Türkiye, parçalara ayrılmak zorunda. Bu, tarihin ve mantığın kaçınılmaz talebidir.
(Mşak, 20 Eylül 1914, No. 208’den aktaran: C. Kirakosyan, Zapadnaya Armeniya V Godı Pervoy Mirovoy Voynı, İzdatelstvo Yerevanskogo Universiteta, Yerevan, 1974, s.212)

BELGE 21

Çarlık Rusyası III. Siyasi Dairesi Danışmanının İstanbul Büyükelçisi M. Girs’e Telgrafı

“TÜRKİYE’YLE SAVAŞ HALİNDE ERMENİLERİN, SÜRYANİLERİN VE KÜRTLERİN AYAKLANMALARININ TAM ZAMANIDIR”

Telgraf No 2851 23/10 Eylül 1914
Yüksek Başkomutan ve Kafkas Valisi, Türkiye’yle savaş halinde Ermenilerin, Süryanilerin ve Kürtlerin ayaklanma hazırlıklarının tam zamanı olduğu konusunda hemfikirdir. Çeteler, İran idaresinden tam gizli olarak Azerbaycan’daki konsoloslarımızın ve oradaki birliklerimizin komutanlarının gözetimi altında oluşturulacaktır. Hazır halde bulunacak silahlar, sadece gerekli zamanda verilecektir. Parasal destek için kredi vardır. Çeteler, yalnız bizim iznimizle harekete geçirilecektir.

Bugün bakan sizin Amiral Ebergard’a gönderdiğiniz telgrafa [xix] atıfta bulunarak Genelkurmay Başkanı’na durumun gerginleşmesi sonucunda vakit kaybetmeden yukarıda belirtilen önlemler çerçevesinde, ama tabii ki daha ayaklanma başlatmaksızın hazırlıklara geçilmesi gerekliliğini belirten bir telgraf göndermiştir.
Klemm
(Mejdunarodnıe Otnoşeniya V Epohu İmperializma. Dokumentı İz Arhiva Tsarskogo İ Vremennogo Pravitelstva 1878-1917 gg., seri 3, c.6, bölüm 1, Gosudarstvennoe Sotsialno-Ekonomiçeskoe İzdatelsvo, Moskva-Leningrad, 1935, s.232 vd.)

BELGE 22

Rusya’nın Maku Konsolosunun 27 Ekim 1914 [xx] Tarihli Şifreli Telgrafı

“AMAÇ, ERMENİLERLE İŞBİRLİĞİ HALİNDE TÜRKLERİ KÜRDİSTAN’DAN KOVMAK”

Bakanlığa. Abdul Rezak, 500 silahlı Kürtle Çaldıran’dan Türkiye’ye saldırıya geçti. Aynı zamanda ona bağlı Kürtleri etrafında topluyor. Amacı, Ermenilerle işbirliği halinde Türkleri Kürdistan’dan kovmak. Kopyası Tahran’a.
/İmza/ Olferyev
27 Ekim 1914
(Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi (RGVİA) fond 2100, liste 1, dosya 517, yaprak 17)

BELGE 23

Karargâh Komutanı Yudeniç’in [xxi] General Nikolayev’e Telgrafı

“ARALARINDA ÇATIŞAN ERMENİLER VE KÜRTLER HİMAYEMİZDEN YOKSUN KALACAKTIR”

31/X [1914] saat akşam 9

IĞDIR BEYAZIT GENERAL NİKOLAYEV’E

Ermeni gönüllü birliği adına Dro’ya ve Kürtler adına Abdul Rezak’a [xxiiVan’a girişte kendi aralarında çatışmamalarını telkin ediniz, zira her ikisi de kendi amaçlarını takip edecektir. Her kim bunu yerine getirmezse himayemizden yoksun kalacaktır.
Yudeniç 2492
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 517, yaprak 29)

BELGE 24

Kars Bölgesi Askeri Vali Yardımcısı’nın Kars Bölgesi Askeri Valisi’ne Tehcir Öncesinde Yazdığı Rapor

“MÜSLÜMAN KÖYLERİNİ ERMENİLERİN SALDIRILARINDAN KORUMAK GEREK”

Kars Bölgesi Askeri Vali Yardımcısı’nın Kars Bölgesi Askeri Valisi’ne 4 Ocak 1915 tarihli 2 nolu raporunun kopyası
Geçtiğimiz Aralık ayının 28’inde Verh, Kotanlı köylerinden ve Soğanlık kazasından geçerek kale bölgesine girerken Kotanlı’ya yağma amacıyla gelmiş olan Türk tüfekleriyle ve Rus Berdanka tüfekleriyle silahlanmış on bir Ermeninin ve ikisi Ermeni biri Rus olan 39. Topçu Tugayı’nın 1. Bataryası’nın 3 aşağı rütbeli askerinin, memur Ramfopul ve bana eşlik eden muhafızlarla birlikte benim tarafımdan tutuklandığını Siz Ekselanslarına bildiririm.
Yukarıda bahsi geçen tutuklulardan Kotanlı köyü ahalisinden gasp edilmiş 100 ruble, belgeler ve silahlar benim tarafımdan geri alındı.

Para ve silahlar şimdilik bende duruyor; birliklerine teslim edilen aşağı rütbeliler hariç tutukluların ayrıntılı tahkikatı ise, 30 Aralık tarihli 81 nolu raporda benim tarafımdan Kars bölgesinin Genaral-Valisi’ne sunuldu. Bu raporda Kotanlı köyünde 7 yaya muhafızın Müslüman köylerini Ermenilerin saldırılarından korumakla tam sorumlu olarak bıraktığımı rapor ettim. Albay Grigoliya.
ONAY:
Kâtip: İmza
(RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 460, yaprak 36 ve arkası)

BELGE 25

Askeri Vali Podgurski’nin Sarıkamış, Oltu, Kağızman Bölgeleri Komutanlarına Telgrafı

“HIRİSTİYAN NÜFUS TARAFINDAN MÜSLÜMANLARA KARŞI GİRİŞİLEN YAĞMANIN ÖNLENMESİ İÇİN HER TÜRLÜ KARARLI ÖNLEMİ ALIN”

Savaş koşulları kapsamında
Askeri Vali Podgurski’nin Sarıkamış’a Albay Grigoliya’ya, Ardağan, Oltu, Kağızman bölgeleri komutanlarına telgrafının kopyası.
Hıristiyan nüfus tarafından Müslümanlara karşı girişilen yağmanın ve çapulculuğun önlenmesi için her türlü kararlı önlemi alın. Ağır cezalarla korkutarak askeri mahkemeye verileceklerini bildiriniz; tutuklayınız, silahsızlandırınız, suçluları mahkemeye veriniz. Aşağı rütbelileri birliklerine teslim ediniz. Gelişmelerini bana bildiriniz. İmza. Vali Podgurski. No 59. 12 Ocak 1915’te gönderildi.
ONAY:
Kâtip: İmza.
(RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 460, yaprak 75)



[i] Çarlık Rusyası’nın Kafkasya Valisi.
[ii] Taşnak silahlı çeteleri.
[iii] Taşnak silahlı çetelerinin komutanlarına verilen ad.
[iv] Aleksey Borisoviç Lobanov-Rostovski, Türkiye’de ve bir çok Avrupa ülkesinde büyükelçilik görevini yürüttükten sonra 1867-1878 yıllarında içişleri bakanlığı, 1895-1896 yıllarında da dışişleri bakanlığı görevinde bulundu. 1896 yılında öldü. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) A. B. Lobanov-Rostovski maddesi.
[v] Ovanes Kaçaznuni (İgithanyan), 1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan devletinin ilk başbakanıdır. Taşnak hükümetini, 1919 Ağustos ayına kadar 13 ay yönetmiştir. Taşnaksutyun Partisi’nin kurucularındandır ve önemli lideridir. Ermenistan’ın ve Taşnak Partisi’nin en yetkilisidir.
1868 yılında Gürcistan’a bağlı Ahıska bölgesinde doğmuştur. Mimarlık eğitimi aldıktan sonra Bakû, Batum ve Tiflis’te mimar olarak çalışır. Taşnak örgütüne Bakû’de katılır. 1905-1906 yıllarındaki Ermeni-Tatar çatışmaları sırasında karşılıklı kırımı engellemek üzere kurulan komisyonda görev yapar. 1911 yılında Taşnaksutyun davasından arandığından dolayı Türkiye’ye kaçar. İstanbul’da, ardından da Doğu Anadolu’da bulunur. Propaganda faaliyetleri yürütür. 1914 yılında Transkafkasya’ya geri döner. 1917’de Ermeni Ulusal Konseyi üyesi olur. 1918’e kadar Kafkasya parlamentosunda (Seym) Taşnak temsilcisi olarak bulunur. Trabzon ve Batum’da Türklerle yapılan barış görüşmelerinde Ermeni heyeti içinde yer alır. 4 Haziran’da Hatisov’la birlikte Ermenistan Cumhuriyeti adına Batum Antlaşması’na imza atar. 1918 Temmuzu’nda bağımsız Ermenistan’ın ilk başbakanı olur. 1919 Ağustosu’na kadar bu görevde kalır. 1919 Şubatı’nda Ermenistan Parlamentosu’nun kararıyla yardım sağlamak amacıyla ABD’ye ve Avrupa’ya gider. 1920 yılında Ermenistan’a geri döner ve Ermenistan Parlamentosu başkan yardımcılığına atanır.
1920 yılında Ermenistan’da Bolşevik iktidarının kurulmasının ardından tutuklanır. 1921 yılında Bolşevik yönetimine karşı yapılan karşıdevrimci ayaklanmanın bastırılmasından sonra ülkeyi terk eder. 1921-24 yılları arasında Bükreş’te yaşar. 1923 yılında elinizdeki kitabı yayımlamasının ardından Taşnak Partisi’nden istifa eder, geri dönmek için Sovyet Ermenistan’ı hükümetine başvurur. 1925 yılında Erivan’a yerleşir. Mimar olarak çalışır, üniversitelerde ders verir ve profesörlük unvanını alır. 1938 yılında hayatını kaybeder. Bkz. Entsiklopediya “Armyanski Vapros”, Yerevan, 1991, s.197.
[vi] Gerçek adı P. P. Goleyşvili olan Karibi, Gürcü Menşevizminin önemli yayıncılarından ve parti yöneticilerinden biridir. Karibi, Menşevik Gürcistanı’nın Jordanie hükümeti döneminde Toprak Bakanlığı yapmıştır. Karibi, daha sonra Bolşeviklere katılmıştır. Bkz. Karibi, Net Sil Bolşe Molçat, c.1, Sovyetski Kavkaz, Tiflis, 1925, s.1.
[vii] Kitabın 1920 yılında basıldığı göz önünde tutulursa burada Osmanlı dönemindeki Türk-Yunan savaşlarının kastedildiği anlaşılmaktadır.
[viii] Taşnaksutyun, Hınçak vb. kastedilmektedir.
[ix] 8 Ocak 1877 tarihinde doğan General Prof. Dr. Nikolay Georgiyeviç Korsun, 1897 yılında Konstantinov Topçu Okulu’nu, 1905 yılında ise Genelkurmay Akademisi’ni bitirdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Genelkurmay Yüksek Karargâhı’nda görev yaptı (Mayıs 1915-Eylül 1916), Kazak Alaylarının komutanlığını üstlendi (Ağustos 1917’ye kadar), ardından Genelkurmay’ın Genel Kumandanlığı’nda çalıştı (1917). 1918 yılından itibaren Kızıl Ordu’da Bütün Rusya Genelkurmayı’nda ve Doğu Cephesi Birinci Ordusu’nda görev yaptı. 1922-1954 yılları arasında M. V. Frunze Askeri Akademisi’nde öğretim üyesi olarak ders verdi, bilimsel çalışmalarda bulundu. 1954 yılında emekliye ayrıldı. Üstün hizmetlerinden dolayı 2 kez Lenin Nişanı’na, Kızıl Bayrak madalyasına ve 2 kez de Kızıl Yıldız madalyasına layık görüldü. Askeri tarih alanında birçok eser verdi. 14 Kasım 1958’de hayatını kaybetti. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) N. G. Korsun maddesi.
[x] Birinci Dünya Savaşı.
[xi] Rusya.
[xii] Ermeni reformları.
[xiii] Artaşes Balasiyeviç Karinyan (Gabrielyan), 11 Kasım 1886 tarihinde Bakû’de doğmuştur. 1907 yılından beri Sovyetler Birliği Komünist Partisi üyesi olan Karinyan, 1910 yılında Petersburg Üniversitesi’ni bitirir. Ardından Bakû’de devrimci faaliyetlerin merkezinde yer alır. 1918 yılında Bakû Komünü’nün Adalet Halk Komiseri (Bakanı) olur. Ermenistan’da Sovyet iktidarının kurulmasının ardından Sovyet Cumhuriyeti’nin İktisat Komitesi Başkanlığını yapar. 1924-28 yılları arasında Ermenistan Merkez Yürütme Kurulu Başkanı’dır. Karinyan’ı, 1929-30 yıllarında Ermenistan SSC Eğitim Halk Komiser (Bakan) Yardımcısı olarak görüyoruz. 1906 yıllından beri yayıncılıkla uğraşan A. B. Karinyan, İskra, Bakinskiy Raboçi, Pravda, Put Pravdı gibi Bolşevik yayın organlarında makaleler yazmıştır. Ermenistan SSC Bilimler Akademisi üyesi de olan Karinyan, üstün hizmetlerinden dolayı Lenin Nişanı ve Emekçi Kızıl Bayrak madalyasıyla ödüllendirilmiştir. 1982 yılında ölen Karinyan’ın siyaset, iktisat ve tarih üzerine yayınlarının dışında edebiyatçı ve eleştirmen kimliğiyle de birçok eseri vardır. Bkz. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) A. B. Karinyan maddesi.
[xiv] Ermeni gönüllü birlikleri kastedilmektedir.
[xv] Rus hükümeti.
[xvi] Çarlık Rusyası’nın gönüllü birliklerin örgütlenmesinde önemli rol oynayan Kafkasya valisi.
[xvii] 4 Mart eski Rus takvimine, 17 Mart günümüz takvimine göredir. Bundan sonraki belgelerdeki iki ayrı tarih, bu ayrımdan kaynaklanmaktadır.
[xviii] Türk makamlarından kaçarak Rusya’ya sığınan Kürt aşiret lideri.
[xix] 21 Eylül tarihli 1150 nolu telgrafta Girs, sadrazamla “Göben” gemisinin Karadeniz’e çıkışıyla ilgili yaptığı görüşmeyi aktarmış ve “Almanların elinde” bulunan Türkiye’nin bütün deniz filosunun Karadeniz’e çıkabileceği tehlikesine işaret etmiştir. 22 Eylül 1164 nolu telgrafta ise Girs, “Breslau” gemisinin Karadeniz’e çıktığını haber vermiştir. Bkz. Mejdunarodnıe Otnoşeniya V Epohu İmperializma. Dokumentı İz Arhiva Tsarskogo İ Vremennogo Pravitelstva 1878-1917 gg., seri 3, c.6, bölüm 1, Gosudarstvennoe Sotsialno-Ekonomiçeskoe İzdatelsvo, Moskva-Leningrad, 1935, s.232.
[xx] Eski Rus takvimi tarihidir. Bundan sonraki Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi belgelerinde orijinali esas alınarak eski Rus takvimine göre tarih belirtilmiştir.
[xxi] Nikolay Nikolayeviç Yudeniç (30.7.1862-5.10.1933), Birinci Dünya Savaşı’nın başında karargâh komutanıdır. 1915 Ocak’ından itibaren Kafkas Ordularının komutanlığını yapar. 1916 yılındaki Erzurum ve Trabzon harekâtlarını yönetir. Mart-Nisan 1917’de Kafkas Ordularının başkomutanlığı görevini üstlenir. Bkz. Sovyet Ansiklopedisi’nin (1970-1977 baskısı) N. N. Yudeniç maddesi.
[xxii] Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslarla işbirliği yapan Osmanlı vatandaşı olan Kürt ağa.

3. Bölüm Tüm Sayfalar

Mehmet Perinçek


BELGE 26

General Ohanovski’nin Kafkas Orduları Karargâhı’na Telgrafı

“ERMENİ GÖNÜLLÜLERİ, YAĞMALADIKLARI MALLARI KAÇIRIRKEN RUS ASKERİ BİRLİKLERİNE DAHİ ATEŞ EDİYORLAR”

Kars’ın Askeri Durumuna İlişki Telgraf

Kafkas Orduları Karargâhı’na
12-45d I
4. Kolordu Karargâhı’ndan
1485

Kabul Tarihi: 31.01.1915
Sayı: 243
Kabul Etti: Skatov (İmza)

Operasyon Bölümü
6/6
31.01.1915
Sayı: 135
21 no’lu dosyaya konulacaktır.

General Nikolayev, Ermeni gönüllülerin yağmaladıkları malları kaçırdıkları sırada onları engellemek isteyen askeri birliklerimize ateş ettiklerini bildiriyor. Ayrıca Ermeni gönüllüler tarafından yapılan çok sayıda yağmalama ve soygun olayı görülmüştür. Bu tür suçların baştan beri engellenebilmesi amacıyla, General Nikolayev’e bir yazı yazarak, Van’daki Askeri Sahra Mahkemesi’ne tebligatta bulunmasını ve 24. Cilt 1309. maddenin Savaş Dairesi 1914 tarih ve 464 sayılı emirnamesiyle açıklanan yeni redaksiyonuna 8 Sayılı Ek olarak bir eklemenin yapılmasını istemiştim. Ermenilerin, 22. Cilt 279. maddede öngörülen cezaları gerektiren suçlardan dolayı yargılanmaları gerekir. Hüküm, mahkemede açıklandıktan hemen sonra geçerlilik kazanacak ve hemen -bir günü aşmayan bir süre içinde- kurulan mahkeme başkanı tarafından infaz edilecektir.

Açıklama: Kafkas Askeri Bölgesi’ndeki ordu birliklerine hitaben yayınlanan 4 Mayıs tarih ve 158 sayılı emirnamede yer alan Başkomutan emri. 6325

İmza: General Ohanovski

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 982, yaprak 3-5)



BELGE 27

1915 Şubatında Tiflis’teki Bütün Ermenistan Milli Kongresi’nde Taşnaksutyun Partisi’nin Askeri Kanat Temsilcisinin Yaptığı Konuşmadan

TÜRKİYE ERMENİLERİNE VERİLEN İKİ GÖREV

Bilindiği gibi, Rus hükümeti savaşın başında Türk Ermenilerini silahlandırmak ve savaş sırasında ülke içinde ayaklanma çıkartmak için hazır hale getirmek amacıyla hazırlık gideri olarak 242900 ruble verdi. Gönüllü birliklerimiz Türk ordusunun savunma hattını yırtıp, ayaklananlarla birleşerek cephe ve cephe gerisinde anarşi yaratmak ve bununla birlikte Rus ordularının geçişini ve Türk Ermenistanı’nı ele geçirmesini sağlamak zorunda.

(B. A. Boryan, Armeniya, Mejdunarodnaya Diplomatiya i SSSR, c. 1, Gosudarstvennoe İzdatelstvo, Moskva-Leningrad, 1929, s. 360)



BELGE 28

Tehcir Öncesi Ermenilerin Müslüman Köylerini Yağmalaması Hakkındaki Çarlık Raporu[i]

“ŞÜPHELİLER YAKALANMIŞ VE TUTUKLANARAK KARS BÖLGESİ HAPİSHANESİNE KONMUŞTUR”

Kars bölgesinde vuku bulan olaylar hakkındaki raporun kopyası./EKSELANSLARI’NIN Kafkasya Valisi Kaleminin Özel Dairesi’ne gönderilmiştir. 6 Şubat 1915 No. 652/

Zaruşat kazası komutanı, Kürdo köyüne gelen meçhul silahlı altı Ermeninin silahla tehdit ederek halktan 300 ruble, Koçköy’de ikamet eden Karo Nasipoğlu’ndan da kişisel olarak 500 ruble istediklerini, ancak paraları alamadıklarını bildirdi.

Daha sonra tutuklanan meçhul kişiler, I/ Amazasp’ın birliğinden Ermeni gönüllüsü Türk tebaasından Arşak Asaturov Karakosov; 2/ aynı birlikten Ermeni gönüllüsü Aleksandropol köyünden Mikirtiç Zurabov Akopov Sarkisov; 3/ Kızıl Çahçah köyünden Grigori Mikirtiçev Nazorov; 4/ aynı köyden Oganes Manukov Culagov; 5/ aynı köyden Amayak Petrosov Tanoyev ve 6/ Gümrü şehrinden Yenok Kardanov Bagdasarov’dur.

Şüpheliler yakalanmış ve tutuklanarak Kars bölgesi hapishanesine konmuştur.

Silahlarla ilgili soruşturma, maddi delillerle birlikte Kars bölgesi sorgu hakimine devredilmiştir.

Orijinali yukarıdakilerin ardından imzalıdır.

Onay: Kâtip adına İmza

Kafkas Orduları Piyade Karargâhı’na

Bilgi içindir

EKSELANSLARI’NIN Kafkasya Valisi Kaleminin Özel Dairesi Müdürü (İmza)

No. 695
13 Şubat 1915
Tiflis

Kâtip (İmza)

(RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 460, yaprak 49 ve arkası)


BELGE 29

Sovyet Ermenistanı Devlet Adamı B. A. Boryan’ın “Ermenistan, Uluslararası Diplomasi ve SSCB” Adlı Eserinden

“DEVLETİN AYAKLANANLARI BASTIRMASI, ONUN TARİHİ VE HUKUKİ HAKKIDIR”

Kendiliğinden anlaşılacağı gibi, askeri harekâtın cephe gerisinde on bin kişilik bir kitlenin devlete karşı ayaklanma [ii] çıkardığında ve bununla haritada varlığını ilan ettiğinde, devlet düşüncesi, devlet iktidarını ve devlet adamlarının meşru müdafaa adına sorumlu önlemler almasını gerektirir. Ayaklanmayı bastırmanın imkânlarını arayıp bularak ve kendi devletini korumak gibi ortada duran önemli bir görevi unutmadan bu ilke tamamıyla uygulanabilir: Amaç, aracı haklı kılar (…)

Ermenilerin ayaklanması, onların tarihi ve hukuki hakkıdır. Eğer devlet, halk ayaklanmasını sert bir şekilde eziyor ve ayaklananları bastırıyorsa, bu da onun tarihi ve hukuki hakkıdır.

(B. A. Boryan, Armeniya, Mejdunarodnaya Diplomatiya i SSSR, c.1, Gosudarstvennoe İzdatelstvo, Moskva-Leningrad, 1928, s.363, 365)




BELGE 30

Çarlık Rusyası’nın Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın Londra Büyükelçisi Benkendorf’a Telgrafı

“ZEYTUNLULAR, SAVAŞÇI SAYISININ 15 000’E ÇIKARILABİLECEĞİNİ BELİRTİYORLAR”

Telgraf No 1613 10 Nisan/28 Mart 1915, akşam saat 7

168 nolu telgrafınız alındı.

