Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
Bu milletin tek sahibi var: Kendisi!
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız. -Mustafa Kemal Atatürk
Sabahattin Önkibar:Cemaatin müttefik ve hasımları listesi
Müttefikler arasına;
Saros
Rochefeller
Hasımları arasına:
Rothchilds
İngiliz kraliyet ailesini de
eklemek mümkündür.
Aslında çoğu zaman gözden kaçırılan bir özellik vardır.
Dünyanın en zengin iki hanedanı uzlaşılarını yitirmiştir.
Rochefeller ve Rothchilds aileleri.
Çin'de yaşanan yabancı sermaye patlamasının müsebbibi Rothchild ailesidir.
Rothchilds sermayesi Çin'de yaptığı yatırımlarla bütün batılı ülkeleri ve diğer küresel oligarkları ve ulusal ekonomileri vurmaktadır.
Aynı ailenin en büyük ticari ortağı ise İngiliz Kraliyet ailesidir..
İngilizler bu nedenle hanedanı tasfiye edememekte ve 2000'li yıllarda dahi monarşi garabetini yaşatmak zorunda kalmaktadır.
Çünkü, hanedan hem Commonwealth ülkeleriyle, hem de hem de Rothchilds şirketleri üzerinden sahip olduğu ticari yatırımlar marifetiyle İngiliz ulusunun menfaatleri arasın bir köprü durumundadır.
Bunu tıpkı Osmanlı Hanedanının Mısır'daki cılız yatırımları ve Irak petrollerindeki kaybolup gitmiş imtiyazlara benzetmek mümkün.
Osmanlı hanedanı da, İngiliz hanedanı gibi küresel oligarklarla ortak olarak dünyanın her yerinde ticari yatırımlara ve imtiyazlara sahip olsaydı, o zaman yeni cumhuriyet kurulurken biz de ulusal menfaatlerimiz haleldar olmasın diye meşruti monarşiye devam etmek zorunda kalacaktık.
Burada ters köşeye düşen ise İngiliz milleti.
Ortada bir ulus devlet ve onun ulusal menfaatleri var.
Diğer taraftaysa küresel oligarklarla beraber ulusal menfaatlere ters düşen Rochefeller ortağı hanedan.
Ve bir çelişki yaşanmakta.
Benzer bir çelişkiyi de Yahudi diasporası yaşamaktadır.
Rothchilds hanedanı parasını Çine götürmüştür, ancak Yahudi diasporası ise batılı ülkelerde yoğunlaşmıştır.
Tam bir ters köşe olma durumu.
Bu tepişmelerde İngiliz hükümeti ve Yahudi diasporası ters köşeye düşmüştür.
Her iki unsur da ciddi şekilde bocalamaktadır.
Yine hatırlatmak isterim üçlü komisyonun diğer bir tarafını oluşturan Japon oligarklar ise ABD kökenli Rochefeller hanedanından ayrı düşünülmemeli.
Bu nedenle ABD ve Japon hükümetleri de tam bir akord içindedir.
Rusya'da sonradan türetilmiş olan Yahudi oligarklar ve bunlarla akord içindeki Rus hükümeti nedeniyle Rusya, Çin'in tarafına düşmüştür.
Mevcut durum her iki Dünya Savaşından önceki hale çok fazla benzemektedir.
Bu denklemde Afrika kıtasının hemen tamamı sömürülen, işgal edilen, manuple edilen konumundadır.
Bunun tek istisnası Rothchild+İngiliz Kraliyet hanedanı yatırımları nedeniyle G. Afrikadır.
G.Afrika BRICS gurubuna dahil olmuştur.
Brezilya, Rusya, Hindistan(Indıa), Çin(China), Güney Afrika(South Africa) gurubu aslında mihver devletler paktını oluşturmaktadır.
Ve hepsinin ortak özellikleri bunlarda çok ciddi miktarlarda Rothchilds+İngiliz Kraliyet Hanedanı yatırımlarının bulunmasıdır.
İranı'ın durumu ise daha başkadır. İran oligarkların paylaşamadığı, ama rakiplerini zor duruma düşürmek için elde etmek zorunda oldukları en tatlı meyvedir.
Ve bu gidişle BRICS tarafına doğru meyletmektedir.
Müttefik devletler ise ABD ve bütün bağlaşıklarından oluşmaktadır.
İngiltere ise başı bir tarafta, gövdesi ise bir tarafta bocalamaktadır.
Kıta Avrupasının hemen tamamı müttefik devletler arasındadır.
Türkiye'de aynı durumdadır.
Türkiye aynı zamanda her iki paktın her yönden sınırlarında yer almaktadır.
Aynı zamanda her iki dünya savaşında olduğu gibi, cephenin en önünde, ve ilk olarak savaşa sokulan ülke olması için zorlanmaktadır.
En son yaşanan MIT müsteşarı, emniyet-yargı tepişmelerini hatırlayınız.
I. Dünya Savaşında ülkenin liderleri imparatorluğu savaşdan uzak tutamamıştır.
Esasen bu kadar büyük bir devletin bir dünya savaşından uzak kalması da mümkün olamazdı.
Ancak II.Dünya Savaşında İnönü liderliğindeki Türkiye savaştan uzak durmayı başarabilmiştir.
Bu sayede savaş yorgunu olmaktan kurtulmuştur. Önemli nüfus eksilmelerinden uzak kalmıştır.
III.Dünya Savaşında da Türkiye aslında milli menfaatleriyle hiçbir ilgisi olmayan bu küresel kapışmada, savaşa mümkün olduğunca en son girmeli, mümkünse girmemeli.
Ve Türk dünyasıyla bağını yeniden yitirmemek için olabildiğince onlarla aynı tarafta yer almalı.III. Dünya Savaşında önemli olan kazanmak değil, kaybetmemektir.
Her hal ve şartta ülkenin insan, toprak ve kültürel sermayesi yıkımdan korunmalıdır.
Anavatan üzerinde bir koyup beş kazanma tarzı kumar oyunlarından uzak durmalı.
Çünkü başka da anavatanımız yoktur.
ABD'li Talibanla pazarlık edebilir, İngiltere Arap'la pazarlık edebilir.
Ama bunların hiç birisi, anavatanını pazarlık masasına koymamıştır.
Biz de anavatanımız üzerinde pazarlık yapmamalıyız.
Ve en sert tepkimizi bu noktada göstermeliyiz.
Cemaate lüften bir de bu gözle bakınız.
Dini(!?) olduğu söylenen ABD, Rochefeller kuklası, bir cemaatin bir milletin kaderi üzerinde, anavatanın toprak bütünlüğü üzerinde bu kadar güç sahibi olması son derece zararlıdır.
Aman aman diyeyim ben size.
Hem milyonlarca candan, hem bir sürü anavatan toprağında, hem de bütün bir ülkenin ırz ve namusundan oluruz.
Allah muhafaza..
Saygılar.
Cemaat denilince kimlerin kastedildiğini artık bilmeyen yoktur.
Peki bu gurup ya da camianın müttefik ya da hasımları mı?
İşte size bir liste:
MÜTTEFİKLERİ:
1) CIA ya da ABD!
2) MOSSAD ya da İsrail!
3) Dünya Yahudiler Birliği!
4) MI6 (İngiliz İstihbarat Teşkilatı)!
5) Bilderbergciler!
6) Papa ve Vatikan!
7) Evanjelistler!
8) Vehhabiler!
9) İslam’ı, Hıristiyanlık ve Musevilikle harmanlayıp yeni bir din oluşturmak isteyenler!
10) Barzani ile Talabani!
11) AB!
12) NATO !
13) Masonlar!
14) Abdullah Gül !
15) Aydın Doğan
16) TUSKON’n tamamı TÜSİAD’ın bir bölümü!
17) TOBB’nin bir bölümü !
18) Yargı ve Emniyet’te binler!
19) Taraf, Zaman ve Bugün gazeteleri!
20) Samanyolu, Kanaltürk ve Bugün TV
21) İkinci Cumhuriyetçiler !
22) Nazlı Ilıcak, Taha Akyol, Mehmet Barlas, Ahmet Altan, Fehmi Koru, Eyüp Can, Cüneyt Özdemir, Mahmut Övür , Zaman ve Bugün yazarları!
23) Onlarca vali ve kaymakam!
24) Bürokraside binlerce sempatizan!
25) ABD’de çok sayıda mebus!
26) Büyük Birlik Partisi
27) TRT ve Anadolu Ajansı!
28) Ve heyhat Türk Ocağı ile bazı sözde milliyetçi medya!
29) Kemal Kılıçdaroğlu!
30) Onlarca rektör ve akademisyen!
HASIMLARI:
1) Atatürk ve Üniter Cumhuriyeti!
2) Türk Silahlı Kuvvetleri
3) Bir kaç gündür Tayyip Erdoğan!
4) Sızamayıp ele geçiremedikleri MİT!
5) Üniterlikte ısrar edip Federasyona karşı çıkanlar!
6) Rusya, İran, Suriye ve Çin!
7) Ergenekoncu diye itham edilenler!
8) Amerikan İslam’ına değil, Hazreti Muhammet Aleyhisselamın İslam’ına inananlar!
9) Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım!
10) Kendisine boyun eğmeyen gazeteci, bürokrat ve aydınlar!
Saros
Rochefeller
Hasımları arasına:
Rothchilds
İngiliz kraliyet ailesini de
eklemek mümkündür.
Aslında çoğu zaman gözden kaçırılan bir özellik vardır.
Dünyanın en zengin iki hanedanı uzlaşılarını yitirmiştir.
Rochefeller ve Rothchilds aileleri.
Çin'de yaşanan yabancı sermaye patlamasının müsebbibi Rothchild ailesidir.
Rothchilds sermayesi Çin'de yaptığı yatırımlarla bütün batılı ülkeleri ve diğer küresel oligarkları ve ulusal ekonomileri vurmaktadır.
Aynı ailenin en büyük ticari ortağı ise İngiliz Kraliyet ailesidir..
İngilizler bu nedenle hanedanı tasfiye edememekte ve 2000'li yıllarda dahi monarşi garabetini yaşatmak zorunda kalmaktadır.
Çünkü, hanedan hem Commonwealth ülkeleriyle, hem de hem de Rothchilds şirketleri üzerinden sahip olduğu ticari yatırımlar marifetiyle İngiliz ulusunun menfaatleri arasın bir köprü durumundadır.
Bunu tıpkı Osmanlı Hanedanının Mısır'daki cılız yatırımları ve Irak petrollerindeki kaybolup gitmiş imtiyazlara benzetmek mümkün.
Osmanlı hanedanı da, İngiliz hanedanı gibi küresel oligarklarla ortak olarak dünyanın her yerinde ticari yatırımlara ve imtiyazlara sahip olsaydı, o zaman yeni cumhuriyet kurulurken biz de ulusal menfaatlerimiz haleldar olmasın diye meşruti monarşiye devam etmek zorunda kalacaktık.
Burada ters köşeye düşen ise İngiliz milleti.
Ortada bir ulus devlet ve onun ulusal menfaatleri var.
Diğer taraftaysa küresel oligarklarla beraber ulusal menfaatlere ters düşen Rochefeller ortağı hanedan.
Ve bir çelişki yaşanmakta.
Benzer bir çelişkiyi de Yahudi diasporası yaşamaktadır.
Rothchilds hanedanı parasını Çine götürmüştür, ancak Yahudi diasporası ise batılı ülkelerde yoğunlaşmıştır.
Tam bir ters köşe olma durumu.
Bu tepişmelerde İngiliz hükümeti ve Yahudi diasporası ters köşeye düşmüştür.
Her iki unsur da ciddi şekilde bocalamaktadır.
Yine hatırlatmak isterim üçlü komisyonun diğer bir tarafını oluşturan Japon oligarklar ise ABD kökenli Rochefeller hanedanından ayrı düşünülmemeli.
Bu nedenle ABD ve Japon hükümetleri de tam bir akord içindedir.
Rusya'da sonradan türetilmiş olan Yahudi oligarklar ve bunlarla akord içindeki Rus hükümeti nedeniyle Rusya, Çin'in tarafına düşmüştür.
Mevcut durum her iki Dünya Savaşından önceki hale çok fazla benzemektedir.
Bu denklemde Afrika kıtasının hemen tamamı sömürülen, işgal edilen, manuple edilen konumundadır.
Bunun tek istisnası Rothchild+İngiliz Kraliyet hanedanı yatırımları nedeniyle G. Afrikadır.
G.Afrika BRICS gurubuna dahil olmuştur.
Brezilya, Rusya, Hindistan(Indıa), Çin(China), Güney Afrika(South Africa) gurubu aslında mihver devletler paktını oluşturmaktadır.
Ve hepsinin ortak özellikleri bunlarda çok ciddi miktarlarda Rothchilds+İngiliz Kraliyet Hanedanı yatırımlarının bulunmasıdır.
İranı'ın durumu ise daha başkadır. İran oligarkların paylaşamadığı, ama rakiplerini zor duruma düşürmek için elde etmek zorunda oldukları en tatlı meyvedir.
Ve bu gidişle BRICS tarafına doğru meyletmektedir.
Müttefik devletler ise ABD ve bütün bağlaşıklarından oluşmaktadır.
İngiltere ise başı bir tarafta, gövdesi ise bir tarafta bocalamaktadır.
Kıta Avrupasının hemen tamamı müttefik devletler arasındadır.
Türkiye'de aynı durumdadır.
Türkiye aynı zamanda her iki paktın her yönden sınırlarında yer almaktadır.
Aynı zamanda her iki dünya savaşında olduğu gibi, cephenin en önünde, ve ilk olarak savaşa sokulan ülke olması için zorlanmaktadır.
En son yaşanan MIT müsteşarı, emniyet-yargı tepişmelerini hatırlayınız.
I. Dünya Savaşında ülkenin liderleri imparatorluğu savaşdan uzak tutamamıştır.
Esasen bu kadar büyük bir devletin bir dünya savaşından uzak kalması da mümkün olamazdı.
Ancak II.Dünya Savaşında İnönü liderliğindeki Türkiye savaştan uzak durmayı başarabilmiştir.
Bu sayede savaş yorgunu olmaktan kurtulmuştur. Önemli nüfus eksilmelerinden uzak kalmıştır.
III.Dünya Savaşında da Türkiye aslında milli menfaatleriyle hiçbir ilgisi olmayan bu küresel kapışmada, savaşa mümkün olduğunca en son girmeli, mümkünse girmemeli.
Ve Türk dünyasıyla bağını yeniden yitirmemek için olabildiğince onlarla aynı tarafta yer almalı.III. Dünya Savaşında önemli olan kazanmak değil, kaybetmemektir.
Her hal ve şartta ülkenin insan, toprak ve kültürel sermayesi yıkımdan korunmalıdır.
Anavatan üzerinde bir koyup beş kazanma tarzı kumar oyunlarından uzak durmalı.
Çünkü başka da anavatanımız yoktur.
ABD'li Talibanla pazarlık edebilir, İngiltere Arap'la pazarlık edebilir.
Ama bunların hiç birisi, anavatanını pazarlık masasına koymamıştır.
Biz de anavatanımız üzerinde pazarlık yapmamalıyız.
Ve en sert tepkimizi bu noktada göstermeliyiz.
Cemaate lüften bir de bu gözle bakınız.
Dini(!?) olduğu söylenen ABD, Rochefeller kuklası, bir cemaatin bir milletin kaderi üzerinde, anavatanın toprak bütünlüğü üzerinde bu kadar güç sahibi olması son derece zararlıdır.
Aman aman diyeyim ben size.
Hem milyonlarca candan, hem bir sürü anavatan toprağında, hem de bütün bir ülkenin ırz ve namusundan oluruz.
Allah muhafaza..
Saygılar.
Cemaat denilince kimlerin kastedildiğini artık bilmeyen yoktur.
Peki bu gurup ya da camianın müttefik ya da hasımları mı?
İşte size bir liste:
MÜTTEFİKLERİ:
1) CIA ya da ABD!
2) MOSSAD ya da İsrail!
3) Dünya Yahudiler Birliği!
4) MI6 (İngiliz İstihbarat Teşkilatı)!
5) Bilderbergciler!
6) Papa ve Vatikan!
7) Evanjelistler!
8) Vehhabiler!
9) İslam’ı, Hıristiyanlık ve Musevilikle harmanlayıp yeni bir din oluşturmak isteyenler!
10) Barzani ile Talabani!
11) AB!
12) NATO !
13) Masonlar!
14) Abdullah Gül !
15) Aydın Doğan
16) TUSKON’n tamamı TÜSİAD’ın bir bölümü!
17) TOBB’nin bir bölümü !
18) Yargı ve Emniyet’te binler!
19) Taraf, Zaman ve Bugün gazeteleri!
20) Samanyolu, Kanaltürk ve Bugün TV
21) İkinci Cumhuriyetçiler !
22) Nazlı Ilıcak, Taha Akyol, Mehmet Barlas, Ahmet Altan, Fehmi Koru, Eyüp Can, Cüneyt Özdemir, Mahmut Övür , Zaman ve Bugün yazarları!
23) Onlarca vali ve kaymakam!
24) Bürokraside binlerce sempatizan!
25) ABD’de çok sayıda mebus!
26) Büyük Birlik Partisi
27) TRT ve Anadolu Ajansı!
28) Ve heyhat Türk Ocağı ile bazı sözde milliyetçi medya!
29) Kemal Kılıçdaroğlu!
30) Onlarca rektör ve akademisyen!
HASIMLARI:
1) Atatürk ve Üniter Cumhuriyeti!
2) Türk Silahlı Kuvvetleri
3) Bir kaç gündür Tayyip Erdoğan!
4) Sızamayıp ele geçiremedikleri MİT!
5) Üniterlikte ısrar edip Federasyona karşı çıkanlar!
6) Rusya, İran, Suriye ve Çin!
7) Ergenekoncu diye itham edilenler!
8) Amerikan İslam’ına değil, Hazreti Muhammet Aleyhisselamın İslam’ına inananlar!
9) Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım!
10) Kendisine boyun eğmeyen gazeteci, bürokrat ve aydınlar!
