Bugunku insanlik icin, - bugunku evrim sartlarinin icinde belirli bir merhaleyi asip, diger bir merhaleye uzanmis olan insanlik icin- , girilmis bulunan yeni devresinde (yani Altin donem = Dingunu =Yevmiddin), ferdi sinavlarin ferdi dunyalardaki (kisisel yasamlardaki) cabalarin rolleri buyuk onem tasiyacaktir.
Bugunku insanligin bilimsel acidan varmis oldugu noktalar, esasinda, onun geleceginin temelini teskil eden noktalardir.
Ve ortada olan neticelerin, bizzat o insan tarafindan kendine mal edilebilmesi icin, insanin uzerinde mevcut olan, gorunen cinsten empozisyonlarin iptali gerekir. Zira, hakimiyet bunu gerektirir. Falancayi takdir edebilir, begenebilirsiniz vs, ve o kisi (mealen ve ornegin) cennetliktir. Ancak, siz o kisinin idrak ve suur seviyesini iktisap edememisseniz yani salt takdir ve begeni hayranlik sizi (mealen ve ornegin) cennetlik yapmaz. Yani o kisi bir seviyeye sahip olmustur ama ya siz? kisacasi, salt takdir ve begeni halinde kalmak, o takdir edilen begenilen seviyeyi kendinde bulundurmamak aciktir ki bir kudret eksikligidir.
Bu bakimdan, sizler sunu acikca bilmelisiniz ki:
Sizin karsinizda bir tek problem mevcuttur; o da, insan bedeninin mevcut kapasitesini tayin edebilmek ve onun bugune kadar kullanamadigi melekelerinin ortaya cikarilarak suurlandirilmasina yardim etmek problemi.
Ataturk un bizlere onceden acikladigi gibi,Insanligin girdigi bu devre, kendi inanc dunyasini kendisi kuran insanlar tarafindan yurutulebilecek bir devredir. Zira, " Allah, Insanligin anlayis, aydinlanma ve olgunlasma derecesi sayesinde her kulun dogrudan dogruya, tanrisal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine ulastigini kabul buyurmustur." Bu bakimdan, butun kararlarinizin, her turlu tesir kaynagindan bagimsiz olarak size ait olmasi gerekir. Bu mutlak olarak sart olan bir husustur.
Ahlak ilke ve kurallari, toplumun evrimi ile dogru orantili olarak ilerler. Evrimde ilerledikce, sorumluluk artar, sorumluluk alani genisler. Yani diger bir ifadeyle, somuru - nefs duskunlugu
varliktan uzaklasir; o, kendine hakim, kendini bilen varliktir.
(*) Mustafa Kemal Ataturk: " Dinsel usullerin olusumlarina bakarak diyebiliriz ki: Insanlar iki sinifta, iki devirde dusunulebilir. Ilk devir, insanligin cocukluk ve genclik devridir. Ikinci devir, insanligin erginlik ve olgunluk devridir.
Insanlik birinci devirde tipki bir cocuk gibi, tipki bir genc gibi yakindan ve maddi vasitalarla kendisiyle ilgilenmeyi gerektirir. Allah, kullarinin gerekli olan olgunlasma noktasina kadar onlarla iclerinden bazilari araciligi ile ilgilenmeyi tanrilik gereginden saymistir. Onlara adem aleyhisselamdan itibaren kayitlara gecmis veya gecmemis sayisiz denecek kadar cok nebiler, peygamberler ve elciler gondermistir. Fakat peygamberimiz vasitasiyla en son dini ve medeni gercekleri verdikten sonra, artik insanlikla araci ile temasta bulunmaya luzum gormemistir.
Insanligin anlayis, aydinlanma ve olgunlasma derecesi sayesinde her kulun dogrudan dogruya, tanrisal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine ulastigini kabul buyurmustur ve bu sebepledir ki, Cenabi Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmustur ve kitabi, kitabi ekmeldir (:daha mukemmel ve kusursuz olan, en uygun, en eksiksiz)
Devam edecek
Bu milletin tek sahibi var: Kendisi!
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız. -Mustafa Kemal Atatürk
DUNYA OPERASYONU: DIN GUNU = YEVMIDDIN
Insanlarin kotu bir aliskanligi vardir. Kotu olmakla beraber, dogal gorulmesi gereken bu aliskanlik, insanin her hadiseyi ancak kendi acisindan gormesi ve gordugu gibi olmasini istemesidir. Bunun disindaki realiteler insana hasin ve nahos gelir.
Bu bakimdan yani olumsuz tabularin yikilmasi acisindan, bizler sunu acikca soyleyebiliriz ki:
Her muhitte o muhite uygun varliklar yasar. Bu kuralin disina cikilinca, tabiatin ihtari insana o muhitle kaynasmamis oldugunu bildirir.
Yeryuzunu giderek yasanmaz harap bir planet haline sokmaya calisan dunya beseriyeti, kendine yasanabilir planetler ve irtibat kurarak (bilgelik degil) bilgi ve teknikler alacagi evrensel uygarliklar aramaktadir. Dunya beseriyetinin evrimsel duzeyinin geriligi ve pisikolok garipligi iste bu olgularla daha bir gorulmektedir.
Dunya beseriyeti, yakinda gokte aradigini yerde bulacaktir, ki;
Dunya beseriyeti once kendini fethetmek (3) gerektigini anlayacaktir. (3a)
Beseriyet, Dunya yasaminin bir macera olmadigini ve burada bulunusun bir Ilahi Amaci oldugunu ve bunu yerine getirmek ile yukumlu bulundugunu giderek ister istemez de olsa benimseyecektir yada gorecektir. Dunya planeti bir okuldur (*) ve burada belirli bir olgunluk ve evrim duzeyine (*) ulasmak uzre bulunan beseriyet, bu sinifi gecmeden (*) , bu okulu bitirmeden, asla yuksek yasam standartlarina ulasamayacaktir. Bu bir evrensel yasadir.
(*) : Tumunu birden su kelam anlatmaktadir: Dingunu. Dingunu (1) , "esas itibariyle, butun insanligin suur degisimidir." (2)
Yani, evrim vasati olarak kullanilirken, buyuk bir siklusun hitaminda yeryuzunun sekli ve varliklari tebdil olur. Yani adeta jeolojik olarak yeni bir kurulus meydana gelir. Ve bu kurulusla beraber, ruhsal / spirituel muesseseler meydana gelir.
Hersey belirli bir evrimsel formasyon meselesidir (5).
Beseriyet bu formasyona ulasincaya (5a) degin, kendilerini saran nice evrensel yasalarin icinde daha baska bir yol bulamayacaktir. Ve beseriyet yeryuzunu en icten en disa kusatan ilahi irade yasalarinin acmadigi kapilardan disari ise hic mi hic cikamaz.. Bu boylece biline ve dunya beseriyeti, kendilerine indirilen goksel rahmetin bilgi ve bilgeliklerini yani Ataturk'un ifadesiyle, "dini ihtisas ve derin bilgilere sahip olup her turlu BOS inanislardan siyrilarak GERÇEK ILIM VE FENNIN NURLARI ILE TEMIZ VE MÜKEMMEL olmayi" bilinc ve idrak alani icinde edinmeye bakmalidir.
Dunyamizda henuz hayvani isteklerin ve duygularin guclu izlenimlerini tasiyan varliklarin sayisi pek coktur. Iste bu sartlar icersinde, (Dunya Rabbinin koydugu) bir egitsel tedrisatin kendine ozgu yollarla tum beseriyeti zorlu bir sinavdan gecirdigini ve bu tedrisata ait sinavlarin da bitmek uzere oldugu gorulebilmelidir.
Cagimiz, ne mucizeler beklenecek ne de varsa onlarin ayrintilari ile ugrasilacak zaman degildir. Astronotik, astrofizik, kuatum fizigi, spiritoloji ve parapsikoloji; ve de Sosyal Antropolog da olan Ataturk'un temsil ettigi ve beseriyete ilettigi ilkelerle bilgi bilgeliginin bizzat kendileri birer en buyuk mucizelerdir. Iceriklerinde, tum beseriyete bilinclenis, idraklenis, vizyon bilgilerini veren; yuksek evrim ve sonsuz gelisimi gosteren; baris kardeslik, dostluk, ozgurluk ve toplumculugu ogreten mesajlarla, dunya insanligi icin sonunculardan olan mucizlerdir.
(1) Din gunu = yevmiddin
Kur'an; Fatiha suresi: 1-4 ayetler: " elhamdulillahi rabbil alemin er rahman er rahim maliki yevmiddin, ...."
(2) Sadiklar Plani (ruhsal tebligler)
(3) bkz. tum semavi ve yuksek seviyeli ogretiler'in ogudu : "Kendini Bil"
(3a) Enbiya suresi; ayet 15: "Andolsun ki, Tevrast'an sonra Zebur da da yeryuzune ancak iyi kullarimin mirasci oldugunu yazmistik"
(4) bkz. "dunya bir sinav yeridir"
(5) Beseriyetin halen daha icinde bulundugu evrim formasyonunu Ataturk'un su ifadeleri cok guzel anlatmaktadir: "...insanlarin, simdiye kadar kavgalar, cirkeflikler, kaba istek ve istahlar arasinda bir sefalethanede yasamakta olduklarini kabul ederek, bütün vucutlari ve zekalari zehirleyen zararli tohumlari yok etmeye karar vermesi gibi sartlarin gerceklesmesini gerektiren..."
(5a) Tabii vazifeli ulke olmak hasebiyle basta Turkiye olmak uzere tum dunya beseriyeti Ataturk"un anlattigi su evrim formasyonuna erismekle yukumludur: “.. beseriyetin hepsini bir vucut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vucudun parmaginin ucundaki bir acidan diger butun aza muteessir olur. O halde konustuklarimizdan su neticeyi cikaracagim: Tabii olarak kendimiz için bütün lazim gelen seyleri dusunecegiz ve icabini yapacagiz. Fakat bundan sonra butun dunya ile alakadar olacagiz.”
YENI CAG'in KOHNE BESERIYETE BASKISI: Siyasi gelismelerle artiyor
Yeryuzu, tum insanligi ilgilendiren bir Yeni Cag' a girmis olmanin genel bir kaosunu artan oranda yasamaktadir. Oyledir ki bu Cag'da, bu son zamanlari yasanan karanlik demir caginin tum maddi ve manevi ogretilerinin terkedilmesi gerekmektedir. Cesitli sekillerde gerceklesen yogun uluslar arasi olaylar, mevcut tum realitelerin iflasini (1) tum beseriyetin sagduyusu onunde sergilemektedir. Icine girmis bulundugumuz bu Cag, tum insanlik icin ortak olan spiriuel gerceklerin (2) ortaya cikarilmasi ve bu esaslara dayali yeni Kainat ahengine uygun dusunce, bilgi ve bilgelik duzeninin yasama uygulanmasidir. (2) Boylece, simdiki sapik realitelerin beseriyet uzerinde vampirce soygunlari onlenecektir (3).
Binlerce degisik genel ve ozel gorusun uygulama alaninda, binlerce parca haline gelmis ve halen de daha kucuk parcalara ayrilan beseriyet (4), ancak ve ancak, spiritoloji, parapsikoloji ile diger bilimlerin ortak bilgi ve uygulama alaninda birlesebilecektir. Maddeden yapilmis deger parcalarini bolusmenin amansiz mucadelesi icinde olan insanlar, ruhlarinin, nice kainatlara hakim ve muhtevi olduklarini anladikca, gecmislerine bakip, gulumseyebileceklerdir.
Rusya, eski demirperde ulkeleri, amerika, ingiltere, almanya, fransa vb gibi ileri teknik ve kultur duzeyli ulkelerde, son derece yogun arastirma, gozlem ve deneylerle, beser varliginin ruhsal yapisina iliskin derinlemsine incelemeler sonucu nice gorkemli gercekler ortaya konulmustur. Bu calismalari ve ortaya cikan insancil sonuclari ve evrensel anlayisi istemeyenler, beser kitleleri uzerinde igrenc cikarlari olan ser gucleridir. Fakat onlarin gucleri artik, uyuyan Dev'i uyandiran Atamizin evvelden bizlere duyurdugu sekilde, sona erecektir ve son kozlarini oynamaktadirlar.
(1) bkz.ornegin Ulkemize: sag'li sol'lu goruslerin, siyasetlerin iflasini tum siddetiyle yasamakta olusumuza. (olmasi gereken de budur, istedikleri kadar ugrassinlar. Omurleri, "son kullanma tarihleri" dolmustur.)
(2) spirituel bir gercek: ornegin, VARLIK, Bir'dir. Bu hakikat, Ataturk'un ifadesiyle: "Insanligin hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organi saymak gerekir. Bir vücudun parmaginin ucundaki acidan diger bütün organlar etkilenir." seklinde insanliga anlatilmistir.
(3) Birkac Ornek:
a- Emperyalizm : "Emperyalizm yer yuzunden yok olacaktir." Ataturk
b- Din somurusu: insanin, "Dini ihtisas ve derin bilgilere sahip olup her turlu BOS inanislardan siyrilarak GERÇEK ILIM VE FENNIN NURLARI ILE TEMIZ VE MÜKEMMEL OLUNCAYA KADAR, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktir." Ataturk
c- Hakiki aydinlaticilar (spirituel ifadeyle tanrisal neferler) in, yogun sis, kara bulutlarla ile cevresi kapatilmak suretiyle bilinclenemeyen beseriyetin bilincaltinin isgali; somurusu.
(4) "ozgurlukculuk" adi altinda boluculugu yani kara'yi, vahseti koruklemek.
Bir ulkedeki renklerin, tek semsiye altinda birlesip butunlesip bir guc olmasina engel olmak. Butun renkler birlestiginde beyaz = beyaz isik = beyaz guc olur cunku. Hakiki ozgurluk, bir tek vucut olusun idrakine varmak ve bu idraki uygulamaktadir.
Tanrisal Dunya Operasyonunda Turkiye, dunyanin bu mukadder kaderini gerceklestirilmesinde vazifelidir, yani ilk ornek olmak durumundadir insanliga, bir vucut olmasinda.
[ alttaki satirlari okurken, helikopterin yada ucagin vd bir bocek yada kusun yapisi sistemi incelenmek ve onu taklit etmek, ornek tutmak suretiyle yapildigini hatirlayiniz:
Biyolojik bir beden icinde cerayan edenler surecler yapilanmalar bir uyum yani bir ahenk icinde olmak durumundadir. Aksi durumda, hastalik basgosterir. Dahasi, digerlerinin aleyhine buyume soz konusu olursa kanser olusur. Artik, kanserli bolgeyi kesip cikarmak ve orayi yakmak da bir ise yaramiyor, Surec bunu dayatti yeryuzu insanligina. Ve bu, her kapiyi calmaya basladi.
Biyolojik beden yapisindaki kanserin zihinsel yapidaki esi, yani ifadesi, FASIZM dir. O nedenle yakindir onun da her kapiyi calmaya baslamasi. yani sokaktaki her insana uygulanmasi.]
Binlerce degisik genel ve ozel gorusun uygulama alaninda, binlerce parca haline gelmis ve halen de daha kucuk parcalara ayrilan beseriyet (4), ancak ve ancak, spiritoloji, parapsikoloji ile diger bilimlerin ortak bilgi ve uygulama alaninda birlesebilecektir. Maddeden yapilmis deger parcalarini bolusmenin amansiz mucadelesi icinde olan insanlar, ruhlarinin, nice kainatlara hakim ve muhtevi olduklarini anladikca, gecmislerine bakip, gulumseyebileceklerdir.
Rusya, eski demirperde ulkeleri, amerika, ingiltere, almanya, fransa vb gibi ileri teknik ve kultur duzeyli ulkelerde, son derece yogun arastirma, gozlem ve deneylerle, beser varliginin ruhsal yapisina iliskin derinlemsine incelemeler sonucu nice gorkemli gercekler ortaya konulmustur. Bu calismalari ve ortaya cikan insancil sonuclari ve evrensel anlayisi istemeyenler, beser kitleleri uzerinde igrenc cikarlari olan ser gucleridir. Fakat onlarin gucleri artik, uyuyan Dev'i uyandiran Atamizin evvelden bizlere duyurdugu sekilde, sona erecektir ve son kozlarini oynamaktadirlar.
(1) bkz.ornegin Ulkemize: sag'li sol'lu goruslerin, siyasetlerin iflasini tum siddetiyle yasamakta olusumuza. (olmasi gereken de budur, istedikleri kadar ugrassinlar. Omurleri, "son kullanma tarihleri" dolmustur.)
(2) spirituel bir gercek: ornegin, VARLIK, Bir'dir. Bu hakikat, Ataturk'un ifadesiyle: "Insanligin hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organi saymak gerekir. Bir vücudun parmaginin ucundaki acidan diger bütün organlar etkilenir." seklinde insanliga anlatilmistir.
(3) Birkac Ornek:
a- Emperyalizm : "Emperyalizm yer yuzunden yok olacaktir." Ataturk
b- Din somurusu: insanin, "Dini ihtisas ve derin bilgilere sahip olup her turlu BOS inanislardan siyrilarak GERÇEK ILIM VE FENNIN NURLARI ILE TEMIZ VE MÜKEMMEL OLUNCAYA KADAR, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktir." Ataturk
c- Hakiki aydinlaticilar (spirituel ifadeyle tanrisal neferler) in, yogun sis, kara bulutlarla ile cevresi kapatilmak suretiyle bilinclenemeyen beseriyetin bilincaltinin isgali; somurusu.
(4) "ozgurlukculuk" adi altinda boluculugu yani kara'yi, vahseti koruklemek.
Bir ulkedeki renklerin, tek semsiye altinda birlesip butunlesip bir guc olmasina engel olmak. Butun renkler birlestiginde beyaz = beyaz isik = beyaz guc olur cunku. Hakiki ozgurluk, bir tek vucut olusun idrakine varmak ve bu idraki uygulamaktadir.
Tanrisal Dunya Operasyonunda Turkiye, dunyanin bu mukadder kaderini gerceklestirilmesinde vazifelidir, yani ilk ornek olmak durumundadir insanliga, bir vucut olmasinda.
[ alttaki satirlari okurken, helikopterin yada ucagin vd bir bocek yada kusun yapisi sistemi incelenmek ve onu taklit etmek, ornek tutmak suretiyle yapildigini hatirlayiniz:
Biyolojik bir beden icinde cerayan edenler surecler yapilanmalar bir uyum yani bir ahenk icinde olmak durumundadir. Aksi durumda, hastalik basgosterir. Dahasi, digerlerinin aleyhine buyume soz konusu olursa kanser olusur. Artik, kanserli bolgeyi kesip cikarmak ve orayi yakmak da bir ise yaramiyor, Surec bunu dayatti yeryuzu insanligina. Ve bu, her kapiyi calmaya basladi.
Biyolojik beden yapisindaki kanserin zihinsel yapidaki esi, yani ifadesi, FASIZM dir. O nedenle yakindir onun da her kapiyi calmaya baslamasi. yani sokaktaki her insana uygulanmasi.]
Ulkemizin uzerinde yeni bir gun agarmaktadir.
Aziz Dostlar,
" Ulkemizin uzerinde yeni bir gun agarmaktadir.
" Tum beseriyetin icine girmekte oldugu ALTIN CAG'in ilk yasam bicimi, bilgisi ve bilgeligi ilkin ulkemizde kollektif bir uygulamaya konulacaktir. Bu olgunun tum fiziksel ve spirituel mizansenleri hazirlanmistir ve tedrici olarak ortaya cikarilmaktadir; ki bu vetire giderek hizlanacak, genisleyecek ve hayata hakim olacaktir.
" Simdilerde, milyonlarca yasam olanaklarini ellerinde toplayanlara ve hayati insanca yasamak isteyenlere zehredenlere, yakin yarinlarda o igrenc yasamlari zehir edilecektir. Onlara, ettikleri kotulukleri tane tane yasatilacak ve Tanri'nin kullarina karsi nasil olunmasi gerektigi ogretilecek, kul hakki calmanin ve gaspetmenin bedellerinin nasil odetilecegi gosterilecektir.
"Kendilerini fetholunmaz kaleler icinde emniyette sananlara Ulysse'den su dizeleri animsatmak isteriz :
" Sakin kurcalamaya kalkma,
Devletin ruhu esrarlidir.
