“Tek bayrak” dediler… “Tek vatan” dediler… “Tek dil” dediler…
“Tek millet” dediler…
Bunları söyleye söyleye oyları kaptılar, iktidarlarını sağlamlaştırdılar.
Sonra…
Türk Bayrağı’nı minder yapıp, il kongrelerinde üzerine oturdular. Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında terör örgütünün paçavrasına saygı duydular da tek Türk bayrağının açılmamasını küçük bir kınamayla geçiştirdiler.
Tunceli’nin adı Dersim, Diyarbakır’ınki Amed, Adıyaman’ınki Semsür oldu. Köylerin tabelaları bile asıldı:
Çiçekliyurt artık ŒngÓcÓ, Kabahıdır da Qubaxıdır.
Tek milletten söz etmek ise artık en büyük ırkçılık! Bu yüzden CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler az daha ipe gönderiliyordu… Hem de bunlar tarafından değil; bunların CHP içindeki uzantıları tarafından!
Tüm milliyetçilikleri ayaklarının altına alıp paspas yaptılar.
Atatürk milliyetçiliğini de elbette!
Bu arada Atatürk’ün adını, fotoğraflarını okullardan, meydanlardan kazımaya başladılar. Sonra onun en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni Ziraat Bankası’ndan ve Sağlık Bakanlığı’ndan sildiler!
Peki; vatandaş ne diyor bu işe?
Bir kısmı dut yemiş bülbül… Ağzı var, dili yok!
Bir kısmı ise…
İşte bu yazıda size bu “ikinci kısmı” anlatacağım!
İsimlere alınan ek!
Facebook’ta da Twitter’da da kişisel sayfam yok… Ama üniversiteli oğullarım ve kızlarım benim bu açığımı kapattı; Facebook’ta bir sayfa açtı. Bu sayfa da hatırı sayılır bir okur kitlesi tarafından takip edilmeye başlandı.
Önceki gün girdim Facebok’a, açtım https://www.facebook.com/
Neyle karşılaştığımı anlamadım önce:
TC Ersin Yıldız…
TC Türkan Dinçer…
TC Melek Parman…
TC Bünyamin Kaymak…
TC Taci Demir…
TC Diler Saygısever Göktürk…
TC Azime Demirtaş…
Devlet, tabelalardaki TC’yi siliyor ama vatandaşlar kendi isimlerinin başına TC koyuyor!
Şimdilik bu kadar!
Bu ikinci grup; şimdilik suskun… Arada bir, dün olduğu gibi Silivri’ye gidip bağımlı yargıya tepki gösteriyorlar, 23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta, 30 Ağustos’ta, 29 Ekim’de bayramlarını kutlamaya, 10 Kasım’da Atatürk’ü anmaya çalışıyorlar.
Bir de Facebook’ta iktidarı eleştiren gönderileri paylaşıyorlar.
Sadece bu kadar!
Düşünün: İktidarın ve iktidara yakın şımarık ve arsız medyanın yok saydığı milyonlarca insan, bugün Facebook’ta ve Twitter’da adlarının başına TC’yi koyuyorsa… Yarın da bu ülke için canlarını koyacaklarının gizli yeminini etmiş olmuyor mu?
Meydanı boş sananlara…
Ülkeyi babalarının çiftliği gibi yönetenlere…
Azdıkça azanlara, coştukça coşanlara, yedikçe yiyenlere duyurulur!
Siz TC’yi taştan, tenekeden silersiniz; biz yüreklerimize kazırız!
İnanmıyor musunuz bana; girin Facebook’a, Twitter’a, TC’leri kendi gözünüzle görün!
Her yaştan, her cinsten, her gelir ve eğitim grubundan milyonlarca kişi, TC’yi ilk isim yapmış, görev vaktini bekliyor.
Siz girip okuyana kadar ben devam edeyim:
TC Seher Nigar…
TC Fadime Direk…
TC Tülin Teralın…
TC Fatoş Üzgün…
TC Kurtuluş Meydan…
TC Mustafa Mutlu!
GÜNÜN SORUSU
Bu yazıyı 7 Nisan 2013 Pazar gecesi saat 23.00’te yazdım. Sabah Ergenekon duruşmasını izlemek için Silivri’ye gideceğim. Sorum, benim gibi oraya gidip yargılamayı izlemeye hazırlanan vatandaşlara:
Silivri’ye vardığınızda barikatlarla, ‘robocop’larla, panzerlerle, tazyikli suyla ve biber gazıyla değil de hukuka saygılı görevlilerin kibar davranışıyla karşılanırsanız şaşır mısınız? Şaşırırsanız bu bile bir şeylerin bugüne kadar doğru yapılmadığını göstermez mi?
Uyan Türkiye (35)
Özel yetkili mahkeme, Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen ve kansere yakalanan bilim insanı Fatih Hilmioğlu’nu bir türlü tahliye etmiyor! O tahliye edilmediği için ölümcül “uyku apnesi” hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen ve Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor.
Zaten Hilmioğlu da uzun zamandır tahliye talebinden vazgeçti, “Daha ağır hasta olan tutuklular var, onlar tahliye edilmeli… Asıl cinayet onların durumu” diyor! İşin en acı taraflarından biri de devleti yönetenlerin Silivri’deki tutukluların uğradığı bu insanlık dışı muameleyi görmezden gelmeleri…
Tam 34 gündür duygu ve düşüncelerimizi yazıp, en azından vicdanlarıyla yüzleşmelerini sağlamak için faks ve e-postayla sorumsuz devlet sorumlularına ulaştırmaya çalışıyoruz…
Pazar günü size “Tamam mı, devam mı? Kampanyayı burada keselim mi; yoksa hep birlikte ve daha da güçlenerek devam mı edelim?” diye sordum.
Gelen yanıtların yüzde 90’ı “Devam” oldu…
O zaman… Yarın, kaldığımız yerden mektuplara devam ediyoruz!
Vatan
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder