CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

ATATÜRKÇÜLERE, TÜRKÇÜLERE, ÜLKÜCÜLERE VD TÜM VATANSEVERLERE KARŞI İFTİRA VE KOMPLOLAR DEVAM EDİYOR

ATATÜRKÇÜLERE, TÜRKÇÜLERE, ÜLKÜCÜLERE VD TÜM VATANSEVERLERE KARŞI İFTİRA VE KOMPLOLAR DEVAM EDİYOR:

CIA, MI6, BND GİBİ ÖRGÜTLERİN HİMAYESİ ALTINDA ÇOK ÖZEL BÜROLARDA HAZIRLANAN PLANLAR.

BUNLARIN YERLİ UŞAKLARI TARAFINDAN YÜRÜTÜLÜYOR..

BUNLARI İYİ TANIYALIM HAİNLERİN MASKELERİNİ İNDİRELİM MİLLETİMİZE KİM OLDUKLARINI TEŞHİR EDELİM. İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMDA BU MİLLİ BİR GÖREVDİR.

TÜRKLÜĞÜNÜN ŞUURUNDA TÜM VATANSEVERLERİN VATAN İÇİN EL ELE VERMESİ GEREKMEKTEDİR.

Sevgili Okurlar,

Biz de buradaki bir çok arkadaşımız gibi aile büyüklerimizin dizlerinin dibinde marşlar ve kahramanlık türküleri dinleyerek büyüdük.

Biz nasıl “Türk”,”Atatürk”,“Cumhuriyet”,”Vatan” diyerek büyüdüysek birileri de dedelerinden “Türk düşmanlığı”, “Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı” dolayısıyla “Vatan hainliği” öğrenerek büyüdüler.
Biz nasıl “Türk” ,“Atatürk” ve “Cumhuriyet” diyerek vatanımıza olan sorumluluğumuzu yerine getiriyorsak onlarda “Türk düşmanlığı” “Atatürk düşmanlığı”,”Cumhuriyet düşmanlığı” yaparak “vatan hainliklerini” icra ediyorlar.

Tabii ki "Biz vatan hainiyiz" diyemiyorlar...

Bin dereden su getirerek ihanetin bir yolunu sözde bilim adına, sözde insanlık adına anlatıyorlar.
Sözde bilim adına, sözde insanlık adına CIA, MI6, BND gibi örgütlerin himayesi altında çok özel bürolarda hazırlanan ihanetler, öne bir şahıs konularak sunuluyor, o şahsın adına kitaplar yayınlanıyor. Satılmış medya kuruluşları tarafından çeşitli vesilelerle ön plana çıkarılan bu kitapları yüz binlerce saf temiz Türk genci bilim adına okuyor. Bu konularla ilgili konuşurken bilim adına bir şeyler söylediğini sanıyor...

Halbuki mesele gayet basit.

İstiklal harbinde Atatürk’ün önderliğinde Türk Milletinden ağır bir tokat yiyen dış düşmanların çocukları ve torunları, bunlarla içeride iş birliği yapanların torunları ile birlik halinde Vatan sevdalılarından intikam alıyor.

Sevgili Okurlar,

Bu satılmış Türk düşmanı çukurlar, Şeyh Sait denilen Vatan hainini övmek için Twetterde Tag açıyorlar.

Dün Fetullah denen sahtekar Ermeni için günde 20 saat ağladığını söyleyenler bu gün Atatürkçüleri Milliyetçileri Ülkücüleri Türkçüleri FETÖ'cülükle suçlayarak kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.
Bunları iyi tanıyın Bunları ve yaptıklarını milletimize teşhir edin.

Türk asaletinden susuyor. "Boş ver hocam bunlar için değmez" diyor. Halbuki bir yandan İstanbul'da, Kayseri de kalleşçe canlarımızı katlediyorlar,öbür tarafta da bu alçaklar vasıtasıyla Türk Milletine ve tüm vatanseverlere karşı psikolojik harp yürütüyorlar.

Değerli Arkadaşlarım,

Facebook ve Twetter büyük imkan susmayalım vatan için el ele vererek sesimizin daha gür çıkmasını sağlayalım ne kadar ihanet varsa ne kadar hain varsa maskelerini indirelim.
Unutmayalım ki Türk Milletinin genetiğinde 10.000 yıllık kahramanlık ve vatan aşkı bulunmaktadır. Siyaset, mevki, makam devletin içerisinde görev yapan tüm vatan evlatlarının ruhuna ve vicdanına egemen olamaz.

Muhakkak bir yerlerde yüreği vatan aşkıyla yanan bazı yiğitler sizin söylediklerinizi dikkate alacak bu hainler için gerekli yasal takibatı başlatacaklardır.

Görüşmek üzere,
Sevgiler saygılar

19 Aralık 2016
 Saat 16.05
TANER ÜNAL



Türk Rönesansı olmadan kalkınma ve uluslaşma süreci tamamlanamaz. Buna engel, Türk Tarih Kurumunu ve Türk Dil Kurumunu'nun kuruluş maksadına göre çalıştırılmayışıdır!

Mustafa Kemal Atatürk realist bir devlet adamı olarak içinde bulunduğu zorlukların ve elindeki kaynakların farkındaydı. O bir Türk rönesansı olmadan  kalkınmanın ve uluslaşma sürecinin tamamlanamayacağını çok iyi tespit etmiştir. Bu nedenle yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin kültür olduğunu bir çok açıklamasında  vurgulamıştır. Yapılan devrimlerin temel unsurunu daima kültür  teşkil etmiştir. Yazı, şapka, kılık kıyafet devrimleri, yaratılması hedeflenen toplum için ön hazırlıkları oluşturmuştur. Bu devrimlerin hemen ardından  Türk rönesansını gerçekleştirecek bilimsel kurumlar kurulmaya başlanmıştır.

Dolmabahçe Sarayı'nda dil bilginleri ile birlikte. 

24.08.1936
Örneğin Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi’nin Tıp Fakültesinden önce kurulması Mustafa Kemal’in sosyal bilimlere verdiği önemin en açık göstergesidir. Bu nedenle o mesaisinin büyük çoğunluğunu sosyal bilim çalışmalarına ayırmış, kendisi de bu araştırmaların içinde bulunmuştur. Mustafa Kemal sosyal bilimler sahasında ise daha ziyade dil ve tarih çalışmaları ile yakından ilgilenmiştir. Yaptığı çalışmaların içinde tarihe olan ilgisi ve verdiği değer ise apayrı  önem taşımıştır.

Atatürk tarihi her zaman yol gösterici olarak görmüş ve aşağıda yer alan sözleri ile de bu fikirlerini beyan etmiştir (1): “Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, bahusus ahlakta mütekâmil olamayan kavimler, en büyük mukaddesat karşısında bile hasis hissiyata tâbi olmaktan men’i nefs edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük hadisatta, bu hadiseler içinde âmil ve fâil olanların etvar ve harekât ve muamelâtı onların ahlâk seciyelerini gösterir.” “İnsanların tarihten alabilecekleri mühim dikkat ve intibah dersleri; bence devletlerin, umumiyetle siyasi müesseselerin teşekküllerinde, bu müesseselerin mahiyetlerini tebdilde ve bunların inhilâl ve inkırazlarında müessir olmuş olan sebepler ve âmillerin tetkikinden çıkan neticeler olmalıdır.” “Tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiç bir zaman inkâr edemez. 

(2)Tarih araştırmalarında arkeoloji ve antropoloji başta gelir, tarih bu bilimlerin çıkardığı belgelere dayandıkça sağlam temelli olur. Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, kavrayabilmek, dünyadaki eski uygarlıkları, insanlığın ilk uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür.” 


Fransız ‘Revue Hittite et Asianique’ yayın kurulunun
Atatürkle ilgili bir makalesi





















Not:
(1) : Atatürkçülük, C.I, s.360.
O tarih anlayışı ile sadece dünya barışına katkıda bulunmamış, en büyük eseri olan Türk Milli varlığının da ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Türk milli varlığını ve kimliğini tüm dünyaya tanıtmış ve kabul ettirmiştir.  Tarihi bilgileri okuyup o bilgilerden yararlanmakla kalmamış, tarihçilerin yaptığı araştırma sonuçlarının hatalarını, eksiklerini bulacak ve düzeltecek kadar da kendisini tarih bilgisiyle donatmıştır.  Tarihe verdiği değeri görevi tarih araştırmaları yapmak olan Türk Tarih Kurumu’nu  kurarak somut olarak ispat etmiştir. Bu kurumu kurmakla yetinmeyip gelecekte yaşaması için gerekli finansmanı da  temin etmişti.

(2) Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 44-47, Menteş Kitabevi, 2000 s.12


ATATÜRKÇÜ ÖĞRETİNİN GENEL YAPISI / Atatürk Öğretisi’nin 10 ilkeden oluşan mimarisi,

“Efendiler, 
-Efendier, Cumhurreisi’nin halk tarafından seçilmesi mahsurludur! Vekillerin seçmesi en iyisidir. Nedenine gelince, yarın birisi çıkar ‘beni halk seçti’ diyerek krallığını ya da diktatörlüğünü ilan ederse, demokrasi tehlikeye girer! Tarihte örnekleri çoktur…”





GİRİŞ DERSİ: ATATÜRKÇÜ ÖĞRETİNİN GENEL YAPISI

Atatürkçü Öğreti 4 ilke grubundan oluşur:

Ana ilke, Varoluş ilkeleri, Uygulama ilkeleri, Uyum  ve Yöntem ilkeleri.

Atatürk öğretisinin temeli Millet olgusudur. Millet birinci realite, dayanak ve başlangıçtır. Her şeyden önce üzerinde durulacak, savunulacak ve geliştirilecek olan, Millettir. Öncelikle öğrenilecek ve korunacak olan, odur.

1) Ana İlke

Bu anlayış milliyetçilik ilkesinde yerini bulur. Birinci ilke budur.

2) Varoluş İlkeleri

Milletin varlığı ve korunması iki koşula bağlıdır: Millî Egemenlik ve Tam Bağımsızlık (M ve T).

3) Uygulama İlkeleri

Bu koşullar (M ve T)  üç ilke ile somutlaştırılır, uygulamaya konur, işler hale getirilir:

-Halkçılık (H)   -Cumhuriyetçilik (C)   -Devletçilik (D)

Geri kalan dört ilke Uyum ve Yöntem ilkeleridir.

4) Uyum ve Yöntem ilkeleri

-Uyum İlkeleri: Laiklik, Devrimcilik.

-Yöntem ilkeleri: Yukardaki tüm ilkelerden en iyi sonuçların alınabilmesi için, uygulama sırasında şu iki ilkenin gerekleri daima yerine getirilecektir: Bilimcilik, Sosyal Ahlak.

**

Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin yapısı, öz olarak budur.

Aşağıda sistemin ayrıntılarına giriyorum.

1) ANA İLKE: MİLLİYETÇİLİK İLKESİ

A) BİRLİK YASASI

Birlik yani bir araya gelme; yaradılışın temel bir kuralıdır.

Bütün oluşum ve varlıklarda ögeler sistemli olarak ve durmaksızın bir araya gelir; böylece en basitinden en karmaşığına yeni ve daha gelişkin varlıklar ortaya çıkar.

Birlik yasasına insanlar da tabidir.

İnsan sosyal bir varlıktır. Başlangıçtan beri bir arada yaşar. Yaşamını topluca sürdürür, ihtiyaçlarını topluca karşılar. Oluşturduğu topluluklar giderek büyür, sayıca artar, aralarında ilişkiler kurulur, zamanla birleşir, daha büyük topluluklar kurarlar. Kabile ölçeğinden kavim, oradan millet (ulus) ölçeğine, sonunda uluslararası ölçeğe yükselir.

B) ÖRGÜTLENME VE MİLLET

Toplu yaşam düzen gerektirir. Kurallar konulmasını, bunların uygulanmasını içerir. Kural koyucular, uygulayıcılar ortaya çıkar. Bu oluşum, topluluğun örgütlenmesi demektir. Öyle bir zaman gelir ki, örgütlenme devlet şeklini alır.

Bir toplum devlet sahibi olunca, millet adını alır.

Baştan beri esas, bir arada olmaktır; bu “bir arada oluş”, yani birlik; milletin, dolayısıyla bireylerin yaşam ve gönençlerinin ilk kaynağı ve koşuludur. Dolayısıyla, var olmak, varlığını sürdürmek ve iyi yaşamak için millet oluşumunu sürdürmek, korumak ve savunmak, üzerinde titremek esastır; akıl ve mantık gereğidir.

