CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

OVACIK ALTIN MADENİ VE HUKUK SAVAŞI - 5

"Bergama İçin Hukuk Sistemi Yerle Bir Edildi"

Bergama Ovacık Altın Madeni imar planlarını iptaline karar aradan geçen 75 güne rağmen uygulanmadı. Diğer yandan Koza Madencilik Şirketi yeni bir ruhsat aldı. Av. Cangı: Bergama Ovacık Altın Madeni için yine hukuk devleti yok sayıldı.

BİA (İstanbul) - Ege Çevre Kültür Platformu (EGEÇEP) Dönem sözcüsü avukat Arif Ali Cangı "Bir Bergama klasiği: Bergama Ovacık Altın Madeni için yine hukuk devleti yok sayıldı" diyor.

Bergama Ovacık Altın Madeni imar planlarını iptaline ilişkin İzmir 4.İdare Mahkemesi'nin kararı aradan geçen 75 güne rağmen uygulanmadı. "Anayasa ile kurulmuş hukuk sistemi yerle bir ediliyor" Cangı yaptığı yazılı açıklamayla imar planlarının iptaline ilişkin kararla ilgili yapılan yürütmeyi durdurma istemli temyiz başvurusunda, Danıştay 6.Dairesi mahkeme kararının yürütülmesinin durdurulması istemini reddettiğini yani Danıştay'ın ilk incelemesinde İzmir 4.İdare Mahkemesi'nin kararını yerinde ve hukuka uygun bulduğunu aktardı. İzmir Barosu'ndan avukat Noyan Özkan ile İzmir Valisiyle yaptıkları görüşmede valinin Danıştay'ın bu yönde karar vermesi halinde, konuyu yeniden değerlendireceğini belirtttiğini hatırlatan Cangı İzmir 2. İdare Mahkemesi'nde açılan ikinci davanın da sonuçlandığını ifade ediyor. "Mahkeme imar planlarının İzmir 4. İdare mahkemesi tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle, karar verilmesine yer olmadığına karar verdi. Yani İzmir 4. İdare Mahkemesi kararını onayladı" diyen Cangı bir başka gelişmeye dikkat çekiyor: "Biz mahkeme kararını uygulatmaya çalışırken,

Koza Madencilik Şirketi İzmir İl Özel İdaresi'ne yeniden başvurarak, yeni bir ruhsat almış. Mahkeme kararlarının uygulanması ve iptal edilen imar planlarına dayanılarak verilen 20 Mayıs 2005 tarihli Açılma Ruhsatının geri alınması istemlerimizin sürdüğü sırada, Maden ve Kimya İşletmesi için 18.05.2006 tarihli 10 numaralı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı verildiğini öğrendik."

Cangı açıkça mahkeme kararına rest çekildiğini ve mahkeme kararının arkasından dolanıldığını söyleyerek "Anayasa ile kurulmuş hukuk sistemi yerle bir ediliyor, hukuk güvenliği yok ediliyor" diyor.

Bu gelişmeler üzerine, Bergama davalarında davacı olan TMMOB Odalarına vekaleten İzmir Valiliğine dilekçe verildiğini söyleyen Cangı ayrıca bugün İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar,Havran, Küçük dere Hareketinin İzmir Valisi ile görüşüp dilekçe vereceği bilgisini verdi. 08.08.2006

'Siyanür-Altın-Çevre' paneline saldırıldı. Altın madeni çalışanları Dikili'de yapılan altın madeni paneline saldırdı. Saldırganlar "geldikleri gibi gittiler"

Dikili Belediyesi tarafından düzenlenen "Dikili Barış Demokrasi ve Emek Şenlikleri" kapsamında düzenlenen "Siyanür-Altın-Çevre Paneli" Ovacık Altın Madeni çalışanlarının da aralarında bulunduğu bir grubun saldırısına uğradı. Saldırının, maden işletmecisi şirket tarafından örgütlendiği ileri sürülüyor. Olaylar sırasında Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven de saldırgan şirket görevlileri tarafından tartaklandı. Bilindiği üzere, Danıştay Sekizinci Dairesi, Normandy Madencilik Şirketi'ne verilen "işletme izninin iptali" yönündeki kararı onayarak son noktayı koymuştu... 18.08.2006

Yasadışı Koza Maden İşletmesi Mühürlensin

Dikili Belediyesi'nin "Siyanür Altın ve Çevre" Paneline yapılan saldırıya tepkiler artıyor. Belediye Başkanı Özgüven yasadışı işleyen madenin saldırısının da şaşırtıcı olmadığını, derhal yargı kararının uygulanarak madenin kapatılması gerektiğini söyledi.

BİA (İstanbul) - Dikili Belediyesinin "Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri" kapsamında düzenlediği "Siyanür, Altın ve Çevre" başlıklı panele Koza Altın Madencilik taraftarlarınca yapılan saldırıya tepkiler artıyor. Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven'in dün (21 Ağustos) düzenlediği ve pek çok demokratik kitle örgütünün de katıldığı basın toplantısında "Hukukun olmadığı yerde zorbalık vardır. Hukuk dışılığa olanak tanınır ise hukuksuzluğun sınırları genişler" denildi. Toplantıda Bergama-Ovacık altın madeninde yargı kararlarının derhal uygulanması ve maden işletmesinin mühürlenmesi talep edildi. Koza Altın Maden İşletmesi ise şirket çalışanların saldırıya uğradığını ileri sürdü.

Özgüven: Saldırıdan önce tehdit aldık

Saldırıdan bir gün önce tehdit nitelikli telefon ve faks iletileriyle uyarıldıklarını söyleyen Dikili Belediye Başkanı Özgüven, "Söz konusu altın madeni şu anda hukuk açısından 'yasa dışı bir konumdadır' yani saldırı yasa dışına düşmüş bir madeni çalıştıran şirketin organize ettiği bir olaydır" dedi. Özgüven "Yasa dışılığa olanak tanır ve desteklerseniz nerede duracağını kestiremezsiniz" diyerek bu bağlamda saldırının şaşırtıcı olmadığını söyledi. Saldırganlar özel eğitimli

"Sayıları 200'e yakın olan bir kalabalığın ellerinde özel hazırlanmış sopalara sarılı bayrak ve flamalarla solana gelmek, haneye tecavüzden başka ne anlama gelmektedir?" diye soran Özgüven "40 derece sıcaklıkta, siyah takım elbiseli silahlı adamlar, molotof kokteyli neyi ifade ediyor? Bu kişiler özel eğitimli" dedi.

Emek örgütleri olaya seyirci kalmamalı

Özgüven emekçileri karşı karşıya getirmeyi de amaçlayan bu örgütlü saldırıyı kınadıklarını, tüm emek örgütlerini olaya seyirci kalmamaya, içlerinde üyeleri varsa, onların bu tür saldırıların içinde olmamaları için çaba göstermeye davet ettiklerini açıkladı. "Bilfiil saldırıyı yöneten, saldırıda bulunan ve esas olarak saldırıyı planlayanlar en kısa sürede yargı önüne çıkarılmalı, Dikili esnafının uğradığı maddi zararlar sorumlularından tazmin edilmeli, mahkeme kararlarına rağmen çalışmalarını sürdürebilenlerin nasıl cesaretlendirildiği artık görülmeli ve yargı kararları uygulanmalıdır."

Toplantıya katılanlar şöyle:

Ege Çevre Ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Dönem Sözcüsü Av. Arif Ali Cangı, İzmir-Bergama,Eşme, Sivrihisar, Havran/Küçükdere Elele Hareketi Dönem Sözcüsü Av. Esin Kaya, İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Suat Kaptaner, Tük Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Dr. Mustafa Vatansever, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Prof. Dr. Kamil Oktay Sındır, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Azad Fazla, Sosyal Demokrasi Derneği, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) İzmir İl Başkanlığı, Emek Partisi (EMEP) İzmir İl Başkanlığı, İnsan Hakları Derneği (İHD), Ege 78'liler Dayanışma ve Demokrasi Derneği, Ege Barış ve İletişim Derneği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu, Türkiye İşçi Sendikaları (Türk İş) Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası (Petrol İş) Aliağa Şubesi. 05.09.2006

Koza Altın, Gazeteden 250 bin YTL İstiyor

Koza Altın İşletmeleri, Cumhuriyet gazetesinde çıkan "Dikili'de zorbalık'' başlıklı haberden gazete imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, gazetenin İzmir Temsilcisi Serdar Kızık, muhabir Ozan Yayman ve gazete aleyhine 250 bin YTL'lik manevi tazminat davası açtı.

BİA (İzmir) - Koza Altın İşletmeleri, "Cumhuriyet" gazetesinde "Dikili'de zorbalık'' başlığıyla yayımlanan bir haber nedeniyle Cumhuriyet Vakfı adına İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, gazetenin İzmir Temsilcisi Serdar Kızık, haberi yapan muhabir Ozan Yayman ve gazete aleyhine 250 bin YTL'lik manevi tazminat davası açtı. Koza Altın İşletmeleri AŞ ile şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın İpek'in, avukatları aracılığıyla Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, ticari itibarlarının zedelendiğini ileri sürdü. İddia: Kişilik haklarına saldırı Şikayetle, gazetenin 20 Ağustos 2006 tarihli sayısında manşetten yayımlanan haber ile gazetenin 8. sayfasında yayımlanan ''Koza'nın Siyah Elbiseli Adamları'' başlıklı devamında, "kişilik haklarına haksız saldırı" yapıldığı ileri sürüldü.

Mahkemeye sunulan dilekçede, davacı şirketin Türkiye'de altın madenlerini aramak ve işletmek üzere yüzde 100 Türk sermayesi ile kurulmuş ilk ve tek şirket olduğu ifade edildi. Ozan Yayman imzalı haberle Serdar Kızık imzalı yazının gerçeği yansıtmadığı ileri sürülerek dava konusu ifadelerin müvekkillerinin ticari itibarını zedeleyici nitelikte oldukları savunuldu.

Şirkete bağlı kişiler panel basmıştı Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri kapsamında düzenlenen ''Siyanür-Altın Çevre Paneli'', Koza Altın Şirketi'ne bağlı kişilerce basılmıştı.

Saldırganlar, halkın üzerine molotofkokteyli atmış, ancak yanıcı maddenin ateşlenmemesi sayesinde felaketin eşiğinden dönülmüştü 19.09.2006

Altın Madeni Bilgilerinin Gizlenmesi AİHM'de

Maliye Bakanlığı'nın Bergama'daki altın madeniyle ilgili bilgi edinme hakkı sorularına bir türlü yanıt vermemesi üzerine, avukatlar Cangı, Erlat ve Noyan AİHM'ye başvurdu. Bakanlık ilgili kamu görevlilerinin soruşturulmasına da izin vermemişti. BİA (İzmir) - İzmir Barosu avukatları Arif Ali Cangı, Ömer Erlat, Noyan Özkan Bergama Madeni'yle ilgili Maliye Bakanlığı'na sordukları sorulara yanıt verilmemesi üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Avukatlar, 11 Şubat 2005'te, Maliye Bakanlığı'na, Bergama Ovacık'taki daha önce uluslararası şirket Newmont/Normandy, bugün de Koza Altın AŞ tarafından işletilen altın madeniyle ilgili 14 başlıkta bilgi istemişti. Ancak, Maliye Bakanlığı, Bilgi Edinme Hakkı kapsamındaki başvuruda sorulan bilgileri, "vergi mahremiyeti"ni gerekçe göstererek vermemişti. Bunun üzerine avukatlar Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na itirazda bulunmuş, Kurul istenen bilgilerin verilmesine karar vermiş, ancak Bakanlık yine de bu bilgileri vermemişti. İlgili kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuldu, ama Maliye Bakanlığı bu kamu görevlileriyle ilgili soruşturma izni de vermedi.

Avukatlar, bu konuyla ilgili Ankara Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurdu, ama bu itiraz da reddedildi. Bunun üzerine iç hukuk yollarının tükendiğini bildiren avukatlar, "gerek Bergama Madeni'yle ilgili gizliliğin kaldırılması, gerekse bilgi edinme hakkının yerleşmesi için", adil yargılanma hakkının ve etkin hukuksal başvuru yollarına erişim hakkının ihlal edildiği iddiasıyla AİHM'ye başvurdular. Maliye'nin bir türlü yanıtlamadığı sorular Bakanlığın bir türlü yanıt vermediği sorular şunlar:

* Madenin işletildiği 1997 yılından bugüne kadar 5177 sayılı yasa değişikliğinden önce her yıl için bildirilen işletme yıllık brüt karının ne olduğu,

* İşletme yıllık brüt kan üzerinden yıllar itibariyle ne miktar devlet hakkı tahakkuk ettiğini, fiilen ödenen miktarın ne olduğunu,

* Madenin işletildiği 1997 yılından bu güne kadar 5177 sayılı yasa değişikliğinden Önce madencilik fon iştiraki olarak ne miktar fon alacağı tahakkuk ettiği, fona fiilen ödenen miktarın ne olduğu,

* 5177 sayılı yasa değişikliğinden sonra ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatının ne olduğu,

* Beyan edilen ocak başı satış fiyatlarında Bakanlıkça bir eksiklik olup olmadığı yönünde denetim yapılıp yapılmadığı, eksik beyanların tamamlatılıp tamamlatılamadığı,

* Beyan edilen ya da tamamlatılan ocak başı satış fiyatları üzerinden 5177 sayıh yasa değişikliği sonrası ne miktar devlet hakkı tahakkuk ettirildiği, fiilen tahsil edilen devlet hakkının ne kadar olduğu,

* İşletmecinin 1997 yılından bugüne kadar her vergilendirme dönemi için Bakanlığa ne miktar kurum kazancı beyan ettiği, Bakanlıkça ne miktar vergi alacağının tahakkuk ettirildiği, bu alacağın ne kadarının, fiilen tahsil edildiği, tahakkuk eden ancak tahsil edilmemiş vergi alacağı olup olmadığı,

* Vergi borçlarının ne miktarının ihracatta vergi iadesi yoluyla mahsup suretiyle ödendiği,

* Maden Kanununun 14 üncü maddesi gereğince devlet hakkının denetlenmesi amacıyla Maden Kanununun Uygulanmasına dair Yönetmeliğin 32 nci maddesi gereğince 1997 yılından bugüne hazırlanarak Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığına verilmesi gereken bilançolar ile Bakanlıklarına sunulan bilançoların uygunluk içinde olup olmadığının denetlenip denetlenmediği, denetlenmiş ise bilançolar arasında uygunsuzluk bulunup bulunmadığı,

* Ruhsat sahiplerinden 3213 sayılı Yasanın 13 üncü maddesi uyarınca alınan teminatların nevi ve nakdi miktarının ne olduğu,

*.1997 yılından bugüne kadar Maden Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince kontrol ve denetim amacıyla ne miktar paranın madencilik fonundan ödendiği, bu paranın ne miktarının madenci teminatından karşılandığı,

* Adı geçen şirketlerden Bakanlığın vergi, idari para cezası, harç v.b adı altında tahsil edilememiş alacağının olup olmadığı, varsa bu alacakların tahsili yönünde eylemli bir çalışma olup olmadığı,

*. AİHM kararı gereğince Hazine tarafından ödenecek tazminatların buna sebep olan kamu görevlilerinden rucuen tahsili için Devlet Memurları Kanununun 12 ve 13 üncü maddeleri ile 4748 sayılı Yasanın 3 üncü maddesi gereğince Bakanlıkça bir hazırlık çalışmasının yapılıp yapılmadığı, devlet hazinesinden ödenecek tazminatların yasa dışı maden işletmesi yapan şirketlerden tahsili yolunda bir çalışma olup olmadığı,

* AİHM kararı sonrası ödenecek tazminatların sorumlu kamu görevlilerinden rucuen tahsili yönünde bir çalışma başlatılmasının düşünülüp düşünülmediği. 17.10.2006

Altın Madenini Durdurmayan Valiye Suç Duyurusu

Elele Hareketi, Bergama Ovacık Altın İşletmesinin mahkeme kararlarını hiçe sayarak faaliyet göstermesi nedeniyle İzmir Valisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Elele Hareketi "Yine uygulanmayan yargı kararı ve yine hukuksuz bir işlem. Alışmayacağız" dedi.

BİA - Elele Hareketi, Bergama Ovacık Altın Madeni'yle ilgili mahkeme

kararını uygulamayan ve işletmenin faaliyetini durdurmayan kamu görevlileri ve İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal hakkında suç duyurunda bulundu. Bergama, Ovacık, Çamköy ve Narlıca da faaliyet gösteren altın madeni ve kimya tesisi birçok yargı kararına rağmen faaliyetine devam ediyor.

Valiye suç duyurusu

Elele Hareketi kararın aylardır uygulanmaması karşısında İzmir Valisi ve diğer yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Elele Hareketi Dönem Sözcüsü, Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi adına avukat Berrin Esin Kaya maden için "Yıllardır bilim insanlarının vermiş olduğu olumsuz raporlara, bu raporlara dayanılarak verilen mahkeme kararlarına, mücadele veren pek çok meslek odası, sivil toplum kuruluşu, yurttaş ve bölge insanına rağmen, çevre ve toplum sağlığını, ülkenin geleceğini ve tarımsal ekonomik değerlerini tehdit eden söz konusu işletme, çeşitli adlarla varlığını ve faaliyetini sürdürebiliyor" diyor.

Yargıya rağmen altın madeni işliyor

İzmir 4. İdare Mahkemesi, tesise ilişkin İmar Planlarının iptaline karar vermiş ve İzmir Valiliği'nin temyizi sonucunda karar 5 Temmuz 2006 tarihli Danıştay 6. dairesi tarafından "mahkeme kararının yürütmesinin durdurulması" istemi reddedilmişti. Bu karar doğrultusunda işletmeye verilmiş olan 20 Mayıs 2005 tarihli açılma ruhsatının İzmir Valiliği'nce geri alınıp işletmenin faaliyetine son verilmesi gerekiyordu. Ancak yasal sürenin geçmiş olmasına karşın herhangi bir işlem yapılmadığı gibi, iptal edilen imar planları yerine yeni imar planı yapılmadan inşaat ruhsatları ve yapı kullanma izinleri geri alınan yapıların olduğu altın madeni ve kimya tesisine 18 Mayıs 2006 tarihli 10 numaralı işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmişti. Elele Hareketi İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin kararının uygulanması için Valiliğe yazılı olarak başvurup kararın uygulanmasını istedi. Hareket, ayrıca, mahkeme tarafından iptal edilen İmar Planı'na dayanılarak verilmiş olan 18 Mayıs 2006 tarihli "10 numaralı işyeri açma ve çalışma ruhsatı"na ilişkin olarak da, yürütmenin durdurulması ve işlemin iptali için İzmir İdare Mahkemesi'nde de dava açmıştı. 14.11.2006

"Kaz Dağları'nın Oksijenini Altın Kesmesin"

MTA Kaz Dağları'nda altın madeni tespit ettikten sonra sondaj çalışmalarına başlayacağını açıkladı. Troya İda Platform sözcüsü Narin: "Altının ekonomik getirisi vereceği zarardan az. Kaz Dağları yok olacak. İşletmelerin ruhsatları iptal edilsin."

BİA (İstanbul) - Maden Tedkik Arama (MTA) Müdürlüğü, Çanakkale'de Kaz Dağları'nda altın madeni ve uranyum yataklarına rastladığını ve sondaj çalışmalarının yakında başlayacağını açıkladı. Ancak Troya İda Platformu kurucularından Mehmet Narin "Koruma altındaki alanlar listesinde olan Kaz Dağları maden arama çalışmalarıyla yok olma tehlikesiyle karşı karşı karşıya" dedi. Narin'e göre madencilik faaliyetleri, Kaz Dağları ormanlarının, sadece yöreye özgü endemik bitkilerin, çevresinde yaşayan insanların siyanür solumasına, su kaynaklarının zehirlenmesine, sonuçta da hayvancılık ve tarımın yok edilmesine neden olacak. Yasal mücadeleyi sürdüren platform, maden işletmelerinin ruhsatlarının kaldırılmasını ve Maden Yasası'nın değiştirilmesini istiyor. Alpler'den sonra en çok oksijeni Kaz Dağları üretiyor Narin, Kaz Dağları'nın Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) koruma altında olan alanları arasında ilan edildiğini hatırlattı. Narin, "Kaz Dağları milli park. Yarattığı fauna ile bölgede özel ekolojik öneme sahip. Kültürel miras. Bir çok endemik türe ev sahipliği yapıyor" dedi. Kaz Dağları'nın maden arama çalışmalarıyla yok olma tehdidi altında olduğunu söyleyen Narin sadece ekolojik ve kültürel bir kaybın değil, zeytincilik gibi yerel ekonomi kaynaklarının da yok olma riskiyle karşı karşıya kaldığını aktardı. Narin "Şu anda Kaz Dağları'nı en çok etkileyen termik santraller, bunların neden olduğu, asit yağmurları, dağın en duyarlı ormanlık alanlarında, 400 ayrı noktada Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmaksızın sürdürülen altın arama faaliyetleri. Bu faaliyetler çok kısa bir süre sonra işletmeye dönüşecek" dedi. "Alplerden sonra dünyanın en çok oksijen üreten dağları Kaz Dağları" diyen Narin Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmayı kaynak göstererek Kaz Dağları'nın yılda 230 ton oksijen ürettiği, 420 milyon ton karbondioksit tükettiği bilgisini verdi.

"Medya altın madeni propagandası yapıyor"

Narin geçen hafta basında MTA'nın Kaz Dağları'nda altın bulduğuna yer veren haberleriyse "İki büyük altın şirketi Kaz Dağları'nın güneyinde ve kuzeyinde ruhsata sahipken yayınlanan bu haberler, sadece altın şirketlerinin lehine kamuoyu oluşturmak ve propaganda yapmak amacını taşıyor" diyerek eleştirdi. Narin Bergama ve Eşme'de yaşananları hatırlattı: "Aslında Bergama ve Eşme'de yaşanan süreç göz önüne alınmalı, Kaz Dağları'nın milli park olduğu düşünülüp çok daha farklı bir uygulama söz konusu olmalıydı."

"Koruma altındaki bölgede maden aranamaz"

Narin Madencilik Yasası'nı da eleştirdi. "Anayasa Mahkemesi'ndeki Madencilik Yasası'na göre her yerde maden aranabiliyor. Artık Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunu bile ortadan kaldırdılar. 2004 Haziran'ında çıkan 5177 sayılı Maden Kanunu'nun koruma alanlarına getirdiği müdahale hakkıyla Kaz Dağları çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya."

Troya İda Platformu'na göre başta altın olmak üzere bölgede yapılacak her türlü madenciliğin vereceği zarar, ekonomik getirisinden daha çok. Çünkü bölge doğal ve kültürel zenginliklerinin yanında, turizm açısından da önemli bir değere sahip.

Yenice'den ders alınmalı Bu konuda Yenice İlçesi Kaklım Bölgesinde yaşananları örnek gösteren Platform'un verdiği bilgiye göre, Kaklım Karaydın köyü sınırları içerisinde bir şirket kurşun madeni üretiyor. Bu kuruluş kurşunu ayrıştırmak için Yenice Gönen Barajı'nın su havzasında dev bir atık barajı oluşturarak halk sağlığını birebir etkiliyor.

Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, 6 Mayıs 2005 tarihli, 4553 sayılı raporunda, atık barajının Yenice-Gönen içme ve kullanma suyu barajının koruma alanı içerisinde kaldığı ve bu nedenle Su Kirliliği Yönetmeliği'ne aykırı olduğunu saptadı.

Ancak kuruluş atık baraj faaliyetini sürdürüyor. Platform "Günde 800 ton su kullanarak yapılacak ayrıştırma işlemleri sırasında kullanılan toksik kimyasal ilaçlar, bölgedeki yer altı sularını etkileyecek; altında kalan havzadaki 3 ana dereyi de zehirleyecek" diyor. Troya İda Platformu tüm kamuoyunu Kaz Dağları için mücadeleye çağırıyor. 21.11.2006

Koza'nın Birgün'e Açtığı Dava da Reddedildi

İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Normandy Madencilik Şirketi'nin iki haberden Birgün gazetesi, Sorumlu Müdür İbrahim Çeşmecioğlu, haberci Elçin Yağız ve Pergamon Derneği başkanı Sefa Taşkın hakkında açtığı tazminat davalarını reddetti.

BİA (İzmir) - Mahkeme, Koza Madencilik Şirketi'nin, "Asitli Yol" ve "Ovacık Altın Madeni İçin İptal Davası" başlıklı haberlere yer veren "Birgün" gazetesi, Sorumlu Müdür İbrahim Çeşmecioğlu ve haberci Elçin Yağız hakkında açtığı iki davayı reddetti. İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı Muharrem Ünal, gerekçesi daha sonra açıklanmak üzere davaların reddine karar verdi. Davalarda, "Asitli Yol" başlıklı haberin kaynağını oluşturan basın bülteninin yayıncısı Pergamon Derneği Başkanı Sefa Taşkın ile ilgili şikayet de düştü. Koza Altın Anonim Şirketi'nin "Günlük Evrensel" gazetesinde yayımlanan "Altının Laneti" ve "Siyanürlü Yol" başlıklı manşetler ile "Bergama Yine Mahkemelik" başlıklı yazılara açtığı dava da reddedilmişti.

Şirket 10 bin 175 YTL 88 yeni kuruş tazminat istedi

Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili 5 Mayıs 2005 tarihinde yayımlanan "Bergama'da siyanürlü altından sonra şimdi de asitli yol kabusu" ve 26 Mayıs 2005 tarihinde çıkan "Ovacık Altın Madeni için iptal davası" başlıklı haberlerden 10 bin YTL manevi ve 175 bin 88 YTL maddi olmak üzere toplam 10 bin 175 YTL 88 yeni kuruş tazminat talep edilmişti. Davacı Koza Altın İşletmeleri A.Ş. avukatı Dina Bekişoğlu, "haberlerin halkın bilgilendirmesi amacı dışına çıkarak, davacı şirketin şeref ve haysiyeti ile ticari itibarına dokunacak dereceye varan gerçek dışı haber olduğunu" ileri sürmüştü.

"Gazete aleyhinde beş dava açıldı"

Gazete ve sanık gazetecilerin avukatları Arif Ali Cangı ve Suat Çelebi ise "Davaya konu haberlerde 15 yıldan beri süren ve pek çok mahkeme kararı ve AİHM kararında, işletilmesinin 'kamu yararına aykırı' olduğuna karar verilmesine karşın söz konusu madene açılma ruhsatı verilmesi, üstelik bu açılma ruhsatından önce imar planı düzenlemesine ilişkin ABD Büyükelçisi'nin istekte bulunması eleştirilmiştir" dediler. Avukatlar, eleştirilerde kamu yararı bulunduğunu savunarak, "Bu durumda, davacı tarafın kişilik hakları zedelenmiş olsa dahi hukuksal korumdan yararlanamaz, aynı dönemde yalnızca Birgün gazetesi aleyhinde toplam beş dava açıldığını, bu davaların altında yatan asıl amacın basının görevini yapmasının önüne geçmek, onu susturmaktır" diyerek müvekkillerini savundular. 21.11.2006

KOZA’DAN ÇED TOPLANTISI

Koza Altın'ın yeni işletme ruhsatı aldığı, Dikili Çağlayan Köyü Kızılca Yaylası Mevki, Bergama yerli tahtacı köyü mevki ve Kozak Bölgesi'nde Altın Madeni yatakları işletme sahasına ilişkin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporuna ilişkin toplantının ilki 28 Kasım 2006 Salı Günü Dikili'nin Çağlayan Köyünde yapıldı. Jandarmanın geniş önlem aldığı toplantıya orman ve çevre ile madenclikten sorumlu bakanlık yetkilileri, çevre denetim komisyonu, Koza Altın'dan çevre mühendisi ÇiğdemTaluş ve Jeoloji Mühendisi Metin Baştürk, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Dikili Sivil Toplum Örgüt temsilcileri, İzmir -Bergama -Eşme Elele Hareketi Başkanı Aykut Barka ve Hareket Temsilcileri, Körfez Belediye Başkanlarıyla sayıları azda olsa bir grup köylü vatandaş katıldı. İlk önce madenle ilgili proje tanıtımını sinevizyon gösterisiyle Koza Altın Madeni Yetkilisi Çevre Mühendisi Çiğdem Taluş yaptı.Çiğdem Taluş Çağlayan Köyü'nün Kızılca Yaylası Mevkisindeki İşletme sahasının 1280 hektarlık bir alanı kapladığını, açık ocak sistemiyle çalışacaklarını, yerleşim birimi olarak Bergama'ya 18 km. Çağlayan'a 1850 m. Mesafede olduğunu ,ortalama 45-50 Kişiye istihdam sağlayacaklarını çalışmalarının tümünü ağaç kesme, dinamit patlatma trafik vs hepsini yasal düzenleme içinde yapacaklarını söyledi.

Çiğdem Taluş insan başta olmak üzere her türlü canlının hayatı kendileri açısından önemli olduğunu bu nedenle özellikle, patlatmalardan önce çevreyi uyaracaklarını bunu sirenler ve alarmlarla yapacaklarını dinamitlerinin jandarma kontrolünde alınıp patlatmalarının yapılacağını, her yıl 70.000 metre küp toprak işleyeceklerini çıkarılan toprağın karayoluyla taşınarak Bergama Ovacık'ta işleyeceklerini, Havran yerli tahtacı ve Kozak Bölgelerinde aynı yönetimle Ovacık 'ta işleneceğini söyledi. Karşı görüşten ilk konuşmayı , Dikili Belediye Başkanı Osman özgüven yaptı. Özgüven Dikili ve köylerini zengin edeceklerini söylüyorlar Bergama ve köylerini zengin etmişler mi? diye sordu.

Özgüven, "Jeotermalimiz, kaplıcalarımız, seralarız ve deniz turizimimiz Dikili ve köylerinin zenginlikleridir. Fıstık çamlarımız, zeytin ve meşe ağaçlarımız, ovamızda yetişen her türlü ürünlerimiz Dikili ve köylerinin zenginlikleridir" diyerek, " bunlar emperyalist çok uluslu şirketlerle beraber onların rantı için bu zenginliklerimizi yok edecekler, güzelim denizimizi bir zehir gölü yapıp girilmez hale getirecekler" dedi. İzmir çevre platformu avukatlarından Arif Ali Cangı sözaldı. Cangı konunun hukuksal boyutunu ele alıp uzunca bir konuşma yaparak bunların çevre katliamıyla beraber hukuk katliamı da yaptıklarını vurguladı. Daha sonra İzmir-Eşme -Sivrihisar -Bergama elele hareketi sözcüsü Ertuğrul Barka söz aldı.

Barka uzun süren konuşmasında özetle madenin çevremize ve ülkemize zenginlik getireceğini söylüyorlar, maden köylerinde trilyoner insan yok. Sadece ortalama 40-50 kişiyi ya asgari ücretten ya da asgari ücretin biraz üstünde maaşla çalışıyorlar dedi. Barka en zengin altın madenlerin bulunduğu ülkelerin Afrika ve Güney Amerika olduğunu ama hepsinin sefil, geri kalmış üçüncü dünya ülkeleri olduğunu hepsin de darbeler ve iç savaşlar yaşandığını Türkiye'yi de böyle yapmaya çalıştıklarını söyledi. Daha sonra gazetemi yazarı İrfan Keskin söz aldı. Keskin konuya bilimsel değil yaşamsal yaklaşmak istediğini söyleyerek 1992 yılında Ovacık Altın Madeni ÇED raporu tartışılırken Bergama Halk Eğitim Merkezi salonunun tıklım tıklım dolu olduğunu maden ve bakanlık yetkililerinin gösterilen tepki sonucu arka kapıdan kaçmak zorunda kaldıklarını sanırım bunu bildikleri için yangından mal kaçırır gibi toplantıyı Dikili yerine gizlice ve Dikili'nin Pazar günü olan Salı gününe getirerek Çağlan Köyünde yaptıklarını söyledi.

Keskin Ovacık için hazırlanan ÇED raporunda Bakırçay ovasının çorak 6. derecede tarım arazisi, maden sahasının kısa boylu, bodur ağaçlarının oluşturduğunu, makilik alan olarak gösterildiğini, ayrıca bu tür tehlikeli madenlerin yerleşim alanlarına en az 15 km uzaklıkta olması gerektiğini, madenin etrafında ise, Ovacık, Çamköy, Narlıca, Sağancı, Aşağıkırıklar, Tepeköy ve Alacalar köylerinin yok sayıldığını, sadece Bergama'nın baz alındığını belirtti. Bu raporunda Danıştay tarafından iptal edildiğini vurguladı. Keskin, "maden çevresindeki köylülerin sağlık sigortası yapacaklarını, her yıl köylülerin akciğer ve beyin tomografisini çektireceklerini söylemişlerdi. Ama şimdi bırakın köylüleri kendi çalışanlarının bile sağlıklarına sahip çıkmıyorlar" dedi. Keskin ayrıca, "Zeus Gülü" adıyla altın rafinerisi kurup binlerce kişiye iş vereceklerini, Bergama'yı bir imaj yapacaklarını söylemişlerdi. Hepsi boş çıktı. Dedi.

Ziraat Mühendisi Behzat Kocavardar, proje raporunda ne kadar ağaç kesileceğinin belli olmadığına dikkat çekerek, "1200 metrekarelik bir alanın etkileneceği söyleniyor. Yüz metrekarede 1 ağaç kesilse bu 1 milyon 200 bin ağacın kesileceği anlamına gelir. Bu ise bölgedeki yetişkin tüm ağaçların kesilmesi demektir" diye konuştu. Hatice Demir adlı dinleyici maden sahası içindeki arkeolojik eserlerin ne olacağını sorarken, Geyikli memba suyunun da kirleneceğine dikkat çekti. Eski bir Ovacık Altın Madeni çalışanı olduğunu söyleyen Samanlı köylülerinden Salim Bal ve İsmail Çetin ise madenci şirketin yöre insanlarını işe almamasından yakındılar. Maden Mühendisi Hasan Gökvardar, madenlerin denetlenmesindeki eksikliklere dikkat çekerek, Ovacık Altın Madeni'nde kurallara uyularak yapılacak bir denetlemede atık havuzundaki siyanürün ne derece yüksek olduğunun görüleceğini söyledi.

29 kasım 2006 Çarşamba günü saat 10.30 da Yerliler, saat 14.30 da da Kozak Yukarıbey köylerinde bölgelerindeki altın madeni ile ilgili CED raporu tartışması yapılacak. 28.11.2006

KOZA altını değil çam kozalağı

KOZA Altın şirketinin Bergama'ya bağlı Yerli Tahtacı ve Kozak köylerinde açmak istediği altın madeni ile ilgili halk bilgilendirme toplantıları yapıldı Her iki köyün kahvesinde gerçekleştirilen toplantıda da köylüler, toplantıları organize eden İzmir Valiliği bünyesindeki devlet yetkililerine ve altıncı şirket görevlilerine net bir mesaj verdiler, "Bizim altınımız dünyaca ünlü çam kozalağımız. KOZA'nın altınını istemiyoruz"…

'Başınıza bela geldi'

Yerli Tahtacı köyü kahvesinde önceki gün sabah saat 11'de başlayan toplantıda köylülerin yarısı salonun küçük olması nedeniyle içeriye giremedi. ÇED belgesini hazırlayan şirketin sunumuna köylüler "hiçbir şey anlamıyoruz. Bizim anlayacağımız dilden anlatın" diye sık sık itiraz ettiler. Şirket sunumunun ardından söz verilen köylülerin hemen hepsi altın madenine karşı olduklarını söylediler. Köy Muhtarı Veli Karka, köylerinin "gariban" bir köy olduğuna dikkat çekerek, madencilikten zarar görmek istemediklerini söyledi. Köylülerden Murat Can'ın, madenin ormanlarla çevrili doğayı katledeceğini belirterek, "Biz bunlara Çanakkale'yi geçirmedik, buraları da geçirmeyeceğiz" sözleri büyük alkış aldı. Eski muhtar Muharrem Ardıç madencilerin verdiği sözleri tutmadıklarını Ovacık'ta gördüklerini söyleyerek, madenin çalışmasına karşı olduğunu belirtti. Köylülerden Turgut Menteş, dinamit patlatmalarının sularını yok edeceği kaygısını dile getirirken, Cennet Şeytan adlı ihtiyar köylü de "Ovacık Altın Madeni'ndeki gibi buralarda da kanserle olacaksa, madene karşıyım" diye konuştu.

Toplantıya katılan Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, İzmir Valiliği'nin düzenlediği toplantıyı tiyatroya benzetti. Toplantıda sadece köylülerin fikrinin sorulduğunu belirten Taşkın, "Oysa Bergen Anlaşması'na göre madenin açılması için köylünün onayı gerekli" dedi. Taşkın, "Başınıza bela geldi. Bunu bilin. Eğer engellenmezse bu köyü terk edip gitmekten başka şansınız yok" dedi.

"Burası Kozak, yollar tuzak"

Aynı gün öğleden sonra Kozak Yukarıbey köyü kahvesinde yapılan toplantıya da köylülerin katılımı yoğun oldu. Toplantı öncesinde çam kozalağını KOZA Halkla İlişkiler Müdürü Hayri Öğüt'e gösteren Sezer Güneri adlı köylü, "Bizim altınımız bu. Bunu yok etmeyin. Gidin buradan" diye tepki gösterdi. Tepkisini toplantı başladıktan sonra da devam ettiren Güneri, "Altın dursun yerinde, ilerde zararsız bir teknoloji gelir çıkarırız. Ama kozalaksız olmuyor. "Burası Kozak, yolları tuzak. Biz yörüküz, yeniden Kozak efelerini meydana çıkarmayın" dedi.

İsmail Samur (Kozak Yukarı bey köyü): Buradaki ağaçların kesileceğini söylüyorsunuz. Siz Çevre İl Müdürüsünüz, nasıl ağaçların kesilmesine izin verirsiniz. Adam kessen daha iyi. KOZA Altın şirketinin verdiği vergiyi bizim müstahsil makbuzları ile her yıl veriyoruz.

Mehmet Oral (Kozak Yukarı bey köyü): Benim burada kendimi asacak bir fidan çam ağacım bile yok. Buranın yeşili, havası için, Ankara'dan İstanbul'dan geliyorlar.

Mustafa Giray (Kozak Yukarıbey köyü): Ben 74 yaşındayım, ömrüm geldi gidiyor. Bizi bu işe bulaştırmayın. Ovacık madeni zaten zarar veriyor. Kozak altınını bozmayın. Veli Mantar (Yerli Tahtacı köyü): Ben Çernobil kazası sırasında Karadeniz de görev yaptım. Emekli olunca sakinliği için buraya geldim. Şimdi kızımın her öksürüğü, kuşkuya yol açıyor. Devlet önce insan mı, ekonomi mi sorusuna cevap versin. 05.12.2006 Özer Akdemir

Koza’nın hesabı tutmaz!

Uluslararası şirketlerin çevre katliamlarına karşı yıllardır Ege köylüsüne öncülük etmiş olan Oktay Konyar, CHP'nin başlattığı ve Yeni Asır gazetesinin sözcülüğünü yaptığı bir saldırı kampanyasıyla karşı karşıya. Şirketlerin çıkarlarını savunanlar, bu kez Ege ile Doğu'yu düşman ederek halk tepkisini bölmeye çalışıyor.

Çevre katili çok uluslu şirketlerin siyanürlü altın arama girişimlerine karşı, Bergama köylülerinin yürüttüğü mücadeleye öncülük etmesiyle tanınan aktivist Oktay Konyar, CHP'nin başlattığı ve Yeni Asır gazetesinin sözcülüğünü yaptığı bir saldırı ile karşı karşıya. Yıllardır Ege köylüsünün haklarını savunan ve eylemlerine öncülük eden, son olarak Manisa'ya bağlı Develi köyü sakinlerinin eylemlerinde gördüğümüz Yurtsever Cephe üyesi Konyar, Kürt sorunu üzerine aylar önce yaptığı açıklamalar ve eylemlerle yargılanmaya çalışılıyor.

Konyar ise, "Halklar birbirinden koparsa, emperyalizmin kucağına oturur" diyor.

Startı CHP verdi

Oktay Konyar'a karşı düzenlenen kampanyanın ilk ayağı, Konyar'ın yalnızca kağıt üstünde üyeliğinin bulunduğu CHP'den geldi.

Oktay Konyar'la ilgili basında çıkmış haberleri derleyerek geçtiğimiz Eylül ayında CHP İzmir İl Başkanlığı'na ileten CHP Bergama İlçe Başkanı İdris Yavuzyılmaz, Konyar'ın ihracını istedi. İhraç istemi için hazırladığı dilekçede "Üyemiz Oktay Konyar, parti tüzüğünün 70'inci maddesinin d bendine göre, parti suçu işlemiştir. Cezalandırılmasını talep ediyoruz" ifadelerine yer verdi. Bunun üzerine toplanan CHP İl Yönetim Kurulu ise, Konyar'ı "kesin ihraç" istemiyle Disiplin Kurulu'na sevk etti. CHP Disiplin Kurulu kararı henüz açıklanmazken, kararın "ihraç" yönünde olacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Oktay Konyar'ın ciddi bir parti suçu işlediğini söyleyen CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan, Konyar'ın "parti ilkelerinin dışına çıktığını" söyledi. Ancak gerek CHP yöneticilerinin, gerekse de yöre halkının bildiği gibi, Konyar'ın CHP üyeliği uzun süredir yalnızca kağıt üstünde sürüyor. Bu durum, Konyar'a karşı başlatılan saldırının bir kampanya niteliği taşıdığı iddialarını haklı çıkarıyor. Ovacık Altın Madeni; Bir doğa felaketi

Ciner'in Yeni Asır'ından kampanya

Ege Bölgesi'nin en çok satan gazeteleri arasında yer alan ve Sabah gazetesi ile birlikte medya patronu Dinç Bilgin'den Turgay Ciner'e geçen Yeni Asır, 9 Aralık günü olayı manşetten "Asteriks, CHP'den atılıyor" şeklinde verdi. Konyar'ın kamuoyu tarafından Asteriks lakabıyla bilinmesine göndermede bulunan gazete, Konyar'ın açıklamalarını açıkça çarpıtarak yayınladı. Gazete, manşetten verdiği haberde Konyar'ın "Kongra-Gel'in açıklamalarını benimsiyorum", "Kürt halkına karşı kıyım var", vb. açıklamalarda bulunduğunu iddia etti.

Gazetenin bu sayısının 5.000 nüshası, Koza Madencilik adlı şirketin de destek verdiği bir kampanya ile, yöre halkına dağıtıldı. Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen ve Türkiye'nin tek yerli altın madeni şirketi olan Koza Madencilik'in bu faaliyeti, şirketin "bölgede altın arama faaliyetlerine yönelik tepkiyi kırmaya çalıştığı" iddialarını doğruluyor.

Gazetenin 10 Aralık gününden çıkan sayısı ise, birgün önce yapılan dağıtım sırasında halkın verdiği sözde tepkilere dayandırıldı. Haber, "Asteriks köyümüze giremez" başlığı ile verildi. Gazetelerde yer alan ve halkla yapıldığı iddia edilen röportajlarda, "O yıllarca bize kendini 'çevreciyim' diye tanıttı. Ancak, altında başka şeyler yatıyormuş" teması hakimdi.

Konyar'dan açıklama

Oktay Konyar ise, "Emperyalizmin halkın yumuşak karnını vurduğunu ve böylece halk tepkisini bölmeye çalıştığını söyledi". Kendisi hakkında daha önce de sayısız iddianın ortaya atıldığını söyleyen Konyar, "Emperyalizmin bu ülkeyi terk etmesini istiyoruz" açıklamasında bulundu.

Oktay Konyar: "Emperyalizm alçaktır, şerefsizdir" CHP'nin başlattığı, Yeni Asır gazetesi ve Koza Madencilik tarafından desteklenen kampanyanın hedefi olan Oktay Konyar, Kürt sorunu üzerine düşünceleri üzerinden koparılan fırtınanın, Ege'de yürütülen mücadele ile yakından ilgili olduğunu düşünüyor.

Hakkınızda yazılanlar nedir? Bir de sizden dinleyelim Oktay Konyar: Benim hakkımda yıllardır çok şeyler yazılıp çiziliyor. Ancak bu dönem farklı bir politika izleniyor. Onlara göre ben bu bölgede bu toplumun bir önderiyim. Yurttaşları sürece katan, topraklarını ve geleceklerini korumak konusunda örgütleyen, itiraz eden bir insan konumundayım. Bizim gibi gelişmemiş ülkelerde yurttaşlar sürece pek katılmıyorlar. Hukuksuz bir sürü işlemler devam ediyor, yargı kararları uygulanmıyor ve tepkisiz bir toplumdan da çok çabuk geçiyor. Yani, yurttaşlık bilincinin gelişmemesi bu şirketlerin, bu hukuksuzların işine geliyor. Oktay Konyar, Bergama’da köylülerle beraber belki son yılların en farklı işlerini yaptı. Sivil itaatsizlik dediğimiz, kendi gelecekleriyle ilgili kararlara katılan, söz sahibi olmak isteyen ve şiddetsiz saldırısız bunu başarmaya çalışan bir halk oluşturduk. Bir üniversite yarattık, bu üniversite sokak üniversitesi oldu.

Hukuksuzlar, bu ülkeyi talan etmeye çalışanlar, emperyalizm ve onun işbirlikçisi uşaklar yasalardan korkmazlar. Hükümetler onları hiç ilgilendirmiyor çünkü her hükümetle politikaları devam ediyor, onları korkutan acıtan halktır.

Kitlesel anlamda sokağa dökülen hak arayan halk onlara çok şeyleri yaptırıyor; Bergama’da olduğu gibi. Şimdi, Bergamalılar destan yazdılar. 15 sene yalınayak, çıplak, kendilerine özgü kıyafet ve yaşam tarzlarıyla ahlaklı protestolar yaptılar. Onların önderi ben oldum, ben onların arasında bir çakıl taşıyım, ağabeyleriyim. Biz birbirimizden çok şey öğrendik, birbirimize son derece saygı duyuyoruz. Ben onlardan daha ahlaklı olmayı, daha saygılı olmayı, daha doğru işler yapmayı öğrendim. Onlar da benden suç işlememeyi öğrendiler, şiddetten korunmayı öğrendiler, hukuk öğrendiler, bilim öğrendiler, kendimize yetecek kadar itiraz etmeyi öğrendiler. Tabii ki şirketler, altıncılar, rantçılar, nükleer santralciler, termik santralciler, milli parkları doğayı yok edenler, insanlık onurunu hiçe sayarak ahlaksızca davrananlar, bize ait olanı bizden istedikleri şekilde almayı düşünen ve alanlar, emperyalizm bizden hoşlanır mı? Biz onların tekerine çomak batırmıyor muyuz? Hangilerinden hoşlandılar? Onca genç doktor, bilim adamı, öğretim üyesi olacak gençler, belki küresel sermaye içerisinde yükselecek olan gençlerimiz, gelir dağılımının bizi tercih ettiler, halkı tercih ettiler. Bizim için öldüler, asıldılar, cezaevlerinde çürüdüler, onlar bir şey söylemediler, ama bir şeyi yürüyerek gösterdiler: Emperyalizm alçaktır, şerefsizdir, hiçbir koşulda insanlık onuru tanımaz, yok eder.

Ve onlar kayboldu gitti anılarıyla yaşıyoruz ve bugün sıra bize geldi, korkak kaypak bir toplum olduk. Bize dokunmayan yılan bin sene yaşasın, itiraz etmeyen hatta zaman zaman itiraz eden olursa da, "Sen devletine, milletine, bayrağına, toprağına karşı mısın, niye bağırıyorsun" diyen aydınlar da demokratlar da var.Böyle bir kaygan toplumda birileri itiraz etme sürecini hızlandırdığı zaman kafalar oraya çevriliyor.Tepkisiz toplumda da itiraz az geliyor, o zaman bakıyorsunuz yoksul bir halk yalınayak bir mücadele veriyor. İşte bu mücadele sermayenin korkulu rüyası oldu. 12.12.2006 -Sol Günlük Gazete

Maden şirketleri yeni Bergamalar yaratıyor

Kanadalı bir maden şirketinin Honduras'ta neden olduğu kirlilik zehir saçıyor. Honduraslı köylülerin kanında tespit edilen yüksek miktarda kurşun ve arsenik tozu, durumun ciddiyetini gösteriyor.

Dünyanın en büyük üçüncü altın madeni şirketi olan Canadalı Goldcrop Inc., Honduras'ın San Martin kasabasında altın ve gümüş çıkarıyor. Madenin bulunduğu Siria Vadisi'ndeki yerleşim yerlerinden biri olan San Martin'de yaşayan köylü halk üzerinde yapılan bir araştırma, kanlarında normal değerin çok üzerinde arsenik olduğunu tespit etti. Ekolojistlerin çalışmanın sonuçlarını duyurması ile bölgede yaşayan halkın uzun süredir verdiği madenin kapatılması mücadelesinin haklılığı ispatlanmış oldu. 1999 yılında açıldığı günden itibaren yerel ve uluslararası protestoların hedefi olan madenin kapatılması konusunda bir gelişme kaydedilemedi. Siria Vadisi Çevresel Komite üyesi İtalyan aktivisti Flaviano Bianchini tarafından yürütülen çalışma, vadi halkının kaygılarını doğrular nitelikte. Arsenik maddesinin mide ve bağırsak, kardiyovasküler ve sinir sistemine etkisi olacağını belirten çalışma sonuçları Honduras hükümeti tarafından da değerlendirilecek. Honduras Çevre Bakanı, sonuçları Kolombiya'ya gönderip kontrol ettireceklerini açıkladı.

Kanadalı şirketin Meksika'da da bir maden projesi yürüttüğü biliniyor. Geçen ayın başlarında tüm izinleri aldıklarını açıklayan şirket, Meksika'nın Zatatecas eyaletinde ülkenin en büyük maden işletmesini kuracağını ilan etti. Şirketin Guatemala'da da küçük bir altın ve gümüş maden işletmesi bulunuyor. Sikapaka bölgesinde bulunan bu işletme de yoğun protestolara neden olmuş, protestoculardan iki kişi hayatını kaybetmiş ve birçoğu da yaralanmıştı.

Çevre aktivistleri, konunun aslında her şeyden çok yerel hükümetleri ilgilendirdiğini ancak bunların hiçbir adım atmadığına dikkat çekti. Hükümetlerin yabancı yatırımcıları desteklemek uğruna insan haklarına ve çevre standartlarına aykırı olan maden işletme tesislerine lisans hakkı vermesinin engellenmesi gerektiği vurgulandı. 27.02.2007

Kozak Madra Çayındaki Feldspat madeni ile ilgili CHP Basın açıklaması

CHP ; toplumun sağlıklı bir çevrede yaşamasını öngörür. Buna yönelik politikalar üretir ve uygular. CHP ; çevreye ve doğaya saygılıdır.

Yıllardır siyanürlü altın işletmeciliğine karşı verdiğimiz mücadele belleklerdedir ve bu mücadelenin doğruluğu yargı kararları ile tescil edilmiştir.

Bu bağlamda Kozak Madra Çayındaki Feldspat madenine veya Kum-Çakıl işletmesine ruhsat verilmesi ile ilgili olarak partimizin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

CHP olarak söz konusu ruhsat verilme işlemine karşıyız ve onaylamıyoruz.

Bu konudaki onay makamı İl Encümenliği değil, AKP iktidarı tarafından atanan ve Vali adına görev yapan İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'nindir. Bu işlem seçilmişlerin değil, atanmışların tasarrufudur ve sonuç olarak AKP iktidarının sorumluluğundadır. Sorumlu olan yürürlükteki Maden Kanununu çıkartan AKP iktidarıdır.

Traji-komik olan AKP Bergama İlçe Başkanı'nın Kozak Bölgesi muhtarlarını toplayarak, AKP iktidarının çıkardığı bu kanun uyarınca işlem yapmak zorunda kalan İzmir Valisi Sayın Oğuz Kağan KÖKSAL'a müracaat etmesidir.

İzmir Valisi yürürlükte olan kanunla hareket ediyor. Var olan kanunlara göre işlem yapmak zorunda. Vali Beye müracaat etmek ve ettirmek hedef şaşırtmaktır.

Sayın AKP Bergama İlçe Başkanı'nın yapması gereken şey Kozak Bölgesi muhtarlarının isteği doğrultusunda AKP Genel Başkanı 'na ulaşıp vatandaş ve ülke yararına Maden Kanunu'nda değişiklik yaptırması veya yeni bir maden kanununu çıkarttırmasıdır.

Bunun dışındaki hareketler bir sonuca ulaşmaz ve vatandaşı oyalamaktan öteye gidemez.

AKP hükümetinin çıkardığı Maden Kanunu ve Petrol Kanunu'nun kimlere hizmet ettiği açıktır.

Hal böyle iken DYP Bergama İlçe Başkanı'nın gerçeğe aykırı ifadeler kullanarak Cumhuriyet Halk Partisi'ne de sorumluluk yüklemesi ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye kalkması esefle karşılanmıştır.

Rahmetli Uğur MUMCU 'nun "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" özdeyişini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. CHP olarak değerli Kozaklılar' ın ve çevrecilerin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtir, saygılarımızı sunarız. 06.03.2007 Dr. İdris YAVUZYILMAZ CHP Bergama İlçe Başkanı

Bergamalılardan altın madeni şirketine dava

18 yıldır bölgelerinde faaliyet yürüten altın tekellerine karşı mücadele veren Bergamalı köylüler, Ovacık'taki altın madeninin başka yerlerden toprak getirilerek siyanürle işletilmesini protesto etti. Köylüler, altın tekelinin faaliyetini durdurması talebiyle 900 dilekçe vererek yeni bir dava açtılar.

HABER MERKEZİ Yaklaşık 18 yıldır yaşadıkları bölgede faaliyet yürüten altın tekellerine karşı kararlı bir mücadele örneği sergileyen Bergamalı köylüler, İzmir Adliyesi'ne gelerek altın tekellerine karşı yeni bir dava açtılar. Şu ana kadar kazandıkları davaların dosyalarını yakalarına iliştirerek, İzmir Adliyesi'ne gelen Bergamalı köylüler, Bergama ve civarında altın madeninin bitmesinin ardından çevre köylerden toprak getirerek, Ovacık'ta siyanürle işleyen Koza Altın Madeni şirketi hakkında 900 dava dilekçesi verdiler.

900 köylü adına dava açıyoruz

Siyanür yüzünden köylerinde kanser hastalığının arttığını söyleyen Bergamalı köylülerin avukatı Senih Özay yaptığı açıklamada, Ovacık'taki altın işletmesinin kapatılması gerektiğini ifade etti. Özay, "Maden bitti, altın bitti. Kapatmaları gerekirken, Havran'dan, Kozak'tan altınlı toprak getirip Ovacık'ta işliyorlar. Çevre Bakanlığı kilit koymak istiyor ama hükümetle altıncı şirket yeniden anlaştı ve çevre köylerden, illerden toprak getirerek işletmeyi sürdürmek istiyorlar. Biz bunun durdurulması için 900 köylü adına şimdi davamızı açacağız" diye konuştu.

Bergamalıların mücadelesi Türkiye'ye örnek

Daha sonra köylüler adına bir konuşma yapan Tahsin Sezer, köylerine dışarıdan toprak getirilerek, işletilmesini istemediklerini ifade ederek, "Biz orada ölüyoruz. Göğüs kanseri arttı. Basından yardım istiyoruz, gelin köylünün medyası olun, fakirin medyası olun" diye konuştu. Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ise, Bergamalı köylülerin yıllardır sürdürdükleri mücadele ile Türkiye'ye örnek olduğunu belirterek, açılan yeni davanın da kazanılacağını söyledi. Çevre köylerden ve illerden altınlı toprak işletilmesine karşı olduklarını vurgulayan Bergamalı köylüler, artan kanser hastalığına karşı Sağlık Bakanlığı tarafından bir heyet görevlendirmesini istedi. 17.04.2007

" Onun bunun altını değil , Kozağın çam fıstığı"

05 Haziran dünya çevre günü nedeniyle 10 Haziran Pazar gün Kozak Göbeller köyü kermes yerinde çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yaklaşık 2000 kişinin katıldığı etkinlikleri henüz yeni kurulan " KOZAK YAYLASI ÇEVREYİ KORUMA VE BİLİGİLENDİRME" derneği organize etti.

Etkinlikler kapsamı içinde Kozak yöresi köylerden ve Bergama'dan madene karşı çıkmak anlamında binlerce dilekçe imzalanarak ilgili bakanlık ve birimlerce gönderilmek üzere dosyalandı.

Etkinlikler Atatürk ve şehitlerimiz anısına bir dakikalık saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasının ardından dernek yöneticilerinden, Yukarıbey köyünden Gülden Karabudak'ın ve dernek başkanı Taner Tekin' nin sunum ve konuşmalarıyla başladı.

Gülden Karabudak ve Taner Tekin konuşmalarında tüm Kozak halkı olarak bu madene karşıyız. Bizim altınımız fıstığıyla, helvasıyla, pekmeziyle, çam ağaçlarıyla Kozak yöresinin bereketidir dediler.

Karabudak ve Tekin bu madenin sadece Kozak yöresine zarar vermeyeceğini belirterek Kozak yaylasından geçen Madra Çayı Altınova yakınlarındaki Madra barajında dinlendikten sonra Altınova yakınlarında denize dökülüyor. Ayrıca bu barajdan altınova ve Ayvalık bölgesinin içme ve tarımsal alanlarda da kullanılacağında daha geniş bir yelpazeye madenin zarar vereceğini belirttiler.

Taner Tekin ve Gülden Karabudak sermayenin ve emperyalizmin vatanı olmaz. Onların vatanları sömürüp rant sağladığı yerlerdir. Ama bizim vatanımız burası. Bu topraklarda doğduk bu topraklarda öleceğiz dediler. Kozak'a bağlı 17 köy muhtarı adına Aşağıbey Köyü muhtarı M. Sıtkı bilgin konuşmasında kısaca bizim altıncılarımız Kozak'ın bereketidir. Kozak yaylasının ormanlarıdır. Onun için biz bereketlerimizi, topraklarımızı, ormanlarımızı kirletip yok ettirmek istemiyoruz. Onun için biz burada maden falan istemiyoruz dedi. M. Sıtkı Bilgin Kozak' ta orman yangını çıkmaz çünkü Kozaklılar etle tırnak, ana, baba, bacı, kardeş gibidir dedi. Bilgin ayrıca hiçbir siyasi partinin yanında veya karşısında olmadıklarını belirterek tüm siyasi partilere aynı mesafede olduklarını söyledi.

Daha sonra " Onun bunun altını değil , Kozağın çam fıstığı" konulu bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ana bilim dalı başkanı Prf. Dr. Ümit Erdem, Jeoloji uzmanı Prf. Dr. Baha Büyükışık katıldılar. Alanlarında uzman olan konuşmacılar ayrı ayrı yaptıkları uzun konuşmalarda maden, çevre ve madenin çevreye doğaya, insan ve hayvan sağlığına vereceği zararlar konusunda uzunca süre halkı bilgilendirdiler. Konuşmalar ve panelin ardından Kozak yöresi folklor ekibi Kozak Zeybeklerinden örnekler sergilediler. Etkinliğe katılanlara tavuklu pilav, ayran ve Kozak'ın meşhur fıstık helvası ikram ettiler. Seyyar çay ocaklarıyla seyyar ekmek arası köfte ve kebap satıcılarıyla diğer seyyar satıcılar ve piknikçilerle etkinlik alanı tam anlamıyla bir panayır yerini andırıyordu.Etkinliğe katılan Kozak yöresi köylülerin dışında Bergama kaymakamı Hüseyin Eren, jandarma bölük komutanı yüzbaşı Murat Özer siyasi partilerin Bergama ilçe temsilcileri, il genel meclis üyeleri, çevrecilerin ve Bergama köylülerinin değişmez hukuk savunucuları avukat Senih Özay ve avukat Fuat Ateşoğlu el ele hareketi, ziraat odası, Begiad ve Bergama motosikletçiler derneği ve binlerce vatandaş katıldılar. 12.06.2007

Koza şirketinin altın madenine mühür

Koza Altın İşletmeleri'nin Balıkesir Havran'da bulunan altın madeni, Bursa 3. İdare Mahkemesi'nin kararıyla mühürlendi.

Havran'daki madende altın çıkarılmasına yönelik izin bir süre önce madenin

zeytinliklere yakın mesafede olması nedeniyle mahkeme kararıyla iptal edilmişti. Bunun üzerine madenin bulunduğu bölgeden alınan toprak, ayrıştırılması için yine Koza şirketi tarafından işletilen Bergama Ovacık'taki madene götürülmeye başlandı.

Ancak çevrecilerin başvurusu üzerine açılan davada, Bursa 3. İdare Mahkemesi, Havran'daki madenden Bergama'ya toprak taşınmasına yönelik izni de iptal etti.

Çevrecilerin avukatı Senih Özay , Bursa İdare Mahkemesi'nin 14 Aralık 2006 tarihli kararının kendilerine 20 Aralık'ta tebliğ edildiğini belirterek "Yargı kararına rağmen Havran'dan toprak taşınmasına göz yuman Balıkesir Valiliği, Havran, Edremit, Burhaniye, Gömeç, Ayvalık, Dikili ve Bergama kaymakamlıkları ile Büyükdere Belediye Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulunacağız" dedi. 13.02.2007 Cumhuriyet

'Saldırı olayı gerçek'

İZMİR - Bergama Ovacık Altın Madeni'ni kesinleşmiş yargı kararlarına karşın işleten Koza Firması'nın adamlarının, Dikili'de düzenlenen paneli basmaları ve yaptıkları saldırı, mahkeme tarafından sabit görüldü. Mahkeme, Koza Firması adamlarının eylemiyle ilgili olarak, "Saldırının gerçek olduğu kuşkusuzdur" görüşünü benimsedi.

Dikili Barış Demokrasi Şenliği kapsamında düzenlenen "Siyanür-Altın-Çevre" konulu paneli basan Koza Firması adamlarının tutumunu, bunun yanı sıra firmanın Fethullah Gülen cemaatiyle ilişkisini haberleştiren gazetemiz hakkında, Koza Altın AŞ 250 bin YTL'lik tazminat davası açmış, ancak mahkeme reddetmişti. Davaya bakan mahkeme gerekçeli kararında, saldırı olayı ile ilgili yayınımızın "gerçek" olduğuna karar verdi. Dikili'de 20 Ağustos 2006 tarihinde meydana gelen olaylar, gazetemizde "Dikili'de Zorbalık" başlığıyla haberleştirilmişti. Haberde, Koza Firması adamlarının şenlik kapsamında düzenlenen etkinlikteki panelistlere saldırdığı, halkın üzerine molotofkokteyli attığı, yanıcı maddenin patlamamasıyla felaketin eşiğinden dönüldüğü, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven' e ve belediye çalışanlarına şiddet uygulandığı belirtilmişti.

Tazminat talep etmişti

Haberin ardından Koza Firması ve Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın İpek haberin gerçeği yansıtmadığı iddasıyla yargı yoluna başvurarak gazetemizden yasal faiziyle birlikte 250 bin YTL tazminat talep etmişlerdi. Bu istemi geçtiğimiz ay reddeden Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi bu kez gerekçeli kararını açıkladı. Kararda şu görüşlere yer verildi:

"Toplanan deliller, örneği gönderilen hazırlık soruşturma evrakı, olayla ilgili fotoğraflar, alınan ifade örnekleri, doktor raporları birlikte değerlendirildiğinde, gazetede yazıya konu olan panel ve panele saldırı olayının gerçek olduğu kuşkusuzdur. Davacıların Fethullah Gülen'e yakınlığı ile ilgili iddiaların da davalılar vekilinin cevap dilekçesinde belirttiği ve davacı tarafın da itiraz etmeyerek kabul ettiği gibi Samanyolu Okulları ile davacıların bağlarının bulunduğu da herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde sabit olmuştur. Yazı, haber gerçeklerle örtüşmekte, güncel olup yayımlanmasında kamu yararı bulunmaktadır." 20.02.2007 Cumhuriyet

KOZAK'TA MADEN İSYANI

Temiz havası,yaylası,üzümü,graniti ve dünyanın en lezzetli fıstık ve fıstık çamlarıyla ünlü Bergama'nın Kozak Yaylası büyük tehdit altında. Geçtiğimiz yıl Koza Altının Kozak Bölgesi'nde yaklaşık 1 milyon metre

kare bir alan içinde başta altın olarak maden arama ve işletme ruhsatı aldıktan sonra, başka maden şirketleri de Kozak Bölgesi'nde maden arama ve işletme ruhsatı almak için harekete geçti.

Şirket yönetim kurulu başkanı olarak İzmir'in Kemal Paşa ilçesi Ulucak Beldesi'nin DYP'li belde belediye başkanı Mehmet Türkmen' nin göründüğü 20069101 sicil ve 3115561 erişim nolu METGAN.İNŞ.MAD.TAŞ.ÜRÜNLERİ LTD.ŞTİ isimli bir maden şirketi Kozak Yaylasından geçerek Marda Barajı'nı doldurduktan sonra Altınova yakınlarında Ege denizine dökülen Marda Çayı'nın Aşağıcuma, Göbeller, Hacıhamzalar, Terzihaliller veYukarıbey Köyleri bölgesinde ki 884.25 hektarlık alanında kum-çakıl ocağı ve "Feldispat" madeni işletmek amacıyla maden arama ve işletme ruhsatı aldı.

Ayrıca aynı şirket METGAN Koza Altın Şirketi'ni emsal göstererek başta altın olmak üzere 4.sınıf madenler içinde Maden arama ve işletme ruhsatı almak için ilgili birimlere başvuruyor ve arama ruhsatını aldılar.

Bunun üzerine Nihat Kaya(Aşağıcuma) İlhan Çakır(Yukarıbey), Hasan Hüseyin Al (Ayvatlar), Abdül Baki Deniz (okçular), M.Emin Demirtaş(Hisarköy), Ramazan Dağlı (Terzihaliller), M.Emin Şengül(Göbeller), M.Sıtkı Bilge(Aşağıbey), M.Emin Can(Hacıhamzalar),Halil Uysal(Kranlı), Revaayettin Yıldız(Karaveliler), Cemil Demirel (Çamvlu), Hasan Demir(Kaplan), Mehmet Algir(Güneşli), Mehmet Aslan(Demircidere) veReşat Çakmak(Yukarıcuma) köyleri olmak üzere toplam 16 köy muhtarı ortak olarak hazırladıkları 15.08.2006 tarih ve 04539 sayılı ruhsat iptal dilekçesini Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne, İzmir İl Özel idaresine, İlçe Jandarma Komutanlığına ve Bergama Kaymakamlığına verdiler. Bundan sonuç alamayan Kozak Yöresi 16 köyün muhtarı Avukat Fuat Ateşoğlu'na ortak vekalet vererek İzmir Bölge İdare Mahkemesi'ne dava açtılar. Kozak Yöresi'nin 16 köy muhtarları başta CHP ve AKP olmak üzere siyasi partileri ve sivil toplum kuruluşlarını dolaşarak destek istediler.

AKP' de basın toplantısı:

AKP Bergama ilçe Başkanı ve İl Genel Meclisi üyesi Hasan Şahin 16 köy muhtarlarıyla AKP ilçe binasında yaptığı basın toplantısında bazı çevrelerce bu sorumluluğun AKP' ye yüklemeye çalışıldığını METGAN Şirketi'nin AKP ile hiçbir ilgisinin olmadığını vurgulayarak şirket yönetim kurulu başkanı Mehmet Türkmen'in Kemal Paşa-Ulucak Beldesi'nin DYP'li belediye başkanı olduğunu söyledi. Başkan Hasan Şahin konuyu yakından takip ettiklerini "METGAN" şirketinin Marda Çayı'nda Kum-Çakıl Ocağıyla beraber "Feldispat" Madeni işleyeceğini arama ve işletme ruhsatını aldığını ancak ÇED raporu almadıklarını söyledi. Başkan Hasan Şahin bir soru üzerine bu tür işletmelere ruhsat verilmesi konusunda herhangi bir yetkileri olmadığını bu tür işletme ruhsatlarını İl Genel Meclisi değil vali genel sekreterliği ve özel idaresinin verdiğini vurgulayarak ruhsat iptali için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyledi.

FELDİSPAT NEDİR?

Feldispat oldukça önemli ve değerli saydam bir mineraldir.Cam,seramik,Kaynak elektrotu,boya ve plastik sektörü üretiminde kullanılır.Eritici bir özelliğe sahiptir.Sodyum Feldispat ve potasyum Feldispat gibi çeşitleri vardır.Seramik sanayinde potasyum kullanımı feldispat kullanımına göre daha yaygındır.Seramikte kullanılan potasyum feldispat yüksek viskoziteye sahiptir eriyik oluşturur ve bu eriyiğin sonucu olarak seramiğin pişirilmesi sırasında şekil bozulmalarını önler.Ayrıca sodyum feldispattan daha ucuzdur. Türkiye'de feldispat rezevleri Aydın-Çine, Kütahya-Simav ,Manisa-Gördes, Ankara-Beypazarı, Kırklareli-Üsküp, Bilecik-Söğüt, Balıkesir-Bandırma, Artvin-Şavşat ve Muğla-Milas bölgelerinde mevcuttur. Ayrıca ülkemiz ihracatında önemli yeri olan Feldispat son derece değerli saydam bir maden türüdür. Üretim esnasında itinalı davranılmaması çevre açısından son derce tehlikelidir. 27.02.2007

Yönetmelik Durdu, Altın Madenleri Kapanmalı"

Danıştay altın madenlerinin çalışma izinlerine dayanak olan yönetmeliğin maddelerinin yürütmesini "telafisi olanaksız zarar doğuracak" diyerek durdurdu. Elele Hareketi "Madenler hâlâ çalışıyor. İzinleri geri alınmalı ve madenler derhal kapatılmalı" diyor.

BİA (Uşak) - İzmir Bergama-Eşme, Sivrihisar, Havran/ Küçükdere Elele

Hareketi dönem sözcüsü Avukat Berrin Esin Kaya Danıştay'ın çalışmalarına verilen izinlerin dayanağı olan yönetmeliğin yürürlüğünü durdurmasına karşın, yöredeki altın madenlerinin işlemeye devam ettiğini, izinlerinin geri alınarak derhal kapatılmaları gerektiğini açıkladı.

Kaya, Uşak'ın Eşme ve Ulubey ilçeleri, Gümüşkol ve Katrancılar Köyleri yöresindeki Kışladağ Altın Madeni'nin, siyanürlü yığın liçi yöntemiyle bölgenin toprağını, havasını, suyunu, yaşama alanlarını kirletme riskine rağmen çalışmasını sürdürdüğünü bildirdi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu altın madenlerinin faaliyetinin dayanağı olarak gösterilen "İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik"in ilgili maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti.

Kışladağ Altın Madeni Uşak İl Özel İdaresi tarafından yönetmeliğin 20. maddesine dayanarak verilen 6 Nisan 2006 tarihli deneme izniyle çalışmaya devam ediyor. Kaya, Balıkesir-Havran-Küçükdere Altın Madeninin ise "ÇED Yönetmeliğinden önce uygulama projesinin onaylandığı" ve "maden sahasının 25 hektardan küçük olması" gerekçeleriyle çalışmaya devam ettiğini söyledi.

"Telafisi olanaksız zararlar doğuracak"

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, kararında şöyle demişti: "Çevre kirliliği ve insan sağlığına az veya çok zarar veren veya vermesi muhtemel olan ya da doğal kaynakların kirlenmesine yol açabilecek gayrisıhhi müesseselerin açılma ve çalışma izinlerinin sıkı kurallara bağlanması gerektiği, açılma ve çalışma ruhsatı yerine geçecek olan deneme izninin, ruhsat alamayacak bir çok tesisin faaliyeti devamını sağlayacak bir şekilde iki yıla kadar uzatılması yolundaki düzenlemenin kamu yararına aykırı olduğu, (...) faaliyet alanının büyüklüğü esas alınarak yapılan sınıflandırma sonucu, büyüklüğü itibariyle ikinci sınıf olarak değerlendirilen bir maden işletmesinin birinci sınıf gayrisıhhi müessese kadar çevre ve toplum sağlığı için risk oluşturabileceği gerçeği karşısında büyüklük esasına göre yapılan sınıflandırmanın hukuka aykırı olduğu ve ileride telafisi olanaksız zararlar doğuracağı sonucuna varılmıştır." 27.02.2007

"Suyumuzu Altın İçin Kirletmeyin"

Çanakkale'nin önemli tarım alanlarının ekolojik yapısı madencilik faaliyetleri yüzünden bozuluyor. Birçok meslek odası ve kurum rezerv belirlemek için yapılan sondaj çalışmalarına tepkili.

Bia -Çanakkale Akademik Odalar Birliği'nin yaptığı açıklamaya göre Çanakkale'nin önemli tarım alanlarından olan Kazdağları'nda son 3 yıldır yoğun bir şekilde sürdürülen madencilik faaliyetleri yüzünden 400 ayrı noktada rezerv belirleme amacıyla Uluslararası altın tekelleri Tüprag, Cominco ve onların taşeron şirketleri tarafından sondaj çalışmaları yapılıyor.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu bile istenmeden maden arama faaliyetleri devam ediyor. Altın arama izni verilen toplam 66 bin 490 dekarlık alanda çalışmalar nedeniyle ekosistem de bozuluyor. Sondaj çalışmaları nedeniyle içme ve kullanma sularının bulanık aktığı, yöre halkının sularının kirletildiği belirtti. Birçok meslek odası ve kurum tepkili.

Çanakkale Belediyesi İl Genel Meclisi üyesi Recai Elmas, yazılı başvurusuna karşın yetkililerden altın arama faaliyetleri hakkında yanıt alamadığını belirtirken; "Kazdağları'nda yoğun bir sondaj faaliyeti yürütülüyor; Çan ve Çan'ın 23 köyüne su sağlayan kaynakların bulunduğu bölgede içme ve kullanma suları bulanık akıyor" dedi.

Kaz Dağları'nın talan edildiğini, suya büyük ihtiyaç duyulan bir dönemde su kaynaklarının sorumsuzca yok edildiğini dile getiren Elmas, çevredeki seramik fabrikalarının yarattığı kirliliği bu çalışmaların artırdığını söyledi.

Birçok meslek odası ve kurumdan tepki

Etili Su Birliği Başkanı ve Şerbetli Köyü Muhtarı Rıfat Kuloğlu: "Sağlıksız içme ve kullanma suyu istemiyoruz. Sondaj çalışmaları sulara zarar veriyor; bir dikey, bir yatay sondaj yaparak çalışıyorlar, yeraltı sularının zarar göreceği endişesini taşıyoruz." Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şube Başkanı Hicri Nalbant:

"Çanakkale'nin en kuzeyine kurulan kuruluşların zehirli atıkları poyraz rüzgarının da etkisiyle Kazdağları ve verimli tarım alanlarına taşınıyor, asit yağmurlarıyla çevre kirletiliyor. Bütün bunlara ek olarak birçok şirket altın aramak için faaliyete geçti. Kaz Dağlarının altını üstüne getirmeye çalışıyorlar. Gelecekte sadece ilçe ve köyler değil tüm Çanakkale göçe zorlanacak, dünya harikası bir kent yok olacak."

Orman Mühendisleri Odası önceki dönem Genel Başkanı Salih Sönmezışık'sa orman alanlarının madencilik, turizm gibi amaçlarla orman dışı faaliyetler için tahsis edilmemesi gerektiğini söyledi. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Çanakkale Şube Başkanı Nemci Akyalçın, Türkiye'de ve dünyada "eşi benzeri olmayacak ölçüde değerli" olan Kazdağlarının yok olmaması için, Bergama köylüsünün "siyanürlü altına hayır diyerek verdiği onurlu mücadelenin aynısını bir "sokak kültürü" yaratarak Çanakkale'de de vereceklerini söyledi.

2004 yılı 5 Haziran Dünya Çevre Gününde yürürlüğe giren ve madencilik yasalarında değişiklik yapan "5177 Sayılı, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile altın tekellerinin önündeki bir çok engel kaldırılmıştı. 25.08.2007

Eşme köylüsü madeni mühürletti

Geçtiğimiz yıl yüzlerce Eşmeli soludukları siyanürlü hava yüzünden zehirlenmiş ve hastanelere taşınmıştı. Köylülerin yürüttükleri mücadele sonucunda Kanadalı Eldoradogold - Tüprag tarafından işletilen altın madeni Uşak Valiliği tarafından resmen mühürlendi.

Köylerinde siyanür kullanarak altın madeni çıkarmaya gelen Kanadalı Eldoradogold-Tüprag şirketi ile aylardır mücadele eden Eşme halkı önceki gün hukuki süreçte önemli bir mevzi elde etti.

Uşak - Eşme Kışladağ'da geçen yıl Mayıs ayında işletilmeye başlanan Eldoradogold-Tüprag şirketi tarafından işlenen maden alınan bir kararla önceki gün Uşak Valiliği tarafından resmen kapatıldı.

9 Temmuz 2007 tarihinde Danıştay 6. dairesi, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın verdiği ÇED olumlu raporunun yürütmesini durdurdu ve "telafisi olanaksız zararlar doğabilecektir" dedi. Bu kararın idarenin eline geçmesinin 30. günü Kışladağ altın madeni Uşak Valiliğince mühürlendi. Madende çalışan işçilere süresiz ücretsiz izin verildi.

Ne yaşanmıştı? Madenin resmi açılışı 2006 yılı Temmuz ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler tarafından yapılmıştı. Bu açılıştan iki hafta önce önce Eşme'de 1800 kişi madenden yayılan hidrojen siyanürden zehirlenmişti.

"(...) 27 Haziran Salı günü akşamı yüzlerce Eşmeli hastaneye ve doktorlara koştu. Mide bulantısı, baş ve karın ağrısı, nefes almakta zorlanma, konuşma güçlüğü, bacak ve kollarda uyuşma, kasılma, titreme ve halsizlikten yakınıyorlardı. Kimileri bunları şiddetli, kimileri de hafif hissediyorlardı. Yakınmaları hafif olanlar teskin edilip evlerine yollandı. Durumları ciddi görülenlere serum verildi. Birkaçı Uşak'a gönderildi. Sağlık kurumlarındaki kalabalıktan ötürü kendileri Uşak'a, hatta İzmir'e gidenler oldu. O günlerin öğlen sonralarında fırtınalı ve ara sıra sağanak yağışlı bir hava vardı, Eşme ve çevresinde. Hastanelere başvuranların bir bölümü akşamüstü yağmurda ıslandıklarını söylüyorlardı, hemen hepsi de açık havada bulunmuşlardı. Salı günü akşam geç vakit başladı bu yakınma ve başvuruları, gecenin ilerleyen saatlerinde yatıştı. Aynı olaylar ertesi gün de, benzer bir seyirle yinelendi. İlk anda yalnızca Eşme'nin merkezinde görüldüğü sanılan zehirlenme belirtilerinin Eşme'ye bağlı bir dizi köyde yaşayan birçok kişiyi de etkilediği daha sonra anlaşıldı. Olaylar üçüncü gün hafifledi. Hafta sonu duruldu.

Devlet Hastanesine (50 yataklı Eşme İlçesi Sağlık Bakanlığı Hastanesi) başvuran hasta kaydının 837 kişi olduğu, bir kısım hastanın endişe ve psikolojik nedenlerle hasta tablosu çizdiği için tedavi edilmeden evlerine gönderildiği, kayıtlı hastaların 200 kadarının ikinci kez hastaneye geldiği, o dönemde 1-2 gün yatarak tedavi gören hastalar nedeniyle hastane kapasitesinin dolu olduğu bildiriliyordu. Konuyla ilgilenenler başka yerlere başvuran ya da hiçbir yere başvurmayanlarla birlikte olaydan etkilenenlerin sayısının 1200-1700 arasında olabileceğini hesaplıyorlardı." (Tahir Öngür'ün 29 Mart 2007 tarihinde soL'da yayımlanan "Geçen yıl Uşak Eşme'de ne oldu?" başlıklı yazısından.) (http://www.sol.org.tr/index.php?yazino=9364)

Madalyonun öbür yüzü Olayların ardından yapılan ilk resmi açıklamada olayın bir enfeksiyon olduğu ve bunun Eşme yerleşiminde dağıtım şebekesindeki suyun bakteriyolojik kirlenmesinden kaynaklandığı söylendi. Uşak Valiliği hastalanmaların şebeke suyunun kirlenmesine bağlı enfeksiyon nedeniyle ortaya çıktığını belirtti. Eşme Belediye Başkanı, önce ilçe suyundan gönderdikleri ilk tahlillerin temiz olduğu bilgisinin kendilerine ulaştığını, ancak ertesi gün kendisine sularda "bir miktar" bakteriye rastlandığının iletildiğini söyledi.

"(...) İşletmeci şirketin web sayfasına alıntılanan basın haberlerine göre de, yeni su şebekesi arızalanıp kentin bir bölümü susuz kalınca, bir süredir kullanılmayan eski şebekeden su verilmiş ve geçen sürede kullanılmayan şebekede bakterilerle kirlenmiş olan suyu kullananlar hastalanmıştır. Durum denetim altına alınmış, hastalar iyileştirilmiş, kente verilen sudaki klor düzeyi denetim altına alınmıştır. Belediye Başkanı sorumlular için soruşturma açacağını, Kaymakam ise durumun denetim altına alındığını söylemektedir." (a.g.y.) http://www.sol.org.tr/index.php?yazino=9364 )

Olayların hemen ardından İnay Vicdan Hareketi ve Kışladağ S.O.S. Hareketi, Eşme ve köylerinde karşılaşılan sorunları incelemiş, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) adına da bir İnceleme Kurulu burada çalışmalara başlamıştı. İzmir'deki çok sayıda meslek ve sivil toplum örgütünün ortak bir girişimi olan Elele Hareketi üyeleri de Eşme'ye bir başka İnceleme Kurulu gönderdi. Kurul hastalardan kendi rızalarıyla kan örnekleri aldı.

Kısa bir süre sonra Kaymakamın talimatıyla bu kurulun aldığı kan örneklerine, "yapılan işin izinsiz olduğu" gerekçesiyle el kondu. Eşme Kaymakamı "kendisine yazılı talimat gelmeden kanları geri veremeyeceğini" açıklamış, Elele Kurulu'nun yazılı olarak istekte bulunması üzerine de, Kaymakam dilekçeyi İlçe Sağlık Grup Başkanlığı'na havale etmişti. Dilekçeye yanıt verilmediği gibi, kanlar bugün hâlâ geri verilmiş değil.

Elele Kurulu, Kaymakamlığın kan örneklerine el koymasının ardından, kanda siyanür olup olmadığının tespit edilebilmesi için, siyanürün yarılanma ömrü olan 66 saatten önce alınması gerektiği dile getirilen kan örnekleri için kendilerine başvuran birkaç yurttaştan örnek aldı.

Elele Hareketi'nden uzman kişilerin bazı hastalardan aldığı bu kan örnekleri zehirlenmenin sudan değil siyanürden kaynaklandığını ortaya koydu. Konu ile ilgilenen Avukat Cangı bir açıklama yaparak ellerindeki rapora göre alınan kan örneklerinde siyanür çıktığını söyledi. Cangı, "Yüzde 0.18 miligram litreden yüzde 0.64 miligram litreye kadar siyanür miktarı artıyor. Bunlar aslında yüksek rakamlar" dedi.

Madene karşı mücadele için örgütlenen İnay Vicdan Hareketi sözcüsü bakanlardan madenin açılışını yapmamalarını istedi. Olaylardan iki hafta sonra Kışladağ Altın İşletmesi'nin resmi açılışına gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ise, "üç beş çapulcuya pabuç bırakacak bir hükümet olmadıklarını" söylüyordu.

Şimdi ne olacak?

Şu an Uşak Eşme'de 1000 metre çapında ve 400 metre derinliğinde içi su dolu bir çukur var. 110 milyon ton pasadan oluşan ve içinden Gümüşkol, İnayköy ve Ulubeyli'ye doğru asitli ve ağır metal yüklü sular sızan bir pasa yığını bulunuyor. Söğütlü ve öteki kuzey köylerine doğru 1800.000 metrekarelik bir alanda yayılan 60 metre yüksekliğinde siyanürlü, ağır metalli, içinde ne ve neler olduğu bilinmeyen bir öğütülmüş kaya yığını da kalanlar arasında.

Çıkarılıp yurtdışına götürülen her bir ton altın için, 1,75 milyon ton atık Uşak dağlarında kalacak. Yürütmesi durdurulan ÇED 2003 yılında hazırlanmış ve 27 günde onayı alınmıştı. Bu onay şimdi iptal edildi ve maden kapatıldı. Madenin kapatılması bölgenin 2003 yılı koşullarına geri gelmesini sağlamıyor. Köylüler ve uzmanlar maden bölgesinin ıslah edilmesi gerektiğini ve getirilen binlerce ton siyanürün aynı şekilde geri taşınması gerektiğini söylüyor. Kışladağ'ın bozulan doğal yapısını yeniden onarmak için ise tazminat ödenmesi gerekiyor. İnay Vicdan Hareketi adına sözcü Muammer Sakaryalı tarafından yapılan açıklamada da bu iki noktaya dikkat çekilerek "Bu yeni süreci tartışmak için tüm çevrecileri ve yurtseverleri fikirleriyle birlikte 2 Eylül 2007'de İnay köyüne bekliyoruz. Bizimle dayanışma içinde olan tüm dostlara şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruz" deniliyor. 25.08.2007

KAZDAĞLARI KİMİN?

BENİM, BİZİM DİYENLERE "AÇIK ÇAĞRI"

Sevgili okurlar ulusal medyada da zaman zaman haberleri çıkan ama yerel basınımızın yakından takip ettiği KAZDAĞLARI'yla ilgili haberlere ilginiz olduğunu varsayarak,bu olayın bir başka boyutundan bahsetmek sizleri bilgilendirmek istiyorum .

1. Konuyla doğrudan ilgili olan MADEN YASASI nın iptal edilmesi için anayasa mahkemesine CHP nin 3 yıl önce müracaat ettiğini ama dosyanın sümen altında beklediğini biliyor musunuz?

2. Bu yasa sayesinde yerli veya yabancı maden firmalarının sondaj çalışması için bu yasadan yararlanarak geçici izin belgesi alarak dağımızı delmeye başladıklarını, sularımızı kirlettiklerini, hafriyat kamyonlarının geçmesi için zeytin,sedir,ardıç ve çam ağaçlarını keserek yol açtıklarını biliyor musunuz?

3. Yasal süreleri 1.ekim.2007 bitecek ve bu arada Kanada da yapılan tahlil sonuçlarına göre işletme ruhsatı almak için yeniden müracaat edip bu yasa sayesinde izin alacaklarını biliyor musunuz? Yasa iptal olmazsa izin alacaklarını ve asla geri dönüşü olmayacağını biliyor musunuz?

4. Bu yasaya karşı KAZDAĞLARINI koruyacak olan ZEYTİN YASA sının ana maddesinde zeytinliklere 3km uzaklıkta zeytin yağ fabrikası dışında hiç bir işletme yatırımı yapılamaz ifade- sinin anlamının ne olduğuna bir bakalım . Diyelim ki sınır Küçükkuyu, kuş uçuşu mesafe mıhlı çayı, burada yapılacak bir maden çıkarma operasyonunun çevreye verdiği zarardan mıhlı çayı etkilenmeyecek öyle mi? Siz buna inanıyor musunuz?

5. Ayrıca oturduğunuz evin altında bir maden yatağı bulunsa, madenci burası için sizin izniniz ve haberiniz olmadan ruhsat alabiliyor, bunu bir başka kişiye satabiliyor,miras olarak bırakabiliyor da siz elinizde kapı gibi tapunuz olduğu halde hiçbir şey yapamıyorsunuz,bunu biliyor musunuz?

6. Bir de orman kanunumuz var ve bu kanunla milli park ilan edilen ormanlık bölgelerde de bu aramalar yapılamaz. Milli park olan Artvin Cerrat tepede arama yapıldığını ve bu Yasayla orman yasasının delindiğini biliyor musunuz?

Sevgili okurlar şayet bu yukarda saydıklarımı biliyorsanız veya bilmiyorsanız ama bu konuda Kaz Dağları benimdir diyorsanız, hepinize

AÇIK BİR ÇAĞRI YAPIYORUM.

6.Ekim.2007 Cumartesi günü saat 14.30 da SEYMEN OTEL Küçükkuyu da toplanıyoruz. Çok değerli bilgi ve bilim adamları, konunun uzmanlarını dinleyecek, kafanızdaki bütün şüphelerin, soruların yanıtlarını onların ağzından alacağız. Bir kavram karmaşası yaratılarak, dayatma bir anayasanın hazırlık aşamasında, türbana kilitlenmiş giderken daha doğrusu oyalanalım, oynayalın diye ortaya atılmış MALEZYA oyuncağımızı bir yana bırakalım da burnumuzun dibindeki hayat pınarımız, yaşama sevincimiz, ekmeğimiz, aşımız olan KAZDAĞI'mızı kurtarmak için elele verelim birlik olalım, bu dağlar kimsenin tekelinde değildir.

Sevgili okurlar, Kazdağ'larına aşık olup da buralara yerleşenler, zeytinden ekmek yiyenler, turizmden geçinenler geleceğin Kazdağ sahipleri sevgili gençler hepinizi bekliyoruz.Bakın kimler geliyor:

Cemalettin Küçük TMMOB Metalurji müh.odası genel başkanı bizlere maden yasasını anlatacak, Tahir Öngür TMMOB jeoloji müh.odası temsilcisi , Ertuğrul Barka Ege böl. Kimya müh. odası başkanı altın aramada kullanılan yöntemleri ve çevre halk sağlığına etkilerini anlatacak. Av İskender Azatoğlu araştırmacı yazar ve turizmci tarihten günümüze kazdağı bölgesi maden ve turizm konusunda bizleri bilgilendirecek, Doç.Dr. Murat Şeker, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri böl.bşk Zeytin ve maden ilişkisini anlatacak,Mim. Mücella Yapıcı Maden ve kadın konusunda söyleşi yapacak. HEPİNİZ DAVETLİSİNİZ . 02.10.2007 N.Özarar /Küçükkuyu

Uras, Kazdağları İçin Soru Önergesi Verdi

ÖDP milletvekili Uras, Kazdağları'ndaki maden arama çalışmalarıyla ilgili verdiği soru önergesinde, çalışmaların çevreye etkilerini sordu.

BİA Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) genel başkanı ve milletvekili Ufuk Uras, Kazdağları'nda maden arama çalışmalarıyla ilgili olarak Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi.

Uras, dün Meclis başkanlığına verdiği önergede yapılan sondaj çalışmalarını çevresel etkilerini, burada çalışma yapan şirketlerle ilgili bilgileri ve Maden Yasası'nda değişiklik düşünülüp düşünülmediğini sordu.

Yöre halkının yanı sıra birçok sivil toplum örgütü ve yerel yöneticiler, maden arama çalışmalarının hem doğal yapıya hem de toplumsal yaşama geri döndürülemeyecek olumsuz etkileri olduğunu söyleyerek bir süredir çalışmaların sona erdirilmesi için hareketlenmiş durumda.

Soru önergesi Uras'ın soru önergesinin tam metni şöyle: Balıkesir ve Çanakkale il sınırları içerisinde kalan Kazdağları, yerküre üzerinde önemli ekolojik zenginlikleri barındırmaktadır. Özellikle su kaynakları, tarımsal özellikleri, oksijeni ve tarihsel geçmişi ile ülkemizin önemli bir coğrafi alanıdır. Son dönemde basına yansıyanlar ışığında bölgede yapılan maden aramaları hakkında;

1. 2004 yılında çıkarılan ve Anayasa Mahkemesi'nde dört yıldır iptal davası süren Maden Yasası'nın yeniden gözden geçirilmesi düşünülmekte midir?

2. Maden Yasası'na göre maden aramalarında ÇED aranmaması kararının neden olduğu ekolojik tahribat var mıdır? Varsa boyutları nelerdir?

3. Balıkesir ve Çanakkale illerinde ne kadar maden arama ruhsatı verilmiş ve ne kadarlık bir alanda sondaj çalışması yapılmaktadır?

4. Sondaj çalışmalarının yer altı ve yer üstü kaynak sularına etkileri nedir?

5. Sondaj ve arama çalışmaları kapsamında ne kadar zeytin ağacı kesilmiştir?

6. Orman alanlarındaki sondaj ve arama çalışmalarının yüz ölçümü ne kadardır?

7. Yapılan arama ve sondaj çalışmalarında kimyasal madde kullanılmakta mıdır?

8. Bölgede arama çalışması yaptığı söylenen Kanada asıllı Teck Cominco ve Global Madencilik A.Ş. şirketlerinin ruhsatları hangi tarihte ve hangi bölgeler için verilmiştir?

9. Teck Cominco şirketi, Çanakkale ili Çan İlçesi'nin Etili Köyü'nde, Etili Fayı üzerinde kalan bölgede arama ve sondaj çalışması yapmakta mıdır?

10. Yapılan arama ve sondaj çalışmalarının Atikhisar Barajı ve Bayramiç Barajlarına etkileri nedir?

11. Global Madencilik A.Ş., Teck Cominco ve diğer şirketlerin yaptığı arama ve sondaj çalışmalarının denetimi hakkında nasıl bir çalışma yürütülmektedir?

12. Yapılan arama ve sondaj çalışmaları sonrasında çıkan çevresel katı ve sıvı atıkların imhası nasıl yapılmaktadır?

13. 3573 Sayılı Zeytinciliğin Geliştirilmesi ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun'a göre korunması gereken alanlarda yapılan arama ve sondaj çalışması var mıdır?

14. Çevre ve Orman Bakanlığı, arama ve sondaj çalışmaları sırasında oluşan çevresel tahribat hakkında neler yapmaktadır? 23.10.2007

Kaz Dağı gece gündüz oyuluyor

"Türkiye'nin akciğerleri" Kaz Dağı'nın tahrip edilmesine karşı yapılacak büyük mitingin hazırlığı sürerken, Bayramiç'te sondaj izni alan Kanadalı şirket, ormanda 24 saat maden aramaya başladı

Serhat Oğuz – Çanakkale Balıkesir ve Çanakkale il sınırları içinde kalan Kaz Dağı'nda Milliyet'in gündeme taşıdığı maden talanına karşı bölgede oluşan sivil muhalefet hızla büyüyerek Türkiye'nin en büyük çevre hareketlerinden biri haline geldi. Kaz Dağları'nın eteklerinde sivil toplum örgütleri, belediyeler, çevre örgütleri ve köylüler sondaj çalışması yapan şirketlerin üretime geçerek bölgeyi tahrip etmemesi için büyük bir miting yapmaya ve Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya hazırlanıyor.

Bayramiç'te ise sondaj izni alan Kanadalı Teck Cominco şirketi, ormanlık alanda maden arama çalışmalarını gece gündüz hız kesmeden sürdürüyor. Küçükkuyu'da sondaj çalışmalarını tamamlayan Global Madencilik ise Enerji Bakanlığı'na 10 yıllık işletme ruhsatı ve işletme izni için başvuruda bulundu. 'Köylülere erzak dağıtılıyor'

Bayramiç'in Muratlar köyündeki üç alanda sondaj izni alan Kanadalı Teck Cominco şirketi, ormanlık alan içindeki çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Pirentepe'deki sık ağaçlık alanda yerin metrelerce altına inen dev sondaj makineleri gece saatlerinde de hummalı faaliyetine ara vermiyor.

Bölge halkından seçilen işçiler, 24 saat çalışmaların devam etmesi 8 saatlik üç vardiyada ter döküyor. Bayramiç Belediye Başkanı İsmail Şahin Tuncer ise maden şirketinin Muratlar'da, köylülere erzak dağıtarak, köylülerin traktörlerini kiralayarak sempati toplamaya çalıştığını söylüyor.

Dev miting 27 Ekim'de olabilir

Küçükkuyu'daki maden şirketlerine karşı çıkan çevreciler, muhtarlar, köylüler ve yerel yöneticiler ise mücadelelerini artık "Kaz Dağı Koruma Girişimi" adı altında yürütecekler. Girişimin yönetiminde beldenin AKP'li Belediye Başkanı Yusuf Aksoy, avukat Mehmet Öngen, Bahçedere Köyü Muhtarı Ahmet Ergin de yer alıyor. 27 Ekim'de Çanakkale Sanayi ve Ticaret Odası'nın düzenlediği panele Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in de katılması halinde Çanakkale'de dev bir miting planlanırken, bölgenin binlerce sakini seslerini duyurmak için Çanakkale'ye akın edecek.

Avukat Öngen, yeni Maden Yasası'nın ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu almayı kolaylaştıran maddelerinin iptali için CHP'li milletvekillerinin 2004 yılında Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvurunun hâlâ değerlendirilmediğini belirterek, "Umudumuz bu maddelerin iptal edilmesi, o zaman maden şirketleri kolayca ÇED raporu alamazlar. Ancak daha fazla gecikirse, söz konusu başvurunun öne alınması için Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkımızı kullanacağız. Bölgeden çok sayıda başvuru olacak" dedi.

İşte şirketler ve 'arama' bölgeleri

" Teck Cominco: Başka ülkelerde de faaliyet gösteren Kanadalı şirket, Bayramiç Muratlar, Çan Söğütalan mevkilerinde sondaj izni aldı. Altın ve bakır arıyor. " Global Madencilik: Hasan Gülaçtı'nın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Türk şirketi, Küçükkuyu Fatma Kayası mevkiinde altın, çinko, kurşun ve bakır arıyor. " Oreks Madencilik: İşletme izni alan Türk şirketi Yenice'de kurşun çıkarıyor. " Koza Altın: Havran'da işletme ruhsatı alan şirket altın çıkarıyor. " Gesom Madencilik: Yenice'de kurşun ve çinko arıyor. " Kuzey ve Doğu Truva Madencilik: Kanadalı Teck Cominco'nun ortağı olan şirket arama ruhsatı aldı.

Şirketler üretime geçerse neler olur?

Jeoloji Mühendisleri Odası Temsilcisi Yüksek Jeoloji Mühendisi Tahir Öngür, maden arama şirketlerinin üretime geçmesi halinde yaşanacak çevre felaketlerini şöyle sıraladı:

" 50 ton altın rezervi için 10 senelik işletme sürecinde 100-150 milyon ton kayanın kazılması lazım. Bu sırada ormanlık bölge sıyrılır, çevre bozulur.

" Bir işletme sahasında geriye kalan çukurun çapı 1 kilometre, derinliği 400 metre olacak.

" Kazıldıktan sonra açıkta bırakılan kükürtlü mineralli toprak oksijenle birleşince çevreye ağır metal yayacak. Bu suyla, havayla çevreye yayılacak.

" Bölgede bulunduğu tahmin edilen yaklaşık 200 ton altının çıkarılması için 300-400 bin ton siyanür kullanılacak. Bunun yüzde 30'unun havaya salınması durumunda 10-12 yıl içinde 60 bin ton siyanür çevreyi etkileyebilir.

" 50 ton rezervli bir madende 10-15 bin nüfuslu bir kasabanın tükettiği kadar su harcanır. İşletmelerin tamamı, 1 milyon nüfuslu Kaz Dağı ve çevre illeri kadar su tüketir. 23.10.2007

Kenan Öztürk Karagöz Sanat Evi Ayvalik Tel. 0266 312 65 61 veya 00 33 6 08 07 16 28

Kaz Dağları'nı savunmak dış güçlere alet olmakmış

Güler'in, Kaz Dağları'ndaki maden çalışmalarına itiraz edenlere bakışı: Konu altın olunca, ülke zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı grupların etkin olduğunu düşünüyorum

SERKAN OCAK İSTANBUL - Türkiye, günlerdir sivil toplum kuruluşları, köylüsü, basını, yerel yönetimleri ve parlamenterleriyle Kaz Dağları'nı konuşuyor. Hektarına 5 bin YTL 'doğayı tahrip' bedeli veren herkesin Kaz Dağları'nda maden arama ruhsatı almasını sağlayan düzenlemeler tartışılıyor. Bu konuda bir hal çaresi bulunmaya çalışılıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'e göreyse tüm bu çabalar, "Ülkemizin altın zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı grupların etkinliği."

Çanakkale ve Balıkesir'de Kaz Dağları çevresinde yaşayan 1.5 milyon insanı doğrudan ilgilendiren sorularla ilgili bugüne dek bakanlıklar eliyle yapılan tek etkinlik, Çevre Bakanlığı'ndan görevli bir heyetin bölgeye gidip inceleme yapması oldu. Ancak 'heyet'in sadece iki kişiden oluşması ve fotoğraf çekimi yapıp sadece bir günde ayrılması, bölgede şaşkınlık yarattı. Küçükkuyu Belediye Başkanı, "Heyet bize uğramadı bile" dedi.

Enerji Bakanı Hilmi Güler de 27 Ekim günü Çanakkale'ye gelerek Kaz Dağları'ndaki maden arama çalışmalarıyla ilgili bir toplantıya katılacak. Ancak bu toplantının sponsorunun bizzat altın arayan firmalar olduğunu iddia eden Çanakkale Çevre Platformu, toplantıya katılmayarak aynı saatte bir basın açıklaması yapacak.

Bakan Güler 'mutlu' ama...

16 Ekim'de TBMM'de gazetecilere "Konu altın olunca daha farklı davranışla karşılaşıyoruz. Hiçbir konuda altına gösterilen hassasiyet gösterilmedi. İş altın olunca bir başka mekanizma işliyor" diyen Bakan Güler, dün NTV televizyonuna benzer açıklamalar yaptı.

Güler, "Türkiye'de başka madenler de var ama konu altın olunca, ülkemizin altın konusundaki zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı bazı grupların etkinliğinin olduğunu düşünüyorum. Ama çevre gibi bir konuda bölge halkının hassasiyet göstermesi de bizi mutlu ediyor" dedi. Güler, NTV'de 'Kaz Dağı delik deşik ediliyor' ifadesinin de gerçeği yansıtmadığını savundu: "Bir su bardağının çapı kadar aşağı iniliyor, numune alınıyor. 17 sondaj yapılacak. Toplamı 1 metrekare bile yapmıyor. Yanlış bir uygulamaya rastlanırsa derhal ruhsatlar iptal edilecek. Şu anda taşocakları dahil bütün ruhsatları durdurdum."

Bakan konuşmasında su bardağı çapındaki sondajlar için Kaz Dağları'ndaki ormanlara giren iş makineleri ve açılan şantiyelere değinmezken, sondaj çalışmalarıyla ilgili bir bilgi de dün Çevre Bakanlığı'ndan gelen heyeti ağırlayan Teckcominco Fronteer Arama ve Madencilik Şirketi'nde görevli Yüksek Jeoloji Mühendisi Hakan Baran'dan geldi.

Kirazlı, Söğütalan ve Muratlar köyleri bölgelerinde altın arama çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Baran, "İki noktada sondaj çalışmalarımız tamamlandı. Muratlar Köyü'nde devam ediyor. Şu ana kadar üç ayrı noktada 400 civarında sondaj yaptık" dedi. Bölgede 10 kadar firma, 36 noktada maden araması yapıyor. Çevre Bakanı Veysel Eroğlu'nun 'bölgeye göndereceğini' açıkladığı heyet dün Kaz Dağları'ndaydı. İki kişilik heyet incelemelerine Teckcominco Şirketi'nin Çan ilçesinin Söğütalan Köyü mevkiinde altın arama çalışmalarını sürdürdüğü bölgeden başladı. Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nde görevli Şube Müdürü Erdoğan Üçpınar ve beraberindeki bir uzman, inceleme kapsamında kamera ve fotoğraf makinesiyle çekim yaptı. Heyet, Çan'ın Söğütalan köyü Ağıdağı mevkiinde, Bayramiç ilçesinin Muratlar Köyü'nde, Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu beldesi Bahçedere Köyü Fatma Kayası mevkiinde inceleme yapıp bölgeden ayrıldı. Heyet bir rapor hazırlayıp, bakana iletecek. 'Bizi muhatap almadılar'

Ancak heyetin incelemesini erken bitirmesi bölge halkını şaşırttı. Küçükkuyu Belediye Başkanı Yusuf Aksoy, heyetin kendileriyle iletişim kurmamalarından yakındı. Aksoy, "Belediye hudutları içindeki incelemelerde heyetin yanında olup en azından ön bilgi vermek isterdik ama bizi muhatap almadılar. Ayrıca heyetin en az dört kişiden oluşacağını tahmin ediyorduk. İki kişi geldiler" dedi. 23.10.2007 Radikal

Tam bagimsizlik savasinin da butun ilke ve evreleri icin olan surec yasanir

Dogal ve kacinilamaz olan tam bagimsizligin kazanilmasi hususunda kacinilamaz olan bir tarih sureci soz kunudur (bkz: Turkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktir; Mustafa Kemal Ataturk.).

Bu tarih surecini geleneksel aliskanliklari ile hemen sezinleyen ic ve dis dusmanlar, tam bagimsizlik savasimizin amansiz dusmani olmuslardir, evet. Dusmanlar ile olan bu mucadele, su anda yetersiz durum gosteriyor olabilir.

Ancak su hatirdan cikarilmamalidir ki nasil Ulusal savasin amaci, yurdu yabanci isgalinden kurtarmak oldugu halde, neticesinde, ulusal iradeye dayali yonetimin butun ilkeleri ve bicimleri evre evre gerceklestirildiyse ayni sekilde, tam bagimsizlik savasinin da butun ilke ve evreleri icin dogal ve kacinilmaz bir tarih sureci yasanilacaktir ve yasanilmaktadir.

Bir efor harcamadan hicbir gelisme, ilerleme yukselme olamaz. Yani salt oy kullanmak ile ulusal egemenlik mi olur?! Asla. Bunu zaten hep birlikte yasadik, goruyoruz.

Her fert elini tasin altina koymadan mi elde edilecek tam bagimsizlik?! Tabii ki hayir. Kendi caninin ve geleceginin sorumlulugunu tasimayan bir fert, nasil olur da hakimiyet realitesinin varligi olabilir?!

Ben merkezci bir yasami matah sanan her fert, kendinden baskasini dusunmediginde basina neler gelecegini gormektedir, gormeye devam da edecektir. Ve, particiliginin de yakinda kendisine neler kaybettirdigini gorecektir. El'den (yabancidan) gelenin ogun olmadigini ve olamayacagini gorecektir.

Her fert, kendi alin terine, emegine sahip cikmayi ogrenecektir. Ozgun ve yaratici olmayi ogrenecektir cunku hakimiyet realitesinde olmak bu demektir.

Iki kurus ucuz diye yaptigi alisverislerin bedelinin, kendisine kursun olarak dondugunun idrakini edinmeden mi tam bagimsizliga kavusulacakti ?! Tabii ki hayir!

Paralarini bankalarda bankerlerde "cogaltarak" yan gelip yatmak "refah" sayilmaktaydi dun.. belki hala daha sayilmakta. Ve, birilerinin semsiyesi altinda yan gelip yatmak refah sayilmakta hala. Birilerinin semsiyesi altindaligin neresi hakimiyet realitesinin varligini anlatir? Hic bir yeri. Birilerinin semsiyesine degil, kendi semsiyemizi edinmemiz gerektigini ogretiyor hayat iste Turkiyede.

Kisacasi hayat, yeterince ciddiye alinmasi gerektigini baslarina vura vura fert fert halkimiza ogretmeye baslamistir. "Nush ile uslanmayani etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanin hakki kotektir."

"Caresizseniz, care sizsiniz ." diye bir ifade vardir. Kendini care olarak gormeyenin, baskalarindan beklemeye de hakki olabilir mi?! Olabilir, o da ancak hakimiyet degil tabiyet realitesinde olandir. "En son ocak" ifadesi bu gibi kisilere hic bir sey ifade etmez.

Daha sayilip dokulecek cok seyimiz var, ulusca oz elestiri icin. Ancak butun bunlarin hepsi "ben yapmadim sen yaptin" mantigi - zihniyetinin yani kor egoizmin esiri olanlara nahos gelecektir.

Ozetle, tam bagimsizlik yolunda ilerlemek, ulusun gelismesi ve yukselmesi ile olur. Ulusun gelismesi ve yukselmesinin de evreleri (bu evre, ilk once bilinclenme evresidir dogal olarak) oldugu gorulmelidir. Her evreye hakimiyet kurmak sarttir. Bilinclenme evresine hakim olunulmadigi icindir ki bugun gecmiste edinilmesi gereken siyasi bilinclenmenin telafisi yasanmaktadir halkta:

Ulusu meydana getiren fertler silkelenmektedir gelismesine yukselmesine engel olan kendi hakimiyetsizliklerinden. Hic bir zaman bu kadar alert hale gecmemisti ulusumuzun "duyargalari".
Artik, "sen mi kuratacaksin bu ulkeyi" deniyor mu?! "Ben kurtaracagim" diyen siyasi bilinci yukselmis insanimiz ise her gecen gun artiyor. Yani Damarlardaki Asil Kan harekete gecti.

Kisaca demek istedigimiz odur ki, Atamizin, "ulusun vicdaninda ve geleceginde sezdigim buyuk gelisme yetenegi" dedigi ozelik yok olmadi. Hatirlanilmalidir ki Bir sey varken yok olamaz.

Ozetle, Tam Bagimsizlik yolunda ilerlemiyor olsa idik, bir mucadele icinde de olamazdik.

Selamlar.

Tam bagimsizlik savasimiz

TUM BU ALEYHIMIZE GORUNENLERIN ARDINDA OLANLARA BAKTIGIMIZ ZAMAN SUNU ACIKCA GOREBILMEK LAZIM: TURKIYEMIZ TAM BAGIMSIZLIK YOLUNDA ILERLIYOR.

Pesinen belirtmeliyiz ki, tabii ki bu hersey "tikirinda" demek de degildir. Daha, cok ama daha cok yaratici, sentezleyici ve uygulayici efor harcamak durumundayiz. Yani, Atamizin ifadesiyle yorulmamak icin yolu koyulmak, HIC DURMAMAK meselesidir bu. Yorulanlar olabilir onlari mi bekleyecegiz? Elbette Hayir.

Tam bagimsizlik savasina birlikte baslayan yolculardan kimileri, giderek kendi dusun ve ruh yeteneklerinin kavrama siniri bittikce, tam bagimsizligimiz hususundaki savasimiza direnmeye basladilar, bunlara sag'a sol'a bakanlar ve oralarda oyalanmayi maharet sayip DOSDOGRU ILERLEMEYE direnenler de dahildir.

Dosdogru ilerlemek icin, ne turden olursa olsun probleme takilip kalmak olmaz. Tum gorusler (yani tum renkler) birlikte ancak "beyazi" meydana getirir. Bir gorusle savasmak yerine, o gorusun kendi sinirlari icersinde kalmasina yardim etmek daha hayirlidir; Atamizi bu konuda da anlamak ve ornek almak zorundayiz.

Ozetle, kisilerin yada topluluklarin kendi dusun ve ruh yeteneklerinin kavrama sinirinin bitmesi, "bundan baska da gercek yoktur" a teslim olmasi, cokusu ve tabii ardindan yok olmayi getirecektir.

BIZLERIN DUSUN VE RUH YETENEKLERIMIZIN KAVRAMA SINIRI BITTI MI? TABII KI HAYIR ! BIZLER YORULMAMAK UZERE YOLA CIKMIS VARLIKLARIZ. BIZLER, SEMPATI YADA ANTIPATIYE GORE DEGIL, YANI BASKA BIR IFADEYLE TAASSUPLA DEGIL TAASSUPSUZLUKLA MESELELERI ELE ALDIGIMIZ ZAMAN COZUMLER DE HIZLA ORTAYA CIKMAYA BASLAR. Aksi durum, TEKRAR/DENENMISI DENEMEK YADA TAKLIT olur. Denenmisler ve taklitcilik degil midir ulkemizi icinde bulundugu bu duruma sokan?

Birileri parlak bir laf ettiginde sorgulamadan, yani "kimlere ne kadar ne zaman nasil faydasi olacak ve uzun vadede nasil bir sonuc ortaya cikar"a inanmak, pesinden gitmek suursuzluk degil de nedir?
Yada ornegin parlak laflarin arkasina saklanarak SIZIN ifadelerinizi size karsi KOTULEYEREK kullanmaya baslanildiginda onun CELMELEYEN mekanizmaya hizmet ettigini GOREMEMEK yada SESSIZ KALMAK bir gaflet, yetkinsizlik degil midir? Darwin de ve bilincli bilincsiz destekcileri de epey parlak lafla bilimsellik maskesiyle emperyalizm hizmetkari degil mi? Ozetle, SAPLA SAMANI BIRBIRINDEN AYIRT EDEBILMEK ICIN DUSUN VE RUH YETENEKLERIMIZIN SINIRLARINI-CEPERLERINI DEVAMLI OLARAK ILERIYE DOGRU ITIP GENISLETEBILIYOR MUYUZ?

BILGI CAGI, SALT VICDAN YADA DUYGULARLA ULUSUNU SAHIP CIKAMAYACAGINI MUTLAKA VE MUTLAKA YUKSEK SEVIYELI HERTURLU BILGIYE SAHIP OLMANIN SART OLDUGUNU BIZLERE GOSTERMIYOR MU? ISTE , GOSTERIYOR. "BU DA EKSIK OLUVERSIN" DEVRI BITMISTIR ! ADI USTUNDE: BILGI CAGI.

TURKIYEMIZ TAM BAGIMSIZLIK YOLUNDA ILERLIYOR. Cunku: Bir bilgi her ne neviden olursa olsun insanin ic yapisini, zihniyetini, ahlak seviyesini Allah'a hizmet yani insanliga hizmet arzusu ile doldurmuyorsa, o bilgi yanlis, o bilgi hic olmazsa kisir bilgidir. Allah"a hizmet arzusu, suurun berrakligi ve vicdanin temizligi parlakligi ile gorunur. (*).

(*) Allaha hizmet, insanliga hizmetle olur. S.P.

Imdi, yukaridaki bu bilgi kapsaminda olarak yani insanliga hizmet eden tertemiz bir vicdanla parlayan BILGI kimde, kimlerde gorebiliyor musunuz?

Sunu hatirlatmak istiyorum ki, kazdiklari kuyu cok derin. Insanliga kazdiklari bu derin kuyu icin de mutlaka o kadar derine inip orada calismalarini surdurmeleri gerekiyor. Kazdiklari kuyunun dibini hala goremediler de mi kazmaya devam ediyorlar? bu kazi icin epey derine indiklerine gore onlari oradan kim cikaracak? Ya Kazdiranlar icin ne dusunuyorsunuz? Onlarin oyununu gormek ve bozmak gerek. Gerek birey duzeyinde gerekse de toplumsal ve insanlik duzeyinde.

HAKIMIYET HUSUSUNDA DAHA COK BILINCLENMEYE VE BILINCLENILMESINE HIZMETE IVEDILIKLE IHTIYAC SURMEKTEDIR.

YUKSEK KOZMIK REHBER VARLIKLAR VE TURKIYE'YE GELISLERI

12 NISAN 2008

ILGI:

(a) 12 ARALIK 2007 gun ve "DEMIR VE ALTIN CAGI hk. temel kavramlar" ile "YERYUZUNU SATAN BAHCESINE CEVIRMIS OLANLAR" konulu yazimiz;

(b) 2 MART 2008 gun ve "KOZMIK KARANLIK GUCLER" ile "YERKUREMIZ BU KARANLIK BULUTTAN NASIL ARINDIRILABILIR" konulu yazimiz;

(c) 16 MART 2008 gun ve "KOZMIK KARANLIK GUCLER" konulu yazimiz;

(d) 01 NISAN 2008 gun ve "TURKIYENIN, DUNYA MUKADDERATININ AGIRLIK MERKEZINI TESKIL ETTIGI kavrami" icerikli yazimiz;

(e) 08 NISAN 2008 gun ve "TURKIYENIN YENI BASTAN CENNETLESTIRILMESI" ve "TURKIYENIN TUM DUNYA ULUS ve HALKLARINA GOKSEL BILGI ve BILGELIK OGRETMENLIGI EDECEGI kavrami" icerikli yazimiz.



1. TURK ULUSU VE SOSYO SPIRITUEL YAPISI.

" Yeryuzunde her sosyal birim, kendine ozgu bir genel karakteristik ile objektif ve subjektif ozelliklere sahiptir. Bu ozellikler, o kucuk veya buyuk toplumun genel sagduyusunda ve milli duygularinda, bilincli veya bilincsiz olarak yasatilir. Bu husus bir yerde, o toplumun bunyesine, bu duygulari yasatmakta devam ettirecek ferdi evrim ozelliklerine sahip olan beserlerin kitleler halinde ve genellikle dogum yoluyla dahil ettirilmeleriyle saglanir. Bu acidan olmak uzere, Turk Ulusu icersine binyillardir, yeryuzunun her halk ve ulus ve etnik sosyal birimlerden, bu Ulusun tarihsel islevine katilabilecek soyut ve somut performanslara sahip beserler, enkarne edilmislerdir ve halen de edilmektedirler. (1)

" Nazi artiklari ve fasist isnalik dusmanlari olan kafatascilar bilmelidir ki, su Turk Ulusu denilen toplum, dunyanin her ulus, halk ve etnik sosyal birimlerinden gelen cok sayida beser fertlerinden olusturulmus harikulade bir toplumdur.

" . . . . . . . "

" Insanligin artik su veya bu millet veya halklarin sovenist (2) ve panist (3) bagnazlik sinirlarini asarak, olayin asil yuzunu ogrenip dunya insanligi olacagi, gorkemli Altin Cag, enternasyonel asamasina ulasma esiginde; ancak emperyalist (4) ve oligarsik (5) talan ve soygun cetelerinin birer yutturmacasi olan IRKCILIK VE MEZHEPCILIK BOLUCULUKLERINI ortaya atarak kitleleri parcalamak cirpinislari iflas ettirilecektir ve ettirilmektedir.

" Boyle bir bilgi isiginda, Turkiey denilen bu ulkede yasayan ve tumune birden Turk ULusu dedigimiz bir toplumun bir ULUSLARARASI YUKSEK BIR ISLEVI vardir.

" GUNES SISTEMININ YUKSEK REHBERLERINDEN BIRI OLAN ATATURK, bu YUKSEK VAZIFE ile ilgili olarak uzun yillar once 10'uncu Yil Nutku'nda su cok onemli sozleri soylemisti:

" YUKSEK BIR INSAN CEMIYETI OLAN TURK MILLETI....

" TURK MILLETINE COK YAKISAN BU ULKU, ONU, BUTUN BESERIYETE HAKIKI HUZURUN TEMINI YOLUNDA KENDINE DUSEN MEDENI VAZIFEYI YAPMAKTA MUVAFFAK KILACAKTIR.

" BUGUN AYNI INANC VE KAT'IYETLE SOYLUYORUM KI, BU ULKUYE, TAM BIR BUTUNLUKLE YURUMEKTE OLAN TURK MILLETININ, BUYUK BIR MILLET OLDUGUNU, BUTUN MEDENI ALEM, AZ ZAMANDA BIR KERE DAHA TANIYACAKTIR.

" Turkiye'nin bu Yuksek Kozmik Islev'i gerceklestirmesi icin, halen son derece kompleks ve yuksek bir ozel alan icersinde tutulan Turk Ulusu, bir butun olarak amansiz eprovlerden gecirilmekte ve bunun ise sonlarina gelinmektedir.

2. YUKSEK REHBERLER VE TURKIYE'YE GELISLERI.

" Turkiye pek cok yuzyillardir giderek esigine geldigi gorkemli bir Goksel Islev icin secilmis bir ulkedir.
" Bu secimle birlikte, bircok gayet yuksek kozmik rehber varlik bu ulkeye cesitli tarihlerde enkarne olarak kitleleri yetistirmeleri ve ozel enerjileri bu ulkenin genel fizik ve spiritik auralarina (6) yerlestirmislerdir. Bunlarin bircogu bilinmis, bircogu ise bilinmemistir, oyle gerektigi icin.

" Bazi Yuksek Rehberler sunlardir:

a- YUNUS EMRE
b- HACI BAYRAM VELI
c- HACI BEKTAS VELI
d- MEVLANA CELALEDDIN RUMI
e- MUSTAFA KEMAL ATATURK
f- DR. BEDRI RUHSELMAN (7)
vb.

" Daha bircok, fakat gereksiz ve zamansiz oldugu icin isimleri belirtilmeyecek Yuksek Rehberler Turkiye'dedirler ve onlar vazife gormektedirler. Onlarin vazifelerinin genel isleyisi, soz konusu edilen Goksel Islevler icin hep ayni yone yoneliktir.

" Fakat Turk Milleti, bu betimlenemez Yuce Rahmet'i, ancak ona uygun cevap vererek, goksel yola girmekle gazaba cevirmeden ve tum insanlik icin rehberlik uzere edinmek durumundadir.

" Asagidaki ayet, boyle bir durumda soz konusu olabilen kaypaklik, nankorluk ve uzucu sonucu belirtmektedir.

Kur'an : 7/94-95 :
" 94. Hangi bir kasabaya bir peygamber gondermis isek ahalisi onu tanimamakla onlari, yalvarip yakarmalari icin fakirlige, hastaliga giriftar ettik. 95. Sonra bu sikintiyi iyilige cevirdik. O kadar ki mal ve adetleri cogalinca nankorlukle " - Babalarimiza da boyle hastalik, saglik erismistir." demislerdi. Biz de onlar farkinda degillerken ansizin onlari yakalayiverdik. "

" Iste anlatilamayacak kadar guzel gunleri cagirmak icin, tum ulus, ulkemizi bir namussuzlar, caniler, soyguncular ulkesi haline girmekten alikoyarak, bir isil isil dostluk, kardeslik yurdu ve bir Kozmik Kanal haline sokulmasina el birligiyle yardim edecektir. "

BOLUMUN NOTLARI

(1) ... bedenlendirilmek
(2) asiri uluscu
(3) bir inanca bagli olanlari ayni yonetim altinda toplama amacini guden politik akim
(4) emperyalizm yanlisi
(5) siyasi gucun birkac kisilik bir grubun elinde toplandigi yonetim bicimine ozgu
(6) maddi bedeni bir zarf gibi saran isikli yayintilar toplulugu
(7) Tip fakultesi mezunu ve ayni zamanda keman virtuozu ve unlu spiritualist. Savas oncesi Mustafa Kemal ile Sirkeci'de ordu personelinin devam ettigi bir kahvehanede karsilasirlar. Miralay Mustafa Kemal yan masadadir. Tanisirlar. Bedri Ruhselman savas icin orduya yazildigini soyler.
Mustafa Kemal : " Sen savasa gitme " der. " Savasta bir kere olursun, halbuki yasarsan, halkin icin her gun bir seyler yapabilirsin " diye devam eder, kartini verir : " Bunu askerlik subesine gotur, kaydini silsinler " der, imzalar.

BILIM ARASTIRMA MERKEZININ
SIRIUS MISYONU adli eseri, s. 32-35,
aynen sunulmustur. (1979)

Yavuz KESKIN
Em. Ogr. Alb.
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...