Onun kalemle, sozle anlatilamayacak,
Tanrisal bir isleyisi vardir. " (1980)
BILIM ARASTIRMA MERKEZININ VAZIFE VE TURKIYE
adli eserinin GIRIS bolumunden...
Yavuz Keskin
Em.Og.Alb.
Fransizca Ogretmeni
DAGITIM :
Geregi : Evrenselisik.blogspot.com
Bilgi : I.P. Genel Baskanligi ve diger gerekli yerler
ILGI (a) : 12 MART 2008 tarihli ve KOZMIK KARANLIK GUCLER konulu yazimizin (ikinci bolumu).
Yerkurenin yakin cevresinde dolanip duran ve hatta Yeryuzune inen karanlik guclerden ve nefsaniyetten, ac gozlulukten ve de her turlu hayatin Kaynagi olan Tanri'ya sevgiyle yonelmemekten oturu kale kapilari acik kalmis durumdaki bireylerin suurlarina rahatca girebilen ve bunu halen basarmis durumda bulunan karanlik guclerden ilgi (a) yazida soz etmistik.
Sunu buyuk bir guvenle hemen soyleyebiliriz ki, bu karanlik gucler, nesredecegimiz guclu bir Isigin karsisinda kacacaklar ve bir daha geriye donmeye cesaret edemeyeceklerdir. Karanlik, Tanri'nin Isiginda yok olup gitmektedir. (1)
Bu karanlik gucler ne kadar uzun sure kaale alinmazlarsa, o kadar daha guclenmekte ve kendilerine benzeyen basklarini da saflarina cekmektedirler. (2) Gecmiste yerkure, uzerinde yasayan butun varliklara yetmekteydi. Beseriyet uzun bir sure akla ve vicdana uygun bir anlayis icinde yasamisti. Ama bir sure sonra, soz konusu karanlik guclerin istilasina maruz kalmisti; sanki bizden birileriymis gibi gorunen o varliklar cokmustu tepemize. Bunlar, gorunuste, alisilmis is adamlarina benzer kimseler gibiydiler; ama yerkureyi emen vampir yarasalardan farklari yoktu; ACGOZLULUGUN TAHAKKUMU ALTINA GIRMISLERDI VE SERVET EDINME METODLARINDA VICDANSIZDILAR. KALPLERI SEVGIDEN TAMAMEN YOKSUNDU. IHTIYAC ICERSINDE OLANLAR ICIN HICBIR SEFKAT DUYGUSU TASIMIYORLARDI. BUTUN DUSUNCELERI, CIKARLARINI GOZETMEYE VE SERVET BIRIKTIRMEYE YONELIKTI; SON DERECE FAALDILER.
Gerci halkin bir kismi, buyuk bir refah icinde yasayan bu kisileri kesfetmistir ve onlarin ne olduklarini bilmektedir; fakat HALKIN BUYUK COGUNLUGU ONLARDAN HABERDAR BILE DEGILDIR VE BU SATIRLARI OKUDUKLARINDA BUYUK BIR YANLISLIGIN SOZ KONUSU OLDUGUNU IDDIA EDECEKLERDIR, CUNKU ZAMAN ICINDE BOYLE SARTLANDIRILMISLARDIR. (3)
Onlarin mevcudiyetlerini kesfettigimize ve gercek yuzlerini tarif edebildigimize gore, onlardan kurtulma seklini saptamak uzere butun yonetici guruplarin toplanmasi sarttir; cunku ONLAR, SERRIN KARSITI OLAN HAYIRLA ALT EDILEBILMEKTEDIRLER. CUNKU ONLAR KARANLIGA BAYILMAKTA VE ISIKTAN KACMAKTADIRLAR.
Yerkure uzerinde, su anda, HAKIKAT'i inceleme ve uygulama faaliyetinde bulunan her buyuklukte bircok gurup vardir. Bunlar su anda bu faaliyeti basarabilmektedirler. Dua etmek, karar vermek ve karanlik gucleri defetmek icin Tanri'dan yardim dilemek amaciyla ozel olarak toplanabilmektedirler. Su halde, daha fazla toplanilmasini, daha sik dua edilmesini, gizlilik icinde karar alinmasini onermekten baska bir sey yapamayiz. Evinizde hergun bircok kez dua ediniz. Gezegenemizin cevresindeki karanlik cok kalindir; bu nedenle onu parcalamak icin cok isiga ihtiyac vardir. (4)
Zihnimizde yada kalbinizde, azicik bile olsa, herhangi bir nefsaniyet yada acgozluluk duygusunun yer almadigindan emin olmak icin kendinizi titizlilikle inceleyiniz. Saf ve digerkamca sevgi, karanlik gucleri kacirtan ISIGIN ta kendisidir. Onlar temiz ve digerkamca sevgi ile dolu bir zihne yada kalbe girememektedirler. (5)
Karanlik gucleri kovalayip gezegenimizi onlardan kurtardiktan sonra dikkatimizi, planetin mali durumunu cok kotu bir duruma sokmakta olan sozde is adamlarina cevirmemiz gerekmektedir; cunku onlar kazanclarini, baskalarinin kaybi sayesinde kazanmaktadirlar. Bu azinlik, servet ve asiri bolluk icinde yasarken, cogunlugun nasibi hep yoksulluk olmaktadir.
Yuzyillardir Dunya'daki durum hep bu olagelmistir : COGUNLUK ICIN YOKSULLUK, KUCUK BIR AZINLIK ICIN ISE ZENGINLIK. Bu durum, dogal yasam bicimi olarak kabul edilmistir. Dunya toplumlari icinde dilencilere sadaka veren iyi kalpli kimseler, fakirler icin elbiseler dikip dagitan, garip hastalara ilac sunan guler yuzlu hanimlar, yoksullara yardim olsun diye yerlerde makbuzla para toplayan gonullu gencler... hep su dogal yasam bicimi diye adlandirilan seyin farkli goruntuleridir. Bu manzaralar, yerkuremizin, yukarida sozunu ettigimiz karanlik gucler tarafindan isgal edilisinden sonra gorunmeye baslamislardir. Onlardan once ne yoksulluk bilinmekteydi ne de asiri zenginlik. Herkes isiyle mesguldu. Ciftciler, tuccarlar, ureticiler vardi. Bayan ve bay terzileri, balikcilar vs vardi. Ihtiyaclar, urunlerin yada emegin durustce takas edilmesi ile saglanmaktaydi. Kitap yazarlari vardi; muzisyenler, sanatkarlar, ressamlar, heykeltraslar vardi. Sozun kisasi, ihtiyac duyulan her meslek mevcuttu ve gezegenimiz o zamanlar mutluydu.
Ama daha sonra gelmis olan karanlik gucler, is adamlari kiligina burunmusler, is adamlariymis gibi gorunmuslerdir. Bunlar, nereden geldigini bilemedigimiz yabancilardir. Tek bildigimiz, gelip yerkuremizi vatan edinmis olduklaridir. Gorunuste dunyalidirlar, ic varliklari bakimindan ise farklidirlar.
Yerkuremizin atmosferini karanlik guclerden arindirdiktan sonra, dikkatimizi bu fizik bedenli ifritlere yoneltmemiz gerekecektir. Bunlardan kurtulmak, toplumun entegre bir parcasi gorunumune sahip bulunmalari nedeniyle daha zor olacaktir, cunku onlari, diger is adamlarindan ayirt etmede zorluk duyulacaktir. Ama yine de yakayi ele vereceklerdir.
Her ulkede mevcut olan bu ifritler, gorunuste aynidirlar, ama eylemlerinde farklidirlar. Son derece azametli, kibirli ve magrurdurlar. Siradan insanciklara hic onemli degillermiscesine yukaridan bakmaktadirlar, Bir sure gozlemlediginiz takdirde onlarin, tesvik edilmeye ya da yardima muhtac kimselere sefkat duyamadiklarini hayret icersinde saptayabilirsiniz. Onlar, normal kimseler degildirler. Onlar, SATAN' in markasini tasimaktadirlar. Dikkatinizi yoneltecek olursaniz, bu kimseleri bir yasa disi faaliyet sirasinda sucustu yakalamaniz isten bile degildir.
Haddini asan bu turden kimseleri saptadiginizda haklarinda dava aciniz, mahkum ettiriniz ve hayatlarinin geri kalan kismini hapiste gecirmelerini saglayiniz. Bu duzenbazlar, bu hilekarlar ancak boyle alt edilebilmektedir. (6)
Diger dunya uluslarinin bunyelerinde faaliyet gosteren gruplarla es gudumlu bir sekilde calisildiginda, beseriyet, baris ve sevgi icinde yasama hakkini o iblislerin elinden soke soke alacak ve insan oldugunu anlamis olacaktir. (7)
BILIM ARASTIRMA MERKEZI'nin Yavuz Keskin
Kotuluk ve Kaynaklari (1981) Em.Og.Alb.
adli eserinden yararlanilarak Fransizca ogretmeni
hazirlanmistir. ( 1960 - fr - 4 )
NOTLAR:
(1) Yeter ki beseriyet, Tanri'sina buyuk bir digerkamlikla basvurmayi basarsin : "ISTEYIN VERILCEKTIR." denilmemis midir?
(2) SADI : "KOTULER, KENDILERINE TAHAMMUL EDILDIKCE DAHA COK AZARLAR."
(3) Ulusumuz, hainler tarafindan siyaset arenasinda uzun yillar boyunca uyutulmus ve bu yolla hem maddi hem de manevi anlamda yoksullastirilmistir. Halki olan bitenlerden haberdar etme, olaylari onlara durustlukle yorumlama, boylece onlari aydinlatma gorevini yurutme zorunda olmasi gereken basin mensuplarinin, guncel sorunlari, tertemiz ve aydinlik yurtseverler dururken kalkip, ulusu bugunku durumuna getirmis olan eski politikacilarla soylesiler yapmaya devam etmeleri bu sartlanmisligin bir ispati degil de nedir?
(4) Bu faaliyeti yurt capinda ve kendi icimize kapanmis olarak yurutmeye kalkismak yarim is yapmis olmak anlamina gelir. Bu hususu ATAMIZ su sozuyle ne guzel aciklamistir: "EN UZAKTA SANDIGIMIZ BIR OLAYIN, BIZE BIR GUN DOKUNMAYACAGINI BILEMEYIZ. BUNUN ICIN INSANLIGIN HEPSINI BIR VUCUT VE BIR MILLETI BUNUN BIR ORGANI SAYMAK GEREKIR." M.Kemal ATATURK (*)
(*) SUFI BILGELIGI - GULISTAN - SADI, Sinir Otesi Yayinlari (2007)
(5) ELEMANTAL : Teozofi ve Okultizmde kullanilan bir terimdir. Ilkel ve icgudusel bir duzeyde negatif etkili varliklardir, evrim duzeyleri dusuktur. Gorunmeyen bedenleri vardir ve astral maddeden olusmuslardir. Beser varliklari ile ikili yasama bayilmaktadirlar, onun icin de elverisli beser varligini icinden kiskivrak kiskivrak yakalamaktadirlar. (METAPSISIK TERIMLER SOZLUGU - Ergun ARIKDAL, Ruh ve Madde Yayinlari, 1971, s.58) Ayrica, Bkz. OBSESYON - Allan KARDEC, Ruh ve Madde Yayinlari, (1985).
(6) BHARTRIHARI : "Ha deniz suyunun tuzlulugunu bir damla bal ile gidermeye kalkismissiniz, ha kotuleri tatli dil ile yola getirmeye."
(7) "Sevgili cocuklar, insanlik butunuyle bir ailedir ve her birimiz de bu ailenin birer uyesiyiz. Onun icin, sevgimizi, ailemizden baslayarak komsularimiza, vatandaslarimiza ve dunyanin ta obur ucundaki insan kardeslerimize kadar yaymayi ogrenmeye mecburuz. Gercek insan olmanin temel sarti budur." (COCUKLARA OYKULER - Yavuz KESKIN - Ruh ve Madde Yayinlari, 1990, s.85)
" Ulkemizin uzerinde yeni bir gun agarmaktadir.
" Tum beseriyetin icine girmekte oldugu ALTIN CAG'in ilk yasam bicimi, bilgisi ve bilgeligi ilkin ulkemizde kollektif bir uygulamaya konulacaktir. Bu olgunun tum fiziksel ve spirituel mizansenleri hazirlanmistir ve tedrici olarak ortaya cikarilmaktadir; ki bu vetire giderek hizlanacak, genisleyecek ve hayata hakim olacaktir.
" Simdilerde, milyonlarca yasam olanaklarini ellerinde toplayanlara ve hayati insanca yasamak isteyenlere zehredenlere, yakin yarinlarda o igrenc yasamlari zehir edilecektir. Onlara, ettikleri kotulukleri tane tane yasatilacak ve Tanri'nin kullarina karsi nasil olunmasi gerektigi ogretilecek, kul hakki calmanin ve gaspetmenin bedellerinin nasil odetilecegi gosterilecektir.
"Kendilerini fetholunmaz kaleler icinde emniyette sananlara Ulysse'den su dizeleri animsatmak isteriz :
" Sakin kurcalamaya kalkma,
Devletin ruhu esrarlidir.
Onun kalemle, sozle anlatilamayacak,
Tanrisal bir isleyisi vardir. " (1980)
BILIM ARASTIRMA MERKEZININ VAZIFE VE TURKIYE
adli eserinin GIRIS bolumunden...
Yavuz Keskin
Em.Og.Alb.
Fransizca Ogretmeni
DAGITIM :
Geregi : Evrenselisik.blogspot.com
Bilgi : I.P. Genel Baskanligi ve diger gerekli yerler
ILGI (a) : 12 MART 2008 tarihli ve KOZMIK KARANLIK GUCLER konulu yazimizin (ikinci bolumu).
KOZMIK KARANLIK GUCLER
Yerkurenin yakin cevresinde dolanip duran ve hatta Yeryuzune inen karanlik guclerden ve nefsaniyetten, ac gozlulukten ve de her turlu hayatin Kaynagi olan Tanri'ya sevgiyle yonelmemekten oturu kale kapilari acik kalmis durumdaki bireylerin suurlarina rahatca girebilen ve bunu halen basarmis durumda bulunan karanlik guclerden ilgi (a) yazida soz etmistik.
Sunu buyuk bir guvenle hemen soyleyebiliriz ki, bu karanlik gucler, nesredecegimiz guclu bir Isigin karsisinda kacacaklar ve bir daha geriye donmeye cesaret edemeyeceklerdir. Karanlik, Tanri'nin Isiginda yok olup gitmektedir. (1)
Bu karanlik gucler ne kadar uzun sure kaale alinmazlarsa, o kadar daha guclenmekte ve kendilerine benzeyen basklarini da saflarina cekmektedirler. (2) Gecmiste yerkure, uzerinde yasayan butun varliklara yetmekteydi. Beseriyet uzun bir sure akla ve vicdana uygun bir anlayis icinde yasamisti. Ama bir sure sonra, soz konusu karanlik guclerin istilasina maruz kalmisti; sanki bizden birileriymis gibi gorunen o varliklar cokmustu tepemize. Bunlar, gorunuste, alisilmis is adamlarina benzer kimseler gibiydiler; ama yerkureyi emen vampir yarasalardan farklari yoktu; ACGOZLULUGUN TAHAKKUMU ALTINA GIRMISLERDI VE SERVET EDINME METODLARINDA VICDANSIZDILAR. KALPLERI SEVGIDEN TAMAMEN YOKSUNDU. IHTIYAC ICERSINDE OLANLAR ICIN HICBIR SEFKAT DUYGUSU TASIMIYORLARDI. BUTUN DUSUNCELERI, CIKARLARINI GOZETMEYE VE SERVET BIRIKTIRMEYE YONELIKTI; SON DERECE FAALDILER.
Gerci halkin bir kismi, buyuk bir refah icinde yasayan bu kisileri kesfetmistir ve onlarin ne olduklarini bilmektedir; fakat HALKIN BUYUK COGUNLUGU ONLARDAN HABERDAR BILE DEGILDIR VE BU SATIRLARI OKUDUKLARINDA BUYUK BIR YANLISLIGIN SOZ KONUSU OLDUGUNU IDDIA EDECEKLERDIR, CUNKU ZAMAN ICINDE BOYLE SARTLANDIRILMISLARDIR. (3)
Onlarin mevcudiyetlerini kesfettigimize ve gercek yuzlerini tarif edebildigimize gore, onlardan kurtulma seklini saptamak uzere butun yonetici guruplarin toplanmasi sarttir; cunku ONLAR, SERRIN KARSITI OLAN HAYIRLA ALT EDILEBILMEKTEDIRLER. CUNKU ONLAR KARANLIGA BAYILMAKTA VE ISIKTAN KACMAKTADIRLAR.
Yerkure uzerinde, su anda, HAKIKAT'i inceleme ve uygulama faaliyetinde bulunan her buyuklukte bircok gurup vardir. Bunlar su anda bu faaliyeti basarabilmektedirler. Dua etmek, karar vermek ve karanlik gucleri defetmek icin Tanri'dan yardim dilemek amaciyla ozel olarak toplanabilmektedirler. Su halde, daha fazla toplanilmasini, daha sik dua edilmesini, gizlilik icinde karar alinmasini onermekten baska bir sey yapamayiz. Evinizde hergun bircok kez dua ediniz. Gezegenemizin cevresindeki karanlik cok kalindir; bu nedenle onu parcalamak icin cok isiga ihtiyac vardir. (4)
Zihnimizde yada kalbinizde, azicik bile olsa, herhangi bir nefsaniyet yada acgozluluk duygusunun yer almadigindan emin olmak icin kendinizi titizlilikle inceleyiniz. Saf ve digerkamca sevgi, karanlik gucleri kacirtan ISIGIN ta kendisidir. Onlar temiz ve digerkamca sevgi ile dolu bir zihne yada kalbe girememektedirler. (5)
Karanlik gucleri kovalayip gezegenimizi onlardan kurtardiktan sonra dikkatimizi, planetin mali durumunu cok kotu bir duruma sokmakta olan sozde is adamlarina cevirmemiz gerekmektedir; cunku onlar kazanclarini, baskalarinin kaybi sayesinde kazanmaktadirlar. Bu azinlik, servet ve asiri bolluk icinde yasarken, cogunlugun nasibi hep yoksulluk olmaktadir.
Yuzyillardir Dunya'daki durum hep bu olagelmistir : COGUNLUK ICIN YOKSULLUK, KUCUK BIR AZINLIK ICIN ISE ZENGINLIK. Bu durum, dogal yasam bicimi olarak kabul edilmistir. Dunya toplumlari icinde dilencilere sadaka veren iyi kalpli kimseler, fakirler icin elbiseler dikip dagitan, garip hastalara ilac sunan guler yuzlu hanimlar, yoksullara yardim olsun diye yerlerde makbuzla para toplayan gonullu gencler... hep su dogal yasam bicimi diye adlandirilan seyin farkli goruntuleridir. Bu manzaralar, yerkuremizin, yukarida sozunu ettigimiz karanlik gucler tarafindan isgal edilisinden sonra gorunmeye baslamislardir. Onlardan once ne yoksulluk bilinmekteydi ne de asiri zenginlik. Herkes isiyle mesguldu. Ciftciler, tuccarlar, ureticiler vardi. Bayan ve bay terzileri, balikcilar vs vardi. Ihtiyaclar, urunlerin yada emegin durustce takas edilmesi ile saglanmaktaydi. Kitap yazarlari vardi; muzisyenler, sanatkarlar, ressamlar, heykeltraslar vardi. Sozun kisasi, ihtiyac duyulan her meslek mevcuttu ve gezegenimiz o zamanlar mutluydu.
Ama daha sonra gelmis olan karanlik gucler, is adamlari kiligina burunmusler, is adamlariymis gibi gorunmuslerdir. Bunlar, nereden geldigini bilemedigimiz yabancilardir. Tek bildigimiz, gelip yerkuremizi vatan edinmis olduklaridir. Gorunuste dunyalidirlar, ic varliklari bakimindan ise farklidirlar.
Yerkuremizin atmosferini karanlik guclerden arindirdiktan sonra, dikkatimizi bu fizik bedenli ifritlere yoneltmemiz gerekecektir. Bunlardan kurtulmak, toplumun entegre bir parcasi gorunumune sahip bulunmalari nedeniyle daha zor olacaktir, cunku onlari, diger is adamlarindan ayirt etmede zorluk duyulacaktir. Ama yine de yakayi ele vereceklerdir.
Her ulkede mevcut olan bu ifritler, gorunuste aynidirlar, ama eylemlerinde farklidirlar. Son derece azametli, kibirli ve magrurdurlar. Siradan insanciklara hic onemli degillermiscesine yukaridan bakmaktadirlar, Bir sure gozlemlediginiz takdirde onlarin, tesvik edilmeye ya da yardima muhtac kimselere sefkat duyamadiklarini hayret icersinde saptayabilirsiniz. Onlar, normal kimseler degildirler. Onlar, SATAN' in markasini tasimaktadirlar. Dikkatinizi yoneltecek olursaniz, bu kimseleri bir yasa disi faaliyet sirasinda sucustu yakalamaniz isten bile degildir.
Haddini asan bu turden kimseleri saptadiginizda haklarinda dava aciniz, mahkum ettiriniz ve hayatlarinin geri kalan kismini hapiste gecirmelerini saglayiniz. Bu duzenbazlar, bu hilekarlar ancak boyle alt edilebilmektedir. (6)
Diger dunya uluslarinin bunyelerinde faaliyet gosteren gruplarla es gudumlu bir sekilde calisildiginda, beseriyet, baris ve sevgi icinde yasama hakkini o iblislerin elinden soke soke alacak ve insan oldugunu anlamis olacaktir. (7)
BILIM ARASTIRMA MERKEZI'nin Yavuz Keskin
Kotuluk ve Kaynaklari (1981) Em.Og.Alb.
adli eserinden yararlanilarak Fransizca ogretmeni
hazirlanmistir. ( 1960 - fr - 4 )
NOTLAR:
(1) Yeter ki beseriyet, Tanri'sina buyuk bir digerkamlikla basvurmayi basarsin : "ISTEYIN VERILCEKTIR." denilmemis midir?
(2) SADI : "KOTULER, KENDILERINE TAHAMMUL EDILDIKCE DAHA COK AZARLAR."
(3) Ulusumuz, hainler tarafindan siyaset arenasinda uzun yillar boyunca uyutulmus ve bu yolla hem maddi hem de manevi anlamda yoksullastirilmistir. Halki olan bitenlerden haberdar etme, olaylari onlara durustlukle yorumlama, boylece onlari aydinlatma gorevini yurutme zorunda olmasi gereken basin mensuplarinin, guncel sorunlari, tertemiz ve aydinlik yurtseverler dururken kalkip, ulusu bugunku durumuna getirmis olan eski politikacilarla soylesiler yapmaya devam etmeleri bu sartlanmisligin bir ispati degil de nedir?
(4) Bu faaliyeti yurt capinda ve kendi icimize kapanmis olarak yurutmeye kalkismak yarim is yapmis olmak anlamina gelir. Bu hususu ATAMIZ su sozuyle ne guzel aciklamistir: "EN UZAKTA SANDIGIMIZ BIR OLAYIN, BIZE BIR GUN DOKUNMAYACAGINI BILEMEYIZ. BUNUN ICIN INSANLIGIN HEPSINI BIR VUCUT VE BIR MILLETI BUNUN BIR ORGANI SAYMAK GEREKIR." M.Kemal ATATURK (*)
(*) SUFI BILGELIGI - GULISTAN - SADI, Sinir Otesi Yayinlari (2007)
(5) ELEMANTAL : Teozofi ve Okultizmde kullanilan bir terimdir. Ilkel ve icgudusel bir duzeyde negatif etkili varliklardir, evrim duzeyleri dusuktur. Gorunmeyen bedenleri vardir ve astral maddeden olusmuslardir. Beser varliklari ile ikili yasama bayilmaktadirlar, onun icin de elverisli beser varligini icinden kiskivrak kiskivrak yakalamaktadirlar. (METAPSISIK TERIMLER SOZLUGU - Ergun ARIKDAL, Ruh ve Madde Yayinlari, 1971, s.58) Ayrica, Bkz. OBSESYON - Allan KARDEC, Ruh ve Madde Yayinlari, (1985).
(6) BHARTRIHARI : "Ha deniz suyunun tuzlulugunu bir damla bal ile gidermeye kalkismissiniz, ha kotuleri tatli dil ile yola getirmeye."
(7) "Sevgili cocuklar, insanlik butunuyle bir ailedir ve her birimiz de bu ailenin birer uyesiyiz. Onun icin, sevgimizi, ailemizden baslayarak komsularimiza, vatandaslarimiza ve dunyanin ta obur ucundaki insan kardeslerimize kadar yaymayi ogrenmeye mecburuz. Gercek insan olmanin temel sarti budur." (COCUKLARA OYKULER - Yavuz KESKIN - Ruh ve Madde Yayinlari, 1990, s.85)
Aziz Arkadaşım,
Ulusumuzu, içine adım atmak üzere bulunduğumuz ALTIN ÇAĞI' nın anlayışıyla donatmak üzere, yani o anlayışı daha bizlere 1900 lü yıllarda anlatmış olan Mustafa Kemal Atatürk'ün mesajlarını açıklamak üzere girişmiş bulunduğunuz o ağır mesainiz için size ve yol arkadaşlarınıza şükranlarımızı sunuyoruz. Hainler tarafından yıllar boyunca ihmal edilmiş, böylece hem maddi hem de manevi bakımdan yoksullaştırılmış olan MASUM ULUSUM'a şu dar günlerinde alttaki naciz armağanı sunmak istiyorum. Kabul etmenizi ve uygun gördüğünüz takdirde çeşitli vesilelerle ONA iletmenizi diliyorum :
Dünya planeti, Güneş sistemi ve kozmos içersinde, çok çeşitli varlık sistemleri için diğerlerinin de olduğu gibi, belirli bir yaşı ve olgunluk dönemi olan bir Evrim Okulu’dur. Bu Evrim Okulu’nun içinden, şimdiye kadar çeşitli eğitim biçimlerine tabi tutulmuş ve çeşitli evrim derecelerine ulaşmış birçok varlık sistemi gelip geçmiştir. Bizim şimdiki siklusumuzdan (çevrim) sonra da gelip geçeceği gibi.
Yeryüzüne kosmos içinden getirilen çeşitli kozmik ırklara ait beşer varlık sistemleri, kendileri için evrim plan ve programı yapan ve Rab (öğretmen) dediğimiz Galaktik İlahi Uygarlıklar tarafından, Yeryüzünde belirli bir evrim eğitimine tabi tutulur. Bu eğitimin bir başlangıç ve bir de sona eriş dönemleri vardır ki, işte bu iki sınır arası süreç, bir Evrim Siklusu’dur. Şimdiye kadar yeryüzünde birçok Evrim Siklusu tesis edilmiş ve devrelerini tamamlamışlardır.
Halen Demir Çağı Realitesi içinde bulunmaktayız, ama Dünya Okulu’nun son aşaması olan Altın Çağı Realitesi’ne de adım atmak üzereyiz. Altın Çağı Realitesi’nin bünyesi içinde, dünya beşeriyetinin edinmek zorunda olduğu “İlahi Kişilik Özelliğini” kazanmayı sağlayacak olan ve Verite’ler (Hakikat) denilen bilgi ve bilgelik tatbikat alanları ve bilgileri vardır.
Altın Çağı’na gelinceye kadar pek çok ayrılıkların ve değişik özellikli realitelerin içinden geçirilmiş olan beşeriyet, doğal olarak, sayısız parçalara bölünmüş, batıl bilgi sistemleri yüzünden birbirine hasım, düşman, kindar ve karşıt kitleler haline gelmiştir. Bu durum, bir bakıma, nefsani gelişimin doğal sonucu ve gereğiydi. Bütün insanlık için aynı ve belirli olan Veriteler’in çok çeşitli yorum ve kabulleri, beşeriyeti bin parçaya ayırmıştır (2).
Altın Çağı, beşeriyeti, TEK BİR ÖĞRETİ VE IŞIK BİLGİ SİSTEMİ içinde birleştirecek, ortadan kaldırılması mümkün rölatif ayrılıkları yok ederek insanlığı tek bir dünya toplumu haline getirecektir. (3)
Ve işte Altın Çağında yapılacak yoğun çalışmalar ile, mümkün olduğu kadar büyük bir beşeri kitle İDEAL EVRİMSEL DÜZEY’e yükseltilecek ve böylece onlara daha yüksek düzeyli EVRİM OKULLARI’ında eğitim görme liyakati kazandırılmış olacaktır.
Altın Çağı’na ayak uydurmak üzere hazırlık yapmaya başladığımız şu günlerde bile günümüzün gelişmiş beşeri yaşamı ve bu yaşamın maddi ve manevi veçhesi artık bir takım dogmatik ritüellere (ayin) , uyuşuk hareketlere ve anlamsız dualara ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü İLAHİ ÇAĞDA TAPINIŞ VE DUA, BİZZAT İNSANLIĞA HİZMET OLAN BİLGECE YAŞAMIN TA KENDİSİ OLMAKTADIR. (4).
Tanrı adamlığı vasfı, artık insanlığa hizmeti bir yaşam yolu ve amacı sayan her kişiye ait olmaktadır. O vasıf, belirli bir azınlığın tekelinden alınmakta ve bir takım karmaşık ve uzun riyazet dönemlerine gerek kalmaksızın, insanlığa hizmet eden herkese şamil edilmektedir.
MEKANİK VE BİLGİSİZ BİÇİMSEL TAPINMA DÖNEMİ BİTMİŞ, BİLGİ VE BİLGELİĞİN KOLEKTİF YAŞAM DÖNEMİ BAŞLAMIŞTIR.
>Mevcut Kutsal Metinler, HAKİKAT’ in tümünü kapsamamaktadır. Onlar ne abartılmalı ne de küçümsenmelidir. Her biri, beşeri evrimin belirli bir kademe ve veçhesinin ifade, şart, ilke yasa ve motiflerini kapsar. Onların tümü, beşeriyetin dünkü ve özellikle de şuur- idrak düzeyinin altında olan kademelerinin evrimlerine hitap eder mahiyettedirler. Ve onlar, geri beşeriyet tarafından oldukça tahrif ve dejenere edilmişlerdir. Ve onlar artık beşerler için bir evrimleştirici tahrik unsuru olamamaktadırlar.
Kısacası, ALTIN ÇAĞINA KADAR OLAN DÖNEMDE BEŞERİ OLAN HÜKÜM SÜRMÜŞTÜR. ALTIN ÇAĞINDA İSE ARTIK GÖKSEL OLAN HÜKÜM SÜRECEKTİR. BUNA GÖKLERİN EGEMENLİĞİ DENİR (5) .
YERYÜZÜNÜ SATAN BAHÇESİNE ÇEVİRMİŞ OLANLAR (6) , (7) Şimdiye kadar GÖKSEL KUDRETLER, hep erişilemez yüksekliklerde sanılmış, onların mevcudiyetleri, daima dünya dışında, ötesinde olarak kabul edilmiştir. Bu düşünce, beşeriyete daha bir nefsanileşme ve cüretkarlık vermiştir. Öte yandan, affedilme ve günah çıkarma (!) gibi bazı asılsız ve anlamsız kavram ve düşünceler ise KARANLIK ÇAĞ’ın kurulmasında daha bir etkili olmuşlardır.
Oysa DÜNYA YÖNETİCİ MEKANİZMASI, daima tüm mevcudiyetiyle, beşeriyetin ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKIN olmuştur beşeriyete. Bunun böyle kabul edilmemesi, yeryüzünün bir SATAN (şeytan) BAHÇESİ haline getirilmesine yol açmıştır beşeriyetin egoizması tarafından. Ne var ki bu durum, geçilmesi mukadder bir aşama idi ve geçirilmektedir. Çünkü nefsaniyete doymayan beşer, VİCDAN İNSANI olamaz. Bu, bir EVRENSEL YASA’ dır. Fakat bu durumun böyle olması, nefsaniyetin mazur görülmesi anlamına gelemez, çünkü o dizginlenmediğinde ölçüsüz bir yıkım ve yok oluşa götürür. Bu, bir paradoks (aykırı düşünce) gibi görünürse de öyle değildir. Bir yandan nefsani doyum ihtiyacı içindekilere bu olanak verilmiştir, öte yandan vicdani aşamaya sokulmak için ise bir baskı altına alınmıştır insanlık.
Ve nefsaniyet, çağımızda, TANRI YASALARI ‘na SATAN ORGANİZASYONU ile baş kaldırmış ve kafa tutmaya devam etmektedir. NE VAR Kİ GİDEREK TÜM AÇIKLIĞI İLE GÖRÜLEBİLECEĞİ GİBİ VE GÖRÜLDÜKÇE DE ŞİDDETİ GİT GİDE ARTACAK DARBELER İLE, KARANLIK ÇAĞ VE ONU OLUŞTURAN BEŞERİ NEFSANİ SİSTEMLER DARMADAĞIN EDİLECEKTİR. (6) , (7)
İşte bu olgu, yeryüzündeki beşeriyetin hazin tablosudur ki BU DURUMU ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞAN TOPLUMCU GERÇEK SAVAŞÇILAR İSE BİR DÜNYA SATAN ÇETESİNE KARŞI SAVAŞMAKTADIRLAR. İşte peygamberin gerçek izleyicileri bu savaşçılardır. Yoksa, insanlığa karşı ölüm, kan ve işkence makinaları oluşturanlar değil… Ve onları alkışlayanlar değil…
İYİLİĞİN KÖTÜLÜĞE KARŞI NİHAİ SAVAŞI BAŞLAMIŞ BULUNMAKTADIR. Bu olgu bir anda bütün yeryüzünü kaplayacaktır. O zaman hiçbir şekilde iyiliğin ulaşamayacağı sanısıyla kötüler tarafından yapılmış olan kötülük kaleleri ve fildişi kuleleri temellerinden yıkılacaktır. Ve aydınlık güçler, yeryüzünün bütün yönetim ve denetimini yakında ellerine geçirerek yeryüzünü ışıtma faaliyetlerine girişeceklerdir. Ve o zaman artık kimlerin kim oldukları ve gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır.
Bilim araştırma merkezi’nin vazife ve Türkiye adlı eserinden (Nisan 1980) yararlanarak kaleme alınmıştır.
E K L E R : EK - 1: NOTLAR (2 sayfa) EK – 2: FATİMA ‘NIN ÜÇÜNCÜ SIRRI adlı dergi yazısının fotokopisi (6 sayfa)
NOTLAR
(1) ASMA İLE KARAAĞAÇ
Ayakta duramayınca desteksiz kalıp, Meyve veremez hale gelmişti asma; Demişti : “Gerçi ben meyve vermem ama, Bayılırım meyve verene yardıma.” (ÇOCUKLARA ÖYKÜLER – Yavuz Keskin – Ruh ve madde yayınları, 1990, s. 94)
2) “Bugünkü manzara şudur: Tüm beşer varlıkları geniş bir yol üzerinde, bilmedikleri ve hatta merak bile etmedikleri bir hedefe doğru gözleri kapalı bir halde yürüyüp durmaktadırlar. Bu yol; her biri tayfın ayrı bir rengine boyalı şeritler içermektedir. Her şeritte, o şeridin rengini seven ve o renge sımsıkı yapışmış olan insancıklar, YÜRÜYEN KABİRLER misali gözleri kapalı halde ağır ağır yol almakta ve yürürken de sürekli şekilde kendi şeritleri ile, o şeridi o renge boyamış olan zatı methedip durmaktadırlar. Ayrıca, diğer şeritlerdekilere kara çalmayı da vazife edinmektedirler kendilerine. Bu yürüyüş, asırlardan beri böyle devam etmiş ve daha da devam edeceğe benzemektedir.” (SUFİ BİLGELİĞİ – GÜLİSTAN – Sadi, SINIR ÖTESİ YAYINLARI, S. 24)
(3) “O gün yer yarılıp onlar kabirlerden süratle çıkacaklar, işte herkesin toplanacağı gün budur. O, bize göre kolaydır.” (Kur’an : 50/44) “ Allah ki ondan başka tapacak yoktur. Sizleri, kopmasında şüphe edilmeyen kıyamet gününde toplayacaktır. Allah’tan ziyade gerçek sözlü kim olabilir? ” (Kur’an : 4/87)
Kıyamet döneminde ortaya çıkacağı bildirilen BİLGİ KİTABI’ na ait ayetler. (Levhi mahfuz değil, yani Ana Kitap değil) :
“ Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O’nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz APAÇIK KİTAP’tadır. ” (Kur’an : 34/3)
“ Bu Kur’an, Allahtan başkası tarafından oluşturulmuş değildir. Ancak, kendinden öncekini doğrular ve ALEMLERİN RABBİ’nden geldiğine şüphe olmayan O KİTAP’ı açıklar. “ (Kur’an : 10/37)
“ yıldızların yerlerine yemin ederim ki, bilseniz bu ne büyük bir yemindir. Bu şerefli bir Kur’an’dır ki, tamamen saf olmayanların dokunamayacağı ve ALEMLERİN RABBİ’nden indirilmiş bir SAKLI KİTAP’ta kaydolunmuştur. “ (Kur’an : 56/77-80)
(4) “Dinin hükümlerini bilmeden ibadet edip duran kişi, değirmen döndüren eşeğe benzer. “ (Hadis-i şerif) (İNSANLIĞI AYDINLATAN BÜYÜK İNİSİYELER – EDOUARD Schure – EK BÖLÜM : Muhammed – Yavuz Keskin, Ruh Madde Yayınları, 1999 s.641)
(5) Vatikan’a, kütüphanesinde saklı tutulmakta olan GERÇEK İNCİL’in niçin açıklanmadığı ve açığa çıkarılmadığı sorulmalıdır. Acaba Papa, Kuzey Afrika – Ortadoğu – Orta Asya eksenli HAÇLI SEFERLERİ’nin ilk organizasyon hazırlıklarından da haberdar değil miydi?
(6) FERİSİLER : “Son derece dar görüşlü ve bir o kadar da kibirli bir yapıya sahiptirler. Kendilerine Perslerden intikal etmiş olan ezoterik parıltıları, kaba ve maddi yorumlarının karanlıklarına bulamışlar ve tanınmaz bir hale getirmişler; Batınilikten hızla uzaklaşarak Harici bir tarikat kisvesine bürünmüşlerdi.
“ İşte bu zihniyetle Musa Peygamberin Öğretisini ele aldıklarında, bu sefer de Musa Peygamberin gerçek öğretisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir dini anlayışı ortaya çıkarmışlardı.
“ Ortaya çıkardıkları bu dejenere edilmiş öğretiyi de Musa Peygamberin dini olarak halka sunmaktaydılar. Onlara göre dindarlık, şekli ibadetlerin yerine getirilmesinden ibaret olan bir şeydi. Dini bayramlarda ve dinen kutsal sayılan günlerde kan ter içinde yollara dökülüp avaz avaz dualar etmekte ve gösterişli bir tavır içinde etrafa küçük miktarlarda sadaka dağıtmaktaydılar.
Halktan toplanan Tapınak vergisinden önemli bir pay almakta ve lüks içinde yaşam sürmekteydiler. Halkı tam anlamıyla ellerinin arasına almış durumdaydılar. Dini otoriteyi ellerinde bulundurmamanın yanı sıra siyasi yönetimi de dolaylı olarak kontrol altında tutmaktaydılar. Bölgeye hakim olan Ronma yönetimiyle de aralarını iyi tuttukları için otoritelerini daha da güçlendirmişlerdi.Roma valilerine istediklerini rahatça yaptırabilmekteydiler.
SADUKİLER : “ Aristokrat ailelerden oluşan bir tarikatti. Ruhbanlık otoritelerini aileden aileye geçirerek sürdürdüklerine inanan ailelerden kurulmuş olan bu tarikatın üyeleri haşin ve inatçı bir mizaca sahipti. “ Yiyip içip çılgınca evlenmeyi çok seven insanlardı. Kendilerini tüm insanlardan üstün görmekte ve bunun veraset yoluyla kendilerine sunulmuş bir ayrıcalık olduğunu düşünmekteydiler. “ Materyalist bir görüşe sahiptiler ve ruhun varlığına inanmıyorlardı. Onlar için din, sadece ruhban sınıfının düzenlediği törenlerden ibaret bir şeydi. Ferisilerin düzenledikleri dini törenlere de alaycı bir eda ile bakan Sadukiler, görünüşte Yahudi tarikatıydı, ama neye inandıkları bile belli değildi. Ancak şurası bir gerçek ki, bu tarikatın en az Ferisiler kadar toplumda etkileri vardı.” (İSA PEYGAMBERİN GİZLİ ÖĞRETİSİ – Ergun CANDAN, SINIR ÖTESİ YAYINLARI, 2007, S. 240-241)
(7) “ Sanedrin alelacele toplanmıştı. İsa huzura gece yarısı çıkarılmıştı. Zira mahkeme, bu tehlikeli peygamberin işini bir an önce bitirmek niyetindeydi. BAŞLARI TÜRBANLI olan LAL RENGİ, SARI ve EFLATUN TÜNİKLİ TAKDİME RAHİPLERİ yarım daire oluşturacak şekilde şatafatlı havalarla yerlerine kurulmuşlardı. Onların tam ortasında yer alan yüksek bir iskemleye de, büyük rahip, yani Kayafa kurulmuştu (…) (İNSANLIĞI AYDINLATAN BÜYÜK İNİSİYELER - Edouardo Schure, Ruh ve Madde Yayınları, 1999, s. 579)
Ferisi ve Saduki rahiplerden oluşmuş bulunan bu Mahkeme, İSA’nın ÇARMIHA GERİLEREK öldürülmesine kara vermişti. O andan itibaren de HAÇ, bu iki Yahudi tarikatının İSA’ya ve ÖĞRETİSİNE karşı kazanılmış SÖZDE ZAFERİN SEMBOLÜ haline gelmişti. Daha sonra anlam kargaşası yaratarak bu sembolü İsevilere de benimsetmişler ve İseviler, göğüslerinde ve kalkanlarında bu sembol ile Türk ve İslam alemine, o aleme özgü ulusal ve kutsal değerleri laçkalaştırmak üzere , nice sefer düzenlerlerken bu Ferisiler ve Sadukiler onlara bıyık altından nasıl sırıtmışlardır kimbilir !
Hele hele, 21 inci yüzyılda yaşayanları ise, İSA’ya ve ÖĞRETİSİNE karşı kazanılmış SÖZDE ZAFERİN diğer sembolünü, yani TAKDİME RAHİPLERİ’nin başlarına geçirdikleri TÜRBAN ile giydikleri RENGARENK TÜNİKLERİ, kendi yurtlarının ulusal bütünlüğünü bozma ve Muhammedi öğretiyi laçkalaştırma aracı olarak kullanmışlar ve O ONURLU ULUSUN ÖFKESİNİ, PATLAMA NOKTASINA GETİRMİŞLERDİR.
Yavuz KESKIN
Em.Og. Alb.
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)
DEMİR ÇAĞI ve ALTIN ÇAĞI
Dünya planeti, Güneş sistemi ve kozmos içersinde, çok çeşitli varlık sistemleri için diğerlerinin de olduğu gibi, belirli bir yaşı ve olgunluk dönemi olan bir Evrim Okulu’dur. Bu Evrim Okulu’nun içinden, şimdiye kadar çeşitli eğitim biçimlerine tabi tutulmuş ve çeşitli evrim derecelerine ulaşmış birçok varlık sistemi gelip geçmiştir. Bizim şimdiki siklusumuzdan (çevrim) sonra da gelip geçeceği gibi.
Yeryüzüne kosmos içinden getirilen çeşitli kozmik ırklara ait beşer varlık sistemleri, kendileri için evrim plan ve programı yapan ve Rab (öğretmen) dediğimiz Galaktik İlahi Uygarlıklar tarafından, Yeryüzünde belirli bir evrim eğitimine tabi tutulur. Bu eğitimin bir başlangıç ve bir de sona eriş dönemleri vardır ki, işte bu iki sınır arası süreç, bir Evrim Siklusu’dur. Şimdiye kadar yeryüzünde birçok Evrim Siklusu tesis edilmiş ve devrelerini tamamlamışlardır.
Halen Demir Çağı Realitesi içinde bulunmaktayız, ama Dünya Okulu’nun son aşaması olan Altın Çağı Realitesi’ne de adım atmak üzereyiz. Altın Çağı Realitesi’nin bünyesi içinde, dünya beşeriyetinin edinmek zorunda olduğu “İlahi Kişilik Özelliğini” kazanmayı sağlayacak olan ve Verite’ler (Hakikat) denilen bilgi ve bilgelik tatbikat alanları ve bilgileri vardır.
Altın Çağı’na gelinceye kadar pek çok ayrılıkların ve değişik özellikli realitelerin içinden geçirilmiş olan beşeriyet, doğal olarak, sayısız parçalara bölünmüş, batıl bilgi sistemleri yüzünden birbirine hasım, düşman, kindar ve karşıt kitleler haline gelmiştir. Bu durum, bir bakıma, nefsani gelişimin doğal sonucu ve gereğiydi. Bütün insanlık için aynı ve belirli olan Veriteler’in çok çeşitli yorum ve kabulleri, beşeriyeti bin parçaya ayırmıştır (2).
Altın Çağı, beşeriyeti, TEK BİR ÖĞRETİ VE IŞIK BİLGİ SİSTEMİ içinde birleştirecek, ortadan kaldırılması mümkün rölatif ayrılıkları yok ederek insanlığı tek bir dünya toplumu haline getirecektir. (3)
Ve işte Altın Çağında yapılacak yoğun çalışmalar ile, mümkün olduğu kadar büyük bir beşeri kitle İDEAL EVRİMSEL DÜZEY’e yükseltilecek ve böylece onlara daha yüksek düzeyli EVRİM OKULLARI’ında eğitim görme liyakati kazandırılmış olacaktır.
Altın Çağı’na ayak uydurmak üzere hazırlık yapmaya başladığımız şu günlerde bile günümüzün gelişmiş beşeri yaşamı ve bu yaşamın maddi ve manevi veçhesi artık bir takım dogmatik ritüellere (ayin) , uyuşuk hareketlere ve anlamsız dualara ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü İLAHİ ÇAĞDA TAPINIŞ VE DUA, BİZZAT İNSANLIĞA HİZMET OLAN BİLGECE YAŞAMIN TA KENDİSİ OLMAKTADIR. (4).
Tanrı adamlığı vasfı, artık insanlığa hizmeti bir yaşam yolu ve amacı sayan her kişiye ait olmaktadır. O vasıf, belirli bir azınlığın tekelinden alınmakta ve bir takım karmaşık ve uzun riyazet dönemlerine gerek kalmaksızın, insanlığa hizmet eden herkese şamil edilmektedir.
MEKANİK VE BİLGİSİZ BİÇİMSEL TAPINMA DÖNEMİ BİTMİŞ, BİLGİ VE BİLGELİĞİN KOLEKTİF YAŞAM DÖNEMİ BAŞLAMIŞTIR.
>Mevcut Kutsal Metinler, HAKİKAT’ in tümünü kapsamamaktadır. Onlar ne abartılmalı ne de küçümsenmelidir. Her biri, beşeri evrimin belirli bir kademe ve veçhesinin ifade, şart, ilke yasa ve motiflerini kapsar. Onların tümü, beşeriyetin dünkü ve özellikle de şuur- idrak düzeyinin altında olan kademelerinin evrimlerine hitap eder mahiyettedirler. Ve onlar, geri beşeriyet tarafından oldukça tahrif ve dejenere edilmişlerdir. Ve onlar artık beşerler için bir evrimleştirici tahrik unsuru olamamaktadırlar.
Kısacası, ALTIN ÇAĞINA KADAR OLAN DÖNEMDE BEŞERİ OLAN HÜKÜM SÜRMÜŞTÜR. ALTIN ÇAĞINDA İSE ARTIK GÖKSEL OLAN HÜKÜM SÜRECEKTİR. BUNA GÖKLERİN EGEMENLİĞİ DENİR (5) .
YERYÜZÜNÜ SATAN BAHÇESİNE ÇEVİRMİŞ OLANLAR (6) , (7) Şimdiye kadar GÖKSEL KUDRETLER, hep erişilemez yüksekliklerde sanılmış, onların mevcudiyetleri, daima dünya dışında, ötesinde olarak kabul edilmiştir. Bu düşünce, beşeriyete daha bir nefsanileşme ve cüretkarlık vermiştir. Öte yandan, affedilme ve günah çıkarma (!) gibi bazı asılsız ve anlamsız kavram ve düşünceler ise KARANLIK ÇAĞ’ın kurulmasında daha bir etkili olmuşlardır.
Oysa DÜNYA YÖNETİCİ MEKANİZMASI, daima tüm mevcudiyetiyle, beşeriyetin ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKIN olmuştur beşeriyete. Bunun böyle kabul edilmemesi, yeryüzünün bir SATAN (şeytan) BAHÇESİ haline getirilmesine yol açmıştır beşeriyetin egoizması tarafından. Ne var ki bu durum, geçilmesi mukadder bir aşama idi ve geçirilmektedir. Çünkü nefsaniyete doymayan beşer, VİCDAN İNSANI olamaz. Bu, bir EVRENSEL YASA’ dır. Fakat bu durumun böyle olması, nefsaniyetin mazur görülmesi anlamına gelemez, çünkü o dizginlenmediğinde ölçüsüz bir yıkım ve yok oluşa götürür. Bu, bir paradoks (aykırı düşünce) gibi görünürse de öyle değildir. Bir yandan nefsani doyum ihtiyacı içindekilere bu olanak verilmiştir, öte yandan vicdani aşamaya sokulmak için ise bir baskı altına alınmıştır insanlık.
Ve nefsaniyet, çağımızda, TANRI YASALARI ‘na SATAN ORGANİZASYONU ile baş kaldırmış ve kafa tutmaya devam etmektedir. NE VAR Kİ GİDEREK TÜM AÇIKLIĞI İLE GÖRÜLEBİLECEĞİ GİBİ VE GÖRÜLDÜKÇE DE ŞİDDETİ GİT GİDE ARTACAK DARBELER İLE, KARANLIK ÇAĞ VE ONU OLUŞTURAN BEŞERİ NEFSANİ SİSTEMLER DARMADAĞIN EDİLECEKTİR. (6) , (7)
İşte bu olgu, yeryüzündeki beşeriyetin hazin tablosudur ki BU DURUMU ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞAN TOPLUMCU GERÇEK SAVAŞÇILAR İSE BİR DÜNYA SATAN ÇETESİNE KARŞI SAVAŞMAKTADIRLAR. İşte peygamberin gerçek izleyicileri bu savaşçılardır. Yoksa, insanlığa karşı ölüm, kan ve işkence makinaları oluşturanlar değil… Ve onları alkışlayanlar değil…
İYİLİĞİN KÖTÜLÜĞE KARŞI NİHAİ SAVAŞI BAŞLAMIŞ BULUNMAKTADIR. Bu olgu bir anda bütün yeryüzünü kaplayacaktır. O zaman hiçbir şekilde iyiliğin ulaşamayacağı sanısıyla kötüler tarafından yapılmış olan kötülük kaleleri ve fildişi kuleleri temellerinden yıkılacaktır. Ve aydınlık güçler, yeryüzünün bütün yönetim ve denetimini yakında ellerine geçirerek yeryüzünü ışıtma faaliyetlerine girişeceklerdir. Ve o zaman artık kimlerin kim oldukları ve gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır.
Bilim araştırma merkezi’nin vazife ve Türkiye adlı eserinden (Nisan 1980) yararlanarak kaleme alınmıştır.
E K L E R : EK - 1: NOTLAR (2 sayfa) EK – 2: FATİMA ‘NIN ÜÇÜNCÜ SIRRI adlı dergi yazısının fotokopisi (6 sayfa)
NOTLAR
(1) ASMA İLE KARAAĞAÇ
Ayakta duramayınca desteksiz kalıp, Meyve veremez hale gelmişti asma; Demişti : “Gerçi ben meyve vermem ama, Bayılırım meyve verene yardıma.” (ÇOCUKLARA ÖYKÜLER – Yavuz Keskin – Ruh ve madde yayınları, 1990, s. 94)
2) “Bugünkü manzara şudur: Tüm beşer varlıkları geniş bir yol üzerinde, bilmedikleri ve hatta merak bile etmedikleri bir hedefe doğru gözleri kapalı bir halde yürüyüp durmaktadırlar. Bu yol; her biri tayfın ayrı bir rengine boyalı şeritler içermektedir. Her şeritte, o şeridin rengini seven ve o renge sımsıkı yapışmış olan insancıklar, YÜRÜYEN KABİRLER misali gözleri kapalı halde ağır ağır yol almakta ve yürürken de sürekli şekilde kendi şeritleri ile, o şeridi o renge boyamış olan zatı methedip durmaktadırlar. Ayrıca, diğer şeritlerdekilere kara çalmayı da vazife edinmektedirler kendilerine. Bu yürüyüş, asırlardan beri böyle devam etmiş ve daha da devam edeceğe benzemektedir.” (SUFİ BİLGELİĞİ – GÜLİSTAN – Sadi, SINIR ÖTESİ YAYINLARI, S. 24)
(3) “O gün yer yarılıp onlar kabirlerden süratle çıkacaklar, işte herkesin toplanacağı gün budur. O, bize göre kolaydır.” (Kur’an : 50/44) “ Allah ki ondan başka tapacak yoktur. Sizleri, kopmasında şüphe edilmeyen kıyamet gününde toplayacaktır. Allah’tan ziyade gerçek sözlü kim olabilir? ” (Kur’an : 4/87)
Kıyamet döneminde ortaya çıkacağı bildirilen BİLGİ KİTABI’ na ait ayetler. (Levhi mahfuz değil, yani Ana Kitap değil) :
“ Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O’nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz APAÇIK KİTAP’tadır. ” (Kur’an : 34/3)
“ Bu Kur’an, Allahtan başkası tarafından oluşturulmuş değildir. Ancak, kendinden öncekini doğrular ve ALEMLERİN RABBİ’nden geldiğine şüphe olmayan O KİTAP’ı açıklar. “ (Kur’an : 10/37)
“ yıldızların yerlerine yemin ederim ki, bilseniz bu ne büyük bir yemindir. Bu şerefli bir Kur’an’dır ki, tamamen saf olmayanların dokunamayacağı ve ALEMLERİN RABBİ’nden indirilmiş bir SAKLI KİTAP’ta kaydolunmuştur. “ (Kur’an : 56/77-80)
(4) “Dinin hükümlerini bilmeden ibadet edip duran kişi, değirmen döndüren eşeğe benzer. “ (Hadis-i şerif) (İNSANLIĞI AYDINLATAN BÜYÜK İNİSİYELER – EDOUARD Schure – EK BÖLÜM : Muhammed – Yavuz Keskin, Ruh Madde Yayınları, 1999 s.641)
(5) Vatikan’a, kütüphanesinde saklı tutulmakta olan GERÇEK İNCİL’in niçin açıklanmadığı ve açığa çıkarılmadığı sorulmalıdır. Acaba Papa, Kuzey Afrika – Ortadoğu – Orta Asya eksenli HAÇLI SEFERLERİ’nin ilk organizasyon hazırlıklarından da haberdar değil miydi?
(6) FERİSİLER : “Son derece dar görüşlü ve bir o kadar da kibirli bir yapıya sahiptirler. Kendilerine Perslerden intikal etmiş olan ezoterik parıltıları, kaba ve maddi yorumlarının karanlıklarına bulamışlar ve tanınmaz bir hale getirmişler; Batınilikten hızla uzaklaşarak Harici bir tarikat kisvesine bürünmüşlerdi.
“ İşte bu zihniyetle Musa Peygamberin Öğretisini ele aldıklarında, bu sefer de Musa Peygamberin gerçek öğretisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir dini anlayışı ortaya çıkarmışlardı.
“ Ortaya çıkardıkları bu dejenere edilmiş öğretiyi de Musa Peygamberin dini olarak halka sunmaktaydılar. Onlara göre dindarlık, şekli ibadetlerin yerine getirilmesinden ibaret olan bir şeydi. Dini bayramlarda ve dinen kutsal sayılan günlerde kan ter içinde yollara dökülüp avaz avaz dualar etmekte ve gösterişli bir tavır içinde etrafa küçük miktarlarda sadaka dağıtmaktaydılar.
Halktan toplanan Tapınak vergisinden önemli bir pay almakta ve lüks içinde yaşam sürmekteydiler. Halkı tam anlamıyla ellerinin arasına almış durumdaydılar. Dini otoriteyi ellerinde bulundurmamanın yanı sıra siyasi yönetimi de dolaylı olarak kontrol altında tutmaktaydılar. Bölgeye hakim olan Ronma yönetimiyle de aralarını iyi tuttukları için otoritelerini daha da güçlendirmişlerdi.Roma valilerine istediklerini rahatça yaptırabilmekteydiler.
SADUKİLER : “ Aristokrat ailelerden oluşan bir tarikatti. Ruhbanlık otoritelerini aileden aileye geçirerek sürdürdüklerine inanan ailelerden kurulmuş olan bu tarikatın üyeleri haşin ve inatçı bir mizaca sahipti. “ Yiyip içip çılgınca evlenmeyi çok seven insanlardı. Kendilerini tüm insanlardan üstün görmekte ve bunun veraset yoluyla kendilerine sunulmuş bir ayrıcalık olduğunu düşünmekteydiler. “ Materyalist bir görüşe sahiptiler ve ruhun varlığına inanmıyorlardı. Onlar için din, sadece ruhban sınıfının düzenlediği törenlerden ibaret bir şeydi. Ferisilerin düzenledikleri dini törenlere de alaycı bir eda ile bakan Sadukiler, görünüşte Yahudi tarikatıydı, ama neye inandıkları bile belli değildi. Ancak şurası bir gerçek ki, bu tarikatın en az Ferisiler kadar toplumda etkileri vardı.” (İSA PEYGAMBERİN GİZLİ ÖĞRETİSİ – Ergun CANDAN, SINIR ÖTESİ YAYINLARI, 2007, S. 240-241)
(7) “ Sanedrin alelacele toplanmıştı. İsa huzura gece yarısı çıkarılmıştı. Zira mahkeme, bu tehlikeli peygamberin işini bir an önce bitirmek niyetindeydi. BAŞLARI TÜRBANLI olan LAL RENGİ, SARI ve EFLATUN TÜNİKLİ TAKDİME RAHİPLERİ yarım daire oluşturacak şekilde şatafatlı havalarla yerlerine kurulmuşlardı. Onların tam ortasında yer alan yüksek bir iskemleye de, büyük rahip, yani Kayafa kurulmuştu (…) (İNSANLIĞI AYDINLATAN BÜYÜK İNİSİYELER - Edouardo Schure, Ruh ve Madde Yayınları, 1999, s. 579)
Ferisi ve Saduki rahiplerden oluşmuş bulunan bu Mahkeme, İSA’nın ÇARMIHA GERİLEREK öldürülmesine kara vermişti. O andan itibaren de HAÇ, bu iki Yahudi tarikatının İSA’ya ve ÖĞRETİSİNE karşı kazanılmış SÖZDE ZAFERİN SEMBOLÜ haline gelmişti. Daha sonra anlam kargaşası yaratarak bu sembolü İsevilere de benimsetmişler ve İseviler, göğüslerinde ve kalkanlarında bu sembol ile Türk ve İslam alemine, o aleme özgü ulusal ve kutsal değerleri laçkalaştırmak üzere , nice sefer düzenlerlerken bu Ferisiler ve Sadukiler onlara bıyık altından nasıl sırıtmışlardır kimbilir !
Hele hele, 21 inci yüzyılda yaşayanları ise, İSA’ya ve ÖĞRETİSİNE karşı kazanılmış SÖZDE ZAFERİN diğer sembolünü, yani TAKDİME RAHİPLERİ’nin başlarına geçirdikleri TÜRBAN ile giydikleri RENGARENK TÜNİKLERİ, kendi yurtlarının ulusal bütünlüğünü bozma ve Muhammedi öğretiyi laçkalaştırma aracı olarak kullanmışlar ve O ONURLU ULUSUN ÖFKESİNİ, PATLAMA NOKTASINA GETİRMİŞLERDİR.
Yavuz KESKIN
Em.Og. Alb.
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bunları Biliyor muydunuz?
Bunları Biliyor muydunuz?
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...