CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

OVACIK ALTIN MADENİ VE HUKUK SAVAŞI - 4

HASAN GÖKVARDAR’ ın açıklamaları
Emekli Maden Mühendisi - Newmont Ovacık Altın Madeni eski Kamu İlişkileri Müdürü

Hasan Gökvardar, 1954 Ankara Doğumlu, Maden Mühendisi, Ovacık Altın Madeni İşletmesinin en eski çalışanlarından.

Uzun bir süredir üretim öncesi Bergama Ovacık köyü yakınlarında üretime geçmeyi bekleyen İşletme, yaklaşık iki senedir tüm yasal engellere rağmen üretim faaliyetine devam etmektedir. Üretim sırasında işletmede tüm idari yapı ve yönetim yabancı firmanın Avustralyalı müdürlerinin eline geçmiştir. Türk müdürlerin yetkileri ve sorumlulukları alınmaya, eski çalışanlar ise işten uzaklaştırılmaya başlanmıştır.

Kendi ülkemde tecrübesiz yabancıların egemen olduğu bir işletmede, onarın her dediğini kabul eden, ülke çıkarlarını kendi çıkarları için hiçe sayan Türk yönetimi ile çalışmayı içime sindiremedim. Emekli olduktan sonra şahsıma teklif edilen onurumu ve şerefimi ayaklar altına aldıracak yetkisiz bir şekilde part time çalışmayı, susarak, köle gibi çalışarak para kazanmayı, ülkemin madenlerini kontrolsuz, denetimsiz bir şekilde yabancı mantığıyla çalıştıran bu şirketten ayrılmayı duyarlı bir yurttaş olarak mesleki şerefim ve onurum için istedim.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir Hukuk Devleti olduğuna inanıyorum ve teknik bir kişi olarak, duyarlı bir yurttaş olarak, ayrıldığım şirketten rahatsızlık duyduğum hususları, bilgileri aşağıda kamuoyuna duyurmak istiyorum.

İşletmenin sahibi hakkında bilgiler:

Ovacık Altın Madeni İşletmecisinin ismi sürekli değişti. 1990 yılında Avustralya kökenli ACM olarak başladı, daha sonra sırasıyla Eurogold ve Normandy olarak devam etti. Şu anda işletmenin sahibi Newmont isimli Amerikalı bir firma Newmont Avustralyalı Normandy firmasını da aldıktan sonra dünyanın bir numaralı altın üreticisi konumuna geçti.

Altın - Gümüş İşletmesi Projesi hakkında bilgiler:

Altın ve Gümüş cevheri çıkartmayı, altın ve gümüş elde etmeyi hedefleyen Ovacık Altın Madeni İşletmesi Madeni işletme sahasından kazarak çıkartması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Maden İşletme Ruhsatını 1992 yılında almıştır. İşletme ruhsatları 10 yıl olarak verilir ve süre bitiminde İşletmenim çalışmasıyla ilgili bir problem, hukuki bir işlem yoksa! Uzatılır. 2002 yılın da kesinleşmiş mahkeme kararları da olmasına rağmen İşletme Ruhsatı 2012'ye kadar 10 yıl daha uzatılmıştır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına verilen Maden İşletme Projesinde Madenin ömrü sekiz yıl gösterilmiş ve cevher miktarı, tenörü bir ton kaya için 9 gram altın ve 11 gram gümüş olarak toplam rezerv (Toplam altın, gümüş miktarları) 24 ton altın 24 ton gümüş olarak gösterilmiş, işletme planları da buna göre yapılmıştır. Madeni işleyecek tesis yılda 300 000 ton ham cevher işleyecek şekilde dizayn edilmiştir. Buna göre yılda 3 ton altın ve 3 ton gümüş üretilecektir.

Maden işletmesinin son durumuna bakılacak olursa; işletme projesi tamamen değişmiştir. Açık işletme ve Kapalı İşletme Projeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına verilen projelere uymamaktadır. Açık İşletmeye ağırlık verilmiş, planlardaki sınırlara uyulmamış, Ovacık Köyü tarafında sağlık koruma bandını ve maden kanununu ihlal eden bir şekilde genişlemiştir. Kapalı işletme köy camisinin, yaşam birimlerinin altına kadar ilerlemiştir. Tesiste işlenen cevherin bir ton cevherde ortalama tenörü 30 - 40 gram arasında değişmektedir. İşletmede hafta da 300 - 500 kg altın-gümüş karışımı dore (Altın, gümüş karışımı nihai ürün) üretilmektedir.

Kısaca işletmenin devlete bildirdiği planlar ve miktarlar ayrı gerçekler ayrıdır. İşletmenin rezervi (toplam altın ve gümüş miktarları) ve tenörü (bir ton kayadaki altın-gümüş miktarları) gizli tutulmaktadır, gizlenmektedir. Bu rakamlar şirkette çalışan Türk personelden bile gizli tutulmuştur. Maden sahasında ilave sondajlar yapılmaktadır; maden rezervi devamlı artmaktadır. Proje değişiklileri, rezerv ve tenör değişiklikleri sürekli değişmekte; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına değişiklikler konusunda bilgi verilmemektedir. İşletmenim fenni sorumlusu sürekli değiştirilmektedir. Şirketin uluslar arası platformlarda, değişik toplantılarda rezerv (Toplam Altın ve Gümüş miktarları) ve cevher tenörü (Bir ton kaya içindeki altın, gümüş miktarları) konularda verdiği rakamlar tamamen farklıdır. Kısaca Ovacıktaki rezerv ve tenörü şirket Türk çalışanlarından kamuoyundan ve Devletten saklanmaktadır.

Maden İşletmesi ise masa başında yapılan plan ve projelerle Maden Dairesi tarafından uzaktan kontrol edilmektedir! İşletmede çıkarılan cevherin Tesis biriminde siyanür ile işenerek altın, gümüş haline dönüştürülmesi için ise Gayri Sıhhi Müesseseler Kanunu ve Yönetmeliklerine göre;

- İşletmenin Bayındırlık ve İskan Bakanlığından gerekli imar planlarını yaptırması ve bu imar planları kapsamında gereken inşaatlarını yapabilmek için inşaat ruhsatı alması, inşaat ruhsatlarına göre tamamlanan inşaat birimlerine ise aynı Bakanlıktan yapı kullanma belgeleri alması gereklidir.

- Sağlık Bakanlığından ise ilgili yönetmenlikler kapsamında deneme izni, emisyon izni, tesis açılma ruhsatı gibi izinleri alması gerekmektedir.

- Çevre Bakanlığından ise ÇED Yönetmenliğine göre olumlu görüş, tehlikeli atıkların baraja depolanması için ise tehlikeli atıklar yönetmenliğine göre atık depolama izni alması gereklidir.

İşletme 1996 yılında Bayındırlık İl Müdürlüğünden aldığı inşaat ruhsatları ile 1997 yılında inşaatlara başlamıştır. İnşaatların yapımı sırasında Danıştay'ın " Ovacık Altın Madeninin İşletilmesinde Kamu Yararı Yoktur " kararı alınmış; bunun üzerine İzmir Valiliği, İl İdare Kurulu Kararı-Görüşü ile Ovacık Altın Madeninin İmar Planlarını iptal etmiştir. Bu karara rağmen inşaatlar imar planları ve ruhsatları iptal olan, bulunmayan bir işletmede tamamlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır.

Sağlık İl Müdürlüğü ise Danıştayın kararından sonra Başbakanlığın İşlem tahsis etmesiyle! Tesise bir yıllık deneme izni vermiştir. Deneme izni bitmesine rağmen işletmeyi ne durdurmuş ne de çalışması için gerekli olan emisyon izni ve açılma ruhsatı belgelerini vermiştir.

Sağlık İl Müdürlüğü ayrıca Sağlık Bakanlığına Deneme izni biten firmaya, Emisyon İzni ve Açılma Ruhsatı konularında ne gibi bir işlem yapacağını sormuş; Bakanlıkta İşletme ile ilgili devam eden mahkemelerin sonuçlanmasına kadar herhangi bir işlem yapılmamasını istemiştir.

Bu ara İşletmenin kapatılmasını isteyen İzmir İdari Mahkemesi Kararı ortaya çıkmış ve Maden İşletmesi mühürlenerek kapatılmıştır.

Ertesi gün Bakanlar Kurulu Prensip Kararı! Ortaya çıkmış ve Bergama Kaymakamı Bergama dışındayken Sağlık Gurup başkanlığı prensip kararını yorumlayarak Madeni İşletmeye açmıştır. Bergama Kaymakamı prensip kurulu kararını tekrar değerlendirmiş İzmir İdari mahkemelerinin 2 kez madeni durdurma kararını düşünmüş ve Maden İşletmesinin Mühürlerinin sökülmesi işlemini iptal etmiş ve durumu bir yazı ile hem işletme yetkililerine hem de Bergama Cumhuriyet Başsavcılığına duyurmuştur.

Bu ara maden kendi kendine çalışmaya devam etmiş, hatta kendi kendini denetlemeye başlamış ve haftalık kontrollerini Sağlık ve Çevre İl Müdürlüklerine iletmiştir. Bergama da haftada iki kez yayımlanmakta olan Kuzey Ege gazetesinde Kasım ayı içinde çıkan "Maden Ruhsatsız mı" yazısı üzerine Sn. Kaymakam " Madenin faaliyette olduğunu gazeten öğrendiğini! " söylemiş ve tesisin bilgisi dışında çalıştığını öne sürerek Ovacık Altın Madeni İşletme yetkililerine gerekli ruhsatların olup olmadığını sormuş; İşletme yetkilileri ruhsatların bulunmadığını söylemesi üzerine, Sn. Kaymakam İşletmeye faaliyetlerin biran önce durdurulması için bir uyarı yazısı göndermiş ve aynı anda Cumhuriyet Başsavcılığını da konuyla ilgili bilgilendirmiş ve gerekenin yapılmasını istemiştir.

Bu ara Bergamalılar da Maden yetkilileri hakkında ruhsatsız tesis çalıştırdıklarından dolayı Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuşlardır. Bergamalılar ayrıca TEDAŞ Müdürlüğüne de başvurmuş ve ruhsatsız bir tesise nasıl elektrik verildiğini sorarak savcılığa TEDAŞ ve İşletme yetkilileri hakkında da suç duyurusunda bulunmuşlardır.

Bakanlar Kurulu Prensip Kararı Baromuzun, Hukukçularımızın ve Başbakanlık yetkililerin açıklamasına göre icrai nitelikte olmayan, herhangi bir işlem yapılmasını emretmeyen tavsiye kararlarıdır. Ovacık Maden İşletmesi de bundan dolayı ilgili Bakanlıklardan gereken ruhsatları alamamaktadır. Şu anda Ovacık Altın Madeni ruhsatsız olarak, tüm yargı kararlarına rağmen kontrolsuz bir şekilde çalışmaktadır.

Gayrı Sıhhi Müesseseler Yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre ruhsatsız bir tesisi işletmenin bulunduğu yörenin en büyük mülkü amirinin (Bergama İlçe Kaymakamının) kapatması gereklidir. Bergama Cumhuriyet Başsavcısının açıklamasına göre; Ruhsatsız çalışmakta olan madeni kapatacak makamın Gayri Sıhhi Müesseseler Kanununun ilgili maddesinde, o yörenin en büyük Mülki Amiri olarak Bergama Kaymakamının olduğunu açıklamış tüm belgeleri ve dosyayı Kaymakamlığa gerekli işlemleri yapması için iade etmiştir. Madenin Gayri Sıhhi Müesseseler Kanunu - Yönetmeliklere göre İlçe Kaymakamı tarafından kapatılıp, mühürlenmesi gerekmektedir.

Yetkililer topu birbirine atmakta, hiç kimse üzerine düşen görevi yapmamaktadır. Maden Ruhsatsız ve Yargı kararlarına rağmen çalışmaktadır.

Çevre Bakanlığı tarafından Tehlikeli Atıklar Yönetmeliği kapsamında işletmeye verilen Katı Atık Depolama izni yanlıştır. Siyanürlü atıklar Tehlikeli Atıklardır; yönetmelikte arıtılması için gösterilen rakamlar ve atık deposunun (Atık barajının) yapısı Ovacık Altın Madeni atık barajına uymamaktadır. Baraj yönetmeliğe göre çevredeki yaşam birimlerine çok yakındır. Baraj yapımında yönetmelik gereği iki kat döşenmesi gereken PVC yersergisi tabakası işletme tarafından bir kat döşenmiştir. Baraj da biriken atıklarda siyanür miktarı sürekli artmaktadır. Arıtma tesisi gerekli performansı gösterememektedir. Baraja sürekli tehlikeli kimyasallar verilerek siyanür miktarı kontrol altına alınmak istenmektedir.

Maden işletmesi Çevre Bakanlığına Tehlikeli Atıklar Lisansı almak için müracaat ettiğinde, maden atıklarını 0.1 miligram/litre'nin altında arıtacağını beyan ve taahhüt etmiştir. 0.1 miligram/litre'nin altı tehlikesiz atık, üstü ise tehlikeli atık olarak nitelenmektedir. Tehlikeli atıkların bulunduğu bölgelerde yönetmelik atık depolarının meskun mahalden en az 3000 metre uzaklıkta olmasını belirtmektedir. Ovacık Altın Madenin de ise atık deposu yerleşim birimlerine 100 - 150 metre mesafededir.

Şirketin kendisinin yaptığı kontrol ölçümlerinde, barajdan ve arıtma tesisi çıkışından numune alınırken atık çamurlu su filtre sistemi ile süzülmekte, katı parçacıklardan ayrılmaktadır. Başka bir değişle atıktaki toplam siyanür yerine süzülen sudaki siyanür ölçülmektedir. İşletmenin Bakanlığa verdiği taahhütname de ise toplam siyanürün kontrol edileceği yazılmaktadır.

İşten Ayrılan Yöneticiler ve İşçiler:

Ülkemizde iş bulmak, çalışmak çok zor. Maalesef işletmede çalışarak evlerine ekmek götürme mecburiyetinde olan arkadaşlarımız var. Ekonomik özgürlükleri olmadığından bu zor şartlar altında ezilerek, yabancıların her dediğini kabullenerek çalışıyorlar. Aksini yapanlar, yabancı yönetimle iyi geçinmeyenler ise işletmeden uzaklaştırılıyorlar. Üretimden sorumlu Müdür arkadaşımız Erkan Köksal, Tesis Formeni Tevfik Herdurak, Maden Mühendisi ve Maden Fenni Mesulü Soner Koldaş, Halkla İlişkiler Danışmanı Nurettin Turgut, Satın Alma Müdürü Çağlar bey, Eğitim Müdürümüz ve nice yetenekli arkadaşlarım işletmeden ya ayrılmak zorunda kaldılar ya da uzaklaştırıldılar.

Maden İşletme Yetkilileri konusunda uzman Türk Mühendis ve İşçilerini haksız yere işten çıkartmakla, onları susturacaklarını sanmasınlar; herkes duyarlı bir yurttaş olarak kendi mücadelesini yapıyor. Türkiye Cumhuriyetinin bir Hukuk Devleti olduğuna inanıyoruz. Tüm onurlu çalışanlar kendi haklarını alacağı gibi kanunlara uymadan izinsiz ruhsatsız işletmeyi çalıştıran yetkililerin de yetkili mahkemeler tarafından cezalandırılacağını görecekler.

Yabancı yönetim Türk yöneticilerinin kendilerine gösterdiği aşırı dayanışmayı da aşarak işten ayrılmakta olan Makine Mühendisi arkadaşımıza "Biz buraya köle yönetmeye geldik - Anzakların intikamını alacağız" gibi Ülkemizin insanını hiçe sayan, İnsan Haklarına Saygısızca davranan bir davranış içine girmişlerdir. Buna en güzel cevap işten kendi isteği ile ayrılan Eğitim Müdürümüzün Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini İngilizce'ye çevirip Yabancı İnsan Kaynakları Müdürüne bırakmış olmasıdır.

İşveren ve Sendikası:

Yabancı Yönetim ve Türk kolları madene sendikayı da getirmişlerdir. Amerika'da olduğu gibi İşveren sendikası kurulmuştur. Madeniş - Soma ile Maden İşletmesi arasında Toplu Sözleşme İşletme tarafından hazırlanmıştır. İşletme yetkilileri sözleşmedeki komik performans değerlendirmesi ile aynı iş kolunda çalışan kişiler arasında uçurum farklar yaratmışlardır. Yabancılarla iyi geçinenin performansı nedense hemen yükselmektedir. İşçiler haksız yere işten çıkarılıyor. İşçilerin bir kısmı Sendikayı değiştirmek istiyor. Anayasal hakkını bile özgürce kullanamıyor. İşveren tarafından fark edilip kapıya koyuluyor. Sendika ile toplantılar Maden Genel Müdürünün odasında yapılmakta, sendika temsilcilerini ve Başkanını da yine maden yetkilileri belirlemektedir. Maden Genel Müdürü İ. Sivrioğlu sendika temsilcileri ile birlikte işçiler üzerinde baskı kurmakta, çalışanları susturmaktadır. Evrensel gazetesindeki bir haberde Genel Müdür işçilerle yaptığı toplantıda "İşten ayrılanlarla işçilerin görüşmesini yasaklamıştır." . Bergama'da Evrensel gazetesini dağıtan Emekçi Emekli Öğretmeni dövdürmüştür.

Sendika temsilcileri madene karşı hareketleri yapanlara saldırı yapmayı planlamaktadır.

İşletmede Çalışanların Sayısı:

İşletmede tam kapasite ile çalışıldığında en fazla 160-180 kişi çalışacaktı. Bu rakamlar fizibilite çalışmalarında tespit edilmişti. Şu anda Madende 320-350 kişi çalışıyor. Kısaca bir küreği 3-4 kişi tutuyor. İşletme yetkilileri düz işçi olarak özellikle Maden İşletmesine karşı çıkan köylerden işçi alarak madene karşı olan mücadeleyi zayıflatmak istiyor. İşler yoluna girdiğinde bu kişileri işten çıkartmayı planlıyor. Maden İşletmesinde Türk makamlarından Çalışma Müsadesi, Oturma İzni olmayan birçok Avustralyalı Turist Pasaportu ile çalışıyor. Pasaportlarının süresi bitince en yakın yerlerden yurt dışına giriş-çıkış yapıp süreyi uzatıyorlar.

Tübitak Raporu:

Danıştay kararından sonra Başbakanlık Madenin çalışması için işlem tahsis etmeden önce Tübitak Kuruluşunu madenle ilgili araştırma yapmak için görevlendirmiştir. Ovacık Altın Madeni Türk genel Müdürü Sn. İsmet Sivrioğlu," Tübitak üyelerini eşleriyle beraber, geçmiş dönem bazı milletvekilleri (Erol Al, Hasan Özgöbek gibi) ve eşleri ile birlikte Sn.Sabri Karahan tarafından Amerika'ya teknik geziye, altın madenlerini gezmeye! Götürdüklerini söylemektedir. Radikal Gazetesinden İbrahim Günal bey bir telefon konuşmasında Sabri Karahan'ın bu teknik geziyi! Kabul ettiğini ancak herkesin kendi parasını karşıladığını! İfade etmiştir.

Buna benzer geziler ve kirli ilişkiler Evrensel Gazetesinde İşletmenin eski Halkla İlişkiler Uzmanı Nurettin Turgut tarafından da Sn. İsmet Sivrioğlu ve Orhan Güçkan'nın ağzından yayınlanmıştı.

Tubitak gezisi bazı ulusal basın yetkililerince de doğrulanmış ise de nedense gazetelerde yer alamadı!

Basın ve İşletme, Alman Vakıfları Dosyası:

Basınla olan ilişkiler Şirketin İzmir Bürosundan Sn.Orhan Güçkan tarafından yönetiliyor. İzmir'de basın ajansları ve kuruluşlarla her hafta toplantı yapılıyor. Basında çıkabilecek olumsuz haberler durduruluyor. Basın kuruluşlarına yüksek rakkamlarla ilan, reklam verilerek bu faaliyetlerin nasıl sürdürüldüğü yine Evrensel Gazetesinde Nurettin Turgut tarafından Sn. İ.Sivrioğlu'nun ağzından açıklanmıştı.

Bir sohbet sırasında Sn. İsmet Sivrioğlu Bergama Yöresinde halkla beraber madene karşı demokratik bir mücadele sürdüren kişileri karalamak, bu hareketleri önlemek amacıyla Sn.Hablemitoğlu'na Alma vakıfları ve Bergama Dosyası ismi altında bir kitap hazırlattıklarını, bu kitabın yazılması konusunda şirket arşivinden Sn.Hablemitoğlu'na gereken bilgilerin aktarıldığını, kitabın basımını finans ettiklerini, dağıtımının ise maden işletmesi tarafından yapılacağını söylemişti.

Kitap İşletmenin Ankara, İzmir ve Bergama bürolarından postayla ve elden verilmek suretiyle tüm kamu kuruluşu yetkililerine, sivil toplum kuruluşlarına dağıtıldı. Benim büromda bile dağıtılmak üzere 20-30 kadar vardı. Söz konusu kitap Maden İşletmesinin çalışmalarını yasal gösterebilmek, madene karşı mücadeleyi toplum liderlerini suçlayarak azaltmak, ortadan kaldırmak amacıyla, şirketin reklamı niteliğindedir. Bu kitabın dağıtımından sonra DGM tarafından soruşturma başlatılmış, DGM eski savcısı Nuh Mete Yüksel madende inceleme yapmış, ve bazı çalışanların adları şirket yönetimi tarafından mahkemede tanık olarak dinlenmeleri için belirlenmiştir.

Maden yöresinde yıllarca siyanürlü altın madenciliğine karşı yürütülen demokratik mücadelenin toplum liderleri bu mücadeleyi köylünün, yöredeki işadamlarının, sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla sürdürmüşlerdir. Alman Vakıflarının, dış mihrakların bu mücadeleyle ilgisi yoktur.

Ülkemiz Altın Madenciliğine Hazır Değil:

Ülkemiz madencilik açısından zengin bir potansiyele sahiptir. Araştırmaların az olmasına karşın ülkemizin birçok köşesinde altın rezervleri tespit edilmiştir. Altın madeninin elde edilmesi için tehlikeli kimyasal kullanma mecburiyeti olduğundan ve altın madeninin stratejik önem taşıyan durumu göz önünde bulundurularak, çıkarılması ve denetlenmesi konusunda alt yapı oluşmamıştır. Bu konuda mevcut olan yönetmelikler yetersizdir. Altın Madenciliğinin altyapısız, kontrolsuz çalışması altın üreticisi firmaların işine gelmekte, maliyetler düşmektedir. Altın madenciliğinde en önemli sorun ise işletmenin çalışmalarını tamamlanmasından sonra çevreye verilen tahribatın kontrolü ve rehabilitasyonudur. Çevre, insanların yaşadığı, verimli toprakların bulunduğu bir mekan ise, diğer ülkelerde olduğu gibi madenciliğin yapılabilmesi için halkın doğru bilgilendirilmesi, madenin çalışabilmesi için madenle birlikte yaşayacak yurttaşların müsadelerinin alınması gereklidir.

Altın madenciliğinde altın elde edilirken kullanılan siyanür, kimyasal işlemlerle bozundurulmaya çalışılırken şekil değiştirmektedir. Şekil değiştiren siyanürlü komplexler değişik kimyasal ve biyolojik ortamlarda tekrar bozuşarak eski konumlarına dönüşebilmektedir.

Tüm bu faktörler değerlendirildiğinde altının parıltısı, parasal getirisi işletmecilik açısından ön plana çıkmakta; siyanürün atık barajında tehlikeli atık olarak yıllarca beklemesi, zararsız konuma çevrilen siyanürlü komplexlerin tekrar siyanüre dönüşmesi ise düşünülmemektedir. Yaşam birimlerinden uzak, Avustralya'da, Afrika'da olduğu gibi madenler kontrollü olarak çıkarılabilir, ancak Ovacık Altın Madeni gibi yaşam birimlerine çok yakın, değerli tarım arazilerinin ortasında bulunan, yer altı su tablasının üzerinde olan işletmelerde madencilik yapabilmek için alt yapının çok sağlam tutulması, atıklarla senelerce beraber yaşanacağı düşünülmelidir. Altın projeleri Üniversitelerimizin çevre, kimya, halk-sağlığı gibi birimlerine, yukarıda bahsettiğim risk analizleri yapılması için inceletilmelidir.

Madene destek verenlerin Şirketle olan ilişkileri: Altın madenciliğini destekleyen veya desteklemeyen kişiler, kuruluşlar menfaatlerine göre davranışlarını belirlemektedirler. İşletme olarak bir yerden alışveriş yaparsanız, o kişi sizi devamlı destekler. Sivil Toplum Kuruluşları bağımsız kuruluşlardır ve çeşitli konularda görüşlerini verebilir. Madencilik lobisine destek amaçlı kurulan madencilik vakıfları, şirketlerinin ise doğal olarak altın madenciliği firmaları ile organik bağı vardır. Ayakta durabilmek için onların desteğine ihtiyaçları vardır. Şunu unutmamak gereklidir, destek alabilmek için ülke çıkarlarını hiçe saymak, insan yaşamını ve çevreyi unutmak onurlu bir davranış biçimi değildir. Bilim adamlarımızın ve çeşitli kuruluşların altın madenciliği konusunda yıllarca verdiği görüşlerin de çelişmesi altının cazibesinden, parasal ışıltısındandır.