Kafkas Ordusu Piyade Karargâhı, Zeytunlu yetkililer Mavi Nohudyan, Mikael Avordyan ve Gasparyan’ın ağzından aşağıdakileri şu bilgileri bildiriyor:

Hınçakların örgütü, Kilikya’da birçok yandaşa sahip, özellikle 3000 kişiyle Zeytun’da oldukça kalabalıklar. Adana, Dörtyol, Acin, Sis, Furnuze, Maraş ve Halep’te komiteleri var. Hareketin başına 1895 hareketini yönetenler geçebilir: Tohacyan, Yenidünyan, Surenyan, Çakıryan, Yakupyan ve de Gasparyan. Zeytunlular, savaşçı sayısının 15 000’e çıkarılabileceğini ve Aleksandret ve çevresinden herhangi bir dış operasyona gerek kalmadan yüksek miktarda silah sağlayabileceklerini iddia ediyorlar.

Neratov

(Mejdunarodnıe Otnoşeniya V Epohu İmperializma. Dokumentı İz Arhiva Tsarskogo İ Vremennogo Pravitelstva 1878-1917 gg., seri 3, c.7, bölüm 2, Gosudarstvennoe Sotsialno-Ekonomiçeskoe İzdatelsvo, Moskva-Leningrad, 1935, s.121)



BELGE 31

Taşnaksutyun Partisi’nin Dışişleri Bürosu Başkanı Zavriyev’in Çarlık Rusyası’nın Londra ve Paris Büyükelçileri Benkendorf ve İzvolski’ye 1915 Mayısında Gönderdiği Mektuptan

“ERMENİLER, SAVAŞTA EN HARARETLİ BİÇİMDE YERİNİ ALMALIDIR”

Bugünkü savaşın ilk günlerinden beri Rusya Ermenileri, Rusya’da ve Türkiye’de savaşa katılmayı beklemektedir. Bu durum, savaşın sonunda Ermeni Meselesi’nin yeniden gündeme alınması ve kesin şekilde çözülmesi umudunu doğurmaktadır. Bu sebeple Ermeniler, yaklaşan olaylara katılmaktan geri duramaz, bundan ötürü savaşta en hararetli biçimde yerine almalıdır. (…)

(Mejdunarodnıe Otnoşeniya V Epohu İmperializma. Dokumentı İz Arhiva Tsarskogo İ Vremennogo Pravitelstva 1878-1917 gg., seri 3, c.7, bölüm 2, Gosudarstvennoe Sotsialno-Ekonomiçeskoe İzdatelsvo, Moskva-Leningrad, 1935, s.455)


BELGE 32

General Oganovski’nin General Nikolayev’e Telgrafı

“KÜRTLER, YOLDA ERMENİLER TARAFINDAN ALIKONULURLAR”

23 Mayıs [1915]

Tiflis
Ordu Komutanına

General Oganovski’nin telgrafını rapor ediyorum: General Nikolayev, Sor yakınlarında birçok Kürdün teslim olmakta olduğunu, 500’nün ise olduğu bilgisini veriyor. Onların cephe gerisine geçirilmesini rica ediyorlar. Silahlarının toplanması için talimat verilmesine ve onların uygun işlerde değerlendirilmesine izin vermedi. Sayıları Van’da binden fazlayı bulan ve Amerikan Misyonu’nun himayesindeki kadın ve çocukların durumu özellikle güçleşiyor. Hala birkaç bin tanesi de Sor yakınlarında toplandı. Türkiye, onları göndermek için çok uzak ve yolda büyük ihtimalle Ermeniler tarafından alıkonulurlar. Bu yüzden teslim olan Kürtlerin himaye altında kalmalarına izin verdi. 5827 General Oganovski. 2291.

Pominov

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 982, yaprak 20)



BELGE 33

General Kaliti’nin Kafkas Ordu Komutanı’na Telgrafı

“ERMENİLERİN YAKALANARAK SİLAHLARININ ALINMASINI VE KİMLİKLERİ TESPİT EDİLİNCEYE KADAR HAPSEDİLMELERİNİ EMRETTİM”

Kars
Kafkas Ordu Komutanı’na
Kolordu Karargâhı’ndan Çekilen Telgraf

Sayı: 233

Kabul Edildiği Tarih: 09.08.1915
Sayı: 99/1
Kabul Eden: İmza

Operasyon Bölümü
Tarih: 10.08.1915
Sayı: 3270
İcra: 4174

Birlik komutanları kendi bölgelerine, tüfekle silahlanmış olan ve herhangi bir kimlik belgesi bulunmayan Ermeni gönüllülerin sızmakta olduğunu bildiriyorlar. Onların soygun yaptıklarına dair bilgiler gelmektedir. Ermeni gönüllülerin, kendi reislerinin imzaladığı yazılı belgeleri olmaksızın kendi birlikleri dışına salınmamasına dair emir yayınlamanızı rica ediyorum. Üzerlerinde kimlik belgeleri bulunmayan Ermenilerin yakalanarak silahlarının alınmasına ve kimlikleri tespit edilinceye kadar hapiste tutulmalarına dair bir emir yayınladım. 1277

Süvari Generali Kalitin

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 982, yaprak 33)


BELGE 34

Bir Rus Komutanın General Yudeniç’e Telgrafı

“BİRLİKTEN FİRAR ETME, TÜFEK ÇALMA VE SOYGUN SUÇUNDAN DOLAYI ERMENİLERE YÖNELİK TUTUKLAMALAR YAPILMALI”

Telgraf

10.08.[1915]
3409
3420
Şifreli

Tiflis
Ordu Komutanı General Yudeniç’e.

General Çernozubov bildiriyor: “General Truhin’le bir arada Dilican’a gelen Kerm ve Amazasp komutasındaki iki Ermeni gönüllü birliği tamamen düzensiz ve yorgun durumda olup, yeniden yapılandırılmak üzere Erivan’a gitmek için izin istediler, fakat kolordu komutanı bu isteği geri çevirdi. Bu olumsuz yanıtın Amazasp’a bağlı bölüklerden birisinde sebep olduğu protestoları yatıştırdım. İki hafta süreyle Erivan’a gönderilmelerini talep eden bu birliklerde yeni bir kargaşa çıktığına dair az önce bilgi aldım. Bu gönüllü birliklerin silah gücücüyle yatıştırılması, Azerbaycan Ermenileri ile Van ilindeki durumdan dolayı üzgün olan Türkiyeli mültecileri bizim açımızdan hoş olmayan biçimde olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle, piyade ihtiyacımızın sürekli artmakta olmasına rağmen, ileride çıkabilecek gayet ciddi problemlerden kurtulabilmemiz amacıyla her iki birliğin iki haftalığına Erivan’a gidebilmesine izin verilmesini ısrarla rica ediyorum. 2157. Çernozubov.” Kendi tarafımdan şunu eklemeği gerekli buluyorum; bu birlikleri emirlere uymaya zorlayarak ya Van ilinde kalmalarını temin etmek ya da ileride bu tür olayların tekrarlanmaması ve Ermeni gönüllü birliklerinin bu tür taleplerde bulunarak kendi başlarına hareket etmelerini önlemek amacıyla önceden tüfeklerine el koyarak feshetmek gerekir. 1. Kolordu Komutanı General Kalitin bildiriyor: “Birlik komutanları kendi bölgelerine, tüfekle silahlanmış olan ve herhangi bir kimlik belgesi bulunmayan Ermeni gönüllülerin sızmakta olduğunu bildiriyorlar. Onların soygun yaptıklarına dair bilgiler gelmektedir. Ermeni gönüllülerin, kendi reislerinin imzaladığı yazılı belgeleri olmaksızın kendi birlikleri dışına salınmamasına dair emir yayınlamanızı rica ediyorum. Üzerlerinde kimlik belgeleri bulunmayan Ermenilerin yakalanarak silahlarının alınmasına ve kimlikleri tespit edilinceye kadar hapiste tutulmalarına dair bir emir yayınladım. 1277. Süvari Generali Kalitin.”

Şunu da rapor etmeği gerekli buluyorum ki, eğer bunlar gönüllülerse, o zaman Baratov’un birliğiyle beraber gönderilmiş olan 6. Gönüllü Birliğinden olmalılar; bunların, aynen Sarıkamış operasyonu sonrasında olduğu gibi, bölgeye akın eden ve savaş mahallinde sahipsiz kalmış silahları özellikle de bizim askerlere ait olanları toplayan yerli Ermeni halktan oldukları da kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden, General Kalitin tarafından önerildiği gibi mümkün olduğunca sert ve özenli öneriler alınması; birlikten firar etme, tüfek çalma ve soygun suçundan dolayı tutuklamalar yapılabilmesinin yararlı olacağı düşünülebilir. Talimatlarınızı rica ediyorum.4174.

İmza.

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 982, yaprak 34-35)


BELGE 35

Genelkurmay Başkanı Adına Dışişleri Halk Komiseri Yardımcısı Neratov’a Mektup

“TAŞNAKSUTYUN ÜYELERİ, ŞÜPHESİZ OLDUKÇA KARANLIK BİR GEÇMİŞE SAHİP İNSANLARDIR”

Mektup No 8158 22/9 Ekim 1915

Bay Anatoli Anatoliyeviç [Neratov],

Bulgaristan’da bulunan Türkiye Ermenisi gönüllülerin Kafkasya’ya gönderilmesiyle ilgili 5 [18] Ekim tarihli 1162 nolu mektupla ilgili Ekselanslarınıza bildiririm ki, Kafkas Orduları komutanı, belirtilen Ermenilerin Rusya’ya girişini olumlu görmektedir, ancak, onların hepsi Taşnaksutyun üyesidir ve şüphesiz oldukça karanlık bir geçmişe sahip insanlardır; ayrıca askeri anlamda da hiçbir değer taşımamaktadırlar, çünkü onların yokluğunda Bulgaristan ordusu kendi adına hiçbir şey kaybetmemiştir. Tam tersi bu Ermeniler, savaştan kaçarak, firar ederek, başkalarına zarar vererek ve siyasi dalıvericilikle soysuz bir şekilde bahsi geçen orduyu etkileyeceklerdir. Onların, belirtilen ordu saflarında bulunmaları, Balkan yarımadasında özellikle Bulgaristan’da istihbarat örgütlenmesini hissedilir derecede kolaylaştıracaktır.

General Yudeniç’in belirtilen fikirlerine tamamen katılarak belirtilen Ermenilerin Rusya sınırlarına sokulmasına izin verilmemesini öneririm.

M. Belyayev

(Mejdunarodnıe Otnoşeniya V Epohu İmperializma. Dokumentı İz Arhiva Tsarskogo İ Vremennogo Pravitelstva 1878-1917 gg., seri 3, c.9, bölüm 1, Gosudarstvennoe Sotsialno-Ekonomiçeskoe İzdatelsvo, Moskva-Leningrad, 1937, s.52)


BELGE 36

Kafkas Ordu Karargâhına Bağlı Askeri Mahkemesinden Bir Dosya

“ERMENİ GÖNÜLLÜLERİ, KÜRT KADIN VE KIZLARA TECAVÜZ, 26 KADIN VE ÇOCUĞA KASITLI OLARAK İŞKENCE ETME VE ÖLDÜRMEDEN SUÇLU BULUNDU”

Kafkas Ordu Karargâhına Bağlı Askeri Mahkeme Dairesi Başkanı’nın Yazışmaları [iii]

No.1014

3’üncü ve 4’üncü Ermeni Gönüllü Birliklerine bağlı Ermeni gönüllülerden Martisro Akopov, Karnik Babinyants, Maksud Cezmeciyan, Seno Arutunyan, Kerob Manukov, Ayk Ohanyan, Sahak Olikyan ve Karapet Cemkoçyan dosyasına ilişkin yazışmadır.

