CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Yüksek Türkiye ideali, Vazifeli Ülke Türkiye , Yüksek Türk, Yüksek ULus, Yüksek Uygarlık için Türk


[Editörün notu:

" Türk birlik ve beraberlik içinde yaşamak demektir. Birlik ve beraberliği yok edenleri, ders veren demektir.

Türk, insanlığın ve her canlının huzur içinde doğaya zarar vermeden yaşamasını sağlamak için yaratılmış bir üst ulustur.

Türklerde din yoktur töre vardır. Töre yeryüzünde adaleti sağlama görevidir.
 Dünyanın gemisi Anadolu da, Türklere emanettir.

Sonradan ortaya çıkan sami dinler, Türk'e ait töreden alıntı yaparak bu gücü ele geçirmek yoluyla rol çalmaktan ibarettir.

Atatürk laiklik devrimi ile dinlerin ne olduğunun anlaşılmasını sağlayan o yüksek iradenin görevini yapmış bir insanlık adına, devrimin sonsuzluk adına, adıdır.Türklerde ırkçılık yoktur. İnanç ayrımcılığı yoktur."]


Anadolu'da birçok Türk mezar taşlarının üzerinde Osmanlıca arapça yazı olmadığı için bunlar Türk değildir diyerek sökülüp kırılmıştır veya duvar yapılmıştır. Bunu en son Denizli'de yaşadım. Buldukları eski Türkçe yazılı kaya taşlarını Arapça yazı görmedikleri için "bunlar Rum'dur, Grek'dir, Yunan'dır, Emeni'dir" diye tanımlayarak söküp atmışlar. Oysa o söküp attıklarının üzerinde Türklerin Orhun Yazıtları vardı.




Servet SOMUNCUOĞLU

-
ANADOLU DA EZELDEN TÜRK DİYARIDIR

Bakınız Atatürk tek şiirinde ne demiş:


HAKİKAT NEREDE?

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,

Dinleyin sesini doğan tarihin,

Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak

Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin. Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,

Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları

Doğudan çıkan biz, Batıdan yine biz

Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz

Türk sadece bir milletin adı değil,

Türk bütün adamların birliğidir.

Ey birbirine diş bileyen yığınlar,

Ey yığın yığın insan gafletleri

Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,

Dünya o zaman görecek hakikat nerede,

Hakikat nerede?! 
Mustafa Kemal ATATÜRK 







Madımak’ı anlamak.. Büyük Suikast

 Madımak’ı anlamak..

1993 Ocak ayında Uğur Mumcu öldürüldü.

Şubat 93’te, bir uçak kazası sonucu Orgeneral Eşref Bitlis aramızdan ebediyen ayrıldı.

Mart 93’te, Özal Yönetimi PKK örgütü ile ateşkes yaptı ve Eşref Paşa’nın yarım kalmış harekatından vazgeçildi.

Nisan 93’te, Özal vefat etti.

Mayıs 93’te, PKK örgütü Bingöl karayolunu kesip 33 askerimizi şehit etti.

Temmuz 93’te, bir yanda Madımak öte yanda Başbağlar'da katliamlar yaşandı…

Sayılan olayların ayrı ayrı tek başına değerlendirebilmek mümkün değildir.

Eğer ki siz büyük resmi görmek istiyorsanız…

Mumcu suikastı ve Bitlis Paşa’nın uçak kazası ile Mart 93 Ateşkesi ve Bingöl pususu..

İsrail’in 1982’de ortaya koyduğu Ortadoğu stratejisi ile 

ABD'nin 91'de uygulamaya geçtiği Bop'un..

Madımak ve Başbağlar olaylarla bağlantılarını çözümlenmeden 90’lı yılların karanlıklarını aydınlatabilmek mümkün değildir.

Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu'yu saygıyla anıyorum,

Madımak'ta yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.


Not: Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Nutuk'ta

Böylesi bir süreci 'Büyük Suikast' olarak tanımlıyor.

Bilginiz olsun.

Erdal. SARİZEYBEK

Araştırmaci Yazar



"KARA FATMA" KİMDİR?


Değildir kahraman yalnız er kişi, 
Bir aslan aslandır olsa da dişi..” 
(Ziya Gökalp)

Kurtuluş Savaşımızın Kara Fatma lakaplı kahraman Türk Kadın Savaşçısı Üsteğmen Fatma Seher Erden'i ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum ruhu şad mekanı Cennet olsun...

"KARA FATMA" KİMDİR?

1888’de Erzurum'da dünyaya gelen Fatma Seher, Balkan Harbi yıllarında asker olan eşiyle Edirne'ye yerleşir. Sarıkamış'a gönderilen eşiyle bu defa Doğu Cephesi'nde çeşitli görevler üstlenir. Eşinin şehit düşmesinden sonra Fatma Seher'in savaş sahnesine çıktığı görülür. Akrabalarından oluşan bir müfreze oluşturur.

Fatma Seher Hanım 700 Kuvvacı’ya milis komutanlığı yapmış ve kendisine İstiklâl Madalyası verilmişti."Mustafa Kemal’in huzuruna çıkabilmek için muhtelif kıyafetlere girerek üç günlük bir mücadeleden sonra devamlı bir takibin neticesi olarak, Sivas’ta öğle yemeğine davetli bulunduğu bir yere giderken yolda yakaladım. Üzerimde çarşaf vardı ve yüzüm de peçe ile kapalıydı..Kendisiyle bir mesele hakkında görüşmek istediğimi söyleyince ilk defa sert bir lisan kullanarak ‘ne görüşeceksin’ dedi.

Kalbimdeki vatan aşkı, bu sert muameleye üstün geldi. Derhal peçemi kaldırdım ve ‘İstanbul’dan buraya kadar sizinle görüşmek için http://geldim.ve maruzatımı bir dakika için dinlemenizi ısrarla rica ediyorum’ dedim. Sonra, pek yakınımızda bulunan küçük bir lokantaya beni kabul ettiler."

Mustafa Kemal kendisine adını, silah kullanmayı, ata binmeyi bilip bilmediğini sordu.Aldığı cevaplardan duyduğu memnuniyeti, "Bütün kadınlar senin gibi olsa idi Kara Fatma" sözleriyle ifade etti. Fatma Seher, işte bu olaydan sonra “Kara Fatma” olarak anılmaya başlandı.

Kurtuluş Savaşı’nın büyük kahramanı Kara Fatma, İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.Bu madalya, kendisi için yeterliydi. Öyle ki, savaşın ardından kendisine bağlanan üsteğmenlik maaşını kabul etmedi. “Ben para için savaşmadım. Vatanım için savaştım” diyerek maaşını Kızılay’a bağışladı.

Fatma Seher, Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek savaşa katılmak için izin ister. "Kara" lakabını da ve üsteğmen rütbesini de Mustafa Kemal'den alan Fatma Seher, aşçılık, hasta bakıcılık, hemşirelik gibi pek çok görevin yanında İstiklal Harbi'nde 700 kişilik birliği komuta eder.

Savaşın sona ermesinden sonra İstanbul'a yerleşen Fatma Seher, devletin kendisine bağladığı maaşın tek bir kuruşuna bile dokunmadan Kızılay'a bağışlar. Fatma Seher, 2 Temmuz 1955'te 67 yaşında İstanbul Darülaceze'de hayatını kaybetti.  Kasımpaşa’daki Kulaksız mezarlığına defnedildi.

Ruhu şad mekanı Cennet olsun Kahraman Türk Anamızın...

Kaynak : Türkolog Fatih Mehmet Yiğit 








Kürt Şeyh SAİT'İN AYAKLANMASI VE DİYARBAKIR'I KUŞATMASI

Kürt Şeyh SAİT'İN  AYAKLANMASI VE DİYARBAKIR'I KUŞATMASI (13 Şubat 1925 – 31 Mart 1925). Şeyh SAİT'İN  İDAM ELMESİ VE MUSUL OLAYI (1865-29 Haziran 1925).

İSYANIN NEDENİ?

Şeyh Sait Palu-Elazığ doğumlu. Okulu: Medrese. İsyanı Cumhuriyet’in ilk yıllarında çıkan ve oldukça önemli sonuçları bulunan bir isyandır. 

Şeyh Sait İsyanının iki temel gerekçesi bulunur. Bunlar dış ve 
iç olarak ikiye ayrılır. 

Dış gerekçesi ise; aynı dönemde Musul'da başarı kazanmak isteyen İngilizlerin, Türkiye içerisinde isyanlar ve kargaşalar çıkartmak. Bu şekilde Türkiye'yi diğer dünya ülkelerine istikrar bulamamış bir ülke olarak tanıtmak.

İç gerekçesi, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ve onun inkılaplarının bazı kişiler tarafından onaylanmamasıdır. 

Şeyh Said İsyanı, 1925 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Zaza ve Kürt aşiretlerinin İngiliz destekli olarak Ankara merkezi yönetime karşı çıkan geniş çaplı bir ayaklanmadır. (Elazığ, Bingöl, Diyarbakır ve çevresi)

Şeyh Said, 16 Şubat'da valiyi ve öteki görevlileri esir aldı ve  halkı İslam dini adına ayaklanmaya çağırdı. Sonradan bu Kürt istiklâl hareketine çevrildi. 

Şeyh Sait, Halka yönelik kışkırtmak için; ''Medreseler kapatıldı. Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı ve din mektepleri Millî Eğitim’e bağlandı. Gazetelerde birtakım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse, bizzat dövüşmeye başlar ve dinin yükseltilmesine gayret ederim.” gibi yalan haberleri yaydı.

Şeyh Said ayrıca tüm bey ve aşiretleri Kemalist yönetime karşı ortak mücadeleye davet ederek; “Bu dinsiz hükûmet bizi de kendisi gibi dinsiz yapacaktır. Bunlarla cihad farzdır.” söyledi. Bunu 6 Mart 1925’te Dersim’deki tüm aşiret reislerine de gönderildi.
Buna rağmen Bazı aşiret reisleri Ankara'yı destekliyordu. 

ANKARA HÜKÜMET'İN TUTUMU 

Mustafa Kemal (Atatürk) ciddiyeti anlayıp İsmet Paşa'yı  Çankaya'ya çağırdı.

Hükûmet 21 Şubat'ta doğu vilayetlerinde sıkıyönetim ilan etti. 23 Şubat'ta ayaklanmacıların üzerine gönderilen ordu  Şeyh Said kuvvetleri karşısında tutunamayarak Diyarbakır'a çekilmek zorunda kaldı. Elâzığ birkaç gün boyunca isyancılar tarafından yağmalandı.

Şeyh Said'in emrindeki yaklaşık 10.000 kişilik bir kuvvet Bingöl üzerinden 7 Mart 1925'de Diyarbakır'a yöneldi ve kuşattı. Başka bir kol da Muş'a doğru harekete geçti. 

Çankaya'da, İsmet Paşa'ya "Doğuda din elden gidiyor bahanesiyle İngiliz destekli provokatif ama ciddi bir ayaklanmanın başladığını" söyledi. 

Bu devirde Ali Fethi (Okyar) Bey başbakandı. Bu esnada Ali Fethi Bey ile İsmet Paşa'nın arası açıktı. Ali Fethi Bey  isyanı  çok ciddiye almamışdı.  

Mustafa Kemal Paşa, Ali Fethi Beyi görevinden aldı ve 3 Mart'ta İsmet Paşa'yı yeni bir hükûmet kurmakla görevlendirdi. 

Bir gün sonra TBMM'de hükûmete olağanüstü hâl yetkileri tanıdı. Ankara ve Diyarbakır'da İstiklal Mahkemeleri kurulması kararlaştırıldı. Çünkü Diyarbakır Şeyh Said kuvvetlerinin kuşatması altındaydı. 

Hükûmet 26 Martda geniş kapsamlı   bastırma harekâtıyla ayaklananların çoğunu teslime zorladı. İsyancı bazı aşiret reisleri Palu'da yakalandı. Şeyh Said Varto yakınlarında  Akrabası Binbaşı Kasım Ataç'ın yardıyla ele  geçirildi (15 Nisan 1925).

İSYANIN İÇ VE DIŞ SONUÇLARI 

Şeyh Sait İsyanı'nın hem iç politikada hem de dış politikada önemli etkileri oldu.

Dış politikaya etkisi: Cumhuriyet rejimine karşı düzenlenen ilk büyük ayaklanmayla Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan Musul'un artık tamamen İngilizlerin eline geçmesidir (Bunu farklı yorumlayanlar da var).

Bu durumda Türk ordusu gereğinden fazla yıpranmışdı ve Musul'a gerekli desteği veremedi. Bu nedenle Türkiye Ankara Anlaşması ile Musul üzerinde bulunan haklarından vazgeçti.

İç politikaya etkisi: Ayaklanmanın kanıtlamış olduğu bir diğer sonuç ise Türkiye Cumhuriyetinin henüz çok partili hayata geçişe hazır olmamasıydı. 

Sonuç olarak isyanın ardından Kazım Karabekir Paşa'nın Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da kapanmış ve çok partili hayata geçiş denemesi bu dönemde başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Şeyh Sait İsyanı sonrasında Musul ve Kerkük kaybedildi. Bu esnada Ruslar Atatürk'ü, İngiliz ve Fransızlar da isyancıları desteklemiştir. 

ŞEYH SAİD'İN  ÖLDÜRÜLMESİ

Şeyh Said ve avanesi 47 kişi, 5 Mayıs 1925 günü Diyarbakır Şark İstiklal Mahkemesine getirildi.
"Benim ölümüm Allah ve Din için ise darağacında asılmama perva etmem" demişdi.  

İsyanı destekleyen Kürt Teali Cemiyeti reisi Seyit Abdülkadir ve 12 arkadaşı İstanbul'dan  Diyarbakır'a getirildiler. Yargılanma sonucunda Seyit Abdülkadir ve 5 arkadaşı  idam edildiler (27 Mayıs 1925).

Diyarbakır'daki Şark İstiklal Mahkemesi Şeyh Said ve 47 ayaklanma yöneticisi hakkında da ölüm cezası verdi (28 Haziran). Cezalar, başta Şeyh Said olmak üzere, ertesi gün 29 Haziran'da infaz edildi. 

Şeyh Said'in Kardeşleri; Şeyh Abdurrahim, Şeyh Bahaeddin, Şeyh Mehdi, Şeyh Diyaeddin, Şeyh Tahir, Şeyh Necmeddin.

Şeyh Said'in Çocukları: Selahaddin Fırat, Ali Rıza Fırat, Gıyaseddin Fırat, Abdülhalik Fırat, Ahmet Fırat.

Derleyen: Sefer EREN

Not: GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ ŞEYH SAİT İSYANI, BÜYÜK BİR  BÖLGESEL KÜRT İSYANIDIR. TABİÎ Kİ BUNUN UZANTISI BUGÜN DE PKK VE HİZBULLAH İLE DEVAM ETTİRİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR.





Evreniniz değişmez doğa yasalarıyla işlemektedir.

Evreniniz değişmez doğa yasalarıyla işlemektedir. Bu yasalar her zaman var olmuş, var olmaya da devam edecektir. Öngörülmemiş koşullar olmadığı için değişmeleri gerekmez, kontrol edemedikleri koşullar ortaya çıkmadığı için iptal edilmeleri de gerekmez, yani ne erteleme ne de iptal gerektirmeyen bir dakiklikle işlemek için tasarlanmışlardır. Eğer yaşam varsa doğa yasası her zaman işler, sonuç daima nedeni izler ve ekilen biçilir. Kimsenin nedenle sonuç arasına girme veya sırayı değiştirme gücü yoktur. Dünyanızda yapılan her keşif bu yasaya göre işlemek zorundadır. Şans, tesadüf yoktur, doğa yasası herkesi kapsar. Bu gerçek, yasaları yaratan üstün zekanın bir kanıtı değil mi?

Günah kendi bedelini, iyilik de kendi ödülünü getirir.

Silver Bırch




MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...