Biz de varlığımızı ve bağımsızlığımızı korumaya kararlıydık. Bu görüşlerimi 1920-1922 yıllarında yaptığım kimi konuşmalarda, görüşme ve haberleşmelerimde dile getirdim. Şunları söyledim:
2- Emperyalistler gururlu kafalarında, Doğu dünyasının kayıtsız koşulsuz sahibi ve yöneticisi olma emelini taşırlar. Kendi yaşam ve varlıklarının devam ve kalıcılığının, bu sahiplikte ve kullanımda olduğunu pek güzel takdir etmişlerdir. Dolayısıyla, söz konusu durumu sağlamak için başta İngilizler olmak üzere, bütün İtilâf devletleri, kullanabildikleri bütün araç ve kuvvetlerle bizi mahvetmek, bizi ezmek için çalışmışlardır. Fakat aynı zamanda mazlum insanlığı kurtarmak için çalışanların, mazlum milletimize el uzatmaması için de yine servetlerini, kuvvet ve kudretlerini sarf ederek uğraşmışlardır.
3- İtilaf devletleri bizi bütün insanî hukuktan yoksun bir hayvan sürüsü, bağımsız bir devlet olarak yaşama yeteneğinden yoksun bir millet olarak görmekte, ülkemizi sahipsiz, açık arazi kabul etmektedir. Bu yanlış kabul yüzünden her gün artan zulüm ve haksızlıkları uygulamakla meşguller. Aynı kabulü bahane ederek ülkemizi parçalamak ve milletimizi esaret altına almak istiyorlardı. Onları bu anlayışta aldatan sebep, milletimizin kendi kendini yönetmeye muktedir olamaması zannıdır. Halbuki milletimiz hayatının, bütün insanî hukuk ve görevlerinin idrakindedir; vatanına bütünüyle sahip, özgürlüğüne ve bağımsızlığına aşk ve sadakatle bağlıdır. Varlığını, kutsalını savunmaktan başka bir şey yapmıyor. Milletimiz ilk yıldan beri her türlü yardım ve yol göstericilikten, yüzyıllardan beri alışmış olduğu idare şeklinden yoksun olarak, milletlerin başına gelebilecek felaketlerin en büyüğüne maruz bulunduğu halde, en uygar, en insancıl ve bütün özgürlük koşullarına saygılı bir şekilde kendini yönetmektedir. Bağımsızlık ve özgürlük için mücadele eden milletimiz, haklı davasını bütün insanlık vicdanının takdirine havale eder.
4- Bence emperyalistlerin bütün kara çalmaları bahanedir, asıl sebep başkadır. Şöyle ki, Türkiye Doğu ve Batı dünyasının sınırında olan coğrafî konumuyla ilginç bir rol oynuyor. Bugün büyük devletlerin ve onların uydularının açık veya gizli, azgın saldırılarına hedef olmaya devam ediyorsa, bunun sebebi; her şeyden önce mazlum sömürge halklarına örnek olarak kurtuluşa giden yolu göstermesidir.
5- Türkiye Asya için metin ve sağlam bir kaledir. Bu durum bir yanıyla faydalı iken, diğer yanıyla tehlikelidir. Tehlikelidir, çünkü Doğu’ya yönelen saldırının bütün ağırlığı öncelikle bizim üzerimizdedir. Batı’nın bütün nefreti bizim üzerimizde yoğunlaşmıştır. Müslüman ülkeleri savunmak için yüzyıllar boyunca savaştık, Avrupalı emperyalistlerin baş hedeflerinden biri haline geldik.
6- Bir kez daha vurgulayayım ki, Türkiye aslında Bütün Asya’nın, bütün mazlumlar dünyasının zulüm dünyasına karşı ileri sürdüğü bir konumda bulunmaktadır. Anadolu bu yüzden de zulümlere, saldırılara, taarruzlara maruz bulunuyor; yıkılmak, çiğnenmek, parçalanmak isteniyor. Fakat arkadaşlar, bu hücumlar sadece Anadolu ile sınırlı değildir. Bu hücumların genel hedefi bütün Doğu’dur. Bugün Anadolu her türlü tasalluta, taarruza karşı bütün varlığıyla kendini savunmaktadır. Bunda da başarılı olacağına emindir. Anadolu, bu savunmasıyla yalnız kendi hayatına ait görevi yapmıyor, belki bütün Doğu’ya yönelik hücumlara bir set çekiyor. Batı Emperyalizmi’nin doğuya yayılmasını durdurabildiğimiz için, Türkiye’yi öncü olarak gören bütün doğu halklarının da sempatisini kazanmış bulunuyoruz. Bu hücumlar elbette kırılacaktır. Bütün bu tasallutlar kesinlikle son bulacaktır. İşte ancak o zaman Batı’da, bütün dünyada gerçek sükûn, gerçek gönenç ve insanlık hüküm sürebilecektir. Türkiye emperyalizme karşı bu mücadelesiyle iyi bir örnek oldu, bundan pek büyük bir bahtiyarlık duydum.
7- Biz Misakı Milli sınırları içindeki topraklarda tam olarak siyasi ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmak istiyorduk. Bu hedefe ulaştığımız takdirde bunun diğer mazlum milletler tarafından da bağımsızlığın elde edilmesi için gayet kuvvetli kötü bir örnek olmasından korktukları içindir ki, düşmanlarımız bir türlü buna razı olmuyordu. Evet, doğruydu: Türkiye büyük devletlerin ve onların uydularının açık veya gizli, azgın saldırılarına hedef olmaya devam ediyorsa, bunun sebebi; her şeyden önce mazlum sömürge halklarına örnek olarak kurtuluşa giden yolu göstermesiydi.
8- Emperyalistler Anadolu’da başlayan savaşın başka tür bir savaş olduğunu anlamışlardı: O Asya’nın, Afrika’nın boyunduruk altındaki halklarına yol gösteren bir savaştı, dünyada ilk ulusal bağımsızlık ayaklanmasıydı. Türkiye’nin o günkü mücadelesi yalnız Türkiye’ye ait değildi. Eğer yalnız kendi adı ve hesabına yapılmış olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi.
9-Türkiye bu mücadelesinde büyük ve önemli bir çaba sarf etti. Savunduğu dava, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun davasıydı ve bunu sonuçlandırıncaya kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Doğu milletlerinin, beraber yürüyeceğinden emindi. Türkiye o zamana kadar mevcut tarih kitaplarının gereklerini değil, tarihin hakikî gereklerini takip etti. Gerçekten mevcut tarihlerin kaydettiği olaylar, milletlerin gerçek düşünceleri ve emelleri, hareketleri değildi. Doğu milletleri kendi iradeleri, kendi duygularıyla hareket etmiyorlardı. Onların başında birtakım despot, keyfi hareket eden çarlar, hükümdarlar vardı. Tarihte yazılanlar, daha çok onların, hırslarını tatmini için yaptıkları olaylardı. Biz onların hepsini yırtmayı, yeni bir tarih yapmayı hedefledik.
10- Batı’nın hiçbir zaman affedemeyeceğimiz o zalimleri, Türkiye’yi parçalamak, bu topraklarda yaşayan milletimizin onurunu, bağımsızlığını ayaklar altına almak için verdikleri asırlık kararı, sonunda uygulamaya koydular. Ancak milletimiz de, bugün dünyayı kaplayan inkılaplar ve ihtilaller içinde varlığını muhafaza etmeye kararlıydı.
11- Türkiye tarihi göstermektedir ki, Osmanlı devletinin ilk kuruluş dönemi dışındaki bütün tarih, Batı Emperyalizmi’nin yayılmasına karşı Türkiye açısından yıpratıcı mücadelelerle geçmiştir. Müttefikler zaferden sonra açıkça Türkiye’yi yok etme ve paylaşma siyaseti gütmeye başladılar. Biz Türk devrimcileri ve Türk halkı olarak, aynı anda, Batı emperyalizmine ve despot sultan rejimine karşı isyan ettik. Bütün Türkiye genelinde, bu amacın verdiği heyecanla Müdafaai Hukuku Milliye cemiyetleri kuruldu. Hedefleri, ülke içinde halkı gerçek hâkim kılmak ve ayrıca Batı tahakkümünden kurtarmaktır. Bu cemiyetler katıksız millî bir karakter taşımaktadır. Devlet iktidarını bütünüyle elinde toplamış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi de, yalnızca bu cemiyetlerin fikirlerini hayata geçirmeye devam ediyordu.
12- Biz Batılı emperyalistlere karşı yalnız kurtuluşla ve bağımsızlığımızı muhafaza etmekle yetinmedik. Aynı zamanda emperyalistlerin kuvvetleri ve her vasıta ile, Türk milletini emperyalizme araç yapmak istemelerine de engel olduk. Bu suretle, bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyorduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder