CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Fotograflarla BÜYÜK TAARRUZ...

ÖNCE DAGITIN SONRA ARSIVLEYIN. ORTA OKUL VEYA LISEDEKI SIZLERE SÖZDE ANLATILAN O TARIH ZIRVALIGINI DA UNUTUN. BIZE HIÇ BIR ZAMAN GERÇEKLERI ANLATMADILAR

"Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe'nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat, hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri! Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum!"   
   
Mustafa Kemal Atatürk
1928 (İbrahim Necmi Dilmen, Atatürk Anekdotlar, Der: Kemal Arıburnu, s. 120)
 
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar `üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu.
Bıraksalar,
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.
Nazım Hikmet Ran

PKK kamplarından şok ayin görüntüleri!

PKK kamplarından şok ayin görüntüleri!
PKK kamplarından şok ayin görüntüleri!

Çatışmalarda ölen militanlarını pagan merasimi ile defneden PKK'nın, Zerdüşt yüzü de açığa çıktı. Örgüt militanlarının düzenledikleri törenlerde ateşe nasıl taptıkları görüntülendi. Milli Gazete'nin ulaştığı ayin fotoğraflarında militanlar Öcalan bayrağı altında ateşe secde edip, sembolik krala tapınıyor. 


Son dönemde dini argümanları kullanarak bölge insanının dini hassasiyetlerini istismar eden PKK'nın kamplarda ateşe nasıl taptıkları ortaya çıktı. Milli Gazete'nin haberine göre, örgüte katılan gençleri, yetiştiği sosyo-kültürel yapıdan ve dini inançlarından arındırmaya çalışan örgüt, ilk önce, tiyatro ve kısa piyeslerle gençlerin zihinlerini yıkamaya başlıyor.

Hazırlanan piyesler daha çok mağaralar da oynanıyor. Mağaraya kurulan bir sahnede sözde tanrı kral bulunuyor. Mabed olarak kabul edilen saray figürünün önünde bulunan kişiye tanrı kral sıfatını yükleyen militanlar, bu figür üzerinden, suratlarına yaptıkları makyajlarla, canlandırma yapıyorlar. Canlandırma yapılan piyeslerde kullanılan giysiler ve figürler, piyeslerde M.Ö çağlara yani pagan dönemine ait konuların işlendiğini gösteriyor.

PKK'NIN ZERDÜŞT YÜZÜ
PKK'ya katılan gençleri adım adım asimile eden örgüt ilk eğitim devresini tamamlayan militanları için ikinci evrede dehşet verici planlar hazırlıyor. PKK'nın Kuzey Irak, İran ve Suriye'deki kamplarına belirli zamanlarda götürülen militanlar burada İslami kimliklerinden koparılıyor. Kırsal alanda silah eğitimini başarı ile tamamlayan militanlara Kürtçülük davası aşılandıktan sonra sıra Müslüman militanların devşirilmesine geliyor. İlk adımda tiyatro ve piyeslerle anlatılmaya çalışılan Zerdüştlük, sonrasında ise gerçek ayin şeklini alıyor. Örgüt üyeleri belirlenen dönemlerde Abdullah Öcalan'ın resimlerinin bulunduğu alanlarda bir araya gelerek ibadet yapıyor. Düz bir alana yakılan ateşin etrafında kırmızı, sarı ve yeşil renkli kıyafetlerle yapılan sapkın ayine ateşin etrafını saran diğer militanlar da katılıyor. Zerdüşt felsefesine birebir uyan ayinlerde bir önder etraftaki insanları ateşe davet ediyor.



İSLAM'DAN SOĞUTMAYA ÇALIŞIYORLAR
Ağrı'da örgütten kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan iki teröristin emniyette verdikleri ifade, PKK'nın İslam'a bakış açısını da gözler önüne seriyor. Ramazan'ın ilk günü bir köyün yakınında otururken teravih sonrası camide okunan ilahiden etkilenip kaçan teröristlerden Ş.I., "İslam dininden nefret ediyorlardı. Kürtlerin dininin Zerdüştlük olduğunu söylüyorlardı." diyor."Kırsala çıkmadan önce PKK İslam dinine sahip çıkan ve halkın dini değerlerini paylaşan bir görünüme sahip. Ancak dağa çıkınca bu durum böyle değil." ifadelerini kullanan Çektar-Bazidi kod adlı Ş.I. adlı terörist, örgütü 'İslam düşmanı' olarak tanımlıyor. Dağda kendilerine Zerdüştlük propagandası yapıldığını anlatıyor. Ailesinin kendisini dini değerlere göre yetiştirdiğini belirten Ş.I., "Dağda dini inançlara ve yaşayışlara sıcak bakılmadığını ve hatta dini değerler ile dalga geçildiğini gördüm. Dini değerlere sahip örgüt mensuplarını dışlayarak, baskı altına alarak İslam dininden soğutmaya çalışıyorlar." diyor. Dini yaşama konusunda örgüt içinde yenilerin oluşturduğu grupla eskiler arasında ayrılık olduğunu söyleyen Ş.I., "Eski grup, yenilere baskı yaparak din değiştirmesi yönünde telkinde bulunuyor. Bu konuda bir tartışmada ajanlıkla suçlandım. Yeni katılanlar fırsat bulsa ve tutuklanmayacaklarını bilseler, örgütten kaçacaklar." diyor.



FOTOĞRAFLAR KARAYILAN'I DOĞRULUYOR
Terör örgütünün iki numaralı ismi Murat Karayılan, Almanya'da yayımlanan 'Bir Savaşın Anatomisi' isimli kitabında, PKK'nın dine yaklaşımını anlatırken, İslam dinine ağır hakaretlerde bulunmuş, 'Kürtlerin ideolojik kimlik ve aynı zamanda inanç dini' diye tanımladığı Zerdüştlük için övgüler düzmüştü. Bu fotoğraflarla birlikte PKK'nın Zerdüştlüğü ne kadar önemsediği ve gençlere nasıl aşılamaya çalıştığı da belgelenmiş oldu.

Milli Gazete

Guc, cesurca hedefi gormektir !


Ona:

"Ordu Yok!" dediler;
"Kurulur" dedi.
"Para Yok!" dediler;
"Bulunur" dedi.
"Dusman cok" dediler;
"Yenilir" dedi.
Ve butun dedikleri oldu.
O,
1881'de Makedonya'nin denize acildigi, kozmopolit bir liman olan Selanik'te dogdu. Ve 1938'e kadar Turkler'in kaderini tamamiyla degistirdi. Ozgurluklerini ellerine verdi. Ve bugun dahili ve harici bedhahlarla (:Kötülük isteyen, kötü yüreklilerle), emperyalizmle olan mucadelemizde onun fikirleri, onun dusunceleri, devrimleri ulkenin ve dunyanin gelismesi yolunda bizlere isIk tutuyor, bizlere yol gosteriyor ve butun bu dahili bedhahlara ragmen ulkeyi cagdas ulkeler duzeyine cikartiyor.
O,
Gerek dunya tarihinde, gerekse Turk tarihinde gelmis gecmis en onemli ve tarih cizgisini degistiren devlet adamlarindan biri...
O,
ATATURK...
1938 yilina kadar Turkiye icin yapmak istediklerinin belki yarisini belki de yansindan da azini gerceklestirdi. Onun Turkiye ile ilgili ozlemleri vardi. Onun ozlemindeki Turkiye'de:
CUMHURIYET
Cumhuriyet erdemdir
Ahlâka dayanan bir yonetim
Ileriye donuk
Yenilige donuk
Kosar adim
Ve en uygun yonetim Turk'un yapisina (1924)
MILLET
Turk milleti kararlidir cagdas uygarligi yakalamaya uluslar arasi yasam savasinda (1925)
MILLIYETCILIK
Yuzyillardi yaratan bu ulusal ruhu Turk cocugu tanidikca atalarini, cosacaktir; buyuk isler basaracaktir. Bunun sonucu olarak kendinde kuvvet bulacaktir
ADALET
Yargilar zamanla degisebilir Bu yadsinamaz. Ama ulus, hizli ve keskin adalet ister. Her turlu etkiden uzak, insan emegine saygili, ozgur ve uygarca (1924)
DEVRIM
Devrimler, Ulusun esenligi adina halk adina yapilir. Yasamimizda eger harika varsa, su iyi biline ki bunun sahibi halktir. Mutlu devrimlere Karsi gelenler varsa onlari aydinlatmak, Ulusal gorevidir aydinlarin (1925)
ORDUMUZ
Iste bu Turk ordusu Ulusun gogsunu kabartan Turk gucunun ve yurtseverliginin birlesimi; celikten bir dunya, disiplinli, kulturlu, bir okul, bir kit'asi, denk bir kit'ayi yener. Iki katini ise durdurur. Yerine civiler (1924)
EGITIM
Bir ulusun kurtulusu, basarisina baglidir. Egitimde cagdas egitim ve toplumumuza uygun egitim bunlardir esas noktalari egitimdeki zaferimizin. (1924)
BIZIM
Dunyada her sey icin maddiyat icin, maneviyat icin en gercek yol gosterici ilimdir; fendir. Bunun disinda yol gosterici aramak; bilmezliktir; yanilmaktir; sapkinliktir. (1925)
GENCLIK
Ey yukselen yeni nesil! Yarinlar sizindir.. "Cumhuriyeti biz kurduk O'nu, sonsuza kadar yasatacak sizsiniz." Siz insanlik onurunun ve vatan sevgisinin, fikir ozgurlugunun sembolusunuz; yorulasiniz bile beni izleyeceksiniz.
KADIN
Sen; yerde surunmeye degil, omuzlar ustunde yukselmeye layiksi. Kadinlarimiz, eger ulusun anasi olmak istiyorlarsa daha cok aydin daha cok bilgili olmak zorundadirlar. Hicbir ulusun kadini "TURK KADINI" kadar Ulusunu, Kurtulusa ve zafere goturmemistir (1923)
BASIN
Basin, Ortak sesidir bir ulusun. Ulusu aydinlatan odur. Mutluluga dogru goturen odur. O bir guc, bir okul o. Basin bir onderdir. (1922)
OGRETMENLER
Okullarimizda ogretme gorevi guvenilir ellerde, en saygili en fedakâr ogretmenlerde. Ulusal ahlâkimizi cagdas fikirlerle besleyen, guclendiren; guzel sanatlari seven sevdiren, en saygideger ogretmenlerde bilime onem veren, hurafelerden uzak; fikren ilmen ve bedenen guclu ogretmenlerde O ogretmenler ki ve yalniz milletleri kurtaranlardir. (1924)
SON BIR ISTEGI :
EY TURK HALKI, Sonsuzluga giden her on yilda en buyuk bayramini Cumhuriyet Bayramini kutlamani diliyorum. Daha buyuk onurlarla. Daha buyuk mutluluklarla. Huzur icinde, refah icinde (Nutuk. 1923)
Ataturk bu isteklerinin, ozlemlerinin belki bir kismini gerceklestirdi ama Turkiye bugun hala onun ozledigi Turkiye olamadi. Bu biz genclerin ve bizden sonra gelecek olan nesillerin, tum Turk vatandaslarinin gorevidir. Bu gorevi yuklenecek ve sonsuza dek yurutecek olan bugunun ve yarinin gencleri; nesilden nesile tasiyacaklari Ataturk'un ilke ve inkilâplarina, uzay-bilgi cagindaki yenilikleri de ekleyerek, Onun duygu ve dusuncelerini gerceklestirmeli ; ve bu gayret, ulkemizi diger dunya devletlerinin ust duzeyine cikarmak icin butun gucuyle calisma olmalidir. Ozlenen Turkiye'nin gerceklesmesi, hem kendi ruhumuzda hem de Ulu Onder Ataturk'un ruhunda sonmeyen mesale olacaktir.

