Marshall Planı II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı antikomünist; istismarcı / ürün vereni sömürerek ve bilinçsizce ve de edilgenleştirerek yaşatma, hedefleri olan bir ekonomik yardım paketidir. 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.
Bu program çerçevesinde 1948-1952 yılları arasında uygulanan bu yardımlarda ABD, Avrupa ülkelerine 13 milyar dolarlık bir yardım yapmıştır.
Türkiye 2. Dünya savaşına katılmadığı halde, savaşta mağdur olan ülkelere verilmesi kararlaştırılan bu yardımdan -türlü cambazlıklarla- faydalanmıştır. Bu bir siyasi başarı mıdır, yoksa tam bir onursuzluk ve aymazlık mıdır? Bu ikilemin çözümü için "Marshall yardımının" ülkemiz için olan sonuçlarına bakmak gerekir:
Ciddi bir bakışla, ABD ye bağımlılığımızı başlatan bu yardım planı, her açıdan kendi özgün Üreticiliğimizi, Gelişmemizi, Sanayileşmemizi, Sağlığımızı ve Özgürlüğümüzü çelmelemiştir.. kundaklamıştır.
Ekonomik açıdan Pakistan, İran ve Iraktan farklı olmamamıza neden olan, kendi teknolojisini üretemeyen ve büyük çoğunlukla montaja dayalı bir ekonomiye sahip olmamızın temel nedenlerinden biri bu sözde yardım planıdır.. Örn. önce kullanılmış eski teknolojik makinaları yardım niyetine vermiş, sonra da yedek parçaları için makina parasına yakın miktarlar için istemişlerdir.
İçindekilerin ne olduğunu tam bilmediğimiz kötü süt tozu, peynir, yağ ve bisküvi karşılığı verilen ASKERİ ÜS izinleri de bu sözde yardım planına dahildir. Bu, bizim ve tehdit altında tuttuğu Orta Doğu ülkeleri için hazırlanmış çok kötü niyetli bir yardım plandır. [Bkz. ABD nin bugün Orta Doğu'ya sözde demokrasi getirme taktiği, yalanı altında yaptıklarına.]
Marshall yardım planı kapsamında Türkiye'ye ayni yardım olarak bol bol girmiş kumaş türü "Amerikan bezi"ni de unutmamak gerekir.
Görüldüğü üzere Amerika bu yardımı bizim "kara kaşımız, kara gözümüz" için "hibe" olarak vermemiştir. Katmerli-Borç olarak vermiştir.
Genetiği oynanmış mısır, buğday, pamuk, yağ gibi tohum ve gıdalara ihtiyacımız olmadığı halde almamızın nedeni ABD'nin Türkiye'ye dayattığı bu anlaşmaların sonucudur. Amerika dünyanın en büyük mısır üreticisi ülkesidir. Elinde birikmiş olan mısır dağlarını eritebilmek için, "mısırözü yağı ihracatını" keşfedivermiş ve de Türkiye'ye yapılacak Marshall yardımının koşullarından birini de, "Türkiye'nin Amerika'dan mısırözü yağı ithal etmesi" olarak belirlemiştir. Bunun karşılığı olarak da Türkiye Zeytinyağı üretmeyecek, zeytin ağaçlarını da sökecektir.
Eskişehirde üretime tamamen hazır vaziyetteki uçak fabrikası, "nasılsa ABD uçak veriyor biz üretmesek de olur" denilerek kapatılmıştır.
Türkiye'nin uçak üretmemesi için 1941-44 yılları arasında ABD Türkiye'ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi vermişti. CHP döneminin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Doğan, Nuri Demirağ'a şu ibretlik sözleri söylemişti:
"Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar."
Demirağ örümünden vazgeçip daha fazla fosil yakıtı tüketmemizle, asfalt yol örümüne geçmemizle sonuçlanan bu plan sayesinde, "Yüce ABD yol yapıyor allah razı olsun" denip demiryolu yapımı da durdurulmuştur.
Ata’mızın emriyle yaptırılan ilk yerli ve milli trenimiz BOZKURT |
[Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni kurulduğu dönemde ismi öne çıkan Mehmet Nuri Demirağ, Türk havacılık tarihinin de en önemli isimlerinden ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendi.]
Devletin hangi mekanizmalarla hem kapitalist zoru hem de meşruiyet kanallarını yapılandırdığını ve bunu nasıl da sermaye ile içiçe, plansız ve oldukça tepkisel bir şekilde kuvveden fiile geçirdiğini gösteren Marshall planı, Türk lirasının dolar karşısında düşüşünün başladığı tarih olarak bilinir. O günden sonra belimizi doğrultamadık.
İşte bu şekilde başlayan "ABD'ye sırtı dayayıp, onun verdikleriyle yaşama" alışkanlığı daha doğrusu bağımlılığı bugün kontrolden çıkmış olup, aksi olasılık dışı hale gelmiştir.
Amerikanın bu, "sizin üretmenize gerek yok biz her şeyi veririz " planı, o zamanlar insanların sarıldığı bir sözde yardımdır. Tabii bu, "armut piş ağzıma düş olayı" dır ve "üretmeyelim" -"üretemeyelim" demektir ki, bunun sonucunda 1. görgü tanıklarından bilindiği üzere en basit örnek haliç tersanesinin üretiminin ve argesinin yok edilip tamire vs.ye kaydırılmasıdır. (2)
Bunun bu günkü sonucu da devlet kotasıydı, oydu buyduyla üretimin önüne geçmek, buna karşılık dışardan ithal etmektir ki bu sadece tarım vs değil bilişim dahil her sektör için geçerlidir. En bilenen örnekte mısır tohumlarının her sene tekrar tekrar ithal edilmesidir.
Oysa vaktinde üretimin temelleri düzgün atılmış olsaydı bu gün dışarıya ciddi anlamda bağımlı olacağımız bir şey olmayacaktı denilebilir.
2. Dünya savaşına katılan Avrupa ülkeleri ise, yıkılan ekonomilerini onarmak için yoğun bir çabaya girişmişlerdir. Bunun için gerekli olan makine ve donatımı ancak ABD'den sağlanabildikleri için bu ülkelerin tüm döviz ve altın rezervleri ABD'ye akmış ve büyük bir döviz darboğazı içine sürüklenmişlerdi.
Ancak....
Marshall yardımı alan ülkeler |
Türkiye cumhuriyeti hiç gereği olmadığı halde kendisini bağlamayan Osmanlıya ait borçları bile ödemişti ama tabii bağımsız karakterli devlet adamlarının yönettiği bir Cumhuriyet başka oluyor.
Bu yardımlardan yararlanan diğer ülkelerle birlikte Avrupa ekonomik işbirliği teşkilatı (şimdiki OECD) üyesi olduk. Bugün 30 üyesi olan ve 1961'de yapısı biraz değişen bu teşkilat'ın gelişmişlik ve ekonomik istatistiklerinde sonunculuğu pek kimseye kaptırmayan bir ülke olarak alınan yardımları nasıl kullandığımız konusunda çok soru işaretleri oluşmaktadır. Örn.Almanya ya da Fransa da bu yardımlardan yararlanmıştır. Önemli olan yararlanıp yararlanmamamız değil nasıl yararlan(ama)dığımızdır?!
-------
Notlar :
(1) - " Amerika para verir, Türkiye kendi güzelim zeytinyağı varken, Amerika'dan mısırözü yağı ithal eder. İthalatın kesintisiz sürmesi için, Türkiye'de ilk margarin fabrikası kurulur. Yine aynı dönemde "bunlar bir işe yaramaz" denilerek yüz binlerce zeytin ağacı sökülüp neredeyse bir "zeytin ağacı katliamı" yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bir bölümü Amerika tarafından dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı Türk Lirası karşılığı satılır. Türk insanını zeytinyağından soğutup, mısırözü ve margarine alıştırmak için hayasızca yalan söylentiler çıkarılır. "Zeytinyağı ısınırsa kanser yapar" yalanı bunlardan biri. Oysa, zeytinyağı halkın deyimiyle "dumanlaşma" derecesi en yüksek, yani en zor yanan sıvı yağlardan biri. Biz, "Zeytinyağlı yiyemem aman" türküsünü söyledikçe Türkiye'de zeytinyağını tanıyanların sayısı hızla azalır. Bugün Doğu bölgesindeki insanlarımızın çoğu zeytinyağının adını duymuş ama görüp tanımamıştır. Bugün İtalya'da kişi başı zeytinyağı tüketimi yıllık 25-30 litre arasında iken, Türkiye'de bu rakam 1.5-2 litre arasındadır. Önce ülkemizde bir seferberlik halinde "zeytinyağının tanıtımını"yapmalıyız. Tanıtımda aksayan yanlarını görmeliyiz. Geniş halk kesimlerinin kullanabileceği ambalajlarla zeytinyağını halkın ayağına götürmeliyiz. Ambalaj masrafından kısıp halka ucuz satmalı ve zeytinyağının yararlarını anlatmalıyız. El ele verip Marshall Planı'nın 60 yıllık etkisini silip atmalıyız."
Ah Marshall Planı ah
Can AKSIN : https://bit.ly/2TCRvie
(2) - Türkiye Marshall Planı çerçevesinde 1948 – 1952 yılları arasında 352 milyon dolar yardım almıştır . Alınan bu yardımdan 1951 yılında İzmir Enternasyonal Fuarındaki Ulaştırma Bakanlığı Pavyonunda çekilmiş bir resimde de görüldüğü üzere bu gün adı Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş olan Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü’ne 1948 yılında 3.,441,810 dolar 1950 yılında 19,539,000 dolar 1951 yılında ise 10,713,16, dolar olmak üzere 33,693,970 dolar ayrılmıştır. Ayrılan bu 33.693.970 dolar ile neler yapılmış neler alınmıştır. Marshall Planı çerçevesinde ayrılan bu fondan ilk olarak ithalat ve ihracatımızda kullanılmak üzere Ardahan, Aydın, Çoruh, Hopa, Kars, Kastamonu, Malatya Manisa, Rize ve Yozgat adı verilen 10 adet kuru yük gemisi satın alınmıştır Bu gemiler 1944 ve 1945 yıllarında ABD muhtelif tersanelerinde inşa edilmişlerdir, Kars, Kastamonu, Malatya ve, Rize gemileri bilahare cevher gemisine dönüştürülerek yıllarca Ereğli Demir Çelik Fabrikalarının ihtiyacı olan kömürleri Zonguldak’tan Ereğli’ye taşımıştır. Satın alınan Kocaeli ve Sivas tankerleri Türkiye’nin ihtiyacı olan petrolü taşımışlardır.. Kocaeli Tankeri 1943 yılında Sivas ise 1945 yılında inşa edilmiştir. Alınan bu 10 gemi ile iki tanker 1955 yılında kurulan Deniz Nakliyatı T.A.Ş nüvesini teşkil etmiştir. Uzun yıllar ülkenin ihtiyacı olan mallar dış ülkelerden yurda getirirken ürettiği malları çeşitli limanlardan götürmüştür.
Devamı için bakınız: https://bit.ly/2EWwZRu ]