"TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ HİÇBİR ZAMAN ŞERİATÇILIK VE DİN DEVLETİ İLE, BAĞDAŞMAZ. TÜRKÇÜLÜK UYGAR BİR DÜŞÜNCE AKIMIDIR."
PROF. DR. ZİYA GÖKALP
Prof. Dr. Ziya Gökalp'ı vefatının 92. yılında saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Sevgili Okurlar,
İmparatorluk devrinin 1908’den sonraki safhasında siyasî, içtimaî ve iktisadî şartların ağırlığı altında bunaldığı yıllardayız. İmparatorluk 1908 sonrası çok çeşitli siyasi ve sosyal çalkantıların içerisinde iken idealist genç bir subay kurtuluş çareleri aramaktadır. Bu genç subay'ın adı Mustafa Kemal'dir.
Vatanı yuvarlanmakta olduğu esaret uçurumundan kurtarma çarelerini düşünmektedir. Aynı yıllarda Türk tarihinde yüzyıllardan beri eşi görülmemiş bir fikir hamlesine sahip Ziya Gökalp yoğun enerjisiyle çalışmaktadır.
Ziya Gökalp'ın vakur ve tesirli sesi Türk toplumunun her kesiminin saygısını kazanıyor yeni bir heyecan fırtınası estiriyordu. Vakur haliyle kızgın lâv denizlerini barındıran gizli hareketsiz dağlara benzeyen Ziya Gökalp, Türk'e has sükûnetiyle topluma ışık saçıyordu.
O’nun büyüklüğü ve asaleti gönülden inandığı Türk milletinin tarihî hasletlerini ilmin rehberliğinde, ortaya çıkarmasından kaynaklanıyordu. Gökalp için araştırılıp cihana duyurulması gereken tek hakikat, Türk millî kültürünün azameti, tek mefkûre ise Türk milliyetçiliğiydi.
Ziya Gökalp Diyarbakır gibi uzak bir Anadolu ilinde öğrendiği Fransızcanın yardımı ile Avrupa felsefesi ve olaylarını takip etmiştir. Ziya Gökalp edindiği bu bilgilerle Batı zihniyetini ve fikrî davranışlarını, belki ilk defa, ciddi mana da Türkiye’ye getiren bilim adamıdır.
Ziya Gökalp Batı Bilim kültür ve zihniyetin tesirinde kalmamış Türk milli kültürü ve millî menfaatleri bakımından değerlendirmiştir. Ziya Gökalp bu sebeple tehlikeli görülmüş Milliyetçi aydın ve askerlerle birlikte Malta adasında sürgün yaşamıştır. Hayatı boyunca tüm bilim fikir camiasına bilgi ve ışık saçan Gökalp milli mücadele de ölüm-kalım mücadelesi verenlerinde ışığı olmuştur.
Ziya Gökalp 1.Dünya Savaşında en acı olayları yaşayarak bezginleşen millî varlığı muhafaza etmek endişesi taşıyanların yüreğinin sesiydi. vatan evlatlarına Türkçülük ve Milliyetçilik idealini gösteriyor Türk Ülküsünün yurtta tüm yayılmasını kökleşmesini sağlıyordu.
Ziya Gökalp Türk Ülküsü Türk Kültürü ve Türk Milliyetçiliği ibaret asîl gayesine ulaşmak için hayatı boyunca bıkıp usanmadan çalıştı. Türkçülük düşüncesini ilmi temellere suretiyle bir şair, bir destancı, bir tiyatro yazarı, ahlâkçı veya toplum bilimci olarak eserler vermiştir.
Ziya Gökalp İstanbul Darülfünununda İçtimaiyat kürsüsünde ders verirken bir sosyolog, “Ala Geyik” i yazarken bir şairdir Ziya Gökalp “Altın Destan”, “Kızılelma”, “Altın Işık” ı kaleme almış Bu manzumeler tatlı, iç açıcı, halk ve geçmiş sevgisi uyandırıcı ne güzel parçalardır!
Ziya Gökalp, Kant’tan, Nietsche’den ve Bergson’dan fikirler naklederken bir filozof, “Yeni Hayat” taki manzumeleri ile ateşli bir inkılâpçıdır.
Ziya Gökalp bir çok sahada emsalsiz eserler verirken o sahaların yalnız biri konusunda çalışıp tek eser veremeyen bir sürü “fikir ve ilim” adamı vardır.
Ziya Gökalp, kısacık ömrü ve bin bir sıkıntı arasında bu kadar derin ve nitelikle konuları son derece sade bir üslûpta kolay anlaşılır bir Türkçe ile anlatmıştır.
Ziya Gökalp her biri zamana göre yeni bir çığır olan pınar gibi akan bilgileri Genç dimağlara müstesna bir kabiliyet ile şahika heybeti ile aktarmıştır.
Sevgili Okurlar
Bu anlamlı günde Ziya Gökalp'ın dilinden "Türk İslam Sentezi" hakkındaki düşünce ve eleştirilerini kendi anlatımıyla paylaşıyoruz.
Ender aydınımız Türklük - Türkçülük fikrini içten benimseyip bu yolda gerçekten övgüye değer emek harcamışlardır. Prof. Dr. Ziya Gökalp Türk milliyetçilik dâvasını bir düzene koymak, sistem haline getirmek uğrunda çalışan büyük başarıya ulaşan dev ülkü adamı, emsalsiz ideolojisttir.
Atatürk, Gökalp’ın “Türkçülük fikirlerini aynen tatbik etmiş, Gökalp çizgisinde “Millileşme, Laikleşme ve Medeniyetçiliği” getirmiştir. Atatürkçü düşünce sisteminde, ümmetçiliği engellemek için İslamlaşma yerine birlik ve beraberlik yaratacak laikleşme egemendir.
Atatürkçü düşünce sistemi Türkiye Cumhuriyeti Devletini milli birlik ve beraberlik içinde yaşatmak gücüne sahiptir. Atatürkçü düşünce sisteminin değişmez prensipleri, özetle milliyetçilik ve medeniyetçiliğe dayanır.
Milli Mücadele ve sonrasında girişilen devrimlere, milliyetçilik ve medeniyetçilik ilkeleri, başlıca kaynak olmuştur. Atatürkçü düşünce sisteminde üç düşünce akımının önemli yerleri bulunduğunu görmekteyiz. Bu akımlar, millileşme, laikleşme ve çağdaşlaşma (medeniyetçilik)dır.
Türk milletinin Kurtuluş Savaşından sonra bağımsız yaşaması ve çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkabilmesi için dayandığı fikir akımları bunlardır.
Türk İslam Sentezi fikriyatı Ziya Gökalp'a göre ülkeleri felakete götürecek bir düşüncedir. Türkçü düşünce sistemine göre Sentezci düşünce tartışmasız "Siyasi Ümmetçilik" olarak görülmekte ümmetçi her düşünce ise Arap milliyetçiliği anlamına gelmektedir.
Türkçü düşünce sisteminin "Uluslaşma, laikleşme ve Türk kültür ve medeniyetini yayma" unsurları aynı zamanda Atatürkçü düşünce sisteminin dayanaklarıdır.
Türk düşüncesinden sapmalar yapılması halinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlığı ve sonsuza kadar sürdürülmesi ülküsü zedelenecektir. Bu günde aynısını yaşıyoruz.
Nitekim “Türk – İslam Sentezi”ne benzer düşünceler, çok gerilerde, teokrasi ve klerikalizmin yürürlükte bulunduğu İkinci Meşrutiyet döneminde egemen olmuşlardır.
O dönemde yürüyen fikir akımlarıyla Türk – İslam Sentezi’nin arasında benzerlikler vardır.
Bu konuda en yetkili kaynaklardan biri de, Türk düşünürü Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak” ve “Türkçülüğün esasları” adlı iki önemli yapıtıdır.
Prof. Dr. Ziya Gökalp’ın Türk- İslam Sentezi hakkında düşünceleri “Türkleşmek, İslamlaşma, Muasırlaşmak” adlı kitabının 9-10.sayfalarında şöyle belirtilmektedir:
Ziya Gökalp “Her birinin nüfuz dairelerini tayin ederek bu üç düşünce akımının üçünü de (Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak) kabul etmeliyiz."
Ziya Gökalp " Daha doğrusu, bunların bir ihtiyacın, üç muhtelif noktadan görülmüş safhaları olduğun anlayarak (Muasır bir İslam Türklüğü) yaratmalıyız”.
Görülüyor ki, “Türk-İslam Sentezi” adlı hayat görüşü, Gökalp’te “Muasır bir İslam Türklüğü” kavramıyla açıklanmaktadır. Gökalp kitabın 24.Sayfasında :“Biz Türkler, çağdaş Medeniyet akımı ve ilmiyle donatılmış olduğumuz halde bir “Türk – İslam” harsı (Kültürü) ibda etmeye çalışmalıyız”.
Ziya Gökalp 33. Sayfada da:“Türklerde milliyet hissi uyanmaya başlayınca bir tarafdan da, Türkçülük, İslamcılığa muhalefetle itham edildi. Bu görüşler, İslam içinde Türk’ü eritmeğe girişen (Türk-İslam Sentezi) kavramıyla, Gökalp’in (Muasır bir İslam Türklüğü) kavramı arasında benzerlikler olduğu görülür.
II.Meşrutiyet sonrası Muasır bir İslam Türklüğü kavramını savunan Gökalp, o dönemde (Osmanlıcılık) ve (İslam birliği) fikirlerinin etkisinde idi.
Gökalp, 1923 yılında kaleme aldığı "TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI" isimli eserinde suni bir “Türk – İslam Kültürü” yaratma düşüncelerinin de tehlikelerini anlamıştır.
Gökalp ölümünden bir yıl önce yayımladığı “Türkçülüğün Esasları” isimli eserinde "Türk – İslam kaynaşmasına ilişkin bir düşünce yoktur." demektedir.