Toplumun bu hali, “ulus-devlet” halidir. Milletçe yaşamak, haklarını savunmak ve kalıcı olmak için, bugünün koşullarında tek yöntem budur, başkası yoktur.

Bu gereklilik Milliyetçilik ilkesinde ifadesini bulur.

Milleti Milliyetçilik İlkesi ile tanır ve tanımlarız; niteliklerini, koşullarını, muhafaza yollarını öğreniriz.

2) VAROLUŞ İLKELERİ

A) YÖNETİM VE YOZLAŞMA

Devlet olunca, artık bazı kişiler başa geçecek, milleti yönetecektir.

Yönetilmek başlangıçtan beri insan toplumlarının bir ihtiyacıdır. Zamanla birileri bu alanda kendini gösterir; diğer ihtiyaçlarda olduğu gibi: Birileri çiftçi, inşaatçı, öğretmen, mühendis,… olurken; birileri de yönetici olur, bunu sürekli bir uğraş haline getirirler.

Peki, bu “yönetici” dediğimiz kişiler nasıl ortaya çıkar? Genel olarak, iki şekilde diyebiliriz:

-Ya kendiliklerinden, kendilerini zorla dayatarak,

-Ya da millet tarafından seçilip görevlendirilme yoluyla...

Başka bir deyişle ya zorbalıkla, ya da milletin uygun görüp seçmesiyle yönetici konumuna gelirler.

Ne var ki, yöneticilik birtakım sorunları da beraberinde getirir. Şöyle ki:

Millet içinde yeni bir sınıf oluşur: Baş yönetici,  alt yöneticiler, daha alt yöneticiler,… ortaya çıkar. Teşkilatlanma başlar ve artar, genişlik ve derinlik kazanır.

Yönetim demek güç, kuvvet demektir. Çok büyük kaynaklar yöneticinin ve çevresinin kontrolü altına girer. Mevcut yetkiler pekişir, yeni yetkiler elde edilir. Yönetici mitleşir, ihtişam ve erişilmezlik kazanır. Yöneticinin milletle arasındaki mesafe açılır. Hatta, bazen insanüstü görülmeye bile başlar.

Ellerine büyük kaynaklar ve güç geçince yönetici sınıf kendi tutku ve çıkarlarını kollamaya meyleder. Millet sömürülür; baş yönetici ve onun altındakiler, hepsi katılır bu sömürüye. Bu süreç hemen bütün toplumlarda görülmüştür, görülüyor. Yönetici sınıf koşullar gerektirince iç ve dış sermaye sınıfı ile ittifak kurmuş, çoğu zaman onların emrine girmiştir. Hatta onların onayı ve desteğiyle iktidar olmuştur. Bugün de öyledir.

B) BU OLUMSUZ GELİŞME NASIL ÖNLENEBİLİR?

İleri sürülen bir çözüm, yöneticilerin “millet tarafından seçilmesi”dir. Bu takdirde yönetimin yozlaşması; bazı koşullar yerine getirilirse, önemli ölçüde önlenebilir.

Bununla birlikte, devletin ve milletin varlık ve bütünlüğüne, devamlılığına yönelik iç ve dış kaynaklı tehlikeler tamamen ortadan kalkmış olmayacak, var olmaya devam edecektir. Bunlar Atatürk’ün Nutuk’ta “iç ve dış bedhahlar” olarak andığı düşmanlar ve onların tasallut ve saldırılarıdır. Bu saldırılara karşı çare ise, varoluş ilkelerini en sıkı şekilde uygulamaktır:

-Millî Egemenlik: Millet içerde bütün kararlarını kendisi alır.

-Tam Bağımsızlık: Millet dışa karşı bütün kararlarını kendisi alır.

Bu iki ilkenin gerekleri ne derecede yerine getirilirse, devlet ve milletin varlığının dokunulmazlığı, devamlılığı ve gelişip kökleşmesi de o derecede garanti altına alınmış olur.

Ancak varoluş ilkelerinin gerekleri ve işlevleri de kendiliğinden sağlanamaz.

3) UYGULAMA İLKELERİ

Peki, varoluş ilkelerinin işlemesi nasıl sağlanacaktır?

Varoluş ilkeleri (M ve T) soyuttur. Onları şu üç uygulama ilkesi ile somutlaştırır, gerçekleştiririz:

-Halkçılık İlkesi (H)

-Cumhuriyetçilik İlkesi (C)

-Devletçilik İlkesi (D)

H: Milliyetçiliğin, C: Millî Egemenliğin ete kemiğe bürünmesidir, uygulamaya konulmasıdır. D: İhtiyaçların karşılanması, güçlü bir ekonomi, Tam Bağımsızlığın güvence altına alınmasıdır.

HALKÇILIK : Milliyetçilik ilkesini sağlamlaştırır. Halk, milletin somut halidir; gözle görülür, elle tutulur halidir. Onu bu ilke çerçevesinde düşünüp davranarak tanıyabiliriz.

CUMHURİYETÇİLİK: Millî Egemenliği somutlaştırır. Millî Egemenliğin ete kemiğe bürünmesidir. Bütün ülkeyi kaplamış, dal dal ayrılan dev bir örgüt olarak karşımıza çıkar. Tam Bağımsızlığı destekler. Eğer Millî Egemenliği ruha benzetirsek, Cumhuriyet o ruhun bedenidir.

DEVLETÇİLİK: Güçlü, kendine yeterliliği yüksek bir ekonomi yaratır. Tam Bağımsızlık ancak güçlü ve ulusal bir ekonomi ile mümkündür.

4) UYUM VE YÖNTEM İLKELERİ

Geri kalan dört ilke Uyum ve Yöntem ilkeleridir. İlk 6 ilkenin nasıl, hangi yollardan gidilerek uygulanacağını gösterir.

a) Uyum ilkeleri

Türkiye çağa uyum sağlayamamış bir ülkedir. Bu özelliği şu iki ilkenin uygulanmasını gerektirir: Devrimcilik, Laiklik. (Dm ,L),

-Kalıplaşmayacağız, zamana ve değişime uyacağız, Devrimcilik: Dm

- Din gereğidir diye geçmişe ve geleneklere bağlı kalınamaz, Laiklik (L).  Laiklik Millet hayatında aklı ve doğru bilgiyi öne çıkarır, etkin kılar.

b) Yöntem ilkeleri

Yukardaki tüm ilkeler uygulanırken, iki ilkenin gerekleri daima yerine getirilecektir. Ancak bu takdirde tüm ilkeler mükemmel şekilde uygulanabilecek, en iyi sonuçlar elde edilecektir. Bu ilkeler şunlardır: Bilimcilik, Sosyal Ahlak (B, A).

-Bilimin (B) kural ve verilerine uyacağız.

-Bütün ilkelerin anlaşılması ve somutlaştırılmasında ahlaki esaslara uyacağız. Bilimsel kuralları insanileştireceğiz: Ahlak (A)

** * *

Atatürk Öğretisi’nin 10 ilkeden oluşan mimarisi, yukarda açıkladığım şekildedir.

Aşağıda şematik olarak sunuyorum.

Prof. Dr. Cihan Dura

http://bit.ly/2gEShnF

YÜCE ÖNDERİMİZ HAKKINDA BAZI YORUMLAR: Onu sadece sadece bizler Değil, Tüm dünya ülkeleri'ndeki de saygıyla anıyor.

Değerli Arkadaşlar,

Yüce önderimizi kaybedişimizin 78. Yılında onu özlem, sevgi saygıyla anıyoruz ettik. Onu sadece sadece bizler Değil, Tüm dünya ülkeleri'ndeki de saygıyla anıyor.

Gerçek lider kişiliğini dile getiren yorumların bir kez daha ilginizi çekeceğini umuyorum. Bunun Için de geçen yıl sizlere göndermiş olduğum YÜCE ÖNDERİMİZ İÇİN YABANCI YORUMLAR !!! başlıklı yazımı, bir kez daha anımsatmak istedim.

Sevgi saygılarımla A.Ş. (2016/11/09)

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR



Değerli arkadaşlar,  

Yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK hakkında, yabancı yönetici, kurum ve medya kuruluşlarının yaptığı yorum ve değerlendirmeleri Sn. Hanri BENAZUS bir kitapta toplamış. Ayrıca Yüce Önderimizin başka yerlerde olmayan ve kendisinin yıllarca biriktirdiği 4800 adet fotoğraflarından bazılarına da yer vermiş. Kendisini gönülden kutlar, çok teşekkür ederim.
Saygıdeğer Atamazın, gerçekten yüzyılımızın en büyük lideri olduğunu belgeleyen bu kitap, çok güzel bir çalışma olmuş. Milliyet yayınlarından temin edebileceğiniz bu kitabı, özellikle Yüce Önderimizi, onun ilke ve devrimlerinin önemini anlamayan ve çarpıtmaya çalışan yabancı hayranı kişilere armağan etmenizi öneririm. Yüce önderimiz hakkında yapılan yorum ve değerlendirmelerden bazılarını aşağıda sizlerle paylaşmak istedim.

Değerli arkadaşlar,

Her kim ne yaparsa yapsın, bizlere padişaha kul olma yerine, bağımsız ulus ve özgür vatandaş olma bilinci aşılayan yüce önderimize duyulan, sevgi ve saygı sonsuza kadar yaşayacaktır. Onun ilke ve devrimleri, AB-D emperyalizmine karşı direnen tüm uluslara da örnek olmaya devam edecektir. Çünkü o bizim gözbebeğimiz !!! Ayrıca Yüce önderimiz, bir kez daha 20. yüzyılın lideri seçilmiştir. 2008 de ABD’de Brown Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör Arnold Ludwig, geliştirdiği bir metodoloji sonucunda, Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük siyasi lideri olduğunu ortaya koydu. 11 kategoriye göre seçilen liderler sıralamasında 31 puanla Atamız birinci olurken, Mao Zedung ve Franklin Roosevelt 30 puanla ikinci olmuşlardır. Saygıdeğer Atamızı, kaybedişimizin 78 yılında, onu saygı, sevgi ve hürmetle anıyoruz. Işıklar içinde yatsın.

Sevgi ve saygılarımla (9.11.2015).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

YÜCE ÖNDERİMİZ HAKKINDA BAZI YORUMLAR:

“Sizlere şunu söylemek isterim ki, Mustafa Kemal’e katip olmak isterim. Sebebi de onun her akşam sofrasında bulunup, yüksek fikirlerinden beslenmek dileğinde oluşumdandır. Böylece yeniden üniversite bitirmiş olacağım”.
Fransız Başbakanı: Edoward Herriot

“Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede, bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir. Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamı ile BÜYÜK ADAM niteliğine hak kazanmıştır. Bundan dolayı Türkiye övünebilir”.
Yunan Başbakanı: Eleftherios Venizelos

Atatürk, asker devlet adamı olarak çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye’nin dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza o, Türk’lere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendisine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir”.
ABD General Mc Artur

Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. Yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir devrimci olmuştur”.
İsrail Başbakanı: Ben Gurion

Kemal Atatürk yalnız yeni Türkiye’nin sembolü değil, aynı zamanda çağımızın en ilgi çekici şahsiyetlerden biridir. Çalışkan, güçlü ve özgür Avrupa’nın diğer ülkeleri ile işbirliğine sağlam şekilde bağlı olan Türkiye, bugünde onun izinde yürümektedir”.
İtalya Başbakanı: Giovanni Leone

“Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk’ün ve Türk halkının işidir. Şüphesiz ki Türkiye’de giriştiği derin ve geniş devrimler kadar, bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur”.
ABD Başkanı: John F. Kennedy

“Bana, bütün Avrupa’da bir devlet adamı daha gösterin ki, Dünya savaşı sonunda Gazi Kemal ölçüsünde ileriyi gören bir siyasi olgunluk örneği vermiş olsun”.
Eski ABD elçisi: General Charles H. Sherrill

“Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine, onun fikrince bütün Avrupa’nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa’nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi”.
ABD Başkanı: Franklin D. Roosevelt

“Çanakkale savaşında Mustafa Kemal’in bulunduğu bölge yoğun topçu ateşi altında kalmasına rağmen, O’na bir şey olmamıştır. Hatta Mustafa Kemal bizlere nispet olsun diye gözümüzün önünde siperler arasında dolaşmakta ve sigarasını içmektedir. Bu yüzden askerleri O’na bir isim takmışlardır: Efsunlu Mustafa Kemal”.
İngiliz İstihbarat Subayı: H.G. Armstrong

“Bir insanın değerinin ölçüsü, kendi alanındaki üstünlüğünü dostuna, düşmanına kabul ettirebilmesidir. İşte Atatürk, bu yüceliğe erişmiş dahilerden biridir. Bir ihtilalci olarak, modern Türkiye’yi yaratmış, davasında muzaffer olmuş ve yüzyılımızın büyük devlet adamları arasına katılmıştır”.
İngiliz Romancı: Somerset Mangham

“Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk Milletine nasip oldu ve karşımıza çıktı”.
İngiltere Başbakanı: D. Loyd George

Atatürk’ün dünyanın gidişi hakkındaki görüşleri, insanı ürkütecek kadar doğru çıkmıştır”.
Times Gazetesi

Kemalizm, yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı”.
Fransız Yazar: Gerard Tongas

Atatürk modern Türkiye’nin kurucusu ve ulusunun reformcusudur. Onun güçlü önderliği sayesinde, ortaçağı yaşayan şarklı Osmanlı İmparatorluğunun zihniyeti yıkıldı ve diğer uluslar safında, uygarlıkça ileri, yapıcı bir seviyeye erişen ve durumunu devam ettirebilen modern gelişmiş laik bir Cumhuriyet kuruldu”.
Encylopaedia Britannica

Kemalizm ne faşizm ve ne de hümanizmdir. Bunların ikisi de ilerlemeyi ve tarihsel evrimi önleyici kuruluşlardır. Burada ise atılım sağlamak, uygarlıkça geri kalmış ülkeyi çağdaşlaştırmak için devrim yapılmaktadır. Bu Türkiye’nin gerçek devrimidir”.
Yunan Tarihçi: Thomas A. Vaidis

“Eğer Kemalizm yolunu, Türk Ulusunun yolunu tutarlarsa, Türk Ulusu gibi özgürlük hasreti çeken bütün sömürgeler, yarı sömürgeler bağımsızlıklarına kavuşacaklardır”.
Dr. Stephan Ronart

Gazi Kemal, Padişahı ve Hilafeti ortadan kaldırdıktan sonra, tükenmiş bir imparatorluktan, asıl Türk’lerin yaşadığı toprakları kurtarmış ve ondan Yeni Türkiye Cumhuriyetini meydana getirebilmiştir”.
Alman Yazar: Fon Miköş

Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eşsiz diplomatik sezişi ile düşmanlarını dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti üç yılda memleketine yalnız askeri değil, aynı zamanda tam ve doyurucu bir siyasi zafer kazandırdı”.
İtalyan yazar: F. Lerrone Di San Martino

Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz ona yaklaştıkça, o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza kadar baki kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır”.
Arriba Gazetesi: Portekiz

Kemal Atatürk, büyük bir askerdir, fakat barışseverdir ve bütün komşu devletlerle dostluk dileğindedir. Onun sayesindedir ki, Çin’den Tuna’ya kadar bütün uluslar aynı ülkünün çevresinde kardeşçe birleşmişlerdir. Bu ülkü şudur: Özgürlük ve ulusal egemenliği yabancı istilacılara karşı ne pahasına olursa olsun savunmak ve modern bir devlet kurulmasına çalışmak”.
Tchang Yang Ye Lao Gazetesi: Çin

“Lozan!ı o kazandı; son iki yüzyıldır ihtiyar Asya’nın, Avrupa’ya karşı kazandığı ilk zaferdir”.
New York Times Gazetesi: ABD

Atatürk'ün son kez katıldığı Cumhuriyet Bayramı görüntüleri




29 Eki 2016 tarihinde yayınlandı
Atatürk'ün son kez katıldığı Cumhuriyet Bayramı görüntüleri

Cumhuriyetin kuruluşunun 14. yılı kutlamalarına ait daha önce yayınlanmamış görüntüler, TSK'nın internet sitesinde yer aldı. Atatürk'ün son kez katıldığı Cumhuriyet Bayramı kutlamaları olan 29 Ekim 1937 yılına ait görüntülere yer verildi.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...