Ovacık altın Madeninin basında çıkan açıklamalarına bakacak olursanız 100-120 milyon dolarlık yatırımdan bahsedilmektedir. Bu rakamların analizi yapılacak olursa 30-35 milyon dolarlık kısmı Ovacık'taki gerçek yatırımdır. Geri kalan kısmı reklam, danışmanlık, yabancı personel aylıkları gibi gözükmeyen ilişkilerin kalemleridir. 06.01.2003

NEWMONT OVACIK ALTIN İŞLETMESİNDEN HALKIN İÇİN SADECE BİR RİCA!!!

Haziran 2001 ve kasım 2002 tarihleri arasında ovacık altın madeninde işten yılmaz inşaat bünyesi altında jeofizik müh. Ve şantiye şefi olarak görev yaptım. Mevcut siyanür atık barajının kot yükseltilmesinde bulundum. Şimdi, çalışması için destek verdiğim ve her zaman destek vereceğim ovacık altın madeni işletme genel müdürü sayın SİMON BOOTH ve halkla ilişkiler genel müdürü İSMET SİVRİOĞLU'ndan bir ricam var. Her zaman önce çevre ve insan sağlığı dediğiniz ve şirket politikası olarak benimsediğiniz bu etkenler neticesinde, benim göstereceğim yerlerde, jeolog arkadaşlarınızın da bu testlerde bulunmasından memnuniyet duyarım. Her ne kadar D.S.İ kontrolün de onay verilmiş olsa da, ben sadece içimde ki bu kuşkuyu atmak istiyorum. Birkaç yerde hata yapılmış mıdır şüphesiyle yaşamak bana sıkıntı veriyor. Eminim ki baraj hakkında şüphesi olduğunu bildiğiniz birini aydınlatmaktan memnuniyet duyacaksınız!

Cevabınızı 25/07/2003 tarihine kadar bekliyorum. Saygılarımla 21.07.2003

KENAN SERDAROĞLU Jeofizik müh. YUNANİSTAN ALTIN MADENİ KAPATILDI

Yunanistan'ın Chalki kentinin Olimpia yöresinde, TVX Hella Madenler ve Altın Endüstrisi AŞ'ye ilgili bakanlıklarca verilen altın üretme izni, "Devletin sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevreyi korumakla yükümlü olduğu" gerekçesiyle iptal edildi. . 28.07.2003

Yılmaz ve 3 bakandan Bergama'ya tazminat

Siyanürlü altın çıkarılmasına karşı mücadele veren Bergamalı köylülerin eski Başbakan Mesut Yılmaz ve üç bakanı hakkında açtıkları ve mahkemenin tazminata hükmettiği dava Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce onaylandı. Böylece Yılmaz ve eski bakanlar toplam 47 milyar tazminat ödeyecek.

Bergamalılar'ın 1997'de dönemin Başbakanı Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy, Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu'ya açtıkları reddedilince temyize gittiler. Dosyayı tekrar inceleyen Yargıtay, mahkemenin kararını bozarak Yılmaz ve bakanların davacı 68 kişiye her biri için 500'er milyon lira olmak üzere toplam 34 milyar lira tazminat ödemesine karar verdi. İcra takibi başlatıldı Kararın ardından köylülerin avukatları siyasetçilerden tazminatlarını alabilmek için icra takibi başlattı. İzmir 5. İcra Müdürlüğü yasal faiz, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretleriyle birlikte toplam 47 milyar liranın ödenmediği gerekçesiyle Yılmaz ve eski üç bakanın emekli maaşlarına haciz konulmasını kararlaştırdı. Yılmaz, kendi ve bakanları adına avukatı aracılığıyla Tekstilbank'tan 47 milyar liralık teminat mektubu verdi, icra takibi durduruldu. Milliyet 28.07.2003

ALTIN MADENİ KAPANDI!

Danıştay kararıyla madenin faaliyetinin durdurulması kararının ardından İzmir Valiliği Bergama Kaymakamlığı’na altın madeni işletme faaliyetlerinin durdurulması konusunda talimat verdi.

İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu'nun, İçişleri Bakanlığı'nın "gereğinin yapılması" isteği sonucu Bergama Kaymakamlığı'na madende faaliyetlerin durdurulması için talimat verdiği bildirildi.

İzmir Valiliği'nden yapılan açıklamada, "Açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanmaması durumunda telafisi güç ve imkansız zararların doğmasına neden olabileceğinden yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararının uygulanmasına karar verilmiştir." denildi. Danıştay Altıncı Dairesi, 23 Haziran'da aldığı kararla, madenin Çevre Etki Değerlendirmesi'nin olumlu bulunduğuna ilişkin raporun mahkemece iptal edilmesine karşın, Bakanlar Kurulu onayıyla işletilmesine izin verilmesini hukuka aykırı bulmuştu.

Altıncı Daire, telafisi güç ve imkansız zararların doğmasına neden olabileceği gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin durdurulmasını da istemişti. Danıştay kararının ardından madendeki çalışmaların en geç 30 gün inde durdurulması gerekiyordu. İzmir Valiliği'nden yapılan açıklama "Konu hakkında başbakanlık ve ilgili bakanlıklara yapılacak işlem sorulmuştur. İçişleri Bakanlığının 18.08.204 tarihli yazıları ile 'gereğinin yapılması' emredilmiştir. Bunun üzerine, Bergama Kaymakamlığı'na 'altın madeni işletme faaliyetlerinin durdurulması' konusunda aynı gün talimat verilmiştir." denildi.

Açıklamada, " Danıştay 6. dairesi'nin kararına göre Bergama Ovacık Çamköy'de bulunan altın madeninin işletmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması durumunda telafisi güç ve imkansız zararlar doğmasına neden olabileceğinden dava konusu bakanlar kurulu kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin 23 Haziran tarihli kararın uygulanması konusunda Bergama Kaymakamlığı talimatlandırılmıştır" denildi. 31.08.2004

EYLEM SIRASI MADENCİLERDE

İzmir Valiliği'nin Danıştay'ın "yürütmeyi Durdurma" kararı üzerine Bergama Ovacık'taki altın madenini kapatmasına maden çalışanları tepki gösterdi. Madende çalışan 150 işçi, İzmir valiliği önünde, sessiz eylem yaptı.

Bakanlar Kurulu kararıyla çalışma izni verilen Ovacık Altın Madeni'nin üretimi geçtiğimiz hafta ikinci kez durduruldu. Danıştay'ın Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından İzmir Valiliği, madenin kapatılması için Bergama Kaymakamlığına talimat vermiş ve Ovacık Altın Madeni kapatılmıştı. Bergamalı maden karşıtları çevreciler, madenin kapatılmasını "hukukun zaferi" olarak nitelerken, bazı çevreci vatandaşlar gerekirse mühürün başında nöbet tutarız yorumlarını yaparken Ovacık Altın Madeni çalışanlaı, İzmir Valiliği önünde eylem yaptı.

Yaklaşık 150 maden çalışanı, otobüslerle öğle saatlerinde Konak Meydanı'na geldi. Valilik önüne kadar yürüyen çalışanlardan bir grup daha sonra Valilik'e çıktı. İmza ve dilekçelerinin bulunduğu dosyayı Vali Yardımcısı Halis Peker'e veren işçi temsilcisi Hüseyin Batmaz, madenin biran önce açılmasını istediklerini söyledi. Bir süre Valilik önünde bekleyen işçiler, daha sonra Bergama'ya döndü. 31.08.2004

Bergama'da Yine Mahkeme Kararları Aşılmaya Çalışılıyor...

Son günlerde Ovacık Altın Madeni çalışanları tarafından yapılan eylemler yaygın basınımızda yer alırken Altın Madenine karşı verilen halk mücadelesinin kahramanı BAyram Kuzu’nun torunu olan Günay Candan tarafından yapılan açıklamalar Ovacık Köylülerinin Avukatı Arif Ali Cangı tarafından sert bir dille eleştirildi. Cangı “Bayram Kuzu'nun torunu olduğunu söyleyen Günay Candan, dedesinin anısına saygısızlık yapıyor. Madenci şirketin çıkarları için kullanılıyor.Yazık” dedi. Bu iddiaların daha fazlası "Casusluk Davası" olarak bilinen davada söylendi. Sonuç, iddiaların hepsinin asılsız olduğu ortaya çıktı ve Anara1.Numaralı DGM tarafından beraat kararı verildi. Bu haberde İzmir Valisi yardımcısının sözleri dikkat çekici.

Anlaşılan yeni bir ÇED süreci başlatılmış. Yakında yeni bir ÇED olumlu belgesiyle madeni çalıştırmaya kalkacaklar gibi gözüküyor. Burada daha önce iptal edilen ÇED olumlu belgesine ilişkin mahkeme kararı unutuluyor.

Anımsatalım; Çevre Bakanlığının, Eurogold firmasına siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki ÇED olumlu görüşünün iptali amacıyla Bergamalı 652 yurttaş tarafından, 1994 yılında İzmir İdare Mahkemelerinde davalar açıldı. Uzun zamana yayılan yargılama süreci sonunda, davacı yöre yurttaşlarının istemleri, Danıştay 6. Dairesi'nin 13 Mayıs 1997 tarih ve 1996/5477 E. - 1997/2312 K. sayılı bozma kararı doğrultusunda, İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin 15 Ekim 19997 Tarih ve 1997/636-877 sayılı kararı ile kabul edildi. Karar, Danıştay'ın denetiminden de geçerek kesinleşti.

Sözkonusu mahkeme kararı, "sağlıklı çevrede yaşama hakkı"nı değerlendiren örnek bir karardır. "Yaşam hakkı"nı düzenleyen Anayasa'nın 17. maddesi ile "sağlıklı çevrede yaşama hakkı"nı düzenleyen 56. maddesine dayanılarak verilen kararda özetle; "…Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve bilirkişi raporlarında da öngörülen olası risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlemde kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır…" denilmekteydi.

Görüldüğü gibi çevre ve insan sağlığı için risk oluşturan "siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletmesi"dir. Bu mahkeme kararı varken, aynı yöntemle çalışacak işletmeye ÇED olumlu belgesi düzenlenmesi olası değildir. Bu mahkeme kararını görmezden gelerek, işlem tesis eden kamu görevlileri, en basit anlamıyla görevlerini kötüye kullanmış olurlar. Konusu suç teşkil eden emir de uygulanmaz, emir verilmiş olması, uygulayanı sorumluluktan kurtarmaz. 31.08.2004 Av.Arif Ali Cangı

MADENCİLERDEN SEBZELİ EYLEM

Ovacık altın madeninin kapatılmasıyla işsiz kalan maden işçileri ve aileleri maden sahası etrafındaki tarımsal alanlardan topladıkları pamuk, sebze ve meyvelerden oluşan ürünleri kavanozlara doldurarak kargoyla Oktay Konyar'a göndererek eylem yaptılar.

Ovacık Altın Madeni karşıtlarının sözcüsü Oktay Konyar'a çevreciliklerini kanıtlamaya çalışan maden işçileri tesis çevresinde ki tarım alanlarında üretilen ürünleri kavanozlara koyarak Konyar'ın Dikili'de ki evine kargoyla gönderdiler. Kargo önünde sabah saat 9'da toplanan Maden İşçileri ve aileleri adına basın açıklaması yapan Maden İş Sendikası İş yeri temsilcisi Mehmet Ergit, yaptığı basın açıklamasında Oktay Konyar'ın iddialarına karşı şunları söyledi. " İşletmemizin kapatılmasının üstünden 44 gün geçti. 350 arkadaşımız işlerine geri dönecekleri müjdeli haberi beklemekte. Bu 44 günde ülke ekonomisi 9 milyar dolar kayba uğradı. Nedenimi? Karşıt grupların öncülerinden Birsen Lemke ve Avukat Senih Özay'ın açtığı davalardır. Sayın Birsen Lemke'nin neden bu konuya ilgi gösterip para harcadığı, Senih Özay'ında neden avukatlığına devam ettiği açıklığa kavuşmuş değildir. Biz Matrix işçiler olarak çevre duyarlılığı gösteren komşularımızı, köylülerimizi, anlayışla karşılıyoruz Çünkü madenin dışında köylülerimiz tarım ve hayvancılıktan geçinmektedir. Bu günkü eylemimizin sebebi ise bir kez daha sularımız kirlendi, sebze, meyve pamuk olmuyor, zeytin ağaçları kuruyor olan ürünlerde hastalıklı gibi gerçek olamayan iddiaların, gerçekle bağdaşmadığını sayın basın mensuplarının önünde kamuoyuna göstermektedir. Tepkimiz köylümüze bir takım gerçek olmayan iddialar öne süren, analizler sunan kişi ve kuruluşlaradır. Sayın Oktay Konyar, ve bir gurup taraftarı geçtiğimiz günlerde İstanbul'da gerçekleştirdikleri eylemde gerçekle bağdaşmayan birtakım iddialarda bulundular. Yörede ürün yetişmediği, olanlarında hastalıklı olduğu iddiaları tamamen gerçekten uzak ifadelerdir. Bugün bunu ispat etmek üzere kavanozlara, madenimize en yakın tarımsal alanlar ile birlikte maden sahası içindeki ağaçlardan toplanan Pamuk, Zeytin, Mısır, Buğday, Zeytinyağı, gibi ürünlerden koyduk.bunun anlamı şudur; Ovacık altın madeni çalıştığı 3 sene süre zarfında dünyanın en iyi çevresel önlem ve performansıyla tarımla iç içe bir üretim gerçekleştirmiştir. Kaldı ki Oktay Konyar, da madene yakın Sağancı köyünde ki zeytinliklerinden gelen yağı kullanmakta ve satmaktadır. Amacımız Türk halkına gerçekleri anlatmaktır" dedi. 04.10.2004

MAHKEME KARARLARI AŞILIYOR

Danıştay kararıyla mühürlenen Ovacık altın madeninin yeniden açılması için çalışmalara devam ediliyor. Enerji Bakanlığı'nın "gerekli tedbirlere uyulursa madenin çalışmasında sakınca yok" yazısı sayesinde Ovacık altın madeni yeniden açılabilecek.

Ovacık Altın Madenin Kaymakamlık tarafından mühürlenmesinin ardından, mahkeme kararlarına uyularak madenle ilgili tüm işlemlerin sona erdirilmesini bekleyen hukukçular Enerji Bakanlığı'nın yazısı ile hiç beklemedikleri bir yanıt aldılar. Hukukçuların dilekçesine verilen Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü 16 Eylül 2004 tarih ve B.15.0.MGM.0.01.02.05-2045-800 sayılı yanıtta, "… söz konusu ruhsata (Normandy A.Ş.nin 06.12.2011 yılına kadar uzatılan YR:3549 sayılı ruhsatı) ilişkin olarak Bakanlıklarına sunulan Çevresel Durum Değerlendirme Raporunun 26 Ağustos 2004 tarihinde inceleme ve değerlendirme toplantısının yapılarak nihai şeklinin verildiği ve Bakanlıklarınca faaliyetle ilgili nihai raporda belirtilen tedbirlere uyulması kaydıyla bir sakınca olmadığı kararının verildiğinin belirtildiği..." yer aldı.

İzmir Barosu ve Bergamalı köylülerinin avukatlarından Arif Ali Cangı Bakanlığın yazısını "Yine mahkeme kararları hiçe sayılarak, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Bergama Ovacık Altın Madeni İşletmesine sakınca yoktur kararı verilmiştir. Yani altın madeni her an işletmeye açılabilir" sözleriyle değerlendirdi.

Av. Arif Ali Cangı açıklamasında " Mahkeme kararının uygulanmasını istediğimiz dilekçemize Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdüdürlüğü'nden 16 Eylül 2004 tarih ve B.15.0.MGM.0.01.02.05-2045-800 sayılı yanıt geldi.

Yazıda; "...Danıştay 6. Dairesinin 2002/2618 sayılı kararı gereğince işlemlerin yürütüldüğü, bu çerçevede yapılan çalışmalar kapsamında Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan alınan 27.08.2004 tarih ve 6524-46062 sayılı yazıda; söz konusu ruhsata (Normandy A.Ş.nin 06.12.2011 yılına kadar uzatılan İR:3549 sayılı ruhsatı) ilişkin olarak Bakanlıklarına sunulan Çevresel Durum Değerlendirme Raporunun 26.08.2004 tarihinde inceleme ve değerlendirme toplantısının yapılarak nihai şeklinin verildiği ve Bakanlıklarınca faaliyetle ilgili nihai raporda belirtilen tedbirlere uyulması kaydıyla bir sakınca olmadığı kararının verildiğinin belirtildiği..."nden söz edilmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, yine mahkeme kararları hiçe sayılarak, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Bergama Ovacık Altın Madeni İşletmesine sakınca yoktur kararı verilmiştir. Yani altın madeni her an işletmeye açılabilir. Bir kez daha yineliyoruz; söz konusu altın madeni işletme faaliyetine izin veren idari işlemler, yargı denetiminden geçmiştir. Yargılama sonunda, iptal edilmiş ve iptal edilmektedir.

Bu işletmeye ilişkin ÇED olumlu belgesi yargı denetiminden geçmiş ve kesinleşmiştir. Danıştayın da denetiminden geçerek "kesin hüküm" halini alan İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin 15.10.1997 gün ve 1997/636-877 sayılı kararında özet olarak; "…Anayasanın 17. maddesine göre; Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir, Anayasanın 56. maddesine göre de; Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir (...) Canlı yaşamının en önemlisi olan insan yaşamının sağlıklı, dengeli, bozulmamış bir çevrede sürdürülmesi esastır. İnsan yaşamının korunması bir öncelik olduğuna göre, insanın doğal yaşam temellerinin korunması ve geliştirilmesi gerekmekte ve çevrenin korunması insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olmaktadır.

Bu durumda yukarıdaki saptamalardan hareketle dava konusu altın madeni işletme yönteminin yarattığı sakıncaların doğrudan ve dolaylı olarak insan yaşamı ile ilgili olması karşısında, belirtilen Anayasa ve yasa hükümleri de dikkate alınarak dava konusu idari işlemin yargısal denetimin de öncelikle kamu yararı ve bu kavramdaki önceliklerin irdelenmesi gerekmektedir (…) İşletmecinin iyi niyeti, önlemlerin titizce denetlenmesi gibi kavramlara bağlı kalınarak, yapılacak faaliyet sonucunda elde edilecek ekonomik değerin,doğada ve doğrudan veya dolaylı olarak insan yaşamı üzerindeki risk faktörünün gerçekleşmesi halinde kamu yararının öncelikle insan yaşamı lehine değerlendirilmesi doğaldır. Siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesinde işletmeciye ve yapılacak olan denetime duyulan güvene bağlı olarak risk olasılığının azalacağından söz etmek mümkün değildir (…) Bu belirlemeler karşısında, insanın yaşama hakkını ve devletin de çevre sağlığını koruma, çevre kirlenmesini önleme, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlama ödevlerini dikkate aldığımızda, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve bilirkişi raporlarında da öngörülen olası risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır (…)" denilmektedir. Görüldüğü gibi; Bergama-Ovacık Altın Madeni işletmesinde; çevre ve insan sağlığı için risk oluşturan "siyanür liç yöntemi" ile altın madeni işletmesidir.

Bu mahkeme kararı varken, aynı yöntemle çalışacak işletmeye ÇED olumlu belgesi düzenlenmez. Bu mahkeme kararını görmezden gelerek, işlem tesis eden kamu görevlileri, en basit anlamıyla görevlerini kötüye kullanmış olurlar. Konusu suç teşkil eden emir de uygulanmaz, emir verilmiş olması, uygulayanı da sorumluluktan kurtarmaz. Bergama ile birlikte Hukuk Devleti de kirletiliyor... Herkes bir şeyler yapmalı...” dedi. 04.10.2004

'BERGAMALILAR "YAŞAM HAKKI" İSTİYOR

Altın madeninin, yeni imar planı, ÇED Raporu hazırlayarak tekrar açılması gündeme gelirken, Bergamalılar da hukuki mücadele sürecini hızlandırıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AHİM) Bergamalı 10 köylünün açtığı davada 3 bin Euro tazminat kazanması, tüm maden köylülerini ve Bergama merkezdeki vatandaşları harekete geçirdi. 3 bin Euro tazminat almak isteyen binlerce köylüden sonra şimdi de Bergamalı vatandaşlar, pazartesi günü 1. notere giderek vekalet verecekler. ilindiği gibi dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz köylülere 40 milyar lira tazminat ödemişti.

Bergama da altın karşıtı vatandaşlar maden aleyhinde sayısız mahkeme kararları olmasına rağmen madenin tüm yargı kararlarına karşın çalışmaya devam etmek istemesi, maden karşıtlarını tekrar harekete geçirdi. Altın madeni, kaçak olan tüm binalarını ruhsatlandırmak için imar planı hazırlatması, yeni ÇED Raporu düzenleyerek Sağlık Bakanlığından çalışma ruhsat alma aşamasında olduğunun öğrenilmesi üzerine Maden Karşıtı Bergamalılar bir araya gelerek bu platformu oluşturdular.

Platform ilk olarak 06.12.2004 pazartesi günü saat 11:00'de toplu olarak 1. Notere giderek avukatlara vekalet verecek. Platform sözcüleri Eğitim-Sen BAştemsilcisi Cihat Balaban ve EMEP İlçe Başkanı Tülay Aslan bir açıklama yaparak, "Toprağı toprak gibi, suyu su gibi, havayı hava gibi bilen ve seven, torunlarını Bergama'da özgür- güvenli ve sağlıklı yetiştirmek isteyen tüm Bergamalıları Bergama Belediyesi'nin arkasındaki (Esnaf Kefalet Kooperatifi üstü) 1. Noter'e Pazartesi günü saat 11.00'de vekalet vermeye çağırıyoruz. Bizler orada olacağız." Dediler.

Platformun açıklaması ise şöyle

"Değerli Bergamalılar, Bilindiği gibi 10 yılı aşkın süredir ilçemizde "siyanür" belası kol geziyor. Çok uluslu şirketler sanayimize, kamu kuruluşlarımıza (Petkim, Telekom, SSK hastaneleri, Eğitim Kurumları), madenlerimize musallat oldular. Bu güne kadar iş başına gelen Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri çeşitli uluslararası antlaşmalar ile (GATS, MAİ, MİGA vb.) ülkemizin zenginliklerinin talan edilmesinin yolunu açtılar.

Defalarca isim değiştiren, bugünkü ismi Newmont olan "siyanürcü şirket" de bunlardan biridir. Haklarında doğayı zehirlediklerine, yasal olmayan biçimde çalıştıklarına dair onlarca yargı kararı olmasına karşın bugüne kadar ki hükümetlerce olduğu gibi bu hükümet döneminde de yasadışı çalışmasına göz yumularak topraklarımıza tonlarca siyanür zehiri bırakmışlardır. Tüm iç yargı yollarına rağmen hükümetlerce yasadışı çalışmasına göz yumulan siyanürcü şirkete karşı yöre köylüleri YAŞAM HAKKI için AİHM' ye başvurmuşlar ve bu yasadışı uygulamayı sürdüren hükümetler yöre köylülerine 3'er bin euro tazminat ödemeye mahkum edilmişlerdir.

Değerli Bergamalılar,

Siyanür zehirdir. Tonlarcası çok daha büyük zehirdir. Suyumuza, havamıza, toprağımıza yasadışı yollarla karıştırılmıştır. Kilometrelerce uzaktan Midilli deki insanların bile Yaşam Hakkı için şikayetçi oldukları bu durumdan bizler olmayacak mıyız? Bizler çocuklarımızı Bergama'da büyütmeyecek miyiz? Bergama'da evler almadık mı? Torunlarımızın düğünlerini burada yapmayacak mıyız? Yer altı suyumuzun nerelerden geldiğini biliyor musunuz? Biz Bergamalılar her sokak başı çeşmesinden yüzyıllardır elimizle su içmiyor muyuz? Plastik bidonlarda sular, siyanürlü domatesler kaderimiz mi? Değerli Bergama Esnafı,

Siyanürcü şirket aylardır gazetelere ilanlar veriyor, gördünüz mü? İlanlarında; " Çevreye duyarlı üretim yapıyoruz diyorlar. Mahkemeler, profesörler yıllardır tersini kanıtlıyorlar. "15 ton altın ürettik diyorlar

15 ton altın için topraklarımıza kaç ton siyanür bırakacaklar? " 166 milyon $ ihracat gelirini elde ettik diyorlar, Bu gelirden kaç esnafımız yararlandı? Siz bu geliri gördünüz mü? Vergi dairesinin haberi var mı? "İlçemizde 500 büyük sanayi kuruluşundan biri varmış, haberiniz var mı? "Ülkemiz kalkınıyor, halkımız çok mutla oluyormuş Dünyanın en zengin madenleri Afrika Kıtasında, açlıktan ölüm oranı, AİDS, iç savaşlar nerede biliyor muyuz? - Siyanürlü su, domates, topraktan mutlu bir halk dünyanın neresinde olmuş? Biz saf mıyız? " Devlete bağlılıktan söz ediliyor.

YASALARA UYUN!

"Türkiye'nin acılan yeni zenginlik kapısı deniyor. Halk zenginleşmiyor, esnafın haberi olmuyor, kim- kimler zenginleşiyor? Bizler inanmıyoruz. Inanmadığımız için Bergamalılar olarak 06.12.2004 PAZARTESİ günü saat 11.00 'da 1. Noter'e gidip, "YAŞAM HAKKKI"mızın korunabilmesi için vekalet vereceğiz.

Toprağı toprak gibi, suyu su gibi, havayı hava gibi bilen ve seven, torunlarını Bergama'da özgür- güvenli ve sağlıklı yetiştirmek isteyen tüm Bergamalıları Bergama Belediyesi'nin arkasındaki (Esnaf Kefalet Kooperatifi üstü) 1. Noter'e Pazartesi günü saat 11.00'de vekalet vermeye çağırıyoruz. Bizler orada olacağız." 03.11.2004

ALTIN MADENİNE YENİ DAVALAR

Geçtiğimiz günlerde Ovacık Altın Madeni'ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava eden 10 Bergamalı köylünün 3 bin euro tazminat alması üzerine çevre köylerde oturan 6 bin kadar köylü dava açmak için girişimlerini başlattı.

AİHM'nin kararıyla 3 bin euro tazminat almaya hak kazanan Çamköylü Tahsin Sezer Altın Madeni Orhan Güçkan'a seslenerek: "Orhan Bey gelin sizde vekalet verin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sizin de hakkınızı arayalım birgün bu adalet bu altın madenine karşı size de gerekli olacak" dedi.

Kamuoyunda tartışmalı maden olarak bilinen ve faaliyetlerine başladığı ilk günlerden beri çevre köylülerin sert protestolarıyla karşılaşan Ovacık Altın Madeni'nin mahkeme kararlarına karşı çalıştırdığı gerekçesiyle 6 bin kadar Bergamalı köylü devlet hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açmak için harekete geçti.

Aralarında temsilciler seçen köylüler temsilciler aracıyla notere başvurarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görüşülen davaya müdahil olmak isterken köylülerin vekaletini almak için noterin köylere gelmesini istedi. Bergama'dan 340 kişi davaya müdahil olmak için başvururken dün mesaiden sonra Narlıca Köyü'ne giden Noter çalışanları 334 kişinin başvurusunu aldı. AİHM kararıyla 3 bin euro tazminat almaya hak kazanan Çamköylü Tasin Sezer Danıştay kararıyla kapatılan Ovacık Altın Madeni'nin tekrar faaliyete geçmek için yaptığı eylemlere atıfta bulunarak: "450 kişi çalışanı bulunan Ovacık Altın Madeni tekrar altın madeninin tekrar açılması için 375 imza toplamış. İmzalarını kendilerinin atıp atmadığı şaibeli olduğu bu kampanyaya karşı biz ilk günde 650 vekalet başvurusu yaptık. Her vekalet biz altın madenini istemiyoruz anlamı taşıyor" dedi. Sırayla noterin talepler üzerine çevre köylerin hepsini gezeceklerini belirten Sezen "Yarın Narlıca'dayız, Cumartesi Tepeköy'de her gün bir köy gezmeyi düşünüyorduk ama bugün buraya noterci arkadaşların getirdiği evraklar yetmedi olsaydı da zaman yetmeyecekti köyleri ikinci defa bir daha gezmemiz gerekecek" dedi. Vekalet vermek için izdiham yaşanan köyde altın madeninde çalışan köylülerde davaya müdahil olmak için başvuruda bulunurken Bergamlı Köylülerin avukatlığını üstlenen Seniy Özay Ovacık Altın Madeni'nin gerçekleştirdiği etkinliklere dikkat çekerek: "Geçtiğimiz haftalarda 10-15 kadar maden çalışanı gelip benim köylülerin avukatı sıfatını kullanmamı istedi.Gazetelerden öğrendiğim kadarıyla da madenin açılması için 375 imza toplamışlar. Sadece bugün 650 kadar Bergamalı köylü Avrupa İnsan Hakları Davası'nda onları temsil etmem için bana noter aracılığıyla vekalet verdi" dedi. 03.11.2004

Bergama köylüsü yine kazandı

10 yıldır Siyanürlü Altına karşı mücadele veren Bergama köylüleri AİHM’de de haklı bulundu.

Siyanürle altın çıkarılmasına karşı 10 yıldır mücadele veren Bergamalı köylüleri AİHM haklı buldu. Devlet, 10 köylüye para cezası ödeyecek Bergama'da siyanürle altın aranması nedeniyle önce Eurogold sonra da Normandy firmaları ile Bergamalı köylüler arasında süren davada son noktayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) koydu. AİHM, köylüleri haklı bulurken, Türkiye'nin sembolik para cezası ödemesine de karar verdi.

YAŞAMA SAYGI İHLALİ

Yargı kararlarına uyulmayarak idare tarafından Bergama Ovacık'taki altın madeni çalıştırıldığı için Bergamalı çevreci 10 köylü, avukatları aracılığıyla Kasım 1998'de AİHM'e başvurdu.

Köylüler, 'Adil yargılama hakkının ihlal edildiği', 'Özel yaşama ve aile yaşamına saygı', 'Yaşam hakkı' ve 'Hukuksal sürecin yerine getirilmesi hakkı'nı gerekçe gösterip, bu haklarının ihlal edildiğini belirterek Türkiye'yi AİHM'e şikayet ettiler. AİHM, şikayeti değerlendirmeye aldı. 3 Haziran 2004'te Strasbourg'da yapılan mahkemenin sonucu dün açıklandı. Buna göre, AİHM yargıçları, Bergamalı köylülerin taleplerini yerinde buldu. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi olan 'Adil yargılama hakkı' ve 'Özel yaşam ve aile yaşamına saygıyı' içeren 8. maddesinin Türk devleti tarafından ihlal edildiğine oybirliği ile karar verdi. Türkiye'nin hukuk devleti olmanın gereklerine uymadığını vurgulayan AİHM kararında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, sembolik bir para cezası ödemesine karar verdi. Dava açan 10 köylüye, 3 biner Euro ödenecek. Bergamalı köylülerin itiraz ettiği tüm maddelerin kabul edildiği karara göre, madeni yeniden işletmeye açan Başbakanlık Genelgesi ve Bakanlar Kurulu kararları da hukuk dışı. 08.11.2004

SİYANÜRLÜ MADENE YENİ DAVA

Geçtiğimiz aylarda mahkeme tarafından kapatılan Bergama'daki altın madeninin yeniden açılması için izin veren Çevre Bakanlığı'nın bu kararına karşı binlerce Bergamalı köylünün yanı sıra, 11 örgüt ve 26 hukukçu dava açtı.

Danıştay 6. Dairesi tarafından "…altın madeninin işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır…" gerekçesiyle madenin çalışmasına dayanak yapılan Bakanlar Kurulu Prensip Kararının iptal edilmesinden sonra kapatılan madenin yeniden açılması yönündeki girişimler hukukçular tarafından "Bir kez daha yargı kararları hiçe sayılarak, hukuk çiğneniyor" şeklinde değerlendirilmişti.

Bakanlıktan madene izin Danıştay’ın, madenin izinlerinin iptaline dönük kararındaki bir cümleden yola çıkarak yeni bir Çevresel Durum Değerlendirme Raporu hazırlayıp bunu Çevre Bakanlığı'na veren madenci şirketin bu girişimi sonrasında bakanlık madenin çalışması için gerekli izni verdi. Çevre Bakanlığı'nın bu kararına karşı dava açan İzmir Barosu avukatlarından Murat Fatih Ülkü ve Cem Nemutlu, bakanlığın bu işleminin bir kez daha yargı kararını etkisiz hale getirmeye dönük olduğunu dile getirdiler. Dün İzmir Adliyesi'ne Çevre Bakanlığı'nın verdiği iznin iptali için başvuruda bulunan avukatlar, iki cilt halinde topladıkları yüzlerce sayfalık başvuru dilekçelerinde, Bergama altın madeninin çalışmasının çevre ve insan sağlığı açısından taşıdığı riskleri ve bununla ilgili bilimsel verilere dayanan kesinleşmiş yargı kararlarını mahkemeye sundular. 15 yıllık mücadelenin önüne geçilemez Çevre Bakanlığı'nın 27.08.2004 günü verdiği "…Nihai Çevresel Durum Değerlendirme Raporu ve eklerinde belirtilen hususlara uyulmak kaydıyla…" madenin çalışmasında sakınca olmadığına dair kararın birkaç günde hazırlanan bir raporun sonucu verildiğini belirten Av. Murat Fatih Ülkü, bu işlemin 15 yıldır madene karşı verilen mücadelenin önüne geçemeyeceğini dile getirdi. Ülkü, "Çevre Bakanlığı bu kararıyla Bergama halkının bütün mücadelesini, bu topraklar yağmalanamaz, zehirlenemez haykırışlarını. Bu ülkede hukuk kuralları var. İnsan yaşamı paradan ve altından daha değerlidir diyen hukukçuların mücadelesini tam anlamıyla sıfırlamaya kalkmıştır. Üstelik bunu yaparken yeni bir ÇED raporuna gerek görmemiş, yöre halkının görüşleri hiç dikkate alınmamış, sadece şirketin hazırladığı Çevresel Durum Değerlendirme Raporu'nu dayanak alarak izni vermiştir. Bu hukukun açık bir şekilde etkisiz kılınması çabasından başka bir şey değildir" dedi.

Geçtiğimiz günlerde İzmir 1. İdare Mahkemesi'ne iki kişi tarafından açılan bir davanın ardından bu sefer 1342 köylü, 11 örgüt ve 26 hukukçunun aynı işlemle ilgili dava açtığını belirten Ülkü, "Bu dava da son değildir. Sırada Çevre ve Orman Bakanlığı bürokratları hakkında, kararın altına imza atan tüm bürokrat ve bakanlar hakkında suç duyuruları ve tazminat talepleri var" diye konuştu.

Aynı yönde bir davanın da aralarında DİSK ve KESK'e bağlı sendikaların, TMMOB'ye üye meslek odalarının ve çeşitli derneklerin bulunduğu 26 örgüt tarafından Ankara da açıldığı öğrenildi.

Newmont kendi ülkesinde de hedefte Öte yandan, Amerika da yayınlanan Denver Post gazetesinde çıkan bir haberde şirketin Amerikalı Müdürü Simon Booth, madenin çalışması için Sağlık Bakanlığı'nın iznine gerek olmadığını iddia etti. 12 Aralık günkü gazetede "Altının yüksek bedeli" başlığıyla çıkan haberde Denver kökenli dev madencilik şirketi Newmont'un sicilinin çevresel felaketler sonrasında lekelendiği dile getiriliyor. Newmont'un Türkiye, Peru ve Endonezya'daki altın madenlerinde yaşanan çevre sorunları ve bunlar karşısındaki şirket poliktikaları konusunun geniş bir şekilde incelendiği Michael Riley ve Greg Griffin imzalı haberde, gazetemize de çarpıcı açıklamalarda bulunan Bergama'daki madenin eski Kamu İlişkileri Müdürü Hasan Gökvardar'la yapılan söyleşi de yer alıyor. Özer Akdemir 17.12.2004

NEWMONT'TAN BASIN AÇIKLAMASI

Ovacık Altın Madeni son günlerde gündeme gelen konular hakkında bir basın açıklaması yaptı.

Kamuoyunca da bilindiği gibi, madendeki üretim faaliyetlerimiz Başbakanlık makamının talimatları ile İzmir Valiliği tarafından 19 Ağustos 2004 tarihinde durdurulmuştur. Başbakanlığın talimatı yargı kararlarının gerçeğidir. Danıştay 6. ve 8. Dairelerinin müştereken vermiş oldukları 23.06.2004 tarihli bu yargı kararında "daha önce maden hakkındaki ÇED raporu olumlu görüşünün 1997 tarihli yargı kararlarıyla iptal edilmiş olmasına rağmen, yeni bir ÇED raporu hazırlanmamış olduğu ve böyle bir ÇED raporu olmaksızın madende işletme faaliyeti yapılmayacağı" belirtilmiştir. Şirketimizde her zamanki gibi bu yargı kararının gereğini gözeterek, madenle ilgili yeni bir ÇED raporu hazırlatmış ve Bakanlığa sunmuştur. Bakanlık, şirketimizin madende almış olduğu çevre güvenlik tedbirleri sayesinde, yürütülecek faaliyetin çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacağını belirleyerek, faaliyet hakkında olumlu görüş bildirmiştir.

Diğer taraftan Bergama'da yerleşik bazı yurttaşlarımızın, maden faaliyetine izin veren T.C Devleti Aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM)'ne yapmış oldukları başvuru da henüz 10.11.2004 tarihinde sonuçlanmıştır. AİHM yapmış olduğu inceleme sonucunda T.C Devletinin Danıştay'ın 1997 tarihli kararı sonrasında iptal edilen ÇED olumlu görüşü yerine yeni bir ÇED raporu hazırlatmayarak, bu yargı kararının gereğini yerine getirmediğini tespit etmiştir. AİHM, bu tespiti neticesinde de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin İhlal edilmiş olduğunu belirterek, başvuruda bulunanlar için T.C Devletinin tazminat ödemesine karar vermiştir. Mahkeme, bu kapsamda siyanür liç yöntemi ile altın ve gümüş işlemeciliği faaliyetinin mümkün olduğunu ancak böyle bir faaliyete izin verebilmesi için bu işletme yönetimine bağlı çevresel riskleri gideren çevre tedbirlerinin alınması gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, bu tür çevre güvenlik tedbirlerinin alınmış olduğunun ise ancak yasal prosedür içinde gerçekleştirilecek ÇED raporunda yer alan bilimsel ve teknik belirlemeler ile tespit edileceği sonucuna ulaşmıştır.

SİYANÜRLÜ LİÇ YÖNETEMİ YASAKLANMADI.

Kamuoyunun önemle dikkatine arz etmek isteriz ki, hem Danıştay 6. ve 8. Dairesi hem de AİHM, daha önceki 1997 tarihli yargı kararlarıyla "siyanür liç yöntemi ile altın ve gümüş işletmeciliği faaliyetlerinin yasaklanmadığı" nın altını çizmişlerdir. Her biri son karar mercii konumundaki her iki Yüksek Yargı Organı da, altın madeni işletme faaliyetinin, -siyanür liç yönteminin yasak olmasından dolayı değil- faaliyet hakkında yeni bir ÇED Raporu hazırlanmamış olmasından dolayı hukuka uygun olmadığını ifade etmişlerdir. Bir başka deyişle, her iki Yüksek Yargı Organı da, faaliyet hakkında hazırlanacak yeni bir ÇED Raporunda, gerekli çevre güvenliği tedbirlerinin alınmış olduğunun tespiti halinde faaliyetin hukuken mümkün olduğunu belirtmişlerdir. Söz konusu yargı kararlarının gerekçeleri son derce açıktır ve herkesin bu kararın gereklerini yerine getirmesi ve bu kararlara saygı göstermesi zorunludur. Kamuoyunu çok uzun bir süredir meşgul eden ve bazı yurttaşlarımızın "siyanür kullanarak altın işlemeciliği ülkemizde yasaklanmıştır, buna rağmen şirketin faaliyetlerine izin verilmektedir" şeklinde ortaya atılan iddiaların da gerçek dışı ve yersiz olduğu bu son Yüksek Yargı kararıyla açık biçimde ortaya çıkmıştır.

Kamuoyunun bilmesi gerekir ki, şirketimiz de, altın madeni işletmeciliğini ülkemizde ilk uygulayan yatırımcı olarak bu iddialar nedeniyle yaratılan ve adeta birer yargısız infaz niteliğindeki ithamlar dolayısıyla hem çok yıpranmış ve çok yorgun düşmüştür. Hem de çok önemli mağduriyetlere uğramıştır. Ama, Yargıya ve Hukuka olan güvenini de hiç kaybetmemiştir. Nitekim, bu güveni de boşa çıkmamıştır.

ALTIN ÜRTİMİNİN ÖNÜ AÇILDI

Bu gün her iki Yüksek Yargı Organının bu son kararları uyarınca, sadece Bergama'daki değil ülkemizdeki altın ve gümüş madeni işletmeciliğinin önü bir daha kapanmamak üzere açılmıştır. Bu durum ülkemizin altın ve gümüş madeni rezervlerinin değerlendirilmesi bakımından çok önemli bir gelişmedir. Ovacık'ta yılda 15 ton altın ürettik. 165 milyon dolar ihracat geliri elde ettik. Ülkemizin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında 272. Sırayı aldık. Ancak, her faaliyetin taşıdığı riskler gibi, ülkemizde altın madeni işletmeciliğinde zorunlu olarak kullanılacak olan siyanür liç yönteminin taşıdığı çevresel risklerin giderilmesi mutlak bir zorunluluktur. İddia ediyoruz ki, şirketimiz yatırımı bu konuda dünya standartlarının da üzerinde üstün bir çevre güvenliği sistemi uygulamıştır ve gelecekteki diğer altın madeni işletmeleri açısından da örnek alınması gereken bir yatırımdır. Son olarak belirtelim ki, işletme sırasında her türlü çevresel riski, devletin gerçekleştireceği denetimlerden dahi daha sıkı olarak gözetmeyi bu ülkenin bir parçası olarak taahhüt ettik ve üretime başladığımız andan itibaren uyguluyoruz. Saygılarımızla. 17.12.2004 - Orhan Güçkan Normandy A.Ş Yönetim Kurulu Görevli Üyesi

Newmont'tan Açıklama

03.12.2004 tarih ve 870 sayılı gazetemizde, "Bergamalılar Yaşam Hakkı İstiyor" Başlıklı haberimiz ile ilgili olarak Newmont'tan, Basın kanunun 19. maddesi uyarınca bize bir düzeltme yazısı geldi.

Kuzey Ege Gazetesi olarak biz bu yazıyı yasal zorunluluk olarak değil karşı tarafın söz hakkı olarak yayınlıyoruz.

Newmont'tan Açıklama

03/12/2004 günü Kuzey Ege Gazetesi'nin 1. sahifelerinde manşetten "BERGAMALILAR YAŞAM HAKKI İSTİYOR" başlığı altında doğrudan madenimizi ilgilendiren bir haber yayınlamıştır.

Kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haber yayımlanırken ÖZLE, BİÇİM arasında bir denge kurulması kuraldır. Haberin verilişi biçiminde seçilen üslup ve sözcükler abartılı ve gerçek dışı olmamalıdır. Oysa haberinizde bu dengelere uyulmamış asılsız bilgi ve yorumlarla şirketimizin haklarına açıkça saldırılmış olması nedeniyle 3984 sayılı Basın Kanununun 19. maddesi uyarınca iş bu Düzeltme ve Açıklama Yazımızın 1. sahifede aynı büyüklükte yayınlanmasını talep zorunda kalınmıştır. Gazetenizin 03/12/2005 tarihli sayısında 1. sahifeden "Maden aleyhine sayısız mahkeme kararı olmasına rağmen, madenin tüm yargı kararlarına karşın çalışmaya devam etmek istemesi maden karşıtlarını tekrar harekete geçirdi" şeklindeki açıklamanız ve devamında Maden Karşıtı Bergamalılar bir araya gelerek bu platformu oluşturdu şeklindeki açıklamalardan sonra platform açıklaması şeklinde "Haklarında doğayı zehirlediklerine, yasal olmayan bir biçimde çalıştıklarına dair onlarca yargı kararı olmasına karşın önceki hükümetlerde olduğu gibi bu hükümet döneminde de YASADIŞI ÇALIŞMASINA GÖZ YUMULARAK topraklarımıza tonlarca siyanür zehiri bırakmışlardır" şeklinde açıklamaları yayınlamış olduğunuzu belirledik.

Özgür basının amacı "kamu yararı bulunan haberleri toplayarak topluma ulaştırmak böylece o konu ile ilgili kamuoyunda düşünce ve kanaatin serbestçe dolaşmasını sağlamaktır. Bir yayın doğru ve gerçeğe uygun olduğu, ölçülü, dengeli, uygun bir amaç araç ilişkisi içinde kaldığı, meşru bir amaca yönelik bulunduğu takdirde denetim, eleştri, uyarma gibi basın özgürlüğü çerçevesinde kabul edilir" 03/12/2004 günkü gazetenizdeki haberlerin basın özgürlüğünün amacıyla örtüşmediği Anayasamızın 23/11-26. maddelerine aykırı kullanıldığı kanısındayız. Öncelikle, çalışmalar Devletin ilgili tüm kurumlarından Maden Yasası uyarınca alınan izinler çerçevesinde yapılmaktadır. Yasadışı herhangi bir çalışma olmadığı gibi buna göz yumulması da söz konusu değildir, aksine çalışmalar devletin belirlediği kuruluşların gözetim ve denetiminde yapılmaktadır. Çevreyi kirletmiyoruz, taahhütnamemiz yanında ayrıca Çevre Performansımız vardır, çalışmalarımız devlet kontrolünde yöre halkının ve çalışmalarımızın görgüsü ve bilgisi dahilinde herkese açık yapılmaktadır. Çalışmalarımızı engelleyen kesinleşmiş mahkeme kararı yoktur. 2003 takvim yılında 1.419.725.800.000. TL.'sı vergi tahakkuk etmiştir. Şirketimiz ülkemizdeki 500 üyük sanayi kuruluşu arasında 272. sırayı almıştır. Ovacık'da 3 yılda 15 ton altın ürettik. 165 milyon dolar ihracat geliri elde ettik. Şirketlerimizin Ovacık Altın Madeni dünya standartlarının da üzerinde üstün bir çevre güvenliği sistemi uygulanmıştır ve gelecekteki diğer altın madeni işletmeleri açısından da örnek alınması gereken bir yatırımdır. 03.01.2005

Normnady Madencilik A.Ş. İsmet Sivrioğlu

Toplum ve Kamu İlişkileri Genel Müdürü Simon Andrew Booth İşletme Genel Müdürü

Elele hareketi Efemçukuru'nda ÇED toplantısı istemiyor

"İzmir-Bergama, Eşme Sivrihisar, Havran-Küçükdere ''Elele Hareketi'' üyeleri, Menderes İlçesi'ne bağlı Efemçukuru Köyü'ndeki altın ve gümüş madeni işletme ruhsatını mahkemenin iptal ettiğini, bu nedenle köylülerle gerçekleştirilecek ÇED toplantısının yapılmaması gerektiğini bildirdiler.

"Elele Hareketi'' üyeleri, düzenledikleri basın toplantısında, son gelişmeleri değerlendirdiler. Basın bildirisini okuyan İzmir Tabip Odası Başkanı Zeki Gül, Efemçukuru Köyü'ndeki altın ve gümüş madenin yörede doğal yapıyı bozacağını ve su kaynaklarının kirlenmesine yol açacağını söyledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün 20 Nisan 1999'da maden işletme ruhsatı verdiğini, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin de bu faaliyete karşı çıkarak dava açtığını hatırlatan Gül, İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin, 16 Haziran 2004'te ''yürütmeyi durdurma'' kararı verdiğini belirtti. Mahkemenin, 3 Aralık 2004'te dava konusu edilen altın-gümüş madeninin, işletilmesi halinde yapımı planlanan Çamlı Barajı'na, bitki örtüsü ve tarım alanlarına zararlı olabileceği sonucuna vardığını bildiren Zeki Gül, şunları kaydetti: "Bu mahkeme kararı, su havzalarının korunması konusunda örnek bir karardır. Şimdi yapılması gereken, mahkeme kararının zaman geçirilmeden uygulanması, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve ilgili diğer kamu idareleri tarafından iptal edilen ruhsata dayanılarak verilen tüm izinlerin geri alınması ya da iptal edilmesidir.'' Davacı ve Davacılar Vekili Avukat Arif Ali Cangı ise bugün köyde maden ruhsatı alan şirketin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) çerçevesinde köylülerle bir toplantı yapacağını, bu toplantının iptali için İzmir Valiliği'ne ve Menderes Kaymakamlığı'na müracaat ettiklerini söyledi. aa 24.02.2005

BAKAN PEPE’YE SUÇ DUYURUSU

Çevre Bakanlığı, Newmont-Normandy'ye ait Bergama'daki madenle ilgili yasalara aykırı ÇED raporunun iptal edilmesini isteyen dilekçeye verdiği yanıtta Danıştay kararını tahrif edilerek aktarıldığı söyleniyor. Dilekçe sahipleri Bakan Pepe hakkında suç duyurusunda bulundu.

Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB), Bergama Ovacık'taki Newmont-Normandy Madencilik'e ait tesisin çalışmasına devam etmesine yol açan kararın iptalini isteyen dilekçeye verdiği yanıtta Danıştay kararını tahrif etmekle suçlanıyor. Yöre köylülerinin Normandy şirketinin Ovacık'ta altın çıkarma ve "siyanür liç" yöntemiyle işlemek için kurduğu tesislerin çevre ve insan sağlığına zararlı olduğu ve tarım arazilerini de olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle başlattıkları direnişler, Danıştay kararlarıyla da doğrulanmış ve tesislerin işletilmesi durdurulmuştu. Bakanlığın, işletmenin yeniden çalışmasına izin vermesinden sonra hukuksal süreç yeniden tartışma konusu oldu. Bilgi Edinme Yasası ve Çevre Kanunu çerçevesinde Bakanlık'tan bilgi isteyen Özhan Özgül ve İbrahim Özgül, dilekçelerine verilen yanıt üzerine Bakan Osman Pepe ve Genel Müdür Tüzün hakkında Pazartesi günü suç duyurusunda bulundular. Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürü Osman Tüzün, bakan adına imzaladığı yanıtta Danıştay 6. Dairesi'nin Haziran 2004'te verdiği karardaki "işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" cümlesini "işletilmesinin devamına..." şeklinde değiştirerek alıntıladı. Müdürlük, bu kararın madenin işlemeye devam etmesine yasal dayanak sağladığını söyledi.