Büyük düşünür, bu konu ile ilgili olarak, “Türkçülüğün Esasları”nda ve 75. Sayfada şunları yazar:
“Bir zamanlar İttihad-ı İslam mefkûresi (İslam ülküsü) Müslüman kavimlerin bağımsızlığa kavuşmasını, ülkelerinin sömürge halinden kurtulmasını sağlar sanılıyordu. Anlaşıldı ki İslam ittihadı bir taraftan "teokrasi ve klerikalizm", (teokrasi ve klerikalizm'den kastedilen Şeriatçılık-İslamcılık) gibi irticai (gerici) cereyanları doğurmakta Türklük fikriyatını zarar vermektedir. İslamcılık adı verilen düşünce İslam âlemlinde milliyet mefkûrelerinin(ülkülerinin) ve milli vicdanların uyanmasına engel olmaktadır. İslamcılık adı verilen düşünce Müslüman kavimlerin terakkisine (ilerlemesine) engel olduğu gibi bağımsızlığına da engeldir"
Ziya Gökalp devamla "Çünkü İslam âleminde milli vicdanın inkişafına (gelişmesine) engel olmak Müslüman milletlerin bağımsızlığına engel olmak demektir. Teokrasi ve klerikalizm cereyanları ise cemiyetlerin geride kalmasına hatta gittikçe gerilemesine en büyük sebeptir." demektedir.
Ziya Gökalp, "Türkçülüğün Esasları" isimli eserinde çözümü sunarken şunları söylemektedir: "O halde daima milli vicdanı (milliyetçiliği) uyandırmaya ve kuvvetlendirmeye çalışmalıyız.. Çünkü bütün terakkilerin kaynağı milli vicdan olduğu gibi, milli istiklalin kaynak ve dayanağı Türk Milliyetçiliğidir”
Ziya Gökalp, "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" isimli kitabında bahsettiği "Muasır İslam Türklüğü" kavramını, “Türkçülüğün Esasları”(1923) isimle eserinde terk etmiştir.
Ziya Gökalp "Türkçülüğün Esasları" adını verdiği eserinde 1.Dünya ve İstiklal Savaşının bin türlü çilesiyle olgunlaşan Türk Milliyetçiliği fikir ve düşüncesini bir bütün olarak teferruatıyla ve toplu olarak incelemiştir.
Ziya Gökalp, "Türkçülüğün Esasları"nda, : "Türk kültürünün klerikalizm (şeriatçılık) ve teokrasi (din devleti) ile birleşemeyeceğini" anlatarak "Türk İslam Sentezi"ni reddetmiştir.
Ziya Gökalp Türkçülüğün esaslarında özetle Türk kültürünün İslam kültürü ile bir sentez olamayacağına yönelik görüşler belirtilmiş eserinin 170-171. sayfalarında: "TÜRKÇÜLÜK HİÇBİR ZAMAN ŞERİATÇILIK VE DİN DEVLETİ İLE BAĞDAŞMAZ. TÜRKÇÜLÜK UYGAR BİR DÜŞÜNCE AKIMIDIR." der.
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları'nda “Tanzimatçılar, Osmanlı ile garp medeniyetini bağdaştırmak istedi. Hâlbuki iki zıt medeniyet yan yana yaşayamaz. Batı ve Doğu sistemleri birbirine muhalif bulunduğu için ikisi de birbirini bozmaya sebep olur. İki dinli bir fert olamadığı gibi iki medeniyetli bir millet de olamaz."diyordu.
Türkçülüğün Esasları 56. Sayfasında ise “ İlerleme, ilimlerde, sanayide, askeri ve hukuki teşkilatlarda Avrupalılar kadar ilerlemektir." diyordu.
Ziya Gökalp "Kapitülasyonlarla siyasi müdahalelerle mahkum edilmek istenilen bir millet, Avrupa’nın haricinde telakki olunan bir millet demektir."diyordu.
“Türkçülüğün Esasları”nın 175. Sayfasındaki satırları bu gün yaşamakta olduğumuz tehdit ve tehlikeyi işaret etmektedir.: “Türkçülük (Milliyetçilik) hiçbir zaman klerikalizm (şeriatçılık)’la teokrasi ile bağdaşamaz. İşte bu sebepledir ki, Türkçülük, Millet hareketidir."
Ziya Gökalp "Hâlbuki milletimizin hatta lisanımızın adları "Osmanlı" kelimesiydi. "Türk" kelimesi ağza alınmazdı. Hiç kimse "Ben Türküm" demeğe cesaret edemezdi.”diyordu.
Ziya Gökalp Türkçülüğün Esaslarında:
“BİR ZAMANLAR İTTİHAD-I İSLAM ÜLKÜSÜ MÜSLÜMAN KAVİMLERİN BAĞIMSIZLIĞA KAVUŞMASINI, SAĞLAR SANILIYORDU.
HÂLBUKİ AMELİ TECRÜBELER GÖSTERDİ Kİ İSLAM İTTİHADI BİR TARAFTAN TEOKRASİ VE KLERİKALİZM GİBİ İRTİCAİ CEREYANLARI DOĞURDUĞU GÖRÜLDÜ.
SÖZDE İSLAMCILIK, İSLAM ÜLKELERİNDE MİLLİYET MEFKÛRELERİNİN, MİLLİ VİCDANLARIN UYANMASINA KARŞI MÜSLÜMANLARIN GELİŞMESİNE ENGELDİR..