“Atatürk diktatördür’ diye buyurmuş, çağdaş görünüşlü kadın yazar!

CNN Türk’te yayımlanan “Dört Bir Taraf” programında Nagehan Alçı adlı yazar, “Atatürk diktatördü” diye buyurmuş…
***
Atatürk nasıl bir diktatörse, iki sözünden biri “ulusal egemenlik”ti.
Nasıl bir diktatörse, başarıyla çıktığı Kurtuluş Savaşı’ndan sonra halk onu “padişah” yapmak isterken, o Cumhuriyet’i, yani “halkın üstünlüğü”ne dayanan rejimi kurdu.
Nasıl diktatörse, Padişah’ın çıkarlarını korumakla görevli Bab-ı Âli Hükümeti’ni yıktı ve yoluna en küçük illerden bile temsilci gönderilen Türkiye Büyük Millet Meclisi ile devam etti.
Nasıl bir diktatörse, 16 Ekim 1923′te Arifiye’de, bütün güç ve egemenliğin halktan kaynaklandığını ve halka dayandığını haykırdı.
Nasıl bir diktatörse, “Tanrısal bir hukuka dayalı bir mutlakiyet yönetimi”nin yerine “Halk iradesine dayalı Cumhuriyet”i koydu…
Nasıl diktatörse, “Bizim bildiğimiz demokrasi siyasidir, onun amacı, milletin, yönetenler üzerindeki denetimi sayesinde, siyasal özgürlüğü sağlamaktır” dedi.
Nasıl diktatörse, “Demokrasi, memleket aşkıdır, aynı zamanda babalık ve analıktır” diyerek demokrasiye övgüler düzdü.
Nasıl diktatörse, demokrasiyi “eşitseverlik” olarak tanımladı.
Nasıl diktatörse, kurduğu devleti, “Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi esasına dayalı bir devlettir” diye dünyaya ilan etti.
***
Atatürk nasıl bir diktatörse, dönemin bütün düşünürleri onu “gerçek demokrat” diye ayakta alkışladı.
Nasıl bir diktatörse, İngiliz düşünür Herbert Sidebotham, “Eğer demokrat diye bir şey varsa Atatürk demokrattır. Atatürk iradesinin ruhu, gerçekten demokrat olmasaydı ve bu ruh bütün halkı etkilememiş bulunsaydı, inkılâplar gerçekleşebilir miydi? Türk aydınları, halkın iyiliği için çalışan demokrasiyi, “halkçılık’ olarak niteliyorlar ki, bu konuda Atatürk’ün yönetimi, bazı Batı demokrasilerini utandırabilir” diye yazdı.
Nasıl diktatörse, ünlü Fransız hukukçusu Prof. Maurice Duverger, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin tekliği, milletin eğitimi için zorunlu bir geçişti. Asıl amaç, çok partili bir rejim ve serbest seçim usulüydü. Mustafa Kemal, Devlet Başkanlığı zamanında iki kere çok partili rejimi denediyse de başarı elde edemedi; henüz şartlar gerektiği kadar gelişmemişti” diyerek gerçekçi bir yorum yaptı.
***
Atatürk’ün ölümünden tam 73 yıl sonra, kendi tarihini yabancılar kadar bile bilmeyen, üstelik bugün mesleğini yapabilmesini bile Atatürk’e borçlu olan kadın bir gazeteci çıkıyor, “Atatürk diktatördü” diyor!
Yazıklar olsun!
***
Bir çift söz de şöhret peşindeki bu kadının hezeyanlarının her hafta topluma ulaşmasına aracılık eden sevgili ağabeyim ve Eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen’e:
Orada ne işin var abi?
Ortak değerlerimize her hafta küfredilmesine “aracılık etmek” ağırına gitmiyor mu?
****
AĞAOĞLU’NA SORULAR?
Son yıllarda yaptığı lüks konutlarla tanınan ünlü müteahhit Ali Ağaoğlu, Van depreminden sonra ortaya çıktı, büyük bir cesaretle “Geçmişte ben de sağlam olmayan konutlar yaptım” diye özeleştiride bulundu.
İyi de itiraf etmekle her şey bitiyor mu Ali Bey?
Bu durumda, hâlen o binalarda oturan binlerce insanın can güvenliğini sağlamak da size düşmüyor mu?
Bu konutlar nerede ve içlerinde kaç kişi yaşıyor?
Madem dayanıksız olduklarını kabul ediyorsunuz; bugünden tezi yok o konutlarda oturan insanları yeni yaptığınız güvenlikli binalara taşımanız, en kısa zamanda o çürük binaları yıkmanız, aynı yerde, aynı kat sayısında ve aynı daire büyüklüğünde yeni binalar yapıp sahiplerine teslim etmeniz gerekmiyor mu?
Bu; sizin o insanlara borcunuz değil mi?
Olası bir depremde o binaların yıkılması durumunda, bugünkü itirafınızla sorumluluktan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz?
****
GÜNÜN SORUSU
Fikir kimden çıktı bilmiyorum; ama 10 Kasım gecesi saat 19.38′de ışıkların üç dakika süreyle söndürülmesi için başlatılan kampanya hızla büyüyor… Sorum bizi yönetenlere:
Depremi gerekçe göstererek, ışık söndürme eylemlerinin iptalini de kararlaştıracak mısınız?
****
Üniversitelerde insanı dehşete düşüren ayırımcılık!
CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ’u “Fethullah Gülen Cemaati’nin adamlarını okula yerleştirmekle ve Alevi kökenli öğretim üyelerini tasfiye etmekle” suçlamış…
Tunceli Üniversitesi’nde olup bitenler konusunda özel bir bilgiye sahip değilim.
Ancak son iki yılda konferans vermek için 20′ye yakın üniversiteye gittim. Yarısından fazlasında benzer şikâyetler duydum.
F tipi hocalar hızla yükseliyor…
Atatürkçü ve sol eğilimli öğretim üyeleriyle Alevi kökenli olanlar ya kızağa çekiliyor ya da üniversitelerden gönderiliyor.
***
Normal koşullarda bu iddiaları araştıracak ve sonuca bağlayacak olan makam Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)’dur. Ama; YÖK’ün bugünkü yapısına bakınca, üniversitelerdeki bu kadrolaşmanın zaten bu kurumdan kaynaklandığı açık bir şekilde görülüyor…
Demek ki emniyetteki, yargıdaki, medyadaki “etnik köken dedektifliği” mikrobu, üniversitelere de bulaşmış…
Bundan sonra olacakları düşünmek bile istemiyorum!

Mustafa Mutlu
03 Kasım 2011




http://www.kemalistler.org/ataturk-diktatordur-diye-buyurmus-cagdas-gorunuslu-kadin-yazar.html/
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...