inkılap : 1. değişme, bir durumdan başka bir duruma geçme. 2. toplum ve devlet hayatında kısa sürede meydana getirilen değişiklik.
İnkılap, kelime anlamı ile değişme, bir halden başka bir hale dönmeyi ifade eder. İnkılap; Arapça “ kalp” kelimesinden gelmiş olup, bir milletin sahip olduğu siyasi, sosyal ve askeri alanlardaki kurumların devlet eliyle makul ve ölçülü metotlarla köklü bir şekilde değiştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. İnkılap ve devrim kelimelerinin Fransızca karşılığı “révolution”, İngilizce karşılığı “revolution”dur. Kelime Latince kökenli olup, revolvere kelimesinden gelmektedir. Revoultion kelimesi, ani ve şiddetli, kökten bir değişikliği ifade etmek üzere ilk defa 1789 Fransız İnkılabı ile kullanılmaya başlanmıştır. Kelime genel olarak, inkılabı ifade etmek için kullanılmışsa da, büyük harfle yazıldığında da Fransız inkılabını ifade eder. Fransız inkılabına Fransız ihtilali de denilmektedir. Dilimizde kullanılan inkılap kelimesi de bu yüzden, çok defa ihtilal kelimesi ile karıştırılmaktadır. Bazı yazarlarların eserlerinde, Türk İnkılabı, ihtilal olarak ifade edilmektedir. Aslında inkılap ve ihtilal aynı şeyleri ifade etmez. Ihtilal, inkılabın bir evresini, mevcut otoriteye karşı gelmeyi, zora başvurmayı öngörür. İhtilal kelimesinin Fransızca ve İngilizce tam karşılığı mevcut değildir.
Bir başka anlamı ile ihtilal, karıştırmayı, düzensizliği ve karışıklığı ifade eder. İnkılap sözcüğünün karşılığı ise, “yerleşik toplumsal düzeni köklü, hızlı ve geniş kapsamlı olarak niteliksel değiştirme ve yeniden biçimlendirme eylemi” olarak açıklanmaktadır. Türk hukuk lugatına göre, “inkılap, eski bozuk düzenin, köhnemiş düzenin yıkılmasından sonra yapılan yenileştirme hareketidir.” Bu anlamda inkılap, ne hazırlık safhasını ne de aksiyon safhasını içermemektedir. İnkılap, basit bir olay değildir. Bir ülkenin sosyal bünyesinin kökten ve genel olarak değişikliğini ifade eder. Önemli bir Halk hareketi olarak görülür ve genellikle kuvvet kullanımını gerekli kılar. İnkılap, yeni bir sosyal düzenin yerleşmesi amacına yönelik olarak da bir tür iktidarı ele geçirme tekniğidir. İnkılap deyimi, belirli alanlarda sosyal yönden, önemli değişiklikleri de ifade etmek üzere de kullanılır.
İnkılap, evrim veya tekamül (evolution) ve ıslahattan (reforme) farklıdır. Evrim veya tekamül genel anlamda tedrici gelişmeyi, değişikliği ifade eder. “Yavaş yavaş açılma ve şekil alma” anlamına gelir. Reform veya eski deyimle ıslahat, toplum hayatında belirli alanlarda yapılan düzeltmelerdir. Reformlar, o ülkenin hukuk düzenine uygun olarak yapılır, tedricidir, zorlayıcı değildir. İnkılap, hükümet darbesinden de ayrı ve farklı bir anlam taşır.
Hükümet darbeleri sadece iktidardaki kişileri değiştirirler. Toplumdaki sosyal, ekonomik yapıya ilişmezler. İnkılap ise her şeyden önce siyasal ve Sosyal Yapının kökten değiştirilmesini amaç edinir.
Geniş anlamda anılan inkılap kelimesi yanı sıra dilimizde bir de dar anlamda inkılap kelimesi kullanılır. Dar anlamda inkılap, sosyal hayatta ve sosyal müesseselerde belli yönlerden kökten değişmedir. Bu değişme, gelişme şeklinde ve genel anlamda inkılabın ana amacına uygun olarak gelişir. Milliyetçilik prensibinin tabii bir sonucu olarak dil ve Tarih inkılapları, batılaşma prensibinin de sonucu olarak Şapka ve Harf inkılabının kabulü ve devletin laikleştirilmesi, dar anlamda inkılabı ifade eder. 1961 anayasasında da yer alan “Atatürk devrimleri” deyimi, dar anlamda anılan inkılapların topunu birden belirtmek üzere kullanılmıştır. Türk İnkılabı veya Atatürk İnkılabı denildiğinde, geniş ve şümullü anlamı ile Kurtuluş Mücadelesini de içine alan Büyük Türk İnkılabı ifade edilir.
Sonuç olarak inkılap basit ve sadece bir olay değildir. Yeni bir hukuki düzenlemenin aynı zamanda hareket noktasıdır ve idare edenlerin hukuk anlayışına karşı da müeyyidedir. Toplum mevcut olduğu andan itibaren fiil olarak inkılap da mevcut olmuştur. İnkılap fiili, inkılap fikrinden öncedir. İlkel toplumlarda bu tür hareketler, ya topluluğun ihtiyaçlarının tatmin olmamış olmasından veya politik grupların ihtiraslarından doğan şuursuz hareketleridir. Ancak XVIII’ inci yüzyıldan itibaren toplumda gelişmeler, topluma yeni bir yön vermenin zorunluluğunu ortaya koymuştur. Amerikan ve Fransız inkılapları yeni bir fikrin, yeni bir dünya anlayışının zaferidir. Toplumu geliştirmek için insan aklının düşündüğü reformlar, aynı zamanda toplumu düzenleyen kuralları da değiştirmek gücüne sahip olmak istemişlerdir. Gelişmeye toplum düzeninin sert bir şekilde engel oluşu, iktidarların tarihi ve sosyal gelişme önünde direnmeleri inkılabı Halk hareketi olarak zorunlu kılmıştır. İnkılap kaçınılmaz bir gelişmenin biraz sert ve fakat çabuklaştırılmış şeklidir. İnkılap, topluluğun hastalığına bir çaredir. İnkılap, iktidarı yenileştirme ve kuvvetlendirme gibi tarihi bir fonksiyonu da yerine getirir.
İnkılabın Unsurları
İnkılap, Halk hareketi olarak mevcut düzeni zor kullanarak yıkmayı ve yıkılan düzen yerine yeni bir düzen kurmayı ifade eder. Bu tarife göre inkılap olayının unsurları şunlardır:
a. İnkılap önce bir Halk hareketidir. Hareketten maksat ani ve enstantane bir hareket değildir. Modern inkılap teorisi, inkılabın sanıldığının aksine ani bir olay, birden patlak veren bir hareket olmayıp için için gelişen, oldukça uzun bir sürecin eseri oluğunu ortaya koymaktadır.
Buna göre bir inkılapta bir hazırlık, patlama ile başlayan bir uygulama devresi mevcuttur.
İnkılabın en başta gelen bir özelliği de topluma mal edilmesi, toplumca yapılan bir hareket olmasıdır. Bir kişiye, bir zümreye, bir sınıfa dayanılarak yapılan inkılap, toplumca benimsenmedikçe gerçek anlamda bir inkılap niteliğini taşımaz.
b. İnkılap mevcut düzeni yıkma olayıdır. Mevcut düzenin yıkılması, mevcut hukuk düzenine karşı gelmeyi, kanuna, aykırı olan harekete geçmeyi gerekli kılar. Dayanağını direnme hakkında bulan bu toplum hareketi, eskimiş, yıpranmış ve iktidarda bulunanların zorla devama çalıştıkları eski düzenin yıkılmasını öngörmektedir.
c. İnkılap, yıkılan düzen yerine yeni bir düzen kurmayı amaç edinir. İnkılap, yıkılan düzen yerine yeni bir düzen kurmayı amaç edinmekle inkılabın yeni bir hukuki düzen olduğu,
gelecek hukuk düzeninin geçerliliğinin temelini teşkil ettiği anlaşılır. İnkılap, eski hukuk düzeninin enkazı üzerinde yeni hukuk düzeninin kuruluşudur.
İnkılabın Evreleri (Safhaları)
İnkılap üç evrede gerçekleşir;
a. Birinci Evre: Birinci evreyi teşkil eden fikri cephe, cemiyette değişiklik fikrinin tohumlarının atıldığı ve geliştirildiği devredir. Düşünürlerin, yazarların ve filozofların hazırladıkları ve yön verdiği devredir. İnkılaplar önce akla dayanan yeni bir sosyal düzen arayan fikirler olarak doğar. Ölçülü bir istek ve şüphe iken, taraftar bulunca iman ve ihtiras haline gelir. İnkılap fikirleri Halk yığınlarınca benimsenirse güç ve kuvvet kazanır.
b. İkinci Evre: İkinci evre, hazırlık evresinin tamamlanmasından sonra gelir ve aksiyon safhasıdır. Dar anlamı ile ihtilali ifade eder. İhtilal başarı gösterirse meşruluk kazanır. Modern ihtilaller bir tabiye ve taktik işidir. Disiplinli ihtilalciler ister.
c. Üçüncü Evre: Üçüncü evreyi, yıkılan, bozulan düzenin yerine bir yenisini kurma fiili teşkil eder. Yeniden kurma ile inkılap başarılmış olur. İhtilal kelimesi, canlı ve enerjik bir hareketin ifadesi olmakla beraber, inkılabın ancak bir safhasını, daha doğrusu tamamlanmamış durumunu ifade eder. İnkılap siyasi ve hukuki hüviyeti olan bir topluluk içerisinde eskilerin yerini yeni bir idarenin, yeni bir düzenin ve yeni müesseselerin almasıdır. İnkılapta topluma yeni ve ileri bir fikre dayanan yeni bir düzen ve değer getirilmiş olur.
İnkılapçılık ise; kurucu ve yapıcı bir düşünceyle modern toplum hayatında yeni ilerleme ve gelişmelere imkan hazırlamaya yönelik bir düşünceyi benimsemektir. İnkılapçılık bir taraftan uygarlık gereği yeni inkılapları öngörürken, diğer taraftan da ileriye yönelmeyi gerekli kılmaktadır. İnkılapçılıkla, Türk toplumu endüstri, bilim, teknoloji, tıp ve sanayi gibi her
alanda, her türlü gelişmeye yabancı kalmayacak kendini çağın gereklerine göre yenileyecektir. Bu anlamda, inkılapları sevmeyi ve korumayı, onları medeni ve insani
yaşayışın gereği olarak savunmayı öngörür. İnkılapçılık diğer bütün ilkeleri içine alır yani hepsini kapsayan genel bir ilkedir.
Türk İnkılabının Özelliği
Türk inkılabı, bir diriliş ve yenilik hareketidir. Milli bağımsızlık ve milli egemenlik mücadelesidir. Dışarıda işgalciye, içeride Sultan – Halifeye karşı birlikte, bir arada yapılmıştır. Milleti batıya – batı kültürüne, batı zihniyetine götüren kökten sosyal bir deşişikliktir. “Türk inkılabı Türkiye’de doğu kültürü yerine batı kültürünü kurmuş, softa zihniyeti yerine, modern zihniyeti getirmiş ve şeriat zihniyetinin söndürdüğü milli şuuru, milletin ruhunda uyandırmıştır.” Paul Gentizon (Pol Jantizon) “Hulasa, 1922’den 1928’e kadar Türkiye’de cereyan eden hadiselere benzer bir sey bütün dünyada vukua gelmiş değildir. Tabiri caiz ise, bütün bir millet derisini değiştirmiştir.” Türk inkılabı, amaç, hazırlanış ve uygulama yönünden diğer inkılaplardan çok farklılık gösterir. Fikir yönünden hazırlık, inkılabın kaynağını teşkil eder. Fransiz ihtilalini hazirlayan fikirleri, Fransız yazar ve fikir adamları Voltaire (Volter) ve Montesquieu (Monteskiyö), diderot (Didero), Jena Jacques rousseau (Jan Jak Ruso) yüzyıllar boyunca çalışma ve eserleriyle ortaya koymuşlardır. Türk inkılabı bir doktrin hareketinin sonucu değildir ve bir doktrine de bağlı değildir. Türk inkılabı Osmanlı Devleti’nin tarihi kaderine tabi olmasi sonucu olarak önce bir vakia ve daha sonra bu vakiaya bağlı bir fikir olarak ortaya çıkmıştır.
“Türk inkılabını bir başka özelliği de ondaki paragmatik durum ve her türlü teorik ve ideolojik hazırlığın yokluğudur. Öyle ki, Türk inkılabı hiç meydanda yokken, birden hakikat olmuştur. Tarih böyle bir ideolojik hazırlık için, ne Mustafa Kemal’e ne de Türk milletine vakit bırakmamıştır. Her ikisi de inkılap yapmak vaziyetine getirilerek Tarih içinde irticalen birtakım işler yaratmak mecburiyetinde bırakılmışlardır.”
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk’ün esas amacı yeni bir Türk devleti kurmaktı. Yeni Türk devleti bir taraftan milli egemenlik diğer taraftan da milli bağımsızlık mücadelesi ile birlikte kurulmuştur. Yeni devletin kuruluşunun baş özelliği inkılaplarla birlikte, bir arada kurulmuş olmasındandır. Türk inkılabının amacı sona eren Osmanlı İmparatorluğu yerine özgür ve bağımsız yeni ve modern bir devlet kurmaktı. Yeni Türk Devletini kurma amacı Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi görevinin sona ermesi ile ortaya çıkmıştır. Esas problem, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı için bu devleti yeniden kurmak değil, yıkılmaya yüz tutan ve fiilen yıkılan bir devletin yerine yeni ve modern bir devletin kurulmasıdır. Türkler, bu bakımdan sürekli bir devlet Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerine kurulan yeni Türk devleti, Türk milletinin devlet kurma konusunda kabiliyetine ve üstün başarısına bağlı kalmıştır. İnkılapla Türk Milleti siyasi ve hukuki topluluk olarak modern bir devlet, sosyal yönüyle ileri ve medeni bir toplum olma tercihini yapmıştır.
1789 Fransız ve 1917 Rus inkılaplarından farklı olarak Türk inkılabında, inkılabın hazırlığını yapanlar, fikri yönden olgunlaştıranlar ve onu aksiyon alanında başarıya götürenler aynı kişilerdir. Büyük Atatürk, Türk inkılabının hem fikri hazırlığını yapmış, hem de aksiyon alanında onu başarıya ve zafere ulaştırmıştır. İnkılapçı Atatürk, artık zamanını tamamlamış olduğuna inandığı bir imparatorluğun üzerine yepyeni temellere dayanan bir devlet kurmuştur. Atatürk, inkılabı başarıya ulaştırırken aynı zamanda özgür, bağımsız, modern ve yeni bir devlet kurmuştur. Yeni devletin kuruluşu önce fikri yönden bir hazırlık çalışması gerektirmiştir. Türk inkılabının amacını teşkil eden yeni devlet kurma fikri Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihe intikali ile ortaya çıkmıştır.
Yeni Türk Devleti’nde yapılan inkılapları; siyasi alanda, hukuk alanında, eğitim ve kültür alanında, sosyal alanda ve ekonomi ve sağlık alanında yapılanlar olmak üzere beş ana grupta toplamak mümkündür. Bu inkılaplar gruplarına göre şunlardır;
A) Siyasi Alanda Yapılan İnkılaplar
1)Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
2)Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
3)Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
4)Yeni Türk Devleti’nde anayasa hareketleri
4.a)İlk anayasanın kabulünden önce çıkarılan anayasa niteliğindeki kanunlar
4.b)20 Ocak 1921 anayasası (Teşkilat-ı Esasiye)
4.c)20 Nisan 1924 anayasası (İkinci anayasa)
5)Çok partili rejim denemeleri ve sonuçları
5.a)TBMM’de çeşitli grupların ortaya çıkışı
5.b)Müdafa-I hukuk Grubu’nun kuruluşu ve bunun Halk fırkasına dönüşmesi
5.c)Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası
i.Fırkanın kuruluşu
ii.Şeyh Sait İsyanı ve fırkanın kapatılması
5.d)Atatürk’e süikast girişimi
5.e)Serbest Cumhuriyet Fırkası
5.f)Menemen Olayı
B) Hukuk Alanında Yapılan İnkılaplar
1)Medeni Kanunun kabulü
2)Ceza Kanunun kabulü
3)Hakimler Kanun kabulü
4)Ticaret Kanunun kabulü
5)Borçlar Kanunun kabulü
6)İcra ve İflas Kanunun kabulü
C) Eğitim ve kültür Alanında Yapılan İnkılaplar
1)Eğitim alanında yapılan inkılaplar
1.a)Tevhid-I Tedrisat (Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi) Kanunun kabulü
1.b)Latin harflerinin kabulü
1.c)Üniversite reformu
2)Kültür alanında yapılan inkılaplar
2.a)Türk tarihi alanında yapılan çalışmalar
2.b)Türk dili alanında yapılan çalışmalar
D) Sosyal Alanda Yapılan İnkılaplar
2)Tekke zaviye ve türbelerin kapatılması
3)Takvim, saat, ölçüler ve rakamlarda değişiklik
4)Soyadı Kanunun kabulü
5)Milli bayramlar ve tatil günlerinin belirlenmesi
6)Kadın haklarının kabulü
E) Ekonomi ve Sağlık Alanında Yapılan İnkılaplar
1)Ekonomik alanda yapılan çalışmalar
2)Sağlık alanında yapılan çalışmalar
Atatürk’e Göre İnkılapçılık
Atatürk’e göre; Türk inkılabı, Türk Milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak, yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseleri koymuş olmaktır. Atatürk bu anlatımı ile inkılabın, basit bir yönetim değişikliği olmadığını, temel kurumlarda da bir değişmeyi ifade ettiğini ve Türk inkılabının çağdaşlaşmaya yönelik karakterini de vurgulamıştır. Atatürk, kendisinin gerçekleştirmeye çalıştığı fikir ve prensiplerin, Türk milletinin mefkure ve emellerinin özeti olduğunu çeşitli şekillerde açıklamıştır. Atatürk kendi eseri olan inkılabın belirli niteliklerini 5.12.1925 de Ankara hukuk Fakültesi’nin açılışında şu sözlerle anlatmıştır:
“Türk İnkılabı nedir? Bu inkılap kelimenin vehleten (ilk anda) ima ettiği ihtilal manasından başka ondan daha geniş bir tahavvülü ifade etmektedir. Milletin mevcudiyetini idame etmek için fertler arasında düşündüğü müşterek rabıta, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet dini ve mezhebi irtibat yerine Türk Milliyeti rabıtasıyla efradını toplamıştır.” “Altı sene Zarfında büyük milletimizin hayat cereyanında vücuda getirdiği bu tahavvüller herhangi bir ihtilalden çok fazla yüksek olan muazzam inkılaplardandır”. “Çok milletlerin kurtuluş ve yükseliş mücadelesinde mütehevvir oldukları görülmüştür. Fakat bu tehevvür Türk Milletinin şuurlu tehevvürüne benzemez”.
Atatürk’ün inkılapçılık anlayışının temelinde Türk Milletini, dünya kültür ve medeniyetlerinden yararlandırma düşüncesi vardır. Türk inkılabı toplum hayatında ortaya çıkan teorik ve pratik sorunları, ihtiyaçları karşılamak ve problemleri çözmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Atatürk yeri ve zamanı uygun oldukça gerçekleştirdiği inkılaplar ile, Türk Milletini çağdaş medeniyet seviyesine getirmeyi planlamıştır. Bu sebepten bütün inkılaplar, Türk Milletinin ilerlemesini sağlamaya yönelik gerçekleştirilmiştir.
Türk Milletinin ilerleyerek devam etmesi ve bunu sağlayan inkılapların korunması için, inkılapçılık ilkesini, Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerinden birisi olarak Anayasaya koydurmuştur.