CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

TÜRK BAYRAMI NEVRUZ KUTLU OLSUN

TÜRK BAYRAMI NEVRUZ KUTLU OLSUN..

         Nevruz, Türklerin Bayramıdır, kelime olarak; yeni gün, toprağın ve hayatın canlanışı, baharın başlangıcı anlamına gelmektedir. Nevruz ile benzer kutlamalarda kullanılan, “yeşil, kırmızı, sarı” renkler geleneksel Türk renkleridir.               
        Türkiye’de bir gelenek olarak devam etmekte olan Nevruz;  altı Türk Cumhuriyeti (Azerbeycan, Türkmenistan, Tataristan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan) ile dokuz Özerk Türk Cumhuriyetinde “Milli Bayram” olarak kutlanmakta ve “Genel Tatil” günü olarak kabul edilmektedir.         
         Yeryüzündeki Türkler’de ve Türk kökenli tüm topluluklarda, bu günler birbirine benzer büyük şenliklerle kutlanır. 
         İlk Türk topluluk ve devletlerinde olduğu gibi M.Ö. 3.Yüzyılda Mete Hanzamanında da bu kutlamaların büyük şenliklerle yapıldığına ilişkin bulgular mevcuttur.
Eski Türk topluluklarında ve devletlerinde olduğu üzere Selçuklu’larda ve Osmanlı’da da Nevruz kutlamaları yapılmaktaydı.
Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati’t Türk isimli eserinde “Türklerde yılın başlangıcı Nevruz’dur” demektedir.
Atatürk Nevruz Kutlamalarında
         Ayrıca Türk edebiyatı ve musikisinde Nevruz, 700 yıllık geçmişe sahip olan ve bir çok türü olan bir "musiki makamı"dır.
         Atatürk de, 22 Mart 1922 günü Ankara Keçiören’de Nevruz Şenlikleri düzenletmiş ve bizzat katılmıştır. 
   “Nevruz” kutlamalarına ve “Ergenekon” adına bilerek veya bilmeyerek başka anlamlar yüklenmesi, bunu yapanlar adına büyük bir talihsizliktir. Çünkü tarih boyunca süregelen bu isimler ve büyük anlamları hiç bir şeyden etkilenmeyecek kadar saf ve güçlüdür.
2010'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Türk kökenli bu şenliği, Dünya Nevruz Bayramı ilan etmiştir.
Türk Bayramı Nevruz ve Ergenekon kutlu olsun.
Av.A.Erdem Akyüz

Barkey'in bombası patladı

Barkey'in bombası patladı



Ali Serdar Bolat 20 Mart 2016




PKK'ya yapılan operasyonların durdurulmasını ve Açılım'a geri dönülmesin isteyen CIA şeflerinden Henri Barkey, "İstiklal Caddesi'nde bombalı saldırı"tehdidini 6 ay önce yapmıştı.
Aydınlık, bu haberi 15 Ekim 2015 günü haberleştirmişti. Bakınız:
Aydınlık, 15 Ekim 2015.

Ve bu tehditten 6 ay sonra İstiklal'de bomba patladı:

Aydınlık, 20 Mart 2016

ABD Konsolosluğu vatandaşlarını uyardı. Almanya İstanbul'daki okullarını ve temsilciliklerini patlamadan bir gün önce “Terör saldırısı olacak” diyerek kapattı. İstiklal'deki patlamanın hangi merkezden planlandığını bu uygulamalar da açıkça gösteriyordu.

Tayyip'e "Ya PKK operasyonlarını durdur, Açılım'a geri dön, ya da istifa et" demişlerdi. Türkiye'yi PKK ile barıştırıp yeniden masaya oturtma amaçlı bombalardan biri daha patlamış oldu. 
Ya Tayyip Açılım'a geri dönmeyi kabul edecek, ya da Açılım'a geri dönmeyi kabul edecek Tayyip'siz yeni bir yönetim Türkiye'nin başına oturtulacaktı. Bu planı hayata geçirene kadar da bombaları patlatmaya devam edeceklerdi
Boşuna çaba. Hiç bir bomba Türkiye'yi PKK'ya karşı başlatılan operasyonları sona erdirmeye ikna edemez. PKK'yı hendeklere gömmeye kararlı olan TSK'nın desteğinden mahrum hiç bir Açılımcı hükumet de Türkiye'nin tepesine oturtulamaz.
Amerika kesin olarak yenilecek ve PKK ile birlikte hendeklere gömülecektir. 
Aydınlık, 20 Mart 2016

arşiv:
Barkey'in bombası patladı
Obama'dan "Açılım'a geri dönün" mesajlı bomba   11 - 10 -  2015
TSK, Obama bombalarına boyun eğmedi 12 - 10 - 2015
Obama bombalarının 5 hedefi    13 - 10 - 2015

Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı donanması neden yoktu..

Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı donanması neden yoktu..


Çanakkale Savaşları’nın ilk bölümü deniz savaşıydı. Denizciler bir şekilde savaş sahnesinde vardı ama, Osmanlı Donanması ortada yoktu. E. Amiral Türker Ertürk yazdı

http://odatv.com/images/2016_03/2016_03_18/canakkale-savasinda-osmanli-donanmasi-neden-yoktu-1803161200_m2.jpg

18.03.2016 11:34

Bugün; Çanakkale Deniz Zaferi’nin 101’inci yıldönümü! Bu yazıyı size, konferans için davetli olduğum Hamburg’a uçakla seyahatim esnasında yazdım. Ne tesadüf ki; geçen yılda, 100’üncü yıldönümünde yine Almanya’da, ama başka bir kentte, Bremen’deymişim. Hatta o konferanstan sonra, Osmanlı’nın I.Dünya Savaşı’na girmesinin görünürdeki nedeni olan, Alman Amiral Souchon’un Bremen’de bulunan mezarını ziyaret etmiştim.
Esasında Çanakkale, I. Dünya Savaşı’nın çok sayıda cephelerinden sadece biriydi. Bu savaşa; 29 Ekim 1914’de gönderlerine ay yıldızlı bayrak çekilmiş ve personeline fes giydirilmiş Goeben (Yavuz) ve Breslau (Midilli) harp gemilerinin bulunduğu ve Alman Amiral Wilhelm Anton Souchon’un (1864-1946) komutasında bir filonun, Karadeniz’de Rus limanlarını bombardıman etmesi sonucunda girdik. Sonrasında; İngiltereFransa ve Rusya, Osmanlı’ya savaş ilan etti.

KİM KİMİN KOLUNA GİRDİ

Osmanlı, gerçekte bu savaşın dışında kalamazdı. Çünkü; emperyalizm tarafından paylaşılmak istenen coğrafyanın üzerinde oturuyordu. Hastaydı, üretemiyordu, topraklarını ve halkını yönetemiyor, refah ve mutluluk veremiyordu. Ayrıca; hala dinsel düşünme dönemindeydi, Avrupa’yı Avrupa yapan bilimsel ve akılcı düşünce sistemine geçememiş ve bunun tabii sonucu olarak, Sanayi Devrimi’ni yaşayamamış ve ıskalamıştı.

Almanya; birliğini geç kurduğundan (1871), Avrupa merkezli emperyalizmin küresel paylaşımında çok geri kalmıştı. Bu nedenle; dikkatini ve ilgisini henüz fiili olarak paylaşılmayan Osmanlı coğrafyasına teksif etti. Bu nedenle; Alman İmparatoru II. Wilhelm tahta çıktıktan bir yıl sonra İstanbul’a geldi ve II. Abdülhamit’i ziyaret etti. Wilhelm; 1898’de İstanbul’a yine geldi, arkasından Kudüs’e gitti; “İslam Alemi’nin ve Halife’nin koruyucusuyum mesajını vermeye çalıştı. Bu maksatla, II. Abdülhamit’le kol kola girmiş fotoğrafları dağıtıldı. Fotoğrafta II.Abdülhamit, Wilhelm’in koluna girmişti. Bu fotoğrafta verilen mesaj çok netti; “Koruyucunuz ve haminiz biziz”Wilhelm son İstanbul ziyaretini ise; Sultan Reşat döneminde, 1917’de yaptı.

100 YIL ÖNCESİNİN PLANI NASILDI

100 yıl öncesinin emperyalist planının ilgi alanı; Viyana’dan Hindistan’a kadardı. Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirmiş güçlü Almanya, bu coğrafyaya egemen olmak istiyordu. Osmanlı ile ilgisi, bu nedenleydi. Koruyordu, çünkü rakiplerine (İngiltere, Fransa, Rusya) kaptırmak istemiyordu.

Almanya; zengin petrol kaynaklarına sahip olduğu anlaşılan Ortadoğu ile Mısır ve Hindistan’a göz dikmişti. Rakipleri; Mısır’ı ve Hindistan’ı elinde tutan İngiltere, İngiltere’den yana taraf olan Fransa ve Anadolu üzerinden sıcak denizlere inmeye çalışan Rusya idi.

VAHŞİ İSLAM İSYANI

Osmanlı’nın savaşa girmesinin üzerinden henüz 15 gün geçmişti ki; 14 Kasım 1914’de, Padişah Fermanı ile “Kutsal Cihad” ilan edildi. Buna Alman Cihadı da denir. Fikir babası; Alman diplomatik çevrelerinde Ebu Cihad takma adıyla anılan, anadan Alman ve babadan Yahudi diplomat, tarihçi ve arkeolog Maxvon Oppenheim idi. Almanlar için Cihad, kendi ifadeleri ile “Vahşi İslam İsyanı”; öncelikle İngilizler olmak üzere, Ruslara ve Fransızlara karşı başlatmak içindi. Teşkilat-ı MahsusaAlmanların isteği ile kuruldu, Alman parası ile finanse edildi ve Almanların belirlediği hedeflere yönlendirildi.

Osmanlıların savaştığı tüm cepheler; kendi çıkarlarının gereği olarak değil, Almanların çıkarlarının dikte ettiği cephelerdi. Zaten Osmanlı, Genelkurmay Başkanı ve Donanma Komutanı ile Berlin’in ve onun çıkarlarının emrindeydi. On binlerce vatan evladı; SarıkamışKanal ve Galiçya gibi cephelere Almanların isteği ile sürüldü ve yaşamlarını kaybetti.

EGE ADALARINI NİÇİN KAYBETTİK

Tek bir istisna vardı; Çanakkale. İtilaf devletleri; artık Osmanlı’ya son darbeyi vurmak, Ruslara yardım götürmek, Osmanlı’nın kalbi olan İstanbul’u ele geçirmek, savaştan önce yaptıkları gizli paylaşım antlaşmalarına göre Osmanlı’yı paylaşmak için, donanmaları ile 19 Şubat 1915’de Çanakkale Boğazı’na saldırdılar.

Çanakkale Savaşları’nın ilk bölümü deniz savaşıydı. Denizciler bir şekilde savaş sahnesinde vardı ama, Osmanlı Donanması ortada yoktu. Çünkü örümcek kafalı dini-darlarımızın yere göğe koyamadığı II. Abdülhamit; korkuları ve vesveseleri yüzünden,Osmanlı Donanması’nı Haliç’e kapatarak yok etmişti. Bu yüzden Osmanlı Donanması; sadece Çanakkale’de değil, 1897 Osmanlı-Yunan, 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan ve 1919-1922 İstiklal Savaşları’nda da yoktu. Ege Adaları’nın tamamını, donanmamız olmadığı için kaybetmiştik.

ANAFARTALAR KAHRAMANI

Çanakkale Boğazı; emsalsiz düşman donanmasına karşı, başarı ile ve kahramanca savunulur. 7-8 Mart gecesi;Nusrat’ın döktüğü mayınların da yaptığı katkıyla,18 Mart 1915’de son defa boğaza yüklenen itilaf donanması püskürtülür, ağır hasar ve kayıplar vererek geri çekilirler. Zafer kazanılmıştır ama düşman,Çanakkale’yi bir defa daha zorlamak istemektedir.

Bu sefer, 25 Nisan 1915’de,Gelibolu’ya çıkarma yaparlar. Tarihin en kanlı savaşları olur burada. Türk Askeri yeniden rüştünü ispatlar. 19. TümenKomutanı ve Anafartalar Kahramanı Yarbay Mustafa Kemal;bir güneş gibi doğar ve Kurtuluş Savaşı’nın doğal liderliğine giden yol açılır. Sonunda düşman,9 Ocak 1916’da Çanakkale’de ikinci defa yenilerek, çeker gider.

TARİHİN AKIŞI DEĞİŞİR

Esasında;Çanakkale’de hem tarih yazılır, hem de tarihin akışı değiştirilir. Ruslara yardım gidemeyince, 1917 Ekim Devrimi’nin önü açılır. Ruslar; emperyalist şer cephesinden çekilir, gizli bölüşüm anlaşmalarını açıklarlar ve daha sonra yapacağımız İstiklal Savaşı’nda bize destek verirler.

ÇanakkaleKahramanlarımızıbir kez daha saygı ve minnetle anıyor, halen devam eden iç güvenlik harekatında ve terör saldırılarında şehit olan ve yaşamını kaybeden askerlerimize, polislerimize ve sivillerimize rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Saygılar sunarım.

E. Amiral Türker Ertürk 
Odatv.com

ÇANAKKALE DEMEK

Çanakkale demek, 

Bir Ulusun, yoktan varoluş ve diriliş destanıdır.. 

Başta Atam olmak üzere, tüm şehitlerimizi, 

Saygıyla ve minnetle anıyoruz.



18 MART 1915
I. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren Çanakkale Savaşı, aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa’nın da tarih sahnesine çıktığı yerdir.

 Osmanlı başkenti İstanbul’u ele geçirmek isteyen İtilaf Devletleri, bu amaca ulaşmak için Birleşik Krallık ve Fransız gemilerinden oluşan güçlü bir donanmayı Çanakkale Boğazı’na gönderdiler. İtilaf Donanması, Boğaz boyunca konuşlandırılmış topçu bataryalarını etkisiz hale getirerek yolu açmak üzere 18 Mart sabahı kapsamlı bir saldırıya geçti.

Ancak Nusret mayın gemisinin önceki gece yerleştirdiği mayınlar ve isabetli atışlar yapan topçu bataryaları düşmana beklenmedik bir sürpriz yaşattı. Bu şiddetli direniş sonucunda HMS Ocean, HMS Irresistible ve Bouvet adlı zırhlılar sulara gömülürken, Inflexible, Suffren ve Gaulois adlı savaş gemileri ağır hasar gördü.

Bu durum, İtilaf Donanması komutanlarını büyük bir şaşkınlığa uğrattı.

Donanma Komutanı İngiliz Amiral John de Robeck, daha büyük bir kaybı göze alamayarak çekilme emri verdi. İlk saldırı püskürtülmüştü. Amaçlarına denizden ulaşamayacaklarını anlayan İtilaf Devletleri, kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmek amacıyla 25 Nisan 1915’te bu kez Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarmaya başladılar.

Bu tarihten 1916 yılı başlarına kadar gerçekleşen çetin kara muharebelerinde, Liman Von Sanders’in ana komutası altındaki Türk ordusu yaklaşık 250 bin şehit verdi. Savaşta Kurmay Albay Mustafa Kemal, tarihe geçecek bir başarıyla İtilaf kuvvetlerinin püskürtülmesinde çok önemli bir rol üstlendi.

Günümüzde 18 Mart tarihi, Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi olarak kutlanmaktadır.

.

HER GUN SEHITLERIMIZI ANIYORUZ !!!

Değerli arkadaşlar,
Yaklaşık 10 aydır, ne yazık ki hemen hemen her gün, etnik ve dinsel terör belası yüzünden şehitler veriyoruz. Üstelik İstanbul ve Ankara kent meydanlarında oluşan katliamlar yüzünden onlarca can kayıbı yaşadık. Yani her gün şehitlerimiz ve gazilerimiz için büyük bir acı ve üzüntü içindeyiz. 

Son olarak, 13 Mart Pazar günü başkentimizde, 10 otobüs durağının bulunduğu Kızılay meydanı, Atatürk Bulvarında patlayan canlı bomba ile 37 canımızı kaybettik. 71 kişi de yaralı olup, bakım altında.

Her yıl 18 Mart geldiğinde, geçmişteki tüm şehitlerimiz anmak için 18 MART TÜM ŞEHİTLERİMİZİ ANMA GÜNÜDÜR !!! başlıklı yazımı sizlere gönderirdim. Bu yıl yaşadığımız terör belası yüzünden meydana gelen can kayıplarımız nedeniyle, 18 Mart olmadan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi anmak istedim.

Umarım terör yüzünden devam eden can kayıplarımız son bulur ve güzel ülkemizi bölmek ve bizleri birbirimize düşman etmek için projeler üreten AB-D emperyalizminin kirli amaçları gerçekleşmez.

Sevgi ve saygılarımla (15.3.2016).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

18 MART TÜM ŞEHİTLERİMİZİ ANMA GÜNÜDÜR !!!

"Milli benliğini yitirmiş uluslar, başka milletlerin avıdır."
M.K.Atatürk


Değerli arkadaşlar,
TBMM tarafından, oldukça geçte olsa, 27.06.2002 de kabul edilen, 18 Mart tüm şehitlerimizi anma günü nedeniyle; 
            1- Osmanlı İmparatorluğunun son 150 yılında, Yüce Önderimiz Mustafa Kemalin müthiş öngörüsü ve becerisi ile kazanılmış tek zafer olan Çanakkale de emperyalist güçlere karşı ülkemizi korumak amacıyla yapılan savaşta,
            2- Yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’e inanan ve güvenen halkımızın, yine emperyalist güçlere ve onun piyonu olan Yunanistan’a karşı ülkemizi korumak ve Türkiye Cumhuriyetini Kurmak amacıyla verilen kurtuluş savaşında, 
            3- Sadece ABD ye yaranmak ve NATO’ya girmek amacıyla ve de ülkemizin ulusal çıkarları ile hiçbir ilgisi olmayan Kore’de yapılan savaşta,
            4- Yapılan uluslararası antlaşmalarla, garantör ülkemizin ulusal çıkarlarını gözetmek ve soydaşlarımızın canlarını korumak ve de onları Rum mezaliminden kurtarmak amacıyla Kıbrıs’ta yapılan savaşta,
            5- Güzel ülkemizin bölünmesi amacıyla yine AB-D emperyalizminin organize ettiği dış güçlerce desteklenen ve yönlendirilen PKK ile yapılan mücadele sırasında,
            canlarını seve seve veren, gözü pek ve kalbi ülke sevgisi ile dolu yurtseverlerimizi rahmet ve minnetle anarken, bu savaşlarda yaralanarak bizlere ulus sevgisi için canlı örnek teşkil eden gazilerimizi de unutmayalım.

Değerli arkadaşlar,
Osmanlı padişahının, aynı zamanda halife olması yüzünden ilan edeceği cihad ile İngilizlere karşı tüm Müslümanları ayaklandıracağını sanan Almanların ve yerli işbirlikçilerinin, büyük ayak oyunları ile birinci dünya savaşına katıldık. Öyle ki Osmanlı padişahı, kendi ordusunun yönetimini bile Almanların emrine verdi.

Ne yazık ki emperyalist istila ve işgale karşı Çanakkale mücadelesi veren Osmanlı ordusu, Alman komutanların yönetiminde gereğinden fazla zayiat vermiştir. Çünkü Alman komutanlar, askeri strateji olarak Avrupadaki İngiliz-Fransız askerlerinin, Almanların karşısından çekilip, Çanakkaleye gönderilmelerini istiyorlardı. Özellikle Yüce Önderimiz Mustafa Kemali, yapılacak çıkarma konusunda dinlemeyen ve küçümseyen, Çanakkale Orduları Genel komutanı Mareşal Liman Von Sanders yüzünden binlerce vatan evladını kaybettik. 

Burada yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarını saygı ve sevgi ile anmak isterim. Çünkü onların sayesinde kazandığımız zafer aynı zamanda Rusya’daki Romanof’ların çarlık yönetimine yardıma gitmek isteyen İngiliz ve Fransız donanmasını da engellemiştir. Böylece Rusya’da halk devrimin gerçekleşmesini sağlamış ve dünya tarihine yön vermiştir. 

Değerli arkadaşlar,
Çanakkale harbini bana büyükbabam anlatırdı. Büyük babam da kardeşi Hüseyin ile birlikte Çanakkale’de savaşmış. Büyük babam topçu olarak görev yapmış ve kulakları oldukça ağır işitiyordu. Kardeşi Hüseyin ise piyade olarak savaşa girmiş ve şehit olmuş. Ne yazık ki Sivas-Zara doğumlu olan Hüseyin dedemin belgelerine bir türlü ulaşamadım. Çünkü Zara nüfus idaresi yanmış. Düşünün lütfen, bir kişi bu güzel ülkenin özgürlüğü için çekinmeden hayatını veriyor ve bu olaydan kimsenin haberi yok.

Zannediyorum Hüseyin dedem gibi güzel ülkemizin bağımsızlığı uğruna şehit olmuş binlerce vatan evladının da belgesi yoktur. Onların sayesinde bu günleri yaşayabiliyoruz. 

100. yılını yaşadığımız Çanakkale zaferinde ve tüm savaşlarda kaybettiğimiz şehitlerimizi ve gazilerimizi bu gün bir kez daha anımsayalım. Lütfen onlara gereken saygı ve sevgiyi esirgemeyelim. Işıklar içinde yatsınlar.

Sevgi ve saygılarımla.
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR


MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...