CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

BU NE BİÇİM DARBE? ve DARBENİN FAİLLERİ NASIL YETİŞTİ?

 
Bu darbenin ne biçim darbe olduğunu gene yazacağım ama daha önce darbenin faillerinin nasıl yetiştiğini yazmam gerek.
Birinci Aşama: Bir zamanlar kara, deniz ve hava harp okullarına sadece kara, deniz ve hava liselerinden mezun olan gençler alınırdı. Harbiyelere sivil liselerden mezun olanların alınmasıyla “Cumhuriyet’in subay ocakları” bozuldu.
İkinci Aşama: Geleneksel olarak, Subay ve Assubay okullarına giriş sınavlarını bizzat TSK yapardı. Bu özel yetki TSK’dan alınıp ÖSYM’ye verildi ve o zaman Fethullahçı lise mezunları türlü sınav oyunlarıyla askeri liselere ve harbiyelere girdi.
Üçüncü Aşama: Harbiyelere İmam-Hatip okulları mezunlarının alınması. Bu kumpas gerçekleşmedi henüz. Ama her an gerçekleşebilir.  Bununla ilgili yazımı  (Hürriyet, 13 Nisan 2004) aşağıda okuyacaksınız.
Fethullahçı kadro AKP iktidarının nezareti ve koruması altında TSK’ya girdi. Birlikte aynı kaba ederken TSK için ve içinde  Cumhuriyet idealine düşman bir dinbaz nesil yetiştirmeyi  amaçlıyorlardı. Bu nedenle, TAŞ (Yüksek Askeri Şura)’ın irticacı oldukları içinTSK’dan uzaklaştırdığı subayları  korumak amacıyla kararnamelere Abdullah Gül ve R.T.Erdoğan muhalefet şerhi koydular. Ardından, TSK’dan uzaklaştırılan subaylara kendi belediyelerinde ve başka kurum ve kuruluşlarda görev verdiler.
Nihayet 17-25 Aralık vurgunculuğu ortaya çıkınca öküz öldü ve ortaklık bozuldu? Ama daha önce seçim konuşması balkonlarında Fethullah hoca memlekete özlemle  davet ediliyordu. Çünkü hasretinden yanıp kül oluyorlardı. 2010 Anayasa Referandumu’nda mezarlıklardan ölülerin toplanıp sandığa götürülmesi talimatını cemaate Muhterem Fethullah Hoca vermiyor muydu?
Cumhuriyet’in DNA’sıyla oynarsanız olacaklardan korunamazsınız!
Bu sahte (düzmece) darbe R.T.Erdoğan’dan başka kimsenin işine yaramaz!
Özdemir İnce
17 Temmuz 2016
***
HARBİYE’YE KARŞI İMAM-HATİP                             
AKP iktidarının ve Başbakan R.T. Erdoğan’ın tutumlarına bakarak artık gerçeği söylemenin zamanı geldi. Artık her şey hiçbir şey  gizlenmeden, takiyyeye sığınmadan dobra dobra konuşulsun. Başbakan arı kovanını kurcalamak, eğitim ve öğretimle ilgili gerçekleri tersine çevirmek inadından vazgeçmediğine göre  biz de üstümüze düşeni yapmak zorundayız!
9 Nisan 2004 tarihli Vatan gazetesinde Ruşen Çakır’ın verdiği habere göre: İmam hatiplilere yol açacak YÖK Yasası’nın 45.maddesinin “a” bendinin kaldırılması çalışmaları son halini almış. Başbakan Erdoğan, değişikliğin ÖSS’ye yetiştirilmesini istiyormuş… Neden?
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Cumhuriyet devletinin kurucu yasalarından Öğrenim Birliği Yasası’nın (Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun) amaçlarına meydan okuyarak aslında Cumhuriyet’in düzen ve  idealine  meydan okumuyor mu?
Konuyu iki açıdan ele alalım: Türkiye’nin girmek amacı ile kapısı önünde kamp kurduğu Avrupa Birliği ülkelerinde İmam-Hatip liseleri gibi okullar var mı? Yok!
Avrupa Birliği ülkelerinde meslek okulları (liseleri) mezunlarının istedikleri üniversitenin istediği fakültesine girme hakkı var mı? Yok!
Peki öyleyse Türkiye Cumhuriyeti başbakanı  eğitim ve öğretimin evrensel ilkelerini neden umursamamaktadır; çevresinde, benim sözünü ettiğim gerçekleri bilen pedagoji uzmanları yok mu? Var! Peki, bu insanlar neden susuyorlar; Başbakan’ın tarihsel bir yanlışın peşinde koşmasına, toplumu huzursuz etmesine neden engel olmuyorlar, olamıyorlar?
Meslek okul ve liseleri Cumhuriyet tarafından evrensel pedagojinin ilkelerine uygun olarak kuruldular. Bu okullarda okuyan öğrencilerin pişmanlıkları, isteksizlikleri, hayal kırıklıkları hiçbir gerçeği değiştiremez. Ve onların hatırına ülkenin eğitim-öğretim düzeni bozulamaz!
Ama yasa tarafından bir meslek lisesi sayılan İmam-Hatip lisesi mezunlarının önünü açmak, üniversiteye girmelerini sağlamak için ülkenin eğitim ve öğretim düzeni bozuldu!
Cumhuriyetin eğitim ve öğretim düzeninin bozulması ülkenin dirlik ve düzeninin bozulması anlamına gelir. Ama bu dirlik ve düzenlik Başbakan’ın umurunda bile değil!
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (Öğrenim Birliği Yasası’nın) gerekçesini aşağıya aktarıyorum:
“Cumhuriyet kurulduğunda yurdumuzda ikili eğitim-öğretim vardı. Bir devletin kültür ve eğitim siyasetinde, ulusun düşünce ve duygusunda birlik sağlanmasında ‘Öğretim Birliği İlkesi’ bilimsel, çağdaş ve her yerde yararları görülmüş tam bir ilkedir.” “Bir ulusun bireyleri ancak bir eğitim görebilir.” “İki türlü eğitim, bir ülkede ‘iki türlü insan’ yetiştirir.” “Bu ise düşünce ve duyguda birlik ve bütünlüğü bozar.”

Peki,  Öğrenim Birliği’ni bozanlar ülkenin birlik ve bütünlüğünü tehlikeye atmazlar mı? Kaç zamandır insanların aklında gezen soru cümlesini yazmak zorundayım artık: İmam-Hatipler’in laik genel liselerin yerini almasını isteyenler acaba Harbiye’ye karşı bir ideolojik kadro mu yaratmak istiyorlar?

(Hürriyet, 13 Nisan 2004)
***
Zuladaki yazı ağacından düşen şu yazıyı (Hürriyet, 8 Temmuz 2009) da okuyuverin. İlham vericidir.
TSK ÜZERİNDEN SİYASET VE DEMOKRASİ
AKP’nin İstanbul il kongresinde konuşan Başbakan, “Kimse, askerin arkasına saklanarak siyaset yapmasın. Demokratik rejime karşı girişimler nasıl çağ dışıysa, darbe çığırtkanlığı yapmak da o kadar çağ dışıdır” demiş. Başbakan siyaset dünyasına girdi gireli ilk kez bir cümlesinin anlamına yüzde yüz katılıyorum.
Başbakan’ın “kimse” dediği “kimse”nin bizzat Başbakan olduğunu düşünen “kimse” kesinlikle haksız sayılmaz.
Ben, Başbakan’ın söylediklerine karşı kendi cümlemi yazıyorum : TSK üzerinden siyaset ve demokrasi şaklabanlığı yapıl(a)maz!
Güldürü ceridesi  Vakit’in attığı manşete göre, Org.İlker Başbuğ’un konuşmasında “Silahlı Kuvvetler üzerinden elinizi çekiniz” demesine  tepki gösteren siyasetçi akademisyen,  hukukçu ve TSK temsilcisi zevat “Önce siz  siyasetten elinizi çekin, kendi görevinizi yapın ki yıpranmayın” diyesiymiş.
Derler ! Kimsenin ağzı torba değil ki büzesin !  Ancak şimdi açıklayacağım nedenlerden dolayı bu suçlamaya katılmam mümkün değil.
“Ana rahmine haklı düşenler” tayfasından, soldan anarya (motorlu taşıtların geri geri gitmesinin Mersinlicesi) yaparak Vakit iskelesine yanaşan biri de “mahut belge” konusunda şunları yazıyor :
“Şuraya kadar söylediklerime bakarak ‘Demek ki bu ülkede hiçbir şey değişmiyor’ diyebilirsiniz. Hayır, o kadar da değil. Hiçbir şeyin değişmemesini isteyenlerle değişmesini isteyenler arasında bayağı kıran kırana denecek bir çekişme hüküm sürüyor. Değişime karşı olanların başlıca müttefiki ‘geçmiş’…..değişimden yana olanlar ise ‘gelecek’ten destek alıyor.”
Bu hesaba göre AKP tarzı İslamcılık, Fethullahçı fesadı, neo-liberalizm goygoyculuğu, İkinci Cumhuriyetçilik, ayrılıkçılık ve Kürtçülük, “Kıbrısı ver kurtul”culuk, TSK düşmanlığı gelecekcilik (futurisme) oluyor nasıl oluyorsa.
Ama bunların ipiyle kuyuya inmeyenler “geçmişci” oluyorlar.
Bunun benzeri bir zırvayı yıllar önce “Türkiye’de sağ soldadır, sol da sağda”  diyen İdris Küçükömer söylemişti.
Ey ahali ! Demokratikleşememenin sorumlusu neden TSK olsun ?  TSK bir devlet kurumu. Devlet ve devleti yöneten hükümet, hükümet  olmaya hevesli siyasal partiler ve sayın halkımız ne kadar demokrat ise, en az o kadar demokrat bir TSK’mız var. Ancak, TSK devletten, hükümetten, siyasal partilerden ve sayın halkımızdan daha çağdaş olduğu için demokrasiye onlardan önce uyum sağlayabilir.
Beni şaşırtan bir şey var :  TSK’nın demokrasiye saygısız ve darbe heveslisi bir yeniçeri ocağı olduğuna dair bir önyargı var. Bu önyargı sahipleri ters giden her şeyin faturasını TSK’ya çıkartıyor. Ancak bu el kesesinden ziyafet çekenler, TSK’yı terbiye etmeye çalışırken, hükümet ve siyasal partilerin Anayasa’nın 68. maddesine yüzde yüz saygı göstermelerini neden istemiyorlar ? Siyasal partiler bu madde yüzünden kapatılıyor; AKP hükümeti de bu maddeye göre “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak”tan 10’a karşı 1 oyla Anayasa Mahkemesi tarafından mahkum ediliyor. O halde ?
(HÜRRİYET, 8 TEMMUZ 2009)
17 Temmuz 2016
Özdemir İnce, http://ozdemirince.com/bu-ne-bicim-darbe/, 17 Temmuz 2016

Erdoğan’ın yargıyla imtihanı - Soner Yalçın

[ Editörün notu: Demokrasi bir trendir. Amacımıza vardığımızda o trenden ineriz, demişti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan politik kariyerine başladığı ilk yıllarda.
 Peki, demokrasi treni son istasyona ulaşır mı?
17 Temmuz 2106]




5 Haziran 2016

Yük­sek yar­gı baş­kan­la­rı­nın Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğa­n'­la Ri­ze ge­zi­si­ne ka­tıl­ma­sı hâ­lâ tar­tı­şı­lı­yor. Er­do­ğan, eleş­ti­ri­le­re “a­lı­şa­cak­la­r” di­ye ya­nıt ver­di. Er­do­ğan mah­ke­me kar­şı­sı­na çok çık­tı. Yar­gı­lan­ma­ya alış­mış mıy­dı? Pe­ki, Er­do­ğa­n'­ın po­li­tik yük­se­li­şin­de yar­gı­nın ro­lü ol­du mu? Bun­lar­dan bi­ri­ni yaz­ma­lı­yım! Bu da­va­nın sa­nık­la­rı; ve o da­va­la­rın ha­kim­le­ri, sav­cı­la­rı, bi­lir­ki­şi­si bu­gün ne­re­de, ne ya­pı­yor?..

Tayyip Erdoğan
Tayyip Erdoğan


Ta­rih: 13 Ha­zi­ran 2007.
Yer: Uk­ray­na.
Se­yir ha­lin­de­ki oto­mo­bil bek­len­me­dik şe­kil­de şa­ram­po­le yu­var­lan­dı.
Ne ol­muş­tu?
Ön­ce, bom­ba­lı sal­dı­rı ol­du­ğu id­di­ası du­yul­du.
Son­ra, şüp­he­li tra­fik ka­za­sı ol­du­ğu be­lir­til­di.
Son­ra unu­tul­du git­ti.
Ölen ki­şi­nin adı, Meh­met Bö­lü­k'­tü.
Meh­met Bö­lü­k'­ün kim ol­du­ğu­nu an­la­mak için fil­mi ge­ri­ye sar­ma­lı­yım.
Ka­mu­oyu onu Er­do­ğan hak­kın­da­ki id­di­ala­rıy­la ta­nı­dı:
“Si­ya­si gö­rüş­ten kay­nak­la­nan amaç­la; cü­rüm iş­le­mek için de­va­sa bir te­şek­kül (çe­te) oluş­tur­mak; ve bu te­şek­kü­lün li­der­li­ği­ni, be­le­di­ye baş­ka­nı se­çil­di­ği 01.04.1994'ten 06.11.1998 ta­ri­hi­ne ka­dar fii­len ak­tif bir şe­kil­de yap­tı…”
Meh­met Bö­lü­k'­ün id­di­ala­rı ga­ze­te man­şet­le­ri­ne yan­sı­yor­du:
“İs­tan­bul hor­tum­cu­su­”, “İs­tan­bu­l'­un pa­ra­sı­nı iş­te bu ah­ta­pot yi­yo­r”, “Hor­tum­la­ma­dı­ğı yer kal­ma­dı­” gi­bi…
Ha­ber­le­rin öze­ti şuy­du:
“İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'ne ait pa­ra­lar ge­le­ce­ğin baş­ba­ka­nı­nı ha­zır­la­yıp ci­hat ha­zır­lı­ğı yap­mak üze­re Al­bay­rak gi­bi şir­ket­le­re ak­ta­rıl­dı. Al­bay­rak şir­ke­ti­ni in­ce­le­yen mül­ki­ye mü­fet­tiş­le­ri­nin DGM'­ye gön­der­di­ği ra­por­lar, akıl al­maz bağ­lan­tı­la­rı göz­ler önü­ne ser­di. Bu­na gö­re, Er­do­ğan ile be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de çok sı­kı iliş­ki­ler için­de olan Al­bay­rak­la­r'­ın şu an elin­de tut­tu­ğu pa­ra 1 mil­yar do­lar.”
O dö­nem… Tür­ki­ye'nin gün­de­mi Er­do­ğa­n'­ın pa­ra­la­rıy­dı.

GİZ­Lİ KA­YIT

Tür­ki­ye çal­ka­la­nı­yor­du.
İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, “Er­do­ğan dö­ne­mi­ni in­ce­le­si­n” di­ye, 17 Ocak 2001 ta­ri­hin­de Mül­ki­ye Baş­mü­fet­ti­şi Meh­met Gü­nay­dı­n'­ı gö­rev­len­dir­di.
Meh­met Gü­nay­dın 5.5 ay id­di­ala­rı araş­tır­dı. İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'ne ait İS­Kİ, İETT ve iş­ti­ra­ki bu­lu­nan 19 şir­ke­ti tet­kik et­ti. Ve “yol­suz­luk yo­k” di­ye ra­por ver­di.
Dos­ya ka­pa­na­cak­tı ki…
Baş­mü­fet­tiş Gü­nay­dı­n'­ın ye­ri­ne; Su­sur­luk Çe­te­si­'nin si­lah ve ma­zot ka­çak­çı­lı­ğı gi­bi önem­li olay­la­rı so­ruş­tu­ran İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Mül­ki­ye Baş­mü­fet­ti­şi Can­dan Eren gö­rev­len­di­ril­di.
Baş­mü­fet­tiş Eren, 62 gün sü­ren yo­ğun in­ce­le­me so­nun­da, 36 kla­sör bil­gi ve bel­ge top­la­dı; ve es­ki ra­po­ru yır­tıp çö­pe at­tı.
Baş­mü­fet­tiş Eren “yol­suz­luk yo­k” ra­po­ru­na rağ­men, bu so­nu­ca na­sıl ulaş­tı?
As­lın­da bir te­sa­düf ese­ri ol­du.
Her şey Can­dan Ere­n'­in, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'n­de Ge­nel Sek­re­ter Yar­dım­cı­sı olan -bir dö­nem bir­lik­te mül­ki­ye mü­fet­ti­şi ola­rak ça­lış­tı­ğı- Mah­mut Ku­ş'­u zi­ya­ret et­me­siy­le baş­la­dı. Kar­şı­lık­lı içi­len çay­lar­dan, dün­de ka­lan ha­tı­ra­la­rı anan ko­nuş­ma­lar­dan son­ra söz dön­dü do­laş­tı, be­le­di­ye­nin iha­le­le­ri­ne gel­di.
Mah­mut Kuş bil­dik­le­ri­ni, mes­lek­ta­şı­na 2.5 sa­at bo­yun­ca çe­kin­me­den an­lat­tı.
Mehmet Bölük
Mehmet Bölük
Mü­fet­tiş Eren, Mah­mut Ku­ş'­tan ta­nık­lık yap­ma­sı­nı is­te­di. “A­man be­ni ka­rış­tır­ma­” ya­nı­tı­nı al­dı; “Son­ra ba­şım ağ­rır. Zor­da ka­lı­rım, sı­kın­tı çe­ke­rim…”
Mü­fet­tiş Eren, o ge­ce uyu­ya­ma­dı…
Er­te­si sa­bah ilk işi İs­tan­bul Em­ni­yet Mü­dü­rü Ha­san Öz­de­mi­r'­den ran­de­vu al­mak ol­du. İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'nın ken­di­si­ne ver­di­ği gö­re­vi söy­le­di ve ak­lı­na ge­len pla­nı an­lat­tı. Mah­mut Ku­ş'­a yi­ne gi­de­cek­ti ama bu kez se­si­ni kay­de­de­cek­ti. Em­ni­yet Mü­dür­lü­ğü'n­de üze­ri­ne giz­li ka­yıt sis­te­mi yer­leş­ti­ri­len Eren, ye­ni­den Mah­mut Ku­ş'­u zi­ya­re­te git­ti.
Ar­ka­da­şı Kuş iki gün ön­ce an­lat­tık­la­rı­nı tek­rar­la­dı.
Teyp tüm soh­be­ti kay­det­miş­ti.
Sı­ra­da bir baş­ka isim var­dı: Al­bay­ra­k­la­r'­ın es­ki mu­ha­se­be­ci­si Ze­ki Ni­giş…
O da ta­nık ol­mak is­te­mi­yor­du.
Can­dan Eren bu­nun için yi­ne po­lis­ten yar­dım is­te­di. Mu­ha­se­be­ci Ni­giş giz­li ka­me­ra­ya alın­dı. Ere­n'­in şim­di elin­de bi­ri ses, di­ğe­ri gö­rün­tü ol­mak üze­re iki ka­set var­dı.
Ama o bun­lar­la ye­tin­me­di; bir­çok ki­şi­yi din­le­di ve so­nun­da so­ruş­tur­ma­yı bi­ti­rip dos­ya­yı yaz­dı.
Ve, 31.08.2001 ta­rih­li Ön İn­ce­le­me Ra­po­ru­'nu İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'na gön­der­di. Er­do­ğan hak­kın­da; “cü­rüm iş­le­mek için te­şek­kül oluş­tur­ma­k” su­çun­dan “so­ruş­tur­ma iz­ni ve­ril­me­si­” ta­lep edil­di.

Hüseyin Karakullukçu
Hüseyin Karakullukçu

DA­NIŞ­TAY BAŞ­KA­NI

İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, 07.09.2001 ta­ri­hin­de “ta­mam­dı­r” ka­ra­rı­nı ver­di.
Ay­rı­ca… Ma­li­ye He­sap Uz­man­la­rı Ku­ru­lu'nun da, İG­DA­Ş'­ta 22.5 tril­yon li­ra­lık do­lan­dı­rı­cı­lık ve yol­suz­luk ya­pıl­dı­ğı­nı açı­ğa çı­ka­ran ra­po­ru var­dı. İn­ce­le­me­yi se­kiz he­sap uz­ma­nı yap­mış­tı.
Fa­kat…
İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'nın 07.09.2001 ta­ri­hin­de ver­miş ol­du­ğu so­ruş­tur­ma iz­ni, -Er­do­ğa­n'­ın baş­vu­ru­su üze­ri­ne- Da­nış­tay 2. Da­ire­si'nin ka­ra­rı ile kal­dı­rıl­dı. (-İle­ri­de Da­nış­tay Baş­ka­nı ola­cak- Hü­se­yin Ka­ra­kul­luk­çu 31 Ağus­tos 2000'de Da­nış­tay 2. Da­ire­si'n­de gö­re­ve baş­la­dı ve bak­tı­ğı ilk dos­ya­lar­dan bi­ri Er­do­ğan da­va­sı ol­du!)
Da­nış­tay 2. Da­ire­si'nin ver­di­ği ret ka­ra­rı­nı Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­sı Sa­bih Ka­na­doğ­lu 13 Mart 2002 ta­ri­hin­de boz­du. Er­do­ğa­n'­ın suç­la­rı­nı TCK 313'ün­cü mad­de­ye sok­tu: “Ni­te­lik­li zim­met, dev­let alım ve sa­tım­la­rın­da çı­kar sağ­la­mak, rüş­vet al­mak, gö­rev­de yet­ki­yi kö­tü­ye kul­lan­mak, ar­tır­ma ve ek­silt­me­ye hi­le ka­rış­tır­mak, cü­rüm iş­le­mek için te­şek­kül mey­da­na ge­tir­mek ve bu te­şek­kü­lü yö­net­mek…”
Bu ara­da… Er­do­ğa­n'­ın avu­kat­la­rı ve med­ya­da­ki yan­daş­la­rıbü­yük bir kam­pan­ya baş­lat­tı.
Baş­sav­cı Ka­na­doğ­lu ge­ri adım at­ma­dı. Er­do­ğa­n'­ın si­ya­si he­def­le­ri için “çe­te­” oluş­tur­du­ğu; hak­sız iha­le­ler­le el­de edi­len pa­ra­lar­la “ge­le­ce­ğin baş­ba­ka­nı­” ol­ma­yı plan­la­dı­ğı­nı be­lirt­ti.
Sü­reç tek­rar baş­la­dı.
So­nuç­ta Er­do­ğan hak­kın­da çe­şit­li da­va­lar açıl­dı.
Er­do­ğan DGM'­de de yar­gı­lan­dı.
İş­te bu da­va­lar­dan bi­ri de…
Üs­kü­dar Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı'nın; Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı'nın 13 Mart 2002 ta­ri­hin­de gön­der­di­ği “ka­ra­r” doğ­rul­tu­sun­da, Er­do­ğan ile bir­lik­te top­lam 38 be­le­di­ye gö­rev­li­si hak­kın­da; “zim­met, ka­mu ta­şı­ma bi­let­le­rin­de kal­pa­zan­lık, res­mi ev­rak ve ka­yıt­lar­da sah­te­ci­lik ve cü­rüm iş­le­mek için te­şek­kül oluş­tur­ma­k” id­di­asıy­la yaz­dı­ğı id­di­ana­mey­di.