Dosya Açıldı: 1916

Dosya Kapatıldı:

----------

Özel Karar [iv]

Azerbaycan-Van Birliğine bağlı Kolordu Mahkemesi, 1916 yılı 10 Eylül günü, gereken heyet toplanarak, 3’üncü ve 4’üncü Ermeni Gönüllü Birliklerine bağlı Ermeni gönüllülerden sanıklar Seno Arutunyan, Hay (hem de Ayk) Ohanyan ve diğerlerinden oluşan toplam sekiz kişiyle ilgili davayı görerek; onları Kürt kadın ve kızlara tecavüz, 26 kadın ve çocuğa kasıtlı olarak işkence etme ve ölümcül yaralayarak öldürme konusunda suçlu bularak, adı geçen sanıkların tümünün -Martiros Akopov, Karnik Babinyants, Maksud Cezmeciyan (Çesbadi), Seno Arutunyan, Kerob Mihitarov Manukov, Hayk (Hay) Ohanyan, Sahak Olikyan (Sahak Holikyan) ve Karapet Camkoçyan (Karapetusyants-Koçin’in- asılarak idam edilmelerine ve tüm imtiyazlarının alınmasına karar verdi. Aynı zamanda mahkeme, bu sanıkların tamamının, Ermenileri kuşaklar boyunca hiç ceza görmeden ve acımasızca ezen Kürtlere karşı asırlık bir kan davası geleneği çerçevesinde yetiştirildiklerini, keza söz konusu sanıkların uzun bir süre (yaklaşık bir yıl) boyunca hapiste tutulmuş olduklarını, sanıklardan Seno Arutunyan (18 yaş), Kerob Mhitarov (20 yaş), Karnik Babinyants (20 yaş) ve Sahak Olikyan’ın (20 yaş) ise reşit olmadıklarını da göz önünde tutarak, ayrıca Askeri Mahkeme Tüzüğünün 1407. Maddesine ve Kafkas Ordu Komutanı’nın 10 Ekim 1915 tarihli emrine dayanarak; sanıkların cezalarının (tüm sanıkların servet haklarından mahrum edilmeleri ve ilgili cezadan kaynaklanacak olup, Suç ve Islah Cezaları Kanunu 22, 25, 27 ve 18. Maddeleri kapsamındaki diğer sonuçlar da baki kalmak kaydıyla) hafifletilmesi ve böylece sanıklardan Martiros Akopov, Maksud Cezmecyan (Çesbadi), Hayk (Hay) Ohanyan ve Karapet Camkoçyan’ın idam cezalarının 20’şer yıl kürek cezasına, Seno Arutunyan, Kerob Mhitarov Manukov, Karnik Babinyants ve Sahak Oligyan’ın idam cezalarının da 10’ar yıl kürek cezasına dönüştürülmesi konusunda Kafkas Ordu Komutanı nezdinde ricada bulunulması yönünde KARAR verdi.

(Üzeri çizilmiş olan sözcükler dikkate alınmayacaktır)

Mahkeme Başkanı: Tuğgeneral (İmza)

Geçici Üyeler: Birlik Çavuşu (İmza)
Asteğmen (İmza)

------------

Yüksek Mahkeme’ye [v]

Temyiz dilekçesi işleme konulmamıştır.

16 Eylül

Piyade generali (İmza)

Ermeni Gönüllü birliklerine bağlı gönüllülerden:
Seno Arutunyan, Kerop Manukov,
Saak Olikyan, Hayk Ohanyan,
Martiros Akopyan, Karapet Camkoçyan,
Karnik Babiyants ve Maksut Cizmezyan
tarafından
Kolordu Mahkemesinin 10 Eylül 1916 tarihinde
Şerip-Han’da vermiş olduğu kararını temyiz amacıyla verilen

TEMYİZ DİLEKÇESİ

Temyiz edilmesi istenen kararın yanlış olduğunu ve aşağıda açıklanan gerekçelere dayanılarak iptal edilmesi gerektiğini düşünüyoruz:

1) Mahkemeye tanık olarak gösterdiğimiz ve söz konusu suçların işlendiği sırada bizim başka bir yerde bulunduğumuzu teyit edebilecek olan kişilerin katılmamasına rağmen duruşmanın gerçekleştirilmiş olmasına itiraz ediyoruz. Bu tanıkların ifadelerinin dosya içeriği bakımından önemli olduğunu aşağıdaki hususlar kanıtlamaktadır. Birincisi; Azerbaycan-Van Birliği komutanı 12 Ekim 1915 tarihli yazısında: “Sanıklar tarafından gösterilen tanıkların ifadelerinin alınmadığı (ki bu ifadeler mahkemece önemli bulunmaktadır) ve sanıklar mahkemede mağdurlar tarafından teşhis edilmedikleri nedeniyle” dosyanın 4. Ermeni Kolordusu’na bağlı mahkemede görülmesini önerdi. İkincisi, Kolordu mahkemesinin 29 Şubat 1916 tarihinde yapılan duruşma tutanaklarından anlaşıldığı üzere mahkeme, savcının görüşünü de dikkate alarak, “hazır bulunmayan tüm tanıkların ifadelerinin dosya kapsamında önemli olduğunu” kabul etmiştir. Bu çerçevede bizim talebimiz doğrultusunda gönüllülerden Uzunyan, Haçayan, Karapetyan, Grigoryan, Sidleayan, Umgovosyan, Ter-Kazarov, Ratyan ve Haçatryan’ın davet edilmesine ve bu amaçla mahkemenin ertelenmesine karar verildi. 10 Eylül 1916 tarihli duruşmada, adı geçen tanıkların dinlenmesini talep ettik; mahkeme bizim talebimiz doğrultusunda davet edilen ve duruşmaya katılmayan tanıklardan üçünün hazır bulunmamasını yasa ihlali olarak değerlendirdi. Oysa bu tanıklar, zamanında Erivan’dan (ki oradan Şerifhan’a en az 300 km’lik bir mesafe var) yola çıkmışlardı; daha sonra Erivan merkez komutanı tarafından (10 Eylül’de mahkemenin yapıldığı yere ulaştırılmak üzere) Culfa komutanının emrine gönderildiler. Trenin hareket etmesinden iki saat önce Culfa komutanına varmış olmalarına rağmen, söz konusu komutan onları alıkoymuş ve tren hareket edinceye kadar onlara izin belgesi vermedi. Bu durumda onlar, tamamen Culfa komutanının suçu yüzünden mahkemeye yetişemediler. Bunu teyit edecek kişiler olarak, bizimle beraber Culfa istasyonunda bulunan, daha sonra ise bizi komutanın yanına bırakarak, duruşmaya katılmak üzere trenle yolculuklarına devam etmiş olan yeminli vekil G. İ. Hatisov (Tiflis, Voznesensk Sok., 16) ile yeminli vekil yardımcısı M. M. Ter-Pogosyan’ı (Erivan, Gubernskaya Sok. 26) gösterebiliriz.

2) 7 Kasım 1915 tarihli karar doğrultusunda; tecavüz, keza ölümle sonuçlanan yaralamalar biçiminde gerçekleşen işkence suçundan yargılandık. Askeri Sahra Mahkemesi bizleri Ceza Kanunu 1484. Madde 1. Fıkrası ve 1477. Madde 2. Fıkrası çerçevesinde suçlu buldu. Mahkemeye çıkarılmamıza ilişkin kararda bize yöneltilen suçlamaların gerçek içeriğine bakılırsa, orada kasıtlı cinayet işlememize yönelik bir suçlama yer almamaktadır. Oysa kolordu mahkemesi ilgili yasalara ve ileri sürülen suçlamanın gerçek içeriğine rağmen bizim cinayet suçlusu olduğumuza karar verdi.

3) Yukarıda da açıklandığı üzere Azerbaycan-Van Birliği Komutanı 12 Ekim 1915 tarihli yazısında bu dosyanın yeniden görüşülmesini önermiş ve Askeri Sahra Mahkemesi kararına itiraz etmesinin gerekçesi olarak da sanıklar tarafından gösterilen tanıkların ifadelerinin alınmadığını, sanıkların mahkemede mağdurlar tarafından teşhis edilmediğini (ki bu hususlar mahkeme kararının yalnız sanıklar lehine değişmesine sebep olabilirdi) göstermişti. Oysa Kolordu Mahkemesinin 3 Eylül 1916 tarih ve 1752 sayılı yazısına cevap olarak, söz konusu birlik komutanı, karara itirazının sadece cezaların daha da ağırlaştırılması biçiminde anlaşılması gerektiğini ifade etti (6 Eylül 1916 tarih ve 64 sayılı telgraf metni; giden sayısı 673).

Mahkeme, cezaları ağırlaştırırken işte bu telgrafı esas almıştır; oysa dosyanın Kolordu Mahkemesinde görülmesi için usul açısından gerekçe olarak, birlik komutanının -savunma tanıklarının ifadelerinin alınmamış olması ve suçluların mağdurlar tarafından teşhis edilmemesine dayandırılan- önerisi esas alınmıştı. Bu yüzdendir ki, mahkeme suç sınıflandırmasını en ağır suç olarak değiştiremez ve cezayı ağırlaştıramaz.

Söz konusu son telgraf, yukarıda aktarılmış olan öneriyle çelişmesi nedeniyle hukuken geçerli olamaz; ayrıca anlaşmazlık dışında başka bir nedenle açıklanamaz, zira savunma tanıklarının ifadelerinin alınmamasına ve sanıkların mağdurlar tarafından teşhis edilmemesine dair vurgulamalar cezanın ağırlaştırılmasına yönelik kararla bağdaştırılamaz.

Yukarıda açıklanmış olan hususları dikkate alarak, temyiz edilen kararın iptalini ve davanın aynı mahkemede, fakat farklı bir heyet tarafından görülmesini talep ediyoruz.

Ermenice Ad ve Soyadları [vi] Ad ve Soyadlarının Çevirisi [vii]

Karapet Camkoçyan Karapet Camkoçyan
Martiros Akopyan Martiros Akopyan
Saak Olikyan Saak Olikyan
Maksut Cizmezyan Maksut Cizmezyan
Seno Arutunyan Seno Arutunyan
Hayk Ohanyan Hayk Ohanyan
Kerop Mhitraryan Kerop Mhitraryan
Karnik Babikyan Karnik Babikyan

(RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 1094, yaprak I, 4, 4 arkası, 7-9, 7 arkası-9 arkası)

BELGE 37

Rus Kafkas Ordu Karargâhına Bağlı Askeri Mahkeme Daire Başkanı’nın Tehcir Öncesi Bir Olaya Dair Yazışmaları

“TÜRKİYE ERMENİSİ SANIKLARIN SAVAŞ BÖLGESİ KAPSAMINDA BULUNAN BİR MINTIKADA YAĞMA AMAÇLI SALDIRIDA BULUNMUŞ OLMALARINDAN İDAMLARINA”

Kopya

Mahkeme kararı Yirmi Sekiz Mart 1916 tarihinden itibaren geçerlilik kazanmıştır

Kolordu Mahkeme Başkanı Tuğgeneral Yevseyev

İşbu mahkeme kararı, 27 Mart 1916 tarihinde gece saat 10.00’da:

Askeri Savcı yardımcısı Astsubay Tsivtsivadze ile sekreter Senkeviç’in de hazır bulundukları halde, sanıklardan Tigran Avetisyants, Agasar Baloyants, Yerem Minasyants, Krikor Ovanesov, Tigran Marabyants ile Manuk Şarahbanyants’a tebliğ edilmiş; ayrıca dosya kapsamında yargılanan kişilere, işbu kararı hangi zaman süreleri içinde ve hangi prosedürler çerçevesinde temyiz edebilecekleri de açıklanarak; duruşma tutanakları da kendilerine teslim edilmiştir.

Kolordu Mahkeme Başkanı Tuğgeneral Yevseyev

KARAR

İmparator majestelerinin fermanı doğrultusunda, 26 Mart 1916 tarihinde, 1. Kafkas Kolordusuna bağlı Kolordu Mahkemesi’nin, mahkeme başkanı Tuğgeneral Yevseyev başkanlığında yapılan açık duruşmasında, geçici görevli olarak 173. Piyade Don Birliği’ne gönderilmiş olan Yarbay Grev ile Yüzbaşı Naibov’un, keza Askeri Savcı Yarbay Vısotski ile Sekreter Senkeviç’in de katılımıyla; Türk vatandaşları olan sanıklar Tigran Avetisyants, Agasar Baloyants, Yerem Minasyants, Krikor Ovanesov, Tigran Marabyants ile Manuk Şarahbanyants’ın dosyası ele alındı. Bu dosya, savaş bölgesindeki Kafkas Bölge Askeri Mahkemesi’ne sunulmuş, akabinde Kafkas Orduları Başkomutanı’nın talimatı gereğince 1. Kafkas Kolordu Mahkemesi’ne devredilerek; Savaş Bölgesi Kapsamında Olan Topraklar Yönetmeliği’nin 7 ve 19. maddeleri, Eyalet Genel Yönetmeliği 23. maddesine yapılan Ek (Yasalar Mecmuası, 1892 baskısı, 2. cilt) ve Kars Geçici Genel Valisi’nin 20 Şubat 1915 tarihli tebligatı çerçevesinde ve savaş döneminde geçerli olan yasalar doğrultusunda, söz konusu sanıkların, 1885 baskılı Suç ve Islah Cezaları Kanunu 13, 119, 1629 ve 1633. maddelerinde öngörülen suçlardan, Başkomutanın yukarıda adı geçen talimatına ve Savaş Durumları Tüzüğü’nün (1869, 4. baskı) 22. cilt 279. maddesine uygun olarak görülmesi istenmiştir.

Dosyada sanıklarla ilgili yazılı bilgiler bulunmamaktadır; hepsi Türk vatandaşı olup, Erzurum ilindendir. Bu meyanda:

1. Tigran Avetisyants, 28 yaş, Klice köyü;
2. Agasar Baloyants (Paloyants), 30 yaş, Artunts köyü;
3. Yerem Minasyants, 36 yaş, Ertil köyü;
4. Krikor Ovanesov, 38 yaş, Odzi köyü;
5. Tigran Marabyants, 27 yaş, Odzi köyü;
6. Manuk Şarahbanyants, 28 yaş, Odzi köyündendirler.

Dosyayı görüşen mahkeme heyeti, sanıkların SUÇLU olduklarına karar verdi:

1. Sanıklardan Tigran Avetisyants, Agasar Baloyants, Yerem Minasyants ve Krikor Ovanesov, birkaç gün süreyle (22-25 Aralık 1914 tarihlerinde) kendi aralarında ve başka kişilerle önceden anlaşarak ve onlarla işbirliği içinde; Kars ili Soğanlık kazası Sipkor köyüne kuvvetle saldırdılar, halkı ölümle tehdit ettiler ve tedhiş amacıyla el ayaklarını bağladılar, dövdüler, aleni biçimde paralarına ve diğer malvarlıklarına el koydular. Bu meyanda Kacaroğlu Abuzer Bey’in atını ve (kendi ifadesine göre) 52 ruble parasını aldılar; Ahmetoğlu Yusuf’un (kendi ifadesine göre) göre 58 ruble parasını, Memetoğlu Kaya’nın (kendi ifadesine göre) 145 ruble, Mustafaoğlu Memet’in (kendi ifadesine göre) 220 ruble, Garipoğlu Hasan’ın (kendi ifadesine göre) 150 ruble, Musaoğlu Veli’nin (kendi ifadesine göre) 220 ruble ve Hurşitoğlu Tahir’in (kendi ifadesine göre) 70 ruble parasına el konuldu. Bununla beraber, söz konusu kişilerden zorla alınan meblağlar konusunda sanıkların ifade ettikleri rakamlar Mahkeme tarafından abartılı bulunmuş olup, sanıkların eylemleri sonucunda mağdurların uğramış oldukları zararların miktarı net olarak tespit edilmemiştir. Ayrıca Mahkeme, adı geçen sanıkların, burada anlatılan eylemlerin gerçekleştirilmesine -hem niyet hem de eylem safhalarında- eşit düzeyde katıldıklarını, dolayısıyla çete oluşturmadıklarını kabul etmiştir.

2. Sanıklardan Tigran Marabyants ve Manuk Şarahbanyants, halkın paralarını ve mallarını yağmalamak amacıyla Sipkor köyüne silahlı saldırı düzenlemek konusunda Tigran Avetisyants, Agasar Baloyants, Yerem Minasyants, Krikor Ovanesov ile önceden anlaşarak, onlarla beraber köye geldiler, orada kendileri kimseyi doğrudan tehdit etmediler, kimseyi dövmediler, paralarını ve mallarını talep etmediler, hatta bunun aksine yaparak Memetoğlu Kaya ve diğerlerini, kendi arkadaşlarının darbelerinden korumaya çalıştılar.

Sanıklar tarafından işlendiğine kanaat getirilmiş olan suçların niteliği ve bu suçlarla ilgili cezaların belirlenmesi konusunu ele alan Mahkeme, işbu Kararın ilk maddesinde yer alan ve Tigran Avetisyants, Agasar Baloyants, Yerem Minasyants ile Krikor Ovanesov tarafından işlendiği sabit görülen, birkaç kişi tarafından önceden anlaşma yoluyla (fakat bu amaçla çete oluşturmadan) tüm sanıkların ortaklaşa davranarak, savaş bölgesi kapsamında bulunan bölgede bir köye yağma amacıyla saldırmaları biçiminde gerçekleştirilen suç; 1885 baskılı Suç ve Islah Cezaları Kanunu 13, 119, 1629 ve 1633. maddeleri, Kafkas Orduları Başkomutanı’nın yukarıda adı geçen talimatı, Savaş Bölgesi Kapsamında Olan Topraklar Yönetmeliği 19. madde 7. fıkrası ve yine aynı Yönetmeliğin 20. maddesi ile Kars Geçici Genel Valisi’nin 20 Şubat 1915 tarihli tebligatı kapsamında düzenlenmekte olup, Savaş Durumları Tüzüğü (1869, 4. baskı) 22. cilt 279. maddesinde belirtilen cezayı öngörmektedir. Suçluların idamını ve her türlü mülkiyet hakkından mahrum kılınmalarını gerektiren bu ceza, adı geçen sanıkların her birine tatbik edilmekle beraber, Ceza kanunu 18. maddesi doğrultusunda söz konusu idamın asılarak gerçekleştirilmesi, bu cezayla ilgili olarak Ceza Kanunu 22-24, 27, 28. maddelerince öngörülen tüm sonuçların ve haklardan mahrum etmelerin uygulanacağı da karara bağlandı. İşbu karar metninin 2. maddesinde Tigran Marabyants ile Manuk Şarahbanyants tarafından işlendiği kabul ve köye saldırmak suretiyle yağmalamak önerisini kabul etmek (eylem sırasında yağmadan gönüllü olarak vazgeçmişlerdir), söz konusu yağma niyetiyle ilgili gereken mercii veya en yakında bulunan mercii bilgilendirmemek olarak ifade edilen suç Ceza ve Islah Kanunu 13, 119, 1629 ve 1632. maddelerince öngörülmektedir: Yukarıda adı geçen yasa ve yönetmelikler, keza Savaş Durumları Tüzüğü (1869, 4. baskı) 22. cilt 279. maddesi doğrultusunda hareket eden Mahkeme, söz konusu sanıkların ikisine de bu Kanun’da öngörülen cezayı kesmiş, daha sonra ise, suç ortaklarının da itiraf ettikleri gibi, planlanan eylemi gerçekleştirmekten vazgeçtiklerini dikkate alarak, Ceza Kanunu 119. maddesi 2. fıkrası gereğince söz konusu cezayı iki kademe hafifletmiş ve böylelikle Ceza Kanunu 19 maddesinin ikinci kademesine geçilmiş ve söz konusu kademenin alt sınırı esas alınarak, her iki sanığın tüm mülkiyet hakları alınmakla 15 yıl süreyle kürek cezasına çarptırılmasına karar verilmiş. Bunun yanı sıra; Ceza Kanunu 22-25, 27 ve 28. maddelerinde öngörülen tüm haklardan mahrum edilme ilkesi de geçerli olacaktır.

Bu nedenlerden ve de 1885 baskılı Suç ve Islah Cezaları Kanunu 13, 119, 1629 ve 1633. maddeleri, Savaş Durumları Tüzüğü (1869, 4. baskı) 22. cilt 279. maddesi, Savaş Bölgesi Kapsamında Olan Topraklar Yönetmeliği 19. madde 7. fıkrası 20. maddesi, Eyalet Genel Yasalar Mecmuası (1. cilt, 1892 baskısı) 23. maddesi, Savaş Durumları Tüzüğü (1869, 4. baskı) 24. Cilt 910, 915, 1128-1155. maddeleri, Kafkas Orduları Başkomutanı’nın 26 Ekim 1914 tarihli genelgesi, Savaş Dairesi’nin 1914 tarih 424 sayılı ve 1915 tarih 513 sayılı emirnamelerinde ilan edilen redaksiyonlarıyla 24. cilt 1418, 1419, 1424, 1424-1 ve 1424-2 maddeleri doğrultusunda hareket eden Mahkeme:

1) Türk vatandaşları olan sanıklardan Tigran Avetisyants (28 yaş), Agasar Baloyants (30 yaş), Yerem Minasyants (36 yaş) ve Krikor Ovanesov’un (38 yaş), kendi aralarında önceden varılan bir anlaşma doğrultusunda, savaş bölgesi kapsamında bulunan bir mıntıkada yağma amaçlı saldırıda bulunmuş olmalarından dolayı, tüm mülkiyet hakları alınmak kaydıyla asılarak idam edilmelerine, ayrıca Ceza Kanunu 22-24, 27 ve 28. maddelerinde öngörülen tüm sonuçların ve hak mahrumiyetlerinin uygulanmasına; 2) Tigran Marabyants (27 yaş) ile Manuk Şarahbanyants’ın (28 yaş) söz konusu yağma amaçlı saldırıya katılmaları (saldırı sırasında gönüllü olarak geri çekilmişler) nedeniyle tüm mülkiyet haklarından mahrum edilerek 15’er yıl süreyle kürek cezasına çarptırılmasına, ayrıca Ceza Kanunu 22-24, 27 ve 28. maddelerinde öngörülen tüm sonuçların ve hak mahrumiyetlerinin uygulanmasına; 3) Bu dosya kapsamında tüm mahkeme giderlerinin sanıkların malvarlıklarından (onların birbiriyle ilgili sorumluluk taşıması ilkesi esas alınarak) eşit miktarda tahsil edilecek, sanıkların tümünün toplam malvarlıklarının yetersizliği durumunda ise bu giderlerin hazine tarafından karşılanmasına; 4) İşbu Mahkeme hükmünün, yasal geçerlilik kazandıktan sonra (fakat infaz öncesinde), keza temyiz talep ve şikayetlerinin olması durumunda Kafkas Askeri Bölgesi Başkomutanı’nın görüşlerine arz edilebileceğine KARAR vermiştir.

Gerekli imzaları havi gerçek nüshadır.

Aslının aynısıdır

Mahkeme Başkanı
Tuğgeneral Yevseev (İmza)
Aslına uygunluğunu denetledi:
Mahkeme Sekreteri (İmza)

(RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 752, yaprak 22-24, 22 arkası-23 arkası)


BELGE 38

Rus Orduları Kafkas Cephesi Başkumandanı Prjevalski’nin, Tiflis’teki Askeri Genel Valisi’ne Telgrafı

“RUSYA’DAN GELEN ERMENİ GÖÇMENLER, TÜRK KATLİAMI YAPMAYA HAZIRLANIYORLAR”

Prjevalski’nin 10 Mayıs [1917] tarihli 4269 nolu telgrafının kopyası. Tiflis Askeri Genel Vali’ye.

Nisanın ortasında Aşkale bölgesinde Türklerin toplandığına dair bilgi geldi. Urati, Cın, Merdiven köylerinin aranmasıyla bu söylentilerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Sadece dokuz asker tutuklandı. Bununla birlikte istihbaratçılar grubunun komutanının raporuna göre Aşkale’de demiryolu müfrezesinde gönüllü çalışan Türkler, ona yakında greve gitmek zorunda kalacaklarını belirtmişler, çünkü Rusya’dan gelen Ermeni göçmenler, yakın zaman içerisinde Türk katliamı yapmaya hazırlanıyorlarmış. Ermeniler tarafından böyle bir hareketin gerçekleşmesine izin vermemek için gerekli emirlerin verilmesini arz ederim. 4269. PRJEVALSKİ.

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 94, yaprak 2)


BELGE 39

İşgal Hukukuna Göre İşgal Edilen Türkiye İllerinin Komiseri İvanitski’nin Telgrafı

“RUS TEBAASINA AİT ERMENİ GÖÇMEN AİLELERİ, CEPHE GERİSİNDEN GELEREK PASİN OVASI KÖYLERİNİ İŞGAL EDİYORLAR”

HASAN KALE
General LEVANDOVSKİ’YE

İşgal hukukuna göre işgal edilen Türkiye illerinin komiserinin telgrafını iletiyorum: Benim ve Transkafkasya Özel Komitesi Başkanı tarafından Hasan Kale bölgesi geçici komiseri Speranski’den 18 Mayıs [1917] tarihli 2691 nolu bir telgraf alındı: Son iki üç haftadır önemli bir kısmı Rus tebaasına ait Ermeni göçmen aileleri kitlesel olarak cephe gerisinden gelerek Pasin Ovası köylerine yerleşiyorlar. Bunlar, Türk kökenli ahalinin konutlarını, askeri birliklere ayrılan konutları ve aynı zamanda ekin alanlarını yerli Türk ahaliyi kovarak keyfi şekilde işgal ediyorlar. Ermenilerin Hasan Kale bölgesi köylerinde yayılmaları, Bölge Komiserliği’nin bilgisi haricinde Erzincan’ın Ognot bölgesinden göç eden nüfusun yerleştirilmesi planıyla yapılıyor. Özel Ermeni dernekleri tarafından örgütlenen bu göçün durdurulması için acil emir çıkartılmasını ve bütün talimatları verme yetkisinin bana verilmesini arz ederim. Özel Transkafkasya Komitesi’nin görevlendirmesiyle ordu karargâhına bunu bildirerek bütün askeri birliklere Komiser Speranski’ye yardım etmeleri konusunda emir verilmesini arz ederim. 1862. Komiser İvanitski. Komutan Komiser Speranski’ye yardım edilmesi talimatını verdi.

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 1191, yaprak 40 ve arkası)


BELGE 40

Türk Orduları Kafkas Cephesi Kumandanı Vehbi Paşa’nın Rus Orduları Kafkas Cephesi Başkumandanı General Prjevalski’ye Mektubu

“ERZİNCAN’DAN RUS KOLORDUSUNUN AYRILMASININ ARDINDAN ERMENİ ZULMÜ, İNSANLIĞA KAN AĞLATACAK BİR DRAMA DÖNŞMÜŞTÜR”

9 (22) Ocak 1334 (1918)

Kafkas Cephesi Orduları Başkumandanı Prjevalski’ye

Ekselansları!

Rus ordularının işgal ettikleri malum vilayetlerdeki Osmanlı tabası Müslümanların Ermenilerin zulmüne karşı korunmasıyla ilgili tarafınızca sorumlu görevlilere verilen kesin emirden ve doğabilecek her türlü uygunsuz hareketlerin önlenmesine yönelik somut ve sert tedbirlerin alınması sözünüzden dolayı en içten teşekkürlerimi iletirim. Son dönemde ortaya çıkan olaylarla ilgili Kafkas Orduları Komutanı General Odişelidze’ye bu tür olaylara son verilmesi doğrultusunda önlemlerin alınması ricasıyla tarafımdan bilgi verilmiştir. Siz Ekselanslarına da, bana gelen aşağıdaki bilgileri iletmeyi ne yazık ki gerekli ve yararlı görüyorum. Özellikle Erzincan’dan Rus kolordusunun ayrılmasının ardından Ermeni zulmü, hanelere saldırı ve kuytu köşelerde adam öldürme boyutunu aşarak daha da yayılmış ve köylere açık saldırılara, kadınlara tecavüze, erkek nüfusun katledilmesine, köylerin ateşe verilmesine dönüşmüştür. Bu arada Erzincan’dan güneydoğu istikametine 18 kilometre uzaklıktaki Zekkih köyü, 12 Ocak 1334 [viii] tarihinde bu tür talihsiz olaylara maruz kalmıştır. Bir hafta öncesinde Ardası’dan 3 kilometre uzaklıktaki Müslüman köyü Koska, 30 kişilik bir Ermeni çetesinin saldırısına uğramış, köyün yakılmasının ardından insanlığa kan ağlatacak bir dram yaşanmıştır.

(…) Gerekli önlemlerin en kısa zamanda alınacağı umuduyla en derin saygılarımı, Siz Ekselansları, kabul etmenizi dilerim.

Kafkas Cephesi Orduları Kumandanı Ferik [ix] Vehbi Mehmet

Tiflis’e 1 (14) Şubat 1918 tarihinde ulaştı.

(Dokulentı İ Materialı Po Vneşney Politike Zakavkazya İ Gruzii, Tiflis, 1919, s.42 vd.)


BELGE 41

Tuğgeneral Levandovski’nin General Obraztsov’a 29 Ocak 1918 Tarihli Telgrafı

“İRAN, ERMENİ VE SÜRYANİ ORDULARININ OLUŞTURULMASINI PROTESTO EDEREK RUSLARA VE MÜTTEFİKLERİNE SINIRINI KAPATTI”

Acil

Erivan
General Obraztsov’a

Bugün cephe karargâhına bir rapor ulaştı. Culfa’daki İran konsolosu, İranlıların Ermeni ve Süryani ordularının oluşturulmasına karşı protestosunun bir göstergesi olarak Ruslara ve müttefiklerine sınırını kapattığını bildirdi. Rapor, Culfa’daki yedinci kolordu karargâhının tercümanı Praporşik [x] Sergeyev tarafından gönderildi. Kafkasya Genel Komutanlığı, acilen Culfa’ya gitmenizi, bu meseleyi araştırmanızı ve sonuçlar hakkında hemen doğrudan tel yoluyla bilgilendirmenizi emrediyor. 07575.

Kafkas Cephesi Karargâh Komutanı
Tuğgeneral Levandovski

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 1142, yaprak 1)


BELGE 42

Kafkas Cephesi Karargâh Komutanı’nın Transkafkasya Komiserliği’ne Telgrafı

“MÜSLÜMANLARLA ERMENİ NÜFUS ARASINDA DOĞMAKTA OLAN KANLI KIRIM”

Kafkas Cephesi Karargâh Komutanı’ndan
No. 07610
30 Ocak 1918

Transkafkasya Komiserliği’ne

Erivan Müfrezesi komutanından Kürtler ve Tatarlar ile Ermeniler arasındaki çatışmalar hakkında bilgi alındı. Bazı köylerin, örneğin Reganlu’nun, garnizonun siperleriyle çevrilmiş olması araçlara ve trene saldırılara yol açıyor. Eğer şimdi hemen başında, bu bölgede Müslümanlarla Ermeni nüfus arasında doğmakta olan kanlı çatışmalara son verilmezse, kesin emin olabiliriz ki, kırım hızlı bir şekilde her yere yayılacaktır.

Bu durumdan kaçınmak için bu bölgeye halka ahlaki bir yoldan etki etmek amacıyla bir Müslüman-Ermeni heyeti göndermek kesinlikle şarttır. Şüphe yok ki, eğer bu kırımı durduramazsak bunu takiben Culfa’yla demiryolu bağı kopacaktır.

Meseleyle ilgili gerekli emirlerinizi arz ederim.

Karargâh Komutanı
Tuğgeneral Levandovski

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 1141, yaprak 9)


BELGE 43

Rus Kafkas Orduları Komutanı Odişelidze’nin Telgrafı

“ERMENİ BİRLİKLERİ, KADINLAR VE ÇOCUKLAR DÂHİL SİLAHSIZ TÜRK HALKINA YÖNELİK KİTLESEL VAHŞİLİKLERE GİRİŞİYORLAR”

Telgraf

Tiflis. Transkafkasya Hükümet Başkanı’na
Kopya: Başkomutan’a

16 Şubat
No. 225
Sarıkamış
1365 132 15 12 10
Tarih: 15.02.19[1]8
Sayı: 77
32/365/1
1464

Hâlihazırda Türk birliklerine karşı konuşlanmış olan Ermeni birlikleri, hatta eşkıya Kürt çetelerine karşı bile tamamen yeteneksiz, düzenli Türk birliklerine karşı kesinlikle dirençsiz, askeri emirleri ise aynen buralardan ayrılmış olan Rus birlikleri gibi yerine getirmemektedir: Bu birlikler hızla bozulmaktadır, kadınlar ve çocuklar dâhil silahsız Türk halkına yönelik kitlesel vahşiliklerinin fiilen cezasız kalması bu durumu çok etkilemektedir. Erzurum’daki un stoklarımız iki haftadan fazla yetmez, peksimet iki hafta yeter; hayvan yemi hiç yok ve atlarımız yığınlar halinde kayboluyor; cephe gerisinde (Erzurum ile Sarıkamış arasında) ise tüm erzak ve yem depoları devrim komitesi önderliğindeki Rus birlikleri tarafından yağmalanmış ve hepsi taşınmıştır. Eğer ordu birlikleri ile 12.000’lik Ermeni halkı, çekilen Rus devrimci birliklerinin çölleştirdiği bu yolla geriye doğru hareket etmek zorunda kalırlarsa, açlıktan vahşileşirler ve bu durumda çevre halkının neler yaşayacağını ve ordunun kendi durumunun nasıl olabileceğini kestirmek zordur. Bu nedenle; birincisi, Sarıkamış’a erzak ve hayvan yemi yetiştirilmesi, ikincisi, barış görüşmelerinin başlatılmasını ve barış anlaşmasının yapılmasını uzatmamak, barış şartlarından birisinin de Rus askerleri ile nakliye işçileri ve zamanından önce çekilmiş olan demiryolu birliklerinin geride bırakmış oldukları ve tutarı milyonlarla ifade edilen malvarlıklarının taşınmasına dair bir hüküm içermesi konusunda Hükümet’e tavsiyede bulunmak istiyorum. 15 Şubat 1918. 75453

Odişelidze

(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 698, yaprak 4-5)


BELGE 44

Ermenistan’ın İlk Başbakanı ve Taşnak Partisi’nin Kurucusu O. Kaçaznuni’nin Taşnak Partisi’nin Yurtdışı Konferansı’na Sunduğu Rapordan

Resmi olarak Azerbaycan’la savaş durumunda değildik, ancak fiilen Karabağ’da ve kısmen de Kazah’ta çatışmalar yaşadık. Ardından ülke içinde sırasıyla Arbab, Zod, Zangribazar, Vedi-Bazar, Şarur-Nahcivan, Zangezur’de vd. yerli Müslüman halkla kanlı savaşlar yaşandı.

