[ Editörün notu: Demokrasi bir trendir. Amacımıza vardığımızda o trenden ineriz, demişti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan politik kariyerine başladığı ilk yıllarda.
Peki, demokrasi treni son istasyona ulaşır mı?
17 Temmuz 2106]
Peki, demokrasi treni son istasyona ulaşır mı?
17 Temmuz 2106]
5 Haziran 2016
Yüksek yargı başkanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Rize gezisine katılması hâlâ tartışılıyor. Erdoğan, eleştirilere “alışacaklar” diye yanıt verdi. Erdoğan mahkeme karşısına çok çıktı. Yargılanmaya alışmış mıydı? Peki, Erdoğan'ın politik yükselişinde yargının rolü oldu mu? Bunlardan birini yazmalıyım! Bu davanın sanıkları; ve o davaların hakimleri, savcıları, bilirkişisi bugün nerede, ne yapıyor?..
Tarih: 13 Haziran 2007.
Yer: Ukrayna.
Seyir halindeki otomobil beklenmedik şekilde şarampole yuvarlandı.
Ne olmuştu?
Önce, bombalı saldırı olduğu iddiası duyuldu.
Sonra, şüpheli trafik kazası olduğu belirtildi.
Sonra unutuldu gitti.
Ölen kişinin adı, Mehmet Bölük'tü.
Mehmet Bölük'ün kim olduğunu anlamak için filmi geriye sarmalıyım.
Kamuoyu onu Erdoğan hakkındaki iddialarıyla tanıdı:
“Siyasi görüşten kaynaklanan amaçla; cürüm işlemek için devasa bir teşekkül (çete) oluşturmak; ve bu teşekkülün liderliğini, belediye başkanı seçildiği 01.04.1994'ten 06.11.1998 tarihine kadar fiilen aktif bir şekilde yaptı…”
Mehmet Bölük'ün iddiaları gazete manşetlerine yansıyordu:
“İstanbul hortumcusu”, “İstanbul'un parasını işte bu ahtapot yiyor”, “Hortumlamadığı yer kalmadı” gibi…
Haberlerin özeti şuydu:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait paralar geleceğin başbakanını hazırlayıp cihat hazırlığı yapmak üzere Albayrak gibi şirketlere aktarıldı. Albayrak şirketini inceleyen mülkiye müfettişlerinin DGM'ye gönderdiği raporlar, akıl almaz bağlantıları gözler önüne serdi. Buna göre, Erdoğan ile belediye başkanlığı döneminde çok sıkı ilişkiler içinde olan Albayraklar'ın şu an elinde tuttuğu para 1 milyar dolar.”
O dönem… Türkiye'nin gündemi Erdoğan'ın paralarıydı.
Yer: Ukrayna.
Seyir halindeki otomobil beklenmedik şekilde şarampole yuvarlandı.
Ne olmuştu?
Önce, bombalı saldırı olduğu iddiası duyuldu.
Sonra, şüpheli trafik kazası olduğu belirtildi.
Sonra unutuldu gitti.
Ölen kişinin adı, Mehmet Bölük'tü.
Mehmet Bölük'ün kim olduğunu anlamak için filmi geriye sarmalıyım.
Kamuoyu onu Erdoğan hakkındaki iddialarıyla tanıdı:
“Siyasi görüşten kaynaklanan amaçla; cürüm işlemek için devasa bir teşekkül (çete) oluşturmak; ve bu teşekkülün liderliğini, belediye başkanı seçildiği 01.04.1994'ten 06.11.1998 tarihine kadar fiilen aktif bir şekilde yaptı…”
Mehmet Bölük'ün iddiaları gazete manşetlerine yansıyordu:
“İstanbul hortumcusu”, “İstanbul'un parasını işte bu ahtapot yiyor”, “Hortumlamadığı yer kalmadı” gibi…
Haberlerin özeti şuydu:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait paralar geleceğin başbakanını hazırlayıp cihat hazırlığı yapmak üzere Albayrak gibi şirketlere aktarıldı. Albayrak şirketini inceleyen mülkiye müfettişlerinin DGM'ye gönderdiği raporlar, akıl almaz bağlantıları gözler önüne serdi. Buna göre, Erdoğan ile belediye başkanlığı döneminde çok sıkı ilişkiler içinde olan Albayraklar'ın şu an elinde tuttuğu para 1 milyar dolar.”
O dönem… Türkiye'nin gündemi Erdoğan'ın paralarıydı.
GİZLİ KAYIT
Türkiye çalkalanıyordu.
İçişleri Bakanlığı, “Erdoğan dönemini incelesin” diye, 17 Ocak 2001 tarihinde Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Günaydın'ı görevlendirdi.
Mehmet Günaydın 5.5 ay iddiaları araştırdı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait İSKİ, İETT ve iştiraki bulunan 19 şirketi tetkik etti. Ve “yolsuzluk yok” diye rapor verdi.
Dosya kapanacaktı ki…
Başmüfettiş Günaydın'ın yerine; Susurluk Çetesi'nin silah ve mazot kaçakçılığı gibi önemli olayları soruşturan İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren görevlendirildi.
Başmüfettiş Eren, 62 gün süren yoğun inceleme sonunda, 36 klasör bilgi ve belge topladı; ve eski raporu yırtıp çöpe attı.
Başmüfettiş Eren “yolsuzluk yok” raporuna rağmen, bu sonuca nasıl ulaştı?
Aslında bir tesadüf eseri oldu.
Her şey Candan Eren'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Genel Sekreter Yardımcısı olan -bir dönem birlikte mülkiye müfettişi olarak çalıştığı- Mahmut Kuş'u ziyaret etmesiyle başladı. Karşılıklı içilen çaylardan, dünde kalan hatıraları anan konuşmalardan sonra söz döndü dolaştı, belediyenin ihalelerine geldi.
Mahmut Kuş bildiklerini, meslektaşına 2.5 saat boyunca çekinmeden anlattı.
İçişleri Bakanlığı, “Erdoğan dönemini incelesin” diye, 17 Ocak 2001 tarihinde Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Günaydın'ı görevlendirdi.
Mehmet Günaydın 5.5 ay iddiaları araştırdı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait İSKİ, İETT ve iştiraki bulunan 19 şirketi tetkik etti. Ve “yolsuzluk yok” diye rapor verdi.
Dosya kapanacaktı ki…
Başmüfettiş Günaydın'ın yerine; Susurluk Çetesi'nin silah ve mazot kaçakçılığı gibi önemli olayları soruşturan İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren görevlendirildi.
Başmüfettiş Eren, 62 gün süren yoğun inceleme sonunda, 36 klasör bilgi ve belge topladı; ve eski raporu yırtıp çöpe attı.
Başmüfettiş Eren “yolsuzluk yok” raporuna rağmen, bu sonuca nasıl ulaştı?
Aslında bir tesadüf eseri oldu.
Her şey Candan Eren'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Genel Sekreter Yardımcısı olan -bir dönem birlikte mülkiye müfettişi olarak çalıştığı- Mahmut Kuş'u ziyaret etmesiyle başladı. Karşılıklı içilen çaylardan, dünde kalan hatıraları anan konuşmalardan sonra söz döndü dolaştı, belediyenin ihalelerine geldi.
Mahmut Kuş bildiklerini, meslektaşına 2.5 saat boyunca çekinmeden anlattı.
Müfettiş Eren, Mahmut Kuş'tan tanıklık yapmasını istedi. “Aman beni karıştırma” yanıtını aldı; “Sonra başım ağrır. Zorda kalırım, sıkıntı çekerim…”
Müfettiş Eren, o gece uyuyamadı…
Ertesi sabah ilk işi İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'den randevu almak oldu. İçişleri Bakanlığı'nın kendisine verdiği görevi söyledi ve aklına gelen planı anlattı. Mahmut Kuş'a yine gidecekti ama bu kez sesini kaydedecekti. Emniyet Müdürlüğü'nde üzerine gizli kayıt sistemi yerleştirilen Eren, yeniden Mahmut Kuş'u ziyarete gitti.
Arkadaşı Kuş iki gün önce anlattıklarını tekrarladı.
Teyp tüm sohbeti kaydetmişti.
Sırada bir başka isim vardı: Albayraklar'ın eski muhasebecisi Zeki Nigiş…
O da tanık olmak istemiyordu.
Candan Eren bunun için yine polisten yardım istedi. Muhasebeci Nigiş gizli kameraya alındı. Eren'in şimdi elinde biri ses, diğeri görüntü olmak üzere iki kaset vardı.
Ama o bunlarla yetinmedi; birçok kişiyi dinledi ve sonunda soruşturmayı bitirip dosyayı yazdı.
Ve, 31.08.2001 tarihli Ön İnceleme Raporu'nu İçişleri Bakanlığı'na gönderdi. Erdoğan hakkında; “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan “soruşturma izni verilmesi” talep edildi.
Müfettiş Eren, o gece uyuyamadı…
Ertesi sabah ilk işi İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'den randevu almak oldu. İçişleri Bakanlığı'nın kendisine verdiği görevi söyledi ve aklına gelen planı anlattı. Mahmut Kuş'a yine gidecekti ama bu kez sesini kaydedecekti. Emniyet Müdürlüğü'nde üzerine gizli kayıt sistemi yerleştirilen Eren, yeniden Mahmut Kuş'u ziyarete gitti.
Arkadaşı Kuş iki gün önce anlattıklarını tekrarladı.
Teyp tüm sohbeti kaydetmişti.
Sırada bir başka isim vardı: Albayraklar'ın eski muhasebecisi Zeki Nigiş…
O da tanık olmak istemiyordu.
Candan Eren bunun için yine polisten yardım istedi. Muhasebeci Nigiş gizli kameraya alındı. Eren'in şimdi elinde biri ses, diğeri görüntü olmak üzere iki kaset vardı.
Ama o bunlarla yetinmedi; birçok kişiyi dinledi ve sonunda soruşturmayı bitirip dosyayı yazdı.
Ve, 31.08.2001 tarihli Ön İnceleme Raporu'nu İçişleri Bakanlığı'na gönderdi. Erdoğan hakkında; “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan “soruşturma izni verilmesi” talep edildi.
DANIŞTAY BAŞKANI
İçişleri Bakanlığı, 07.09.2001 tarihinde “tamamdır” kararını verdi.
Ayrıca… Maliye Hesap Uzmanları Kurulu'nun da, İGDAŞ'ta 22.5 trilyon liralık dolandırıcılık ve yolsuzluk yapıldığını açığa çıkaran raporu vardı. İncelemeyi sekiz hesap uzmanı yapmıştı.
Fakat…
İçişleri Bakanlığı'nın 07.09.2001 tarihinde vermiş olduğu soruşturma izni, -Erdoğan'ın başvurusu üzerine- Danıştay 2. Dairesi'nin kararı ile kaldırıldı. (-İleride Danıştay Başkanı olacak- Hüseyin Karakullukçu 31 Ağustos 2000'de Danıştay 2. Dairesi'nde göreve başladı ve baktığı ilk dosyalardan biri Erdoğan davası oldu!)
Danıştay 2. Dairesi'nin verdiği ret kararını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu 13 Mart 2002 tarihinde bozdu. Erdoğan'ın suçlarını TCK 313'üncü maddeye soktu: “Nitelikli zimmet, devlet alım ve satımlarında çıkar sağlamak, rüşvet almak, görevde yetkiyi kötüye kullanmak, artırma ve eksiltmeye hile karıştırmak, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek…”
Bu arada… Erdoğan'ın avukatları ve medyadaki yandaşlarıbüyük bir kampanya başlattı.
Başsavcı Kanadoğlu geri adım atmadı. Erdoğan'ın siyasi hedefleri için “çete” oluşturduğu; haksız ihalelerle elde edilen paralarla “geleceğin başbakanı” olmayı planladığını belirtti.
Süreç tekrar başladı.
Sonuçta Erdoğan hakkında çeşitli davalar açıldı.
Erdoğan DGM'de de yargılandı.
İşte bu davalardan biri de…
Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 13 Mart 2002 tarihinde gönderdiği “karar” doğrultusunda, Erdoğan ile birlikte toplam 38 belediye görevlisi hakkında; “zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” iddiasıyla yazdığı iddianameydi.
Ayrıca… Maliye Hesap Uzmanları Kurulu'nun da, İGDAŞ'ta 22.5 trilyon liralık dolandırıcılık ve yolsuzluk yapıldığını açığa çıkaran raporu vardı. İncelemeyi sekiz hesap uzmanı yapmıştı.
Fakat…
İçişleri Bakanlığı'nın 07.09.2001 tarihinde vermiş olduğu soruşturma izni, -Erdoğan'ın başvurusu üzerine- Danıştay 2. Dairesi'nin kararı ile kaldırıldı. (-İleride Danıştay Başkanı olacak- Hüseyin Karakullukçu 31 Ağustos 2000'de Danıştay 2. Dairesi'nde göreve başladı ve baktığı ilk dosyalardan biri Erdoğan davası oldu!)
Danıştay 2. Dairesi'nin verdiği ret kararını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu 13 Mart 2002 tarihinde bozdu. Erdoğan'ın suçlarını TCK 313'üncü maddeye soktu: “Nitelikli zimmet, devlet alım ve satımlarında çıkar sağlamak, rüşvet almak, görevde yetkiyi kötüye kullanmak, artırma ve eksiltmeye hile karıştırmak, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek…”
Bu arada… Erdoğan'ın avukatları ve medyadaki yandaşlarıbüyük bir kampanya başlattı.
Başsavcı Kanadoğlu geri adım atmadı. Erdoğan'ın siyasi hedefleri için “çete” oluşturduğu; haksız ihalelerle elde edilen paralarla “geleceğin başbakanı” olmayı planladığını belirtti.
Süreç tekrar başladı.
Sonuçta Erdoğan hakkında çeşitli davalar açıldı.
Erdoğan DGM'de de yargılandı.
İşte bu davalardan biri de…
Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 13 Mart 2002 tarihinde gönderdiği “karar” doğrultusunda, Erdoğan ile birlikte toplam 38 belediye görevlisi hakkında; “zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” iddiasıyla yazdığı iddianameydi.
BİR BİT DAVASI
Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açıldı.
Neydi bu dava?
Belediye'nin BİT'lerinden biri Akbil…
Yani, akıllı bilet…
Açılan davanın konusu şuydu:
CHP, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin toplu taşıma araçlarında kullanılan elektronik geçiş sisteminde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu.
Üsküdar Cumhuriyet Savcısı Abdurrahman Gündoğanharekete geçti. Polis, Ahmet Albayrak'ın da
aralarında bulunduğu 58 kişiyi gözaltına aldı.
Sebebi şuydu:
İlk kez 1994'te Erdoğan'ın başkanlığı döneminde kullanılan Akbil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden BELBİM tarafından geliştirilmişti.
İddiaya göre; 1997-1999 döneminde 2.6 trilyon liralık Akbil kazancı buharlaşmıştı. Hesaplar arasında para transferi vardı; örneğin, BELBİM'e veya İETT'ye para gönderilmiş gibi belge düzenlenip, kayıtdışı paralar yandaş şirketlere ya da partiye aktarılmıştı. Uzatmayayım.
Erdoğan hakkında, “zimmetine para geçirmek veya mal edinmek” gerekçesiyle 14 yıldan az olmamak üzere ağır hapiscezası talep edildi.
Yargılama başladı. Ve…
Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 37 sanık hakkında açılan davayı; Erdoğan başbakan olduktan sonra 1 Aralık 2003'te karara bağladı: Beraat!
Beraat kararına imza atan hakim İsmail Rüştü Cirit; bugün Yargıtay Başkanı!
Cirit 2010 yılında, bir dönemin sanığı Albayrak Holding'in düğününe katıldı ve Ahmet Albayrak ile birlikte nikah şahidi oldu.
Adı medyada, “17 Aralık Operasyonu'ndan sonra Erdoğan tarafından Savcı Zekeriya Öz'e gönderilen iki hakimden biri olarak” çıktı.
Davayı açan Üsküdar Başsavcısı Hadi Salihoğlu, kararı temyize göndermedi! 17 Aralık Operasyonu'ndan sonra İstanbul Başsavcısı oldu.
Dosya için bilirkişilik yapan Adem Sözüer, sonraki yıllarda profesörlüğünü kazandı ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı oldu. Erdoğan'a hukuk danışmanlığı yaptı!
Bu yargılama hâlâ kamuoyunda tartışılıyor.
Sonuçta…
Erdoğan ve arkadaşlarının yargı önüne çıkması için gece gündüz çalışan, -Başmüfettiş Candan Eren'e kaynak olacak kitaplara imza atan- kişi, CHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bölük idi..
Mimar'dı ve Erdoğan başbakan olduktan sonra İstanbul'daki inşaat şirketlerinden iş alamadı. “Görünmez eller” işini tıkıyordu.
Geçinmek için gittiği Ukrayna'da, esrarengiz kazada hayatını kaybetti.
Son sözlerinden biri şuydu:
“Tayyip bilinmeyen bir kişi değildir. Yolsuzluklarıyla, beceriksizlikleriyle İstanbul'a damgasını vuran Tayyip'in, başbakan olunca Türkiye'yi de İstanbul gibi yöneteceğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Allah Türkiye'yi El Tayyip'ten korusun…”
Neydi bu dava?
Belediye'nin BİT'lerinden biri Akbil…
Yani, akıllı bilet…
Açılan davanın konusu şuydu:
CHP, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin toplu taşıma araçlarında kullanılan elektronik geçiş sisteminde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu.
Üsküdar Cumhuriyet Savcısı Abdurrahman Gündoğanharekete geçti. Polis, Ahmet Albayrak'ın da
aralarında bulunduğu 58 kişiyi gözaltına aldı.
Sebebi şuydu:
İlk kez 1994'te Erdoğan'ın başkanlığı döneminde kullanılan Akbil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden BELBİM tarafından geliştirilmişti.
İddiaya göre; 1997-1999 döneminde 2.6 trilyon liralık Akbil kazancı buharlaşmıştı. Hesaplar arasında para transferi vardı; örneğin, BELBİM'e veya İETT'ye para gönderilmiş gibi belge düzenlenip, kayıtdışı paralar yandaş şirketlere ya da partiye aktarılmıştı. Uzatmayayım.
Erdoğan hakkında, “zimmetine para geçirmek veya mal edinmek” gerekçesiyle 14 yıldan az olmamak üzere ağır hapiscezası talep edildi.
Yargılama başladı. Ve…
Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 37 sanık hakkında açılan davayı; Erdoğan başbakan olduktan sonra 1 Aralık 2003'te karara bağladı: Beraat!
Beraat kararına imza atan hakim İsmail Rüştü Cirit; bugün Yargıtay Başkanı!
Cirit 2010 yılında, bir dönemin sanığı Albayrak Holding'in düğününe katıldı ve Ahmet Albayrak ile birlikte nikah şahidi oldu.
Adı medyada, “17 Aralık Operasyonu'ndan sonra Erdoğan tarafından Savcı Zekeriya Öz'e gönderilen iki hakimden biri olarak” çıktı.
Davayı açan Üsküdar Başsavcısı Hadi Salihoğlu, kararı temyize göndermedi! 17 Aralık Operasyonu'ndan sonra İstanbul Başsavcısı oldu.
Dosya için bilirkişilik yapan Adem Sözüer, sonraki yıllarda profesörlüğünü kazandı ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı oldu. Erdoğan'a hukuk danışmanlığı yaptı!
Bu yargılama hâlâ kamuoyunda tartışılıyor.
Sonuçta…
Erdoğan ve arkadaşlarının yargı önüne çıkması için gece gündüz çalışan, -Başmüfettiş Candan Eren'e kaynak olacak kitaplara imza atan- kişi, CHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bölük idi..
Mimar'dı ve Erdoğan başbakan olduktan sonra İstanbul'daki inşaat şirketlerinden iş alamadı. “Görünmez eller” işini tıkıyordu.
Geçinmek için gittiği Ukrayna'da, esrarengiz kazada hayatını kaybetti.
Son sözlerinden biri şuydu:
“Tayyip bilinmeyen bir kişi değildir. Yolsuzluklarıyla, beceriksizlikleriyle İstanbul'a damgasını vuran Tayyip'in, başbakan olunca Türkiye'yi de İstanbul gibi yöneteceğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Allah Türkiye'yi El Tayyip'ten korusun…”
KİM BUGÜN NEREDE
Erdoğan döneminde açılan davalarda birçok İstanbul Büyükşehir Belediyesi bürokratı yargılandı. Büyük çoğunluğu AKP milletvekili oldu. Dokunulmazlık zırhını kuşandılar.
Kimdi bu bürokratlar? Bazılarını yakından tanıyorsunuz:
Nurettin Canikli: Albayraklar Grubu mali koordinatörüolarak görev yapıyordu. Yargılanırken Giresun'dan milletvekili seçilerek Meclis'e girdi ve Albayraklar davasında sanık olmaktan kurtuldu. Bugün Başbakan Yardımcısı olarak SPK, BDDK, TMSF'den sorumlu!
Kemal Unakıtan: Hakkında dokuz ayrı dava vardı. AKP hükümetinde yedi yıl Maliye Bakanlığı yaptı. Çocuklarının kurduğu şirketlerle adı sık sık gündeme geldi.
Hilmi Güler: İGDAŞ sanığıydı. Yedi yıl boyunca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptı. Siyasetten kopunca SPK kararıyla, Turkcell'in Yönetim Kurulu Üyesi oldu.
Mustafa Açıkalın: AKBİL, İGDAŞ ve Albayrak davaları sanığı iken kaçtı. AKP'den milletvekili oldu. TMSF tarafından satışa çıkarılan Çukurova Kimya şirketini satın aldı.
Hüseyin Besli: İGDAŞ davası sanığıydı. AKP'den milletvekili oldu. Erdoğan'ın hayatını kitaplaştırdı.
İdris Naim Şahin: Akbil ve Albayrak davaları sanığıydı. İçişleri Bakanı oldu. 17-25 Aralık Operasyonu sonrasında AKP'den istifa etti. Cemaatçi olduğu ortaya çıktı!
Akif Gülle: Billboard davası sanığıydı.
AKP'den milletvekili oldu. Şu an AKP Genel Başkan Danışmanı.
Mikail Arslan: Akbil davası sanığıydı. Halen AKP milletvekili.
Mustafa Ilıcalı: Albayrak davası sanığıydı. Uzun süre Kadir Topbaş'ın danışmanlığını yaptı. Şu an AKP milletvekili.
Zülfü Demirbağ: Albayrak davası sanığıydı. AKP'den milletvekili oldu.
Selami Uzun: Albayrak davası sanığıydı. AKP'den milletvekilliği oldu.
Nevzat Pakdil: Billboard davasının sanığıydı. AKP'den milletvekilliği ve TBMM Başkanvekilliği yaptı.
Adem Baştürk: İGDAŞ davası sanığıydı. AKP'den milletvekili oldu.
Ali Temur: Erbakan'la birlikte RP'ye ödenen Hazine yardımının usulsüz kullanılmasına ilişkin açılan davada bir yıl hapis cezası aldı. İkametgahını Hollanda gösterdi. Polis kendisini ararken o seçim kampanyası sürdürüp Giresun'dan AKP milletvekili seçildi.
Binali Yıldırım: İDO genel müdürü idi, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan raporlarda, yolsuzluk yaptığı belirtiliyordu; görevden alındı. Şu an Başbakan.
Mehmet Sekmen: Yolsuzluk ve görevi kötüye kullanmak suçlarından görevden alındı. Mahkeme kararıyla görevine döndü. Hakkındaki soruşturmalar devam ediyorken o AKP'den milletvekili oldu. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı.
Halil Ürün: Atatürk'e hakaret etmek suçundan mahkumdu; cezası Şartlı Salıverme Yasası gereği ertelendi. Hakkında yolsuzluk soruşturması bulunuyordu; AKP'den milletvekili oldu.
Yahya Baş: Güngören belediye başkanıydı; hakkında yolsuzluk ve görevi kötüye kullanmak iddialarıyla açılmış çok sayıda dava vardı. AKP'den milletvekili oldu.
Recep Koral: Gaziosmanpaşa belediye başkanıydı; yolsuzluk ve görevi kötüye kullanmaktan yargılanıyordu. AKP'den milletvekili oldu.
Hamza Albayrak: Görevi kötüye kullanmak suçundan yargılanıyordu. AKP milletvekili oldu.
Kemalettin Göktaş da Albayrak Grubu'ndaydı; AKP milletvekili oldu.
Milletvekili olamayan yedisi Albayraklar'dan, dördü belediyeden toplam 11 kişi vardı ve hepsi ceza aldı. Albayraklar'a bir yıl ihalelere girme yasağı getirildi.
Albayraklar, bugün Türkiye'nin en büyük ticari gruplarından biri.
Kimdi bu bürokratlar? Bazılarını yakından tanıyorsunuz:
Nurettin Canikli: Albayraklar Grubu mali koordinatörüolarak görev yapıyordu. Yargılanırken Giresun'dan milletvekili seçilerek Meclis'e girdi ve Albayraklar davasında sanık olmaktan kurtuldu. Bugün Başbakan Yardımcısı olarak SPK, BDDK, TMSF'den sorumlu!
Kemal Unakıtan: Hakkında dokuz ayrı dava vardı. AKP hükümetinde yedi yıl Maliye Bakanlığı yaptı. Çocuklarının kurduğu şirketlerle adı sık sık gündeme geldi.
Hilmi Güler: İGDAŞ sanığıydı. Yedi yıl boyunca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptı. Siyasetten kopunca SPK kararıyla, Turkcell'in Yönetim Kurulu Üyesi oldu.
Mustafa Açıkalın: AKBİL, İGDAŞ ve Albayrak davaları sanığı iken kaçtı. AKP'den milletvekili oldu. TMSF tarafından satışa çıkarılan Çukurova Kimya şirketini satın aldı.
Hüseyin Besli: İGDAŞ davası sanığıydı. AKP'den milletvekili oldu. Erdoğan'ın hayatını kitaplaştırdı.
İdris Naim Şahin: Akbil ve Albayrak davaları sanığıydı. İçişleri Bakanı oldu. 17-25 Aralık Operasyonu sonrasında AKP'den istifa etti. Cemaatçi olduğu ortaya çıktı!
Akif Gülle: Billboard davası sanığıydı.
AKP'den milletvekili oldu. Şu an AKP Genel Başkan Danışmanı.
Mikail Arslan: Akbil davası sanığıydı. Halen AKP milletvekili.
Mustafa Ilıcalı: Albayrak davası sanığıydı. Uzun süre Kadir Topbaş'ın danışmanlığını yaptı. Şu an AKP milletvekili.
Zülfü Demirbağ: Albayrak davası sanığıydı. AKP'den milletvekili oldu.
Selami Uzun: Albayrak davası sanığıydı. AKP'den milletvekilliği oldu.
Nevzat Pakdil: Billboard davasının sanığıydı. AKP'den milletvekilliği ve TBMM Başkanvekilliği yaptı.
Adem Baştürk: İGDAŞ davası sanığıydı. AKP'den milletvekili oldu.
Ali Temur: Erbakan'la birlikte RP'ye ödenen Hazine yardımının usulsüz kullanılmasına ilişkin açılan davada bir yıl hapis cezası aldı. İkametgahını Hollanda gösterdi. Polis kendisini ararken o seçim kampanyası sürdürüp Giresun'dan AKP milletvekili seçildi.
Binali Yıldırım: İDO genel müdürü idi, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan raporlarda, yolsuzluk yaptığı belirtiliyordu; görevden alındı. Şu an Başbakan.
Mehmet Sekmen: Yolsuzluk ve görevi kötüye kullanmak suçlarından görevden alındı. Mahkeme kararıyla görevine döndü. Hakkındaki soruşturmalar devam ediyorken o AKP'den milletvekili oldu. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı.
Halil Ürün: Atatürk'e hakaret etmek suçundan mahkumdu; cezası Şartlı Salıverme Yasası gereği ertelendi. Hakkında yolsuzluk soruşturması bulunuyordu; AKP'den milletvekili oldu.
Yahya Baş: Güngören belediye başkanıydı; hakkında yolsuzluk ve görevi kötüye kullanmak iddialarıyla açılmış çok sayıda dava vardı. AKP'den milletvekili oldu.
Recep Koral: Gaziosmanpaşa belediye başkanıydı; yolsuzluk ve görevi kötüye kullanmaktan yargılanıyordu. AKP'den milletvekili oldu.
Hamza Albayrak: Görevi kötüye kullanmak suçundan yargılanıyordu. AKP milletvekili oldu.
Kemalettin Göktaş da Albayrak Grubu'ndaydı; AKP milletvekili oldu.
Milletvekili olamayan yedisi Albayraklar'dan, dördü belediyeden toplam 11 kişi vardı ve hepsi ceza aldı. Albayraklar'a bir yıl ihalelere girme yasağı getirildi.
Albayraklar, bugün Türkiye'nin en büyük ticari gruplarından biri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder