CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR
Atatürk Düşmanlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atatürk Düşmanlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ATATÜRKÇÜLER NE YAPMALI

Prof. Dr. CİHAN DURA
12 EKİM 2016 ÇARŞAMBA

“Atatürkçüler Ne Yapmalı” Bildirimizden:

“6- KİTAP veya MAKALE TANITIMI yapın. Attila İlhan, Sinan Akşin, Turgut Özakman, Metin Aydoğan, Banu Avar, Mustafa Yıldırım, Sinan Meydan, Zahide Engin Uçar gibi Atatürkçü yazarlarımızın bir kitabını veya makalesini tanıtın. … Çalışmanızı yayınlayın, geniş kitlelere ulaştırın.

İşte, ben bu görev gereği yaptığım çalışmayı, aynı zamanda bir örnek olsun diye sizlere sunuyorum, başka yapıtları da tanıtmaya devam edeceğim.

 Ancak bu ve benzeri faaliyetlerin, Türkiye’yi kımıldatması için binleri, onbinleri bulması gerekiyor. Tanıtılması gereken o kadar çok yapıt, ulaşmamız gereken o kadar çok insanımız var ki... Onun için, söz konusu faaliyetlere sizlerin de, yüzleri, binleri bularak katılmanız gerekiyor. Benim asıl hedefim bu çokluğu yaratmak, bu kurtarıcı birliğin gerçekleşmesini sağlamak!...

*

Mustafa Yıldırım, Zifiri Karanlıkta, 2 Cilt, Ulus Dağı Yayınları, Ank., 2016

Konularında Türkiye'de ve Dünyada birer ilk olan Ortağın Çocukları ve Sivil Örümceğin Ağında kitaplarından sonra, 100 yıllık "din" maskeli saldırının belgesi Zifiri Karanlıkta kitabı da konusunda bir ilktir!

*

“Din kurtarıcısı” maskesiyle öne geçenlerin pek çoğu, siyaset ve ticaret ağında, azınlık milliyetçiliği oyununda birer aktördür. Devletlerini yıkarken bağımsızlığa, gelişmeye, özgürlüğe, kadınlığa düşmanlaşır, yabancıların maşası olup çıkarlar. Yurttaşlarına, dindaşlarına, insanlığa büyük zararlar veren aygıta dönüşürler.

*
Gerçeklerden kaçarak karanlıktan kurtulamazsınız!

Mustafa Yıldırım, on binlerce sayfalık dava dosyalarını, yine on binlerce sayfalık yayınları, raporları Türkiye ve İran'ın karşılıklı tarihini ele alarak yenileşmeye, kadın haklarına, halk egemenliğine düzenlenen güdümlü isyanları, "din" maskeli diktatörlüğün kuruluşunu Humeyni'nin Kum'dan-Necef'ten Türkiye'ye gönderilen imamların, suikast komutanlarının, yerli ameliyatçılarının izlerini sürdü.

1908 yılından günümüze "Din kurtarıcısı" maskesiyle siyasal-ticari egemenliklerini sürdürmek için, devletlerin her ileri adımına karşı ayaklanan Kürt-Arap şeyhleri, Suudi kralları bağlıları, Necef'teki Humeyni'nin 1976'da başlayan Türkiye örgütlenmesi... Ordunun darbe gerekçeleriyle tasfiye edilişi...
Terör eğitiminden geçirilen, silah-istihbarat desteği verilen, doğrudan yönetilen ekiplerin İmam'ın fetvalarına uygun suikastları, saldırıları, casusluk etkinlikleri...

"Demokrasi" ve "din özgürlüğü" maskesiyle devletlerin ele geçirilişi; liberallerin, solcuların Humeynicilerle toplantıları; Kum'da, Tahran'da temsilci bulunduran Kürt Hizbullahilerin cinayetleri, gerilla savaşı hazırlığı... Türkiye'de ve dünyada eş-zamanlı terör eylemleri, cinayetler...
"İslamcı" maskeli darbenin önünü açan aydınların bazıları, yine o darbecilerin ameliyatçılarınca öldürüldüler. Onların ölümü, aydınların, yazarların, hükümet edenlerin, gazetecilerin, akademisyenlerin ve halkın duyarsızlığının bedeliydi. Batıdan-Doğudan beslenen Hizbullahilerin, etnik milliyetçilerin saldırılarıyla yurdu kaplayan zifiri karanlıkta Türk egemenliğinin bitirilişinin dönemsel bir bunalım olmadığı, 100 yıllık siyasi ikiyüzlülüğün ve halkın vurdumduymazlığının eseri olduğu...

 *
 Sessizce değil; göstere göstere, bağıra çağıra, öldüre öldüre…
Kürt-Arap şeyhlerinin müritleri Cumhuriyet’e direndi.
Necef’ten ve Kum’dan üç örgütçü imam Türkiye’ye gönderildi.
Sonunda, Türkiye’nin aymazlığından yararlanan Cellad’ın kanlı gecesi başladı.

■ Kitabın tanıtım yazılarından.

.

Bilgi güçtür kuvvettir. Bilgilenin! Dünyanın çatısı Everest Tepesi değil İstanbul'dur. Doğu ve Batı'nın savaşı din eksenli değil zenginlik temellidir.

Dünyada hiçbir zaman rakip olamayacağınız sektör büyükleri vardır. Basit bir örnek vermek gerekirse araba lastiği firmaları -Michelin Pirelli gibi- bunların gücü sermayeden öte, imalat üstünlüklerinden gelir. Lastik imalatının temeli kautçuk ağacına dayanır ki bu firmalar dünya kautçuk orman bölgelerini satın almışlardır. Haliyle temel hammadde de kendi ellerinde olduğu için bu firmalarla yarışamazsınız.

Dünyadaki çoğu savaşın temeli, stratejik alan veya stratejik malzeme kavgasıdır.

Afganistan demir yataklarına sahipti. Ortadoğu ülkeleri petrol, doğalgaz altın vs.

Uzakdoğu eski zamanda baharat kaynağıydı.. yeni çağda karabiberin gramının altının gramından pahalı olduğunu düşünürsek.

Arjantin Peru gibi Latin Amerika ülkelerinin Avrupalılar tarafından keşfedildikten sonra gemilerle kuş pisliği dağlarını kendi ülkelerine tarımda verimlilik gübre için taşıdıklarını - bugünün üre'si -unutmamak lazım.

Fransa'nın kahve ve şeker kamışı uğruna ordusunun çoğunu sıtmadan kaybedip bugünkü ABD de bulunan verimli ova pozisyonundaki topraklarını -New Orleon gibi- satmak zorunda kalması, Napoleon' un güç kaybedip ingiltere'nin gerisine düşmesine;

Hollanda'nın gemi filoları sayesinde ticaret yollarına hakim olup zengin ülke statüsünde söz sahibi oluşuna sebep hep hammadde savaşlarıdır.. bu uğurda native bir milleti yok edecek ölçüde kıyım yapmaktan kapitalizm geri kalmamıştır.

Bu azgın sömürüye ideolojik olarak karşı duran sembolik ülkeler olmuştur Vietnam ve Cuba gibi. Vietnam'da kapitalistler global göz dağı verirken; Küba, ideolojik karşıtlığın son kalesi gibi hayat memat meselesi mahiyetinde korunmuş ayakta tutulmuştur.

Bir de ipek yolu gibi, baharat yolu gibi bu hammaddelerin kolay, masrafsız ve emniyetli taşınacağı güzergahlar vardır. Tarih boyunca bu güzergahlar bir Doğu'nun bir Batı'nın eline geçmiştir.

Doğu ve Batı'nın savaşı din eksenli değil zenginlik temellidir. Haçlı seferleri gibi Kudüs'ü elde tutmaya yönelik ataklar, bu el değiştirişleri kökten çözmeye yöneliktir.

Ha keza islamı yayma adı altında yapılan cihad ve fetihlerde öyle. Dinler, bu savaşlarda motive edici körük vazifesi görmüşlerdir.

Bu cephelerin lojistik üssü olan yerler bellidir. Malta adası, Kıbrıs, İstanbul vs.

Bana göre dünyanın çatısı Everest tepesi değil İstanbuldur. Tarih öncesinden beri yerleşim alanı olarak göz koyulan tarih boyunca da alınmak istenen. Hz. Muhammed dahil tüm islam liderleri ve orduları yönünü buraya çevirmiş, adeta Osmanlı'ya işaret etmiş, Fatih'e nasip olmuş bir şehir; merkez, köprü üs. Koskoca Batı Roma İmp. yıkılırken uzantısı Bizans, bu korunaklı kale ve vergi toplama noktasında ömrünü bin sene daha uzatabilmiştir.

Biz bin sene kalabilecekmiyiz bilmiyorum ama gercekten şanslı olduğumuz kesin. Şansımız, şu birbirine sınır komşu olmak istemeyecek Uzak Doğu ve Batı arasında tampon oluşumuz.. bizi bi kaşık suda boğabilecek güçte de olsalar bizi yaşatmak isteyecekler. Çünkü araya sıkışmışız sürebilecekleri yer yok.. bu alanı boşaltırlarsa bir taraftan biri dolduracak. Anadolu'ya Doğunun hakim olması veya Batının hakim olması, dünya dengelerini değiştirir.

Bu yüzden ülkemiz üstüne oynanan siyasi ve finansal oyunlar hiç bitmeyecektir. Bize düşen, konumumuzu faydalı şekilde kullanıp teraziyi bozmadan kuvvetlenmektir.

Erdoğan’ın asıl hatası Cemaat değildi


  10 Ağustos 2016  

Erdoğan’ın asıl hatası Cemaat değildi


Ali Deniz Kutluk adını duydunuz mu?
Tümamiral idi.
43 yıl sonra NATO'da tüm ülkelerin kuvvet planlamasından sorumlu “Branch Chief” konumuna yükseltilen Türk Komutan'dı.
Bir gün… NATO ana karargahında çalışırken, stratejik birimde çalışan ABD'li subay yanında sivil bir Amerikalı ile ziyaret randevusu alıp makamına geldi. Amerikalı sivil kendini saklamadı; CIA'da çalışıyordu.
İlk sorusu şu oldu: Türkiye kendisine rejim ihraç etmeye çalışan komşusu ile daha etkin mücadele etmeyi neden düşünmemektedir? Bahsettiği ülke, İran idi.
CIA görevlisi yanıtını beklemeden etkin mücadelenin yöntemini anlatmaya başladı.
Tümamiral Kutluk, biz Türklerin 500 yıldır İran'la aynı sınırı paylaştığını ve dost iki ülke olduğumuzu söyledi. Sadece bu değil…
Kutluk Paşa, Amerikalıların benzer “yoklamalarını” Karadeniz kıyıları içinde söylediklerine şahit oldu. Her seferinde Türkiye'nin rotasını Atatürk'ün çizdiği “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesi olduğunu söyledi.
Sonuçta ne oldu?
Tümamiral Ali Deniz Kutluk, Balyoz kumpasıyla 2010'da hapse atıldı. 18 yıla mahkum edildi! (Birlikte tutuklandığı Tuğamiral Cem Aziz Çakmak cezaevinde can verdi!)
Annesinin vasiyetiydi; deniz subayı olması. Ve bu nedenle oğluna “Deniz” adını vermişti.
ABD-CIA'nın isteklerine karşı çıkan Tümamiral Ali Deniz Kutluk hapiste emekli edildi; canından çok sevdiği üniformasını çıkardı.
Yerine getirilenler 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulundu.
Yani…
Emperyalizmin ayak izleri takip edilmeden nitelikli siyasal-ideolojik değerlendirmeler yapılamaz.
Asıl hatası
Erdoğan, “kandırıldım” dedi.
Doğru ama eksik!
Erdoğan ilk hatayı “BOP'un eşbaşkanıyım” diyerek yaptı. Asıl hatası buydu.
Cemaat, BOP'un aracıydı ve Erdoğan bunu bir türlü kavrayamadı.
Yetmezmiş gibi…
Hâlâ yandaşlar diyor ki; “Kemalistler Müslümanlara baskı yaptığı için AKP, Cemaat örgütlenmesine göz yumdu!”
Bu, ciddi tarih okuması olmayan son derece yüzeysel “gazetecilik” değerlendirmesidir.
Bu, CIA'cı G. Fullerlerin tezidir.
Bu, Amerikalı Noeconların tezidir.
Demek…
15 Temmuz kimi yandaşları aydınlatmamış; “kaba geleneksel bakıştan” kurtulamıyorlar.
Laik Kemalist Cumhuriyet -tıpkı Osmanlı gibi- dini yapıyı, -Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurarak- devlet kontrolü altına soktu. AKP ise, dini yapıları devlet kontrolünden çıkarınca ne oldu; Cemaat canavara dönüştü!
Biliniz ki, Sovyetler Birliği hariç dünyada hiçbir toplum gerçekten laik olmamıştır.
Biliniz ki, İslami muhalefet sanıldığı gibi laikliğin aşırılıklarına tepki sonucu doğmamıştır.
Kendinizi kandırmayınız.
Bazen kafayı kaldırıp dünyaya ve tarihe  bakmak gerekir. Örneğin…
– Siyasal İslamı İngilizler Hindistan'daki toplumsal muhalefeti bölmek için “icat” etmedi mi?
– Osmanlı'ya “İslamcılık” akımı Hindistan/İngilizler üzerinden gelmedi mi? Cemalettin Afgani, Muhammet Abduh kimdir, daha tanımadınız mı?
– Müslüman Kardeşler Süveyş Kanalı'ndaki emperyalist çıkarlarını gözetenler tarafından kurdurulmadı mı?
Eğer geleneksel egemen sınıflar ile ABD'nin ittifakı olmasaydı El Kaideler, IŞİD'ler nasıl dünya sahnesine çıkabilirdi?
Uzatmayayım; yandaşların analizlerinde hâlâ ne kapitalizm ne de emperyalizm var. Hâlâ “alnı secdeye değen”duygudaşlık üzerinden meseleleri analiz ediyorlar. Oysa.
Açık yüreklilikle Erdoğan'a, “başımızı BOP yaktı” söyleme cesaretini göstermeliler.
Yoksa meseleyi hiç kavrayamayacaklar.
Mustafa Kemal tavrı
“Görmeyen” sadece kimi yandaşlar değil.
“Bizim Mahalle”den kimileri -Erdoğan düşmanlığı nedeniyle- gelişmeleri hâlâ “okuyamıyor.” Kimileri de beklemede.
Bakın. AKP ülkeyi; emperyalizm safından çıkaracaksa buna tavırsız kalamazsınız.
Elbette 200 yıldır siyasal İslam, anti-emperyalist olmamıştır. Ama, bundan sonra da olmayacağı anlamına gelir mi?
AKP, müttefiki emperyalizmin gerçek yüzünü görmeye başladı ise, “Erdoğan pragmatisttir” deyip buna kayıtsız kalınabilir mi?
Evet, “Bizim Mahalle” de “doğru okuma” için dünyaya bakmalıdır. İşte…
Önce ki gün… Rusya, İran ve Azerbaycan liderleri başkent Bakü'deki zirvede bir araya geldi. Dün… Erdoğan ile Putin yan yana geldi. CIA'nın Cemaat eliyle yarattığı krize noktayı koydu.
Küreselleşme hegemonyasına karşı kurulan yeni dünyada Türkiye'nin de bulunması için katkıda bulunmayalım mı?
Onlar Cemaatin gerçek yüzünü bizden çok önce gördü:
Rusya; Cemaat'i, “bunlar CIA adına faaliyet yürütüyor” diye ülkesinden kovdu.
İran; ısrarla Cemaatin hedefinde oldu; bu ülkeye girmesine izin verilmedi.
E. Elçibey'i darbeyle yıkıp Azerbaycan'ın ABD kontrolüne girmesinde Cemaat'in oynadığı rolü de bir gün yazarım.
TSK'dan sadece “Avrasyacı” komutanlar neden atıldı; mesele açık değil mi?
Tüm bunlar  “görülmeden” sağlıklı Cemaat değerlendirilmesi yapılamaz.
Sonuçta… Washington-Brüksel çizgisine karşı AKP bir duruş sergiliyor ise, buna gözümüzü mü kapatalım?
Diyorlar ki: “Liberaller de AKP'yi desteklemişti, gördük sonlarını.” Liberaller ile AKP'nin birleşme ve ayrılık nedeni,emperyalizm'dir!
AKP, emperyalizme ve onun ekonomik sistemi neoliberalizmle uyumlu ilişkisini sürdürürken liberaller tarafından destek gördü. Ne zaman (Çin'den füze alımı gibi) eksen değişikliği oldu; Cemaat ve liberaller AKP karşıtı oldu!
Yarın... AKP; küreselci emperyalizmle yine kolkola girip gerici sosyal hareket hüviyetine bürünürse, mücadeleye kaldığımız yerden devam ederiz. Bakınız…
Mustafa Kemal, Sultanahmet Mitingi'nin kahramanı Halide Edip'i Ankara'da bağrına basmıştır. Fakat. Halide Edip Amerikan mandacılığında ısrar edince yolunu ayırmıştır.
Dediğim tam da budur.
Yolumuz “tam bağımsız Türkiye'yi kuracak” Mustafa Kemal'in yoludur; kafa karışıklığına gerek yoktur.
Soner Yalçın
http://bit.ly/2b64Idi

Gizem mi? / 15 Temmuz darbe girişimini sadece FETÖ’ye ve Nurculuk hareketine bağlamak

15 Temmuz darbe girişimini sadece FETÖ'ye ve Nurculuk hareketine bağlamak tarihten ve siyasetimiz üzerindeki dış etkilerden habersiz olmak demektir.

Zira gerek Osmanlı döneminde gerekse genç Cumhuriyet döneminde benzer hareketlere adı hoca olanlar vasıtasıyla devreye koyma girişimlerine rastlamaktayız.

1800'lü yıllarda Hicaz bölgesinin Osmanlı'nın elinden çıkışıyla başlayalım:

1710 yılında İngiliz Sömürgeler Bakanlığı'nın emri ile Mısır, Irak, İran, Hicaz ve İstanbul'a ajan olarak gönderilen Humpher, hatıratında Sömürgeler Bakanlığı tarafından yayınlanan bir kitaptan bahseder. 
Humpher

Burada Müslümanların güçlü ve zayıf yönleri belirlenmiş, güçlü yönlerin nasıl zayıflatılacağı ve bunlardan nasıl yararlanılacağı anlatılmıştı.

Sünni ve Şii Müslümanları birbirine kötülemek, Müslümanların cehaletlerini korumak, içki, kumar, fesat, fuhşu yaymak, domuz eti yemeyi teşvik etmek, din âlimleri ile halkın arasını açmak, Peygamber'in dinden maksadının sadece İslam olmadığı fikrini yaymak gibi görüşleri  İslam topraklarında Humpher benzeri ajanlar vasıtasıyla yaymışlardı.

Bunun yanında ajan Humpher hatıratında renk ayrımı, kabile ve arazi ihtilafları, dini ihtilaflar ve kavmiyetçiliği kullanarak iç karışıklık çıkardıklarını yazar.

Humpher, Basra'ya gelerek Abdülvehhab ile yakınlık kurmuştur. Ona liderlik fikrini telkin ettiğini, hayatına Safiye isimli bir hayat kadınını sokarak istediği noktaya taşıdığını anlatır.

Şarap içmenin helal olduğu, cihadın gereksizliği gibi konularda İslam çizgisinden kaymış bir Müslüman tipi ortaya çıkarmıştır.

Öyle ki, Humpher'in etkisi ile Abdülvehhab yeni ve İngiliz’in öğretileriyle bir mezhep ortaya çıkarmıştır. Söz konusu mezhep hicaz bölgesinde halen geçerliliğini korumaktadır. Maalesef bu mezhep İslam inancına uymayan batıl bir itikattır.



İngiliz ajan misyonerlerin çalışmaları, işbirlikçi yerli din adamları ve din adamı haline getirdikleri kişilerle beraber Hicaz'ı Osmanlı'dan ayırmıştır. Osmanlı Türkiye'si içindeki Alevi-Sünni iç karışıklığı ile çıkan isyanlarda ve Alevilerin katlinde Sünni kılıklı ajan hocaların fetvaları ortadadır. 

Yine Kurtuluş Savaşı sırasında kuvva harekâtına karşı çıkan fetvalar İngiliz destekli hocalardan gelmiştir. 
Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi, 11 Nisan'da ilk fetvayı yayınladı.

Bu fetva İstanbul'da basılan gazetelerde yayınlandı, İngiliz ve Yunan uçakları ile dağıtıldı.
İngiliz konsoloslukları, İngiliz torpidoları, Rum ve Ermeni teşkilatları ile Yunan kuvvetleri de fetvayı dağıttı.

Fetva şöyle idi: "Mal toplama sevdasıyla kutsal şeriat ve padişahın emirlerine aykırı olarak kuvvet toplayan (kuvvacılar) kişilerin Kuran ayetleri gereğince katledilmeleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri yasal ve zorunlu olur mu?

Cevap: Bu suretle halifenin askerlerinden olup da eşkıyaları katledenler gazi ve eşkıyalar tarafından katledilenler şehit ve günahlarının bağışlanması için Hz. Peygamber'in aracılığına nail olur mu? Gerçeği Allah bilir ki, olurlar."

İngiliz kontrolündeki Teali İslam Cemiyeti, 16 Eylül 1919'da İkdam gazetesinde bildiri yayınlayarak Türk milletini Kuvayı Milliyeye destek vermesinler diye uyarmıştır.

İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kuran İngiliz ajanı Molla Said, Kürt Teali Cemiyeti’ni kuran Kürt Said ve Güneydoğu Anadolu’daki Şeyh Said isyanları da aynı misyonun parçalarıdır. 
    
Bugün FETÖ terör örgütü olarak kısaltılan nurculuk akımı da geldiği vatana ihanet noktasında tarihi vakalar gibi “İslam istismarı" ile Türkiye’de palazlanmış, dış destekli örgütlerden biri olarak değerlendirilmelidir.

Yoksa ABD’de askeri okul açan, delillere rağmen iade edilmeyen bir vatan haini neden korunsun?
Son olarak bizde ki kalkışma hamlesine dönersek: Independent gazetesinden Samuel Osborne darbe kalkışmasından sonra şunları yazdı: “Erdoğan’ın uçağı İstanbul yolunda olduğu süre boyunca havada en az iki F-16, Erdoğan'ın uçağını taciz etti. Eski bir askeri yetkili, Reuters Haber Ajansı'na bu konudaki beyanında: Erdoğan'ın uçağını ve onu koruyan iki F-16’yı radarlarına kilitlemişlerdi. Neden ateş etmedikleri konusu gizemini koruyor.”

Bizce, ortada gizem söz konusu değil.

Maksat, bundan sonra ortaya çıkacak kaosu başlatmaktı.

Türk siyaseti ayık olur, özellikle ajan hocalar eli ile Türk milletinin inancı üzerinden devam edebilecek kaos ortamlarına karşı Ehl-i Beyt mantalitesi etrafında gerçek İslam'ı yaşatır ve öğretirse elbette bu kaosun önüne geçebilecektir.

Ajan hocalar tarafından bir daha aldatılmamanın tek yolu da budur.


03 Ağustos 2016
 Prof. Dr. Haydar Baş

Kaynak: http://bit.ly/2axXlGY

.

David Rockefeller : “ATATÜRK YÜZÜNDEN PLANLARIMIZI YARIM YÜZYIL ERTELEMEK ZORUNDA KALDIK”

“Türkiye Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız.” 
David Rockefeller


“Bizimle işbirliği yapanlar, çok yakında yeni dünya hükümetinde kendi bölgelerini bizim idaremiz altında yönetecekler. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları eğitim düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklar. Bu sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklar. Bizim insanlarımız günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan kısmını zevk ve eğlenceyle geçirecekler.”

Türkiye'de, Rockefeller'in yukarıdaki sözleri doğrultusunda işbirlikçi icraatı var mı yok mu? Türkiye'deki gidişata bakınız.!
O nedenle, Türkiye yönetiminde bulunanların Soyu sopu önemlidir. Soy: genetik meşrep, fıtrat demektir.

.


BATI'NIN TÜRKİYE İLE ALIP VEREMEDİĞİ NEDİR? ATATÜRK ANLATIYOR: TÜRKİYE EMPERYALİZME KARŞI BİR SETTİR


1- Batılı emperyalistler kendilerini Doğu dünyasının sahibi sayıyor; bizi bir sürü, ülkemizi açık arazi olarak görüyorlardı. Saldırılarında onlara bir set olduğumuz için, bütün nefretlerini bize yöneltmişlerdi. Mazlum milletlere örnek oluruz diye, bağımsızlığımıza şiddetle karşıydılar. Sonunda Türkiye’yi parçalama kararlarını uygulamaya koydular. 


Biz de varlığımızı ve bağımsızlığımızı korumaya kararlıydık. Bu görüşlerimi 1920-1922 yıllarında yaptığım kimi konuşmalarda, görüşme ve haberleşmelerimde dile getirdim. Şunları söyledim:  

2- Emperyalistler gururlu kafalarında, Doğu dünyasının kayıtsız koşulsuz sahibi ve yöneticisi olma emelini taşırlar. Kendi yaşam ve varlıklarının devam ve kalıcılığının, bu sahiplikte ve kullanımda olduğunu pek güzel takdir etmişlerdir. Dolayısıyla, söz konusu durumu sağlamak için başta İngilizler olmak üzere, bütün İtilâf devletleri, kullanabildikleri bütün araç ve kuvvetlerle bizi mahvetmek, bizi ezmek için çalışmışlardır. Fakat aynı zamanda mazlum insanlığı kurtarmak için çalışanların, mazlum milletimize el uzatmaması için de yine servetlerini, kuvvet ve kudretlerini sarf ederek uğraşmışlardır.
3- İtilaf devletleri bizi bütün insanî hukuktan yoksun bir hayvan sürüsü, bağımsız bir devlet olarak yaşama yeteneğinden yoksun bir millet olarak görmekte, ülkemizi sahipsiz, açık arazi kabul etmektedir. Bu yanlış kabul yüzünden her gün artan zulüm ve haksızlıkları uygulamakla meşguller. Aynı kabulü bahane ederek ülkemizi parçalamak ve milletimizi esaret altına almak istiyorlardı. Onları bu anlayışta aldatan sebep, milletimizin kendi kendini yönetmeye muktedir olamaması zannıdır. Halbuki milletimiz hayatının, bütün insanî hukuk ve görevlerinin idrakindedir; vatanına bütünüyle sahip, özgürlüğüne ve bağımsızlığına aşk ve sadakatle bağlıdır. Varlığını, kutsalını savunmaktan başka bir şey yapmıyor. Milletimiz ilk yıldan beri her türlü yardım ve yol göstericilikten, yüzyıllardan beri alışmış olduğu idare şeklinden yoksun olarak, milletlerin başına gelebilecek felaketlerin en büyüğüne maruz bulunduğu halde, en uygar, en insancıl ve bütün özgürlük koşullarına saygılı bir şekilde kendini yönetmektedir. Bağımsızlık ve özgürlük için mücadele eden milletimiz, haklı davasını bütün insanlık vicdanının takdirine havale eder.
4- Bence emperyalistlerin bütün kara çalmaları bahanedir, asıl sebep başkadır. Şöyle ki, Türkiye Doğu ve Batı dünyasının sınırında olan coğrafî konumuyla ilginç bir rol oynuyor. Bugün büyük devletlerin ve onların uydularının açık veya gizli, azgın saldırılarına hedef olmaya devam ediyorsa, bunun sebebi; her şeyden önce mazlum sömürge halklarına örnek olarak kurtuluşa giden yolu göstermesidir. 
5- Türkiye Asya için metin ve sağlam bir kaledir. Bu durum bir yanıyla faydalı iken, diğer yanıyla tehlikelidir. Tehlikelidir, çünkü Doğu’ya yönelen saldırının bütün ağırlığı öncelikle bizim üzerimizdedir. Batı’nın bütün nefreti bizim üzerimizde yoğunlaşmıştır. Müslüman ülkeleri savunmak için yüzyıllar boyunca savaştık, Avrupalı emperyalistlerin baş hedeflerinden biri haline geldik.
6- Bir kez daha vurgulayayım ki, Türkiye aslında Bütün Asya’nın, bütün mazlumlar dünyasının zulüm dünyasına karşı ileri sürdüğü bir konumda bulunmaktadır. Anadolu bu yüzden de zulümlere, saldırılara, taarruzlara maruz bulunuyor; yıkılmak, çiğnenmek, parçalanmak isteniyor. Fakat arkadaşlar, bu hücumlar sadece Anadolu ile sınırlı değildir. Bu hücumların genel hedefi bütün Doğu’dur. Bugün Anadolu her türlü tasalluta, taarruza karşı bütün varlığıyla kendini savunmaktadır. Bunda da başarılı olacağına emindir. Anadolu, bu savunmasıyla yalnız kendi hayatına ait görevi yapmıyor, belki bütün Doğu’ya yönelik hücumlara bir set çekiyor. Batı Emperyalizmi’nin doğuya yayılmasını durdurabildiğimiz için, Türkiye’yi öncü olarak gören bütün doğu halklarının da sempatisini kazanmış bulunuyoruz. Bu hücumlar elbette kırılacaktır. Bütün bu tasallutlar kesinlikle son bulacaktır. İşte ancak o zaman Batı’da, bütün dünyada gerçek sükûn, gerçek gönenç ve insanlık hüküm sürebilecektir. Türkiye emperyalizme karşı bu mücadelesiyle iyi bir örnek oldu, bundan pek büyük bir bahtiyarlık duydum.
7- Biz Misakı Milli sınırları içindeki topraklarda tam olarak siyasi ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmak istiyorduk. Bu hedefe ulaştığımız takdirde bunun diğer mazlum milletler tarafından da bağımsızlığın elde edilmesi için gayet kuvvetli kötü bir örnek olmasından korktukları içindir ki, düşmanlarımız bir türlü buna razı olmuyordu. Evet, doğruydu: Türkiye büyük devletlerin ve onların uydularının açık veya gizli, azgın saldırılarına hedef olmaya devam ediyorsa, bunun sebebi; her şeyden önce mazlum sömürge halklarına örnek olarak kurtuluşa giden yolu göstermesiydi.
8- Emperyalistler Anadolu’da başlayan savaşın başka tür bir savaş olduğunu anlamışlardı: O Asya’nın, Afrika’nın boyunduruk altındaki halklarına yol gösteren bir savaştı, dünyada ilk ulusal bağımsızlık ayaklanmasıydı. Türkiye’nin o günkü mücadelesi yalnız Türkiye’ye ait değildi. Eğer yalnız kendi adı ve hesabına yapılmış olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi.
9-Türkiye bu mücadelesinde büyük ve önemli bir çaba sarf etti. Savunduğu dava, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun davasıydı ve bunu sonuçlandırıncaya kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Doğu milletlerinin, beraber yürüyeceğinden emindi. Türkiye o zamana kadar mevcut tarih kitaplarının gereklerini değil, tarihin hakikî gereklerini takip etti. Gerçekten mevcut tarihlerin kaydettiği olaylar, milletlerin gerçek düşünceleri ve emelleri, hareketleri değildi. Doğu milletleri kendi iradeleri, kendi duygularıyla hareket etmiyorlardı. Onların başında birtakım despot, keyfi hareket eden çarlar, hükümdarlar vardı. Tarihte yazılanlar, daha çok onların, hırslarını tatmini için yaptıkları olaylardı. Biz onların hepsini yırtmayı, yeni bir tarih yapmayı hedefledik. 
10- Batı’nın hiçbir zaman affedemeyeceğimiz o zalimleri, Türkiye’yi parçalamak, bu topraklarda yaşayan milletimizin onurunu, bağımsızlığını ayaklar altına almak için verdikleri asırlık kararı, sonunda uygulamaya koydular. Ancak milletimiz de, bugün dünyayı kaplayan inkılaplar ve ihtilaller içinde varlığını muhafaza etmeye kararlıydı. 
11- Türkiye tarihi göstermektedir ki, Osmanlı devletinin ilk kuruluş dönemi dışındaki bütün tarih, Batı Emperyalizmi’nin yayılmasına karşı Türkiye açısından yıpratıcı mücadelelerle geçmiştir. Müttefikler zaferden sonra açıkça Türkiye’yi yok etme ve paylaşma siyaseti gütmeye başladılar. Biz Türk devrimcileri ve Türk halkı olarak, aynı anda, Batı emperyalizmine ve despot sultan rejimine karşı isyan ettik. Bütün Türkiye genelinde, bu amacın verdiği heyecanla Müdafaai Hukuku Milliye cemiyetleri kuruldu. Hedefleri, ülke içinde halkı gerçek hâkim kılmak ve ayrıca Batı tahakkümünden kurtarmaktır. Bu cemiyetler katıksız millî bir karakter taşımaktadır. Devlet iktidarını bütünüyle elinde toplamış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi de, yalnızca bu cemiyetlerin fikirlerini hayata geçirmeye devam ediyordu.
12- Biz Batılı emperyalistlere karşı yalnız kurtuluşla ve bağımsızlığımızı muhafaza etmekle yetinmedik. Aynı zamanda emperyalistlerin kuvvetleri ve her vasıta ile, Türk milletini emperyalizme araç yapmak istemelerine de engel olduk. Bu suretle, bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyorduk.
Kaynak: http://bit.ly/2aWpAoY



.

Erdoğan’ın yargıyla imtihanı - Soner Yalçın

[ Editörün notu: Demokrasi bir trendir. Amacımıza vardığımızda o trenden ineriz, demişti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan politik kariyerine başladığı ilk yıllarda.
 Peki, demokrasi treni son istasyona ulaşır mı?
17 Temmuz 2106]




5 Haziran 2016

Yük­sek yar­gı baş­kan­la­rı­nın Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğa­n'­la Ri­ze ge­zi­si­ne ka­tıl­ma­sı hâ­lâ tar­tı­şı­lı­yor. Er­do­ğan, eleş­ti­ri­le­re “a­lı­şa­cak­la­r” di­ye ya­nıt ver­di. Er­do­ğan mah­ke­me kar­şı­sı­na çok çık­tı. Yar­gı­lan­ma­ya alış­mış mıy­dı? Pe­ki, Er­do­ğa­n'­ın po­li­tik yük­se­li­şin­de yar­gı­nın ro­lü ol­du mu? Bun­lar­dan bi­ri­ni yaz­ma­lı­yım! Bu da­va­nın sa­nık­la­rı; ve o da­va­la­rın ha­kim­le­ri, sav­cı­la­rı, bi­lir­ki­şi­si bu­gün ne­re­de, ne ya­pı­yor?..

Tayyip Erdoğan
Tayyip Erdoğan


Ta­rih: 13 Ha­zi­ran 2007.
Yer: Uk­ray­na.
Se­yir ha­lin­de­ki oto­mo­bil bek­len­me­dik şe­kil­de şa­ram­po­le yu­var­lan­dı.
Ne ol­muş­tu?
Ön­ce, bom­ba­lı sal­dı­rı ol­du­ğu id­di­ası du­yul­du.
Son­ra, şüp­he­li tra­fik ka­za­sı ol­du­ğu be­lir­til­di.
Son­ra unu­tul­du git­ti.
Ölen ki­şi­nin adı, Meh­met Bö­lü­k'­tü.
Meh­met Bö­lü­k'­ün kim ol­du­ğu­nu an­la­mak için fil­mi ge­ri­ye sar­ma­lı­yım.
Ka­mu­oyu onu Er­do­ğan hak­kın­da­ki id­di­ala­rıy­la ta­nı­dı:
“Si­ya­si gö­rüş­ten kay­nak­la­nan amaç­la; cü­rüm iş­le­mek için de­va­sa bir te­şek­kül (çe­te) oluş­tur­mak; ve bu te­şek­kü­lün li­der­li­ği­ni, be­le­di­ye baş­ka­nı se­çil­di­ği 01.04.1994'ten 06.11.1998 ta­ri­hi­ne ka­dar fii­len ak­tif bir şe­kil­de yap­tı…”
Meh­met Bö­lü­k'­ün id­di­ala­rı ga­ze­te man­şet­le­ri­ne yan­sı­yor­du:
“İs­tan­bul hor­tum­cu­su­”, “İs­tan­bu­l'­un pa­ra­sı­nı iş­te bu ah­ta­pot yi­yo­r”, “Hor­tum­la­ma­dı­ğı yer kal­ma­dı­” gi­bi…
Ha­ber­le­rin öze­ti şuy­du:
“İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'ne ait pa­ra­lar ge­le­ce­ğin baş­ba­ka­nı­nı ha­zır­la­yıp ci­hat ha­zır­lı­ğı yap­mak üze­re Al­bay­rak gi­bi şir­ket­le­re ak­ta­rıl­dı. Al­bay­rak şir­ke­ti­ni in­ce­le­yen mül­ki­ye mü­fet­tiş­le­ri­nin DGM'­ye gön­der­di­ği ra­por­lar, akıl al­maz bağ­lan­tı­la­rı göz­ler önü­ne ser­di. Bu­na gö­re, Er­do­ğan ile be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de çok sı­kı iliş­ki­ler için­de olan Al­bay­rak­la­r'­ın şu an elin­de tut­tu­ğu pa­ra 1 mil­yar do­lar.”
O dö­nem… Tür­ki­ye'nin gün­de­mi Er­do­ğa­n'­ın pa­ra­la­rıy­dı.

GİZ­Lİ KA­YIT

Tür­ki­ye çal­ka­la­nı­yor­du.
İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, “Er­do­ğan dö­ne­mi­ni in­ce­le­si­n” di­ye, 17 Ocak 2001 ta­ri­hin­de Mül­ki­ye Baş­mü­fet­ti­şi Meh­met Gü­nay­dı­n'­ı gö­rev­len­dir­di.
Meh­met Gü­nay­dın 5.5 ay id­di­ala­rı araş­tır­dı. İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'ne ait İS­Kİ, İETT ve iş­ti­ra­ki bu­lu­nan 19 şir­ke­ti tet­kik et­ti. Ve “yol­suz­luk yo­k” di­ye ra­por ver­di.
Dos­ya ka­pa­na­cak­tı ki…
Baş­mü­fet­tiş Gü­nay­dı­n'­ın ye­ri­ne; Su­sur­luk Çe­te­si­'nin si­lah ve ma­zot ka­çak­çı­lı­ğı gi­bi önem­li olay­la­rı so­ruş­tu­ran İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Mül­ki­ye Baş­mü­fet­ti­şi Can­dan Eren gö­rev­len­di­ril­di.
Baş­mü­fet­tiş Eren, 62 gün sü­ren yo­ğun in­ce­le­me so­nun­da, 36 kla­sör bil­gi ve bel­ge top­la­dı; ve es­ki ra­po­ru yır­tıp çö­pe at­tı.
Baş­mü­fet­tiş Eren “yol­suz­luk yo­k” ra­po­ru­na rağ­men, bu so­nu­ca na­sıl ulaş­tı?
As­lın­da bir te­sa­düf ese­ri ol­du.
Her şey Can­dan Ere­n'­in, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'n­de Ge­nel Sek­re­ter Yar­dım­cı­sı olan -bir dö­nem bir­lik­te mül­ki­ye mü­fet­ti­şi ola­rak ça­lış­tı­ğı- Mah­mut Ku­ş'­u zi­ya­ret et­me­siy­le baş­la­dı. Kar­şı­lık­lı içi­len çay­lar­dan, dün­de ka­lan ha­tı­ra­la­rı anan ko­nuş­ma­lar­dan son­ra söz dön­dü do­laş­tı, be­le­di­ye­nin iha­le­le­ri­ne gel­di.
Mah­mut Kuş bil­dik­le­ri­ni, mes­lek­ta­şı­na 2.5 sa­at bo­yun­ca çe­kin­me­den an­lat­tı.
Mehmet Bölük
Mehmet Bölük
Mü­fet­tiş Eren, Mah­mut Ku­ş'­tan ta­nık­lık yap­ma­sı­nı is­te­di. “A­man be­ni ka­rış­tır­ma­” ya­nı­tı­nı al­dı; “Son­ra ba­şım ağ­rır. Zor­da ka­lı­rım, sı­kın­tı çe­ke­rim…”
Mü­fet­tiş Eren, o ge­ce uyu­ya­ma­dı…
Er­te­si sa­bah ilk işi İs­tan­bul Em­ni­yet Mü­dü­rü Ha­san Öz­de­mi­r'­den ran­de­vu al­mak ol­du. İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'nın ken­di­si­ne ver­di­ği gö­re­vi söy­le­di ve ak­lı­na ge­len pla­nı an­lat­tı. Mah­mut Ku­ş'­a yi­ne gi­de­cek­ti ama bu kez se­si­ni kay­de­de­cek­ti. Em­ni­yet Mü­dür­lü­ğü'n­de üze­ri­ne giz­li ka­yıt sis­te­mi yer­leş­ti­ri­len Eren, ye­ni­den Mah­mut Ku­ş'­u zi­ya­re­te git­ti.
Ar­ka­da­şı Kuş iki gün ön­ce an­lat­tık­la­rı­nı tek­rar­la­dı.
Teyp tüm soh­be­ti kay­det­miş­ti.
Sı­ra­da bir baş­ka isim var­dı: Al­bay­ra­k­la­r'­ın es­ki mu­ha­se­be­ci­si Ze­ki Ni­giş…
O da ta­nık ol­mak is­te­mi­yor­du.
Can­dan Eren bu­nun için yi­ne po­lis­ten yar­dım is­te­di. Mu­ha­se­be­ci Ni­giş giz­li ka­me­ra­ya alın­dı. Ere­n'­in şim­di elin­de bi­ri ses, di­ğe­ri gö­rün­tü ol­mak üze­re iki ka­set var­dı.
Ama o bun­lar­la ye­tin­me­di; bir­çok ki­şi­yi din­le­di ve so­nun­da so­ruş­tur­ma­yı bi­ti­rip dos­ya­yı yaz­dı.
Ve, 31.08.2001 ta­rih­li Ön İn­ce­le­me Ra­po­ru­'nu İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'na gön­der­di. Er­do­ğan hak­kın­da; “cü­rüm iş­le­mek için te­şek­kül oluş­tur­ma­k” su­çun­dan “so­ruş­tur­ma iz­ni ve­ril­me­si­” ta­lep edil­di.

Hüseyin Karakullukçu
Hüseyin Karakullukçu

DA­NIŞ­TAY BAŞ­KA­NI

İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, 07.09.2001 ta­ri­hin­de “ta­mam­dı­r” ka­ra­rı­nı ver­di.
Ay­rı­ca… Ma­li­ye He­sap Uz­man­la­rı Ku­ru­lu'nun da, İG­DA­Ş'­ta 22.5 tril­yon li­ra­lık do­lan­dı­rı­cı­lık ve yol­suz­luk ya­pıl­dı­ğı­nı açı­ğa çı­ka­ran ra­po­ru var­dı. İn­ce­le­me­yi se­kiz he­sap uz­ma­nı yap­mış­tı.
Fa­kat…
İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'nın 07.09.2001 ta­ri­hin­de ver­miş ol­du­ğu so­ruş­tur­ma iz­ni, -Er­do­ğa­n'­ın baş­vu­ru­su üze­ri­ne- Da­nış­tay 2. Da­ire­si'nin ka­ra­rı ile kal­dı­rıl­dı. (-İle­ri­de Da­nış­tay Baş­ka­nı ola­cak- Hü­se­yin Ka­ra­kul­luk­çu 31 Ağus­tos 2000'de Da­nış­tay 2. Da­ire­si'n­de gö­re­ve baş­la­dı ve bak­tı­ğı ilk dos­ya­lar­dan bi­ri Er­do­ğan da­va­sı ol­du!)
Da­nış­tay 2. Da­ire­si'nin ver­di­ği ret ka­ra­rı­nı Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­sı Sa­bih Ka­na­doğ­lu 13 Mart 2002 ta­ri­hin­de boz­du. Er­do­ğa­n'­ın suç­la­rı­nı TCK 313'ün­cü mad­de­ye sok­tu: “Ni­te­lik­li zim­met, dev­let alım ve sa­tım­la­rın­da çı­kar sağ­la­mak, rüş­vet al­mak, gö­rev­de yet­ki­yi kö­tü­ye kul­lan­mak, ar­tır­ma ve ek­silt­me­ye hi­le ka­rış­tır­mak, cü­rüm iş­le­mek için te­şek­kül mey­da­na ge­tir­mek ve bu te­şek­kü­lü yö­net­mek…”
Bu ara­da… Er­do­ğa­n'­ın avu­kat­la­rı ve med­ya­da­ki yan­daş­la­rıbü­yük bir kam­pan­ya baş­lat­tı.
Baş­sav­cı Ka­na­doğ­lu ge­ri adım at­ma­dı. Er­do­ğa­n'­ın si­ya­si he­def­le­ri için “çe­te­” oluş­tur­du­ğu; hak­sız iha­le­ler­le el­de edi­len pa­ra­lar­la “ge­le­ce­ğin baş­ba­ka­nı­” ol­ma­yı plan­la­dı­ğı­nı be­lirt­ti.
Sü­reç tek­rar baş­la­dı.
So­nuç­ta Er­do­ğan hak­kın­da çe­şit­li da­va­lar açıl­dı.
Er­do­ğan DGM'­de de yar­gı­lan­dı.
İş­te bu da­va­lar­dan bi­ri de…
Üs­kü­dar Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı'nın; Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı'nın 13 Mart 2002 ta­ri­hin­de gön­der­di­ği “ka­ra­r” doğ­rul­tu­sun­da, Er­do­ğan ile bir­lik­te top­lam 38 be­le­di­ye gö­rev­li­si hak­kın­da; “zim­met, ka­mu ta­şı­ma bi­let­le­rin­de kal­pa­zan­lık, res­mi ev­rak ve ka­yıt­lar­da sah­te­ci­lik ve cü­rüm iş­le­mek için te­şek­kül oluş­tur­ma­k” id­di­asıy­la yaz­dı­ğı id­di­ana­mey­di.

BİR BİT DA­VA­SI

Üs­kü­dar Ağır Ce­za Mah­ke­me­si'n­de ka­mu da­va­sı açıl­dı.
Ney­di bu da­va?
Be­le­di­ye'nin Bİ­T'­le­rin­den bi­ri Ak­bil…
Ya­ni, akıl­lı bi­let…
Açı­lan da­va­nın ko­nu­su şuy­du:
CHP, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'nin top­lu ta­şı­ma araç­la­rın­da kul­la­nı­lan elek­tro­nik ge­çiş sis­te­min­de yol­suz­luk ya­pıl­dı­ğı id­di­asıy­la, İs­tan­bul Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı'na Er­do­ğan hak­kın­da suç du­yu­ru­sun­da bu­lun­du.
Üs­kü­dar Cum­hu­ri­yet Sav­cı­sı Ab­dur­rah­man Gün­do­ğanha­re­ke­te geç­ti. Po­lis, Ah­met Al­bay­ra­k'­ın da
ara­la­rın­da bu­lun­du­ğu 58 ki­şi­yi gö­zal­tı­na al­dı.
Se­be­bi şuy­du:
İlk kez 1994'te Er­do­ğa­n'­ın baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de kul­la­nı­lan Ak­bil, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si iş­ti­rak­le­rin­den BEL­BİM ta­ra­fın­dan ge­liş­ti­ril­miş­ti.
İd­di­aya gö­re; 1997-1999 dö­ne­min­de 2.6 tril­yon li­ra­lık Ak­bil ka­zan­cı bu­har­laş­mış­tı. He­sap­lar ara­sın­da pa­ra trans­fe­ri var­dı; ör­ne­ğin, BEL­Bİ­M'­e ve­ya İET­T'­ye pa­ra gön­de­ril­miş gi­bi bel­ge dü­zen­le­nip, ka­yıt­dı­şı pa­ra­lar yan­daş şir­ket­le­re ya da par­ti­ye ak­ta­rıl­mış­tı. Uzat­ma­ya­yım.
Er­do­ğan hak­kın­da, “zim­me­ti­ne pa­ra ge­çir­mek ve­ya mal edin­me­k” ge­rek­çe­siy­le 14 yıl­dan az ol­ma­mak üze­re ağır ha­pisce­za­sı ta­lep edil­di.
Yar­gı­la­ma baş­la­dı. Ve…
Üs­kü­dar 2. Ağır Ce­za Mah­ke­me­si, 37 sa­nık hak­kın­da açı­lan da­va­yı; Er­do­ğan baş­ba­kan ol­duk­tan son­ra 1 Ara­lık 2003'te ka­ra­ra bağ­la­dı: Be­ra­at!
Be­ra­at ka­ra­rı­na im­za atan ha­kim İs­ma­il Rüş­tü Ci­rit; bu­gün Yar­gı­tay Baş­ka­nı!
Ci­rit 2010 yı­lın­da, bir dö­ne­min sa­nı­ğı Al­bay­rak Hol­din­g'­in dü­ğü­nü­ne ka­tıl­dı ve Ah­met Al­bay­rak ile bir­lik­te ni­kah şa­hi­di ol­du.
Adı med­ya­da, “17 Ara­lık Ope­ras­yo­nu'n­dan son­ra Er­do­ğan ta­ra­fın­dan Sav­cı Ze­ke­ri­ya Öz'­e gön­de­ri­len iki ha­kim­den bi­ri ola­ra­k” çık­tı.
Da­va­yı açan Üs­kü­dar Baş­sav­cı­sı Ha­di Sa­li­hoğ­lu, ka­ra­rı tem­yi­ze gön­der­me­di! 17 Ara­lık Ope­ras­yo­nu'n­dan son­ra İs­tan­bul Baş­sav­cı­sı ol­du.
Dos­ya için bi­lir­ki­şi­lik ya­pan Adem Sö­zü­er, son­ra­ki yıl­lar­da pro­fe­sör­lü­ğü­nü ka­zan­dı ve İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si Hu­kuk Fa­kül­te­si De­ka­nı ol­du. Er­do­ğa­n'­a hu­kuk da­nış­man­lı­ğı yap­tı!
Bu yar­gı­la­ma hâ­lâ ka­mu­oyun­da tar­tı­şı­lı­yor.
So­nuç­ta…
Er­do­ğan ve ar­ka­daş­la­rı­nın yar­gı önü­ne çık­ma­sı için ge­ce gün­düz ça­lı­şan, -Baş­mü­fet­tiş Can­dan Ere­n'­e kay­nak ola­cak ki­tap­la­ra im­za atan- ki­şi, CHP İs­tan­bul İl Baş­ka­nı Meh­met Bö­lük idi..
Mi­ma­r'­dı ve Er­do­ğan baş­ba­kan ol­duk­tan son­ra İs­tan­bu­l'­da­ki in­şa­at şir­ket­le­rin­den iş ala­ma­dı. “Gö­rün­mez el­le­r” işi­ni tı­kı­yor­du.
Ge­çin­mek için git­ti­ği Uk­ray­na'da, es­ra­ren­giz ka­za­da ha­ya­tı­nı kay­bet­ti.
Son söz­le­rin­den bi­ri şuy­du:
“Tay­yip bi­lin­me­yen bir ki­şi de­ğil­dir. Yol­suz­luk­la­rıy­la, be­ce­rik­siz­lik­le­riy­le İs­tan­bu­l'­a dam­ga­sı­nı vu­ran Tay­yi­p'­in, baş­ba­kan olun­ca Tür­ki­ye'yi de İs­tan­bul gi­bi yö­ne­te­ce­ği­ni dü­şün­dük­çe tüy­le­rim di­ken di­ken olu­yor. Al­lah Tür­ki­ye'yi El Tay­yi­p'­ten ko­ru­sun…”

KİM BUGÜN NEREDE


Nurettin Canikli
Nurettin Canikli
Er­do­ğan dö­ne­min­de açı­lan da­va­lar­da bir­çok İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si bü­rok­ra­tı yar­gı­lan­dı. Bü­yük ço­ğun­lu­ğu AKP mil­let­ve­ki­li ol­du. Do­ku­nul­maz­lık zır­hı­nı ku­şan­dı­lar.
Kim­di bu bü­rok­rat­lar? Ba­zı­la­rı­nı ya­kın­dan ta­nı­yor­su­nuz:
Nu­ret­tin Ca­nik­li: Al­bay­rak­lar Gru­bu ma­li ko­or­di­na­tö­rüola­rak gö­rev ya­pı­yor­du. Yar­gı­la­nır­ken Gi­re­su­n'­dan mil­let­ve­ki­li se­çi­le­rek Mec­li­s'­e gir­di ve Al­bay­rak­lar da­va­sın­da sa­nık ol­mak­tan kur­tul­du. Bu­gün Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı ola­rak SPK, BDDK, TMSF'­den so­rum­lu!
Ke­mal Una­kı­tan: Hak­kın­da do­kuz ay­rı da­va var­dı. AKP hü­kü­me­tin­de ye­di yıl Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı yap­tı. Ço­cuk­la­rı­nın kur­du­ğu şir­ket­ler­le adı sık sık gün­de­me gel­di.
Hil­mi Gü­ler: İG­DAŞ sa­nı­ğıy­dı. Ye­di yıl bo­yun­ca Ener­ji ve Ta­bi­i Kay­nak­lar Ba­kan­lı­ğı yap­tı. Si­ya­set­ten ko­pun­ca SPK ka­ra­rıy­la, Turk­cel­l'­in Yö­ne­tim Ku­ru­lu Üye­si ol­du.
Mus­ta­fa Açı­ka­lın: AK­BİL, İG­DAŞ ve Al­bay­rak da­va­la­rı sa­nı­ğı iken kaç­tı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. TMSF ta­ra­fın­dan sa­tı­şa çı­ka­rı­lan Çu­ku­ro­va Kim­ya şir­ke­ti­ni sa­tın al­dı.
Hü­se­yin Bes­li: İG­DAŞ da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. Er­do­ğa­n'­ın ha­ya­tı­nı ki­tap­laş­tır­dı.
İd­ris Na­im Şa­hin: Ak­bil ve Al­bay­rak da­va­la­rı sa­nı­ğıy­dı. İçiş­le­ri Ba­ka­nı ol­du. 17-25 Ara­lık Ope­ras­yo­nu son­ra­sın­da AK­P'­den is­ti­fa et­ti. Ce­ma­at­çi ol­du­ğu or­ta­ya çık­tı!
Akif Gül­le: Bill­bo­ard da­va­sı sa­nı­ğıy­dı.
AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. Şu an AKP Ge­nel Baş­kan Da­nış­ma­nı.
Mi­ka­il Ars­lan: Ak­bil da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. Ha­len AKP mil­let­ve­ki­li.
Mus­ta­fa Ilı­ca­lı: Al­bay­rak da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. Uzun sü­re Ka­dir Top­ba­ş'­ın da­nış­man­lı­ğı­nı yap­tı. Şu an AKP mil­let­ve­ki­li.
Zül­fü De­mir­bağ: Al­bay­rak da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Se­la­mi Uzun: Al­bay­rak da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­kil­li­ği ol­du.
Nev­zat Pak­dil: Bill­bo­ard da­va­sı­nın sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­kil­li­ği ve TBMM Baş­kan­ve­kil­li­ği yap­tı.
Adem Baş­türk: İG­DAŞ da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Ali Te­mur: Er­ba­ka­n'­la bir­lik­te RP'­ye öde­nen Ha­zi­ne yar­dı­mı­nın usul­süz kul­la­nıl­ma­sı­na iliş­kin açı­lan da­va­da bir yıl ha­pis ce­za­sı al­dı. İka­met­ga­hı­nı Hol­lan­da gös­ter­di. Po­lis ken­di­si­ni arar­ken o se­çim kam­pan­ya­sı sür­dü­rüp Gi­re­su­n'­dan AKP mil­let­ve­ki­li se­çil­di.
Bi­na­li Yıl­dı­rım: İDO ge­nel mü­dü­rü idi, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Mül­ki­ye Mü­fet­tiş­le­ri ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ra­por­lar­da, yol­suz­luk yap­tı­ğı be­lir­ti­li­yor­du; gö­rev­den alın­dı. Şu an Baş­ba­kan.
Meh­met Sek­men: Yol­suz­luk ve gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak suç­la­rın­dan gö­rev­den alın­dı. Mah­ke­me ka­ra­rıy­la gö­re­vi­ne dön­dü. Hak­kın­da­ki so­ruş­tur­ma­lar de­vam edi­yor­ken o AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. Er­zu­rum Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı yap­tı.
Ha­lil Ürün: Ata­tür­k'­e ha­ka­ret et­mek su­çun­dan mah­kum­du; ce­za­sı Şart­lı Sa­lı­ver­me Ya­sa­sı ge­re­ği er­te­len­di. Hak­kın­da yol­suz­luk so­ruş­tur­ma­sı bu­lu­nu­yor­du; AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Yah­ya Baş: Gün­gö­ren be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı; hak­kın­da yol­suz­luk ve gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak id­di­ala­rıy­la açıl­mış çok sa­yı­da da­va var­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Re­cep Ko­ral: Ga­zi­os­man­pa­şa be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı; yol­suz­luk ve gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak­tan yar­gı­la­nı­yor­du. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Ham­za Al­bay­rak: Gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak su­çun­dan yar­gı­la­nı­yor­du. AKP mil­let­ve­ki­li ol­du.
Ke­ma­let­tin Gök­taş da Al­bay­rak Gru­bu'n­day­dı; AKP mil­let­ve­ki­li ol­du.
Mil­let­ve­ki­li ola­ma­yan ye­di­si Al­bay­rak­la­r'­dan, dör­dü be­le­di­ye­den top­lam 11 ki­şi var­dı ve hep­si ce­za al­dı. Al­bay­rak­la­r'­a bir yıl iha­le­le­re gir­me ya­sa­ğı ge­ti­ril­di.
Al­bay­rak­lar, bu­gün Tür­ki­ye'nin en bü­yük ti­ca­ri grup­la­rın­dan bi­ri.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...