ÇÜNKÜ İSLAM ÂLEMİNDE MİLLİ VİCDANIN GELİŞMESİNE ENGEL OLMAK MÜSLÜMAN MİLLETLERİN BAĞIMSIZLIĞINA ENGEL OLMAK DEMEKTİR "TEOKRASİ VE KLERİKALİZM - SİYASİ VE BAĞNAZ DİNCİLİK - CEREYANLARI İSE CEMİYETLERİN GERİDE KALMASINA HATTA GİTTİKÇE GERİLEMESİNE EN BÜYÜK SEBEPTİR."
Ziya Gökalp şöyle devam ediyordu: "SİYASİ ÜMMETÇİLİK TÜRKÇÜLÜĞE KARŞIDIR İSLAMCILIK VE TÜRKÇÜLÜĞÜN (TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN) BİRLİKTE ANILMASI YANLIŞTIR"
O HALDE NE YAPMALI?
ÜLKEMİZDE, SADECE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ TÜRKÇLÜĞÜ, TÜRKLÜK ŞUURUNU VE ÜLKÜSÜNÜ UYANDIRMAYA ÇALIŞMALIYIZ."
"ÇÜNKÜ BÜTÜN GELİŞMELERİN KAYNAĞI MİLLİ VİCDAN OLDUĞU GİBİ, MİLLİ İSTİKLALİN KAYNAK VE DAYANAĞI YALNIZ MİLLİYETÇİLİKTİR.” (Türkçülüğün Esasları sayfa 75)
Sevgili Okurlar,
Türkçülük konusunda en yetkin şahsiyet olan Ziya Gökalp bu gün yaşadığımız tehdit ve tehlikeyi tüm boyutlarıyla bizlere anlatıyor. Nitekim bu gün “İslamcılık“ adı verilen ideolojik faaliyetler Sözde bir İslam anlayışı ile ilgilidir. Din Maskesi ile Milletimiz hedef alınmaktadır.
Nitekim Prof. Dr. Ziya Gökalp "TEOKRASİ VE KLERİKALİZM CEREYANLARI İSE CEMİYETLERİN GERİDE KALMASINA HATTA GİTTİKÇE GERİLEMESİNE EN BÜYÜK SEBEPTİR." demektedir.
40 yıldır Türk Milliyetçiliğine Yüzde yüz ters olduğu için karşı çıktığımız siyam ikizini andıran sentezcilik, Türk Milliyetçiliği yaptığını söyleyen partilerin fikir ve düşüncelerini oluşturmaktadır. Sözde Milliyetçi partilerin sürekli Siyasi Ümmetçiler ile aynı parkurda hareket etmeye devam etmeleri Türk Milliyetçiliğine hiç bir şey kazandırmamakta Siyasi ümmetçi hanesine fayda sağlamaktadır. Türk Milliyetçiliği fikir ve düşüncesi sözde ve İslam ile alakası bulunmayan sözde ümmetçilik uğruna ne hallere gelmiştir!
Sevgili Okurlar,
Biz dine veya diyanete karşı çıkılmıyoruz. İSLAMIN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE -TÜRKLÜĞE-KARŞI BİR MASKE OLARAK KULLANILMASINA KARŞIYIZ.
Nitekim Ziya Gökalp çözümün ne olması gerektiğini şöyle açıklıyor:
"O HALDE NE YAPMALI? ÜLKEMİZDE, SADECE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ TÜRÇLÜĞÜ, TÜRKLÜK ŞUURUNU VE MEFKÛRESİNİ UYANDIRMAYA ÇALIŞMALIYIZ. ÇÜNKÜ BÜTÜN GELİŞMELERİN KAYNAĞI MİLLİ VİCDAN OLDUĞU GİBİ, MİLLİ İSTİKLALİN KAYNAK VE DAYANAĞI YALNIZ MİLLİYETÇİLİKTİR. (Türkçülüğün Esasları s 75)
Türkçülüğün teorisyeni Prof. Dr. Ziya Gökalp'ın dediği gibi "İslamcılık" Siyasi Ümmetçi bir söylemdir. Dinin siyasi çıkarlar için kullanılması ülke bağımsızlığı için tehlikelidir.
Siyasi Ümmetçi söylemler önlerinde engel olarak Atatürkçüleri “Milliyetçileri görmekte Türk Milliyetçiliğini etkisizleştirmek istemektedirler.
Ziya Gökalp'ın ifade ettiği gibi "Türk İslam sentezi" Türk Milliyetçiliğini etkisizleştirmek için siyasi ümmetçilik eklenmesidir.
Hayatımız boyunca yanlışlığını ifade ettiğimiz bu çarpık düşünceye üç büyük Türkçü Atatürk, Ziya Gökalp ve Nihal Atsız karşıdır.
Alparslan Türkeş bu görüşün mahzurlarını anlamış ebediyete intikalinden kısa bir süre önce Benimle birlikte Türkeli gazetesi ve Hürriyet Gazetesiyle yaptığı röportajlarda "BİZ ATATÜRKÇÜYÜZ" demiştir.
Değerli Arkadaşlarım,
Yarın Ülkü devi Prof. Dr. Ziya Gökalp'in yaşamından çok önemli kesitler vereceğiz.
En içten sevgiler saygılar selamlar.
25 Ekim 2016
Saat 23.00
TANER ÜNAL
Prof. Dr. Ziya Gökalp'ı vefatının 92. yılında saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Sevgili Okurlar,
İmparatorluk devrinin 1908’den sonraki safhasında siyasî, içtimaî ve iktisadî şartların ağırlığı altında bunaldığı yıllardayız. İmparatorluk 1908 sonrası çok çeşitli siyasi ve sosyal çalkantıların içerisinde iken idealist genç bir subay kurtuluş çareleri aramaktadır. Bu genç subay'ın adı Mustafa Kemal'dir.
Vatanı yuvarlanmakta olduğu esaret uçurumundan kurtarma çarelerini düşünmektedir. Aynı yıllarda Türk tarihinde yüzyıllardan beri eşi görülmemiş bir fikir hamlesine sahip Ziya Gökalp yoğun enerjisiyle çalışmaktadır.
Ziya Gökalp'ın vakur ve tesirli sesi Türk toplumunun her kesiminin saygısını kazanıyor yeni bir heyecan fırtınası estiriyordu. Vakur haliyle kızgın lâv denizlerini barındıran gizli hareketsiz dağlara benzeyen Ziya Gökalp, Türk'e has sükûnetiyle topluma ışık saçıyordu.
O’nun büyüklüğü ve asaleti gönülden inandığı Türk milletinin tarihî hasletlerini ilmin rehberliğinde, ortaya çıkarmasından kaynaklanıyordu. Gökalp için araştırılıp cihana duyurulması gereken tek hakikat, Türk millî kültürünün azameti, tek mefkûre ise Türk milliyetçiliğiydi.
Ziya Gökalp Diyarbakır gibi uzak bir Anadolu ilinde öğrendiği Fransızcanın yardımı ile Avrupa felsefesi ve olaylarını takip etmiştir. Ziya Gökalp edindiği bu bilgilerle Batı zihniyetini ve fikrî davranışlarını, belki ilk defa, ciddi mana da Türkiye’ye getiren bilim adamıdır.
Ziya Gökalp Batı Bilim kültür ve zihniyetin tesirinde kalmamış Türk milli kültürü ve millî menfaatleri bakımından değerlendirmiştir. Ziya Gökalp bu sebeple tehlikeli görülmüş Milliyetçi aydın ve askerlerle birlikte Malta adasında sürgün yaşamıştır. Hayatı boyunca tüm bilim fikir camiasına bilgi ve ışık saçan Gökalp milli mücadele de ölüm-kalım mücadelesi verenlerinde ışığı olmuştur.
Ziya Gökalp 1.Dünya Savaşında en acı olayları yaşayarak bezginleşen millî varlığı muhafaza etmek endişesi taşıyanların yüreğinin sesiydi. vatan evlatlarına Türkçülük ve Milliyetçilik idealini gösteriyor Türk Ülküsünün yurtta tüm yayılmasını kökleşmesini sağlıyordu.
Ziya Gökalp Türk Ülküsü Türk Kültürü ve Türk Milliyetçiliği ibaret asîl gayesine ulaşmak için hayatı boyunca bıkıp usanmadan çalıştı. Türkçülük düşüncesini ilmi temellere suretiyle bir şair, bir destancı, bir tiyatro yazarı, ahlâkçı veya toplum bilimci olarak eserler vermiştir.
Ziya Gökalp İstanbul Darülfünununda İçtimaiyat kürsüsünde ders verirken bir sosyolog, “Ala Geyik” i yazarken bir şairdir Ziya Gökalp “Altın Destan”, “Kızılelma”, “Altın Işık” ı kaleme almış Bu manzumeler tatlı, iç açıcı, halk ve geçmiş sevgisi uyandırıcı ne güzel parçalardır!
Ziya Gökalp, Kant’tan, Nietsche’den ve Bergson’dan fikirler naklederken bir filozof, “Yeni Hayat” taki manzumeleri ile ateşli bir inkılâpçıdır.
Ziya Gökalp bir çok sahada emsalsiz eserler verirken o sahaların yalnız biri konusunda çalışıp tek eser veremeyen bir sürü “fikir ve ilim” adamı vardır.
Ziya Gökalp, kısacık ömrü ve bin bir sıkıntı arasında bu kadar derin ve nitelikle konuları son derece sade bir üslûpta kolay anlaşılır bir Türkçe ile anlatmıştır.
Ziya Gökalp her biri zamana göre yeni bir çığır olan pınar gibi akan bilgileri Genç dimağlara müstesna bir kabiliyet ile şahika heybeti ile aktarmıştır.
Sevgili Okurlar
Bu anlamlı günde Ziya Gökalp'ın dilinden "Türk İslam Sentezi" hakkındaki düşünce ve eleştirilerini kendi anlatımıyla paylaşıyoruz.
Ender aydınımız Türklük - Türkçülük fikrini içten benimseyip bu yolda gerçekten övgüye değer emek harcamışlardır. Prof. Dr. Ziya Gökalp Türk milliyetçilik dâvasını bir düzene koymak, sistem haline getirmek uğrunda çalışan büyük başarıya ulaşan dev ülkü adamı, emsalsiz ideolojisttir.
Atatürk, Gökalp’ın “Türkçülük fikirlerini aynen tatbik etmiş, Gökalp çizgisinde “Millileşme, Laikleşme ve Medeniyetçiliği” getirmiştir. Atatürkçü düşünce sisteminde, ümmetçiliği engellemek için İslamlaşma yerine birlik ve beraberlik yaratacak laikleşme egemendir.
Atatürkçü düşünce sistemi Türkiye Cumhuriyeti Devletini milli birlik ve beraberlik içinde yaşatmak gücüne sahiptir. Atatürkçü düşünce sisteminin değişmez prensipleri, özetle milliyetçilik ve medeniyetçiliğe dayanır.
Milli Mücadele ve sonrasında girişilen devrimlere, milliyetçilik ve medeniyetçilik ilkeleri, başlıca kaynak olmuştur. Atatürkçü düşünce sisteminde üç düşünce akımının önemli yerleri bulunduğunu görmekteyiz. Bu akımlar, millileşme, laikleşme ve çağdaşlaşma (medeniyetçilik)dır.
Türk milletinin Kurtuluş Savaşından sonra bağımsız yaşaması ve çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkabilmesi için dayandığı fikir akımları bunlardır.
Türk İslam Sentezi fikriyatı Ziya Gökalp'a göre ülkeleri felakete götürecek bir düşüncedir. Türkçü düşünce sistemine göre Sentezci düşünce tartışmasız "Siyasi Ümmetçilik" olarak görülmekte ümmetçi her düşünce ise Arap milliyetçiliği anlamına gelmektedir.
Türkçü düşünce sisteminin "Uluslaşma, laikleşme ve Türk kültür ve medeniyetini yayma" unsurları aynı zamanda Atatürkçü düşünce sisteminin dayanaklarıdır.
Türk düşüncesinden sapmalar yapılması halinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlığı ve sonsuza kadar sürdürülmesi ülküsü zedelenecektir. Bu günde aynısını yaşıyoruz.
Nitekim “Türk – İslam Sentezi”ne benzer düşünceler, çok gerilerde, teokrasi ve klerikalizmin yürürlükte bulunduğu İkinci Meşrutiyet döneminde egemen olmuşlardır.
O dönemde yürüyen fikir akımlarıyla Türk – İslam Sentezi’nin arasında benzerlikler vardır.
Bu konuda en yetkili kaynaklardan biri de, Türk düşünürü Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak” ve “Türkçülüğün esasları” adlı iki önemli yapıtıdır.
Prof. Dr. Ziya Gökalp’ın Türk- İslam Sentezi hakkında düşünceleri “Türkleşmek, İslamlaşma, Muasırlaşmak” adlı kitabının 9-10.sayfalarında şöyle belirtilmektedir:
Ziya Gökalp “Her birinin nüfuz dairelerini tayin ederek bu üç düşünce akımının üçünü de (Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak) kabul etmeliyiz."
Ziya Gökalp " Daha doğrusu, bunların bir ihtiyacın, üç muhtelif noktadan görülmüş safhaları olduğun anlayarak (Muasır bir İslam Türklüğü) yaratmalıyız”.
Görülüyor ki, “Türk-İslam Sentezi” adlı hayat görüşü, Gökalp’te “Muasır bir İslam Türklüğü” kavramıyla açıklanmaktadır. Gökalp kitabın 24.Sayfasında :“Biz Türkler, çağdaş Medeniyet akımı ve ilmiyle donatılmış olduğumuz halde bir “Türk – İslam” harsı (Kültürü) ibda etmeye çalışmalıyız”.
Ziya Gökalp 33. Sayfada da:“Türklerde milliyet hissi uyanmaya başlayınca bir tarafdan da, Türkçülük, İslamcılığa muhalefetle itham edildi. Bu görüşler, İslam içinde Türk’ü eritmeğe girişen (Türk-İslam Sentezi) kavramıyla, Gökalp’in (Muasır bir İslam Türklüğü) kavramı arasında benzerlikler olduğu görülür.
II.Meşrutiyet sonrası Muasır bir İslam Türklüğü kavramını savunan Gökalp, o dönemde (Osmanlıcılık) ve (İslam birliği) fikirlerinin etkisinde idi.
Gökalp, 1923 yılında kaleme aldığı "TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI" isimli eserinde suni bir “Türk – İslam Kültürü” yaratma düşüncelerinin de tehlikelerini anlamıştır.
Gökalp ölümünden bir yıl önce yayımladığı “Türkçülüğün Esasları” isimli eserinde "Türk – İslam kaynaşmasına ilişkin bir düşünce yoktur." demektedir.
Büyük düşünür, bu konu ile ilgili olarak, “Türkçülüğün Esasları”nda ve 75. Sayfada şunları yazar:
“Bir zamanlar İttihad-ı İslam mefkûresi (İslam ülküsü) Müslüman kavimlerin bağımsızlığa kavuşmasını, ülkelerinin sömürge halinden kurtulmasını sağlar sanılıyordu. Anlaşıldı ki İslam ittihadı bir taraftan "teokrasi ve klerikalizm", (teokrasi ve klerikalizm'den kastedilen Şeriatçılık-İslamcılık) gibi irticai (gerici) cereyanları doğurmakta Türklük fikriyatını zarar vermektedir. İslamcılık adı verilen düşünce İslam âlemlinde milliyet mefkûrelerinin(ülkülerinin) ve milli vicdanların uyanmasına engel olmaktadır. İslamcılık adı verilen düşünce Müslüman kavimlerin terakkisine (ilerlemesine) engel olduğu gibi bağımsızlığına da engeldir"
Ziya Gökalp devamla "Çünkü İslam âleminde milli vicdanın inkişafına (gelişmesine) engel olmak Müslüman milletlerin bağımsızlığına engel olmak demektir. Teokrasi ve klerikalizm cereyanları ise cemiyetlerin geride kalmasına hatta gittikçe gerilemesine en büyük sebeptir." demektedir.
Ziya Gökalp, "Türkçülüğün Esasları" isimli eserinde çözümü sunarken şunları söylemektedir: "O halde daima milli vicdanı (milliyetçiliği) uyandırmaya ve kuvvetlendirmeye çalışmalıyız.. Çünkü bütün terakkilerin kaynağı milli vicdan olduğu gibi, milli istiklalin kaynak ve dayanağı Türk Milliyetçiliğidir”
Ziya Gökalp, "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" isimli kitabında bahsettiği "Muasır İslam Türklüğü" kavramını, “Türkçülüğün Esasları”(1923) isimle eserinde terk etmiştir.
Ziya Gökalp "Türkçülüğün Esasları" adını verdiği eserinde 1.Dünya ve İstiklal Savaşının bin türlü çilesiyle olgunlaşan Türk Milliyetçiliği fikir ve düşüncesini bir bütün olarak teferruatıyla ve toplu olarak incelemiştir.
Ziya Gökalp, "Türkçülüğün Esasları"nda, : "Türk kültürünün klerikalizm (şeriatçılık) ve teokrasi (din devleti) ile birleşemeyeceğini" anlatarak "Türk İslam Sentezi"ni reddetmiştir.
Ziya Gökalp Türkçülüğün esaslarında özetle Türk kültürünün İslam kültürü ile bir sentez olamayacağına yönelik görüşler belirtilmiş eserinin 170-171. sayfalarında: "TÜRKÇÜLÜK HİÇBİR ZAMAN ŞERİATÇILIK VE DİN DEVLETİ İLE BAĞDAŞMAZ. TÜRKÇÜLÜK UYGAR BİR DÜŞÜNCE AKIMIDIR." der.
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları'nda “Tanzimatçılar, Osmanlı ile garp medeniyetini bağdaştırmak istedi. Hâlbuki iki zıt medeniyet yan yana yaşayamaz. Batı ve Doğu sistemleri birbirine muhalif bulunduğu için ikisi de birbirini bozmaya sebep olur. İki dinli bir fert olamadığı gibi iki medeniyetli bir millet de olamaz."diyordu.
Türkçülüğün Esasları 56. Sayfasında ise “ İlerleme, ilimlerde, sanayide, askeri ve hukuki teşkilatlarda Avrupalılar kadar ilerlemektir." diyordu.
Ziya Gökalp "Kapitülasyonlarla siyasi müdahalelerle mahkum edilmek istenilen bir millet, Avrupa’nın haricinde telakki olunan bir millet demektir."diyordu.
“Türkçülüğün Esasları”nın 175. Sayfasındaki satırları bu gün yaşamakta olduğumuz tehdit ve tehlikeyi işaret etmektedir.: “Türkçülük (Milliyetçilik) hiçbir zaman klerikalizm (şeriatçılık)’la teokrasi ile bağdaşamaz. İşte bu sebepledir ki, Türkçülük, Millet hareketidir."
Ziya Gökalp "Hâlbuki milletimizin hatta lisanımızın adları "Osmanlı" kelimesiydi. "Türk" kelimesi ağza alınmazdı. Hiç kimse "Ben Türküm" demeğe cesaret edemezdi.”diyordu.
Ziya Gökalp Türkçülüğün Esaslarında:
“BİR ZAMANLAR İTTİHAD-I İSLAM ÜLKÜSÜ MÜSLÜMAN KAVİMLERİN BAĞIMSIZLIĞA KAVUŞMASINI, SAĞLAR SANILIYORDU.
HÂLBUKİ AMELİ TECRÜBELER GÖSTERDİ Kİ İSLAM İTTİHADI BİR TARAFTAN TEOKRASİ VE KLERİKALİZM GİBİ İRTİCAİ CEREYANLARI DOĞURDUĞU GÖRÜLDÜ.
SÖZDE İSLAMCILIK, İSLAM ÜLKELERİNDE MİLLİYET MEFKÛRELERİNİN, MİLLİ VİCDANLARIN UYANMASINA KARŞI MÜSLÜMANLARIN GELİŞMESİNE ENGELDİR..
ÇÜNKÜ İSLAM ÂLEMİNDE MİLLİ VİCDANIN GELİŞMESİNE ENGEL OLMAK MÜSLÜMAN MİLLETLERİN BAĞIMSIZLIĞINA ENGEL OLMAK DEMEKTİR "TEOKRASİ VE KLERİKALİZM - SİYASİ VE BAĞNAZ DİNCİLİK - CEREYANLARI İSE CEMİYETLERİN GERİDE KALMASINA HATTA GİTTİKÇE GERİLEMESİNE EN BÜYÜK SEBEPTİR."
Ziya Gökalp şöyle devam ediyordu: "SİYASİ ÜMMETÇİLİK TÜRKÇÜLÜĞE KARŞIDIR İSLAMCILIK VE TÜRKÇÜLÜĞÜN (TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN) BİRLİKTE ANILMASI YANLIŞTIR"
O HALDE NE YAPMALI?
ÜLKEMİZDE, SADECE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ TÜRKÇLÜĞÜ, TÜRKLÜK ŞUURUNU VE ÜLKÜSÜNÜ UYANDIRMAYA ÇALIŞMALIYIZ."
"ÇÜNKÜ BÜTÜN GELİŞMELERİN KAYNAĞI MİLLİ VİCDAN OLDUĞU GİBİ, MİLLİ İSTİKLALİN KAYNAK VE DAYANAĞI YALNIZ MİLLİYETÇİLİKTİR.” (Türkçülüğün Esasları sayfa 75)
Sevgili Okurlar,
Türkçülük konusunda en yetkin şahsiyet olan Ziya Gökalp bu gün yaşadığımız tehdit ve tehlikeyi tüm boyutlarıyla bizlere anlatıyor. Nitekim bu gün “İslamcılık“ adı verilen ideolojik faaliyetler Sözde bir İslam anlayışı ile ilgilidir. Din Maskesi ile Milletimiz hedef alınmaktadır.
Nitekim Prof. Dr. Ziya Gökalp "TEOKRASİ VE KLERİKALİZM CEREYANLARI İSE CEMİYETLERİN GERİDE KALMASINA HATTA GİTTİKÇE GERİLEMESİNE EN BÜYÜK SEBEPTİR." demektedir.
40 yıldır Türk Milliyetçiliğine Yüzde yüz ters olduğu için karşı çıktığımız siyam ikizini andıran sentezcilik, Türk Milliyetçiliği yaptığını söyleyen partilerin fikir ve düşüncelerini oluşturmaktadır. Sözde Milliyetçi partilerin sürekli Siyasi Ümmetçiler ile aynı parkurda hareket etmeye devam etmeleri Türk Milliyetçiliğine hiç bir şey kazandırmamakta Siyasi ümmetçi hanesine fayda sağlamaktadır. Türk Milliyetçiliği fikir ve düşüncesi sözde ve İslam ile alakası bulunmayan sözde ümmetçilik uğruna ne hallere gelmiştir!
Sevgili Okurlar,
Biz dine veya diyanete karşı çıkılmıyoruz. İSLAMIN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE -TÜRKLÜĞE-KARŞI BİR MASKE OLARAK KULLANILMASINA KARŞIYIZ.
Nitekim Ziya Gökalp çözümün ne olması gerektiğini şöyle açıklıyor:
"O HALDE NE YAPMALI? ÜLKEMİZDE, SADECE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ TÜRÇLÜĞÜ, TÜRKLÜK ŞUURUNU VE MEFKÛRESİNİ UYANDIRMAYA ÇALIŞMALIYIZ. ÇÜNKÜ BÜTÜN GELİŞMELERİN KAYNAĞI MİLLİ VİCDAN OLDUĞU GİBİ, MİLLİ İSTİKLALİN KAYNAK VE DAYANAĞI YALNIZ MİLLİYETÇİLİKTİR. (Türkçülüğün Esasları s 75)
Türkçülüğün teorisyeni Prof. Dr. Ziya Gökalp'ın dediği gibi "İslamcılık" Siyasi Ümmetçi bir söylemdir. Dinin siyasi çıkarlar için kullanılması ülke bağımsızlığı için tehlikelidir.
Siyasi Ümmetçi söylemler önlerinde engel olarak Atatürkçüleri “Milliyetçileri görmekte Türk Milliyetçiliğini etkisizleştirmek istemektedirler.
Ziya Gökalp'ın ifade ettiği gibi "Türk İslam sentezi" Türk Milliyetçiliğini etkisizleştirmek için siyasi ümmetçilik eklenmesidir.
Hayatımız boyunca yanlışlığını ifade ettiğimiz bu çarpık düşünceye üç büyük Türkçü Atatürk, Ziya Gökalp ve Nihal Atsız karşıdır.
Alparslan Türkeş bu görüşün mahzurlarını anlamış ebediyete intikalinden kısa bir süre önce Benimle birlikte Türkeli gazetesi ve Hürriyet Gazetesiyle yaptığı röportajlarda "BİZ ATATÜRKÇÜYÜZ" demiştir.
Değerli Arkadaşlarım,
Yarın Ülkü devi Prof. Dr. Ziya Gökalp'in yaşamından çok önemli kesitler vereceğiz.
En içten sevgiler saygılar selamlar.
25 Ekim 2016
Saat 23.00
TANER ÜNAL
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder