CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Sensin faşist!

Sensin faşist!
Ocak 14, 2016
İsrail’de, Rusya’dan gelen Yahudiler üzerine yapılan araştırmada şu gerçek açığa çıktı.
Rus Yahudiler, Avrupa’dan gelen Yahudilerin ruh haline sahip değildi. Rusya’dan gelenler soykırım sendromundan etkilenip, aşağılık duygusu yaşamaksızın hayatlarına devam ediyordu.
Bu tutumlarını şöyle açıklıyorlardı:
"Biz Hitler’e karşı savaştık ve onu yendik!"
Sadece İsrail’deki Rus Yahudiler için geçerli ruh hali değil bu.
Sovyetler Birliği’nin Hitler’i yenmesi bugün Rusya’nın hâlâ büyük gurur kaynağı.
II. Dünya Savaşı dünyada tek kahraman lider çıkardı; Stalin!
Başta CIA olmak üzere Batılı istihbarat teşkilatları, sosyalizmin sembolü haline gelen Stalin’i gözden düşürmek için tarihte görülmemiş bir psikolojik harp başlattı. Başardılar; Batı’da Stalin cani bir diktatöre dönüştü!
Fakat…
Rusların kalplerindeki Stalin sevgisini yok edemediler.
Geçen ay…
Stalin’in doğum günü olan 21 Aralık’ta, Moskova’ya üç saat uzaklıktaki Kroşevo girişine koca bir Stalin heykeli diktiler. Ayrıca burada bir de Stalin Müzesi açtılar.
Eee hani heykelleri yıkılıyordu?
Nereden çıkmıştı bu Stalin heykeli ve müzesi?
İkinci Dünya Savaşı’nın zor günleri…
Hitler, Barbarossa Harekâtı’yla Sovyetler Birliği topraklarına girdi. Alman Ordusu Moskova önlerine kadar geldi.
Stalin 1943 yılında Kroşevo’ya geldi; sabaha kadar generalleriyle savaş stratejisi üzerine toplantı yaptı. Ve…
Burada alınan askeri kararlar sonrasında Nazilerin felaketi başladı. Savaşın Hitler aleyhine dönmesinin temel noktalarından biri, bu kasabada çizilen Sovyet savaş planıydı…
Heykelin yapılmasının ve Stalin müzesinin açılma nedeni buydu; Ruslar tarihleriyle gurur duyuyordu! Çünkü…
Biliyorlar ki; geçmişine taş atanın, geleceğine gülle atarlar!
Bu girişi yapmamın kuşkusuz bir nedeni var…
Meclis’in zaferi
Türkiye’nin insan kalitesi sorunu var.
Milletvekili olup rozet takmakla kişinin değeri yükselmiyor.
İnsanın sözünde ölçü olur; ölçüsüzlük bayağılıktır.
Bu bayağılık ne yazık ki ülkemizde örgütlü. Ve bu partinin bağnaz bir milletvekili önceki gün şöyle dedi:
"İsmet İnönü faşisttir!"
Nefretleri gözlerini köreltti; kişiliklerini yok etti.
Bu sözü ettiği gün, ulusal Kurtuluş Savaşı’nın makus talihini değiştiren İnönü Zaferi’nin yıldönümüydü!
Bu yüreği kara milletvekili, Korgeneral Anastasios Papoulos adını hiç duydu mu? Sanmam…
Yunan Komutan Papoulos 18 bin askeriyle Eskişehir’e taarruza kalkıştığında, Albay İsmet Bey’in emrinde 6 bin Mehmetçik vardı.
Papoulos’un 150 ağır makineli silahı ve 50 topu varken; Türk Ordusu’nun 47 ağır makineli silahı ve 28 topu bulunuyordu.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen…
Tarih: 11 Ocak 1921.
Mustafa Kemal’in liderliğinde kurulan düzenli ordu Batı Cephesi’ndeki ilk başarısını kazandı; İsmet Bey Yunan saldırılarını durdurdu.
Bu zafer, Büyük Millet Meclisi’nin moralini yükseltti. Devlet mekanizması işlemeye başladı; örneğin, askere alma işlemleri düzen içine girdi; vergiler toplanmaya başlandı vs.
Bu zafer, yeni Türk devletinin dıştaki itibarını arttırdı. Bunun sonucunda; Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması imzalandı. İtilaf Devletleri, yeni durumu görüşmek üzere Londra Konferansı’nı düzenledi ve Büyük Millet Meclisi’ni konferansa davet etti.
Ve bu zafer coşkusuyla İstiklâl Marşı yazıldı…
Demek…
Böylesine bir zafer yıldönümünde "İnönü’ye faşist" diyeceksiniz öyle mi?
Ayıptır…
İdam edildi
"Korgeneral Anastasios Papoulos kimdir" sorusunu unutmadım…
Yazacağım…
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası Yunanistan’daki siyasal gelişmeler hakkında Türklerin pek ilgisi ve bilgisi yoktur.
Başbakan Venizelos Birinci Dünya Savaşı’na girme konusunda isteksiz olsa da İngilizler ile işbirliği yaptı.
Kral Konstantin buna karşı çıktı. Çünkü eşi Kraliçe Sofia Alman İmparatoru II. Wilhelm’in kız kardeşiydi.
Yunan dış politikasındaki bu bölünme savaş sonrasına kadar devam etti. Uzatmayayım.
General Anastasios Papoulos, Yunan Kralı Konstantin’in yakın çevresindendi. Kostantin tarafından Anadolu’daki Yunan kuvvetlerinin komutanlığına tayin edildi.
Ancak…
Önce İsmet Bey’e, sonra Mustafa Kemal’e yenildi.
19 Mayıs 1922’de Atina’ya çağrıldı; emekli edildi.
Ve…
Tarih: 24 Nisan 1935.
Askeri darbe yapma girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Anastasios Papoulas idam edildi!
Papoulas’ı yenen Atatürk; halifelik ve padişahlık tekliflerini elinin tersiyle itip cumhuriyeti kurdu.
Papoulas’ı yenen İnönü; ölene kadar "milli şef" kalabilecek iken, ülkesini çok partili siyasal rejime geçirdi ve kaybettiği seçimin ardından iktidarı sessizce bıraktı.
Şimdi…
Diyorlar ki, "İnönü faşisttir."
Bir kez olsun, dönüp bir aynaya bakın!..
Stalin’in bir lafı var:
"Mezarıma istediğiniz kadar çöp dökebilirsiniz; zamanın rüzgarları onu savurur götürür!"
Bugün… Rusya, Hitler’i yenmiş Stalin’in heykelini dikiyor, müzesini açıyor.
Bugün… Türkiye’de AKP’liler, cumhuriyet ve demokrasi kurucularına "diktatör" diyor!
Kompleksleri vardır; Türkiye tarihi boyunca tek bir başarıları yoktur. Bugüne kadar yapabildikleri/üretebildikleri içi boş lakırdıdan ibarettir.
Bir de döneklikleri meşhurdur!
Evet…
Türkiye’de insan kalitesi sorunu vardır…

Soner YALÇIN : 
------------
“Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile…
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.”
Mehmet Akif

..

Cahillere

Cahiller için:
·         Atatürk koruma kanunu'nu çıkartan MENDERES'di.
·         Başörtüsünü yasaklayan DEMİREL'di.
·         En çok toprak kaybeden Sultan ll. ABDÜLHAMiT'di.
·         12 ADALAR, 1912 yılında, OSMANLı Hükümeti tarafından İNGİLİZLERE VERİLDİ.
·         KIBRIS, 1878 yılında, tek bir kurşun atılmadan II. ABDULHAMİT tarafından İngilizlere verildi.
·         Ruslar Birinci Dünya Savasından Önce ARDAHAN, VAN, ERZURUM'a kadar inmişlerdi.
·         Sultan VAHDETTİN, Tahtında kalmasına karşılık, Sevr anlaşmasını kabul etmişti.
·         TÜRKLER(Rumeli, Kafkasya, Azerbaycan, ve Tarkistan Türkleri) ve ASYALI (HİNT, Malay) Müslümanlardan başka hiç bir Müslüman toplum, Osmanlı hilafetini kabul etmiyordu.
·         SAİDİ NURSİ, ve ŞEYH SAİD, İngilizler tarafından kurulan, ve Doğu'daki vatandaşları kullanmak için yaratılmış olan 'Kürt teali Cemiyeti ne mensuplardı.
·         Kurtuluş Savaşında, ATATÜRK'U kafir ilan eden, fetva ile öldürülmesini isteyen, Kuva-i Milliye ve onlara destek verenleri de kafir ilan eden, İSKİLİPLİ ATIF HOCA'İNGİLİZ MUHİPLER CEMİYETİ'ne mensuptu.

BÜRÜKSEL’İN ŞEFAATİ HENDEĞE GÖMÜLDÜ..



BÜRÜKSEL’İN ŞEFAATİ HENDEĞE GÖMÜLDÜ..

Devlet düşmanlarının, yabancı istihbarat ajanlarının, kriptoların kulaklarına fısıldadığı, “bilgi ve belgeye dayanmayan” yalanlara; “çok özel gizli bilgiler(!)” diye sarılan zır cahiller;
“Ankara’nın şerrinden Bürüksel’in şefaati iyidir” deyip, Bürüksel’e sığınmıştı.
Bürüksel, Yahudi lobileri, Evangelist Bush’un şefaatine sığınınca; emperyalizm, bu cehalet ve devlet düşmanlığını fırsata dönüştürdü. Türk, Türkiye Cumhuriyeti devletine düşman olan dinsiz dinciler, kriptolar, milliyetsiz solcular, kripto milliyetçilerin ortak paydası olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk düşmanlığı” paydasında birleştiler. 
Devleti ele geçirince ilk işleri, bölünme yasası olan “İKİZ YASALARI” çıkarmak oldu. Diyarbakır’da “Kürt sorunu” diyen şahıs, ikiz yasalar ile temeli atılan bölünmeye bodrum kat çıktı. Askere yapılan operasyonlar da, bölünme motoruna uçak benzini koymuş oldu. 
Askeri kışlaya, polisi karakola hapseden AKP, PKK için bütün engelleri kaldırma çalışması yürüttü. PKK’ya dikensiz bir alan sunup yol verdi. PKK PİÇ bir devlet kurmak için rahat rahat alt yapıyı oluşturdu. Kalkışmaya hazırlandı. 
Tıpkı ana-baba baskısından kaçıp ortaya düşen çocuklar gibi “şefaatine sığındıkları” dış güçler, bol bol şefaatte bulundu(!).. Habur’da, Oslo’da PKK’nın kucağına oturttu. 80 yıldır iddia ettikleri ne varsa hepsini kendilerine TEK TEK YEDİRDİ…
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Müslüman coğrafyaya sırtını dönmekle suçlayan, Avrupacı diye suçlayan ortalık çocukları, Avrupa’nın oyuncağı oldu. Haçlı savaşlarını bile övdüler. Müslüman coğrafyanın şeref ve onurunu çiğneyen Haçlı ittifak içinde yer alıp, Iraklı-Suriyeli-Libyalıların satıcısı durumuna düştüler. Misyonerliği “dinsiz dedikleri partiler” değil, kendileri serbest bıraktı.  Anadolu’yu Evangelist kiliselerle donattılar. Misyonerlik çalışmalarının din sorunu değil, siyasi bir sorun olduğunu söyleyenleri Silivri esir evine tıktılar. Fuhuşu suç olmaktan çıkardılar. Fuhuş patlama yaptı. Bilimle barışık, aydınlığın yolu olan gerçek İslam Maturidiliği İngiliz uyarlaması olan Selefi Müslümanlığa evirdiler. Vip cami yaparak Peygamberimizin yıktırdığı camiyi Türkiye’de inşaa ettirdiler. Camilere siyaseti soktular. Yezit-Muaviye anlayışını güncellediler. Bu güncellemeden sonra ABD istihbaratı “Türkiye’de İslam bizim için tehlike olmaktan çıktı” diye rapor verdi. Böylece Lawrence’ın ruhunu şad ettiler. 80 Yıldır savundukları ne varsa Bürüksel’in kucağında TEK TEK YEDİLER. En son yedikleri ise;
Yıllarca yaptıkları Yahudi düşmanlığı oldu. O düşmanlığı el altından çoktan yemişlerdi de, şefaat edenler muta nikahını reddedip,  “böyle olmaz, nikah aleni olmalı” deyince, gelinliği giyip; “damat da pek yakışıklı ama… “demeye başladılar. Biz bu utanılası ve acınası duruma;
SÜBYELEŞMEK diyoruz. Yani KEMİKSİZLEŞMEK… 
BOP sirkinde kılıktan kılığa girdiler… Katiller, sapıklar, ruh hastaları dostları oldu. Yabancı istihbaratların kucağında piçleşen ruh hastaları da tarihçileri…
Bu rezillikleri “dindar insanlar” diye destekleyen zavallılara gelince, durumu bir kıssa ile anlatalım;
“Müslüman olan bir şahıs kendine yeni dostlar bulur. Yeni dostları ile karanlık basınca buluşur. Sabaha kadar o arkadaşları ile zaman geçirir. Kendisine durumu soranlara ise; “biz dostlarla sabaha kadar dini sohbetler yapıp cennet taamları yiyoruz” der. Bunu duyan bir gönül ehli o kişiye şöyle bir haber gönderir;
‘Ona selamımı söyleyin. Tam cennet taamı yerken Euzu Besmele okusun’.
Haberi alan ve kendini çok özel, mertebe almış Müslüman sanan şahıs, gecenin ortasında cennet taamları(!) önüne geldiğinde euzü besmele okur ve o anda her şey değişir. Cennet taamı sandığı yiyecekler gerçekte pisliktir. Mümin sandığı arkadaşları da gerçekte ŞEYTANDIR. “
Bu kıssa bize yalan örtüsü kaldıramayanların şeytanla dostluğa devam edeceğini anlatır.
Ve Türkiye üzerine serilen yalan örtüsü mecburen kalkacaktır. Çünkü Emperyalist ülkelerin PKK kılıfıyla Türk Milletine karşı sürdürdüğü kirli savaş artık kapımıza dayandı. 2016 Yılının bahar ayında büyük kalkışmanın olacağı söyleniyor. Öcalan BİT vasıtasıyla Kandil yılanlarına gönderdiği mesajda ne söylemişti?
“İstediğimiz olmazsa 50 bin kişiyle savaş başlatırız, rahat olun” demişti değil mi?
Bu günlere gizli değil, gözümüze sokula sokula gelindi ama, GÖRENE!!. Görmek istemeyen KÖRE NE?
Türkiye ajan kaynıyor. PKK’yı besleyen, silah veren, akıl veren devletlerin askerleri Türkiye’ye girdi.  Kendi ordusundan rahatsız olanlar, yabancı devletlerin askerlerine sesini çıkarmıyor. Yabancı istihbarat ajanları bin bir kılıkta çalışıyor. Dün “darbeci” diye suçlanan Ordu şimdi can simidi oldu. Ordu vesayetinden şikayet edenler, PKK vesayetine girdi. Acı gerçek işte budur!!.
Güvenlik güçleri bir milletin bağışıklık sistemi gibidir. AKP+F-CİA ve ortakları bağışıklık sistemine saldırdı. Bağışıklık sistemine kim saldırır? Tıbbi cevabı: Virüsler, mikroplar, bakteriler….
Tabii bu büyük ihanetin ters ve düz destekçilerini, muhalefetin katkılarını, bazı Genelkurmay Başkanlarının ihanetini de unutmamak gerekir.  
AKP halkı fakirleştirip borçlandırdı. Fakirleşen ve borçlanan halkın direnci kırıldı. Halk kendi derdine düştü. Halkı kendi derdine düşürenler, Güneydoğu’da PKK’nın güç kazanmasına katkı sundu.
Medya BOP’un borazanı haline geldi. Ahlak çökertildi. Yalan olmazsa olmaz kural haline geldi. Hırsızlık en üst kademeden “maharet” tanımlamasına sokuldu.
Bugün yaşadıklarımız Bürüksel’in şefaatine sığınan ortalık çocuklarının Oslo-Bürüksel’de oturdukları kucağın doğurduğu sonuçtur. 
Güneydoğu’da kalkışma provaları yapılırken askere tam olarak istediklerinin verilmediğini biliyor musunuz? Güneydoğu’da mücadele eden askerin yukarıya tepkilerinin başladığı haberlerini alıyoruz.
PKK üzerinden Türkiye’ye başkanlık dayatılıyor. Yeni Anayasa dayatılıyor. İlla Anayasanın dört maddesini değiştirecekler ya? Oslo’yu, Habur’u, Ege Adalarını Yunanistan’a hibe etmeyi suç olmaktan çıkaracaklar ya? İşledikleri yüzlerce suçu suç olmaktan çıkartıp rejimi değiştirecekler ya? Bebek katilliğine devam eden Artin Agopyan’ı salıverecekler ya? “Amaca giden yolda papaz elbisesi bile giyerim” diyenler, PKK pelerini altında Başkanlığa giden yol hesabını neden yapmasın?
13 Yıldır yaşadıklarımız bizlere bundan sonra yaşayabileceklerimiz konusunda çok dikkatli olmamız gerektiğini söyler. 
Devlet aklını bir tarafa bırakıp, asker ile konuşmak yerine;
Bülent Ersoy, Hülya Avşar, Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır gibi zavallıları vitrine koyup, illa da açacağm(!) diyenler, barikatlara da bu güruhu yollasın. Kılıçdaroğlu’nun utanmadan “biz önerdik” dediği akilleri bombalanan hastane, okullara yollayın. Bebek katilinin piçlerinin öldürdüğü bebeğin mezarına yollayın…
Demirtaş’a gelince;
Demirtaş görevini yapıyor. PKK emperyalizmin maşaları olduğuna göre, PKK’nın kravatlı uzantıları da görevini yapacaktır. Demirtaş’a değil, Demirtaş’a bu cesareti verenlere bakın!!.  Amerika’da; “Öcalan’ı övmeyi suç olmaktan çıkardık, PKK paçavralarını taşımayı suç olmaktan çıkardık” diye övünen, bebek katilini “şerefli” ilan eden Arınçgiller familyasına iyi bakın. Neymiş? At sahibine göre eşinirmiş… Biz bu sözü zamanın ruhuna uygun bir biçimde güncellersek;
“Çakal sahibine(sübyeye) göre ulur.”
Demirtaş Bürüksel’in şefaatine sığınanların Habur ve Oslo’da oturduğu kucaktan doğan gayrimeşru çocuğudur. 
Başkanlık dayatması bu gayrimeşru çocukları millete evlat aldırma dayatmasıdır.
Milli söyleme dönüş mü?
Papaz elbisesi canım, papaz elbisesi…

Zahide UÇAR

KIBRIS: KANLI NOEL



Krd2Nz
http://www.ilk-kursun.com/haber/247145/turker-erturk-kanli-noel/


Kıbrıs’a ilk defa tam tamına 30 yıl önce geldim. Burada, 1985-1987 arasında, iki yıl yaşadım ve görev yaptım. Çok olumlu ve güzel anılarla ayrıldım ve hala sürdürdüğüm dostluklar kazandım.

Dün (24 Aralık 2015), eski günleri anmak ve hafta sonunu geçirmek için, Kıbrıs’a geldim.İlk dikkatimi çeken; ekonominin bozukluğu ve insanların mutsuzluğu oldu. Halbuki 30 yıl önce; Kıbrıs ekonomisi çok canlıydı, insanlar mutluydu ve gelecekten umutluydu.

Bugün gördüğüm manzara; feci bir ekonomik durgunluk ve umutsuzluk. Bu biraz da; dış dinamiklerin yanında, içeriden kasti olarak yaratılıyor. Amaç; adanın kuzeyini, ‘Türk Tarafı’nı yani KKTC’ni güneye, Rumlara ve AB’ye satabilmek. Halk zor durumda olsun, güneyi bir cazibe merkezi olarak görsün ve güneyle birleşmeyi istesin diye. Bunun başat sorumluluğu; 13 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin sürdürdüğü, yalan yanlış ve kökü dışarıda olan Kıbrıs politikalarıdır.

Ölmüş Eşek Fiyatına

AKP; esasında Annan Planı ile 2004’de, KKTC’ni sattı. Rum Tarafı; daha düşük bir maliyetle, doğrusunu söylemek gerekirse kuzeyi ölmüş eşek fiyatına almak istediğinden, o zaman referandumu reddetti ve almadı. Şimdi ise; zamanı geldi, KKTC’nin ve Türkiye’nin pazarlık gücü azaldı, almayı planlıyorlar.

Türkler, Kıbrıs’ta 444 yıldır var. Varın siz tahmin edin; şu anda yaşayan Kıbrıslı Türklerin, kaçıncı kuşak olduğunu. Ayrıca Kıbrıs; Rumlardan ve Yunanlardan değil, Venedik’ten alındı. Fethedilmesinin nedenlerinden biri de; ağırlıkla Ortodoks yerli halkın, Katolik Venedik yönetimi altında baskı görmesi ve yardım istemesiydi.

Padişah II. Selim’in 21 Eylül 1571 tarihli fermanı ile adaya; Anadolu’dan, Karaman vilayetinin belli yerlerinden, vasıflı ve seçilmiş ‘Müslüman-Türk’ aileler yerleştirilmiştir. Kıbrıs Türkleri, işte bu seçilmiş insanların genetik devamı ve torunlarıdır. Ayrıca Kıbrıs Türkleri; 1878’de başlayan İngiliz yönetimi altındaki ağır baskılar ve haksızlıklar, daha sonra Rum terörü nedeniyle çektikleri acılar ile kimliklerine sahibiyet konusunda gösterdikleri duyarlılıkla, rüştlerini ispatlamışlardır.

İfestos

Bugün birleşme adı altında; adanın asli sahibi olan Türkleri, önce azınlık statüsüne düşürmek ve sonrasında Kıbrıs’ın dışına sürmek istiyorlar. Dün gece, kaldığımız otelde yabancılar için Noel (Christmas) yemeği vardı. Barış ve huzur içinde yapıldı. Bir anda, 52 yıl öncesini anımsadım.

Kanlı Noel olarak tarihe geçen barbarlığın yıldönümüydü. Türkleri yok etmeye ve soykırıma tabi tutmaya yönelik saldırılar; 21 Aralık 1963’te başlamış ve 24 Aralık’ta vahşet, doruk noktasına ulaşmıştı. Saldırılar sırasında; Dr. Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğunu da evde delik deşik ettiler ve banyo küvetinde katlettiler.

Kıbrıs’ta yaşayan Türkleri, soykırım yaparak ve göçe zorlayarak yok etmek istediler. Bu kötü niyetin inkâr edilemez belgeleri var. Soykırım planının adı; “AKRİTAS”. Bu planın bir de harekât emri var. Ayrıntıları içeren, hangi Türk köyünün hangi birlik tarafından imha edileceği ve hangi toplu mezarlara gömüleceği gibi! Onun adı da; “İFESTOS”. Bu belgeler ve deliller elimizde.

Saf ya da Satılmış ve Hain!

Farklı etnik yapılardan gelen, farklı kültürlere sahip, aynı dili konuşmayan, aynı dine inanmayan ve geçmişe yönelik kötü deneyimleri olan iki farklı toplumu niçin birleştirmeye çalışıyorsunuz? Bunu istemek ve desteklemek iyi niyetli bir yaklaşımın ifadesi olabilir mi? Size tecavüze yeltenen ve öldürmeye çalışmış birisi ile aynı evde yaşamanız önerilse ve istense, buna rıza gösterir misiniz?

Hiç aklınıza gelmiyor mu? Emperyalizm her yeri bölüp parçalamaya çalışırken, niye Kıbrıs’ta birleşme istiyor? Yugoslavya’yı yediye böldü, Libya’yı parçaladı, şimdilik en az üç parça gibi. Irak bölündü, Sudan aynı şekilde ve Suriye ameliyat masasında. Yüzyılın sonunda 2 bin devlete ulaşmayı planlıyorlar ve açıkça söylüyorlar. Yugoslavya’da; aynı etnik kökenden gelen, aynı dili konuşan ve aynı dine inananları bile birbirinden ayırdılar. Ama her şeyi farklı olan Rumlarla Türkleri birleştirmeye çalışıyorlar. Burada iyi niyet olduğuna inanmak için, ya saf olmak lazım ya da satılmış ve hain! Gerçekten, 1974’de yapılan ‘Barış Harekatı’ndan sonra, adaya barış gelmiştir. Sorun budur!


Saygılar sunarım.

Türker Ertürk
E. Amiral, Araştırmacı - Yazar
.

Ermeni ve Dersim Meselesi - Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu



 Ve ayrıca bakınız Ermeni Kürt Meslesi için neler demiş: https://www.youtube.com/results?search_query=yusuf+halacoglu
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...