Zamanımız da kiralık, kalemimiz de... Ahmet Altan, Canan Barlas, Alev Er...
Asıl konuya gelmeden önce, aslında hepimizin bildiği, kendince çeşitli anlamlar yüklediği, gazetecilik mesleğinin kısa bir tanımını ve biraz da ilkelerini hatırlamakta fayda var.
Gazetecilik ve köşe yazarlığı saygın bir meslek algısı yaratan iş kollarından birisidir.
Ortalama bir gazetecinin; doğruluk, dürüstlük, sosyal sorumluluk, özel yaşam ve insanlık onuruna saygı, barış vb gibi pek çok insani değerleri içinde barındırması beklenir.
Ortalama bir gazeteci en azından:
Nosyon sahibi olup, halkın görüş ve düşüncelerine kılavuzluk edecek.
Kanaat önderi olabilecek, gerektiğinde karmaşık gündemi objektif bir şekilde yorumlayıp özetleyerek okuyucunun detaylarla boğulmadan konunun özüne hakim olmasını sağlayacak.
Entelektüel birikimini veya uzmanlığını kullanarak olaylara kendi dünya görüşünden yaklaşacak, okuyucuya rehberlik edecek, rehberlik ederken de objektifliğini ve sahip olduğu değer yargılarını koruyacak.
Taraf olduğu konuları okuyucuya ve kamuoyuna açık ve net olarak belirtecek, ancak taraf olurken bunu herhangi bir şekilde para, imtiyaz veya menfaat karşılığında yapmayacak.
Olayların karanlıkta kalmış yönlerini okuyucu adına araştıracak, mesleki kimliğinin ona sunduğu avantajları yönlendirmek amacıyla değil aydınlatmak, daha doğru ve anlaşılır bilgiye ulaşmak amacıyla kullanacak.
Konuya kabul edilebilir bir mesafeden yaklaşacak, net olmayan muğlak olaylarda bir yanılgı payı olabileceğini, hesap ederek kesin yargılar belirtmekten kaçınacak. Gerektiğinde özeleştirisini verecek, kendi kendisini tekzip edecek.
Yukarıda kabaca belirttiğim ilkelere etik değerler ışığında pek çok madde ekleyip çıkarabilirsiniz.
Her mesleğin doğru yapılabilmesi için çeşitlik ilkeler vardır. Hatta bazı mesleklerde bu ilkeler bir yemin veya bildirgeye de bağlanmıştır. Bkz: Hipokrat yemini
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gazetecik bildirgesinde, “gazeteci, uzmanlık alanı ne olursa olsun öncelikle gazetecidir.” İbaresini kullanır.
Gazetecilik meslek etiği ve ilkeleriyle tüm hayatınızı çevreleyen onurlu bir meslektir. Bir siyasi parti lideri de olsanız, bir Holding de CEO da, ilk kimliğiniz gazeteciliktir.
Para veya menfaat karşılığı dün karşı durduğunuz fikre bugün taraf olamazsınız.
Kaleminizi bir şahsın, şirketin, zümrenin, gurubun, görüşün, partinin, liderin çıkarlarına alet edemezsiniz.
Daha açığı kaleminizi satamazsınız…
Tıpkı Hipokrat yemini etmiş, dini, dili, ırkı, siyasi görüşü her ne olursa olsun kutsal insan hayatını kurtarmak adına edilmiş bir yeminin ağırlığını taşıyan bir doktor gibi.
Hele ki bir vesile ile toplum tarafından kabul görmüş, doğruları halk tarafından benimsenmiş, objektifliğinize inanılmış bir kanaat önderi iseniz, kaleminizi, fikirlerinizi satmak cinayetle eşdeğerdir.
Şimdi tüm bunları anlatma sebebimi merak ediyorsunuz eminim.
Aşağıda vereceğim gazete kupürü bu merakınızı giderecek.
Kupürü okuduğunuzda aslında:
Gazetecilik mesleğinin nasıl çıkarlar uğruna taraf olunarak yapıldığını…
Kanaat önderi olarak addettiğiniz insanların, aslında kendi kanaatlerini para karşılığında oluşturduklarını…
3 gazetecinin para karşılığında nasıl bir siyasetçinin tarafı olduğunu, kalemlerini bu uğurda nasıl sattığını, parayı verenin düdüğü nasıl çaldığını, egosantrik bir aymazlıkla bunun reklamını nasıl yaptığını…
Her gün, okuduktan sonra belki de alkışladığınız yazıların, aslında yazanın değil, yazdıranın fikirleri olduğunu…
Gazetecilik, yazarlık yaptığını savunan bazı isimlerin düpedüz uşak olduklarını, Taraf gazetesinin parayla tutulmuş bir taraf olduğunu…
Gazetecilik meslek ilkelerini umarsızlıkla çiğneyen bu isimlerin aslında mesleğin yüz karası olduklarını….
FARK EDECEKSİNİZ…