9 Ekim 1937’de Atatürk’ün kıvırcık saçlarını okşadığı ve trenine aldığı 7.5 yaşındaki çocuk, şu an 81'inde ve en geniş Atatürk fotoğraf arşivine sahip. Hanri Benezus 73 yıl önceki buluşmayı anlattı.
Atatürk, Nazilli’de bir basma fabrikası açılşıının ardından Aydın’da çeşitli ziyaretlerde bulunur. Ortaklar’a da uğrar. Onu karşılayan heyette istasyon müdürü, muhtar ve incir kooperatifinin katibi vardır. Katibin oğlu da babasının paçasına yapışarak, ’ben de Atatürk’ü karşılamaya geleceğim der’ ve 73 yıl önceki buluşma gerçekleşir.
Eski iş adamı, yazar ve Atatürk fotoğrafları arşivcisi Hanri Benazus, Banu Güven’le Artı’ya konuk oldu.
Ailesinin kökeniyle ilgili, 500 yıl önce göç ettiklerini bildiğini, ABD’de dönüşü uğramak zorunda kaldığı Fas’ta, ülkenin en varlıklı ailesiyle aynı soyadını taşıdığını öğrendiğini ve onların da Berberi kökenli olduğunu belirten Benazus, "Atatürk ismimi sordu ben de Hanri dedim. Bana niye Ahmet, Mehmet, Mustafa diye sormadı ve ben o gün bu nedenle Türk oldum’ diyerek, 9 Ekim 1973’ü anlattı:
"Atatürk’ün geleceği söylendi ve karşılama heyeti oluşturuldu. Okur yazar olan istasyon müdürü, muhtar ve babam heyetteki isimlerdi. Ağladım, sızladım, babamın eteklerine yapışıp zorla ben de karşılamaya gittim.
Tren geldi ve kendisi indiler. Köylülerin arasına girdi. Ortaklar köylüleri ve civardaki diğer köylerden gelenlere hitap etti. Çocuk aklımla yaptım ki iyiki de yapmışım, babamın elini bırakarak yanına gittim. Atatürk de, o zaman kıvır kıvır olan saçlarımla oynadı ve elimden tuttu. Konuşması bitince beni de trenine bindirdi.
"LEBLEBİLERİ YÜRÜTTÜM"
Terene bindik, kompartımanına gittik, camını açtı ve ben karşısında oturdum. Rakı ve beyaz leblebi getirdiler. O zaman bizim için leblebi çok büyük nimetti. Atatürk kadehini kaldırarak köylülere ‘senin şerefine, senin şerefine’ derken, ben de leblebilerini yürüttüm. Kendisi fark etti ve bir işaretle garson yeni kase getirdi. 2. kase, 3. kase derken benim cepletim dolmuştu.
Ben 27 Mart 1930 doğumluyum ve o zaman 7.5 yaşındaydım. 2. sınıfa gidiyordum. Okulda ve evde hep Atatürk konuşulurdu. Benimle sohbet etti, okulu, öğretmenleri ve eksikleri sordu. Çocuklara çok düşkündü. O kadar ki onların her yaptığıyla ilgilenirdi. Neredeysde her gün ne yiyip içtiğimizi soracak kadar ilgi gösterdi.
"O GÜN TÜRKLÜĞE TERFİ ETTİM"
"Kimin çocuğusun, ne yapıyorsun, babamın işi ne, kaçıncı sınıftasın diye sordu. İşte burada her zaman her yerde anlattığım Atatürk’ün en güzel tarafını gördüm. Adımı sordu, Hanri dedim. Neden Ahmet, Mehmet, Mustafa değil demedi. Bu beni o günden itibaren tam anlamıyla Türklüğe terfi ettirdi. Ben Türküm. Kendimi Türk olarak görüyorum ve artık öyle lanse ediyorum. Başka türlü düşünmem mümkün değil."
‘GECE FOTOĞRAFI YOKTUR"
"Bana özel fotoğrafçısı Cemal ışıksel anlatmıştı. Atatürk’ün gece ve kapalı alanda çekilmiş fotoğrafı yoktur. Ortaklar’a da hava karardıktan sonra gelmişti. O yüzden o güne dair fotoğraf yok. Trablusgarp Savaşı'nda sol gözüne şarapnel parçası gelmişti. O zaman forotğrafların flaşları yoktu ve zamanın tekniğinden dolayı gözleri rahatsız oluyordu."
ATATÜRK'ÜN SESİ
"Son zamanlarda tartışılan bir konu bu. Birkaç kişi daha sordu bana. Onuncu Yıl Nutku'nu dinleyerek büyüyen bir nesilden geldim ben. Oradaki ses kesinlikle Atatürk’ün sesi değil. Tok ve yumuşak bir sesi vardı. O ince ses onun değil. Yeni yayınlanan nutku dinlemedim ve o yüzden bir şey diyemem."
"BİR DEV GÖRMEYE GİTTİM"
"O gün, çocuklukla ilgili bir şey bu, duyduklarımdan hareketle ben bir dev görmeye gittim. Çocuk kafamda düşmanı denize döktü, vatanı kurtardı, cumhuriyeti ilan etti ya, o bir devdi. İlk gördüğümde hayal kırıklığına uğradım; herkesin boyunda normal bir insandı. Bunun yanında bir özelliği vardı. O kalabalığın içinde yalnız onu görüyordunuz. O gün, yanından ayrıldıktan sonra gerçek devliğin ne olduğunu anladım."
FOTOĞRAF MERAKI
"Bir karar sonrası fotoğrafları toplamaya başlamadım. 17 yaşındaydım ve bir Atatürk fotoğrafı aldım. İkinciye rastladım aldım ve almaya devam ettim. İş hayatımda imkanlarım vardı, iki fotoğraf için ABD’ye bile gittim, negatifleriyle birlikte aldım ve döndüm. 17’de başladım, 81’imin içindeyim ve yıllardır topluyorum."
Benazus’un sergisi bugün (10 kasim 2010) Ankara’da açıldı.