Amazon Kadınları Türk'tü
Amazon kadınlarının merkezi olarak günümüzde Samsun'un bir ilçesi olan Terme gösterilmektedir. Terme'de Amazonları simgeleyen bir heykel bulunmaktadır. Ama ne yazık ki Amazonlar hâlâ Yunanlara ait sanılmakta onların Türk olduklarını anlatacak bir çalışma yapılmamaktadır.
Çin'deki Romalılar!?
Geçtiğimiz hafta Türk gazetelerinde şu haberi okuduk:
"Telegraph gazetesinin haberine göre bilimcilerin yaptıkları DNA testinde Liqian köyünde yaşayan Çinlilerin yüzde 56'sının Kafkasya kökenli olduğu bulundu. Bu köylülerin çoğu renkli gözlü, uzun buruna sahip ve hatta sarı saçlılar. Bu özellikler de köyün Avrupa köklerine sahip olduğu söylentilerini güçlendiriyor.
Liqian köyü ülkenin kuzeybatısında bulunan Gobi Çölü'nün kenarında yer alıyor. İlginç bulgulara ev sahipliği yapan köyde bir de 'Romalı Cai' lakaplı bir adam yaşıyor. Köydeki birçok kişi onun kayıp Roma lejyonu soyundan geldiğine inandığı için ona bu isimle sesleniyor.
Arkeologlar, DNA sonuçlarının ardından antik İpek Yolu boyunca uzanan bölgede kazılar yaparak, efsanevi orduya ait kale veya benzeri yapılar bularak teoriyi ispatlamak istiyor."
Haber İngiliz kaynaklı, ama habere kaynaklık eden yer Gobi Çölü'nün kenarındaki bir köy.
Birinci gerçek bu köy şu anda Çin sınırları içinde. Ama bu gerçeğin altında yatan tarihi bir gerçek daha var, bu bölge tam da Türklerin tarihsel ata yurdu.
Ve köyde yaşayanlar da Çinli değil Türk.
Nitekim Gobi Çölü, Cengiz Han'ın doğduğu ve büyük imparatorluğunu kurduğu yer.
İkinci ilginç nokta ise bu köyde yaşayan bir sarı saçlı-mavi gözlü insanın varlığı.
Bunu gören Batılı bilimadamları hemen bir DNA testi yapıyorlar.
Çünkü onlara göre sarı saçlı ve mavi gözlü birisi Moğol ya da Türk olamaz!
Ne de olsa sarı saç üstün Batılının niteliği! Irkçı skalada Türklere düşen ise esmer tenli ve siyah saçlı olmaktır.
Bu önyargıdan hareket eden bilimadamları araştırıyor ve bu köylünün DNA'sının Kafkasya kökenli olduğunu buluyorlar.
Kafkasya kökeni dendiği anda ise akıllarına Kafkas bölgesinin yerli halkları değil bu bölgeden geçen Romalılar geliyor!
Ondan sonra bilimsel teori tamamlanıyor: Bu köylü olsa olsa Kafkasya'dan geçmiş (ve üstelik kaybolmuş) bir Romalı askerin torunu olabilir!
Batılılar mı Sarışın Türkler mi?
Batılı bilimadamları bu teoriyi ısrarla sürdürmek zorundadır. Çünkü onlara için bir Doğulu asla sarışın olamaz.
Ama onların tüm ırkçı görüşlerinin tersine, sarı saç-mavi göz genlerinin orijini Avrupa kıtası değil Asya'dır.
Yani sarı saçlı Romalılar Gobi Çölü'ne gidip bu genleri taşımamıştır, tam tersine Gobi Çölü'nden kalkıp Avrupa'ya giden Türkler bu genleri Avrupalılara taşımışlardır!
Kafkasya denilen bölge, yani Hazar Deniz'inin batısı, Karadeniz'in kuzeyini içine alan bölge uçsuz bucaksız bir steptir.
Burası Orta Asya'dan Avrupa'ya göç eden Türk halklarının geçiş bölgesidir. Bölgeden aynı zamanda Anadolu'ya geçen, yani aşağıya inen kabileler de vardır.
Sonuç olarak hem Avrupa hem de Anadolu, bu göç yolundan geçen kabileler tarafından binlerce yıl boyunca istila edilmiş ve bölgeye Doğulu genler taşınmıştır.
Bu bölgeye tarihsel olarak Deşt-i Kıpçak denilir, yani Kıpçak yurdudur. Kıpçaklar ise bilindiği gibi bir Türk boyudur ve özelliği sarı saçlı-renkli gözlü olmalarıdır.
O nedenle Rusçada bunlara "sarışın" anlamında "Plovesk" denilir, Avrupalılar ise "Kuman" derler ki bu da "sarışın" anlamına gelir.
O halde Kafkasyalı geni denilince neden bir Türk boyu olan Kıpçaklar değil de Romalılar gelir Batılı bilimadamlarının aklına?
Çünkü onlar tarihten Türk'ü silmek üzere önyargı ile eğitilmişlerdir.
Kafkasların yerli halkı olan Kıpçaklar en az 2.500 yıldır Kıpçak olarak bu bölgede yaşamaktadır.
Daha önemlisi ise Kıpçakların seceresinde bulunabilir, Kıpçaklar aynı zamanda Tatarların ikiz boyudur.
Tatarların ana yurdu ise tam da Gobi Çölü'dür. Nitekim Cengiz Han da bir Tatar'dır!
Arkeolog Jeannie Kimball Davis, Meryemgül ve Amazon kadınlarına ait bir kurgan
Son Amazon kızı: Meryemgül
Fakat bu sarı saç meselesi Batılının bilinçaltında önemli bir yaradır.
Amerikalı bir bilimkadını yıllar önce İran sanatı üzerine çalışmaya başlar. Onlara göre İran demek Pers demektir. Tarihin garip bir cilvesi olarak bu arkelogun önüne bir kazı fırsatı çıkar. Kazı bugünkü Kazakistan'da yapılacaktır.
Bölge tam da Deşt-i Kıpçak denilen bölgede, Kafkasya'da, Karadeniz'in kuzeyindedir. Buradaki kazıda kurganlar bulunur. Kurganlar, bilindiği gibi göçebelerin mezar yerleridir. Türk kavimleri ölülerini kurgana gömerler.
Jeannie Kimball Davis, bu kurganda ilginç bir gerçekle karşılaşır. Ölülerin büyük çoğunluğu kadındır. Kadınların çizmeleri ve okları kurgandadır. Anlaşılan bunlar savaşçı kadınlardır.
Savaşçı kadınların bu bölgedeki izleri gayet normaldir. Çünkü efsanevi Amazon Kadınları da bu bölgede yaşamıştır. Heredot'a göre bunlar İskit kadınlarıdır. Aynı bilgiyi Amasyalı Strabon da vermektedir.
Hikaye buraya kadar ilginçtir, çünkü Amazonların izi ilk kez bulunmuş ve bir efsane doğrulanmıştır.
Kurganlardan çıkan kemiklere DNA testi uygulanır ve bunların kadın oldukları kesinleşir. Yine bu kadınların sarı saç geni taşıdıkları belirlenir.
Davis, Kazakistan bölgesinde çalışmalarına devam eder. Bugünkü Moğolistan yakınlarında bir Kazak "yurd"unda bölgeyi incelemeye başlar.
Kazak kadınlarının toplum içindeki rollerine dikkat eder. Bunlar eve hapsedilen, ikinci sınıf insanlar değillerdir. Konar-göçer Kazak köylülerinde kadınlar erkekle eşittir.
Hatta ok atmada, tıpkı Amazonlar gibi usta olduklarına da bizzat şahit olur.
Bir gün "yurt"ta otururken karşıdan at üzerinde küçük bir kız çocuğunun geldiğini görür. Kız çucuklarının at sürmesi anormal değildir, anormal olan ya da Davis'e olağanüstü gelen şey bu kız çocuğunun, köydeki diğer insanların aksine sarı saçlı ve mavi gözlü olmasıdır.
Kızın adı Meryemgül'dür. Meryemgül'ü yanındakilere sorar, kızın abisi gider ve Meryemgül'ü korkutur, bu "abla"nın Avrupa'dan geldiğini ve onu götüreceğini söyler. Küçük kız korkuya kapılır. Ama sonra bunun her çocuğa yapılan Türk şakalarından biri olduğunu anlar.
Davis, Meryemgül ve anesinden DNA örneği alır. Bir süre sonra DNA sonuçları gelir; Meryemgül'ün DNA'sı ile yıllar önce Amazon kadınlarının kurganından çıkan DNA'lar %99.9 aynıdır.
Yani Meryemgül Amazon savaşçılarının 2500 yıl sonraki torunudur.
Bilim, ortaya çıkarma değil, saklama yötemidir
Bu, tüm bilim tarihini değiştirecek büyük bir buluştur.
Batılı arkeologlar da önce bunu önemserler. Davis'le bazı röportajlar yapılır.
Ama olayın üstü örtülür. Çünkü çıkan gerçek, Batılının ırkçı önyargılarını allak bullak edecek türdendir.
Onlar bir Türk'ün sarı saçlı olacağını kabul etmek istemezler, çünkü tüm güzellik anlayışları sarı saç-mavi göz üzerine kurgulanmıştır!
Amazon kadınlarının, bu savaşçı kadınların Türk olmasını da elbette kabul etmek istemezler!
Ve bu büyük buluş görmezden gelinmeye başlanır.
Yıllar yılllar sonra bile, Gobi Çölü'nde sarı saçlı bir insan gördüklerinde, yine bildik ırkçı teorilere başvururlar: Romalılara sarılırlar, o olmazsa Yunan efsanelerine sarılırlar, en kötüsünden bir İran geçmişini kabullenmek zorunda kalırlar.
Batılılar kabul etseler de etmeseler de tarihin en önemli akış istikametinde hep Türkler vardır, yıllar önce Viyana kapılarına dayanan bu Türk hayaleti, onları DNA laboratuvarlarında bile bulmakta ve rahatsız etmektedir.
Ve bu noktada Batı bilimi gerçeği ortaya çıkartmanın değil, ortadaki gerçekleri saklamanın bir yönteminden başka birşey değildir.
Amazon kadınlarının merkezi olarak günümüzde Samsun'un bir ilçesi olan Terme gösterilmektedir. Terme'de Amazonları simgeleyen bir heykel bulunmaktadır. Ama ne yazık ki Amazonlar hâlâ Yunanlara ait sanılmakta onların Türk olduklarını anlatacak bir çalışma yapılmamaktadır.
Çin'deki Romalılar!?
Geçtiğimiz hafta Türk gazetelerinde şu haberi okuduk:
"Telegraph gazetesinin haberine göre bilimcilerin yaptıkları DNA testinde Liqian köyünde yaşayan Çinlilerin yüzde 56'sının Kafkasya kökenli olduğu bulundu. Bu köylülerin çoğu renkli gözlü, uzun buruna sahip ve hatta sarı saçlılar. Bu özellikler de köyün Avrupa köklerine sahip olduğu söylentilerini güçlendiriyor.
Liqian köyü ülkenin kuzeybatısında bulunan Gobi Çölü'nün kenarında yer alıyor. İlginç bulgulara ev sahipliği yapan köyde bir de 'Romalı Cai' lakaplı bir adam yaşıyor. Köydeki birçok kişi onun kayıp Roma lejyonu soyundan geldiğine inandığı için ona bu isimle sesleniyor.
Arkeologlar, DNA sonuçlarının ardından antik İpek Yolu boyunca uzanan bölgede kazılar yaparak, efsanevi orduya ait kale veya benzeri yapılar bularak teoriyi ispatlamak istiyor."
Haber İngiliz kaynaklı, ama habere kaynaklık eden yer Gobi Çölü'nün kenarındaki bir köy.
Birinci gerçek bu köy şu anda Çin sınırları içinde. Ama bu gerçeğin altında yatan tarihi bir gerçek daha var, bu bölge tam da Türklerin tarihsel ata yurdu.
Ve köyde yaşayanlar da Çinli değil Türk.
Nitekim Gobi Çölü, Cengiz Han'ın doğduğu ve büyük imparatorluğunu kurduğu yer.
İkinci ilginç nokta ise bu köyde yaşayan bir sarı saçlı-mavi gözlü insanın varlığı.
Bunu gören Batılı bilimadamları hemen bir DNA testi yapıyorlar.
Çünkü onlara göre sarı saçlı ve mavi gözlü birisi Moğol ya da Türk olamaz!
Ne de olsa sarı saç üstün Batılının niteliği! Irkçı skalada Türklere düşen ise esmer tenli ve siyah saçlı olmaktır.
Bu önyargıdan hareket eden bilimadamları araştırıyor ve bu köylünün DNA'sının Kafkasya kökenli olduğunu buluyorlar.
Kafkasya kökeni dendiği anda ise akıllarına Kafkas bölgesinin yerli halkları değil bu bölgeden geçen Romalılar geliyor!
Ondan sonra bilimsel teori tamamlanıyor: Bu köylü olsa olsa Kafkasya'dan geçmiş (ve üstelik kaybolmuş) bir Romalı askerin torunu olabilir!
Batılılar mı Sarışın Türkler mi?
Batılı bilimadamları bu teoriyi ısrarla sürdürmek zorundadır. Çünkü onlara için bir Doğulu asla sarışın olamaz.
Ama onların tüm ırkçı görüşlerinin tersine, sarı saç-mavi göz genlerinin orijini Avrupa kıtası değil Asya'dır.
Yani sarı saçlı Romalılar Gobi Çölü'ne gidip bu genleri taşımamıştır, tam tersine Gobi Çölü'nden kalkıp Avrupa'ya giden Türkler bu genleri Avrupalılara taşımışlardır!
Kafkasya denilen bölge, yani Hazar Deniz'inin batısı, Karadeniz'in kuzeyini içine alan bölge uçsuz bucaksız bir steptir.
Burası Orta Asya'dan Avrupa'ya göç eden Türk halklarının geçiş bölgesidir. Bölgeden aynı zamanda Anadolu'ya geçen, yani aşağıya inen kabileler de vardır.
Sonuç olarak hem Avrupa hem de Anadolu, bu göç yolundan geçen kabileler tarafından binlerce yıl boyunca istila edilmiş ve bölgeye Doğulu genler taşınmıştır.
Bu bölgeye tarihsel olarak Deşt-i Kıpçak denilir, yani Kıpçak yurdudur. Kıpçaklar ise bilindiği gibi bir Türk boyudur ve özelliği sarı saçlı-renkli gözlü olmalarıdır.
O nedenle Rusçada bunlara "sarışın" anlamında "Plovesk" denilir, Avrupalılar ise "Kuman" derler ki bu da "sarışın" anlamına gelir.
O halde Kafkasyalı geni denilince neden bir Türk boyu olan Kıpçaklar değil de Romalılar gelir Batılı bilimadamlarının aklına?
Çünkü onlar tarihten Türk'ü silmek üzere önyargı ile eğitilmişlerdir.
Kafkasların yerli halkı olan Kıpçaklar en az 2.500 yıldır Kıpçak olarak bu bölgede yaşamaktadır.
Daha önemlisi ise Kıpçakların seceresinde bulunabilir, Kıpçaklar aynı zamanda Tatarların ikiz boyudur.
Tatarların ana yurdu ise tam da Gobi Çölü'dür. Nitekim Cengiz Han da bir Tatar'dır!
Arkeolog Jeannie Kimball Davis, Meryemgül ve Amazon kadınlarına ait bir kurgan
Son Amazon kızı: Meryemgül
Fakat bu sarı saç meselesi Batılının bilinçaltında önemli bir yaradır.
Amerikalı bir bilimkadını yıllar önce İran sanatı üzerine çalışmaya başlar. Onlara göre İran demek Pers demektir. Tarihin garip bir cilvesi olarak bu arkelogun önüne bir kazı fırsatı çıkar. Kazı bugünkü Kazakistan'da yapılacaktır.
Bölge tam da Deşt-i Kıpçak denilen bölgede, Kafkasya'da, Karadeniz'in kuzeyindedir. Buradaki kazıda kurganlar bulunur. Kurganlar, bilindiği gibi göçebelerin mezar yerleridir. Türk kavimleri ölülerini kurgana gömerler.
Jeannie Kimball Davis, bu kurganda ilginç bir gerçekle karşılaşır. Ölülerin büyük çoğunluğu kadındır. Kadınların çizmeleri ve okları kurgandadır. Anlaşılan bunlar savaşçı kadınlardır.
Savaşçı kadınların bu bölgedeki izleri gayet normaldir. Çünkü efsanevi Amazon Kadınları da bu bölgede yaşamıştır. Heredot'a göre bunlar İskit kadınlarıdır. Aynı bilgiyi Amasyalı Strabon da vermektedir.
Hikaye buraya kadar ilginçtir, çünkü Amazonların izi ilk kez bulunmuş ve bir efsane doğrulanmıştır.
Kurganlardan çıkan kemiklere DNA testi uygulanır ve bunların kadın oldukları kesinleşir. Yine bu kadınların sarı saç geni taşıdıkları belirlenir.
Davis, Kazakistan bölgesinde çalışmalarına devam eder. Bugünkü Moğolistan yakınlarında bir Kazak "yurd"unda bölgeyi incelemeye başlar.
Kazak kadınlarının toplum içindeki rollerine dikkat eder. Bunlar eve hapsedilen, ikinci sınıf insanlar değillerdir. Konar-göçer Kazak köylülerinde kadınlar erkekle eşittir.
Hatta ok atmada, tıpkı Amazonlar gibi usta olduklarına da bizzat şahit olur.
Bir gün "yurt"ta otururken karşıdan at üzerinde küçük bir kız çocuğunun geldiğini görür. Kız çucuklarının at sürmesi anormal değildir, anormal olan ya da Davis'e olağanüstü gelen şey bu kız çocuğunun, köydeki diğer insanların aksine sarı saçlı ve mavi gözlü olmasıdır.
Kızın adı Meryemgül'dür. Meryemgül'ü yanındakilere sorar, kızın abisi gider ve Meryemgül'ü korkutur, bu "abla"nın Avrupa'dan geldiğini ve onu götüreceğini söyler. Küçük kız korkuya kapılır. Ama sonra bunun her çocuğa yapılan Türk şakalarından biri olduğunu anlar.
Davis, Meryemgül ve anesinden DNA örneği alır. Bir süre sonra DNA sonuçları gelir; Meryemgül'ün DNA'sı ile yıllar önce Amazon kadınlarının kurganından çıkan DNA'lar %99.9 aynıdır.
Yani Meryemgül Amazon savaşçılarının 2500 yıl sonraki torunudur.
Bilim, ortaya çıkarma değil, saklama yötemidir
Bu, tüm bilim tarihini değiştirecek büyük bir buluştur.
Batılı arkeologlar da önce bunu önemserler. Davis'le bazı röportajlar yapılır.
Ama olayın üstü örtülür. Çünkü çıkan gerçek, Batılının ırkçı önyargılarını allak bullak edecek türdendir.
Onlar bir Türk'ün sarı saçlı olacağını kabul etmek istemezler, çünkü tüm güzellik anlayışları sarı saç-mavi göz üzerine kurgulanmıştır!
Amazon kadınlarının, bu savaşçı kadınların Türk olmasını da elbette kabul etmek istemezler!
Ve bu büyük buluş görmezden gelinmeye başlanır.
Yıllar yılllar sonra bile, Gobi Çölü'nde sarı saçlı bir insan gördüklerinde, yine bildik ırkçı teorilere başvururlar: Romalılara sarılırlar, o olmazsa Yunan efsanelerine sarılırlar, en kötüsünden bir İran geçmişini kabullenmek zorunda kalırlar.
Batılılar kabul etseler de etmeseler de tarihin en önemli akış istikametinde hep Türkler vardır, yıllar önce Viyana kapılarına dayanan bu Türk hayaleti, onları DNA laboratuvarlarında bile bulmakta ve rahatsız etmektedir.
Ve bu noktada Batı bilimi gerçeği ortaya çıkartmanın değil, ortadaki gerçekleri saklamanın bir yönteminden başka birşey değildir.
Oğuzkaan Türkkanı
6/7/2018
https://bit.ly/2MXjzpt
.
6/7/2018
https://bit.ly/2MXjzpt
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder