CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Türklerin mührü ! - Kitap

Türklerin mührü; bulunduğu her yerde vardır.  

Türk tarihi; kültür-bağımsızlık ve var olma tarihidir.

Bağımsızlık; Türk Milleti’nin ve Türk Devlet anlayışının temelidir.

Türk Devleti’nin tarih sahnesine çıkışı; yiğitlik, kahramanlık ve feragate dayanır.

Türkler tarih boyunca; yabancı soydan halklar üzerinde ince egemen bir tabaka teşkil etmekle beraber onları yok etme gibi insanlık dışı yollara sapmamış, başka kültürlere, ırklara ve dinlere saygı duymuştur. Yabancı halkların Türklüğü benimsemelerinde, baskı şiddet zorbalık olmamıştır. Asimilasyon Türk devlet geleneğinde yoktur.

Türk; yukarıda gök çökse, aşağıda yer delinse devlet ve yasasını bozdurmama azminde olan, dürüst ve adil, edepli, ahde vefalı, alçakgönüllü, aile bağı kuvvetli, pratik düşünceli ve yüksek kavrayışlı, saf ve temiz yürekli, asil, yardımsever, misafirperver, nazik, samimi, içtendir.

Türk; cesur, namuslu, vatanına bağlı, ölen ama mağlup edilemeyen, düşman karşısında kasırga yıldırım, dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yeli, berrak bir göldür.
Türkler; vekarlı, kanaatkar, sabırlı, zorluklara katlanan, amacı hedefi olan, şecaat, cesaret ve fazilet sahibi yiğitlerdir.

Türkler; yönetilen değil yönetendir.

Türkler; akıl, bilim ve sanat odaklı düşünce, inanç ve yaşam anlayışına sahiptir.

Türklerin kuvvetli yanı feraseti ve mertliği, zayıf tarafı saflığı ve iyiniyetliliğidir.

Türklük; kültürel bir kimliktir. Türklük bir hissetmedir.

Türk Milleti; ortak milli ve manevi değerlere, ortak ideallere sahip bir millettir.

Türk Milleti; erdemli, ahlaklı, kahraman bir millettir.

Türk Milleti; insanlık ailesinin köklü şerefli bir üyesidir.

Türk Milleti; etnik kimliklerle, dinlerle ve mezheplerle ayrıştırılamaz.

Türk Devleti; kucaklayıcı, birleştirici, ötekileştirmeyen bir devlettir.

Barış, adalet, huzur ve güven; Türk’ün egemen olduğu her yerde var olan temel bir gerçekliktir.

Ayyıldızlı bayrak altında yaşayan vatandaşlık bağı olan Türk Milleti’nin mensubudur.

Bağımsızlığı, Türk kimliğini, Türk dilini, Türk kültürünü, Türk medeniyetini korumak, geliştirmek, ilerletmek, kendini Türk Milleti’nin asli unsuru gören her insanın temel görevidir.

Kim olduğunu bil ki yok edilmeyesin, güçlü kuvvetli olasın.

Nurullah Aydın


Türkiye'yi bu günlere getiren siyasileri tanıyalım. Gerçek Alparslan Türkeş kimdir?


Alparslan Türkeş'in bağlı olduğu Arusi tarikatı ve kripto yahudiler



Alparslan takma adını kullanan Kripto Yahudi Hüseyin Feyzullah Türkeş'in bağlı olduğu Arusilik, hak tarikatlardan biri olan Şazeli tarikatının koluydu. Bu tarikatı ve kollarını ele geçiren kripto Yahudiler, Arusiliği de aynı Mevlevilik gibi aslından kopardılar... Bâtıl bir ayara soktular. Sanatçı Çelik'in annesinin okuduğu sözde ihahilerle, kadın-erkek bir arada sözde zikirler yaptılar...

Arusiliğin son dönemdeki sözde şeyhlerinden Ömer Fevzi Mardin'in annesi bir Fransızdı... Türkeş'in hayatının bir çok zor anlarında Ömer Fevzi Mardin'in kritik yardımları oldu. Zaten sadece Türkeş değil bütün cemaat aynı zamanda gönüllü ajandılar. Amerika'nın CIA'i, İsrail'in Mossad'ı ve İngiliz istihbarat birimleri ile yakın bir ilişki içindeydiler...

Sadece bu bilgilerden yola çıkıp araştırdığınızda bile, Osmanlı'yı yıkanların ve yeni Türkiye Cumhuriyetini kuranların, Türkçülüğü ve Kürtçülüğü kuranların aslında hep Kripto Yahudiler ve Sabetaycılar olduğu gerçeğine ulaşmanız mümkün...

Dünya liderleri olan ülkelerin de desteklerini alarak, o ülkeleri idare eden Dünya Yahudi Konseyi'nin de desteğini alarak Türk milletini neredeyse tarihten sildiler. İslam'ı yasak edip Türkçülüğü bir din haline getirmek istediler. İslam'dan soyutlanmış bir Türkçülük gayreti içine girdiler.

Bakın; Annesi bir Fransız olan Arusi şeyhi(!)

Ömer Fevzi Mardin ve Evanjelist rahip Buchman Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesinin "manevi" tarafını inşa etmişlerdi.

Şeyh(!) Mardin'in kitabının adı: "Kore Savunmasına Katılmamızda Dini ve Siyasi Zaruret." idi... Halbuki "Bizim Kore'de ne işimiz vardı?" sorusuna hala daha doğru düzgün cevap verebilen hiç kimse çıkmadı...

Evanjelist rahip Buchman, Sabetayistlerin Yakubi kolundan olan Ahmet Emin Yalman ve Fener Rum Patriği Atenagoras birlikte Eyüpsultan Camisi'ne gidip dua bile etmişlerdi.

Atenagoras Kuzey ve Güney Amerika başpiskoposu iken bir gecede Türk vatandaşı yapılarak ABD Başkanı Truman'ın özel uçağı ile İstanbul'a getirilip Fener Rum Patrikhanesi'nin başına oturtulmuştu.

Sabetayist başbakan Adnan (Ertekin) Menderes, Atenagoras'ın elini öpmüştü.

"Manevi Cihazlanma Derneği" Türkiye'de Ankara valiliğinin 11 Kasım 1966 tarih ve 6/7285 sayılı izniyle kamu yararına çalışan dernek statüsünde kuruldu.

Derneğin başkanı dönemin İstanbul valisi ve önde gelen masonlardan Prof. Fahrettin Kerim Gökay'dı.

Gökay, "İslami hassasiyetleri" ön planda olan, 11 Ekim 1951'de kurulan İlim Yayma Cemiyeti'nin de kurucuları arasındaydı. Derneğin diğer kurucularından biri Said Nursi'nin avukatı Seniyüddin Başak'ın olması herhalde tesadüftü. (?)

Bir başka tesadüf de, derneğe en büyük desteğin masonlar tarafından yapılmasıydı.

Tekrar günümüze dönelim.

Ilgaz Zorlu, Tempo dergisinde yayınlanan mülakatında şunları söylüyor:

"Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) tamamlandığında Türkiye'de adı demokrasi olan Sabataycı oligarşik yönetim hâkim olacaktır… Türkiye Sabataycıları ABD Musevi lobisinde önemli bir konumdadırlar. Türkiye Yahudilerinden daha güçlüdürler. Ayrıca devlet içindeki konumları ve örgütlenmeleri Yahudilerden daha kuvvetlidir… Sabataycıları bir arada tutan dini bir argüman değil, ortak çıkarlarıdır. Cemaat mensupları birbirlerini tanıdıklarında birbirlerine yardım ederler. Sabataycı olmayan birinin Sabataycı cemaatine girmesi mümkün değildir."

Yine, Arusiliğin diğer kripto Yahudi Şeyhi(!) Harun Kan'dı.. Harun Kan'ın gerçek adı; "Aaron Kanduyati” idi...

Aaron Kanduyati İspanya’dan Türkiye’ye göç etmiş Sefarad Yahudisi, 1931 yılında Çanakkale’nin Gelibolu İlçesinde doğuyor, daha sonra Istanbul’a geliyor ve İstanbul’a geldikten sonra müslümanlığı kabul etmiş görünüyor... Harun adını alıyor. Aaron Kanduyati Müslüman(!) olduktan sonra Arusi Tarikatı’nın şeyhi Aziz Çınar Efendi’ye bağlanıyor. Sadece Şeyhliği ele geçirmek isteyenleri değil bütün hepsi kendilerini Müslüman gösteriyorlar.