Ataturk niye tartisiliyor? - Zulfu Livaneli
Ataturk niye tartisiliyor?
Zulfu Livaneli
Ey sagduyulu insanlar: Hic dunyada boyle bir sey gordunuz mu? 1938'de vefat etmis bir liderin bu kadar tartisildigini, her gun kose yazilarina konu edildigini, taraftarlariyla karsitlarinin kanli bicakli oldugunu hatirliyor musunuz?
Dunyada boyle bir ornek var mi?
Amerikan basini kendi liderlerini unutmus durmadan Ataturk'u yaziyor, Fransiz basininda De Gaulle'den cok Ataturk adina rastlaniyor, Britanya'da adi, Churchill'den fazla geciyor.
Bu size garip gelmiyor mu?
Butun dunya nicin isi gucu birakmis da 130 yil once Selanik'te dogmus olan bir Osmanli cocuguyla ilgileniyor?
Dertleri onun tarihteki rolunu anlamak mi (bize bu kadar merakli olduklarini hic sanmiyorum) yoksa isin icinde baska bir is mi var?
Birazcik akli olan herkes, bu isin durup durup neden kopurtuldugunu merak etmez mi?
Eder elbette.
Iste benim cevabim:
Turkiye Cumhuriyeti anormal sartlar altinda olusmus bir ulkedir. Imparatorlugun Bati tarafindan planli bir sekilde cokertilmesinden sonra Balkanlar, Orta Dogu ve Kafkasya'daki Musluman Osmanli tebaasi, son kale olarak Anadolu'ya goctu. Bu -kilic artigi- insanlarin kulturleri, adetleri, yasam bicimleri farkliydi. Bu buyuk farkliliklar, Anadolu'da zaten karmakarisik olan etnik ve dini yapiya eklenince, acayip bir karisim dogdu.
O ‘karisim'in hayatta kalabilmesinin ve bir arada yasayabilmesinin tek sarti, yeni bir ulus ve yeni bir devlet olusturmakti.
Bu is basarildi ama Bati'daki gibi, zaten var olan homojen bir ulus, bir devlet yaratmadi. Tam tersine, yeni devlet bir ulus yaratti.
Bu karmakarisik yapidan bir ulus yaratan iradenin basinda ise Mustafa Kemal vardi. Ernest Ren an, "Hicbir ulus devlet, gecmisi carpitilmadan yaratilamaz" der. Turkiye Cumhuriyeti de bunun disinda degildi elbette. Tarihi kendine gore yeniden yazdi, icinden ciktigi Osmanli'yi hain ilan etti, Ziya Gokalp adli Kurt asilli bir dusunurumuzun ortaya attigi "Turkculuk tezi"ne asiri bir onem atfetti; yani bir suru asirilik yapti.
Istiklal Mahkemeleri'nin adaletsizligi ise bu asiriliklarin en acikli orneklerine imza atti. (Mesela Orhan Kemal'in babasi Rasit Kemali Bey, bu mahkemelerde gorev yaptigi zaman, aksam yemegi sirasinda asi sandigi bircok kisinin idamina karar verdigini, hukmun hemen infaz edildigini, oysa ertesi sabah bunlarin zavalli at hirsizlari oldugunun anlasildigini dogrulamistir.)
Kazim Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi Istiklal Harbi kahramanlarina yapilan muamele de korkunctur.
Dersim de bir zulumdur.
Elbette ki aradan bunca yil gectikten sonra b unlari konusacak ve yanlis uygulamalari elestirerek demokrasimizi olgunlastiracagiz.
Buna akli basinda kimse itiraz etmez.
Ama bugun esen ruzgarlar, bunu amaclamiyor. Istedikleri tek bir sey var, Mustafa Kemal Ataturk'u, Hitler gibi bir cani haline getirmek.
Cunku bunu basardiklari gun, Turkiye Cumhuriyeti gayri mesru hale gelecek. Nasil Hitler'in III. Reich'i gayrimesru ilan edildiyse, "bir caninin kanla kurdugu T. C." de o hale sokulacak.
Bazilarinin bilincli, bazilarinin ise bilincsiz olarak girdikleri yol bu.
***
Bilirsiniz; camilerde kubbeleri bir tek kilit tasi tutar. Bu tasi cekerseniz, ona yaslanmakta olan diger taslar gumbur gumbur coker.
Mustafa Kemal, bu cumhuriyetin kilit tasidir. Cunku devlet ve ulus, onun iradesiyle kurulmustur. Cumhuriyeti yikmak isteyenler ise bu gercegi, yani ulkenin Asil topugunu cok iyi bilmektedirle r. Ataturk'u Milosevic gibi bir suclu haline getirebilmek icin gosterdikleri bu sabirsiz istahin sebebi budur.
***
Ataturk'u yikmak, onun dayandigi uc unsuru devirmekle mumkun olabilirdi. Neydi bu uc unsur?
Partisi, ordusu ve halktaki sevgi.
Once partiyi yiktilar. Cumhuriyet Halk Partisi kagit ustunde varligini surduruyor ama artik kesinlikle ayni parti degil. CHP'nin yerinde yillardir yeller esiyor.
Ikinci sutun olan ordu ise perisan. Bunu sadece son donemlerdeki duruma bakarak soyledigimi sanmayin sakin. Bu ordu yillar once, (Ataturk'un vasiyetine aykiri olarak) ic politikaya, darbelere, iskencelere bulastigi, Guneydogu'daki savasi bilerek uzatanlari icinde barindirdigi ve emperyalizmin hizmetine girdigi gun bitmisti.
AKP sadece, bu bitmis kuruma son darbeyi indirdi.
Ataturk'un uc dayanagindan parti ve ordu bitirildikten sonra, sira ucuncu ayaga geldi . Yani onu sevenlerin kalbindeki yeri. Simdi oyunun bu son perdesi oynaniyor. Mustafa Kemal'i itibardan dusurme gayretleri sergileniyor. Bir devrim doneminde ortaya cikan butun fenaliklar, suclar, kabahatler ona yuklenmeye calisiliyor.
Bu da basarildigi gun, bilin ki Turkiye Cumhuriyeti cokmustur.
***
Bazi mesajlarda bana diyorlar ki: "Yahu bu rejim sana kotuluk etmedi mi, ordu genc yasinda seni hapislerde surundurmedi mi, evini barkini yikmadi mi, mahkemeler seni yargilamadi mi, albumlerini yasaklamadi mi, merkez basin seni kac kere lince tabi tutmadi mi? Nasil olur da bu duzeni savunursun?"
Sevgili arkadaslar; dogrudur, haklisiniz. Turkiye'deki zalim rejimin acilarini en cok cekenlerden birisi benim.
Yapilanlari anlatsam kitaplara sigmaz. Hayatim bu zulum rejimine karsi mucadele ederek gecti. Ama hukumetlere, cuntalara karsi mucadele etmek baska, ulkeyi yikmaya calismak baska. Ben hicbir zaman ‘vatan haini' olmadim. O cuntalardan, generallerden, basbakanlardan, polis seflerinden cok daha fazla sevdim bu memleketi. Karsiliksiz sevdim, kotuluk gordugum halde sevdim. Gercek yurtseverler bizleriz. Bu yuzden; ulkeyi yikmak icin Mustafa Kemal'i itibarsizlastirmak oyununa karsi cikiyorum.
Siz 12 Mart'ta, 12 Eylul'de, ordu yuzune Kemalist maskesi takmisken benim hic Ataturk'ten soz ettigimi duydunuz mu?
Elbette duymadiniz. Cunku o zaman iktidar kendisine Kemalist diyen zalim bir grubun elindeydi. Ataturk'u ovmek odullendiriliyordu, buna tenezzul edemezdim.
Ama simdi oyun farkli. Dun Mustafa Kemal'i elestirmek tehlikeliydi, bugun ise onu savunmak.
Ama benim de, tehlikeli bile olsa gercegi soylemek gibi bir huyum var. Ne yapayim!
Zulfu Livaneli
Ey sagduyulu insanlar: Hic dunyada boyle bir sey gordunuz mu? 1938'de vefat etmis bir liderin bu kadar tartisildigini, her gun kose yazilarina konu edildigini, taraftarlariyla karsitlarinin kanli bicakli oldugunu hatirliyor musunuz?
Dunyada boyle bir ornek var mi?
Amerikan basini kendi liderlerini unutmus durmadan Ataturk'u yaziyor, Fransiz basininda De Gaulle'den cok Ataturk adina rastlaniyor, Britanya'da adi, Churchill'den fazla geciyor.
Bu size garip gelmiyor mu?
Butun dunya nicin isi gucu birakmis da 130 yil once Selanik'te dogmus olan bir Osmanli cocuguyla ilgileniyor?
Dertleri onun tarihteki rolunu anlamak mi (bize bu kadar merakli olduklarini hic sanmiyorum) yoksa isin icinde baska bir is mi var?
Birazcik akli olan herkes, bu isin durup durup neden kopurtuldugunu merak etmez mi?
Eder elbette.
Iste benim cevabim:
Turkiye Cumhuriyeti anormal sartlar altinda olusmus bir ulkedir. Imparatorlugun Bati tarafindan planli bir sekilde cokertilmesinden sonra Balkanlar, Orta Dogu ve Kafkasya'daki Musluman Osmanli tebaasi, son kale olarak Anadolu'ya goctu. Bu -kilic artigi- insanlarin kulturleri, adetleri, yasam bicimleri farkliydi. Bu buyuk farkliliklar, Anadolu'da zaten karmakarisik olan etnik ve dini yapiya eklenince, acayip bir karisim dogdu.
O ‘karisim'in hayatta kalabilmesinin ve bir arada yasayabilmesinin tek sarti, yeni bir ulus ve yeni bir devlet olusturmakti.
Bu is basarildi ama Bati'daki gibi, zaten var olan homojen bir ulus, bir devlet yaratmadi. Tam tersine, yeni devlet bir ulus yaratti.
Bu karmakarisik yapidan bir ulus yaratan iradenin basinda ise Mustafa Kemal vardi. Ernest Ren an, "Hicbir ulus devlet, gecmisi carpitilmadan yaratilamaz" der. Turkiye Cumhuriyeti de bunun disinda degildi elbette. Tarihi kendine gore yeniden yazdi, icinden ciktigi Osmanli'yi hain ilan etti, Ziya Gokalp adli Kurt asilli bir dusunurumuzun ortaya attigi "Turkculuk tezi"ne asiri bir onem atfetti; yani bir suru asirilik yapti.
Istiklal Mahkemeleri'nin adaletsizligi ise bu asiriliklarin en acikli orneklerine imza atti. (Mesela Orhan Kemal'in babasi Rasit Kemali Bey, bu mahkemelerde gorev yaptigi zaman, aksam yemegi sirasinda asi sandigi bircok kisinin idamina karar verdigini, hukmun hemen infaz edildigini, oysa ertesi sabah bunlarin zavalli at hirsizlari oldugunun anlasildigini dogrulamistir.)
Kazim Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi Istiklal Harbi kahramanlarina yapilan muamele de korkunctur.
Dersim de bir zulumdur.
Elbette ki aradan bunca yil gectikten sonra b unlari konusacak ve yanlis uygulamalari elestirerek demokrasimizi olgunlastiracagiz.
Buna akli basinda kimse itiraz etmez.
Ama bugun esen ruzgarlar, bunu amaclamiyor. Istedikleri tek bir sey var, Mustafa Kemal Ataturk'u, Hitler gibi bir cani haline getirmek.
Cunku bunu basardiklari gun, Turkiye Cumhuriyeti gayri mesru hale gelecek. Nasil Hitler'in III. Reich'i gayrimesru ilan edildiyse, "bir caninin kanla kurdugu T. C." de o hale sokulacak.
Bazilarinin bilincli, bazilarinin ise bilincsiz olarak girdikleri yol bu.
***
Bilirsiniz; camilerde kubbeleri bir tek kilit tasi tutar. Bu tasi cekerseniz, ona yaslanmakta olan diger taslar gumbur gumbur coker.