Azerbaycan’ın bize karşı olumsuz tutumunu çürütmemeli. Yine yerli Müslüman halkın Türkiye ve Azerbaycan’a dayanarak devlet karşıtı bir çizgi izlemiş olmalarını da çürütmemeli. Ancak önemli ki, içerden ve dışarıdan durumumuzun düzelmesini sağlayacak uygun önlemler bulamadık. Azerbaycan’la az ya da çok kabul edilebilir bir modus vivendi bulamadık, Müslüman bölgelerinde düzeni sağlayacak idari önlemler alamadık, silaha sarılmak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve katliamlar gerçekleştirdik ve bu başarısızlığın sonunda şüphesiz iktidar olarak itibarımızı yitirdik. Vedi-Bazar, Nahcivan gibi önemli noktalarda silah gücüyle bile iktidarımızı kuramadık, dağıldık ve geri çekildik. (…)

1918 yılında dağılan Türkiye, iki yıl içerisinde molayı iyi kullandı. İki senenin ardından Türkler hayata geri döndüler. Yeni, genç, vatansever eğilimli subaylar, Anadolu’da orduyu tekrardan yapılandırdılar. Türkiye’de milli bilinç ve kendini savunma içgüdüsü canlandı. Küçük Asya’daki geleceğini sağlamak için Sevr Antlaşması’na karşı silahla durulmalıydı. Açık ki, bu karşı hareket kuzeydoğuda ve güneybatıda ortaya çıkmalıydı.

Ancak Yunan cephesine yoğunlaşabilmek için Ermenistan tarafındaki cephe gerisini sağlama almaları gerekiyordu. (…)

Biz, savaştan kaçınmak için elimizden gelen her şeyi yapmadık. Sonuçtan bağımsız olarak; Türklerle ortak dili bulmak için daha fazla çaba harcamalıydık. İşte bunu yapmadık.

(…) Savaştan korkmuyorduk, öyle ki zaferden kesin emindik. (…) Tersine Oltu'yu beklenmedik biçimde ele geçirmemiz, Türkiye'ye bir meydan okumaydı. Gördük ki, bizzat biz savaşı istiyorduk.

Sınırda askeri harekâtlar başlamıştı ki, Türkler görüşme teklif ettiler. Önerilerini geri çevirdik. Bu büyük bir cinayetti. (…)

1920 sonbaharında Türklerin gözünde quantite negligeable (gülünç bir boyutta) olmadığımızı hatırlamak gerek. Geçmiş iki senenin felaketleri unutulmuştu bile. Halk, biraz dinlenmiş, hayata dönmüştü. İngilizler tarafından iyi giydirilmiş ve silahlandırılmış bir ordumuz vardı. Yeteri kadar askeri yedeğimiz de vardı. Elimizde Kars gibi önemli bir kale de bulunuyordu. Son olarak, o zaman basit bir kâğıt parçası olmayan Sevr Antlaşması, Türklere karşı büyük bir kozdu. (…)

Sevr Antlaşması, gözlerimizi kör etmişti.

Bugün anlıyoruz ki, Sevr Antlaşması yerine Türklerle doğrudan bir antlaşmaya yanaşmış olsaydık, çok şey kazanırdık. O zaman bunu anlamadık. (…)

Olgu, affedilemez olgu şudur ki, savaştan kaçınmak için hiçbir şey yapmadık, tam tersine savaşa biz yol verdik. Affedilemezliği ise Türkiye’nin askeri gücünden haberdar olmamamız ve kendi ordumuzu tanımamamızdır.

Savaş, tam bir mağlubiyetle sonuçlandı. Karnı tok, iyi silahlandırılmış ve giydirilmiş ordumuz savaşmadı. Ordularımız, devamlı geri çekildi, silahlarını bırakıp köylerine kaçtı. (…)

Bağımsızlık döneminde dış dünyada (Polonya'da, Avrupa ve Amerika'da) diplomatik çalışmalarımızın mahiyeti neydi ve hangi sonuçları verdi?

1919 ilkbaharında cumhuriyet delegasyonu ile milli delegasyon, barış konferansına yönelttiğimiz talepleri içeren muhtırayı (memorandum) müttefik devletlere birlikte sundular.

Bu muhtıraya göre, aşağıda adı geçen toprakların Ermenistan devletinin sınırları içine girmesi gerekiyordu:

a) Sınırları genişletilmiş Transkafkasya Cumhuriyeti (Erivan eyaletinin tamamı, Ardahan'ın kuzey kısmı hariç Kars ili, Tiflis eyaletinin güney kısmı, Yelizavetpol7 eyaletinin güneybatı kısmı);

b) Türkiye'nin yedi ili (Van, Bageş, Diyarbakır, Harberd, Sivas, Karin, Trabzon; Diyarbakır'ın güney bölgesiyle Sivas'ın batı kısmı hariç);

c) Kilikya'da dört sancak (Maraş, Sis, Celal-Bereket ve Aleksandretta ile Adana).

Karadeniz'den Akdeniz'e, Karabağ dağlarından Arap çöllerine uzanan Büyük Ermenistan tasarlanmakta ve talep edilmekteydi.

Bu emperyalist talep nasıl gerçekleştirilebilirdi?

Ne Ermeni Hükümeti'nin ne de yönetimdeki Taşnaksutyun Partisi'nin böylesine saçma bir projesi vardı. Tersine bizim delegasyon, bir direktif olarak Erivan'dan bizim mütevazı gücümüzle orantılı olan gayet mütevazı talepler getirmişti.

Nasıl oldu da delegasyon “denizden denize” talebini ortaya attı?

Bu garip ve inanılmaz bir durumdur, ama bu talebi Paris Ermenileri öne sürdü ve bizim delegasyon da kolonilerde hâkim olan eğilime uydu. Bu eğilim hepimizce bilinmektedir.
Delegasyona şunu söylediler. Eğer bu talepleri öne sürmezse, Türkiye Ermenileri kendi meselelerini “Ararat” cumhuriyetinin meselesinden ayıracak ve büyük devletlere bizden bağımsız olarak müracaat edecekler. Ayrıca Amerika'nın küçük Ermenistan'ı mandasına almayacağını, "denizden denize" Ermenistan mandasını ise üstleneceğini söylediler.
Bizim meselemizin büyük devletler karşısında savunulması bakımından, birbiriyle çelişen talepler öne süren iki ayrı organ olarak hareket etmek tehlikeli olduğundan ve de Amerikan mandası talep ettiğimizden, bizim delegasyon, almış olduğu direktiflere rağmen, bunu onaylamak ve memorandumu imzalamak zorunda kaldı.

Ben bizim delegasyonu suçlamıyorum, taleplerimizin daha mütevazı olması durumunda farklı sonuçlar alabileceğimizi de söylemek istemiyorum. Ama, en temel ve önemli konuların çözümü yönünde kendi irademizi ortaya koyamadık, çalışmaları kendi anlayışımız doğrultusunda yürütemedik, kendi yolumuzla gidemedik, başkalarının bizi peşlerinde sürüklemelerine imkân verdik. (…)

Bunlar geçmişte kaldı. Eğer yaptıklarımızı genel olarak değerlendirecek olursak, cumhuriyetin ilanından, ağır çalışmalarımızdan ve aldığımız sonuçlardan sonra denebilir ki, övünülecek hemen hemen hiçbir şey yapmadık ve omuzlarımıza aldığımız yük; devlet örgütlenmesi, devlet işlerinin idaresi; bizim kapasitemizin üzerindeydi. (…)

İmkânlarımızın ölçülerini bilemedik ve çoğu zaman doğru değerlendiremedik, engellerin boyutlarını anlamadık, karşı güçleri iyi değerlendiremedik. (…) Bizler devlet adamı olamadık. (…)

Taşnaksutyun’un artık yapacağı bir şey yok!
Partimiz yapması gereken her şeyi yaptı ve kendini tüketti. Yeni hayat şartları, yeni talepleri getiriyor ve bu taleplere cevap verecek yeterliliğe sahip değiliz. Demek ki, bu arenadan çekilip yerimizi bizden daha yeteneklilere bırakmalıyız. (…)

Söyledim, Taşnaksutyun’un artık yapacağı hiçbir şey yok. Doğru ifade etmedim. Son bir işimiz daha var, Ermeni siyasi hareketinin geçmişine ve kendi geçmişimize karşı bir yükümlülüğümüz daha var. Parti, kendi kararıyla bilinçli ve kesin olarak varlığına son vermelidir.

Evet, intiharı öneriyorum.

Tek onurlu çıkışın intihar olduğu durumlar olur. İşte Partimiz tam bu durumdadır.

Bunu dört-beş sene önce yapmalıydık. (…) Eğer bu kararı almazsak, ileride bizi yıkım ve şerefsiz bir son bekliyor. (…)

İşte acı gerçek! Bu gerçeği kabul etme cesaretini göstermeliyiz ve gerekeni yapmalıyız. Çözüm açık: Hayatımıza son vermek.

(O. Kaçaznuni, Daşnaktsutyun Bolşe Neçego Delat, İzdatelstvo “Zakkniga”, Tiflis, 1927, s.33, 36 vd., 43 vd., 46 vd., 60 vd.)

BELGE 45

H. Hovsepyan’ın 1930 Yılında Ermenistan’da Devlet Tarafından Azerice Basılan “Savaş ve Kuruluş’un 10 Yılı” Adlı Kitabından [xi]

“TAŞNAKLAR, AMERİKA’NIN, İNGİLTERE’NİN VE FRANSA’NIN ÇİZMELERİNİ YALAYARAK BÜYÜK ERMENİSTAN’I KURMAK PEŞİNDEYDİ”

(…) Taşnakların üç yıllık iktidarı süresince etnik savaşlar akıl almaz boyutlara vardı.

Taşnaklar Menşevik Gürcistanı ile bir defa, Türkiye ile iki defa, Azerbaycan ile ise birkaç defa savaştı. Ülke içinde Türk toplumunu maddeten ortadan kaldırmak siyasetini takip ettiler. Agbaba’da, Zengibazar’da, Vedibazar’da, Şarur’da on binlerce Türk vatandaşı katledildi.

Bu vatandaşların varlıkları talan edildi ve Taşnak humbapetalarının [xii] mülkiyetine geçirildi.

Milli çatışmalar için ve Türk toplumunu imha etmek için karşı devrimci Taşnak hükümeti, kırk bine yakın kişiyi silâhaltına aldı. Sözde “düzenli ordu”ların haricinde Taşnak hükümeti, onlarca humblar [xiii] oluşturdu. Bunları temin etmek için Taşnak hükümeti, emekçi köylülerin ve işçilerin üzerine ağır vergiler koydu. Kendi çirkin siyasetini gerçekleştirmek için bu vasıtalar yeterli değildi, buna binaen Taşnak hükümeti, İngiltere-Amerika emperyalistlerinin yardımına başvurarak onlardan yüklü miktarda araç aldılar.

Taşnak hükümetinin çirkin siyaseti sonucunda halk girişimi tamamen dağıldı. Toplumun bir kısmı maddeten ortadan kaldırıldı. Ülkede açlık, düzensizlik şiddetli bir şekilde devam ediyordu, tifodan ve başka bulaşıcı hastalıklardan binlerce insan öldü. Çirkin Taşnak siyasetinin kurbanları olan yüz binlerce Türkiye’den ve Yunanistan’dan gelen muhacirler, yırtıp pırtık, aç halde, yemekleri ve evleri olmadan ortada bırakılmışlardı.

