CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Ataturk niye tartisiliyor? - Zulfu Livaneli

Ataturk niye tartisiliyor?

Zulfu Livaneli

Ey sagduyulu insanlar: Hic dunyada boyle bir sey gordunuz mu? 1938'de vefat etmis bir liderin bu kadar tartisildigini, her gun kose yazilarina konu edildigini, taraftarlariyla karsitlarinin kanli bicakli oldugunu hatirliyor musunuz?

Dunyada boyle bir ornek var mi?

Amerikan basini kendi liderlerini unutmus durmadan Ataturk'u yaziyor, Fransiz basininda De Gaulle'den cok Ataturk adina rastlaniyor, Britanya'da adi, Churchill'den fazla geciyor.

Bu size garip gelmiyor mu?

Butun dunya nicin isi gucu birakmis da 130 yil once Selanik'te dogmus olan bir Osmanli cocuguyla ilgileniyor?
Dertleri onun tarihteki rolunu anlamak mi (bize bu kadar merakli olduklarini hic sanmiyorum) yoksa isin icinde baska bir is mi var?

Birazcik akli olan herkes, bu isin durup durup neden kopurtuldugunu merak etmez mi?

Eder elbette.

Iste benim cevabim:

Turkiye Cumhuriyeti anormal sartlar altinda olusmus bir ulkedir. Imparatorlugun Bati tarafindan planli bir sekilde cokertilmesinden sonra Balkanlar, Orta Dogu ve Kafkasya'daki Musluman Osmanli tebaasi, son kale olarak Anadolu'ya goctu. Bu -kilic artigi- insanlarin kulturleri, adetleri, yasam bicimleri farkliydi. Bu buyuk farkliliklar, Anadolu'da zaten karmakarisik olan etnik ve dini yapiya eklenince, acayip bir karisim dogdu.

O ‘karisim'in hayatta kalabilmesinin ve bir arada yasayabilmesinin tek sarti, yeni bir ulus ve yeni bir devlet olusturmakti.

Bu is basarildi ama Bati'daki gibi, zaten var olan homojen bir ulus, bir devlet yaratmadi. Tam tersine, yeni devlet bir ulus yaratti.

Bu karmakarisik yapidan bir ulus yaratan iradenin basinda ise Mustafa Kemal vardi. Ernest Ren an, "Hicbir ulus devlet, gecmisi carpitilmadan yaratilamaz" der. Turkiye Cumhuriyeti de bunun disinda degildi elbette. Tarihi kendine gore yeniden yazdi, icinden ciktigi Osmanli'yi hain ilan etti, Ziya Gokalp adli Kurt asilli bir dusunurumuzun ortaya attigi "Turkculuk tezi"ne asiri bir onem atfetti; yani bir suru asirilik yapti.

Istiklal Mahkemeleri'nin adaletsizligi ise bu asiriliklarin en acikli orneklerine imza atti. (Mesela Orhan Kemal'in babasi Rasit Kemali Bey, bu mahkemelerde gorev yaptigi zaman, aksam yemegi sirasinda asi sandigi bircok kisinin idamina karar verdigini, hukmun hemen infaz edildigini, oysa ertesi sabah bunlarin zavalli at hirsizlari oldugunun anlasildigini dogrulamistir.)

Kazim Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi Istiklal Harbi kahramanlarina yapilan muamele de korkunctur.

Dersim de bir zulumdur.

Elbette ki aradan bunca yil gectikten sonra b unlari konusacak ve yanlis uygulamalari elestirerek demokrasimizi olgunlastiracagiz.

Buna akli basinda kimse itiraz etmez.

Ama bugun esen ruzgarlar, bunu amaclamiyor. Istedikleri tek bir sey var, Mustafa Kemal Ataturk'u, Hitler gibi bir cani haline getirmek.

Cunku bunu basardiklari gun, Turkiye Cumhuriyeti gayri mesru hale gelecek. Nasil Hitler'in III. Reich'i gayrimesru ilan edildiyse, "bir caninin kanla kurdugu T. C." de o hale sokulacak.

Bazilarinin bilincli, bazilarinin ise bilincsiz olarak girdikleri yol bu.
***
Bilirsiniz; camilerde kubbeleri bir tek kilit tasi tutar. Bu tasi cekerseniz, ona yaslanmakta olan diger taslar gumbur gumbur coker.

Mustafa Kemal, bu cumhuriyetin kilit tasidir. Cunku devlet ve ulus, onun iradesiyle kurulmustur. Cumhuriyeti yikmak isteyenler ise bu gercegi, yani ulkenin Asil topugunu cok iyi bilmektedirle r. Ataturk'u Milosevic gibi bir suclu haline getirebilmek icin gosterdikleri bu sabirsiz istahin sebebi budur.
***
Ataturk'u yikmak, onun dayandigi uc unsuru devirmekle mumkun olabilirdi. Neydi bu uc unsur?

Partisi, ordusu ve halktaki sevgi.

Once partiyi yiktilar. Cumhuriyet Halk Partisi kagit ustunde varligini surduruyor ama artik kesinlikle ayni parti degil. CHP'nin yerinde yillardir yeller esiyor.

Ikinci sutun olan ordu ise perisan. Bunu sadece son donemlerdeki duruma bakarak soyledigimi sanmayin sakin. Bu ordu yillar once, (Ataturk'un vasiyetine aykiri olarak) ic politikaya, darbelere, iskencelere bulastigi, Guneydogu'daki savasi bilerek uzatanlari icinde barindirdigi ve emperyalizmin hizmetine girdigi gun bitmisti.
AKP sadece, bu bitmis kuruma son darbeyi indirdi.

Ataturk'un uc dayanagindan parti ve ordu bitirildikten sonra, sira ucuncu ayaga geldi . Yani onu sevenlerin kalbindeki yeri. Simdi oyunun bu son perdesi oynaniyor. Mustafa Kemal'i itibardan dusurme gayretleri sergileniyor. Bir devrim doneminde ortaya cikan butun fenaliklar, suclar, kabahatler ona yuklenmeye calisiliyor.

Bu da basarildigi gun, bilin ki Turkiye Cumhuriyeti cokmustur.
***
Bazi mesajlarda bana diyorlar ki: "Yahu bu rejim sana kotuluk etmedi mi, ordu genc yasinda seni hapislerde surundurmedi mi, evini barkini yikmadi mi, mahkemeler seni yargilamadi mi, albumlerini yasaklamadi mi, merkez basin seni kac kere lince tabi tutmadi mi? Nasil olur da bu duzeni savunursun?"

Sevgili arkadaslar; dogrudur, haklisiniz. Turkiye'deki zalim rejimin acilarini en cok cekenlerden birisi benim.
Yapilanlari anlatsam kitaplara sigmaz. Hayatim bu zulum rejimine karsi mucadele ederek gecti. Ama hukumetlere, cuntalara karsi mucadele etmek baska, ulkeyi yikmaya calismak baska. Ben hicbir zaman ‘vatan haini' olmadim. O cuntalardan, generallerden, basbakanlardan, polis seflerinden cok daha fazla sevdim bu memleketi. Karsiliksiz sevdim, kotuluk gordugum halde sevdim. Gercek yurtseverler bizleriz. Bu yuzden; ulkeyi yikmak icin Mustafa Kemal'i itibarsizlastirmak oyununa karsi cikiyorum.

Siz 12 Mart'ta, 12 Eylul'de, ordu yuzune Kemalist maskesi takmisken benim hic Ataturk'ten soz ettigimi duydunuz mu?

Elbette duymadiniz. Cunku o zaman iktidar kendisine Kemalist diyen zalim bir grubun elindeydi. Ataturk'u ovmek odullendiriliyordu, buna tenezzul edemezdim.

Ama simdi oyun farkli. Dun Mustafa Kemal'i elestirmek tehlikeliydi, bugun ise onu savunmak.

Ama benim de, tehlikeli bile olsa gercegi soylemek gibi bir huyum var. Ne yapayim!

Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır.

Özcan YENİÇERİ
yeniceriozcan@yahoo.com

Davutoğlu cevap vermelidir!

Mehmet Bora Perinçek’ten 8 Aralık 2011 tarihli bir mektup aldım. Aslında mektup, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gönderilmiş. Mektup Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden bir heyetin 2012 yılının ilk aylarında Rusya’ya giderek Ermeni meselesinde Türk tezlerini güçlendirecek belgeleri arşivlerden çıkarmasının planlanması üzerine kaleme alınmış. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gönderilmiş. Bir nüshası da bana postalanmış. Mektup, Ermeni iddiaları konusunda milli müdafaa niteliğinde olması dolayısıyla aşağıya özeti çıkarılmıştır:
“10 seneyi aşkın süredir Rus Devlet Arşivlerinde Ermeni meselesi üzerine araştırmalar yapıyorum.../... Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi’nde, Dış Politika Arşivi, Rus Siyaset ve Bilim Adamlarının kişisel arşivlerinde ve Rusya’nın önde gelen kütüphanelerindeki çalışmalarım sonucunda konuyla ilgili binlerce sayfa materyal topladım.”
“Bu araştırmalar çerçevesinde geçmiş dönemde Bakanlığınızın birçok toplantısına davetli olarak katılmıştım. Diğer yandan 2007-2008 yıllarında Sayın Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın bakanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın projesi çerçevesinde Rus arşivlerinde çalışmalar da yapmıştım.../... Elimde Ermeni meselesiyle ilgili Türkiye’nin tezlerini destekleyen senelerce süren çalışmalar sonucunda Rus arşivlerinden kopyaları alınmış birçok belge var.
Belgelerin parası verilmiş, izinleri alınmış ve bu belgeler yayımlanmak/çevrilmek üzere tasnif edilmiştir. Daha önce projelerde belirtilmiş olan da bu belgelerin içeriği konusunda tekrar bilgi vermek istedim.
1.700 sayfanın üzerinde Rus Kafkas Orduları askeri mahkemelerinde I. Dünya Savaşı sırasında işgal bölgelerinde Müslüman nüfusa karşı giriştikleri katliam ve yağma suçlarından dolayı Ermeni gönüllülerinin yargılandıkları davaların tutanakları.
Türkiye’ye karşı savaşan bir ordunun askeri mahkemelerinin kendi komutası altındaki Ermeni birliklerinin gönüllülerini yargılaması Türk tezinin kamuoyuna anlatılmasında büyük önem taşımaktadır.
2.Çok sayıdaki Türkiye Ermeni’sinin I. Dünya Savaşı sırasında Rus ordularıyla işbirliği yaptığını ve Türk ordularını arkadan vurduğunu gösteren belgeler. Bu belgeler Türkiye’nin cephe gerisindeki tehdidin büyüklüğünü ve alınan tedbirlerin meşruluğunu kanıtlamaktadır.
3.Taşnak ve Hınçak partilerinin kuruluşlarından I. Dünya Savaşı’na kadarki süreçte Türkiye’ye karşı sürekli olarak terör faaliyeti yürüttüğünü ortaya koyan Çarlık polis istihbaratının raporları.
4.Yüzlerce Taşnak lider ve üyesinin devlete karşı işlenen suçlar kapsamında Çarlık Rusya’sında yargılandıkları davanın binlerce sayfalık iddianamesinin ve eklerinin Türkiye’yle ilgili bölümleri.
Son iki maddedeki belgeler, Taşnak’ların kurulduğundan beri devamlı terör faaliyeti yürüttüğünü ve Türkiye’nin bunun karşısında kendini savunduğunu kanıtlamaktadır.
Yukarıdaki sözü geçen belgelerin arşivlerde tekrardan aranıp bulunmasına gerek yoktur. Belirttiğim gibi bunlar, halihazırda tasnif edilmiş Rusça basılmaya veya çevrilerek dünya dillerinde yayımlanmaya hazırdır. 2015 yılına az bir zaman kaldığı düşünülürse Rusya’ya gönderilecek heyet tarafından bunlar için zaman, emek ve para harcanmasına gerek yoktur. Birkaç aylık çalışmayla bunların hepsini toplamak mümkündür.
Elimdeki belgeler hızla dünya kamuoyuna sunmak amacıyla yayına hazırlanabilir. Mehmet Bora Berinçek.”
Mehmet Perinçek sıradan bir araştırmacı değildir. Onun, Ermeni ve Kürt sorunlarıyla ilgili olarak yazdığı eserlerin tamamı özgündür. Bu eserlerden bazıları şunlardır:  “Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları”, “Türk Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar”, “Ermeni Devlet Adamı B. A. Boria’nın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması” vb.
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’yi haklı olduğu bir davada haksız duruma düşürecek bir uyuşukluk ve disiplinsizlik içinde görünmektedir. Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır. Ermeni iddiaları konusunda Türkiye hiçbir boşluk bırakmamalıdır. Bu bağlamda Mehmet Perinçek’in sesine kulak verilmeli ve Türkiye’nin elini güçlendirecek önerileri değerlendirilmelidir. Aksi takdirde tarih önünde Davutoğlu ve ekibi sorumluluktan kendisini kurtaramayacaktır..

MİLLETVEKİLİ NEDİR NE YAPAR?

H.Prof.Dr. Nurullah AYDIN
24 Aralık 2011-ANKARA

MİLLETVEKİLİ NEDİR NE YAPAR?

Toplumlar; tarihsel süreç içerisinde nüfusun artışına paralel sorunların giderilmesi için aralarında bazılarını seçmişlerdir. Seçilenlerde özellik taşıdığı için bilgi, birikim, tecrübeleri ile ortak sorunların çözümünde yönetenin yönetilenleri daha düzenli yönetmesine yardımcı olmuşlardır. Hukuk düzeni, hukuk kuralları ile iktidarın meşruiyeti, azınlığın çoğunluk karşısında hakları, toplumun tüm kesimlerin temsili ve bunun belirli dönemlerde seçimlerle yenilenmesi gibi uygulamalarla hukuk devleti, demokrasi, sosyal devlet anlayışı gelişmiştir.

Devlet ve toplum düzeni belirleyen anayasa kuralları ve oluşan meclis, yönetimi belirleyen, denetleyen işlevi ile benimsenmiştir. Milletvekilleri bu nedenle sorunların çözümü, birlik ve beraberliği sağlama ve yönetimin meşruiyetini sağlama ve denetim gibi görevlere sahiptir.

Türkiye’nin hiçbir konusunda ortak irade koymayan, birleşemeyen dört parti ve bütün milletvekilleri ortak çıkarları için maaşlarda artış konusunda oybirliği ile hareket ettiler. 

Dünya’da ve Türkiye’de milletvekili maaşları nasıl?

İş: T.C. Milletvekilliği. Milli irade temsilciliği,
Görev tanımı: Suç işleme özgürlüğü, dokunulmazlık. Meclise katılıp istenildiği gibi parmak indirilip kaldırmak. Rakipleri etkisizleştirme, İş bulma ve takip.  
Sosyal haklar: Ayda 19,500 TL maaş
Emekli olunca; 2 yılda emekli hakkı, 7.750 TL maaş ve tüm sosyal haklarından ve ayrıcalıklarından ömür boyu kendisi ve yakınlarının yararlanması.
 
Norveç: Kişi başı milli geliri: 98.000 $. Milletvekili maaşı: 7.500 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: 65'ten sonra. Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.

İsviçre: Kişi başı milli geliri: 65.000 $. Milletvekili maaşı: 4.200 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 6.4.

Danimarka: Kişi başı milli geliri: 64.000 $. Milletvekili maaşı: 5.000 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 7.8.

Finlandiya: Kişi başı milli geliri: 52.000 $. Milletvekili maaşı: 4.000 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.

Hollanda: Kişi başı milli geliri: 52.000 $. Milletvekili maaşı: 5.660 $. Yan ödeme: 150 $. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 10.8.

Avusturya: Kişi başı milli geliri: 50.500 $. Milletvekili maaşı: 8.100 $. Yan Ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 16.

Belçika: Kişi başı milli geliri: 47.000 $. Milletvekili maaşı: 5.064 $. Yan ödeme: 1.423 $. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 10.6.

İngiltere: Kişi başı milli geliri: 46.500 $. Milletvekili maaşı: 6.200 $. Yan ödeme: Londra kenti 9 gidiş-geliş bileti. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 13.3.

Fransa: Kişi başı milli geliri: 46.000 $. Milletvekili maaşı: 4.648 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: 55 yaş sonrası. Maaşın milli gelire oranı: % 10.

İtalya: Kişi başı milli geliri: 40.000 $. Milletvekili maaşı: 9.150 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 22,8.

İspanya: Kişi başı milli geliri: 37.000 $. Milletvekili maaşı: 2.312 $. Yan ödeme: 1.500$. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 4.

Çek Cumhuriyeti: Kişi başı milli geliri: 21.000 $. Milletvekili maaşı: 1.900 $. Yan Ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 9.

Litvanya: Kişi başı milli geliri: 15.000 $. Milletvekili maaşı: 820 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 5.4.

Polonya: Kişi başı milli geliri: 14.000 $. Milletvekili maaşı: 1.893 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 13.5.

Ermenistan: Kişi başı milli geliri: 4.000 $. Milletvekili maaşı: 200 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 5.

Küba: Milletvekili maaşı yok. Beceriksiz çıkarsa, halkın geri çağırma hakkı var. Emeklilik yok. Harcırah, yolluk yok. Sadece ve sadece Küba halkına hizmet etme onuru var.

TÜRKİYE: Kişi başı milli geliri: 10.000 $. Milletvekili maaşı: 9.750 $. Yan ödeme: Harcırahlı. Emeklilik: Yaş sınırı yok. Çifte emekli geliri var. Maaşın milli gelire oranı: % 100.
 
Günün Sözü: Aldatanın aldatmasına aldananların şikayet etme hakkı yoktur.

15 likler.. Çanakkale'de Ölüme giden Çocuklar




çanakkale içinde vurdular beni
ölmeden mezara koydular beni
of gençliğim eyvah

çanakkale kö pr üsü dardır geçilmez
al kan olmuş suları bir tas içilmez
of gençliğim eyvah

çanakkale içinde aynalı çarşı
anne ben gidiyorum düşmana karşı
of gençliğim eyvah

çanakkale içinde bir dolu testi
anneler babalar ümidi kesti
of gençliğim eyvah

çanakkale’den çıktım yan basa basa
ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
of gençliğim eyvah

çanakkale içinde sıra söğütler
altında yatıyor aslan yiğitler
of gençliğim eyvah

çanakkale’den çıktım başım selamet
anafarta’ya varmadan koptu kıyamet
of gençliğim eyvah…

çanakkale içinde aynalı çarşı,
ana ben gidiyom düşmana karşı,
of gençliğim eyvah

çanakkale içinde bir uzun selvi,
kimimiz nişanlı kimimiz evli,
of gençliğim eyvah

çanakkale üstünü duman bürüdü,
on üçüncü fırka yürüdü,
of gençliğim eyvah

çanakkale içinde bir dolu testi,
analar babalar mektubu kesti,
of gençliğim eyvah

çanakkale içinde vurdular beni,
ölmeden mezara koydular beni,
of gençliğim eyvah

Devrimci önderler çocuklarını cepheye göndermişti

GÖKÇEN’İ DERSİM’E ATATÜRK YOLLADI

Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, Eskişehir Hava Komutanlığı’nda askeri pilot olarak görev yaparken, 1937 yılında Dersim isyanı çıkar.
Gökçen, isyanı bastırmak için düzenlenecek operasyona katılmak için gönüllü olur.
Komutanları Atatürk’ün iznini isterler, Atatürk tereddütsüz kabul eder.

Atatürk Gökçen'e şunları söyler:
“Alacağın görev oldukça çetin! Aldatılmış bir eşkıya çetesi ile karşı karşıya kalacaksın.
Onların da ellerinde bir takım silahlar var.
Uçağın arıza yapacak olursa mecburi inişe geçecek ve sonunda onlara teslim olacaksın.”

Bu sırada kendi silahını çıkarıp Gökçen’e uzatan Atatürk şöyle der:
“Ya karşındakini vuracak ya da kafana sıkacaksın! Teslim olmak yok!”

Gökçen görevini başarıyla tamamlayıp Dersim’den döner. Madalya alır. Dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak tarihe geçer.

 Sabiha Gökçen

ALMANLAR STALİN'İN OĞLUNU KURŞUNA DİZDİLER

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya, Rusya’ya saldırdığında milyonlar cepheye koşar.
Gönüllüler arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği lideri Stalin’in oğlu Yakov da vardır.
Yakov, 1941 yılında onbaşı olarak Batı Cephesi’ne gider. Bir süre sonra Almanlara esir düşer.

Almanlar bir ‘ganimet’ ele geçirdiklerini düşünerek hemen Stalin’e haber gönderirler:
“Yakov’un karşılığında, esir düşen Alman generalleri geri istiyoruz!”

Stalin şu yanıtı verir:
“Benim oğlum onbaşı rütbesindedir. Karşılığında size ancak bir onbaşı gönderirim.”
Almanlar kabul etmez, tekliflerinde ısrarcı davranınca Stalin bu kez şu yanıtı verir:
"Benim oğlum bir general etmez!"

Daha sonraki yazışmalar da sonuç vermez. Almanlar Yakov’u kurşuna dizerler.
Yakov, tarihe, İkinci Dünya Savaşı’nda ölen 20 milyon Sovyet vatandaşından sadece biri olarak geçer.

Yakov Çugaşvili, Stalin'in oğlu

MAO: OĞLUM BİNLERCESİNDEN BİRİYDİ

Mao Anjing, Çin devriminin önderi Mao Zedung'un en büyük oğlu idi.
Mao Anjing'in annesi Yang Kayhui, Kuomintang gericileri tarafından 1930'da idam edildi.
Anjing, çocukluğunun bir kısmını sokaklarda yetim olarak geçirdi.
Daha sonra Moskova'da okudu, İkinci Dünya savaşı sırasında Sovyet Ordusu'na katıldı.
1946'da Çin'e döndü.

Moskova’da eğitim aldıktan sonra Pekin’e dönen Anjing, halkını tanımak için köylerde ve fabrikalarda çalışır.
ÇKP yöneticisidir. 1950'de Kore Savaşı başladığında gönüllü yazılır. Daha 23 yaşındadır.
Anjing, General Peng Dehuay’ın piyade birliğine gönderilir. Rusça bildiği için irtibat subayı olarak burada görev yapar.
Çin birlikleri, Kore sınırını sessizce geçer; bundan sonraki saldırılarda ABD uçakları Anjing’in karargâhını bombalar.
24 Kasım 1950’deki bombardımanda Anjing’in birliği bir tünelin içine sığınır.
O ise, açık alanda bulunan bir barakada mahsur kalır. Bombardımanda ölür... Anjing arkadaşlarının yanına defnedilir.

Mao’ya acı haberi veremezler.
Üç ay sonra General Peng Dehuay, Mao’yla bir görüşmesinde Anjing’in ölümünü ağzından kaçırır ve oğlunu koruyamadığı için utanç içinde olduğunu söyler.
Mao bu haberi aldığında derin üzüntü içinde bir süre susar. Sonra kendisini toplar ve şu sözleri sarf eder:
“Devrimci bir savaşta daima bir bedel ödenir. Anjing binlerce kişiden biriydi.
Söz konusu benim oğlum olduğu için bunu özel bir olay olarak görmemelisiniz!”

Mao Zedung'un oğlu Mao Anjing ve eşi Liu Songlin

ATATÜRK ASKERDEN KAÇAN MOLLALARI AZARLADI

İstiklâl Harbi koşullarında da askerlik her vatansevere adeta zorunluydu.
Aydın Kuvayi Milliye teşkilatı 1919'da, 18 yaşındaki gençleri askere çağırdı ve gelmeyenlerin idam edileceğini duyurdu.
İstiklâl Mahkemeleri'nin de en çok uğraştığı konu asker kaçaklarıydı.

Yunan ordusunun Afyon önlerinde cephe kurduğu günlerde, Mustafa Kemal, Konya'yı ziyaret etmişti.
Atatürk'e bu gezide eşlik eden Sovyet Büyükelçisi Aralov'un anılarında yeraldığına göre, Konya'da medreseyi ziyaret eden Mustafa Kemal'den bir hoca, 'talebelerin askere alınmamasını' rica eder.
Mustafa Kemal buna sinirlenir ve şu ifadeleri kullanır:
"Ne o, yoksa sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir?
Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde döğüşür, yurt içinde canlarını feda ederken, siz burada, genç; sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!
Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim!"

‘Bedelli’ isteyenlerin oğulları askere gitmedi

Sözcü gazetesinde 22 Ekim’de yayımlanan habere göre:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın oğlu Mücahit Arınç da askerliğini yapmadı. Arınç, bedelli askerliğin en koyu savunucularından.
Abdullah Gül’ün büyük oğlu Ahmet Münir Gül de askerliğini yapmadı. 27 yaşındaki Gül, ABD’de master yapıyor.
Eski Çevre Bakanı Osman Pepe’nin iki oğlu var. Her ikisi de ticaret hayatında hızlı yükselişleriyle dikkat çekmişlerdi.
30 yaşındaki Mustafa Pepe ve 27 yaşındaki İsmail Pepe’nin de askerlik yapmadığı öğrenildi.
Hüseyin Çelik’in iki oğlu da askerlik görevini yapmadı.
Tayyip Erdoğan’ın büyük oğlu Burak’ın çürük raporu alarak askerlik yapmadığı biliniyor.
Erdoğan’ın küçük oğlu Bilal de gurbetçilerin çocukları için çıkarılan ‘1111 sayılı Dövizli Askerlik Yasası’ndan yararlandı.
Bilal Erdoğan, kanunun öngördüğü gibi üç yıl yurtdışında kaldıktan sonra belirlenen dövizi ödedi ve 21 gün Burdur’da askerlik yaptı.

BEDELLİ ASKERLİK OSMANLI’DAN KALMA

Bedelli askerlik, eski bir Osmanlı uygulması. Osmanlı döneminde din adamları, azınlıklar ve İstanbul’da doğmuş olanlar imtiyazlıydı. Osmanlı Devleti, ‘bedel-i nakdi’ uygulamasını, bozulan maliyesini düzeltme yollarından biri olarak görürdü. Bir bedel karşılığı özellikle azınlıklar, paşa ve eşraf çocukları da askerlik yapmazdı. Askerliği yoksul Anadolu çocukları yapardı.

(Aydınlık'tan alıntı)
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...