Mustafa Kemal, bu cumhuriyetin kilit tasidir. Cunku devlet ve ulus, onun iradesiyle kurulmustur. Cumhuriyeti yikmak isteyenler ise bu gercegi, yani ulkenin Asil topugunu cok iyi bilmektedirle r. Ataturk'u Milosevic gibi bir suclu haline getirebilmek icin gosterdikleri bu sabirsiz istahin sebebi budur.
***
Ataturk'u yikmak, onun dayandigi uc unsuru devirmekle mumkun olabilirdi. Neydi bu uc unsur?
Partisi, ordusu ve halktaki sevgi.
Once partiyi yiktilar. Cumhuriyet Halk Partisi kagit ustunde varligini surduruyor ama artik kesinlikle ayni parti degil. CHP'nin yerinde yillardir yeller esiyor.
Ikinci sutun olan ordu ise perisan. Bunu sadece son donemlerdeki duruma bakarak soyledigimi sanmayin sakin. Bu ordu yillar once, (Ataturk'un vasiyetine aykiri olarak) ic politikaya, darbelere, iskencelere bulastigi, Guneydogu'daki savasi bilerek uzatanlari icinde barindirdigi ve emperyalizmin hizmetine girdigi gun bitmisti.
AKP sadece, bu bitmis kuruma son darbeyi indirdi.
Ataturk'un uc dayanagindan parti ve ordu bitirildikten sonra, sira ucuncu ayaga geldi . Yani onu sevenlerin kalbindeki yeri. Simdi oyunun bu son perdesi oynaniyor. Mustafa Kemal'i itibardan dusurme gayretleri sergileniyor. Bir devrim doneminde ortaya cikan butun fenaliklar, suclar, kabahatler ona yuklenmeye calisiliyor.
Bu da basarildigi gun, bilin ki Turkiye Cumhuriyeti cokmustur.
***
Bazi mesajlarda bana diyorlar ki: "Yahu bu rejim sana kotuluk etmedi mi, ordu genc yasinda seni hapislerde surundurmedi mi, evini barkini yikmadi mi, mahkemeler seni yargilamadi mi, albumlerini yasaklamadi mi, merkez basin seni kac kere lince tabi tutmadi mi? Nasil olur da bu duzeni savunursun?"
Sevgili arkadaslar; dogrudur, haklisiniz. Turkiye'deki zalim rejimin acilarini en cok cekenlerden birisi benim.
Yapilanlari anlatsam kitaplara sigmaz. Hayatim bu zulum rejimine karsi mucadele ederek gecti. Ama hukumetlere, cuntalara karsi mucadele etmek baska, ulkeyi yikmaya calismak baska. Ben hicbir zaman ‘vatan haini' olmadim. O cuntalardan, generallerden, basbakanlardan, polis seflerinden cok daha fazla sevdim bu memleketi. Karsiliksiz sevdim, kotuluk gordugum halde sevdim. Gercek yurtseverler bizleriz. Bu yuzden; ulkeyi yikmak icin Mustafa Kemal'i itibarsizlastirmak oyununa karsi cikiyorum.
Siz 12 Mart'ta, 12 Eylul'de, ordu yuzune Kemalist maskesi takmisken benim hic Ataturk'ten soz ettigimi duydunuz mu?
Elbette duymadiniz. Cunku o zaman iktidar kendisine Kemalist diyen zalim bir grubun elindeydi. Ataturk'u ovmek odullendiriliyordu, buna tenezzul edemezdim.
Ama simdi oyun farkli. Dun Mustafa Kemal'i elestirmek tehlikeliydi, bugun ise onu savunmak.
Ama benim de, tehlikeli bile olsa gercegi soylemek gibi bir huyum var. Ne yapayim!
Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır.
Özcan YENİÇERİ
yeniceriozcan@yahoo.com
Davutoğlu cevap vermelidir!
Mehmet Bora Perinçek’ten 8 Aralık 2011 tarihli bir mektup aldım. Aslında mektup, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gönderilmiş. Mektup Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden bir heyetin 2012 yılının ilk aylarında Rusya’ya giderek Ermeni meselesinde Türk tezlerini güçlendirecek belgeleri arşivlerden çıkarmasının planlanması üzerine kaleme alınmış. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gönderilmiş. Bir nüshası da bana postalanmış. Mektup, Ermeni iddiaları konusunda milli müdafaa niteliğinde olması dolayısıyla aşağıya özeti çıkarılmıştır:
“10 seneyi aşkın süredir Rus Devlet Arşivlerinde Ermeni meselesi üzerine araştırmalar yapıyorum.../... Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi’nde, Dış Politika Arşivi, Rus Siyaset ve Bilim Adamlarının kişisel arşivlerinde ve Rusya’nın önde gelen kütüphanelerindeki çalışmalarım sonucunda konuyla ilgili binlerce sayfa materyal topladım.”
“Bu araştırmalar çerçevesinde geçmiş dönemde Bakanlığınızın birçok toplantısına davetli olarak katılmıştım. Diğer yandan 2007-2008 yıllarında Sayın Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın bakanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın projesi çerçevesinde Rus arşivlerinde çalışmalar da yapmıştım.../... Elimde Ermeni meselesiyle ilgili Türkiye’nin tezlerini destekleyen senelerce süren çalışmalar sonucunda Rus arşivlerinden kopyaları alınmış birçok belge var.
Belgelerin parası verilmiş, izinleri alınmış ve bu belgeler yayımlanmak/çevrilmek üzere tasnif edilmiştir. Daha önce projelerde belirtilmiş olan da bu belgelerin içeriği konusunda tekrar bilgi vermek istedim.
1.700 sayfanın üzerinde Rus Kafkas Orduları askeri mahkemelerinde I. Dünya Savaşı sırasında işgal bölgelerinde Müslüman nüfusa karşı giriştikleri katliam ve yağma suçlarından dolayı Ermeni gönüllülerinin yargılandıkları davaların tutanakları.
Türkiye’ye karşı savaşan bir ordunun askeri mahkemelerinin kendi komutası altındaki Ermeni birliklerinin gönüllülerini yargılaması Türk tezinin kamuoyuna anlatılmasında büyük önem taşımaktadır.
2.Çok sayıdaki Türkiye Ermeni’sinin I. Dünya Savaşı sırasında Rus ordularıyla işbirliği yaptığını ve Türk ordularını arkadan vurduğunu gösteren belgeler. Bu belgeler Türkiye’nin cephe gerisindeki tehdidin büyüklüğünü ve alınan tedbirlerin meşruluğunu kanıtlamaktadır.
3.Taşnak ve Hınçak partilerinin kuruluşlarından I. Dünya Savaşı’na kadarki süreçte Türkiye’ye karşı sürekli olarak terör faaliyeti yürüttüğünü ortaya koyan Çarlık polis istihbaratının raporları.
4.Yüzlerce Taşnak lider ve üyesinin devlete karşı işlenen suçlar kapsamında Çarlık Rusya’sında yargılandıkları davanın binlerce sayfalık iddianamesinin ve eklerinin Türkiye’yle ilgili bölümleri.
Son iki maddedeki belgeler, Taşnak’ların kurulduğundan beri devamlı terör faaliyeti yürüttüğünü ve Türkiye’nin bunun karşısında kendini savunduğunu kanıtlamaktadır.
Yukarıdaki sözü geçen belgelerin arşivlerde tekrardan aranıp bulunmasına gerek yoktur. Belirttiğim gibi bunlar, halihazırda tasnif edilmiş Rusça basılmaya veya çevrilerek dünya dillerinde yayımlanmaya hazırdır. 2015 yılına az bir zaman kaldığı düşünülürse Rusya’ya gönderilecek heyet tarafından bunlar için zaman, emek ve para harcanmasına gerek yoktur. Birkaç aylık çalışmayla bunların hepsini toplamak mümkündür.
Elimdeki belgeler hızla dünya kamuoyuna sunmak amacıyla yayına hazırlanabilir. Mehmet Bora Berinçek.”
Mehmet Perinçek sıradan bir araştırmacı değildir. Onun, Ermeni ve Kürt sorunlarıyla ilgili olarak yazdığı eserlerin tamamı özgündür. Bu eserlerden bazıları şunlardır: “Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları”, “Türk Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar”, “Ermeni Devlet Adamı B. A. Boria’nın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması” vb.
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’yi haklı olduğu bir davada haksız duruma düşürecek bir uyuşukluk ve disiplinsizlik içinde görünmektedir. Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır. Ermeni iddiaları konusunda Türkiye hiçbir boşluk bırakmamalıdır. Bu bağlamda Mehmet Perinçek’in sesine kulak verilmeli ve Türkiye’nin elini güçlendirecek önerileri değerlendirilmelidir. Aksi takdirde tarih önünde Davutoğlu ve ekibi sorumluluktan kendisini kurtaramayacaktır..
“10 seneyi aşkın süredir Rus Devlet Arşivlerinde Ermeni meselesi üzerine araştırmalar yapıyorum.../... Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi’nde, Dış Politika Arşivi, Rus Siyaset ve Bilim Adamlarının kişisel arşivlerinde ve Rusya’nın önde gelen kütüphanelerindeki çalışmalarım sonucunda konuyla ilgili binlerce sayfa materyal topladım.”
“Bu araştırmalar çerçevesinde geçmiş dönemde Bakanlığınızın birçok toplantısına davetli olarak katılmıştım. Diğer yandan 2007-2008 yıllarında Sayın Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın bakanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın projesi çerçevesinde Rus arşivlerinde çalışmalar da yapmıştım.../... Elimde Ermeni meselesiyle ilgili Türkiye’nin tezlerini destekleyen senelerce süren çalışmalar sonucunda Rus arşivlerinden kopyaları alınmış birçok belge var.
Belgelerin parası verilmiş, izinleri alınmış ve bu belgeler yayımlanmak/çevrilmek üzere tasnif edilmiştir. Daha önce projelerde belirtilmiş olan da bu belgelerin içeriği konusunda tekrar bilgi vermek istedim.
1.700 sayfanın üzerinde Rus Kafkas Orduları askeri mahkemelerinde I. Dünya Savaşı sırasında işgal bölgelerinde Müslüman nüfusa karşı giriştikleri katliam ve yağma suçlarından dolayı Ermeni gönüllülerinin yargılandıkları davaların tutanakları.
Türkiye’ye karşı savaşan bir ordunun askeri mahkemelerinin kendi komutası altındaki Ermeni birliklerinin gönüllülerini yargılaması Türk tezinin kamuoyuna anlatılmasında büyük önem taşımaktadır.
2.Çok sayıdaki Türkiye Ermeni’sinin I. Dünya Savaşı sırasında Rus ordularıyla işbirliği yaptığını ve Türk ordularını arkadan vurduğunu gösteren belgeler. Bu belgeler Türkiye’nin cephe gerisindeki tehdidin büyüklüğünü ve alınan tedbirlerin meşruluğunu kanıtlamaktadır.
3.Taşnak ve Hınçak partilerinin kuruluşlarından I. Dünya Savaşı’na kadarki süreçte Türkiye’ye karşı sürekli olarak terör faaliyeti yürüttüğünü ortaya koyan Çarlık polis istihbaratının raporları.
4.Yüzlerce Taşnak lider ve üyesinin devlete karşı işlenen suçlar kapsamında Çarlık Rusya’sında yargılandıkları davanın binlerce sayfalık iddianamesinin ve eklerinin Türkiye’yle ilgili bölümleri.
Son iki maddedeki belgeler, Taşnak’ların kurulduğundan beri devamlı terör faaliyeti yürüttüğünü ve Türkiye’nin bunun karşısında kendini savunduğunu kanıtlamaktadır.
Yukarıdaki sözü geçen belgelerin arşivlerde tekrardan aranıp bulunmasına gerek yoktur. Belirttiğim gibi bunlar, halihazırda tasnif edilmiş Rusça basılmaya veya çevrilerek dünya dillerinde yayımlanmaya hazırdır. 2015 yılına az bir zaman kaldığı düşünülürse Rusya’ya gönderilecek heyet tarafından bunlar için zaman, emek ve para harcanmasına gerek yoktur. Birkaç aylık çalışmayla bunların hepsini toplamak mümkündür.
Elimdeki belgeler hızla dünya kamuoyuna sunmak amacıyla yayına hazırlanabilir. Mehmet Bora Berinçek.”
Mehmet Perinçek sıradan bir araştırmacı değildir. Onun, Ermeni ve Kürt sorunlarıyla ilgili olarak yazdığı eserlerin tamamı özgündür. Bu eserlerden bazıları şunlardır: “Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları”, “Türk Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar”, “Ermeni Devlet Adamı B. A. Boria’nın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması” vb.
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’yi haklı olduğu bir davada haksız duruma düşürecek bir uyuşukluk ve disiplinsizlik içinde görünmektedir. Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır. Ermeni iddiaları konusunda Türkiye hiçbir boşluk bırakmamalıdır. Bu bağlamda Mehmet Perinçek’in sesine kulak verilmeli ve Türkiye’nin elini güçlendirecek önerileri değerlendirilmelidir. Aksi takdirde tarih önünde Davutoğlu ve ekibi sorumluluktan kendisini kurtaramayacaktır..
MİLLETVEKİLİ NEDİR NE YAPAR?
H.Prof.Dr. Nurullah AYDIN
24 Aralık 2011-ANKARA
MİLLETVEKİLİ NEDİR NE YAPAR?
Toplumlar; tarihsel süreç içerisinde nüfusun artışına paralel sorunların giderilmesi için aralarında bazılarını seçmişlerdir. Seçilenlerde özellik taşıdığı için bilgi, birikim, tecrübeleri ile ortak sorunların çözümünde yönetenin yönetilenleri daha düzenli yönetmesine yardımcı olmuşlardır. Hukuk düzeni, hukuk kuralları ile iktidarın meşruiyeti, azınlığın çoğunluk karşısında hakları, toplumun tüm kesimlerin temsili ve bunun belirli dönemlerde seçimlerle yenilenmesi gibi uygulamalarla hukuk devleti, demokrasi, sosyal devlet anlayışı gelişmiştir.
Devlet ve toplum düzeni belirleyen anayasa kuralları ve oluşan meclis, yönetimi belirleyen, denetleyen işlevi ile benimsenmiştir. Milletvekilleri bu nedenle sorunların çözümü, birlik ve beraberliği sağlama ve yönetimin meşruiyetini sağlama ve denetim gibi görevlere sahiptir.
Türkiye’nin hiçbir konusunda ortak irade koymayan, birleşemeyen dört parti ve bütün milletvekilleri ortak çıkarları için maaşlarda artış konusunda oybirliği ile hareket ettiler.
Dünya’da ve Türkiye’de milletvekili maaşları nasıl?
İş: T.C. Milletvekilliği. Milli irade temsilciliği,
Görev tanımı: Suç işleme özgürlüğü, dokunulmazlık. Meclise katılıp istenildiği gibi parmak indirilip kaldırmak. Rakipleri etkisizleştirme, İş bulma ve takip.
Sosyal haklar: Ayda 19,500 TL maaş
Emekli olunca; 2 yılda emekli hakkı, 7.750 TL maaş ve tüm sosyal haklarından ve ayrıcalıklarından ömür boyu kendisi ve yakınlarının yararlanması.
Norveç: Kişi başı milli geliri: 98.000 $. Milletvekili maaşı: 7.500 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: 65'ten sonra. Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.
İsviçre: Kişi başı milli geliri: 65.000 $. Milletvekili maaşı: 4.200 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 6.4.
Danimarka: Kişi başı milli geliri: 64.000 $. Milletvekili maaşı: 5.000 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 7.8.
Finlandiya: Kişi başı milli geliri: 52.000 $. Milletvekili maaşı: 4.000 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.
Hollanda: Kişi başı milli geliri: 52.000 $. Milletvekili maaşı: 5.660 $. Yan ödeme: 150 $. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 10.8.
Avusturya: Kişi başı milli geliri: 50.500 $. Milletvekili maaşı: 8.100 $. Yan Ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 16.
Belçika: Kişi başı milli geliri: 47.000 $. Milletvekili maaşı: 5.064 $. Yan ödeme: 1.423 $. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 10.6.
İngiltere: Kişi başı milli geliri: 46.500 $. Milletvekili maaşı: 6.200 $. Yan ödeme: Londra kenti 9 gidiş-geliş bileti. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 13.3.
Fransa: Kişi başı milli geliri: 46.000 $. Milletvekili maaşı: 4.648 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: 55 yaş sonrası. Maaşın milli gelire oranı: % 10.
İtalya: Kişi başı milli geliri: 40.000 $. Milletvekili maaşı: 9.150 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 22,8.
İspanya: Kişi başı milli geliri: 37.000 $. Milletvekili maaşı: 2.312 $. Yan ödeme: 1.500$. Emeklilik: Memur gibi. Maaşın milli gelire oranı: % 4.
Çek Cumhuriyeti: Kişi başı milli geliri: 21.000 $. Milletvekili maaşı: 1.900 $. Yan Ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 9.
Litvanya: Kişi başı milli geliri: 15.000 $. Milletvekili maaşı: 820 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 5.4.
Polonya: Kişi başı milli geliri: 14.000 $. Milletvekili maaşı: 1.893 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 13.5.
Ermenistan: Kişi başı milli geliri: 4.000 $. Milletvekili maaşı: 200 $. Yan ödeme: Yok. Emeklilik: Yok. Maaşın milli gelire oranı: % 5.
Küba: Milletvekili maaşı yok. Beceriksiz çıkarsa, halkın geri çağırma hakkı var. Emeklilik yok. Harcırah, yolluk yok. Sadece ve sadece Küba halkına hizmet etme onuru var.
TÜRKİYE: Kişi başı milli geliri: 10.000 $. Milletvekili maaşı: 9.750 $. Yan ödeme: Harcırahlı. Emeklilik: Yaş sınırı yok. Çifte emekli geliri var. Maaşın milli gelire oranı: % 100.
Günün Sözü: Aldatanın aldatmasına aldananların şikayet etme hakkı yoktur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,
Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!
Ne mutlu Türküm diyene!.
Bunları Biliyor muydunuz?
Bunları Biliyor muydunuz?
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...
* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,
* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...