Yanıtta, varolan raporların aksine, "uzmanların da madenin çevreye zarar vermediğini söylediği" de belirtildi. Vatandaşlar başvuruda bulunabiliyor Özhan Özgün ve İbrahim Özgül, 9 Aralık 2004'te Çevre ve Orman Bakanlığı'na bir dilekçe yazarak, Ağustos ayında verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun ve "belirtilen hususlara uyulması halinde madenin işletilmesinde sakınca yoktur" şeklindeki kararın iptal edilmesini istedi. ÇED sürecinin uluslararası sözleşmeler, anayasa, mahkeme kararları ve çevre mevzuatına aykırı biçimde başlatıldığını söyleyen Özgül ve Özgün, dilekçelerine acil olarak cevap verilmesini talep etti. Çevre Kanunu'nun 30. maddesi çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan gerçek ve tüzelkişilerin idari makamlara başvurarak bu faaliyetin durdurulmasını isteyebileceklerini belirtiyor.

Danıştay kararı tersyüz edildi! 31 Aralık'ta, ÇOB Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürlüğü'nden dilekçeye yanıt geldi ve Özgül ve Özgün'ün talebi "yapılan işlem yasaldır; zaten madenin çevreye zararı yok" denilerek reddedildi. Bakan Osman Pepe adına Genel Müdür Osman Tüzün tarafından imzalanan yanıtta Danıştay'ın kararındaki "işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" cümlesi "işletilmesinin devamına" şeklinde değiştirilerek aktarıldı.

Yanıtta, "yasal olarak verilmiş" bu karar uyarınca ÇED sürecinin başlatıldığı; ayrıca, konu ile ilgili uzmanların madenin çevreye zararı olmadığını söylediği; literatürde bu madenin "örnek maden" olarak gösterildiği söylendi.

Suç duyurusu

Bu yanıt üzerine, Özgün ve Özgül, avukatları Mehmet Horuş aracılığıyla Pazartesi günü Bakan Pepe ve Genel Müdür Tüzün hakkında " görevi kötüye kullanma ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'na muhalefet" iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, Bakanlığın tarafsız olması gereken bir konuda açıkça tarafgir yorumlar yaptığı; mahkeme kararının tahrif edildiği; yasal bir hak olan bilgi edinme hakkının ihlal edildiği söylenerek Pepe ve Tüzün hakkında kamu davası açılması talep edildi. Madene karşı mücadele yürüten Bergama köylülerinin de davaya müdahil olacaklar.(EÜ/YS) Bia 24.02.2005

BAKAN PEPE’YE SUÇ DUYURUSU

Çevre Bakanlığı, Newmont-Normandy'ye ait Bergama'daki madenle ilgili yasalara aykırı ÇED raporunun iptal edilmesini isteyen dilekçeye verdiği yanıtta Danıştay kararını tahrif edilerek aktarıldığı söyleniyor. Dilekçe sahipleri Bakan Pepe hakkında suç duyurusunda bulundu.

Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB), Bergama Ovacık'taki Newmont-Normandy Madencilik'e ait tesisin çalışmasına devam etmesine yol açan kararın iptalini isteyen dilekçeye verdiği yanıtta Danıştay kararını tahrif etmekle suçlanıyor. Yöre köylülerinin Normandy şirketinin Ovacık'ta altın çıkarma ve "siyanür liç" yöntemiyle işlemek için kurduğu tesislerin çevre ve insan sağlığına zararlı olduğu ve tarım arazilerini de olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle başlattıkları direnişler, Danıştay kararlarıyla da doğrulanmış ve tesislerin işletilmesi durdurulmuştu. Bakanlığın, işletmenin yeniden çalışmasına izin vermesinden sonra hukuksal süreç yeniden tartışma konusu oldu. Bilgi Edinme Yasası ve Çevre Kanunu çerçevesinde Bakanlık'tan bilgi isteyen Özhan Özgül ve İbrahim Özgül, dilekçelerine verilen yanıt üzerine Bakan Osman Pepe ve Genel Müdür Tüzün hakkında Pazartesi günü suç duyurusunda bulundular. Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürü Osman Tüzün, bakan adına imzaladığı yanıtta Danıştay 6. Dairesi'nin Haziran 2004'te verdiği karardaki "işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" cümlesini "işletilmesinin devamına..." şeklinde değiştirerek alıntıladı. Müdürlük, bu kararın madenin işlemeye devam etmesine yasal dayanak sağladığını söyledi. Yanıtta, varolan raporların aksine, "uzmanların da madenin çevreye zarar vermediğini söylediği" de belirtildi. Vatandaşlar başvuruda bulunabiliyor Özhan Özgün ve İbrahim Özgül, 9 Aralık 2004'te Çevre ve Orman Bakanlığı'na bir dilekçe yazarak, Ağustos ayında verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun ve "belirtilen hususlara uyulması halinde madenin işletilmesinde sakınca yoktur" şeklindeki kararın iptal edilmesini istedi.

ÇED sürecinin uluslararası sözleşmeler, anayasa, mahkeme kararları ve çevre mevzuatına aykırı biçimde başlatıldığını söyleyen Özgül ve Özgün, dilekçelerine acil olarak cevap verilmesini talep etti.

Çevre Kanunu'nun 30. maddesi çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan gerçek ve tüzelkişilerin idari makamlara başvurarak bu faaliyetin durdurulmasını isteyebileceklerini belirtiyor.

Danıştay kararı tersyüz edildi! 31 Aralık'ta, ÇOB Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürlüğü'nden dilekçeye yanıt geldi ve Özgül ve Özgün'ün talebi "yapılan işlem yasaldır; zaten madenin çevreye zararı yok" denilerek reddedildi. Bakan Osman Pepe adına Genel Müdür Osman Tüzün tarafından imzalanan yanıtta Danıştay'ın kararındaki "işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" cümlesi "işletilmesinin devamına" şeklinde değiştirilerek aktarıldı. Yanıtta, "yasal olarak verilmiş" bu karar uyarınca ÇED sürecinin başlatıldığı; ayrıca, konu ile ilgili uzmanların madenin çevreye zararı olmadığını söylediği; literatürde bu madenin "örnek maden" olarak gösterildiği söylendi. Suç duyurusu

Bu yanıt üzerine, Özgün ve Özgül, avukatları Mehmet Horuş aracılığıyla Pazartesi günü Bakan Pepe ve Genel Müdür Tüzün hakkında " görevi kötüye kullanma ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'na muhalefet" iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, Bakanlığın tarafsız olması gereken bir konuda açıkça tarafgir yorumlar yaptığı; mahkeme kararının tahrif edildiği; yasal bir hak olan bilgi edinme hakkının ihlal edildiği söylenerek Pepe ve Tüzün hakkında kamu davası açılması talep edildi. Madene karşı mücadele yürüten Bergama köylülerinin de davaya müdahil olacaklar.(EÜ/YS) 24.02.2005 - Bia

BAKAN PEPE’YE SUÇ DUYURUSU

Çevre Bakanlığı, Newmont-Normandy'ye ait Bergama'daki madenle ilgili yasalara aykırı ÇED raporunun iptal edilmesini isteyen dilekçeye verdiği yanıtta Danıştay kararını tahrif edilerek aktarıldığı söyleniyor. Dilekçe sahipleri Bakan Pepe hakkında suç duyurusunda bulundu.

Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB), Bergama Ovacık'taki Newmont-Normandy Madencilik'e ait tesisin çalışmasına devam etmesine yol açan kararın iptalini isteyen dilekçeye verdiği yanıtta Danıştay kararını tahrif etmekle suçlanıyor. Yöre köylülerinin Normandy şirketinin Ovacık'ta altın çıkarma ve "siyanür liç" yöntemiyle işlemek için kurduğu tesislerin çevre ve insan sağlığına zararlı olduğu ve tarım arazilerini de olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle başlattıkları direnişler, Danıştay kararlarıyla da doğrulanmış ve tesislerin işletilmesi durdurulmuştu. Bakanlığın, işletmenin yeniden çalışmasına izin vermesinden sonra hukuksal süreç yeniden tartışma konusu oldu. Bilgi Edinme Yasası ve Çevre Kanunu çerçevesinde Bakanlık'tan bilgi isteyen Özhan Özgül ve İbrahim Özgül, dilekçelerine verilen yanıt üzerine Bakan Osman Pepe ve Genel Müdür Tüzün hakkında Pazartesi günü suç duyurusunda bulundular. Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürü Osman Tüzün, bakan adına imzaladığı yanıtta Danıştay 6. Dairesi'nin Haziran 2004'te verdiği karardaki "işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" cümlesini "işletilmesinin devamına..." şeklinde değiştirerek alıntıladı. Müdürlük, bu kararın madenin işlemeye devam etmesine yasal dayanak sağladığını söyledi. Yanıtta, varolan raporların aksine, "uzmanların da madenin çevreye zarar vermediğini söylediği" de belirtildi. Vatandaşlar başvuruda bulunabiliyor

Özhan Özgün ve İbrahim Özgül, 9 Aralık 2004'te Çevre ve Orman Bakanlığı'na bir dilekçe yazarak, Ağustos ayında verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun ve "belirtilen hususlara uyulması halinde madenin işletilmesinde sakınca yoktur" şeklindeki kararın iptal edilmesini istedi.

ÇED sürecinin uluslararası sözleşmeler, anayasa, mahkeme kararları ve çevre mevzuatına aykırı biçimde başlatıldığını söyleyen Özgül ve Özgün, dilekçelerine acil olarak cevap verilmesini talep etti.

Çevre Kanunu'nun 30. maddesi çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan gerçek ve tüzelkişilerin idari makamlara başvurarak bu faaliyetin durdurulmasını isteyebileceklerini belirtiyor.

Danıştay kararı tersyüz edildi! 31 Aralık'ta, ÇOB Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürlüğü'nden dilekçeye yanıt geldi ve Özgül ve Özgün'ün talebi "yapılan işlem yasaldır; zaten madenin çevreye zararı yok" denilerek reddedildi. Bakan Osman Pepe adına Genel Müdür Osman Tüzün tarafından imzalanan yanıtta Danıştay'ın kararındaki "işletilmesinin devamına izin verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" cümlesi "işletilmesinin devamına" şeklinde değiştirilerek aktarıldı. Yanıtta, "yasal olarak verilmiş" bu karar uyarınca ÇED sürecinin başlatıldığı; ayrıca, konu ile ilgili uzmanların madenin çevreye zararı olmadığını söylediği; literatürde bu madenin "örnek maden" olarak gösterildiği söylendi. Suç duyurusu

Bu yanıt üzerine, Özgün ve Özgül, avukatları Mehmet Horuş aracılığıyla Pazartesi günü Bakan Pepe ve Genel Müdür Tüzün hakkında " görevi kötüye kullanma ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'na muhalefet" iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, Bakanlığın tarafsız olması gereken bir konuda açıkça tarafgir yorumlar yaptığı; mahkeme kararının tahrif edildiği; yasal bir hak olan bilgi edinme hakkının ihlal edildiği söylenerek Pepe ve Tüzün hakkında kamu davası açılması talep edildi. Madene karşı mücadele yürüten Bergama köylülerinin de davaya müdahil olacaklar.(EÜ/YS) Bia 24.02.2005

27 AĞUSTOS’TA ALINAN ÇED MECLİSTE

ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın, "ABD bunu istiyor, takip ediyor" diye tehditkâr bir tavırla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na yazdığı mektup ve mektuba da atıfta bulunularak, İzmir Valiliği'ne verilen Normandy şirketinin işlerinin kolaylaştırılması talimatı konusu CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, tarafından Meclis'e taşındı.

Konuyla ilgili Başbakan Erdoğan'ın, bu hukuksuzluğu açıklaması istemiyle 27 Ağustos 2004 tarihinde alındığı ifade edilen yeni ÇED raporunun içeriğinin sorulduğu önergede, "yargı kararları aşamasındaki ÇED raporlarının içeriğine rağmen, 27 Ağustos'ta alınan ÇED raporunun hangi teknik ve bilimsel gerekçe ile hazırlanabildiği, raporu hangi idari birimlerin hazırladığının" yanıtlanması istendi.

Evrensel Gazetesinin, "Emir büyük yerden!" manşeti ile 27 Ocak günü duyurduğu Normandy skandalı Meclis'e taşındı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Kart, Bergama'daki altın madeni işletilmesi iznine dair işlemlerin, çeşitli idari yargı kararları ile ve kamu yararı gerekçesiyle iptal edildiğini, ancak mahkeme kararlarının ya savsaklandığını ya da hiçe sayıldığını hatırlattı. Son olarak Danıştay 6 ve 8'inci dairelerinin Ağustos 2004'teki kararlarının ardından Normandy şirketinin çalışmalarına son vermek durumunda kaldığını kaydeden Kart, ancak yargı kararlarına rağmen yeni ve özel bir Çevresel Durum Değerlendirilmesi raporu hazırlandığını, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın, bu rapor doğrultusunda, madenin kapanmasından sadece 8 gün sonra "madenin işletilmesinde sakınca olmadığı" kararı verdiğinin altını çizdi.

Neden yeni bir rapor?

Kart'ın verdiği önergede, Normandy Madencilik Şirketi'nin işlettiği Bergama Ovacık Altın Madeni'nin hukuksal durumunda gelinen son aşama ile son iki yıl içindeki yargı kararları süreci ve bunların uygulanmasına ilişkin gelişmeler soruldu. Yargı kararlarına esas olan ve dayanak alınan önceki ÇED raporu ile 27 Ağustos 2004 tarihinde alındığı ifade edilen yeni ÇED raporunun içeriğinin sorulduğu önergede, "yargı kararları aşamasındaki ÇED raporlarının içeriğine rağmen, 27 Ağustos'ta alınan ÇED raporunun hangi teknik ve bilimsel gerekçe ile hazırlanabildiği, raporu hangi idari birimlerin hazırladığının" yanıtlanması istendi.

Önergede, aynı idari birimin, aynı konuda mutlak anlamda farklı raporlar hazırlamasının gerekçesi ve açıklaması istendi. "Böyle bir seyir içinde, diğer hukuka aykırılıklar bir tarafa, görevin kötüye kullanılması durumu doğmuş olmaz mı?" denilerek, idarecilerin görevi kötüye kullandıklarına işaret edilen önergede, bu konuda yapılmış herhangi bir idari tahkikat olup olmadığı da soruldu. Bölgeyle ilgili, Toprak Kullanım Alanı Planı'nın ne zaman değiştirildiğinin de sorulduğu önergede, "Bu değişiklikten yöre sakinlerinin neden haberi olmamıştır" denildi. Yanıt bekleyen sorular " ABD Büyükelçiliği'nin dilekçesi, Bayındırlık Bakanlığı tarafından hangi yasal gerekçeyle, İzmir Valiliği'ne aynen intikal ettirilmiştir ve işleme konulmuştur?

" Ortada yargı kararları bulunduğuna göre, bu kararları etkisiz hale getirmeye ve sürüncemede bırakmaya yönelik olduğu açıkça anlaşılan bu girişimlere ve gelişmelere neden seyirci kalınmıştır?

" Yapılan hukuka aykırı uygulamalar, idari birimlere 'baskı yapılması' anlamına gelmez mi?

" İzmir Valiliği-Bayındırlık İl Müdürlüğü, ABD büyükelçiliği'nin yeniden işlem tesisi talebi hakkında hangi tarihte karar vermiştir. Bu kararın içeriği ve gerekçesi nedir? Bu karardan hemen sonra 27 Ekim 2004'te toplanan İl İdare Kurulu'nun, istenilen imar izinlerini onayladığı doğru mudur?

" İl İdare Kurulu'nun bu toplantısından kısa bir süre önce, madene yeni imar izni verilmesinin daha önce verilmiş ve kesinleşmiş olan mahkeme kararlarına aykırılık taşıyacağı gerekçesiyle izne onay vermeyen Bayındırlık İl Müdürlüğü- İl Müdür Yardımcısı Levent Ekiz'in daha pasif göreve atandığı ve ardından istifa ettiği yolundaki bilgiler doğru mudur? Normandy hisseleri satın alınıyor

Koza Davetiye Mağaza İşletmeleri ve İhracat A.Ş.'nin sermayesine yüzde 99,04 oranında iştirak ettiği ATP İnşaat, Normandy Madencilik'in yüzde 100 hissesini almak üzere öngörüşmelere başladı. Koza Davetiye'den Borsa'ya gönderilen açıklamada, sermayesine yüzde 99.04 oranında iştirak ettiği ATP İnşaat ve Ticaret A.Ş. firmasının Bergama'da kurulu altın üretimi yapan Normandy Madencilik A.Ş.'nin yüzde 100 hissesini satın almak üzere öngörüşmelere başladığı bildirildi. 24.02.2005

***

BERGAMADAKİ HUKUKSUZLUK SONA ERMELİDİR

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yüksek Kurulu, Mahkemenin daha önce, "siyanürlü altın madeniyle" ilgili olarak Bergamalılar lehine verdiği karara itiraz eden Türk Hükümetinin başvurusunu, 30.03.2005 günü ret etti.

Bilindiği gibi, Türk Danıştayı ve İzmir İdari Mahkemelerinin; "Bergama ve çevresinde siyanürlü altın madeni işletilmesinin insan ve çevre sağlığına aykırı olduğu yönündeki" kararlarına rağmen; bu madeninin işletilmesi, mahkeme kararlarına uyulmaması; iç hukuk ve hak arama yollarının tıkanması üzerine Bergama Belediyesi önceki dönem Başkanlarından SEFA TAŞKIN ve dokuz köylü arkadaşının AİHM'ne yaptığı başvuru üzerine Mahkeme 10.11.2004 günü verdiği 504 no'lu kararla davacıları haklı bulmuştu.

AİHM'si , Altın Madeninin kapatılmasına ilişkin mahkeme kararlarının uygulanmadığını, mahkeme kararlarının uygulanmasının hükümetlerin zorunlu görevi olduğunu, bu nedenle davacıların zarar uğradığını kararlaştırmış, Türk Hukümetini davacılara 3000'er Euro tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Bu kararda, "Türkiye Hükümeti'nin, Avrupa Konvansiyonunun 8.Maddesinde yer alan "Özel ve aile yaşamının korunması hakkı"na ve 1. ve 6.Maddelerinde yer alan "adil yargılanma hakkına" aykırı davrandığını" belirlemişti. AİHM'nin bu kararına Türk Hükümetinin itiraz etmesi üzerine, beş yargıçtan oluşan AİHM Yüksek Kurulunda görüşülen itiraz 30.03.2005 günü ret edildi. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz SEFA TAŞKIN şunları söyledi: "Siyanürlü altın bir kez daha mahkum oldu! Zehirli madenin çevreye ve insanlara zarar verdiği, hukuk dışı bir biçimde çalıştırıldığı bir kez daha tescil edildi!

Türk Mahkemelerinin ardından Avrupa mahkemeleri de, siyanürlü altın madeninin insan ve çevreye verdiği zararlara karşı yıllardan beri mücadele eden, çevre duyarlığı açısından dünyaya ve Türkiye'ye örnek olan Bergamalıları bir kez daha haklı buldu.

Şimdi, Türk Hükümeti, Bergama'daki siyanürlü altın madeninin bir daha çalıştırlamayacağını, tüm mahkeme kararlarına uyacağını resmen açıklamalıdır. Bergama daki hukuksuzluk sona ermelidir.

Türk yetkiklilerinin hukuk tanımaz tavrı sürdükçe, yörede yaşayan insanlar AİHM'ne tazminat davaları açılmaya devam edecektir. Bugün, önce 120 kişi ardından da 1374 kişi dava açmaya hazırlanmaktadır.

Yaklaşık 4.5 milyon Avro tutabilecek tazminatları, Türk Devletine ödetmeye mecbur bırakacak siyasi ve idari yetklililer; Başbakan da olsalar, Bakan da olsalar, Genel Müdür de olsalar; bu tutarın bir gün kendilerine "rucu edeceğini", "kendilerine geri döneceğini" hiç bir zaman unutmamalıdırlar!" 22.04.2005

YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARININ KALDIRILMASI, BERGAMA - OVACIK ALTIN MADENİNİN "AÇILMASINA İZİN VERİLDİĞİ" ANLAMINA GELMEZ

Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 27.08.2004 tarih ve 6524-46062 sayılı kararının iptali davasında İzmir 1.İdare Mahkemesi'nin 2004/1677 E. ve 14.03.2005 tarihli kararıyla YÜRÜTMEYİ DURDURMA kararı verilmişti. Bu karara karşı yapılan itiraz zerine, İzmir Bölge İdare Mahkemesi; 14.04.2005 tarih ve 2005/455 itiraz nolu kararı ile "…itirazın kabulü ile yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasına…" karar verilmiştir. Bu karar üzerine, H.Akın İpek (Yönetim Kurulu Başkanı) imzası ile NORMANDY MADENCİLİK A.Ş. tarafından yapılan Basın Açıklamasında; "…İzmir Bölge İdare mahkemesi, Bergama Altın Madeninde faaliyete devam edilmesi için karar verdi.." açıklaması yapılmıştır.

Bu açıklama kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir açıklamadır. İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık-Çamköy-Narlıca Köyleri yakınlarında bulunan, siyanür liçi yöntemiyle altın ve gümüş madeni işletmeciliğine izin veren idari işlemlere ilişkin olarak, on yılı aşan süredir görülen davalarda pek çok karar verilmiştir. Bu davalarda, işin esasına girilen tüm davalarda, söz konusu işletmenin insan ve çevre sağlığı için risk oluşturacağından kamu yararına aykırı olduğuna karar verilmiştir. İlk Olarak; Bergama-Ovacık Altın Madeni işletmesi ile ilgili olarak Çevre Bakanlığınca verilen ilk izin; Danıştay 6.Dairesinin kararı doğrultusunda, İzmir 1. İdare Mahkemesinin 15.10.1997 tarihli kararıyla; "…raporlarda öngörülen olası risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlemde kamu yararı olmadığı…" gerekçesiyle iptal edilmişti.

Madenin faaliyetinin durdurulmasından önce de;

"Mahkeme kararlarını aşmak amacıyla, çıkartılan 29.03.2002 gün ve P 2002/4 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı hakkında da; Danıştay 6. ve 8.Dairelerinin ortaklaşa oluşturduğu heyet tarafından 23.06.2004 gün ve 2002/2618 Esas sayılı karar ile "…Bakanlar Kurulu'nca ÇED olumlu görüşü işlemi iptal edilen İzmir,Bergama,Ovacık-Çamköy Mevkiinde bulunan altın madeninin işletilmesinin devamına izin verilmesinde, hukuka uyarlılık bulunmadığı, açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması durumunda telafisi güç ve imkansız zararların doğmasına neden olabileceğinden dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının yürütmesinin durdurulmasına…" karar verilmişti. · Sağlık Bakanlığı'nın deneme izni hakkında da, İzmir 3.İdare Mahkemesi'nin 27.05.2004 tarihli 2003/1151 E. 2004/750 K.sayılı kararı ile "yargı kararının uygulamada değiştirilmesi sonucunu doğuran işlem söz konusu olduğundan, bu tür işlemlerin yapılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı…" gerekçesiyle iptal kararı verilmişti. Bu mahkeme kararları üzerine, İzmir Valiliği tarafından 19.08.2004 tarihinde "…yargı kararları doğrultusunda, söz konusu madenin faaliyetinin durdurulması yönünde işlem yapıldığı…" açıklanmıştı. Bu son mahkeme kararlarının ardından, Bergama-Ovacık Altın Madeni ile ilgili tartışmanın artık bitmesi ve söz konusu işletmenin temelli kapatılması gerekirken, yine mahkeme kararları yok sayılmak suretiyle işlemler yapılmıştı.

Şimdi sözü edilen karar, bu işlemlerden Çevre ve Orman Bakanlığı'nın işlemi hakkında verilmiştir.

Bölge İdare mahkemesi'nin kararı, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın işleminin iptali davasını sonuçlandıran bir karar değildir. Bölge İdare Mahkemesi kararı ile madenin açılması mümkün değildir. Madenin açılması için Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği gereğince açılma ruhsatı alması gerekmektedir.

Söz konusu işletme, belediye sınırları dışında, Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği'ne göre birinci sınıf bir gayri sıhhi müessesedir. 10.07.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesiyle, gıda ile ilgili olanlar dâhil, birinci sınıf Gayrisıhhî müesseseleri ruhsatlandırmak ve denetlemek Büyükşehir belediyelerinin görevleri arasında sayılmıştır. 07.12.2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesiyle, gayri sıhhî müesseseleri ruhsatlandırmak ve denetlemek görevi belediyelere ait bulunmaktadır. Ancak bunlardan birinci sınıf olanların ruhsatlandırılması ve denetlenmesi görevi Büyükşehir ve il merkez belediyeleri dışındaki yerlerde il özel idarelerine verilmiştir.

İçişleri Bakanlığı - Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nün 2005/9 sayılı Genelgesi ile de yasal düzenlemeler anımsatılarak, "…Belediye sınırları dışında; 1 inci, 2 nci ve 3 üncü sınıf gayri sıhhi müesseselerin il özel idarelerince ruhsatlandırılıp denetleneceği, Gayri sıhhi müesseselerin ruhsatlandırılmasında, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 268-275 maddelerine istinaden düzenlenen ve 26.09.1995 tarihli ve 22416 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği hükümleri uygulanacağı…" vurgulanmıştır.

