CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

1918 yılında Erzurum’da 26-27 Şubat gecesinde 3 bin dolayındaki Türk Ermeniler tarafından öldürüldü



1918 yılında Erzurum’daki Rus Kuvvetleri Komutanı Albay Tverdokbelov’un anılarından şunları öğreniyoruz: 26-27 Şubat gecesinde 3 bin dolayındaki Türk’ün Ermeniler tarafından öldürüldüğünden ve Ermeni kökenli Rus subaylarının bu katliama yardımcı olduklarından yakınmış ve öldürme , ırza geçme, yağmalama olaylarının artması ve yakalananların Ermeni kökenli subay ve erlerce serbest bırakılması üzerine bir toplantı yaparak şunları söylemiştir: “Biz burada Ermenilerin Rus üniforması altında feci cinayetler işlemeleri için değil, Rusya’ya hizmet için kaldık. Eğer Ermenilerin barbarca ve vahşice davranışları son bulmazsa şehri terk etmemize izin verilmesinde ısrar edeceğiz. Ermeniler Rus subayları aldatarak kıyım yaptılar. Ermeni ileri gelenleri soykırımın önüne geçebilirdi.”

 Çeviri F.Ozonur

Bozkurt Efsanesi


Bozkurt Efsanesi / Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan

Bozkurt, Türk milletinin totemidir. Totem, içtimaî mana taşıyan bir semboldür. Bozkurtun totemliği de ayrı Türk zümrelerinde başka başka anlaşılmıştır. Göktürklerde dişi kurt, bir cedde (büyük anne); Uygurlar için erkek kurt, bir ceddir. Oğuzlarda ise erkek bozkurt büyük seferlerde önderlik eden bir millî kılavuzdur. Türklerin, kurdu totem olarak melafetmelerinin manası yabancılar tarafından izah edilmiştir. Arap tarihçisi Mesudî’ye göre bu, Türkleri diğer milletlerden ayıran bir millî karakterin ifadesidir. O, eski Kuşanlara ait bir hikâye anlatıyor ve diyor ki:

“Türklerin en büyük padişahlığı Çin ile komşu olan Kuşan Devleti olmuştur. Ona Dokuzoğuz da diyorlar. Bunlara yırtıcıların ve atların padişahı derler (Melik üs’süba ve’lhiyet). Çünkü dünya devletleri arasında onlardan daha kudretli, daha şevketli ve şiddetli, memleket idaresinde onlar kadar mazbut bir devlet yoktur. Ve dünyada en çok at yetiştiren millet de bu Kuşa n Türkleridir”. Burada milâttan evvelki Kuşanlarla milâdî X. yüzyıla (yani Dokuzoğuzlara) kadar Kansu ve Çin arasında yaşamış olan devlet irade olunmuş. Bunlara Altın Han demişler. Mısırlı Aybek oğlu Abdullah’ın naklettiği rivayetlerde Çengiz’in büyük ceddi olarak tanıttığı Kara Alp Arslan da arslanlar ve diğer yırtıcı hayvanlar arasında dağlık yerlerde yetişmiş bir kahraman olarak tanıtılmıştır. Oğuz Destanı’nda Kül Erkin Han’ın oğlu olan Tuman Han hakkında, yırtıcı hayvanların dillerini bildiği; bir ihtiyar kurdun üç genç kurtla kendi aralarındaki konuşmalarını dinleyerek memleketin refahını temin eden tedbirler aldığı anlatılmıştır.

Kurt, başlıca harplerde yol gösteren bir kılavuzdur. Uygurca Oğuz Destanı’nda Oğuz Han’ın her seferinde bir mavi kurdun orduya rehberlik ettiği, seferin sonu gelince bu kurdun yere oturduğu anlatılmıştır. XI. yüzyılda Semerkant’ta yaşayan Süryanî metropolidi Michael, Selçukîlerin İran’ı istilalarını anlatırken onların eski cedlerine İran seferlerinde köpeğe benzer bir hayvanın (yani kurdun) yol gösterdiğini anlatırken, kurdun rehberlik ettiği bu seferin Muhammed Peygamber’den 100 sene evvel, yani milâdî V. yüzyıl ortalarında, vaki olduğunu ifade etmiştir. O diyor ki: “Bu yırtıcı hayvan bir sefer zamanı gelince, Oğuzlara yakın gelerek Türk dilinde, ‘Göç! Göç!’, yani göç edeceksiniz, diye ulurmuş. Oğuzlar bu hayvana tam yanaşmıyorlardı. Ancak göz görecek yerden onu takib ederler. Sefer tamam olunca oturur. Oğuzlar da durur. Sonra bu hayvan kaybolur ve ikinci bir sefer zamanı gelinceye kadar görünmez”.

Oğuz Destanı, böyle seferlerin sadece kurdun işaretiyle başladığını anlatır. Uygurca Oğuzname’de seferlerin başında kurdun resmi de konulmuştur. Yoksa sefer hakanın isteğiyle ve halkın uymasıyla başlar. Sefer kararlaştırıldıktan sonra kurt ortaya çıkar ve kılavuzluk eder. Yani bir seferin zarureti, kurt tarafından ilham edilmez.

Göktürklerde, Karluk ve Halaçlarda bozkurt, bir mürebbiyedir. Büyük ced bir mağarada doğuyor. Oraya dişi kurt gelip, sütü ile çocuğu büyütüyor. Kurdun iki çocuğu vardır, Türkün ceddi de onların yanında üçüncü oluyor. Bu gibi akideler eski Etrüsklerden Romalılara geçmiş ve böyle iki yavruyu emziren bir kurdun resmi, geçen sene Türkistan’da ve Ora Tepe şehrinin yanında yapılan kazılarda bir duvarda bulunmuştur.

