Ülkelerin aya seyahat merakı
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Son bir iki yıldan beri birçok ülke aya gitmek yarışı içinde. Bu ani ve artan merakın altında yatan nedenlere eğilmekte yarar var. Neden ay ve neden özellikle ayın güney kutbu?
Aya gidebilen bir ülke teknolojik olarak gelişmiş olduğunu dünyaya göstererek diğer ülkelere bir tür güç gösterisinde bulunmuş olur. Böylece kendini ayrı bir grup ülkenin üyesi olduğunu göstermiş olur. Bu durum nükleer santral sahibi olmakla eşdeğer. Nükleer teknolojiye sahip ülkeler kendilerini ayrı bir “nükleer kulüp” olarak tanımlamışlardır. Fakat nükleer teknoloji son yıllarda önem ve değer kaybettiğinden, yeni akım aya seyahat etmek ve orada üs sahibi olmaktır.
Dünya etrafında dönen bir veya birkaç uydu sahibi olmak artık bir özellik taşımıyor. Dünya etrafında dönen bir uydu laboratuvar sahibi olmanın da limiti var. Amerika ve Rusya birer uydu laboratuvarına sahipler. Artık yeni ve daha uzak laboratuvar sahibi olmayı amaçlıyorlar. Özellikle Amerika’nın uzay araştırmaları merkezi olan NASA kendine ayda bir laboratuvar kurmayı amaç edinmiş durumda. Böylece hem halkın vergilerinden yaralanmaya devam edebilecek, hem de dünyaya ABD’nin teknolojik üstünlüğünü göstermiş olacak.
Ayda bir üs kurulacak ise en uygun yer ayın güney kutbudur. Zira güney kutbunda buz olduğu saptandı. Yaşam için gerekli olan suyu bu buz tabakasından elde etmek önemli ve de gerekli. Su olmadan yaşamı sürdürmek mümkün değil. Aya başarılı bir şekilde inmeyi başarmış olan sadece dört ülke var. Bunlar Amerika, Rusya, Çin ve Hindistan. Hindistan ayrıca ayın güney kutbuna bir araştırma robotu indirmeyi başarmış ilk ülke. Başarılı inişten hemen sonra Pragyan adlı tekerlekli robot modülden çıkarak etrafta dolanmaya başladı. Hindistan’ın başbakanı Narendra Modi Chandrayaan-3 adlı ay modülünün aya güvenli inişini kontrol odasından bizzat izledi ve ardından “Chandrayaan-3’ün başarılı inişi 1,4 Milyar Hintlinin beklentisini ve teknolojik üstünlüğünü simgeliyor” dedi.
Ayda bir üs kurmak ayrıca daha ileri bir tarihte Mars’a (Merih’e) insan yollamanın da bir parçası. Uzun sürecek bir Merih yolculuğu için ilk durağın ay olması planlanıyor. Bu ilk durağa ulaşan insanların hem fiziksel (bedensel) hem de ruhsal (psikolojik) dayanıklıkları saptanacak. Fakat insan şu soruyu sormadan da edemiyor: “Neden böylesine zor ve pahalı bir macera? Merih’e gitmekle ne kazanılacak ve insanlığa ne türden bir fayda sağlanacak?”
Bu gibi soruların yanıtı mantıkla verilmesi zor, ama insanın yapısında araştırmak ve yeni yerler keşfetmek içgüdüsü var. Bu içgüdü varlığını sürdürmek için şart. Fakat dünya dışı arayışlar yerine dünyayı daha yaşanılır, güvenli ve huzurlu bir ortama çevirmeye çalışmak ve milyarlarca doları bir avuç insanın seyahat etmesi için harcamak yerine dünya barışı için harcamak daha makul olmaz mı? Bu soru neden sorulmuyor ve neden yanıtlanmıyor.
Doç. Dr. Haluk Berkmen