CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

13. KABİLE, MUSEVİ HAZAR TÜRKLERİ

13. KABİLE, MUSEVİ HAZAR TÜRKLERİ

Douglas Morton Dunlop ve Türkolog Peter Benjamin Golden, Hazarların Uygur soyundan geldiklerini ileri sürmüşler ve Hazarların Çin kaynaklarında "T'u-küe Ho-sa-K'o-sa” adı ile zikredildiğini ortaya çıkarmışlardır.

Hazarlar 586 yılındaki Bizans kaynaklarında TÜRK adı ile de anılıyorlar ve batıda Göktürk kağanlığının en uç noktasını oluşturuyorlardı. Bu dönemde Göktürk kağanlığına bağlı olan Hazarlar, Sasanilere karşı Bizans’a yardım ediyorlardı. Bu sırada "Oğuz Türkleri" de Hazar Kağanlığına tabi idi.  İslam ve Ermeni kaynaklarına göre Hazarların Göktürkler’e bağlılığı 7. yy’ın ikinci yarısına kadar sürmüştür.

Bizans İmparatoru III. Leo, Hazarların savaş tehditi karşısında oğlu V. Konstantin'i Hazar kağanı Bihar'ın (sonradan İrene adıyla vaftiz edilecek) kızı olan "Çiçek" ile evlendirmiştir. Bu evlilikten doğan IV. Leo Hazar, 25 Mart 775'te tahta çıkmıştır. 

Hazar Kağanlığı 630 yılında kurulmuş ve Kuman Kıpçak baskısı altında XI. yüzyılda tarih sahnesinden çekilmişlerdir.

Bugün Musevi olan  Karaim-Karay Türkleri ve Karaçay Türkleri Hazarların çocuklarıdır. 

Hazarlar aslında Gök Tanrı dinine (Tengri Han) inanıyorlardı.  Fakat 740’lı yıllarda Hakan ailesi Museviliği benimsemiştir. 

Yahudi mitlerinde adı geçen kabile sayısı 12’dir. 13. Kabile olarak bilinen kabile ise Musevi Hazar Türkleridir. Sonradan Museviliği benimseyen Türkler, Hazar Türkleridir. Bu yüzden 13. Kabile yani Musevi Türkler, Yahudi cemaatinde çok da kabul görmemişlerdir.

 Nuray Bilgili.




NE BİLSİN ŞERİFE BACI

NE BİLSİN ŞERİFE BACI

16 Yaşında evlenmişti Şerife.
Düğününün üzerinden 2 ay geçti, savaş başladı. Kocasını askere aldılar. 6 ay sonra şehit düştü kocası... Kimsesiz Şerife’yi genç yaşta yalnız kalmasın diye köyün yaşlıları , bir savaş gazisi ile evlendirdiler. Topal Yusuf ile evlenen Şerife’nin 3 yıl sonra Elif adında bir kızı oldu.
...
Akşam üstüydü, tellâl bağıra bağıra Satı köyünün sokaklarını dolanıyordu;
“Duyduk duymadık demeyin! Cuma günü her haneden bir kağnı İnebolu’ya yük taşımak üzere hareket edecek!
Ertesi gün muhtar köy ahalisini bilgilendirdi.80 tane kağnı yarın sabah yüklenecek ve yola çıkacak!
Akşam köy bekçisi evleri dolaşmaya başladı. Ne vakit ve nasıl yola çıkılacağı hakkında bilgi verdi.
Sabah ezanı ile kağnılar yüklenmeye başladı.
...
Şerife bebesini bırakacak kimse bulamadı. İki öküzü ile kızı Elif’i aldı. Kağnısını yükletti top mermileri ile...
Kışın soğuğu, ayazı, karı vardı yolda onlara eşlik eden. Açlık vardı. Sessizlik vardı. Korku, korkunun yanında umut vardı. Cephane ve mühimmat Anadolu’ya İnebolu üzerinden ulaşmaktaydı. Atatürk şöyle demiştir zira;
“ Gözüm cephede, kulağım İnebolu’dadır”
Yavaş yavaş yola koyuldular. Öküzlerden biri düştü.
“Kurbanın olayım kara tosun beni perişan etme!
Hadi yürü , ne olur!” dedi Şerife.
Elif bir yandan ağlıyordu, anasının sardığı yorganın altında, top mermilerinin arasında. Hem üşümüş hem acıkmıştı.
Şerife ise öküzün yerine kendini sürdü kağnıya. Dönüp emziremedi bile yavrusunu.
Onunla bir yola çıkan köylüler uzaklaştılar... Yol her geçen saat daha ıssız hale gelmeye başlamıştı. Yetişmesi imkânsızdı artık Şerife’nin...
Gece hava kararmış, ayaza çalmış, tipi daha da hızlanmıştı. Top mermileri ıslanmaya başladı. Kendi üzerinde sadece hırkası vardı. Bir de bebeğini sardığı yün yorgan...
Yorganı ıslanmasın diye mermilerin üzerine serdi... Bebeğini de hırkasına sardı... Üstüne yattı bebeğinin. Soğuk yavrusuna ulaşmasın diye... Derin bir uyku bastı... Yavaş yavaş ağırlaştı gözleri. Hiç uyanmamak üzere uyudu kağnısının üzerinde. Yavrusunun kokusunda. Mermilerin arasında.
...
Gün ağarırken buldular kağnıyı. Mermilerin üzerinde taş gibi olmuştu Şerife Bacı.
Birden bir bebek sesi geldi, mermilerin arasından. Elif ağlıyordu...
Mermiler kuruydu...
....
Şehit Şerif’e Bacı; 21 yaşında kundakta bebeği ile cepheye mermi taşıyan ve yavrusu yerine toprağını vatanını düşünen bir Türk kadını idi.
....
Şerife bacı bilmiyordu, canı pahasına kurtardığı vatanın bu hale geleceğini.
Ne bilsin 21 yaşında şehit düşen Şerife bacı bir gün Zafer Bayramı’nın sesiz sedasız kutlanacağını.
Haberi yok ki gencecik eşini şehit veren Şerife ‘nin andımızın bile okutulmayacağını.
Ah ne bilsin öksüz, yetim evladını bırakan Şerife bacı Türkiye Cumhuriyetinin yazılması için bile mücadele vereceğimizi...
Ne bilsin Şerife Bacı, Atasına yoldaş olup can verdiği vatanda milli değerlerimizin tartışılacağını...

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.





Tarihte bugün 23 Temmuz Lozan Antlaşması'nın yıl dönümü




TÜRK MİLLETİNİN EŞSİZ VE BENZERSİZ LOZAN ZAFERİ KUTLU OLSUN!

BAĞIMSIZ YAŞAMAK İCİN, BAĞIMSIZ DEVLETTE YAŞAMAMIZ İÇİN CANINI FEDA EDEN TÜM KAHRAMAN KUTLU ŞEHİTLERİMİZİN RUHU ŞAD OLSUN!

Yüksek Türkiye ideali, Vazifeli Ülke Türkiye , Yüksek Türk, Yüksek ULus, Yüksek Uygarlık için Türk


[Editörün notu:

" Türk birlik ve beraberlik içinde yaşamak demektir. Birlik ve beraberliği yok edenleri, ders veren demektir.

Türk, insanlığın ve her canlının huzur içinde doğaya zarar vermeden yaşamasını sağlamak için yaratılmış bir üst ulustur.

Türklerde din yoktur töre vardır. Töre yeryüzünde adaleti sağlama görevidir.
 Dünyanın gemisi Anadolu da, Türklere emanettir.

Sonradan ortaya çıkan sami dinler, Türk'e ait töreden alıntı yaparak bu gücü ele geçirmek yoluyla rol çalmaktan ibarettir.

Atatürk laiklik devrimi ile dinlerin ne olduğunun anlaşılmasını sağlayan o yüksek iradenin görevini yapmış bir insanlık adına, devrimin sonsuzluk adına, adıdır.Türklerde ırkçılık yoktur. İnanç ayrımcılığı yoktur."]


Anadolu'da birçok Türk mezar taşlarının üzerinde Osmanlıca arapça yazı olmadığı için bunlar Türk değildir diyerek sökülüp kırılmıştır veya duvar yapılmıştır. Bunu en son Denizli'de yaşadım. Buldukları eski Türkçe yazılı kaya taşlarını Arapça yazı görmedikleri için "bunlar Rum'dur, Grek'dir, Yunan'dır, Emeni'dir" diye tanımlayarak söküp atmışlar. Oysa o söküp attıklarının üzerinde Türklerin Orhun Yazıtları vardı.




Servet SOMUNCUOĞLU

-
ANADOLU DA EZELDEN TÜRK DİYARIDIR

Bakınız Atatürk tek şiirinde ne demiş:


HAKİKAT NEREDE?

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,

Dinleyin sesini doğan tarihin,

Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak

Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin. Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,

Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları

Doğudan çıkan biz, Batıdan yine biz

Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz

Türk sadece bir milletin adı değil,

Türk bütün adamların birliğidir.

Ey birbirine diş bileyen yığınlar,

Ey yığın yığın insan gafletleri

Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,

Dünya o zaman görecek hakikat nerede,

Hakikat nerede?! 
Mustafa Kemal ATATÜRK 







Madımak’ı anlamak.. Büyük Suikast

 Madımak’ı anlamak..

1993 Ocak ayında Uğur Mumcu öldürüldü.

Şubat 93’te, bir uçak kazası sonucu Orgeneral Eşref Bitlis aramızdan ebediyen ayrıldı.

Mart 93’te, Özal Yönetimi PKK örgütü ile ateşkes yaptı ve Eşref Paşa’nın yarım kalmış harekatından vazgeçildi.

Nisan 93’te, Özal vefat etti.

Mayıs 93’te, PKK örgütü Bingöl karayolunu kesip 33 askerimizi şehit etti.

Temmuz 93’te, bir yanda Madımak öte yanda Başbağlar'da katliamlar yaşandı…

Sayılan olayların ayrı ayrı tek başına değerlendirebilmek mümkün değildir.

Eğer ki siz büyük resmi görmek istiyorsanız…

Mumcu suikastı ve Bitlis Paşa’nın uçak kazası ile Mart 93 Ateşkesi ve Bingöl pususu..

İsrail’in 1982’de ortaya koyduğu Ortadoğu stratejisi ile 

ABD'nin 91'de uygulamaya geçtiği Bop'un..

Madımak ve Başbağlar olaylarla bağlantılarını çözümlenmeden 90’lı yılların karanlıklarını aydınlatabilmek mümkün değildir.

Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu'yu saygıyla anıyorum,

Madımak'ta yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.


Not: Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Nutuk'ta

Böylesi bir süreci 'Büyük Suikast' olarak tanımlıyor.

Bilginiz olsun.

Erdal. SARİZEYBEK

Araştırmaci Yazar



MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...