Bu duvar IX. yüzyılda yapılmış, belki daha eski, bir binaya aitmiş. Geçen sene (1968’de) Tahran’da toplanan İran Sanatı Kongresi’nde Rus profesörü Belenitski, “Bu resim Roma efsanesinin Türkistan’dan geldiğini ifade edebilir.” demişti. Çünkü bu tip resmin Sasanîler zamanından kalan bir örneği Roma kurdundan farklı imiş. O hâlde Ora Tepe kurdu, eski Roma’dan daha eski bir resimden alınmış olabilir. Bu kurda Moğol ve Türkler, her iki dilde müşterek olan bir kelime olmak üzere “Açina” (Moğollarda Açino); Hudud’ülÂlem kitabında “Asena” demişler. Göktürklere ait rivayette kurdun Türk olan çocuğu ve on iki kabilenin reisi sıfatıyla on iki çocuk bu kurttan doğmuş veyahut onun tarafından emzirilerek beslenmiş.

Kurt tarafından beslenilmiş olan ilk Türke Böri Tekin, yani “Kurt Prens” denilmiş. Cengiz’in Türk olan

ecdadına ait rivayetlerde Türkçe kelimeler, Böri Tekin hanedanının tebaası olan Şivei, sonraki isimleriyle Moğol dilinde değişikliklere uğramıştır. Türkçe börü kelimesine (kurt manasında), bu cedde ait Çin rivayetlerinde “Fuli” denilmiştir. Fakat “Açena” kelimesi de Göktürklerde kullanılmış. Açina da Türkçe bir kelimedir. Budha kültü ile bağlı hüyüklere “acina” demişler. Son zaman Özbekleri Arapça “cin” kelimesiyle bağlamak isteyerek buna “Acinna” demişler. Fakat “cin” kelimesinin “acinna” şeklinde bir çoğulu yoktur. Her hâlde açina, yani Türklerin ceddi, yahut ceddesi olan Açena, Budizm kültürü ile bağlanmıştır. “Tegin” kelimesi mesela Ot Tegin’in “Ot Çegin” telaffuzunda olduğu gibi, “t” harfi, “ç” telaffuz edilmiştir. Cengiz’in ecdadına ait rivayetlerde birçok Türkçe kelimelerde başlangıç “T”, “Ç” harfi ile telaffuz edilmiştir. “Börü Tekin” ismi “Börü Çegin” ve sadece Börçegin telâffuz olunmuş ve bunun manasını bilmeyen Moğollar “Mavi gözlü” olduğuna dair etimoloji uydurmuşlar.

Börü Tekin ismi Göktürk ve Karahanlıların prenslerine verilen maruf bir isimdir. Merkezi şimdiki Kabil yanında Begram (daha eski ismiyle Kaisa) olan İndoskit krallarının ceddinin adı da Börü Tekin imiş. El Biruni, bunu “Borıh Tekin” olarak yazmış ve bunun doğduğu ve Türk askeri elbisesi giymiş hâlde halkın huzurunda sürünerek dışarı çıktığı mağaranın bu eski Kâbil yanında gösterildiğini ve kendisine BWR denildiğini, yani El Biruni zamanında daha herkesin bildiği bir yer olarak gösterildiğini kaydetmiştir. Benim bizzat 1914 yılında Şarkî Buhara’da Feyzabad ve Dihnev mıntıkasında yaşayan Karlukların bir mağarada dişi kurt tarafından beslenen prensi “Bayburı” tesmiye ettiklerini işitmiştim. Milâttan önceki Usun (Vusun) Türklerinde de bozkurt dişi annedir. (yani kola mensup olan Göktürklerinki gibidir). Çengiz’in cedleri olan Börü Tekinlerde de Göktürk ve Usunlarda olduğu gibi bozkurt bir ceddedir. Göktürklerin eski bir kolundan ayrılmış olarak gösterilen eski Tibet hükümdar sülâlesi de kendilerinin bozkurt anneden gelmiş olduklarına inanmışlardır.

Prof. Marquart, Uygurların ceddi sayılan erkek kurdun Müslümanlığın tesiriyle bazı kaynaklara arslan olarak geçtiğini ileri sürmüş. Mısır Memlûklerinden Aybek oğlu Abdullah Türk ve Moğolların menşelerine ait naklettiği rivayetlerinde de dişi kurt yerine dişi arslandan türemiş olduğunu düşünerek olsa gerek, kurt yerine arslanı almıştır, fakat hikâyenin Moğolca ve Çağatayca asıllarında hep dişi kurt bahis konusudur. Zamanımızdaki bazı Marksistler gibi Süryani Papazı Michael ve İranlı Gerdizi, Oğuz ve Kırgızların menşelerine dair naklettikleri rivayetlerde, bunları küçümseyerek “kurt” yerine, “it” kelimesini almışlardır. Gerdizi bu Kırgızların “Saklap” dedikleri herhalde eski Saklardan gelmiş olduklarından, cedlerine Farsça “sek” yani köpek demiştir. Fakat bu yabancılar, Türklerde ayrı kabilelerin veyahut milletin totemlerinin muayyen hayvanlardan geldiğinin ve bunun değiştirilemediğinin farkında değildirler. Yani kat’i olarak Türk kavimlerinin müşterek totemi kurttur.

Kurt efsanesinin teferruatına gelince, bunun erkek kurt şeklini yaşatmış olan Uygurların, Çin kaynaklarında kayıtlı rivayetlerine göre; Hun Yabgusu’nun (yani hükümdarının) çok güzel iki kızı olmuş ve onları isteyenlere vermeye kıyamamış. Bunlar ancak bir Tanrı’ya zevce olmaya layıktır, demiş ve memleketin kuzey tarafında yüksek bir kale yaptırıp iki kızını oraya hapsettirmiş. Tanrı’ya niyaz etmiş ve kızlarına gelmesini, onlarla evlenmesini rica ederek dualarda bulunmuş. Nihayet bu kale etrafında ihtiyar bir kurt dolaşmaya başlamış. İki kızın küçüğü ablasına “Bize gönderilecek olan mabud herhalde şu kurttur.” demiş ve her iki kız kurdun yanına gelerek onunla evlenmişler. Bu temastan Huihu (Uygur) kabileleri vücuda gelmiş. Bu sebepten Uygurların şarkıları kurt ulumasına benzermiş.

Erkek kurt efsanesinin güzel bir şekli, Çengiz’in ecdadına ait hikâyelerde bulunur. Börçegin sülâlesi arasında taht kavgası çıkınca, davanın çözülmesi işine erkek bozkurt karışıyor. Duyun (tüyün) Bayan ismindeki Hanın ölümü esnasında oğullarından hiçbirisi padişahlığa layık görünmediğinden, ölümünden sonra kadını Alangua’nın çadırına ışık deliğinden bir nur olarak gelip, kurt olarak çıkacağını söylemiş. Gerçekten de böyle geliyor, kadın hamile kaldıktan sonra kurt olarak çıkıp gidiyormuş.

Dişi kurt efsanesine gelince, Göktürk tarihinin başlangıcına dair yine Çin kaynaklarında naklolunan rivayetlere göre Göktürklerin babaları “Batı Denizi” (Sihay) sahilinde otururlarmış. Komşu hükümdarlardan birisi ansızın hücum edip bunların hepsini kılıçtan geçirmiş. Yalnız, on yaşında bir çocuk kalmış. Onun da el ve ayaklarını kesmişler. Ona doğru bir kurt gelip bunu Batı Denizi’nin doğu tarafına nakletmiş. Hem Kaoçang yani Uygur yolunun kuzey tarafındaki dağlardan birinin mağarasında yerleştirmiş. Burada takriben 100 km çevresinde mümbit bir ova varmış. Etrafı hep kayalarmış. Kurt bu çocukla birleşerek on oğul doğurmuş. Bunlardan birisinin ismi Asena, yani kurt, imiş. Bu çocuklar mağaradan çıkıp etraftaki kabilelerden kız kaçırıp çoğalmışlar. Nihayet AHienŞe adlı birisi bunları mağaradan çıkarmış. Bunlar Kienşan (yani Altın) dağlarında yerleşmişler ve demircilikle meşgul olmuşlar. Buradaki KaoTschang, şimdiki Urumçi tarafları demek olduğundan, bunun kuzeybatısı Kuzey Tiyanşan dağlarına rastlar. Altın dağları ise Thomsen ve Parker’in fikirlerince şimdiki Doğu Türkistan’ın güneydoğusunda bulunan dağlar olacak. Asena’nın oğulları bayraklarının mızrağına bir kurt başı takarlarmış. Çinlilerin Wei Sülâlesi tarihi ilklerden bahsederler (bunlar prenstir). Bunlardan biri Çuce, Türk destanlarında “Şu” ismiyle maruf olan ve Orta Tiyanşan’ın “Çu” havzasında hükümdarlık eden sülâlenin ismi ceddi olacak. Dördüncü küçük kardeşleri IÇiniSetu, kurt anneden doğmuş imiş. Komşuları olan düşmanlarının hücumuna uğrayınca bunların hepsi ölmüş. Yalnız on yaşında olan küçükleri IÇiniSetu sağ kalmış. Buna bir dişi kurt rast gelmiş; onu bir mağaraya götürüp emzirip beslemiş. Büyüyünce bu ana kurttan dört oğlu doğmuş. Bu prenslerin dördüncüsü NaTuluşa (İslami rivayetlere göre Nutel; “şe” de Türkçe “şad” demektir: Nutelşad), halkını kurt annesinin vatanı olan Basısişı dağlarında yerleştirdi. Bu dağlar Issık Göl mıntıkasının dağları olacak. Halkı ona “Türk” ismini ve AHienŞe lâkabını verdi.

Dişi kurttan türeyen Börçegin sülâlesi, yani Çengiz’in ecdadına ait rivayetler, daha çok çeşitlidir. Burada zikri geçen coğrafî isimlerin yerleri tespit edilebiliyor. Bu ülke, Tibet ile Çin arasındaki Kokenor (yani Gökçegöl) mıntıkasıdır ki burasına “BörüTibet”de denilmiştir. Moğolca Altantopçu rivayetine göre sülâlenin ceddi olan Börçegin (yani BörüTekin) bir dişi kurt tarafından beslenmiştir. Birçok rivayetlerin anlattığına göre, bunlar Tengiz denilen Batı denizinin (yani Kökenor) batısında idiler. Tengelek ismindeki bir ırmağın boyunda yaşıyorlardı. Bu Tengelek, bugün Saydam ile Kokenor arasında aynı ismi muhafaza etmiştir. Düşman olan komşu milletler hücum edince Bozkurt, bu prensi bu denizin şarkına geçirmiştir. Orada dağlar arasındaki meralarda birkaç nesil barınmışlar ve çoğalmışlar. Yani Göktürk rivayetindeki 200 li (100 km) çevresinde olan mümbit saha Reşideddin ve başkalarının rivayetine göre Ergenekon’un kendisidir. Bu Ergenekon, Smith’in tetkikine göre bugün Kunerkin ismini taşıyan yer olacaktır ki Hun hükümdarlarının Nanşan dağlarındaki esas vatanlarına yakın bir yerdi.

Çengiz’in ecdadına ait rivayetlerde Altın Han ile hanımı Kurleviç, Alamelik Körklü ismindeki güzel kızları güneşten hamile kalınca, bunu bir sandık içine koyup Tengelek nehrine atmışlar. Fakat bunu Kıyat kabilesinden Dunbavul Mergen ile Türkmenlerden Şibasokur (Tepegöz) yakalamışlar ve kız, Dunbavul’un karısı olmuş.

Abdulah’ın naklettiği rivayetlerde, yukarda zikrettiğimiz gibi, dişi kurt yerine “dişi arslan” ibaresi kaydedilmiş. Bir Tibetli olan annesi tarafından Karatdağ dağlarında bırakılınca, bunu dişi arslan beslemiş. Onun zaten iki tane yavrusu varmış. Büyüyünce Alp Kara Arslan ismini alan bu genç, üç erkek, üç kadın ve bir kızdan ibaret olan Tatarlara rastlamış ve bu kızla evlenerek bundan on iki oğlu olmuş.

Oğullarından Çengiz temirci imiş (yani demirci). Bu Cengiz, sonraki Cengiz Han’ın büyük ceddi ve bu isim de “Tengiz” demek imiş. Bunların yaşadığı göl çevresinde “Izırmak” ismindeki şehirde kendi imali olan demir silâhları satmakla geçinen Cengiz Han, bu gölün ortasındaki adada beslenen ve “Otatı” ismindeki at sürülerinin de sahibi imiş. Hikâyede bu atlar Arapça olarak “Deniz atları” (Birdhevn albahri) olarak isimlendirilmiştir.

Kökenor’un ortasındaki gölden çıkan aygırla kısrakların birleşmesinden doğan bu atlar ve demircilik, Çin kaynaklarında da zikredilmiştir.

Dişi kurttan türeyen Börçegin sülalesine ait hikâyeler bir taraftan Tiyenşan dağlarında diğer taraftan Kokenor mıntıkasında, üçüncü olarak da Kâbil mıntıkasında milâttan evvelki yüzyıllardan başlayıp gelişmiştir.

Bu kurt ced ve ceddi hakkındaki kayıtlar Prof. J. Marquart tarafından Uber Das Volkestum der Komanen, s. 3036, 7071 ve 142; Sir Gerard Clauson’un 1964 yılında Helsinki’de basılan Turks and Volves ismindeki eserinde de Moğol rivayetleri, H. H. Howorth’un Journal Royal Asiatic Society 1908 yılı cildinde; Göktürklere ait rivayetler, Bahaeddin Ögel’in Belleten, cilt: 21 (1957) “Doğu Göktürkleri Hakkında Vesikalar ve Notlar” isimli eserinde toplanmıştır. Kıpçak rivayetleri ve Aybek ile Abdullah’ın verdiği malûmatlar daha neşredilmiş ve tahlil edilmiş değildir. 470

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 3 S.544-546

TEYZE ÇOCUKLARI(MIZ) DENiZ BAYKAL ve BULENT ARINÇ - Zülfü Livaneli


DEĞERLİ CUMHURİYET HALK PARTİLİ DOSTLARIM ! 

LÜTFEN BU YAZIMI HER YERDE PAYLAŞIN , PAYLAŞINKİ CUMHURİYET HALK PARTİSİNİ , YILLARCA KİM YÖNETMİŞ HERKES BİLSİN VE DUYSUN , SAYGILARIMLA.
ZÜLFÜ LİVANELİ YAZISI
TEYZE ÇOCUKLARI(MIZ) !
DENiZ BAYKAL– BULENT ARINÇ (ARAŞTIRINIZ) VAY DENİZ VAY, SENİ GİDİ SENİ...,
AKŞAMLARI BALLI SÜT, SABAHLARI ORMANDA KOŞU, ÖĞLE YEMEĞİNDE ÖZEL MENÜ... 
SONRA KASETLERDEN ÇIK...
DENİZ BAYKAL İLE BÜLENT ARINÇ'IN TEYZE ÇOCUKLARI OLDUĞUNU, İKİSİNİN DE ROCHEFELLER BURSU İLE OKUDUĞU GERÇEĞİNİ YAZAN ZÜLFÜ LİVANELİ UZUN UZUN DA DENİZ BAYKAL'I YAZMIŞ...
DENİZ BAYKAL AKP'Yİ İKTİDAR YAPMIŞ!
BÜLENT ARINÇ'I MECLİS BAŞKANI YAPMIŞ, İKBAL KAPISINI AÇMIŞŞŞ!
DENİZ BAYKAL KİMDİR ?..
BİLMİYOR AMA KİM OLDUĞUNU BİLMEDEN İHANETİNİ YAZIYOR...
YA BİLSEYDİ DENİZ BAYKAL'LA BÜLENT ARINÇ'IN TEYZE ÇOCUKLARI OLDUKLARINI.
BİR VARMIIŞ, BİR YOKMUŞ...
SEBATAY OLDUĞU İÇİN CAN KORKUSUYLA SURİYE'DEN ALANYA'YA KAÇARAK YERLEŞEN BİR AHMET NEŞŞAR VARMIŞ... YIL 1860. 
BİZİM SAFTİRİK YÖRÜKLER ARAPÇA BİLDİĞİ İÇİN ONA "ŞEYH AHMET NEŞŞAR" DEMİŞLER...
KIRİPTO SEBATAY ŞEYH AHMET NEŞŞAR'IN BİR OĞLU İKİ KIZI VARMIŞ...
KIZLARINDAN BİRİ RAZİYE...
DİĞERİ ŞADİYE...
RAZİYE'NİN LAKABI DA VAR "ALIK RAZİYE"...
RAZİYE BERGAMA YAHUDİLERİ’NE GELİN GİTMİŞŞ…. !
BUGÜNKÜ İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ LEVİ AİLESİ !
RAZİYE'NİN KIZI İSE SEVDİYE…
SEVDİYE'NİN OĞLU İSE BÜLENT ARINÇ ... !!!
PEKİ ŞADİYE'DEN GELME, SİDİKLİ ATİKE'NİN TORUNU DENİZ BAYKAL BÜLENT ARINÇ'IN NESİ OLUR ?
ZATEN HER İKİSİ DE DENİZLİ MİLLETVEKİLİ AHMET UĞUR NEŞŞAR İÇİN, DAYIMIN ÇOCUĞU DEDİKLERİNE GÖREEEEE...
EEE...
BİR ŞEY OLURLAR CANIMMM !..
KEKLENMİŞ CHP'LİLERE BUNLARI ANLATAMAZSIN, HEMEN BELGESİNİ SORARLAR,
LEVİ ÇOK VEFAKARDIR,
ÇOK DİNCİ (!) BÜLENT ARINÇ'IN OĞLUNUN DÜĞÜNÜNDE TEK MÜSLÜMAN ÜLKESİNDEN BÜYÜKELÇİ YOKTU AMA TEK BAŞINA İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ LEVİ ŞEREF MİSAFİRİ OLDU... !!!
VEFAKARLIĞINI TEBRİK EDERİZ !..
EEE... 
DENİZ BAYKAL DA ÇOK VEFAKARDIR,
BÜYÜK ELÇİ LEVİ ANADOLU GEZİLERİN DE ERZİNCAN'DAN, KAYSERİ'DEN, TRABZON'DAN HER İLİMİZDEN KOVULDUĞU HALDE LEVİ'NİN BABA TARAFINDAN KUZENİ, CHP BİR NUMARA MANİSA MİLLETVEKİLİ ŞAHİN MENGÜ'YÜ GÖREVLENDİREREK, İSRAİL BÜYÜKELÇİSİNİ KIRMIZI HALILARLA KARŞILADILAR…
“AKRABALARI” İÇİN MANİSA'DA COŞKULU TÖRENLER YAPTILAR...
MANİSA SANKİ İSRAİL OLMUŞTU...
TEYZE ÇOCUKLARI İŞİ BİLİYOR...
ZATEN HER İKİSİNİN DE PATRONU ABD'DEKİ AZGIN YAHUDİ ROCHEFELLER VAKFI DEĞİL Mİ ?..
HER İKİSİNİ DE BU VAKIF OKUTMADI MI?
HER İKİSİNİ DE ABD'DE BU VAKIF KARŞILAYIP KOLLADI! 
NEDEN?
DENİZ BAYKAL ATATÜRKÇÜLERİ KEKLEDİ....
TEYZE OĞLU İSE DİNDARLARI KEKLEDİ...
VE
İSRAİL LOBİSİNE EKLEDİ !..
HADİ DİYELİM Kİ DİNDARLAR CAHİLDİ…
YA UYANIK CHP LİLER KIRK SENE NASIL DA KEKLENDİ? !


.



Türk ermeni ilişkileri krolonojisi 1022 - 1999 yılları

Kıbrıs Gazimiz  Sayın Mehmet Kolburan Tarafından hazırlanan 
Türk ermeni ilişkileri kronolojisi aşağıdadır.  

Milletimiz soykırım iftirası ile mücadele ederken bu kronolojinin 
Türk Milletinin bu iftiraya karşı  savunmasına destek olacağı şüphesizdir. Sunuyorum.

Op. Dr. Aytekin Ertuğrul
T.C. Türk Milletinin Bir Ferdi.


KRONOLOJİ (1022-1998 yılları)

1022 Ermeni topraklarının İmparator II. Basileios tarafından Bizans topraklarına katılması üzerine 
40 bin Ermeni Anadolu'ya sürgün edildi.  

1046 Ermeni hanedanları Bizans İmparatoru 
IX. Konstantin tarafından katledilerek yok edildi.  

1054 Sultan Tuğrul Bey döneminde 
Selçuklulara bağlanan Ermenilere özerklik verildi.  

1098 Ermeniler Haçlılarla işbirliği yaptılar.  

1461 Fatih Sultan Mehmed, Bursa'daki Ermeni Piskoposu Hovakim'i (Ovakim) İstanbul'a getirterek kendisine Patrik unvanını verdi ve Ermenilere birçok haklar tanıdı.  

1567 Türk matbaasının kurulmasından 160 yıl kadar önce Venedik'te matbaacılık eğitimi görmüş olan Sivaslı Apkar adındaki bir papaza İstanbul'da bir Ermeni matbaası açması için izin verildi.  

1790  İlk resmi Ermeni Okulu, Amira Miricanyan ve Şnork Mığırdıç tarafından Kumkapı Fıçıcı Sokak'ta kuruldu.  

1823  Artin Bezciyan adlı Ermeni, 
Kumkapı'da Bezciyan Okulu'nu kurdu.  

1824 Patrik Karabet, Ermenice gramer okutan 
Kumkapı Okulu'nu Patrikhane'nin himayesine aldı.  

1853  (22 Ekim) Ermeni Maarif Komisyonu kuruldu.  

1876 Kurulan Mecliste Ermeni milletvekilleri de katıldı.  

1877  (7 Aralık) Ermeni Milli Meclisi, Ermeni halkının askere yazılarak savaşa katılma kararını aldı.  

1878  (13 Nisan) İstanbul Ermeni Patriği Nerses, 
İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury'ye gönderdiği muhtırada, Türklerle beraber yaşayamayacaklarını bildirdi. 
(13 Temmuz) Berlin Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya, Osmanlı Ermenileriyle ilgili 61. madde eklendi.
(3 Ağustos) İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury, İstanbul Büyükelçisi Layard'a gönderdiği talimatta, Osmanlı Hükümeti'nin Doğu'da reformlara başlaması gerektiğini bildirdi.
1890  (20 Haziran) Erzurum İsyanı 
(Temmuz) Kumkapı Nümayişi Birinci Sason İsyanı
1892 - 1893 Merzifon, Kayseri, Yozgat isyanları  

1895  (30 Eylül) Babıâli olayı 
Kasım ayında, Ermenilerin Maraş'ta isyan teşebbüsü
1896 (30 Ekim) İstanbul'da Ermeni eylemi 
(1 Haziran) I. Van isyanı
(26 Ağustos) Osmanlı Bankası Olayı 
1902  Ermeni dilcilerden H. Acaryan, 
"Ermeni Dili'ne Türk Dili'nin Tesiri ve Ermenilerin Türkçe'den Aldıkları Sözler" adında bir eser yazdı.  

1904  İkinci Sason isyanı  

1905 (21 Temmuz) Yıldız Camii'nde, 
Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'e suikast teşebbüsü.  

1908 Ermenilerin Jamanak adlı gazetesi yayın hayatına başladı. İkinci Meclis açıldı ve Ermeni komitecilerden bazıları Millet Meclisi'ne girdi. 
1909 (14 Nisan) Adana'da Ermeni isyanı  
1915 (15 Nisan) II. Van İsyanı
(24 Nisan) Osmanlı Devleti aleyhinde 
faaliyette bulunan Ermeni komiteleri kapatıldı. 
Bu komitelerin idarecilerinden 2345 kişi tutuklandı.
(3 Mayıs) Ermeniler Van'da büyük bir katliama giriştiler. 
(27 Mayıs) Yer Değiştirme (Tehcir) Kanunu çıkarıldı. 
1918  (1 Şubat) Ermeni komitacı Arşak, 
Bayburt'ta katliam yaptı.
(25 Nisan) Ermeni komitacılar, 
Kars'ın doğusundaki Subatan köyünde 
750 Müslüman'ı katletti. 
(1 Mayıs) Ermeni komitacılar, Kars'ta, aralarında çocukların da bulunduğu 60 Müslüman'ı katletti.
1919  (20 Kasım) Osmanlı bürokrasisinde üst düzeyde görev yapan Bogos Nubar Paşa ve Şerif Paşa, 
Ermeni-Kürt bağımsızlık belgesini imzaladılar.  

1920 (12 Ocak) 450 kişilik Ermeni süvari birliği, 
Antep'in Arapdar köyünde Müslümanlar'a işkence yaptı. 
(2 Aralık) Gümrü Anlaşması imzalandı. 
1921 (15 Mart) Talat Paşa, 
Berlin'de Ermeniler tarafından katledildi.
(6 Aralık) Sait Halim Paşa'yı Ermeniler Roma'da katletti 
(16 Mart) Moskova Anlaşması imzalandı.
(18 Mart) Ermeni Misak Torlakyan, 
Azerbaycan İçişleri Bakanı Cevanşir Han'ı, 
Tepebaşı'ndaki Pera Palas Oteli önünde öldürdü.
(13 Ekim) Kars Anlaşması imzalandı. 
1922 (22 Temmuz) Cemal Paşa, 
Tiflis'te Ermeniler tarafından katledildi.  

1923 Ermeni asıllı Münib Boya, 
Van milletvekili olarak meclise girdi.
(24 Temmuz) Lozan Anlaşması imzalandı. 
1934  Franz Werfel'in, "Musa Dağ'da Kırk Gün" adlı romanı, ABD'de İngilizce yayımlandı.  

1935  (15 Aralık) Pangaltı Ermeni Kilisesi'nde toplanan bir grup Ermeni, Franz Werfel'in, "Musa Dağ'da Kırk Gün" adlı eserini "Türk milleti hakkında iftiralarla dolu olduğu" gerekçesiyle yaktı.  

1936 Franz Werfel'in, "Musa Dağ'da Kırk Gün" 
adlı eserinin Fransa'da yayımlanması, 
Türk basınının tepkisini çekti.  

1937 Cevat Rıfat Atilhan, "Musa Dağı" adında 
kitap yazarak, Franz Werfel'in eserinin gerçekleri yansıtmadığını bildirdi. Werfel'in, "Musa Dağ'da Kırk Gün" adlı eserinin filme alınmasının engellenmesi, 
ABD Dışişleri Bakanlığı nezdinde gündeme geldi. 
1943  Ermeni asıllı Berç Türker Keresteci, 
Afyonkarahisar milletvekili oldu.  

1957 Mığırdıç Şellefyan, 27 Ekim seçimlerinde, 
Demokrat Parti listesinden İstanbul milletvekili seçildi.  

1964 (24 Aralık) Kıbrıs Dışişleri Bakanı Kipriyanu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde 
"Ermeni Meselesini" ortaya atarak Türkiye aleyhine 
karar çıkarmaya çalıştı.  

1965 (24 Nisan) Brezilya'nın Sao Paulo kentinde, Ermeniler tarafından Türkiye aleyhine gösteri düzenlendi.  

1969 (24 Nisan) Londra'da, Türk Elçiliği önünde 
Ermeniler tarafından gösteri yürüyüşü tertip edildi.  

1973 (27 Ocak) Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir, Mığırdıç Yanıkyan adlı Ermeni tarafından katledildi.  

1975 (20 Ocak) ASALA (Gizli Ermeni Kurtuluş Ordusu) örgütü kuruldu.
(22 Ekim) Viyana'da, Büyükelçi Daniş Tunalıgil katledildi. 
(24 Ekim) Paris'te, Büyükelçi İsmail Erez ile polis Talip Yener katledildi. 
1976  (16 Şubat) Beyrut Büyükelçiliği 
Birinci Kâtibi Oktay Cerit katledildi. 
(28 Mayıs) Zürih Çalışma Ateşeliği Bürosu bombalandı. Saldırının faili olduğu anlaşılan Noubar Soufoyan adlı bir Ermeni yakalandı, yargılandı ve suçu sabit görülerek 
15 ay hapis cezasına çarptırıldı. 
1977  (29 Mayıs) İstanbul Yeşilköy Havaalanı'na ve Sirkeci garına patlayıcı madde atıldı, saldırıda 4 kişi öldü ve 31 kişi yaralandı. Saldırıları "Aşırı Ermeni Hareketleri Örgütü" üstlendi. 
(9 Haziran) Vatikan Büyükelçisi Taha Carım katledildi. 
1978 (3 Ocak) Brüksel Büyükelçiliği'ne patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı "Ermeni Yeni Direniş Örgütü" üstlendi.
(3 Ocak) Londra'daki Türk bankasına patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı "Ermeni Yeni Direniş Örgütü" üstlendi.
(2 Haziran) Madrit'te, Büyükelçi Zeki Kunaralp'ın eşi Necla Kunaralp ve emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu katledildi. 

(8 Temmuz) Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşeliği 
ve Türkiye Turizm Bürosuna patlayıcı maddeler atıldı. Saldırıyı "Ermeni Soykırım Adalet Komandoları" üstlendi. 
(6 Aralık) Cenevre Başkonsolosluğu'na patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı "Ermeni Yeni Direniş Örgütü" üstlendi. 
(17 Aralık) THY Cenevre Bürosuna patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı "Ermeni Gizli Kurtuluş Örgütü (ASALA)" üstlendi. 

1979  (15 Nisan) Yunan Hükümeti, 
Atina'nın Nea Simirna meydanında 
"'Ermeni İntikam Anıtı"nın dikilmesine izin verdi. 
(22 Ağustos) Cenevre Başkonsolosluğu'nda Konsolos Yardımcısı Niyazi Adalı'ya karşı suikast düzenlendi. Saldırıda 3 kişi yaralandı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
(27 Ağustos) THY Frankfurt Bürosuna patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
(4 Ekim) THY Kopenhag Bürosuna patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı ASALA üstlendi.
(12 Ekim) Lahey'de, Amsterdam Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler katledildi.
(22 Aralık) Paris'te Turizm Müşaviri 
Yılmaz Çopan katledildi. 
1980  (10 Ocak) ASALA, THY Tahran Bürosuna 
bombalı saldırıda bulundu.
(6 Şubat) Büyükelçi Doğan Türkmen, 
Bern'de saldırı sonucu yaralandı.
(10 Mart) Ermeni teröristler THY'nın Roma Bürosunu bombaladılar. Saldırıda 2 İtalyan hayatını kaybetti, 
14 İtalyan da yaralandı.
(8 Nisan) ASALA, Sayda toplantısında, 
Kürtlerle Ermeniler arasında benzerlik olduğunu iddia ederek Kürtleri kan kardeşi olarak ilân etti.
(17 Nisan) Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel 
silahlı saldırıya uğradı. Koruma görevlisi Tahsin Güvenç yaralandı.
(19 Nisan) ASALA, Marsilya Türk Konsolosluğu'na roketatarlı saldırı düzenledi.
(31 Temmuz) Atina İdari Ateşemiz Galip Özmen 
ve kızı Neslihan Özmen acımasızca katledildi.
(5 Ağustos) Lyon'da, Ermeniler tarafından 
konsolosluğun basılması sonucu Kadir Atılgan, 
Ramazan Sefer, Kavas Bozdağ ve Hüseyin Toprak 
adlı vatandaşlar yaralandı.
(26 Eylül) Paris'te, Basın Ataşemiz Selçuk Bakkalbaşı silahlı saldırıya uğradı ve ağır yaralandı.
(10 Kasım) ASALA örgütü, Strasburg Türk Konsolosluğu'na bir saldırı düzenledi.
(17 Aralık) Sidney Başkonsolosu Şarık Arıkyan ile 
koruma polisi Engin Sever katledildi. 
1981 (13 Ocak) Paris Büyükelçiliği Maliye Müşaviri 
Ahmet Erbeyli'nin arabasına bomba konuldu; 
Erbeyli ölümden döndü.
(4 Mart) Paris'te Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile 
din görevlisi Tecelli Arı şehit edildi.
(3 Nisan) Kopenhag'da, Çalışma Müşaviri Cavit Demir, evine giderken Ermeni teröristlerce kurşunlandı ve ağır şekilde yaralandı.
(9 Haziran) Cenevre'de, sözleşmeli sekreter olarak görev yapan Mehmet S. Yergüz katledildi. Olayı ASALA üstlendi.
(24 Eylül) Paris Başkonsolosluğu'nu basan Ermeniler, güvenlik görevlisi Cemal Özen'i acımasızca katlettiler.
(3 Ekim) Roma Büyükelçiliği 2. Katibi Gökberk Ergenekon, Ermeni teröristlerin silahlı saldırısına uğradı ve ağır yaralanarak saldırıdan kurtuldu.
(27 Kasım) Avrupa'da bulunan "Ermeni Öğrenciler Birliği" ile "'Kürt Öğrenci Derneği", Londra'da ortak bildiri yayınladılar. 
1982  (28 Ocak) Los Angeles'da, Başkonsolos Kemal Arıkan, Harry Sasunyan ve Kirkor Saliba tarafından katledildi. 
(8 Nisan) Ottowa Büyükelçiliği Ticari Müşaviri 
Kemalettin Kâni Güngör silahlı saldırı sonucu yaralandı.
(5 Mayıs) ABD'nin Boston Bölgesi Fahri Konsolosu 
Okan Gündüz katledildi.
(7 Haziran) Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay katledildi. Bu arada, Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla Altıkat, Bulgaristan Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan ve Lizbon Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi Cahide Mıhçıoğlu da silahlı saldırıya uğradılar. Türkiye'nin Kanada Büyükelçiliği görevinde bulunan Coşkun Kırca da, silahlı saldırıya uğradı.
(7 Ağustos) 3 Ermeni terörist, Ankara Esenboğa Havalanına silahlı, bombalı saldırı düzenlediler 
ve katliam yaptılar. Otomatik silahlarla ve bombalarla orada bulunanlara saldıran teröristler, 3'ü emniyet görevlisi olan toplam 9 kişiyi öldürdüler ve 78 kişiyi yaraladılar. 
Levon Ekmekçiyan isimli terörist yakalandı
(10 Ağustos) Artin Penik adlı Ermeni, 
Esenboğa katliamından duyduğu üzüntüyü dile getirerek, kendini yakmak suretiyle Ermeni terörünü lânetledi.
1983 (29 Ocak) Levon Ekmekçiyan, 1982 yılı Esenboğa baskını nedeniyle Ankara'da idam edildi. Harut Levonyan ve Rafi Elbekyan adlı iki Ermeni militan tarafından Türkiye'nin Yugoslavya Büyükelçisi'ne düzenlenen suikast sırasında, yoldan geçen bir Belgrad'lı öldü. 
(15 Temmuz) ASALA mensubu teröristler, 
Paris Orly Havalimanı THY Bürosuna bombalı saldırı düzenledi. Olayda, 4'ü Fransız, 2'si Türk, 1'i ABD'li ve 1'i İsveç'li olmak üzere toplam 8 kişi hayatını kaybetti. 
60 kişi de yaralandı.
(27 Temmuz) Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği'ni basan 
5 Ermeni ölü olarak ele geçirildi. 

1985 (12 Mart) Ottowa Büyükelçiliği, silahlı, bombalı 
3 Ermeni terörist tarafından basıldı. Kanada'lı koruma görevlilerinden biri vurulup öldürüldü. Büyükelçi Coşkun Kırca yaralı olarak kurtuldu.  

1991 (21 Ocak) Ermeniler, Hacılar kentine bombalı 
saldırı düzenledi. Saldırıda 3 Sovyet askeri ile 2 Azeri öldü. Ermeniler ayrıca, Azerbaycan'ın Sesi gazetesi muhabiri Savâtin Askerova'yı katletti. 
(13 Nisan) Karabağ'da, Ermeniler ile Azeriler arasında çatışmalar çıktı. Azeri köyleri Ermeniler tarafından top ateşine tutuldu. 
(23 Nisan) Suşa kasabasına bağlı Azeri köyleri, 
Ermeni köylerinden açılan top ve makineli tüfek ateşine maruz kaldı. Olayda 3 Azeri öldü, 3 ev yıkıldı, 3 ev de oturulamaz hale geldi.
(26 Nisan) Karabağ bölgesinde 4 Azeri güvenlik görevlisi öldürüldü. Olayı "Karabağ Savaşçıları" adlı Ermeni örgütü üstlendi. 
(23 Eylül) Ermenistan bağımsızlığını ilan etti.  
(26 Aralık) Sovyetler Birliği dağıldı. 23 Eylül'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan fiilen ve hukuken bağımsız oldu.  

1996 Levon Ter-Petrosyan, ikinci defa 
Ermenistan Devlet Başkanı seçildi.  

1997 (20 Mart) Taşnaksutyun örgütü liderlerinden 
Robert Koçaryan, Ermenistan Başbakanı oldu. 
(20 Aralık) Ermeniler, Surp Agop Hastanesi'nin 
160. yıldönümünü yılbaşı şöleniyle birlikte kutladılar. 
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 1997 Sedat Simavi Ödülü'nü gazetecilik dalında Garbis Özatay'a verdi. 
1998 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 
Jamanak gazetesinin 90. kuruluş yıldönümü vesilesiyle, gazetenin editörü Ara Koçunyan'ı Cumhurbaşkanlığı köşkünde kabul etti.
(Şubat) Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan istifa etti. Böylece Robert Koçaryan'a liderlik yolu açıldı. Petrosyan, Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisini çekmişti. 
(Şubat) Petrosyan'ın istifasını değerlendiren Azerbaycan Halk Cephesi Başkanı Elçibey, Koçaryan'ın geçmişte Rusları arkasına alarak Karabağ'da Azerbaycan'a karşı ayaklandığını bildirdi.
(30 Mart) Koçaryan, 
Ermenistan Devlet Başkanlığı'na seçildi.
(Temmuz) Bölücü örgüt PKK'nın başı Abdullah Öcalan, Ermenistan yönetiminden, örgüte özel köy tahsis edilmesini istedi.
(14 Ekim) Mesrob Mutafyan, 
Türkiye Ermenileri 84. Patriği seçildi.


MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...