Bu durumda, Bergama-Ovacık Altın Madenine "açılma ruhsatı verilip verilmeyeceği" konusunda İzmir Valiliği İl Özel İdaresi yetkili ve görevlidir. Bergama-Ovacık Altın Madenine açılma ruhsatı verilemez. Çünkü;

1. Bergama-Ovacık Altın Madeni işletmesi ile ilgili olarak Çevre Bakanlığınca verilen ilk izni iptal eden Danıştay 6.Dairesinin kararı ve bu karar doğrultusunda, İzmir 1. İdare Mahkemesinin 15.10.1997 tarihli kararından sonra yapılan işlemlere ilişkin olarak verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının hemen hemen hepsinde; "yargı kararının uygulamada değiştirilmesi sonucunu doğuran işlem söz konusu olduğundan, bu tür işlemlerin yapılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı" gerekçesine dayanılmıştır. Anayasanın 138/son maddesinde; "…yasama ve yürütme organları ile İdarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği…" kuralı yer almaktadır. Ayrıca, mahkeme kararlarının gereğinin yerine getirilmemesi, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "adil yargılanma hakkı"nı düzenleyen 6. maddesi de ağır bir şekilde ihlalidir. Mahkeme kararlarında görüldüğü gibi Bergama-Ovacık Altın Madeni işletmesinde; çevre ve insan sağlığı için risk oluşturan "siyanür liçi yöntemi" ile altın madeni işletmeciliğidir. Şimdi aynı yöntemle çalışacak işletmeye yeniden izin verilmesi, mahkeme kararlarını yok sayılması, mahkeme kararlarının bağlayıcılığı kuralını koyan Anayasanın 138/son maddesinin ağır bir şekilde ihlali anlamına gelecektir.

2. AİHM 3.Dairesinin 10/11/2004 gün ve 46117/99 sayılı kararı ile de Bergama-Ovacık Madeninde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Adil Yargılanma Hakkını koruyan 6/1. maddesi ile yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Özel ve Aile Yaşamına Saygı Hakkını koruyan 8. maddesi ihlal edildiğine karar verilmiştir. AİHM kararının gerekçeleri arasında, ''anılan Danıştay 6.Dairesi ve İzmir 1.İdare Mahkemelerinin kararlarının Başbakanlık tarafından yapılan müdahalelerle uygulanamaz hale getirildiği, kanuna karşı hile yapıldığı ve hukuk devletinin işleyişinin ihlal edildiği" özellikle belirtilmiştir. Bu karar kesinleşmiştir.

AİHM kararları; Türkiye'nin 1950 de katıldığı Roma -Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1, 19 ve 46.maddeleri; Viyana Antlaşmalar Sözleşmesinin 27.maddesi, Anayasanın 90.maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Devletini (yasama-yürütme-yargı) bağlamaktadır. AİHM kararının uygulanıp uygulanmadığı konusu, Avrupa Konseyi, Bakanlar Komitesi aracılığı ile düzenli raporlama ve tavsiye kararları ile denetlenecektir. İşletmeye açılma ruhsatı verilmesi AİHM kararının uygulanmadığı anlamına gelecektir. Kararın uygulamaması, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin çıkarılmasına kadar varabilecek bir takım siyasi sonuçlar da doğurabilecektir 3. Yukarıda belirtildiği gibi; Gayri Sıhhi Müesseseler (GSM) Yönetmeliği'nin 11. maddesine göre söz konusun işleteme için Sağlık Bakanlığı tarafından verilen deneme izni de mahkeme kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Deneme izni mahkemece hukuka aykırı bulunduğuna göre, bundan sonraki aşama olan açılma ruhsatının da hukuka aykırı olacağı açıktır. Bu nedenle de açılma ruhsatı verilmesi olanağı yoktur. Sonuç olarak; Bergama Ovacık Altın Madeni işletmesine; bu aşamada açılma ruhsatı verilemez. Kamuoyunun ilgisine ve bilgisine sunulur. 22.04.2005

Davacı/Davacılar Vekili Av.Arif Ali Cangı

MADEN KARŞITLARI ÇAMKÖY’DE BULUŞTU

Ankara'dan Beyaz Adımlar Platformu ve İzmir-Bergama-Eşme Elele Platformu üyesi yüze yakın akademisyen, mühendis ve öğrenci Bergama Ovacık'ta siyanürlü altın çıkarılmasına karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla bölge halkıyla buluştu.

Bergamalılar, kendi aralarında yaratılmaya çalışılan bölme çalışmalarına

kanmayacaklarını belirtirken, kendilerine ilgi göstermeyen AKP hükümetine de tepki gösterdi.

Köylülerle buluşuldu Koza Altın Şirketi'nin, İzmir Bergama'da siyanürlü altın çıkarma faaliyetlerini yeniden başlatacağı haberleri üzerine, Bergamalı halk ve çeşitli platformlar yeniden harekete geçti. ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, TMMOB'a bağlı odalar ve sendikaların yöneticileri ile üniversite öğrencileri, Beyaz Adımlar Platformu öncülüğünde önceki akşam Bergama'ya doğru yola çıktı. Yaklaşık elli kişilik grubu, dün sabah Elele Platformu üyeleri karşıladı. Öğle saatlerinde altın şirketinin bulunduğu Çamköy'e ulaşan ekibe, köylüler yoğun ilgi gösterdi. Köy kahvesinde yapılan toplantıda konuşan metalurji mühendisi Kaya Özeren, Bergama köylülerinin verdiği mücadelenin dünyaya örnek olduğunu belirterek, "Bu mücadele bitmeyecek" dedi. Şehir Plancıları Odası'ndan Tuncay Karaçorlu ise mücadelenin sadece toprağın kirlenmesine karşı değil, aynı zamanda çevre felaketlerine karşı verilen toplumsal bir mücadele olduğunu anlattı.

Prof. Dr. İnci Gökmen de bu mücadele sırasında sosyal olarak da insanların bölünmeye çalışıldığına dikkat çekerek, "Köylüler göç ediyor, köy yok oluyor. Birlikteliği yeniden yakalamalıyız" dedi.

Hükümete tepki

Köylülerden Sabiha Gökçeoğlu "Bizim elimizde de mahkeme kararı var. Binlerce kişi sokaklara döküldük. Kanser, ani ölüm, depresyon yaşadık" derken; Şahsenem Dikmenoğlu hükümete tepki göstererek şunları söyledi: "Başbakan nerede? Gelsin burada ona siyanürlü taş yedirelim. Ben bu yaşımdan sonra neyle geçinirim, nerede yaşarım." Ayşe Yüksel adlı genç ise, şirketin parayla köylüleri bölmeye çalıştığını söyledi.

Köylülerin avukatı Senih Özay, madenin İl Özel İdaresi'den yakın bir zamanda yeniden açılma izni almayı planladığını ifade etti. Tabip Odası ile Çevre, Jeoloji ve Kimya Mühendisleri Odaları temsilcilerinin de birer konuşma yaptığı etkinlikte Çanakkale Troya İda Platformu adına konuşan Murat Narin, madeni Koza Şirketi'ne devrederek kaçmaya çalışan Normandy'nin yakasının bırakılmaması gerektiğini vurguladı. Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın da mücadeleyi devam ettireceklerini dile getirdi.

Konuşmaların ardından "Siyanürcü şirket Bergamayı terket" sloganları ile madene kadar yürüyüş yapıldı. Bir süre madenin önünde devam eden eylem sloganlarla sona erdirildi. 09.05.2005

OVACIK ALTIN MADENİ AÇILIYOR

Danıştay'ın, "Siyanür liç'i ile altın çıkarılmasında kamu yararı yoktur" diyerek kapatılmasına karar verdiği Ovacık altın madeni yeni ÇED raporu hazırladık gerekçesiyle yeniden açılıyor.

Altın madenini satın alan Koza firması "madenin hiçbir yasal engeli yok" derken, Danıştayın 1997 yılında verdiği kararı yok sayıyor.

Ovacık Altın Madeni 1997 yılında Danıştayın verdiği kapatma

kararının ardından mühürlenmiş, zamanın Ecevit koalisyon hükümeti Bakanlar Kurulu Prensip kararı ile ertesi gün yeniden açılmış, Bakanlar Kurulu Prensip kararının da Danıştay tarafından bozulunca, Ovacık altın madeni 9 ay önce kapatılmıştı. Sayısız şirket değiştiren maden en son Koza firmasına satıldığını açıkladı. Ve yerli koza firması sahibi Akın İpek , Madeni 20 milyon dolar peşin olmak üzere 45 milyon dolara satın aldığını, geri kalan paranın ise maden çalışmaya başladıktan sonra ödeyeceğini söylüyor. Maden karşıtları ise, bu satışın göstermelik bir satış olduğunu, yabancı sermayeye olan tepkileri azaltmak üzere böylesi bir yola gidildiğini ileri sürüyorlar ve aynı zamanda şirketin arkasında "dinci sermaye" olduğunu belirtiyorlar.

Şirketin açıklaması:

Kamuoyunun dikkatine önemle arz etmek istiyoruz "BERGAMA ALTIN MADENİ FAALİYETE BAŞLIYOR" Kamuoyumuzu bilgilendirmek ve aydınlatmak amacı ile yapılan açıklama

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Koza Altın şirketi mevcut hukuk kuralları dahilinde ve devletimizin koyduğu kanun ve kurallar çerçevesinde 4800 den fazla yetkili imzayı tamamlayarak Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliğine göre açılış ruhsatını ve çalışma iznini almıştır.

Devletimizin insan ve çevre sağlığı konularındaki hassasiyeti tartışmasızdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarının sağlığını ve çevreyi korumak için faaliyet gösterecek şirketlerin uymaları gereken kuralları, idari ve teknik usul ve esasları önceden belirlemiştir. Bütün gerekli işlemleri ve denetimleri noksansız olarak yerine getirmektedir.

Yargı ve kanunlar neresinden bakılırsa bakılsın değişmez ve bütün vatandaş ve kurumlara eşit mesafededir. Ovacık Maden İşletmemiz sağladığı 500 hanelik istihdamla yaklaşık 2500 kişiye geçim kaynağı oluşturan ve bölgede bulunan bütün yerleşim merkezleri gibi kanunların verdiği haklara sahip Türkiye nin önde gelen bir sanayi kuruluşudur. Altın madeninin çevreye zarar verdiğine dair hiçbir mahkeme tespiti ve kararı yoktur. Aksine bu güne kadar hazırlanan tüm raporlarda ve üretim sırasında elde edilen ölçümlemelerde insan sağlığı ve çevre güvenliğini tehdit edebilecek en küçük risk faktörü dahi tespit edilmemiştir.

Şirketin faaliyetinin durdurulma sebebi:

Haziran 2004 tarihinde Danıştay Altıncı ve Sekizinci Daireleri birlikte toplanarak, 1997 tarihinde iptal edilen Çevre Bakanlığı görüşü yerine yeni bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu hazırlanmasının gerektiğine karar vermiştir. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ÇED Olumlu raporu hazırlattırılmadan bu yetkinin Bakanlar Kurulu tarafından kullanılmış olduğu görüşü ile verilen karar uyarınca maden kapatılmıştır.

Bu kararda yer alan gerekçe aynen Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunda da kabul edilmiştir. Şirketimiz, Ülkemizin en üst yargı organı tarafından verilen kararlar üzerine, yeni ÇED Raporunu hazırlatmış ve yeni ÇED Olumlu Belgesini Çevre ve Orman Bakanlığından almıştır.

En üst Mahkemelerin vermiş olduğu kararlara dayanılarak alınan yeni belge üzerine, eskiden alınan bütün izin ve ruhsatlar da yenilenmiştir.

İdare Mahkemeleri ve Danıştay: bir idari işlem ile ilgili dava var ise yapılan idari işlemlerin yasalara uygun olup olmadığına karar verir. Mahkemelerimiz, maden aleyhine açılan davalarda idarelerin yapmış oldukları idari işlemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemiştir ve denetlemektedir. Bir kısım Davacılar tarafından altın madeni işletmeciliğinin 1997 tarihli mahkeme kararı ile yasaklandığı iddia ediliyor. Mahkemelerimiz davacıların iddia ettikleri gibi idari işlem niteliğinde yargı kararı vermez. Bir faaliyetin yasaklanıp yasaklanmayacağı veya hangi şartlarla faaliyete izin verileceği kanunlarımızda bellidir ve konu idari makamların görev alanına girmektedir.

Ovacık Altın Madeninin çevreye olan etkileri:

Devletimiz insan sağlığına ve çevreye olan hassasiyetinin gereği olarak altın madenimiz ile ilgili ortaya atılan iddiaları açıklığa kavuşturmak ve çevreye olan etkilerini ortaya çıkarmak, üzere Devlet'in en yüksek, özerk ve saygın bilimsel kuruluşu olan TÜBİTAK'a görev vermiştir.

TÜBİTAK Başkanlığınca görevlendirilen konusunda uzmanlığı tartışmasız 11 bilim adamı sekiz aya yakın bir süre araştırma yaparak 11 ciltten oluşan bir rapor hazırlamıştır. Çevre, Çevre Kimyası, Cevher Hazırlama, Hidrojeoloji, Mühendislik Jeolojisi, Jeoteknik, Sismoloji, Neotektonik, Deprem, Çevre Hukuku ve Çevre Ekolojisi konularında uzman ve her biri kariyerlerinin zirvesinde 11 bilim adamımız kendi uzmanlık alanlarında Altın madenimizi hassasiyetle incelemiş ve çok detaylı bir rapor hazırlamıştır. Samimi çevre ve sivil toplum örgütlerimizin sorularına doğru cevaplar TÜBİTAK Raporunda mevcuttur. (Raporun tamamı için www.kozagold.com) Devletimizi, Devletimizin en üst bilim kurumu olan TÜBİTAK'ı ve kıymetli bilim adamlarımızı insan sağlığı ve çevre gibi hassas konularda sanki doğru olmayan bir rapor hazırlamış ve buna imza atmış gibi pervasızca itham etmek her şeyden önce bilime inanmamaktır, büyük bir saygısızlık örneğidir. Altın Madeninin üretim faaliyetini sürdürdüğü üç buçuk yıl içinde her gün yapılan denetimlerde elde edilen sonuçlar da TÜBİTAK tarafından yapılan saptamaları açıkça teyit etmiştir. AİHM hiçbir zaman ve şekilde altın madeninin kapanmasına hükmetmemiştir. Zaten Mahkeme bu yönde karar vermeye yetkili değildir. Mahkeme, davacıların talep ettiği maddi tazminat taleplerini de ret etmiştir. AİHM' nin altın madenimiz ile ilgili kararının tam metni www.echr.coe.int ve www.kozagold.com adreslerinde okunabilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tıpkı, Danıştay Altıncı ve Sekizinci Dairelerinin birlikte verdikleri karar gibi, yeni bir Çevresel Etki ve Değerlendirme Raporu neticesinde oluşacak görüş olmaksızın Devletimizin en üst bilim kuruluna yaptırdığı inceleme raporuna istinaden Bakanlar Kurulu tarafından çalışma izni verilmesini usulen yanlış bulmuştur. AİHM yapılan idari işlemdeki bu usul hatasından dolayı manevi olarak zarar görmüş olan vatandaşlarımıza manevi tazminat hakkı vermiştir. Alınan yeni ÇED raporu bu usul hatasını ortadan kaldırdığı için artık yeni bir manevi tazminat davasına da konu kalmamıştır.

Mevcut yargı süreci ile ilgili bilgi:

Mahkemelerimize Ovacık Altın Madeni'yle ilgili şu ana kadar açılmış olan 18 davanın 11' i geçmişte yeni ÇED olumlu görüşü olmadan verilen izin işlemlerinin iptali için açılmıştır. Yeni ÇED izni alınana kadar maden kapatılıp mahkemenin gereği de Ağustos 2004 tarihinde yerine getirildiği için bu davaların konusu ortadan zaten kalkmıştır. Diğer bir deyişle, ÇED Olumlu Belgesi alınmadan önce verilen izinlere dayalı işlemler, mahkemeler veya Danıştay tarafından iptal edilebilir. Suni bir gündem yaratılmasını önlemek için bu yönde verilen kararların, ÇED Olumlu Belgesi alındıktan sonra yapılan işlemleri olumsuz olarak etkilemeyeceğini ve Madenin çalışmaya devam edeceğini ifade etmek gerekir. ÇED Olumlu Belgesi alındıktan sonra, bu işleme ve bu belgeye dayanılarak yeni alınan izin işlemlerine karşı da 7 adet dava açılmıştır. Bu davalardan ikisi, İzmir İdare Mahkemesi tarafından dava süresinde açılmadığı için reddedilmiştir. Davalardan diğer ikisi Danıştay önüne açılmıştır. Bu davalarda da davacıların birlikte dava açmakta hangi hak ve menfaatlerinin var olduğu sorgulanarak dilekçelerin reddine karar verilmiştir. Dilekçesi reddedilen davalardan biri yenilenmiştir.

İzmir Birinci İdare Mahkemesine ÇED Olumlu Belgesinin iptali istemi ile açılan davada ise mahkeme, yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermiştir. Mahkeme bu inceleme yapılıncaya kadar da yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Ancak, Mahkeme tarafından verilen Yürütmenin Durdurulması kararı Bölge İdare Mahkemesi tarafından kaldırılmıştır.

Yeni süreçte devam eden davalarda mahkemenin atayacağı bilirkişiler ÇED Olumlu Belgesinin kanunlarımıza uygun olarak verilip verilmediğini ve idarenin imar mevzuatına uygun işlem yapım yapmadığını denetleyeceklerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm kurumları hiç kimsenin isteğine veya talimatına göre hareket etmez. Aksine kanunlarına ve yasalarına göre karar verir.

Kendi isteği doğrultusunda verilmeyen yargı kararlarını eleştirmek hiç kimsenin haddi değildir. Yargı kararları eksik ve yanlış olarak kamuoyuna sunularak yargı kararları yerine getirilmiyormuş gibi bir izlenim yaratılmak isteniyor. Bu surette devlete ve yargıya olan güveni sarsmak hedef alınmıştır. Bu çabalar toplumumuzun devletimize olan bağlılığına, resmi kurumlarımıza ve yargımıza olan güvenine çarpacaktır. Hiçbir benzer tarafı olmamasına rağmen, Kıbrıs Lefke de barış harekatı sırasında acilen terk edilmiş bir bakır madenini, çevre dostu olan Ovacık Altın madenimize örnekmiş gibi göstererek tamamen yanlış bilgilerle kamuoyumuzu yanıltmaya çalışanları ciddiye almamak gerekir. Altın madenimiz ile ilgili gerekli ve doğru açıklamalar kurumumuz tarafından sürekli olarak öncelikle IMKB ye ve SPK ya yapılacaktır. Bunun dışında eksik, yanlış ve maksatlı söylemlere itibar edilmemesini Kamuoyumuza önemle arz ederiz.

Altın madenimiz Ülkemize hayırlı olsun. Akın İpek 18.05.2005

Maden yeniden mahkemelik

Ovacık Altın Madeni'nin yeniden işletmeye açılmasının yasadışı olduğunu savunan bir grup avukat mahkemeye başvurdu. İl Özel İdaresi ise ruhsatı verilmesinde İl Genel Meclisi'nin yetkisi bulunmadığını söyledi. Bergama Ovacık altın madeninin faaliyetinin tekrar başlamasına tepki yağıyor.

İzmirli Avukatlar Noyan Özkan, Ömer Erlat, Arif Ali Cangı Çevre ve Orman Bakanlığı'nı yeniden mahkemeye verdi. Dava dilekçesinde "İzmir, Bergama,Ovacık-Çamköy mevkiinde bulunan Newmont-Normandy Madencilik A.Ş.nin faaliyetine izin veren; 27.08.2004 tarih ve 6524-46062 sayılı, Nihai Çevresel Durum Değerlendirme Raporu ve eklerinde belirtilen hususlara uyulmak kaydıyla faaliyetinde sakınca olmadığı yolundaki işlemi"nin yürütmesinin durdurulması ve iptali istendi. Öte yandan İzmir Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada İl Genel Meclisi'nin by-pass edilmesinin söz konusu olmadığı bildirildi. Açıklamada, "İzmir İl Özel İdaresi'ne yapılan başvuru üzerine gerekli işlemler aşağıda belirtildiği şekilde tamamlanmış olup, yürürlükteki yasa ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 268-275. maddelerine dayanılarak çıkarılan Gayrı Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği uyarınca, İl Özel İdaresi Kanunu'nun 7. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, söz konusu ruhsat verilmiştir" denildi. Maden işletmesine Gayri Sıhhi Müessese (GSM) Açılma Ruhsatı verilmesi için İzmir Valiliği İl Özel İdaresi'ne baskıya varan yoğun başvurular olduğunu belirten avukatlar, yaptıkları açıklamada şu cümlelere yer verdi: "Bu baskılar sonuç vermiş, GSM açılma ruhsatı, İl Özel İdaresi Yasası'na aykırı olarak karar organı olan İl Genel Meclisi by-pass edilerek, İzmir Valisi'nin imzasıyla verilmiş ve Maden 20 Mayıs 2005 günü saat 20.30'dan itibaren faaliyete başlamıştır. İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin Yürütmeyi durdurma kararını kaldıran İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nin 14.04.2005 gün ve 2005/455 numaralı kararında, "Madenin faaliyette olmadığı, bu nedenle işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç ve imkansız zararların doğması koşulunun gerçekleşmemiş olması" yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasının gerekçesi olarak gösterilmişti. Şimdi maden faaliyete geçtiğine göre, Bölge İdare Mahkemesi'nin bu gerekçesi ortadan kalkmış durumdadır. Defalarca "kamu yararına aykırı", "hukuk devleti ilkesine aykırı" olduğu gerekçesiyle ulusal mahkemelerin verdiği yürütmeyi durdurma ve iptal kararları ile AİHM'nin 3. Dairesi'nin 10 Kasım 2004 tarihli ihlal kararına rağmen, bir kez daha mahkeme kararları hiçe sayılarak maden faaliyete başlamıştır.

Bergama Ovacık Altın Madeni çalışması, yalnızca Bergama'nın havasını, suyunu, toprağını kirletmekle kalmayıp, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ilkesini de kirletmektedir. Bu dava dosyasına davacılar yanında, şu ana kadar TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Metalurji Mühendisleri Odası ve Üstün Reinart müdahale isteminde bulunmuştur. By-pass yok İzmir Valiliği'nce yapılan yazılı açıklamada ise, Bergama İlçesi'nin Ovacık, Narlıca ve Çamköy köyleri sınırları içinde kalan altın ve gümüş işletme tesisine Gayrı Sıhhı Müesseseler Yönetmeliği uyarınca ruhsat verilirken, İl Genel Meclisi'nin "by-pass edilmesi"nin söz konusu olmadığı bildirildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı; "Zira, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'nun İl Genel Meclisi'nin görev ve yetkilerinin sayıldığı 10., İl Daimi Encümeni'nin görev ve yetkilerinin sayıldığı 26. maddelerinde, İl Genel Meclisi ile İl Daimi Encümeni'ne Gayrı Sıhhi Müessese ile Umuma Açık İstirahat Yerlerine Ruhsat Verilmesi' şeklinde bir görev verilmemiştir" ifadelerine yer verildi. Söz konusu GSM ruhsatı, yürürlükteki yasa ve yönetmelikleriyle bu konuda daha önce alınmış olan mahkeme kararları da dikkate alınarak verilmiş olup; bu süreç içerisinde İl Genel Meclisi ya da İl Daimi Encümeni'nin 'by-pass' edilmesi veya hukuk dışı bir uygulamanın söz konusu yapılmayacağı hususu, kamuoyunun bilgi ve dikkatine saygıyla sunulur." Haber Ekspres 18.05.2005

Normandy Koza Atın Madeni A.Ş Oldu

Bergama Ovacık Altın madenini işleten Normandy Madenciliik A.Ş ‘nin Yeni Ünvanı Koza Altın İşletmeleri A,Ş olarak değiştirildi.

Koza Altın Madeni Yönetim Kurulu başkanı Akın İpek

imzasıyla yapılan açıklamaya göre 1 Mart tarihinde Normandy Madenciliğin % 100’ünü satın alarak Ovacık Altın madenine sahip olan ve Mayıs ayında üretime başlayan Koza Altın geçmişte kamuoyunda spekülasyonlara sebep olan konu ile çalışmalarını tamamlayarak beklentileri tek tek yerine getirdiğini vurguladı.

Geçtiğimiz hafta Ovacık Altın Madeninde üretilen dore altını iç piyasada satışa sunan Koza; Normandy Madencilik A.Ş. ile Mastra Madencilik A.Ş.’nın 24.08.2005 tarihinde yapılan genel kurullarında; Normandy Madencilik A.Ş. ‘nin unvanının ‘ KOZA ALTIN İŞLETMELERİ A.Ş.’ olarak değiştirilmesine, %100 hissesini satın aldığı MASTRA MADENCİLİK A.Ş. tüm aktif ve pasiflerini aynen devir etmek suretiyle tasfiyesiz infisah yoluyla devrolmak suretiyle ile KOZA ALTIN İŞLETMELERİ A.Ş. ile birleştirilmesine, Karar verildi.

Genel Kurullarda alınan karar 25.08.2005 tarihinde Ankara Ticaret Sicil Memurluğun’ca tescil edilmiş olup, 29.08.2005 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanacaktır.29.08.2005

Koza'dan Gazetemize Suç Duyurusu

Koza Altın Şirketi Gazetemizde 04.07.2005 tarihinde yayımlanan "Siyanürlü Maden'in Bilgileri Açıklanacak" başlıklı haberi ile ilgili olarak Bergama Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Sözü edilen haberde "Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, Bergama'da siyanürlü altın madenciliği yapan şirketle ilgili Maliye Bakanlığı'nın "gizlilik" gerekçesiyle reddettiği başvurunun cevaplanmasında hiçbir sakınca olmadığına ve "kamu yararı" taşıdığına karar verdi" diyerek başlayan haberle ilgili olarak Koza Madencilik suç duyurusunda bulundu. Bilindiği gibi Koza Altın şirketi daha öncede dünya Çevre günüde meydana gelen olayları kaleme aldıklarından dolayı Haber Ekspres" gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Yaşar Eyice ve muhabirler Mazlum Karaaslan ve Ümit Yaldız, "Birgün" gazetesinden Elçin Yağız, "Cumhuriyet" gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya ve "Hürriyet" gazetesini de mahkemeye vermişti.

Koza Madencilik tarafından Bergama Cumhuriyet Savcılığına Gazetemiz hakkında yapılan suç duyurusunda "Buy haber, bu haliyle halkı, şirketimiz aleyhine okuyucuyu kışkırtmaya, devlet memurlarının şirketimiz ile ilgili karar almaktan, korkmasını temin etmeye ve idareyi ve firmamızı baskı altında tutmaya matuftur. Herhangi bir özel şahıs ve firma hakkında takibat isteneceğinin söylenmesini haber değeri olmadığı gibi bunun haber yapılmasının da kamu menfaati de yoktur. Kanunlar müsait ise, belki sadece, idareden alınan cevap haber yapılabilir. Şirketimiz, hiçbir ekonomik suçun ve hukuksuzluğun ortasında değildir" denildi. Konu ile ilgili olarak Kuzey Ege Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Remziye Baytak Avukatı Turgay Konyar ile birlikte 23 Ağustos Salı günü Bergama Cumhuriyet Savcılığına giderek ifade verdi. 29.08.2005

ALTIN MADENİ İLE KÖYLÜLER ARASINDA ''YOL'' TARTIŞMASI

Çam köyde, altın madeni şirketinin, gece yaptığı yol genişletme çalışmasından, köylülerin tepki göstermesi üzerine vazgeçtiği bildirildi. Ovacık altın madenini işleten Koza Altın Şirketi, madenin ana giriş kapısı ve Çam köye giden eski yolu genişletmek üzere önceki gece bir çalışma gerçekleştirdi. Yolu yükselterek, üç aracın geçebileceği genişliğe getiren şirket, pazartesi günü de asfaltlama planı yaptı. Ancak gece gerçekleştirilen bu çalışmanın, köylülerin tepkisine yol açtığı bildirildi. Çam köy Muhtarı Emin Candan, AA muhabirine, eski yolu isteyen köylüler adına Koza Altın Madencilik Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek'le görüştüğünü, yolun eski haline getirilmesini istediklerini söyledi. Candan, İpek'in de bu talebi olumlu karşıladığını, yolu eski haline getireceklerini kaydetti.

Candan, Akyokuş mevkisinde ikiye ayrılan yolun birisinin madenin ana kapısına, diğerinin de köye direkt gittiğini belirterek, çalışma yapılan yerin köylünün geçişini engelleyeceğini bildirdi.

Koza Altın Şirketi Halkla İlişkiler Müdürü Hayri Öğüt de köylülerin isteğini yerine getireceklerini ifade ederek, ''Bu, yolu genişletmek amacıyla yapılan bir çalışmaydı. Üç aracın geçebileceği hale getirdik. Bizim yolu kapatmak gibi bir niyetimiz kesinlikle yoktu. Şimdi tekrar düzeltip eski haline getireceğiz. Pazartesi günü de asfaltlayacağız'' dedi. 13.09.2005

Siyanüre geçit yok

Tüprag şirketinin siyanürlü yöntemle işleteceği altın madeninde kullanmak üzere topraklarından geçirmek istediği su kanalına izin vermeyen Uşak'ın İnay köylülerinin direnişi jandarma baskısına rağmen devam ediyor.

Altın madenine, sağlıklı bir çevrede yaşama haklarını ihlal edeceği gerekçesiyle karşı çıkan İnay'lılar, Kanada uyruklu Tüprag şirketinin topraklarından su kanalı geçirmesine izin vermiyorlar. Köylülerin şirketin su kanalı açmak istediği yerde yaptıkları protestoya önceki gün müdahale eden jandarma 12 kişinin yaralanmasına neden olmuş, 7 kişiyi de gözaltına almıştı. Bu müdahaleye rağmen dağılmayan köylüler, jandarma kordonu altında kanal açan şirketin çalışmalarını sloganlarla gün boyu protesto etmişlerdi. Köylüler, jandarmanın kendilerine hiçbir uyarıda bulunmadan müdahale ettiğini, jandarma komutanı Binbaşı S.A'nın kendilerine hakaret ettiğini söylediler.

Prostoya devam: Köylüler dün de madenin çalışma yapmak istediği alanda toplanarak, sloganlarla protestolarını sürdürdüler. Öğle saatlerine kadar şirket iş makinelerinin alana gelmediği görülürken, jandarmanın yine sıkı güvenlik önlemi aldığı ve kimlik kontrolü bahanesiyle köylülere baskı yaptığı belirtildi. Köylüler ayrıca toplu olarak Ulubey ilçesine giderek İçişleri Bakanlığı'na olayları protesto eden ve sorumluların yargılanmasını isteyen dilekçeler göndereceklerini belirtiler.

İfade verdik

Öte yandan İzmir büro muhabirlerimizden Özer Akdemir ve yazarımız Bülent Habora, yaptıkları haberler nedeniyle kendileri hakkında suç duyurusunda bulunan KOZA Altın Şirketi'nin şikayeti ile ilgili basın savcılığına ifade verdiler.

Muhabirimiz Özer Akdemir'in 10.08.2005 tarihli "KOZA'dan dava çıktı" ve 11.08.2005 tarihli "Bergama'da çift başlı buzağı" başlıklı haberleri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi veren şirket yetkilileri, haberlerde haksız yere suçlandıklarını ileri sürerken, "KOZA'dan dava çıktı" haberinin adaleti etkilemeye dönük olduğunu iddia ettiler. Bergama Çamköy'de doğan çift başlı buzağının altın madeni ile bir ilişkisinin olamayacağını dile getiren KOZA,

madenin atık havuzundaki siyanür oranının çok düşük olduğunu, insan ve hayvan yaşamına bir etkisinin bulunmadığını öne sürdü. TTB raporu kanıt Muhabirimiz Özer Akdemir ise basın savcılığına yaptığı savunmasında, siyanürün ve siyanürle yapılan altın madenciliği sırasında ortaya çıkan ağır metallerin canlı yaşamı üzerinde yaptığı etkiler ile ilgili TTB'nin 2001 yılında hazırladığı raporu kanıt olarak sundu.

Akdemir ayrıca, Ege Üniversitesi Kimya Bölümü öğretim üyeleri tarafından altın madenine komşu köylerin içme sularında yapılan analiz sonucunda arsenik değerin normalin 26 kat üzerinde olduğunun tespit edildiğini hatırlatarak, Elele Hareketi tarafından yapılan basın açıklamasıyla da siyanür liçi yöntemiyle yapılan altın madenciliğinin tehlikelerinin ortaya konulduğunu söyledi. Akdemir savunmasında, madenin açılma ruhsatı ve GSM izinlerinin davalık olduğunu ve davaların hala devam ettiğini kaydederek, "Şahsım, çalıştığım gazete ve diğer gazeteler hakkında madenci şirketin açtığı davaların altında yatan asıl neden, basının görevini yapmasının önüne geçmek, susturmaktır" dedi.

Yazarımız Bülent Habora ise 09.08.2005 tarihli "2024'te Bergama Altın madeni" başlıklı haberle ilgili verdiği ifadede, kendisinin başından beri Bergama'daki altın madenini takip ettiğini dile getirerek, buradan siyanür yöntemiyle altın çıkarılmasına birçok toplum kuruluşunun karşı olduğunu söyledi. Yazısında madenle ilgili gelişen hukuki ve bilimsel sürecin bilgilerine atıfta bulunduğunu ifade eden Habora, "Yazımın başlığında da belirttiğim gibi madenin zararları 2024 yılında ortaya çıkacaktır" dedi. Evrensel 26.09.2005

AİHM'yle 2. randevu

Bergamalıların, iç hukuk yollarının etkisiz olduğu gerekçesiyle yaptığı ikinci başvuru önüne geçilemeyecek zararların doğması ihtimali nedeniyle 'öncelikli' incelenecek

ÖZLEM GÜVEMLİ: Bergamalı köylülerin, 19 Temmuz 2005'te iç hukuk yollarının etkisiz olduğu, koruyucu iç mevzuatın madenci şirket lehine yapılan düzenlemelerle değiştirildiği, hukuk devleti ilkesinin çiğnendiği gerekçeleriyle ikinci kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı başvurunun öncelikli olarak incelenmesine karar verildi. AİHM, ''davaya öncelik verilmesi'' kararını, ancak istisnai ve önüne geçilemeyecek zararların doğması ihtimali hallerinde alıyor.

Normandy Madencilik AŞ'nin Bergama'da siyanürlü altın arama faaliyetlerine son verilmesi konusunda Danıştay 6. Dairesi ve AİHM'nin kesinleşmiş kararlarına karşın şirket, mevzuat ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle 25 Mayıs 2005 tarihinde faaliyetlerine yeniden başladı. Bergamalı köylüler, bu gelişmeler üzerine ikinci defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Köylüler başvurularında, madenin çalışmakta olduğunu, söz konusu bu faaliyetin Danıştay ve ilgili yerel idare mahkemeleri tarafından onaylanan bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere yöre halkı, doğası, vahşi yaşamı ve en önemlisi de yeraltı su kaynakları üzerinde telafisi imkânsız zararlar doğuracağını, bu nedenle de başvurunun mahkeme iç tüzüğünün 41. maddesi uyarınca öncelikli olarak incelenmesini talep ettiler. AİHM, köylülerin bu istemini kabul ederek 13 Eylül 2005 tarihinde ''davaya öncelik verilmesi'' kararını aldı. Karar üzerine Bergamalı köylüler, yaptıkları ortak açıklamada, ''Avrupa Birliği müzakere sürecinin henüz başladığı bu günlerde, birliğin temel dayanak noktalarından olan 'bireylerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı' ve 'hukuk devletine saygı' ilkelerinin başta Bergamalı köylüler nezdinde olmak üzere Uşak Eşme'de, Yatağan'da ve bunun gibi birçok yerde derhal uygulamaya geçirilmesini, yerel halkın kendi topraklarında sağlıklı ve barışçıl bir şekilde yaşayabilmeleri için potansiyel ölümcül tehlikeler taşıyan bu tür faaliyetlerin derhal sona erdirilmesini yılmadan, usanmadan tekrar talep etmekteyiz'' dediler. 25.10.2005

"Gazeteciler Bilgi Edinme Hakkını Kullanmalı"

Avukat Noyan, "Bilgi edinme hakkı ne kadar kullanılırsa, eksiklikler o kadar ortaya çıkar. Savsaklayan yöneticileri dava etmeli"; İHD'den Alataş, "Asıl alan sosyal ve ekonomik haklar. Özelleştirmeler için bu haktan yararlanmak gerek" dedi.

BİA (İstanbul) - 28 Eylül Bilgi Edinme Hakkı Günü'nde bianet'in görüşünü aldığı hukukçu ve insan hakları savunucuları, bilgi edinme hakkının "aktif yurttaşlığın", demokrasinin ve yönetime katılımın önkoşulu olduğunu anlattı. Ancak Türkiye'de bu hakkın kullanılamayışına ve kamu kurumlarının direncine dikkat çekti. "Bilgi Edinme Hakkı Yasası, kamu kurumlarına kendi faaliyet raporlarını İnternet'te yayınlama zorunluluğunu getiriyor.Yönetimde şeffaflık açısından, kurumlara kendileriyle ilgili bilgileri paylaşma yükümlülüğünü getirmesi açısından oldukça yararlı" diyor.

İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan. İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Yusuf Alataş, derneğin eski başkanı Hüsnü Öndül, avukatlar Noyan Özkan ve Senih Özay, bilgi edinme hakkının Türkiye'deki durumunu bianet'e değerlendirdi. Özkan: Gazeteciler bu hakkı kullanmalı

Noyan Özkan, "Bilgi edinme hakkı ne kadar sık kullanılırsa, eksiklikler de o oranda ortaya çıkar. Yurtdışında, gazeteciler haberlerini bu haktan yararlanarak yaratıyorlar. Bizim gazetecilerimiz de bunu kullanmalılar. Kamu kurumlarının başvurulara 15 gün içinde yanıt vermesi gerekiyor. Bu yeterli bir süre." Özkan, hakkın kullanımının yaygınlaşmasının sivil topluma bağlı olduğuna işaret ediyor: "Yönetimde şeffaflık, yurttaşlara ve sivil toplum örgütlerine, meslek kuruluşlarına bağlı. Bu yöntemi çok sık kullanmalılar. Yalnızca posta yolunu değil, İnternet'i de kullanmalılar. İnternet bedavaya yakın bir yöntem." İtiraz hakkıyla baştan savmanın peşine düşünün Alataş, "Devlet kurumları kültür olarak sorgulanmaya alışkın, yatkın değiller" diyor. "İHD'ye gelen başvuruların devlet kademelerine iletilişine ve bunlara gelen yanıtlara baktığımda, bu hakkın pratikte çok işleediğini, geçiştirildiğini söylemek yanlış olmaz." Özkan da, kurumların baştan savma taktiklerine dikkat çekiyor: "Yönetime katılım ayağında, kamu kurumlarında yurttaşa cevap ve bilgi verirken, halen isteksizlik, gecikme, baştan savma yaklaşımlar devam ediyor. Bazı kurumlar hiç cevap vermiyor. Bazıları üstü örtülü ve baştan savma yanıtlar veriyor; konunun özüne, istenen bilginin kendisine değinmeden. Bazıları yasadaki istisnai hükümlere sığınarak yanıt vermiyor."

Ancak, iki hukukçu da, bilgi edinme başvurularına gelen yanıtlara itiraz hakkının kullanılmasının önemini vurguluyor. Alataş, "Yurttaşların itiraz ve şikayet hakları var. Bilgi edinme hakkı, bu mekanizmalar öğrenildikçe gelişecek" derken, Özkan, sürecin suç duyurusuna kadar ulaşabileceğini söylüyor. "Sivil toplum baştan savma yanıtın peşini bırakmamalı. Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na itiraz yolunu denemeliler.

Arıca, keyfi davranan yöneticiler hakkında görevi ihmalden ve yetkiyi kötüye kullanmaktan, TCK'nin 257. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda da bulunmalılar. Çünkü kanun, kurumlara titiz davranmaları yükümlülüğünü getiriyor." İki örnek: Bergama ve İnsan Hakları Danışma Kurulu Bilgi edinme hakkının ne durumda olduğuna dair ilk örneği, Avukat Senih Özay veriyor; Bergama'da siyanür kullanarak altın madenciliği yapmaya çalışan yöntemiyle Koza Altın A.Ş.'yle ilgili bilgi edinme başvurusu sürecini anımsatıyor. Bergamalı köylülerin avukatları Ömer Erlat, Noyan Özkan ve Arif Ali Cangı, Şubat 2005'te Maliye ve Enerji Bakanlıklarına madenle ilgili sorular sormuş, her iki bakanlık da, sorulara "açıklanması halinde ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek veya haksız rekabet ve kazanca sebep olacak bilgi ve oldukları", soruların yanıtlarının "ticari sır ve vergi mahremiyeti" kapsamında olduğu gerekçesi ile yanıt vermemişti.

Avukatlar bunun üzerine 9 Mart'ta Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na başvurmuş; Kurul da, avukatların başvurusunun "kamu yararı" taşıdığına oybirliğiyle karar vermişti. Fakat Özay, bu kararın da sonuç getirmediğini vurguluyor: "Kurulun kararına rağmen, Maliye Bakanlığı da, Enerji Bakanlığı da bilgi vermemeyi becerebildi. Biz de İdare Mahkemesi'ne başvurmak zorunda kaldık. Şimdi benim kaygım şudur: Yargı Değerlendirme Kurulu'nun gerisine düşerse, n olur?"

Bir diğer örneğiyse, Yusuf Alataş anımsatıyor: "Ankara Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi, İnsan Hakları Danışma Kurulu'yla ilgili Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'ndan bilgi istemişti. Oysa gelen yanıt 'her şey yönetmelik çerçevesinde' oldu. Bilgi edinme hakkı İnsan Hakları Başkanlığı'nda bile işlemiyor." Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne bağlı İnsan Hakları Merkezi, 16 Aralık 2004'te Bilgi Edinme Yasası kapsamında, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na, İnsan Hakları Danışma Kurulu'na seçilen örgüt ve üyelerin hangi ölçütlere göre seçildiğini sormuştu.

İnsan Hakları Başkanlığı 31 Aralık'ta yanıt verdi. Ancak gelen yanıtta, ölçütler yerine genel ifadeler yer alıyordu. O dönemde kurula yeni seçilmiş olan kişilerin kısa özgeçmişlerinin bulunduğu basın bülteni de yanıta eklenmişti. Bir de, Danışma Kurulu'nun işleyişini düzenleyen yönetmelikten alıntılar vardı. Yanıtta, nelerin değerlendirildiği genel olarak vardı, ama neye göre değerlendirildiği, yani ölçütler yoktu. Özetle, merkezin sorduğu sorular yanıtlanmamıştı. Merkez, soruların yanıtlanmamış olduğu gerekçesiyle, başvurusunu 16 Şubat'ta tekrarladı. Ancak bu kez 10 Mart 2005'te gelen yanıt daha da ilginçti. Bilgi Edinme Yasası'nın "Daha önce cevaplandığı halde aynı kişiler tarafından yapılan tekrar mahiyetindeki başvurular işleme konulmaz" hükmüne dayanarak başvuru reddediliyordu. Alataş: Özelleştirmelerde bilgi edinme hakkını kullanmalı Yusuf Alataş, bilgi edinme hakkına, daha çok ekonomik ve sosyal hakların, kolektif hakların kullanımında ihtiyaç duyulacağını vurguluyor; özelleştirme sürecini örnek veriyor: "Birinci kuşak hakların ihlalini bireyler kendi üzerlerinde somut olarak hissedebiliyor. Ama diğerlerinde, bir bütün olarak insanların ortak hakları söz konusu olduğunda, doğrudan algılama olmadığı için bilgi edinme hakkı, yurttaşlık bilinci daha da önem kazanıyor. "Örneğin özelleştirme nedir? Kuruluşlar niçin özeleştiriliyor?

Bazı kurumlar özelleştirilirken diğerleri niçin özeleştirilmiyor? Bu sorular, yaşamsaldır. Erdemir, Tüpraş özelleştiriliyor. Öte yandan üretime, istihdama hiçbir katkısı olmayan orduevleri özelleştirilmiyor. Neden? Kamuoyu bu konuda yeterince bilgi sahibi değil. Devlet, yönetim tarzının sorgulanmasını engelliyor. Biz henüz ekonomik ve sosyal haklar aşamasına geçebilmiş değiliz. Gelişmiş ülkelerse kolektif hakları, dayanışma haklarını konuşuyor." Özkan: İstisnalar yasayı kitleyebilir

Hüsnü Öndül, "Bilgi edinme hakkı, doğrudan doğruya demokrasiyle bağlantılı; çünkü yurttaşların bilgi edinemeyeceği alanlar var Türkiye'de. Ve bu yasa hükümleri haline getirilmiş. Devlet sırrı, milli güvenlik ve benzeri nitelendirmelerle, mahkemelerden bile gizlenen bilgiler var" diyor.

Noyan Özkan da, istisnaların, kısıtlamaların yasayı işlemez hale getirebileceğine dikkat çekiyor: "Yasada askeriyeyle ilgili, mevcut, devam eden yargılamalarla, ticari sırlar ve benzerleriyle ilgili kısıtlama ve istisnalar, kötüye kullanmaya müsait. Kanunu işlemez hale getirebilir." Yusuf Alataş'sa, "Bilgi edinme hakkı, yurttaşlık bilincinin ön koşulu" diyor. "Yurttaşlığı itaat olarak algılıyoruz; pasif, sorgulamayan bir yurttaşlık bilincimiz var. Hakları talep etmek, kamusal ortamın oluşmasına katkı sağlayacak, sorgulayabilecek, denetleyebilecek aktif yurttaşlık bilincinin gelişmesi gerek. Aksi halde demokrasi bilinci de gelişmiyor. Bunlar, sistemin gelişmesi açısından da gerekli.

Bu yüzden, bilgi edinme hakkı, bu hakları kullanmanın önkoşuludur." Yasanın getirdiği sınırlar

Bilgi Edinme Hakkı Yasası'nın dördüncü bölümü, bilgi edinme hakkının sınırlarını düzenliyor:

"Madde 15 - Yargı denetimi dışında kalan idari işlemlerden kişinin çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte olanlar, bu Kanun kapsamına dahildir. Bu şekilde sağlanan bilgi edinme hakkı işlemin yargı denetimine açılması sonucunu doğurmaz.

"Madde 16 - Açıklanması halinde Devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır.

"Madde 17 - Açıklanması ya da zamanından önce açıklanması halinde, ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek veya haksız rekabet ve kazanca sebep olacak bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır.

"Madde 18 - Sivil ve askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır. Ancak, bu bilgi ve belgeler kişilerin çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte ise, istihbarata ilişkin bilgi ve belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı içindedir.

"Madde 23 - Kanunlarda ticari sır olarak nitelenen bilgi veya belgeler ile, kurum ve kuruluşlar tarafından gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler, bu Kanun kapsamı dışındadır." 25.10.2005

BALIKESİR, ESKİŞEHİR VE GÜMÜŞHANE'DEKİ ALTIN İŞLETMELERİNİN SAHİBİ OLDU

Koza, 3 yeni maden aldı

Grup, TÜPRAG'tan devraldığı 5 saha için 5.5 milyon dolar ödeme yapacak. Koza Yönetim Kurulu Başkanı İpek, dünya standartlarında üretim yaptıklarını söyledi

ERDAL ÇARBOĞA: ÇEVREYE DUYARLI ŞİRKETİZ Koza Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, mevcut en iyi teknolojiyi kullanarak en üst çevre standartları ile üretim yaptıklarını belirterek, "Dünyanın çevreye duyarlı örnek altın madeni olma vasfını sürdürmekteyiz" dedi.

Türkiye'nin ilk Türk altın işletmecisi olarak Bergama Ovacık Altın Madeni'nde üretimini sürdüren Koza Altın şirketi, 3 yeni altın işletmesini daha bünyesine kattı. Balıkesir Havran, Eskişehir Kazmaz ve Gümüşhane altın işletmeleri de Koza Altın şirketinin oldu. Şirket tarafından Sermaye Piyasası Kurulu'na gönderilen yazıda, Koza Altın İşletmeleri A.Ş.'nin Türkiye'de faaliyet gösteren TÜPRAG Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited şirketinin mülkiyetinde bulunan altın sahalarına ait; Balıkesir Küçükdere ile Eskişehir Kaymaz bölgesindeki toplam 5 maden sahası ruhsatını ve 3 taşınmazı 3.000.000 doları peşin, 2.500.000 doları ise bir yıl vadeli çek ile ödenmek üzere toplam 5.500.000 dolara satın alındığı duyuruldu.

En iyi teknoloji Açıklamada, "devralınan toplam 5 ruhsatlı altın madeni sahasında 473.000 Ons, yaklaşık 215 milyon dolarlık üretime hazır görünür 'altın rezervi' bulunduğu" belirtilerek şöyle denildi: "Yapılacak sondaj aramaları ile bu rezervin artması beklenmektedir. Koza Altın şirketi mevcut en iyi teknolojiyi kullanarak en üst cevre standartları ile dünyanın örnek altın madeni olma vasfını sürdürmektedir." İşgücü yöreden Koza Altın İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, yapılacak sondaj aramaları ile tespit edilen rezervin artmasını beklediklerini ifade ederek, "Altının çıkarma maliyeti hedeflenen bütçede 200 Amerikan dolar/ons'tur. Ovacık Altın Madeni'nin, üretime geçtiği 15 Mayıs 2005 tarihinden bugüne kadar yaptığı üretim süresince çevre ve iş güvenliği performansı, dünya ve Avrupa standartlarının üzerinde olup, madende üretim tamamen Türk mühendisleri ve yüzde 95'i yöreden olan işgücü ile gerçekleştirilmektedir" dedi.

Alınan yeni madenlerden Balıkesir Havran Küçükdere projesinde Koza Altın Şirketi tarafından tesis ve atık barajı yapılmayacağı, sadece açık ocak ve dekabaj faaliyeti gerçekleştirileceği bildirildi.

ÇALIŞMA 8 YIL SÜRECEK 11 alan daha mülkiyetimizde Koza Grubu'nun bünyesine dahil edilen Gümüşhane maden ocağında sekiz yıl boyunca 12 ton altın ve 6,5 ton gümüş elde edilebilecek. Yeraltı ocağı için 440 metre uzunluğunda ana nakliye yolu ve biri 270 metre, diğeri 230 metre uzunluğundaki iki yan yol olmak üzere toplam 940 metre galeri hazırlanmış durumda.

Üretime başlayabilmek için, ocaktan çıkarılacak cevherin işleneceği tesisin kurulması gerekiyor. Gümüşhane-Mastra altın madeninin işletilmesi için, 2004 yılında Normandy Madencilik A.Ş. ve Dedeman Madencilik A.Ş. tarafından Mastra Madencilik A.Ş. kuruldu. Koza Grubu, Dedeman Madencilik şirketine ait hisseleri 12 Ağustos 2005 tarihinde satın aldı ve şirket Mastra madeninin tamamına sahip oldu. Koza yetkilileri, "Mastra madeni yakınındaki 11 adet altın sahası ruhsatı da mülkiyetimizde. Bu sahalarda arama ve değerlendirme çalışmaları devam ediyor" dedi.

YATIRIMLARLA BÜYÜYECEK *Koza Grubu, Balıkesir ve Eskişehir'deki 5 maden sahasında, 473.000 ons, yani yaklaşık 215 milyon dolarlık altın üretmeyi planlıyor. *Yapılacak sondaj aramaları ile rezervin artması bekleniyor. *Grup, altının onsunu 200 dolara çıkarmayı öngörüyor. 15.11.2005

KOZA "Bugün" Gazetesini Satın Aldı

Bergama Ovacık Altın Madeni satın alan Koza- İpek Holding Ciner grubuna ait Bugün Gazetesi'ni satın aldı.

Koza Altın şirketinin Bugün gazetesini satın alması çevrecilerin tepkisini çekerken Koza yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, Bugün'ün hisselerinin yüzde 100'nü aldıklarını belirtirken fiyat hakkında bilgi vermedi. Uzun süredir medyaya girmek için fırsat beklediklerini belirten İpek, "Medyadan çok uzak bir sektörde değiliz. Bizimde hayatımız kağıt, mürekkep içinde geçti. Önümüze bu fırsat çıkınca da değerlendirdik. Medyada rakibimiz değil meslektaşlarımız olacak" dedi.

Ticari çıkar İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar Elele Hareketi üyesi avukat Arif Ali Cangı ise şunları söyledi: "Normandy'nin adı Koza Altın İşletmeleri A.Ş. oldu. Çok uluslu şirketler ve yabancı sermaye ile yapılamayan altın madenciliği yerli sermaye görüntüsü altında yapılmaya çalışılıyor. İnsan ve çevre sağlığı için risk oluşturan firmanın yabancı ya da yerli olması önemli değil. 5 Haziran'da Bergama Çamköy'de yaşanan olaylarla ilgili çıkan haberler Koza- Altın İşletmeleri A.Ş tarafından engellenmeye çalışıldı. Gazeteciler aleyhine tazminat davası ve tekzip istemi ve suç duyurusu yapıldı. Şirket tarafından bir gazete satın alınmasını, bizde kendi ticari çıkarları doğrultusunda habercilik yapılacağı kaygısı yaratıyor." 3 yılda 3 patron Avukat Senih Özay ise, "Bergama'da on yıldır süren mücadele devam edecektir. Şirketin adının sürekli değişmesi şimdi de Türk adı taşıması önemli değil. Bergama- Ovacık, Havran- Küçükdere, Sivrihisar - Kaymaz, Gümüşhane- Mescitli madenlerini de satın aldılar. Bundan böyle apoletli işçileri temiz madenleri ile kravatlı olarak basın açıklamaları yapabilirler. Onları kollayan gazetelerin yanına bir tane daha satın aldılar" dedi. 17 Ocak 2003 tarihinde Ilıcaklar'ın Dünden Bugüne Tercüman adıyla piyasa çıkardıkları gazete Ocak 2005'te Ciner Grubu tarafından satın alınmıştı. 6 Eylül'den bu yana Bugün ismiyle çıkan gazete böylece son 3 yılda 3 kez patron değiştirmiş oldu.

Uşak CHP'nin siyanür açıklaması CHP Uşak İl Başkanı Fuat Yılmaz, partili bir heyetin Uşak Eşme Kışladağ'da bulunan altın madenini gezdikten sonra basında çıkan haberlerle ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Başkan Fuat Yılmaz, şu görüşlere yer verdi: "28 Ekim 2005 cuma günü bazı basın organlarında yayınlanan söz konusu açıklamada CHP'nin altın ya da başka bir madenin çıkarılarak değerlendirilmesine karşı çıkmasının söz konusu olamayacağını ancak siyanürlü yığın liçi yöntemiyle elde edilecek altın madeninin gerek işletme sırasında gerek maden sahasının terk edilip gidildikten sonra doğaya, çevreye ve dolayısıyla insanlara verebileceği zararların olacağını ifade ettim. Tüprag kamu ve halkla ilişkiler müdürü Mehmet Yılmaz'ın açıklamalarının bir madenci yaklaşımı olduğunu ancak bilimsel şüphecilik temelinde karşı görüşü savunan bilim insanlarını da dinleyebileceğimizi anlattım.

Bu açıklamalardan sonra İzmir'de basımı yapılan Haber Ekspres Gazetesi'nin 3 Kasım 2005 tarihli nüshasının 9. sayfasında "İl Başkanı Yılmaz siyanürlü yöntemle altın çıkarılmasına karşı olmadıklarını söyledi" biçiminde bir başlık yer almıştır. Başlığın altında ise "Bizim karşı olduğumuz konu altının siyanürlü yöntemle çıkarılmasıdır" ifadesi yer almakta olup başlıktaki görüşle bu görüş taban tabaka çelişmektedir. CHP olarak düşüncemiz altın madeninin siyanürlü yöntemle çıkarılmasının çevreye ve doğaya zarar verdiği biçiminde olup açıkta yapılan yığın liçi yönteminin ise daha da zararlı olduğudur. Bu konuda aşağıda açıklanan endişelerimiz bulunmaktadır:

1-Altın alındıktan sonra geriye kalan siyanürlü çamurun içinde aynı zamanda arsenik, kadmiyum, antimuan, kurşun ve bunun gibi ağır metaller bulunur. Ağır metallerin her biri zehir ve kanserojen maddedir.

2-Atık barajı ve havuzunda aşırı yağış ve deprem sonrası taşkın, çatlama ve sızma meydana gelebilir buda dünyada pek çok yerde olduğu gibi çevre felaketine neden olur.

3-İçinde işlenmeye değer yeterli altın bulunmayan pasa (fazlalık toprak) yığınları gerilimsizlik tedbirleri alınmadan açık araziye yığılmaktadır. Böylece bu yığınlarda asit, kaya drenajı oluşmakta ve buna bağlı olarak ağır metal kirliliği ortaya çıkmaktadır.

4-İşletme sırasında oluşacak 1 km çapında 450 metre derinliğinde göle 250 metre su dolması beklenmektedir. Göldeki şevlerin içerdiği sülfitli tabakalar nedeniyle asit kaya drenajı oluşmamasının ve ağır metal çözeltisinin yeraltı suyu ve çevre için ciddi tehlike oluşturacağı bilinmektedir. Sonuç olarak canlı yaşamının en önemlisi olan insan yaşamının sağlıklı, dengeli, bozulmamış bir çevrede sürdürülmesi esastır. CHP olarak insanımıza zarar veren hiçbir faaliyete olumlu bakmamız söz konusu değildir." 22.11.2005

“ALTIN MADENİ KAPATILMALI”

"Bergama Ovacık Altın Madeninin Açılma ruhsatı Hemen Geri Alınmalı!" Bilirkişi raporu, Bergama Ovacık'taki altın madeninin imar planının şehircilik esaslarına ve kamu yararına uyun olmadığını belirtti.

Çevre, Jeoloji, Metalurji, Ziraat ve Kimya Mühendisleri Odaları'nın başkanlıkları ve Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası (DEV.MADEN-SEN), açılma ruhsatının iptali ve işletmenin durdurulması için İzmir Valiliği'ne başvurdu. Bergama Ovacık'taki Newmont Normandy Madencilik A.Ş.'ye ait olan imar planının iptali için açılan davada, bilirkişi raporu, planın "planlama ilkelerine, şehircilik esasları ve kamu yararı açısından uygun olmadığı kanısına varıldığı"nı belirtti. İzmir 4. İdare Mahkemesi'ndeki dava için verilen bilirkişi raporu, "Birinci sınıf gayri sıhhi müessese olduğu açık olan bir işletmenin bütün çevresel etkilerini fiziksel olarak düzenleyecek bir planın, söz konusu işletmenin alanı ve/veya mülkiyeti ile sınırlı tutulamayacağını" gerekçe gösterdi.

Ruhsat iptal edilsin: Çevre, Jeoloji, Metalürji, Ziraat ve Kimya Mühendisleri Odaları'nın başkanlıkları ve Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası (DEV.MADEN-SEN), bu rapordan yola çıkarak, İzmir Valiliği'nin Mayıs 2005'te madene verdiği açılma ruhsatının iptali ve işletme faaliyetinin durdurulması için valiliğe başvurdu. Açılma ruhsatının iptali valiliğe başvuranların vekili Avukat Arif Ali Cangı, bilirkişi raporunun, "Bergama-Ovacık Altın Madeni İşletmesi için düzenlenen imar planlarının hukuka aykırı olduğu" anlamına geldiğini söyledi.

"Gerek, işletmeye açılma ruhsatının verildiği tarihte yürürlükte olan Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği, gerekse 10 Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe giren İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre, imar planı onaylanmamış işletmelere açılma ruhsatı verilmesi mümkün değildir. Bu durumda, söz konusu işletmeye ilişkin verilen 20 Mayıs.2005 tarih ve 02 sayılı Açılma Ruhsatı'nın hukuksal dayanağı kalmamıştır. "Olası riskler de göz önüne alınarak, açılma Ruhsatının hemen geri alınması ve maden işletme faaliyetinin durdurulması gerekmektedir."

Av. Senih Özay "Türkiye'de insana ve doğaya yakın bilim insanları vardır" Bergamalı Köylülerin Avukatı Senih Özay da Alsancak'taki bürosunda Bergamalı köylülerle birlikte basın açıklaması yaparak bilirkişinin hazırladığı raporu değerlendirdi. Avukat Özay, yaptığı basın açıklamasında " Bu rapor demektir ki; "Türkiye'de insana ve doğaya yakın bilim insanları vardır. Önümüzdeki günlerde mahkemenin, yürütmenin durdurulması ve iptal kararı vermesi ve madenin kapatılması beklenmektedir" dedi. 03.01.2006

BERGAMA -OVACIK ALTIN MADENİ İŞLETMESİ İÇİN DÜZENLENEN İMAR PLANLARININ YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLDİ.

Bu konuya ilişkin bu gün saat 11.00'da İzmir Tabip Odası Toplantı Salonunda basın toplantısı yapıldı.

Bilindiği gibi; “İzmir İli Bergama İlçesi, Çamköy, Newmont – Normandy Madencilik A.Ş.ye ait olan 495, 496, 497, 520, 521, 522, 523, 850, 966, 1001, 1002 nolu parseller ve Ormana ait olan bir kısım araziyi kapsayan alanda Maden İşletme Tesisi amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli mevzi imar planı”, İzmir Valiliği İl İdare Kurulu’nun 27.10.2004 gün ve 2004/229 sayılı kararı ile uygun bulunmuş, İzmir Valiliği’nin 01.11.2004 tarih ve 12982 sayılı oluru ile 02.11.2004 tarihinde askıya çıkartılarak kesinleşmişti. Bu imar planlarının iptali için İzmir İdare Mahkemelerinde iki ayrı dava sürmektedir.

Bu dosyalardan İzmir 4. İdare Mahkemesi’nin 2005/5 E. sayılı dava dosyasında (Av.Senih Özay tarafından yürütülen) mahallinde keşif yapılmış ve bilirkişi raporu düzenlenmişti.Birkişi raporu üzerine İzmir 4.İdare Mahkemesi, ekte sunulan 06.01.2006 gün ve 2005/5 Esas sayılı kararı ile “…üst ölçekli makro bir plana dayanmayan ve birinci sınıf gayrisıhhi müessese olan işletmenin, çevresel etkilerinin fiziksel olarak işletme alanı ve mülkiyet ile sınırlı tutularak yapılan bir planda düzenlenmesinin mümkün olmaması nedeniyle, dava konusu nazım imar planı ve mevzi imar planında planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararına uyarlılık bulunmadığından ve uygulanması haline telafisi güç zararların doğumuna neden olabileceğinden İMAR PLANLARININ YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA…” karar verilmiştir.

BU KARARIN ANLAMI NEDİR?

1.) Açılma Ruhsatı Geri Alınmalıdır;

Bu hukuka aykırı işleme dayanılarak, maden işletmesine, “İzmir Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından 20.05.2005 tarih ve 02 sayılı BİRİNCİ SINIF GAYRİ SIHHİ MÜESSESELERE AİT AÇILMA RUHSATI” verilmişti. Gerek işletmeye Açılma Ruhsatının verildiği tarihte yürürlükte olan Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği, gerekse 10 Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe giren İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre; imar planı onaylanmamış işletmelere açılma ruhsatı verilmesi mümkün değildir. Bu durumda, söz konusu işletmeye ilişkin verilen 20.05.2005 tarih ve 02 sayılı Açılma Ruhsatının hukuksal dayanağı kalmamıştır. Olası riskler de göz önüne alınarak, açılma Ruhsatının hemen geri alınması ve maden işletme faaliyetinin durdurulması gerekmektedir.

2.)Yapılar ruhsatsız hale gelmiştir, yıkılmasına karar verilmelidir; yürütmeyi durdurma kararı ile maden işletmesi sahasındaki yapılar, imar planlarının tesis edildiği tarihten önceki hukuki duruma dönmüştür yani yapıların tamamı ruhsatsız hale gelmiştir. Bu nedenle işletme sahası içindeki yapıların için, İmar Yasası’nın 32. Maddesine göre mühürlenmesi ve yıkım kararı verilmelidir.

3.) İmar Kirliliği Suçu oluşmaması için işletme mühürlenmelidir; 5237 Sayılı Türk Ceza Yasası’nın 184/3. maddesine göre “…Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır…” Bergama –Ovacık Altın Madeni, aynı zamanda bir kimya tesisidir. Ceza Yasası’nın 184/3. maddesindeki suçun oluşmaması için, İzmir Valiliği tarafından maden işletmesindeki faaliyetin hemen durdurulması gerekmektedir.

Bu amaçla, İzmir Valisi Sayın Oğuz Kağan KÖKSAL'a dün dilekçe ile başvurulmuştur.

Bilginize sunulur. 24.01.2006 - Av.Arif Ali Cangı - Tel/Faks: 232-4256688 - Cep: 0 532 3634398

KOZA'DAN AÇIKLAMA

Bergama Ovacıkta işletilmekte olan Koza Altın Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, tesisin yenden kapatılması konusunda çıkan dedikodulara açıklık getirmek üzere bir açıklamada bulundu.

Akın İpek açıklamasında Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni T.C İzmir il özel idaresinden 20.05.2005 tarihinde iş yeri açma ve çalışma ruhsatı (Gayrı Sıhhi Müessese)almış olup bu ruhsata dayanarak çalışmalarına devam etmektedir. Birsel Lemke'nin avukatı Senih Özay her zaman olduğu gibi bu seferde de gerçekleri saptırarak halka yanlış bilgi vermeye devam etmektedir. Madenin çalışmasına olanak sağlayan imar planları değil GSM ruhsatıdır. İzmir 4 .İdare mahkemesi Koza altın işletmeleri A.Ş nin imar planı için yürütmeyi durdurma ara kararı vermiştir. Bu karar GSM açılma ruhsatının iptali demek değildir.Yürütmeyi durdurma kararı sebebi ile imar planlarımız üzerinde yeni yapılaşmalara gitmemiz bu aşamada mümkün görülmemekle beraber eski yapılarımızla ilgili inşaat ve yapı kullanma izinleri yürürlüktedir.

İmar planlarının iptali için açılan davanın konusu verilen imar izninin yasa ve yönetmeliklere uygun olup olmadığı ile ilgilidir. İlgili yasa 3194 ün 8. maddesidir ve bu konuda izin veren idarenin insiyatif olarak kullanacağı başka bir yasa yoktur. İmar iznini onaylayan idare bu yasaya göre ve eksiksiz olarak işlem yapmıştır. Bu yasaya göre düzenlenen imar izinleri Hukuk devletinde meşrudur. Asıl düşündürücü olan " planların yasaya uygun olup meşru olmadığı "görüşüdür" dedi.

Akın İpek Ovacık Altın Madeni dünyanın en yüksek çevre standartı ve performansına sahip altın madenidir. Çalıştığı süre içinde ilgili bakanlıklar ile İzmir valiliği tarafından oluşturulan izleme ve denetleme komisyonu tarafından kesintisiz denetlenip sonuçlar raporlanmıştır. Bu nedenle çevresel performansımız yoruma açık olmayacak kesin sonuçlarla ortadadır.

Her zaman hukuk kararlarına saygılı şirketimiz üretimine yasal mani olmaksızın tam kapasite devem etmektedir. İzmir 4ncu idare mahkemesinin verdiği ara karar imar planını iptal eden nihai bir karar değildir. Bu karara karşı itiraz etme hakkımız olup yasal süre içerisinde itirazımız yapılacaktır 24.01.2006

Altın Madeninde Zeytinyağı Üretildi

Koza altın şirketi Ovacık altın madeni sağlığı ile tarımsal faaliyetlerde herhangi bir olumsuzluğa neden olmadığını belirlemek üzere, Bergama 2. noterliği elemanları nezaretinde altın madeni sahası içindeki açık ocağa yaklaşık 100 metre uzaklıktaki zeytin ağaçlarındaki zeytinleri toplattırdı.

Maden Genel Müdürü İsmet Sivrioğlu, bir elinde 999,9 ayarlık külçe altın, diğer elinde ise ürettikleri zeytinyağını göstererek, altın madenciliği ile zeytinciliğin en iyi koşullarda bir arada yürütülebildiğini belirtti.

Daha sonra toplanan 500 kilogramlık zeytin Narlıca köyündeki Kural Zeytinyağı işletmesine götürerek zeytinlerin yağı çıkarıldı. 500 kilogramlık zeytinde 1.1 asit oranı ile 108 kilogramlık kaliteli zeytinyağı elde ettiler. Bu zeytinyağlarını 108 adet özel şişeleme yaptılar. Genel müdür İsmet Sivrioğlu "Altın Madenciliği ile zeytinciliğin en iyi koşullarda bir arada yürütülebildiğini, insan ve çevre sağlığı ile tarımsal faaliyetlerde herhangi bir olumsuzluğa neden olmadığını, maden sahası ve baraj çevresinde yetiştirdiğimiz zeytin ağaçlarının meyvelerini zeytin yağına dönüştürerek ispat ettik. Ovacık Altın Madeni Avrupa Birliği Komisyonu maden atıklarının yönetimine ilişkin "Mevcut En İyi Teknikler (BAT)" adlı referans kitabında, Ovacık Altın Madeni'ni AB madencilerine örnek olarak göstermektedir. Dedi İnsan sağlığına ve çevreye duyarlılığı ile dünyaya örnek altın madeni olarak gösterilen Koza Altın işletmeleri Ovacık altın madeni üretimde olduğu süredeki tüm denetimlerle tescillenen, dünyanın en iyi çevre teknolojisine sahip olduklarını bir kez daha kanıtladıklarını belirten Genel Müdür İsmet Sivrioğlu "Altın Madenciliği ile zeytinciliğin en iyi koşullarda bir arada yürütülebildiğini, insan ve çevre sağlığı ile tarımsal faaliyetlerde herhangi bir olumsuzluğa neden olmadığını, maden sahası ve baraj çevresinde yetiştirdiğimiz zeytin ağaçlarının meyvelerini geçtiğimiz günlerde noter huzurunda toplatarak Narlıca Köyü Kural Zeytin ve Zeytin Yağı İmalathanesinde yağ çıkarma işlemi ile kanıtladık. İşlem sonunda 500 kg zeytinde 1.1 asit oranı ile 108 kg kaliteli zeytin yağı elde ettik." dedi.

Ovacık altın madeni sürdürülebilir kalkınma prensiplerini, sanayi politikalarıyla bütünleştirip, bölgeye sağladığı ekonomik ve sosyal kalkınmayı çevresel koruma ile birleştirdiklerini belirten Koza Altın işletmeleri A.Ş. Ovacık Altın Madeni Genel Müdürü İsmet Sivrioğlu "Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni'nde sürdürülebilir kalkınmanın ilkeleri olan, ekonomik kalkınma, sosyal fayda, çevre koruması ve şeffaf yönetim uygulanmaktadır. Ovacık Altın Madeni, madencilikte ülkenin belirlediği sürdürebilir ekonomik kalkınmanın motorudur. Yöre halkının beklediği istihdam, altyapı, ekonomik ve sosyal fayda sağlamış, riskler bertaraf edilmiş, mevcut en yüksek çevre teknolojisi kullanılmış, çalışma biten her alanda yeşillendirme ve ağaçlandırma başlamıştır. Maden çalışanlarının beklentisi olan emniyetli ve sağlıklı çalışma koşulları ile daha iyi bir yaşantı sağlanmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının beklentisi olan temel haklarda saygı ve destek ile dünyanın en iyi çevre performansı sağlanmıştır. Yukarıda saydıklarımın modern madencilikte tarafların beklentileridir. Bu uygulamanın dünyada en iyi örneklerinden biri Ovacık Altın Madeni'dir. Avrupa Birliği Komisyonu maden atıklarının yönetimine ilişkin "Mevcut En İyi Teknikler (BAT)" adlı referans kitabında, Ovacık Altın Madeni'ni AB madencilerine örnek olarak göstermektedir. dedi. 07.02.2006

Siyanürlü altına tartışmalı izin...

Bergama Ovacık Altın Madeni için düzenlenen imar planları hakkında İzmir 4.İdare Mahkemesi'nin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararının İzmir Bölge İdare Mahkemesi tarafından kaldırılması, yıllardır siyanürlü altına karşı mücadele verenlerin tepkisine neden oldu.

Oy çokluğu ile verilen karar, 5177 sayılı yasanın 7. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu tarafından düzenlenen Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği'nin 77. maddesinin son fıkrasına dayandırılırken, karara tepki gösteren Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Genel Sekreteri Avukat Arif Ali Cangı şunları söyledi: "Kararın dayandırıldığı maddede şu ifadeler yer alıyor: 'Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan ve imar planları bulunmayan alanlarda yapılan veya yapılacak olan madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı geçici tesisler ve bunların müştemilatı için imar planı yapılmaz. "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı verilen veya bunların kapsamı dışında olan faaliyetlere, il özel idareleri tarafından başka bir belge aranmadan izin verilir…" Yani; buna göre belediye sınırları dışında imar planına hiç gerek yok, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ÇED Olumlu Belgesi düzenlenmesi yetecek.

Burada asıl üzerinde durulması gereken, kararın dayanağını oluşturan yönetmelik düzenlemesi ve bu yönetmeliğin dayanağını oluşturan yasal düzenleme. Önce, 2004 yılının Dünya Çevre Günü'nde, yani 5 Haziran 2004'de "5177 Sayılı, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" yürürlüğe girdi. Maden Yasası ve madencileri ve madencilik faaliyetini ilgilendirebilecek pek çok yasada değişiklik yapıldı, artık her yerde, hiçbir sınırlama olmadan madencilik yapılabilecekti. "Her yerde" yapılacak madencilik faaliyetlerinin nasıl yapılacağı, Bakanlar Kurulu'nun çıkartacağı yönetmelikle düzenlenecekti. Yasa değişikliğinden sonra pek çok yönetmelikte değişiklik yapıldı. Çevre ve Orman Bakanlığı "Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği"ni değiştirdi; içme suyu havzalarında mutlak koruma alanı 300 metreden, 100 metreye düşürüldü, orta mesafe koruma alnından itibaren su havzaları madencilik faaliyetlerine açıldı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından "Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik" değiştirildi; sulu ve kuru tarım alanları madencilik faaliyetlerine açıldı."

'Yönetmelik yasa gibi kullanılıyor' Bakanlar Kurulu'nun 'Madencilik Faaliyetleri İzini Yönetmeliği' ve ''İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik' başlıklarıyla iki tane yönetmelik çıkardığını ve bu iki yönetmeliğin pek çok ortak yanı olduğunu dile getiren Cangı, söz konusu yönetmeliklerin adlarının yönetmelik olmasına rağmen tüzükmüş, hatta yasaymış gibi kurallar getirdiğini belirterek, "Oysa, yasa ise Yasama Organı tarafından çıkartılması, tüzük ise öncelikle Danıştay'ın incelemesinden geçmesi gerekirdi. Bu iki yönetmeliğin diğer ortak yanı 'doğal dengenin korunması, çevre kirlenmesinin önlenmesi, dolayısıyla insan ve diğer canlıların sağlıklı yaşamlarının sağlanması' kaygılarını taşımamaları" diye konuştu. Arif Ali Cangı, yasa değişikliği için açılan iptal davasının Anayasa Mahkemesi'nde, yasanın ardı sıra çıkan beş adet yönetmeliğin iptal davasının ise Danıştay'da devam ettiğini sözlerine ekledi.

Avukat Senih Özay ise verilen karar için söyleyecek söz bulamadığını belirterek 'Kendi adıma ben davanın Manisa Bölge İdare Mahkemesi'ne taşınması için başvurmayı düşünüyorum. Ortada yürütmenin durdurulması kararına neden olan bilimsel verilere rağmen, bilim adamlarının yerine geçmek suretiyle verilen bir karar var" diye konuştu. -sesonline- 28.02.2006

İnaylılardan Kefenli "Siyanüre Hayır" Eylemi

Kışladağ'da siyanürlü altın madeni işletmek isteyen TÜPRAG, satın aldığı tarlada ve yolda, su yolu inşaatına Jandarma korumasında başladı. Madene karşı çıkan İnay köylüleri, eylem yaptı. İzin sorulan Jandarma amiri, "Göstermek zorunda değilim" dedi.

BİA (Uşak) - İnay köylüleri, Bakanlar Kurulu'nun kamulaştırma kararıyla, Uşak, Eşme, Kışladağ mevkiinde siyanürlü ayrıştırma yöntemiyle altın üretimi yapmaya çalışan TÜPRAG madencilik şirketinin, topraklarında su yolu inşaatına başlamasını protesto etti.

Avukat Tahsin Köse kanunsuz eylem yapmadıklarını, hukuki sınırlar içinde haklarını aradıklarını, köylülerin yasalara, hukuka saygılı olduğunu, şirketin ve hükümetinde hukuka saygılı olması gerektiğini belirterek yolun özel şirkete verilmesinin hukuka ve yasalara aykırı olduğunu söyledi.

"Bizim gibi şirket ve hükümet de yasalara uysun" Köse, şirketin altını çıkardıktan sonra Kanada'ya döneceğini ama köylülerin bu ülkenin insanı olduğunu, bu topraklarda yaşayacağını, hükümetin köylülerin yurttaş olduğunu unutmaması gerektiğini, hukuki mücadelelerinin devam edeceğini söyledi.

TÜPRAG şirketi, geçen günlerde, Ulubey ilçesinde iki kuyudan çıkaracağı suyu madene götürmek amacıyla, Almanya'da yaşayan Fadime Usta'dan İnay köyündeki tarlasını satın almıştı.

Jandarma: İzni göstermek zorunda değilim Ancak su boru hattının tamamlanması için 50 metrelik köy yolundan geçmesi gerekiyor. Şirkete ait iş makineleri pazartesi günü (6 Mart) sabah saatlerinde jandarma barikatı ve korumasında yolu kazmaya başladı.

Köy muhtarı Ali Öztürk, köylüler ve köylülerin avukatları Köse ve Bülent Çekinmez, kazı yerine gidip yolun kazılması konusunda TÜPRAG şirketine verilmiş bir izin olup olmadığını jandarma amirine sordular. Jandarmanın iznin verildiğini, ancak kimseye göstermek zorunda olmadığını söylemesi üzerine, çevreciler Ulubey Kaymakamlığı'na ve Uşak Valiliği'ne izinsiz yapılan kazının durdurulması için dilekçe verdi. Dün 200 kadar köylü, üzerinde "Siyanürlü altına hayır", "Siyanüre geçit yok" yazılı kefenleri giyerek kazı yapılan yere gitti. Şirket yolda yaptığı kazıyı durdururken, satın aldığı tarlada kazı işlerine devam etti. Jandarma iş makinelerinin etrafında geniş güvenlik önlemi aldı. Köylüler çan ve teneke çalarak tarla yolunda "Siyanürlü şirket memleketi terk et", "Siyanürcü şirket hesap verecek" sloganları atarak yürüyüş düzenlediler. 09/03/2006 17.03.2006

YİNE KÖYLÜLER KAZANDI

Strasbourg - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Bergamalıların açtığı davada Türkiye'nin toplam 945 bin avro tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) özel ve aile hayatına saygıyla ilgili 8. maddesi ve adil yargılama hakkıyla ilgili 6. maddesinin ihlal edildiği görüşüne vardı.

Koza Altın Şirketi: AİHM kararının bizimle ilgisi yok İzmir'in Bergama ilçesindeki Ovacık Altın Madeni'nin işleticisi olan Koza Altın Şirketi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, AİHM'de alınan kararın, 2004 yılında yapılan başvuru sonrası verilen tazminat kararının devamı niteliğinde olduğunu ileri sürdü. Koza Altın Şirketi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, yaptığı açıklamada, AİHM'in, Bergama ve çevre köylerinde yaşayan 315 kişinin açtığı dava ile ilgili olarak, Türkiye'nin 945 bin avro tazminat ödemesini kararlaştırdığını hatırlatarak, şunları söyledi: “Hatırlanacağı üzere Normandy Madencilik A.Ş. döneminde Ovacık Altın Madeni bir süre Bakanlar Kurulu'nun aldığı prensip kararıyla çalışmalarına devam etmiş, AİHM'ye dava açılmıştı. Mahkeme de oluşmuş bir zarardan değil, Bakanlar Kurulu'nun aldığı prensip kararında ÇED raporu yerine TÜBİTAK raporunu baz alması nedeniyle idari işlemdeki usul hatasından dolayı, davacılara 3'er bin avro tazminat ödenmesine karar vermişti. Yeni alınan karar da bu davanın devamı niteliğindedir.”

İpek, Ovacık Altın Madeni'nin Koza Altın İşletmeleri A.Ş tarafından satın alınmasından sonra belirlenen eksiklerin, ÇED raporu da dahil olmak üzere giderildiğini, tüm gerekenlerin yerine getirilerek, GSM işyeri açma ruhsatının alındığını bildirdi. Akın İpek, “Bu nedenle AİHM'in aldığı karar, eski döneme ait bir karar olup, Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni'nin çalışması ve yeni aldığı izinlerle alakalı değildir. Üretim sorunsuz ve kesintisiz devam etmektedir” dedi. A.A 28.03.2006

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ, KÖYLÜLERİ HAKLI BULDU

315 Bergamalı daha 3'er bin euro kazandı Türkiye, toplam 945 bin euro tazminat ödemeye mahkum edilirken, 120 bin kişinin dava açmak için sırasını bekliyor

HALKA TESELLİ

Bergamalı köylüler, AİHM'in tazminat ödenmesi kararıyla teselli buldu. Paranın, uğradıkları zararı karşılamadığını, ancak haklı olduklarının tescili anlamında çok büyük önem taşıdığını vurgulayan vatandaşlar, "Adalet yerini buldu" dediler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Bergamalıların açtığı davayı sonuçlandırdı. AİHM, Türkiye'yi toplam 945 bin euro tazminat ödemeye mahkum etti. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) özel ve aile hayatına saygı, 8. maddesi ile adil yargılama hakkıyla ilgili 6. maddesinin ihlal edildiği görüşüne vardı. AİHM'nin kararının duyurulduğu basın açıklamasında, başvuru sahibi 315 kişinin her birine 3 bin euro olmak üzere toplam 945 bin euro, ayrıca davacılara mahkeme masrafı için toplam 5 bin euro ödenmesine karar verildiği bildirildi.

8 yıllık dava Bergamalı davacıların, şirketin altın çıkarmada siyanür kullanmasının yerel ekosistemi tahrip ettiğini ve sağlık açısından tehlike oluşturduğunu belirttiğine yer verilen açıklamada, Türkiye'deki dava süreci anlatıldı; 1998 yılında AİHM'ye başvuru yapıldığı belirtildi. Davaya bakan 7 kişilik yargıç ekibinde Rıza Türmen'in yanı sıra Jean-Paul Costa (Fransız-mahkeme başkanı), Andras Baka (Macar), Ireneu Cabral Barreto (Portekiz), Volodymyr Butkeviç (Ukraynalı), Danute Jociene (Litvanya), Dragoljub Popoviç (Sırbistan-Karadağ) yer aldı.

AİHM, daha önce de benzer bir davayı ele almış, 10 Kasım 2004 tarihinde, "Bergama-Ovacık Madeni'nde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılanma hakkını koruyan 6/1. maddesi ile yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özel ve aile yaşamına saygı hakkını koruyan 8. maddesinin ihlal edildiğine" karar vermişti.

6 kişiyle başladı Bergama Belediyesi eski Başkanı ve Bergama Çevre Hareketi Önderi Sefa Taşkın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne tazminat için başvuracak 120 bin kişinin daha sırada olduğunu kaydetti. Taşkın, 2004 yılında 6 kişi olarak AİHM'ye başvurduklarını ve bunun sonucu olarak 3 bin euro tazminat almaya hak kazandıklarını, bunun ardından 315 çevrecinin daha AİHM'ye başvurduğunu ve bugün onların da 945 bin euro tazminat kazandığını anlattı. Taşkın, sıra müracaatını yapmış 1500 kişinin de tazminat için mahkemeye başvurduğunu ve bu kişilerin de tazminat davasının kazanacaklarının belli olduğunu vurguladı. 120 bin olan Bergama nüfusunun tamamının tazminattan yararlanma hakkı bulunduğunu kaydeden Taşkın, "Bizim için bu tazminatlar önemli değil. Önemli olan, çevreye zarar veren bu madeninin bir an önce kapatılması ve bu kararları uygulamayarak devleti zarara uğratan yetkililer hakkında yasal işlemin yapılmasıdır. Bizlere ödenen tazminatlar mahkeme kararlarını uygulamayanlara rücu edilmelidir" diye konuştu.

Bu ikinci grupta tazminat almaya hak kazanan 315 kişiden biri olan Ahmet Unaleroğlu, "Haklılığımız bir kez daha onaylandı. Yüce Türk Mahkemeleri 'Bu madenin işletilmesinde kamu yararı yoktur, kapatılmalıdır' kararına rağmen kapatmayanlardan hesap sormalı. Maden en kısa zamanda kapatılmalıdır" dedi. Yahya Altınbaş, "Yıllarca koştuk, mücadele ettik. Bu para bize ilaç gibi geldi. Alacağımız parayı yine eylemlerde kullanacağız" diye konuştu. Hüseyin Doğan adlı köylü ise "Paramız yeterse, bu diyarı terkedeceğiz" yorumunda bulundu.

İpek: Üretim sürüyor Bergama'daki Ovacık Altın Madeni'nin işletmecisi Koza Altın Şirketi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, AİHM'de alınan kararı değerlendirdi: "Normandy Madencilik A.Ş. döneminde Ovacık Altın Madeni bir süre Bakanlar Kurulu'nun aldığı prensip kararıyla çalışmalarına devam etmiş, AİHM'ye dava açılmıştı. Mahkeme de, oluşmuş bir zarardan değil, Bakanlar Kurulu'nun aldığı prensip kararında ÇED raporu yerine TÜBİTAK raporunu baz alması nedeniyle idari işlemdeki usul hatasından dolayı, davacılara 3'er bin euro tazminat ödenmesine karar vermişti. Yeni alınan karar, bu davanın devamı niteliğindedir. Ovacık Altın Madeni'nin Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından satın alınmasından sonra belirlenen eksikler, ÇED raporu da dahil olmak üzere giderildi. Bu nedenle AİHM'in aldığı karar, eski döneme ait bir karardır. Karar, Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni'nin çalışması ve yeni aldığı izinlerle alakalı değildir. Üretim sorunsuz ve kesintisiz devam etmektedir." ERDAL ÇARBOĞA 04.04.2006

"AİHM'den Para Almayı İlkeli Görmüyorum"

Oktay Konyar: " AİHM'den Para Almayı İlkeli Görmüyorum" "Yıllardır Bergama köylülerinin yanında yer alarak onlara eylemlerde öncülük yaptığım halde AİHM'e para dilenmek için başvurmadım"

"Yıllardır Bergama köylülerinin yanında yer alarak onlara eylemlerde öncülük yaptığım halde AİHM'e para dilenmek için başvurmadım" diyen Asterix lakaplı Oktay Konyar, eylemeler de yer almadan para alan çevrecilerle yolunu ayırdı.Asterix Oktay Konyar, AİHM'e dava açarak binlerce EURO devletten para almaya hak kazanan köylülerin alacakları paraları bir havuzda toplayarak önemli projede değerlendirmelerini istedi. Kendi ofisinde konuyla ilgili olarak basın açıklaması yapan Oktay Konyar, "Bergama'da çevre adına onlarca yıl mücadele ettim. Ama ben kalkıp ta AİHM'e dava açıp para almayı kendime ilkeli yaklaşım olarak görmedim. Çünkü böyle bir hareket çevrecilik ahlakına aykırıydı.

Biz bu işi para için yapmadık. Oysa hiç eyleme katılmayan mücadele etmeyenler AİHM'e dava açmayı rant olarak görebildiler. Oysaki yapılması gereken rant değil doğru bir duruş biçimidir.

Bunların en başında gelen beraber hareket ettiğimiz ve gönüllük esası ile bu işi yaptığını düşündüğümüz arkadaşlarımızın bazıları gelişmeleri avukat müvekkil ilişkisi yerine mücadeleyi öne çıkararak ve bunu evrenselleştirerek değerlendirmeyi gözden geçirmelidirler.

Hukuk, bilim, halk hareketinin doğrusu budur. Bu doğru için biz üzerimize düşeni yapacağız. Devleti cezalandırma adına haksız zenginlik taleplerinin ne çevre ne insan hakları nede bizim mücadelemizle örtüşen yanı yoktur. Biz Bergama'da tarihe ışık tutacak eylemler yaptık. Dünyada çizgili pijamalarımız ile Asteriks ve Hoptediks lakapları edindik. Şimdi bu daha da büyümeli. Bizi farklı yorumlayan, kendimizi ifade edemediğimiz ve de karanlıkta kalan bir çok soruya ışık tutacaktır."dedi.

Asteriks lakaplı Oktay Konyar, " herkesin sıraya girip para beklediği Bergama sürecinin para ile değil bıraktıkları yapıtlarıyla tarihleşmesi dileğimdir. Köylüler dün doğruyu nasıl yapmışlarsa bu günde aynını yapmalıdırlar. Gün para beklentisi değil gün mücadelenin devam günüdür" dedi.. 11.04.2006

"Bergama Tazminatını Sorumlular Ödesin"

Bergama köylülerinin avukatı Özay, Başbakanlığa, Maliye ve Dışişleri bakanlıklarına başvurarak, AİHM kararıyla köylülere ödenen 30 bin avronun, başta dönemin Başbakanı Ecevit olmak üzere kamuyu zarara uğratan tüm sorumlularından tahsil edilmesini istedi.

BİA (İzmir) - Bergamalı köylülerin avukatı Senih Özay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı doğrultusunda köylülere ödenen 30 bin avronun, 1998 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin başbakanı, bakanları ve diğer sorumlularından tahsil edilmesi için Başbakanlığa, Maliye ve Dışişleri bakanlıklarına başvuruda bulundu.

Avukat Özay, yaptığı açıklamada, 30 bin avronun, hükümet adına, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı tarafından kendilerine ödendiğini belirtti. Özay, ödenen bedelin geriye doğru, AİHM'ye başvurdukları 1998 yılından bu yana görev yapan başbakanlar, bakanlar, çevre, orman, imar ve sağlık bakanlık müsteşarları, yardımcılarıyla diğer sorumlulardan alınması gerektiğini kaydetti.

"Sorumlular devleti zarara uğrattı"

Başbakanlığa, Maliye Bakanlığı'na ve Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği dilekçede "Sorumluların yaptıkları hatalar nedeniyle devlet zarara uğratılmaktadır" diyen Özay, şöyle devam etti: "Bu nedenle, başta dönemin Başbakanı Bülent Ecevit olmak üzere görevli tüm bakan, müsteşar, müdür ve sorumlularına rücuen ödetilmesini ve bu yolda tarafımıza idari icrai yanıt verilmesini talep ediyoruz." 25.04.2006 Madenin İmar izinleri iptal edildi

Bergamalı köylülerin avukatı Senih Özay, İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin, altın madeninin imar izinlerini iptal kararı verdiğini bildirdi. Özay, mahkemenin kararında, altın madeni gibi çok boyutlu ve çok geniş alanda etkileri olabilecek bir etkinliğin imar izni için bölgenin tarım ve tarih açısından önemi de gözetilerek makro ölçekte bir plan gerektiği bilgisinin yer aldığını söyledi. Kararda, makro bir plan olmadan sadece altın madeninin bulunduğu tek parselde, imar prosedürüne göre verilen izinlerin, hukuka aykırı olduğunun belirtildiğini dile getiren Özay, mahkemenin bu kararının kendilerine ve valiliğe tebliğ edilmesinden sonra 30 gün içinde madenin kapatılmasının gündeme geleceğini vurguladı. Avukat Özay, ayrıca Danıştay 6. Daire Başkanlığı'nın TÜBİTAK raporuna dayalı olarak ilgili bakanlıklara, ''altın madenine gerekli izinlerin verilmesi'' yönündeki Başbakanlık işleminin iptaline ilişkin kararı onadığını kaydetti. Koza Altın: ''Faaliyetlerimize mani hiçbir yargı kararı yok'' Koza Altın Şirketi'nden, Bergama'daki altın madeninin imar izinlerinin iptaline ilişkin olarak yapılan açıklamada, ''Faaliyetlerimize mani olan hiçbir yargı kararı yoktur'' denildi. Açıklamada, Danıştay'ın imar izinlerini iptal kararının yeni bir husus olmadığı belirtilerek, konunun madenin mevcut izinlerinin iptalini gerektirecek bir karar gibi gösterilmesinin doğru olmadığı ifade edildi. Danıştay'ın son kararının, esas itibarıyla şirketin lehine bir karar olduğu savunulan açıklamada, gerekçeli kararda, Bakanlar Kurulu'nun prensip kararının iptal nedeninin çevresel faktörlerle veya maden işleme tekniği ile hiçbir ilgisinin olmadığının, tamamen yetki kullanımı açısından bir usul hatası olduğunun son derece açık olarak ortaya konulduğu belirtildi. 09.05.2006

Maden İmar Planı Olmasa da Çalışır

Bilindiği gibi İzmir 4. İdare Mahkemesi Ovacık Altın Madeninin imar izinlerinin yürütmesini durdurmuş; üst mahkeme tarafından da bu kararda hukuki isabet görülmeyerek bozulmuştu.

Üst mahkemenin kanuni madde sıralayarak İzmir 4. idare mahkemesini uyarmasına rağmen aynı yerel mahkeme bu seferde Ovacık maden işletmemizin imar planlarını iptal etmişti.

Bergama Ovacık da ki Koza altın Madeni Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, Madenin İmar planları hiç olmasa dahi işletmemizin faaliyetlerine mani bir durum yoktur açıklamasında bulundu.

Akın İpek Yaptığı yazılı açıklamasında "Yasa: "Çevresel etki değerlendirme olumlu raporu olması halinde Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan ve imar planları bulunmayan alanlarda yapılan veya yapılacak olan madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı tesisler ve bunların müştemilatı için imar planı yapılmaz demektedir . Bu anlamda ÇED olumlu görüşü olan maden işletmemizin 1.sınıf gayrı sıhhi müessese çalışma ruhsatı alması ve faaliyet göstermesi için imar planı yaptırmasına gerek dahi yokken işletmemiz 1/1000 lik ve 1/5000 lik imar planı yaptırmış olup imar planlarımızın imar mevzuatına uygun olarak yapıldığı da bilirkişiler tarafından teyid edilmiştir.Yasal durum aynen böyle iken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da periyodik olarak yapılan kontrol ve denetimlerinde kanun hükümlerine aykırı bir faaliyet tesbit edilmediğini, hiçbir çevre riski olmadığını yazılı olarak bildirmiş olmasına rağmen,İzmir 4.İdare Mahkemesinin hangi hikmete binaen ve Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre hangi usulsüzlüğe dayanarak çalışan tek Türk Altın madeninin imar planlarını iptal ettiğini yatırımcılarımız ile birlikte zaman içerisinde öğreneceğiz. Yasal süre içinde Yüksek yargıya itirazımız yapılacak olup gelişmeler sürekli, doğru olarak yatırımcılarımıza ve kamuoyuna bildirilecektir" dedi. 09.05.2006

"Bergama Altın Madeni Kararı Uygulanmalı"

Bergama-Ovacık Altın Madeninin imar planlarını iptal eden mahkeme kararı İzmir Valilisi Köksal'a tebliğ edildi. EGEÇEP bu kararın en geç 30 gün içinde uygulanması yasal zorunluluk olduğunu hatırlatıyor.

BİA (İstanbul) - Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Bergama-Ovacık Altın Madeniyle ilgili verilen mahkeme kararını uygulanmasını talep eden dilekçeleri bu konuda duyarlı kamuoyuna da çağrıda bulanarak, İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal'a gönderiyor. EGEÇEP dönem sözcüsü avukat Ali Arif Cangı kararın uygulanması zorunluluğuna yönelik "Sağlıklı çevrede yaşama hakkı, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkelerinin ve değerlerinin gereği budur" diyor.

"Karar uygulanmalı"

İzmir Dördüncü İdare Mahkemesi, Bergama Ovacık'taki altın madeninin imar planlarını iptal etmiş ve 16 Mayıs 2006 tarihinde karar İzmir valiliğine tebliğ edilmişti.

Bergama-Ovacık Altın Madeninin imar planlarını iptal eden mahkeme kararı, İzmir Valiliği'ne tebliğ edildi. EGEÇEP bu kararın en geç 30 gün içinde uygulanması yasal zorunluluk olduğunu hatırlatıyor. "Mahkeme kararının yerine getirilmemesi halinde, başta İzmir Valisi olmak üzere ilgili tüm kamu görevlileri, kendilerine tanınmış olan Anayasal ve Yasal yetkilerini kötüye kullanmış olacaklardır" diyen EGEÇEP, kararın uygulanmaması halinde, Elele Hareketi olarak, ilgili kamu görevlileri hakkında gereken her türlü yasal ve meşru yola başvuracaklar.

"Bilgi Edinme Yasası uyarınca cevap verilmeli"

EGEÇEP'in Köksal'a gönderdiği dilekçedeki talepleri şöyle: * İzmir 4.İdare Mahkemesi'nin 21.04.06 tarihli 2005/5 E ve 2006/636 K.sayılı kararın hemen uygulanmalı, *Bergama Ovacık Altın Madeni işletmesi sahası içindeki yapılar için İmar Yasası'nın 32. maddesine göre mühürleme ve yıkım kararı verilmeli, * Yasal dayanağı kalmayan, "İzmir İli Bergama İlçesi, Ovacık-Çamköy-Narlıca Köyleri sınırları içinde, 22 - 28 pafta, 1001 parseldeki Altın ve Gümüş Madeni işletmesi için Normandy Madencilik A.Ş.'ye İzmir Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından verilen 20.05.2005 tarih ve 02 sayılı Birinci Sınıf Gayri Sıhhi Müesseselere Ait Açılma Ruhsatı"nın geri alınmasına karar verilmesini ve işletmenin faaliyetinin durdurulması için mühürleme işlemi yapılmalı,

* Dilekçede Anayasanın 74 ve 3071 sayılı yasanın 7.maddesi ile 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 11.maddesi uyarınca yanıt verilmeli. 06.06.2006

Madeni Kapatmayan İzmir Valisine Suç Duyurusu

Bergamalı köylüler mahkeme kararına ve yasal sürenin dolmasına karşın Ovacık'taki altın madenini kapatmayan İzmir Valisi Köksal hakkında suç duyurusunda bulundu. Avukat Özay: Vali Anayasa'yı ihlal etti; görevi kötüye kullandı; çevreye karşı suç işledi.

BİA (İzmir) - Bergamalılar, Ovacık'taki Koza Altın İşletmeleri A.Ş.'nin işettiği altın madenini, İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin imar planlarını iptal eden kararını hâlâ uygulamayan ve madeni kapatmayan İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal hakkında suç duyurusunda bulundu. Bergama köylüleri adına avukatlar Senih Özay, Murat Fatih Ülkü ve Cem Nemutlu'nun imzalarının bulunduğu suç duyurusu dilekçesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilmek üzere bugün İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na verildi. Avukatlar, Vali'nin Anayasa'yı ihlal ettiğini, görevini kötüye kullandığını ve çevreye karşı suç işlediğini söylüyor.

Nemutlu: Kararın 30 gün içinde uygulanması gerekiyordu, Danıştay da yürütmeyi durdurmadı

bianet'in görüştüğü Nemutlu, 4. İdare Mahkemesi'nin 21 Nisan tarihli kararının 30 gün içinde ilin en yüksek mülki amiri, yani Vali Köksal tarafından uygulanması ve madenin kapatılması gerektiğini, ancak bunun hâlâ yapılmadığını söyledi. Madenci şirketin 4. İdare Mahkemesi'nin kararının yürütmesini durdurma istemiyle Danıştay'a başvurduğunu, ancak Danıştay'ın da böyle bir karar vermediğini açıklayan Nemutlu, Vali'nin mahkeme kararlarını uyulamayarak suç işlemiş olduğunu belirtti.

Özay: Vali Anayasal suç işledi" Avukatlar, suç duyurusunda şöyle dedi: "Ayrıştırma işlemi yapıldığından, Bergama Ovacık Altın Madeni aynı zamanda bir kimya tesisidir. Bu mahkeme kararından sonra 30 gün içinde madenin kapatılmaması yasada yazılı suçun oluşmasına yol açmıştır." Anayasa'nın 138. maddesi "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" diyor. bianet'in görüştüğü Avukat Özay, dilekçede Vali'nin şu suçları işlediğini iddia ettiklerini söyledi. Anayasa'yı ihlal etmek: Avukatlar Vali'nin Anayasa'nın 138. maddesine uymayarak yeni Ceza Kanunu'nun (TCK) 309. maddesindeki Anayasa'yı İhlal suçunu işlediğini söylüyor. Görevi kötüye kullanmak: TCK'nin 257. maddesine göre, "görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Çevreye karşı suç: TCK'nin 184. maddesine göre, "yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Nemutlu: İçişleri izin vermezse AİHM'ye gidebiliriz

Avukat Nemutlu, Vali'yle ilgili yargı sürecinin başlayabilmesi için İçişleri Bakanlığı'nın izin vermesi gerektiğini, izin verilmesi halinde savcılığın dava açabileceğini söyledi ve ekledi.

"İzin vermezse, buna da itiraz olanağı var. Ama bu süreç tıkanırsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidebiliriz. Zaten Bergamalı köylüler, daha önce de yargı kararının uygulanmaması nedeniyle AİHM'de dava kazanmışlardı." 08.07.2006

MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...