BİR BİT DA­VA­SI

Üs­kü­dar Ağır Ce­za Mah­ke­me­si'n­de ka­mu da­va­sı açıl­dı.
Ney­di bu da­va?
Be­le­di­ye'nin Bİ­T'­le­rin­den bi­ri Ak­bil…
Ya­ni, akıl­lı bi­let…
Açı­lan da­va­nın ko­nu­su şuy­du:
CHP, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si'nin top­lu ta­şı­ma araç­la­rın­da kul­la­nı­lan elek­tro­nik ge­çiş sis­te­min­de yol­suz­luk ya­pıl­dı­ğı id­di­asıy­la, İs­tan­bul Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı'na Er­do­ğan hak­kın­da suç du­yu­ru­sun­da bu­lun­du.
Üs­kü­dar Cum­hu­ri­yet Sav­cı­sı Ab­dur­rah­man Gün­do­ğanha­re­ke­te geç­ti. Po­lis, Ah­met Al­bay­ra­k'­ın da
ara­la­rın­da bu­lun­du­ğu 58 ki­şi­yi gö­zal­tı­na al­dı.
Se­be­bi şuy­du:
İlk kez 1994'te Er­do­ğa­n'­ın baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de kul­la­nı­lan Ak­bil, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si iş­ti­rak­le­rin­den BEL­BİM ta­ra­fın­dan ge­liş­ti­ril­miş­ti.
İd­di­aya gö­re; 1997-1999 dö­ne­min­de 2.6 tril­yon li­ra­lık Ak­bil ka­zan­cı bu­har­laş­mış­tı. He­sap­lar ara­sın­da pa­ra trans­fe­ri var­dı; ör­ne­ğin, BEL­Bİ­M'­e ve­ya İET­T'­ye pa­ra gön­de­ril­miş gi­bi bel­ge dü­zen­le­nip, ka­yıt­dı­şı pa­ra­lar yan­daş şir­ket­le­re ya da par­ti­ye ak­ta­rıl­mış­tı. Uzat­ma­ya­yım.
Er­do­ğan hak­kın­da, “zim­me­ti­ne pa­ra ge­çir­mek ve­ya mal edin­me­k” ge­rek­çe­siy­le 14 yıl­dan az ol­ma­mak üze­re ağır ha­pisce­za­sı ta­lep edil­di.
Yar­gı­la­ma baş­la­dı. Ve…
Üs­kü­dar 2. Ağır Ce­za Mah­ke­me­si, 37 sa­nık hak­kın­da açı­lan da­va­yı; Er­do­ğan baş­ba­kan ol­duk­tan son­ra 1 Ara­lık 2003'te ka­ra­ra bağ­la­dı: Be­ra­at!
Be­ra­at ka­ra­rı­na im­za atan ha­kim İs­ma­il Rüş­tü Ci­rit; bu­gün Yar­gı­tay Baş­ka­nı!
Ci­rit 2010 yı­lın­da, bir dö­ne­min sa­nı­ğı Al­bay­rak Hol­din­g'­in dü­ğü­nü­ne ka­tıl­dı ve Ah­met Al­bay­rak ile bir­lik­te ni­kah şa­hi­di ol­du.
Adı med­ya­da, “17 Ara­lık Ope­ras­yo­nu'n­dan son­ra Er­do­ğan ta­ra­fın­dan Sav­cı Ze­ke­ri­ya Öz'­e gön­de­ri­len iki ha­kim­den bi­ri ola­ra­k” çık­tı.
Da­va­yı açan Üs­kü­dar Baş­sav­cı­sı Ha­di Sa­li­hoğ­lu, ka­ra­rı tem­yi­ze gön­der­me­di! 17 Ara­lık Ope­ras­yo­nu'n­dan son­ra İs­tan­bul Baş­sav­cı­sı ol­du.
Dos­ya için bi­lir­ki­şi­lik ya­pan Adem Sö­zü­er, son­ra­ki yıl­lar­da pro­fe­sör­lü­ğü­nü ka­zan­dı ve İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si Hu­kuk Fa­kül­te­si De­ka­nı ol­du. Er­do­ğa­n'­a hu­kuk da­nış­man­lı­ğı yap­tı!
Bu yar­gı­la­ma hâ­lâ ka­mu­oyun­da tar­tı­şı­lı­yor.
So­nuç­ta…
Er­do­ğan ve ar­ka­daş­la­rı­nın yar­gı önü­ne çık­ma­sı için ge­ce gün­düz ça­lı­şan, -Baş­mü­fet­tiş Can­dan Ere­n'­e kay­nak ola­cak ki­tap­la­ra im­za atan- ki­şi, CHP İs­tan­bul İl Baş­ka­nı Meh­met Bö­lük idi..
Mi­ma­r'­dı ve Er­do­ğan baş­ba­kan ol­duk­tan son­ra İs­tan­bu­l'­da­ki in­şa­at şir­ket­le­rin­den iş ala­ma­dı. “Gö­rün­mez el­le­r” işi­ni tı­kı­yor­du.
Ge­çin­mek için git­ti­ği Uk­ray­na'da, es­ra­ren­giz ka­za­da ha­ya­tı­nı kay­bet­ti.
Son söz­le­rin­den bi­ri şuy­du:
“Tay­yip bi­lin­me­yen bir ki­şi de­ğil­dir. Yol­suz­luk­la­rıy­la, be­ce­rik­siz­lik­le­riy­le İs­tan­bu­l'­a dam­ga­sı­nı vu­ran Tay­yi­p'­in, baş­ba­kan olun­ca Tür­ki­ye'yi de İs­tan­bul gi­bi yö­ne­te­ce­ği­ni dü­şün­dük­çe tüy­le­rim di­ken di­ken olu­yor. Al­lah Tür­ki­ye'yi El Tay­yi­p'­ten ko­ru­sun…”

KİM BUGÜN NEREDE


Nurettin Canikli
Nurettin Canikli
Er­do­ğan dö­ne­min­de açı­lan da­va­lar­da bir­çok İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si bü­rok­ra­tı yar­gı­lan­dı. Bü­yük ço­ğun­lu­ğu AKP mil­let­ve­ki­li ol­du. Do­ku­nul­maz­lık zır­hı­nı ku­şan­dı­lar.
Kim­di bu bü­rok­rat­lar? Ba­zı­la­rı­nı ya­kın­dan ta­nı­yor­su­nuz:
Nu­ret­tin Ca­nik­li: Al­bay­rak­lar Gru­bu ma­li ko­or­di­na­tö­rüola­rak gö­rev ya­pı­yor­du. Yar­gı­la­nır­ken Gi­re­su­n'­dan mil­let­ve­ki­li se­çi­le­rek Mec­li­s'­e gir­di ve Al­bay­rak­lar da­va­sın­da sa­nık ol­mak­tan kur­tul­du. Bu­gün Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı ola­rak SPK, BDDK, TMSF'­den so­rum­lu!
Ke­mal Una­kı­tan: Hak­kın­da do­kuz ay­rı da­va var­dı. AKP hü­kü­me­tin­de ye­di yıl Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı yap­tı. Ço­cuk­la­rı­nın kur­du­ğu şir­ket­ler­le adı sık sık gün­de­me gel­di.
Hil­mi Gü­ler: İG­DAŞ sa­nı­ğıy­dı. Ye­di yıl bo­yun­ca Ener­ji ve Ta­bi­i Kay­nak­lar Ba­kan­lı­ğı yap­tı. Si­ya­set­ten ko­pun­ca SPK ka­ra­rıy­la, Turk­cel­l'­in Yö­ne­tim Ku­ru­lu Üye­si ol­du.
Mus­ta­fa Açı­ka­lın: AK­BİL, İG­DAŞ ve Al­bay­rak da­va­la­rı sa­nı­ğı iken kaç­tı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. TMSF ta­ra­fın­dan sa­tı­şa çı­ka­rı­lan Çu­ku­ro­va Kim­ya şir­ke­ti­ni sa­tın al­dı.
Hü­se­yin Bes­li: İG­DAŞ da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. Er­do­ğa­n'­ın ha­ya­tı­nı ki­tap­laş­tır­dı.
İd­ris Na­im Şa­hin: Ak­bil ve Al­bay­rak da­va­la­rı sa­nı­ğıy­dı. İçiş­le­ri Ba­ka­nı ol­du. 17-25 Ara­lık Ope­ras­yo­nu son­ra­sın­da AK­P'­den is­ti­fa et­ti. Ce­ma­at­çi ol­du­ğu or­ta­ya çık­tı!
Akif Gül­le: Bill­bo­ard da­va­sı sa­nı­ğıy­dı.
AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. Şu an AKP Ge­nel Baş­kan Da­nış­ma­nı.
Mi­ka­il Ars­lan: Ak­bil da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. Ha­len AKP mil­let­ve­ki­li.
Mus­ta­fa Ilı­ca­lı: Al­bay­rak da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. Uzun sü­re Ka­dir Top­ba­ş'­ın da­nış­man­lı­ğı­nı yap­tı. Şu an AKP mil­let­ve­ki­li.
Zül­fü De­mir­bağ: Al­bay­rak da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Se­la­mi Uzun: Al­bay­rak da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­kil­li­ği ol­du.
Nev­zat Pak­dil: Bill­bo­ard da­va­sı­nın sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­kil­li­ği ve TBMM Baş­kan­ve­kil­li­ği yap­tı.
Adem Baş­türk: İG­DAŞ da­va­sı sa­nı­ğıy­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Ali Te­mur: Er­ba­ka­n'­la bir­lik­te RP'­ye öde­nen Ha­zi­ne yar­dı­mı­nın usul­süz kul­la­nıl­ma­sı­na iliş­kin açı­lan da­va­da bir yıl ha­pis ce­za­sı al­dı. İka­met­ga­hı­nı Hol­lan­da gös­ter­di. Po­lis ken­di­si­ni arar­ken o se­çim kam­pan­ya­sı sür­dü­rüp Gi­re­su­n'­dan AKP mil­let­ve­ki­li se­çil­di.
Bi­na­li Yıl­dı­rım: İDO ge­nel mü­dü­rü idi, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Mül­ki­ye Mü­fet­tiş­le­ri ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ra­por­lar­da, yol­suz­luk yap­tı­ğı be­lir­ti­li­yor­du; gö­rev­den alın­dı. Şu an Baş­ba­kan.
Meh­met Sek­men: Yol­suz­luk ve gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak suç­la­rın­dan gö­rev­den alın­dı. Mah­ke­me ka­ra­rıy­la gö­re­vi­ne dön­dü. Hak­kın­da­ki so­ruş­tur­ma­lar de­vam edi­yor­ken o AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du. Er­zu­rum Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı yap­tı.
Ha­lil Ürün: Ata­tür­k'­e ha­ka­ret et­mek su­çun­dan mah­kum­du; ce­za­sı Şart­lı Sa­lı­ver­me Ya­sa­sı ge­re­ği er­te­len­di. Hak­kın­da yol­suz­luk so­ruş­tur­ma­sı bu­lu­nu­yor­du; AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Yah­ya Baş: Gün­gö­ren be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı; hak­kın­da yol­suz­luk ve gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak id­di­ala­rıy­la açıl­mış çok sa­yı­da da­va var­dı. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Re­cep Ko­ral: Ga­zi­os­man­pa­şa be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı; yol­suz­luk ve gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak­tan yar­gı­la­nı­yor­du. AK­P'­den mil­let­ve­ki­li ol­du.
Ham­za Al­bay­rak: Gö­re­vi kö­tü­ye kul­lan­mak su­çun­dan yar­gı­la­nı­yor­du. AKP mil­let­ve­ki­li ol­du.
Ke­ma­let­tin Gök­taş da Al­bay­rak Gru­bu'n­day­dı; AKP mil­let­ve­ki­li ol­du.
Mil­let­ve­ki­li ola­ma­yan ye­di­si Al­bay­rak­la­r'­dan, dör­dü be­le­di­ye­den top­lam 11 ki­şi var­dı ve hep­si ce­za al­dı. Al­bay­rak­la­r'­a bir yıl iha­le­le­re gir­me ya­sa­ğı ge­ti­ril­di.
Al­bay­rak­lar, bu­gün Tür­ki­ye'nin en bü­yük ti­ca­ri grup­la­rın­dan bi­ri.

Dünyayı Düzenleme / Dünyayı Kontrol Etme ve Sevr'den BOP'a Türkiye (1)




















TÜRKİYE’NİN SORUNLARI

BAKIN, OKTAY AKBAL BUNDAN 40 YIL ÖNCE NASIL UYARMIŞ ATATÜRKÇÜYÜM DİYEREK MANGALDA KÜL BIRAKMAYANLARI … SANKİ BUGÜN VE BUGÜNKÜLER İÇİN YAZILMIŞ GİBİ…

OKUYAN MI VAR, DERS ALAN MI VAR, KILINI KIPIRDATAN MI VAR, ÜZERİNE ALAN MI VAR!…

-Çirkin politikacılık, particilik, demokrasi maskesi altında nasıl da sardı bizi! Nasıl da yeni çıkmazlara iteledi bizi! Atatürk’ün kesilmiş olan yolu açılmadı, daha da kapandı o yol; tıkandı, örtüldü dört yandan. Adı var, kendi yok bir duruma getirildi Atatürkçülük.

-Gençlikle Atatürk bir bütündü. Ayırmaya çalışanlar oldu bu iki ölümsüz gücü. Ayırdılar da Ata’yla gençliği birbirinden. Bütün çabaları şudur: Gençlik Atatürk diye bir mitosa, kupkuru soğuk bir büste, bir heykele bağlansın. Fikirleri, görüşleri, istekleri, özlemleri, vasiyeti unutturulsun, yok edilsin. Atatürk’ün yozlaştırılmış bir görüntüsü, yorumu sunulsun gençliğe!

-Vakit geçiyor, tehlike çanları çalmakta. Bırakın aranızdaki kısır çekişmeleri! Karşınızda cephe kurmuş dinciler, ırkçılar, çıkarcılar, renksizler, fırsatçılar, Atatürk düşmanları ortaklığını görün artık! Sizler doktrin tartışmalarıyla zamanı harcarken, karşı-devrimci güçler eyleme geçmiş, köşe başlarını, dorukları, geçitleri tutmuşlar. Bunu ulusun desteğini sağlayarak da yapmış değiller. Buna rağmen arkalarını sermaye güçlerine dayamışlar, partizan birlikleriyle dehşet saçıyorlar. Atatürk Cumhuriyeti’nin temellerini çökertme mücadelesi veriyorlar.

Kaynak: Oktay Akbal, Atatürk Yaşadı mı? Cumhuriyet Kitapları, 2000, s.85, 87, 93.


Prof. Dr. Cihan Dura

.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...