Artık, 1800'lerin başlarından beri İslam tarikatlarının içine sızan hatta bazılarını tamamen kontrolü altına alan kripto Yahudiler derhal deşifre edilmeliler... Özellikle bütün tarikat ve cemaatlerin yasaklandığı Cumhuriyet'in ilk devirlerinde hiç bir yasaklamaya tabi tutulmayan ve Genel Kurmay başkanı Fevzi Çakmak'ın bile dizinin dibine diz çöktüğü sözde Şeyh Küçük Hüseyin Efendi deşifre edilmelidir. Küçük Hüseyin Efendi'nin kendinden önceki şeyhi Feyzullah Efendi'dir. Türkeş'in babası da bu kripto yahudi sözde şeyhlere muhabbetinden dolayı Türkeş'in adını Hüseyin Feyzullah koymuştur. O ise meydana Alparslan takma adı ile çıkmıştır.

Ha, bu arada kimliğinde Musevi yazdığı halde Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarı başında ölü bulunan ünlü iş adamı Üzeyir Garih'in neden cesedinin orada bulunduğu, kendisi bir Yahudi , küçük Hüseyin Efendi bir Müslüman şeyhi biliniyorken neden her hafta onun mezarını ziyarete gittiği de sorgulanmalıdır.

22 sene boyunca Genel Kurmay başkanlığı yapmış olan Fevzi Çakmak'ın öldükten sonra neden Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarının yanıbaşına defin edildiği de, Çakmak'ın eşinin daha sağlığında evlerini neden Yahudi cemaatine hibe ettiği ve sinagog yapıldığı da araştırılmalıdır. Bunları araştırmak suç değildir. Aksine büyük bir vatan hizmetidir.

Bu sahte şeyhler deşifre edildiklerinde, bunların siyasi ve ideolojik uzantıları da zaten peşi sıra çorap söküğü gibi meydana çıkacaktır.

http://gercekalparslanturkes.blogspot.com.tr/2013/08/alparslan-turkesin-bagl-oldugu-arusi.html

Türkiye’nin “tapu senedi” Lozan Antlaşmasının 94. yıldönümünü kutluyoruz



Türkiye’nin “tapu senedi” Lozan Antlaşmasının 94. yıldönümünü kutluyoruz. Lozan, Birinci Paylaşım Savaşını sonuçlarını ilan eden Sevr paçavrasını, üzerinden 3 yıl geçmeden yırtıp atan büyük bir diplomatik zaferdir. Ve bu anlamda tektir. Lozan Zaferinin 94. yılında, bu tarihi antlaşmayı bize armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü başta olmak üzere kahramanlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz. Lozan Antlaşması sonsuza kadar yaşayacaktır. 

Türkiye'ye Yapılan Tüm Kötülükleri, İhanetleri Unutmadık, Unutturmayacağız !









Bu milletin tek sahibi var: Kendisi!

Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur. [Mustafa Kemal Atatürk]

#1938denbugünü hazırlayanlar, dinleyin, Türk Varlığına kastenlerin sonu er geç, acı olmuştur.

Bizlerin Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevleri bitmemiştir. Biz onları herşeye rağmen tamamlayacağız. Bizden sonrakiler de bu sözü kendilerinden sonrakilere tekrar etsin. Türk Milletine Türk Cemiyetine, Türklüğün İstikbaline ait ödevler, Türk Varlığı için sonsuza değin yaşayacaktır !

.

"Sizin Çanakkale'niz bizim 10 Hiroşima'mız eder." İzleyin




"Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder! ''

Dönemin Başbakanı  Turgut Özal zamanında gerçekleşmiş bir olay şöyle anlatılır:

Japon eğitim uzmanları gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş,

Özal'ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş

ve sonuç olarak şunu söylemişlerdi:

“Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!

” Turgut Özal'ın “Nasıl?” sorusu üzerine şunu anlatmışlardı:

“Biz Japonya'da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız.

Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir,

dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir

ülkemizin gücünü gösteririz.

Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazagi'ye götürür,

orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir deriz ki:

Eğer siz çalışmaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye

sahip olmak için çalışmazsanız sonunuz böyle olur.”

Bürokratlardan biri atılır: “Ama bizim Hiroşima'mız yok ki!”

Japon uzmanın cevabı tokat gibidir:

“Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder!”



.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...