Zaten az miktarda olan sanayi kuruluşları tamamen durmuştu, öyle ki hepsi dağınık durumdaydı.

Sanayi üretimi, 1913 yılı üretiminin yüzde 8-10’unu teşkil etmekteydi. Köy ekonomisi ise tamamen dağınık durumdaydı. İşlenmemiş ekim alanı 1913 yılının yüzde 24’ünü, teknik üretim yüzde 37.7’sini, büyük baş hayvanların sayısı yüzde 30’unu, küçük baş hayvanların sayısı ise 23.8’ini oluşturuyordu.

İki üç lokomotiften ve birkaç on vagondan ibaret olan demiryolu çok zayıf bir hale düşmüştü ve çok büyük zorluklarla çalışıyordu. Sanayi işçilerinin sayısı en düşük sayıya düşmüştü ve onlar da nakliyat ve şarap-konyak müesseselerinde çalışıyorlardı, iş günü 9-10 saatten ibaretti. Bütün işçiler seferberlik kapsamında mecburi surette orduya alınmışlardı. Köylerde sadece iş göremez erkekler ve kadınlar kalmıştı. Ülkeyi ölümle karşı karşıya getiren karşıdevrimci Taşnak hükümeti, Amerika’nın, İngiltere’nin ve Fransa’nın çizmelerini yalayarak emperyalistlerin yardımıyla “büyük ve bağımsız” Ermenistan’ı kurmak peşindeydi.

Ancak açıktır ki, onların planı hayal oldu. Batı Avrupa ve Amerikan emperyalistleri, yalnız Transkafkasya ve Bakû petrollerini ele geçirmek için Taşnakları kullandılar. (…)

Bir süre sonra Taşnak hükümeti, İngiliz emperyalistlerinin kışkırtmasıyla ve onların himayesi altında Türkiye ile savaşa başlayarak yeni bir maceraya başladılar. İşçi ve köylüler, bu savaşın karşısındaydılar, fakat onları silah zoruyla askere aldılar ve cepheye gönderdiler.

(H. Hovsepyan, Muvaraza ve Kuruluş 10 İli, Devlet Neşriyatı, İrevan, 1930, s.3 vd.)


BELGE 46

A. A. Lalayan’ın “Taşnaksutyun Partisi’nin Karşıdevrimci Rolü” Başlıklı Makalesinden

“TAŞNAKSUTYUN’UN ‘FİKRİ’, ERMENİ TOPRAKLARINDA YAŞAYAN AZERİ VE KÜRT NÜFUSU İMHA EDEREK ÜLKEYİ ‘ERMENİLEŞTİRMEK’Tİ.”

Taşnaksutyun’un karşıdevrimci diktatörlüğü döneminde (1918-1920), Ermeni olmayan bütün nüfus kanundışı sayıldı. Taşnaksutyun’un “fikri”, Ermeni topraklarında yaşayan Azeri ve Kürt nüfusu imha ederek ülkeyi “Ermenileştirmek”ti. (…)

2.5 senelik hükümranlıkları döneminde Taşnaksutyun, Ermenistan’da yaşayan Azerilere karşı sivil halkı ayırmadan öldürerek ve yağmalayarak, köyleri ve kasabaları yakıp yıkarak silahlı mücadele yürüttü. 1918-1919 yıllarında Taşnak hükümeti, “devletin taleplerini yerine getirmemek” bahanesiyle Azeri ve Kürt köylerinin sivil halkını bombaladı (ayrıca Ermeni köylerini de bombaladı). 1920 yılında ise Ermeni işçi ve köylülerinin şanlı Mayıs ayaklanmasının bastırılmasının ardından Taşnaksutyun, “Müslümanlar bizim düşmanımızdır” sloganı altında Azeri ve Kürt köylerini bombaladı ve sivil halkı katletti.

(A. A. Lalayan, “Kontrrevolyutsionnaya Rol Partii Daşnaktsutyun”, İstoriçeskie Zapiski, No. 2, 1928, s. 101)



BELGE 47

T. Haçıkoglyan’ın Sovyet Ermenistanı Kızıl Ordusu’nun Avcı Tümeninin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Kızıl Ordu Tarafından Basılan Kitapçığından

“TAŞNAKLAR, KANLI ELLERİYLE BİNLERCE TÜRKÜ YOK ETTİKLER”

Şerefsiz Taşnak “cumhuryetinin” kısa döneminde Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye ile yapılan savaşlar, Taşnakların kanlı elleriyle binlerce Türkü yok ettikleri ve köylerini yakıp küle çevirdikleri Zangezur, Şarure, Daralagöz, Megrı, Arbaba, Zangibazar, Büyük Bedi’deki Türk köylerinde yaşanan vahşilikler, katliamlar, yağmalar hala akıllarda.

Askerlerde yaltaklık, dalkavukluk, keyfiyet, yağma psikolojisi, başkasının hesabından yaşama, suçsuz ve çaresiz kişileri öldürme psikolojisi kökleşmişti.

(T. Haçikoglyan, 10 Let Armyanskoy Strelkovoy Divizii, İzdatelstvo Polit. Uprav. KKA, Tiflis, 1930, s.4, 6)


BELGE 48

Önemli Sovyet Şarkiyatçısı V. A. Gurko-Kryajin’in “Yakın Doğu ve Devletler” Adlı Eserinden

“KARS VE ERİVAN BÖLGESİNDEKİ BÜTÜN MÜSLÜMAN NÜFUS YA YOK EDİLDİ YA DA CEBREN TÜRK VE YA İRAN TOPRAKLARINA GÖNDERİLDİ”

İşte bütün bu olumsuz şartlara rağmen görüyoruz ki, Ermeni emperyalistleri, Büyük Ermenistan hayallerinden vazgeçmediler; İngilizlerin parlamento baskının [xiv] ardından Anadolu’daki ortaya çıkan bulanık durumdan yararlandılar.

Bu amaçla, her şeyden önce “nüfus temizliğine” giriştiler. Kars ve Erivan bölgesindeki bütün Müslüman nüfus ya yok edildi ya da cebren Türk ve ya İran topraklarına gönderildi. Şuragel, Kağızman, Karakurt, Sarıkamış, Surmali yöreleri yakıp yıkıldı, on binlerce insan ise can havliyle kaçtı.

(V. A. Gurko-Kryajin, Blijniy Vostov i Derjavı, Nauçnaya Assotsiatsiya Vostokovedeniya Pri TsİK SSSR, Moskva, 1925, s. 93)


BELGE 49
Basar Geçar Bölgesindeki B. Mazra Hayvan Çiftliğinin Ekip Başı Azeri Kökenli Ermenistan Vatandaşı Veys Veysov’un Sovyet Ermenistanı’nda Yayımlanan Horrdayn Ayastan’da Çıkan Anılarından

“TAŞNAKLAR HANGİ VAHŞİLİĞİ YAPMADILAR Kİ!”

Taşnaklar, bizi kış vakti kurşun yağmuru altında köyümüzden kovdular. Bu “işi” General Silikov ve Tevosov yürütüyordu. Bölgemizdeki Türk köyleri tamamen yakıldı ve geriye sadece siyah külleri kaldı. Taşnaklar hangi vahşiliği yapmadılar ki! Ne kadar insan öldürdüler, ne kadar insan onlar yüzünden öldü! 8 candan oluşan ailemden sadece bir ben sağ kaldım. Şu an dolaştığımız bu dağlar, insan cesetleriyle kaplıydı. O zaman insanlar dağların kayalarından, sularından korkar olmuştu. Karanlığın basmasıyla korku içerisinde Taşnak katilleri ve yağmacıların gelişini beklerdik. Ülkenin sovyetleştirilmesinden sonra ben ve komşularım Taşnaklar tarafından yakıp yıkılan köylerimize döndüğümüzde her aileden yalnızca bir kişinin sağ kaldığını gördük.

Horrdayn Ayastan, 12 Temmuz 1936’dan aktaran: A. A. Lalayan, “Kontrrevolyutsionnaya Rol Partii Daşnaktsutyun”, İstoriçeskie Zapiski, No. 2, 1928, s.106)



BELGE 50

Sovyet Tarihçisi İrandust’un “Kemalist Devrim’in İtici Güçleri” Adlı Eserinden

“TÜRK NÜFUSUN FİZİKSEL OLARAK İMHA PROGRAMI TAMAMEN BİLİNÇLİ OLARAK FRANSIZ İŞGALCİLERİN YÖNETİMİNDE YÜRÜTÜLDÜ”

İşgal edilmiş bölgelerde terör rejimi uygulandı. Fransızların oluşturduğu Taşnaklardan müteşekkil jandarma birlikleri, Türk nüfusa karşı kitlesel cinayetlere giriştiler. İçine Kilikya’yı ve Türkiye’nin Trabzon’a kadar Doğu vilayetlerini de alan Akdeniz’den, Karadeniz’e “Büyük Ermenistan” projesi, müttefikler tarafından resmi olarak tartışıldı. (…)

Ermeni çeteleri, (…) sırayla bütün köyleri kılıçtan geçirdi. (…) Türk nüfusun fiziksel olarak ortadan kaldırılması programı tamamen bilinçli olarak işgalcilerin yönetiminde yürütüldü.


(İrandust, Dvijuşie Silı Kemalistskoy Revolyutsii, Gosuderstvennoe İzdatelstvo, Moskva-Leningrad, 1928, s. 67, 69 vd.)
[i] Belgenin arka sayfasında kayıt numaralarıyla birlikte Kafkas Orduları Merkez Karargâhı ve Askeri Mahkeme Başkanlığı damgası bulunmaktadır. Ayrıca okunamayan bir soğuk damga da vardır.
Ermenilerin 1915 Baharındaki Van ayaklanması kastedilmektedir.
Dosyanın kapağı.
Mahkeme karar metni.
Ermeni sanıkların işleme konmayan temyiz dilekçesi.
Ermeni alfabesiyle yazılmıştır.
Kiril alfabesiyle yazılmıştır.
1918 yılı.
Osmanlı Devleti’nde askeri kolordu komutanı. Bugünkü karşılığı tümgeneral ya da korgeneral olmaktadır.
Rus ordusunda asteğmen.
Metin Türkçeleştirilmiştir.
Taşnak gönüllü birliklerinin komutanlarına verilen ad.
Taşnak gönüllü birliklerine verilen ad.
16 Mart 1920 tarihinde İngilizlerin İstanbul’u işgal ederek Osmanlı Mebusan Meclisi’ni kapatmaları kastedilmektedir.

3. Bölümün Dipnotları

[i] Belgenin arka sayfasında kayıt numaralarıyla birlikte Kafkas Orduları Merkez Karargâhı ve Askeri Mahkeme Başkanlığı damgası bulunmaktadır. Ayrıca okunamayan bir soğuk damga da vardır.
[ii] Ermenilerin 1915 Baharındaki Van ayaklanması kastedilmektedir.
[iii] Dosyanın kapağı
[iv] Mahkeme karar metni.
[v] Ermeni sanıkların işleme konmayan temyiz dilekçesi.
[vi] Ermeni alfabesiyle yazılmıştır.
[vii] Kiril alfabesiyle yazılmıştır.
[viii]1918 yılı.
[ix] Osmanlı Devleti’nde askeri kolordu komutanı. Bugünkü karşılığı tümgeneral ya da korgeneral olmaktadır.
[x] Rus ordusunda asteğmen.
[xi] Metin Türkçeleştirilmiştir.
[xii] Taşnak gönüllü birliklerinin komutanlarına verilen ad.
[xiii] Taşnak gönüllü birliklerine verilen ad.
[xiv] 16 Mart 1920 tarihinde İngilizlerin İstanbul’u işgal ederek Osmanlı Mebusan Meclisi’ni kapatmaları kastedilmektedir.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...