CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

OVACIK ALTIN MADENİ VE HUKUK SAVAŞI - 2

MUSA, BERGAMA KÖYLÜLERİNİN "ŞAFAK EYLEMİ"NDE

(Musa Ağacık) "Eurogold" yeni adıyla Normandy şirketinin madende siyanür yöntemiyle deneme altın üretimine başlaması üzerine köylülerin "şafak vakti" madene el koyacakları haberini alınca gece uçakla İzmir'e, oradan da Çanakkale otobüsüne binip Bergama yol ayrımında indim. Ürkütücü ve heyecan veren zifiri karanlıkta bir hayli yürüdükten sonra çalılıklar arasına gizlenmiş bir taksiyle Bergama'ya gittim. Biraz sonra taksi şoförü "Köylülerin harekete geçtiğini" bildirdi. Birlikte Çam köye gittik, jandarma bırakmadı. Bu kez zeytinlikler arasında yürüyerek tepeye tırmandım. Şafak vakti tepeye vardığımda Bergama Köylüsünün, yargı kararlarını hiçe sayan hükümeti, gaflet uykusundan uyandırmak için harekete geçtiğine tanık oldum. "Kuvai Milliye Ruhuna” yeniden ihtiyaç duyan bir kısım sevgili okurlar: (Eyleme giderken)

-Taksi şoförü olarak altın madenine sözünüz nedir?

-Altın madenine karşıyım. Çünkü altının çıkartılmasında kullanılan siyanür bölgemizin ölüm fermanıdır. Doğanın yaşamından yana olduğumuz için siyanürlü üretimin karşısındayız.

-Bergamalı köylülerin, madende çalışmak için kuyruğa girdikleri savı peki?

-Hepsi yalan. Eurogoldçular 80 kişilik bir ihtiyaç için 11 bin başvuru formu dağıttılar ki , Ankara'dakilerin gözlerini boyasınlar. Ve boyamayı da başardılar.

-İftar yemeği peki?

-İftar yemeğinin Bergamalı Köylülerle bir ilgisi yok. O iftar yemekleri kuyruğuna Bergamalılar girdi maalesef. Aslında o kuyruğa girenler kendi şereflerini de sattılar bir bakıma.

(Eylem anında)

-Siz arkadaş?

Çam köyden Mehmet Öner;

-.Altın üretimine karşı çıkarak Türkiye'nin kalkınmasına engel olduğunuz, söyleniyor ne dersiniz?

-Yalan. Bu siyanürcü şirketin duyduğumuz kadarıyla Afrika'da da maden işletmeciliği var. Eğer maden işletmeciliği iddia edildiği gibi ülkenin kalkınmasına yararı olsaydı, öncelikle zengin altın, elmas, platin madenlerine sahip olan Afrika'ya yararı olurdu!

Siz Baba? Çam köyden Mustafa Ertuğrul, yaş 74.

- Baba saat kaçtan beri buradasınız?

-Saat sabahın beşinden beri buradan altın madenine geleni, gideni gözetliyoruz.

-Eurogold'un adını değiştirmesine sözünüz?

-Adı "Ordi" de olsa "Nordi"de olsa ben de "kordi" olacağım. Benzin alacağıdım, alamadım. Benzin aydan aya zam geliyor. Urgan aldım. Onunla kendimi asacağım!

- Neden?

Siyanürle ölmektense çeke, çeke. Yok doktora git, çoluk-çocuk hastalandı para yok.. Emekliliğim yok, sigortam yok.. Dedem ve amcam Çanakkale'de şehit oldular. Babam tek kolunu kaybetti ve 8 nüfus besledi. Dedemler Çanakkale'de şehit oluyorlar gavur kovacağım diye. Şimdi bizimkiler gavuru yerleştirdiler buraya. Bak asker köylüyü geçirmiyor yoldan!

Peki Çam köyden siyanürcülere tarla satanlar ne oluyor?

-Bilmiyorduk. Siyanürün ne olduğunu kimse bilmiyordu ki! Sonradan öğrenildi.

-Binbaşı Murat Öztürk: Arkadaşlar, yaptığınız toplantı 2911 sayılı gösteri yürüyüşleri yasasına aykırıdır. Dağılmazsanız zor kullanmak zorunda kalacağız!

Bergama Çevre Yürütme Kurulu Sözcüsü:

- Oktay Konyar: Arkadaşlar, bizi dağıtmak için silah kullanacaklar, kullansınlar mı?

Bir teğmen:

-Arkadaşlar, siz bizim vatandaşlarımızsınız. Size vurmak istemiyoruz.

Köylüler: -Siz de bizim askerlerimizsiniz. Peki bizi niye dağıtıyorsunuz?

-Teğmen: Biz aldığımız emri uyguluyoruz. Ve buna da mecburuz...

-Köylüler: Peki niye bizi dövüyorsunuz?

-Teğmen: Bu hükümetin işi. Bize emir veriyorlar.

-Köylüler: Siyanürcü Eurogold'un yanında yer almanız onurunuza dokunmuyor mu?

-Teğmen: Bu siyasi bir konu, hükümeti ilgilendirir. Biz sadece aldığımız emirleri uygularız.

-Köylüler: Yüzbaşı Şahsenem Ana'ya küfretti...

-Gözü yaşlı teğmen: Arkadaşlar, ben de siyanüre karşıyım!. (Köylüler sakinleşiyor)

-Binbaşı Marat Öztürk: Arkadaşlar sizi son kez uyarıyorum, dağılmazsanız zor kullanacağım! (Tam o arada Bergama Belediyesi'nin itfaiye aracı köylülere tazyikli su sıkınca yuh sesleri arasında taş yağmuru başladı)

-Oktay Konyar: Taş atmayın, şiddet yok...

- Jandarmalar: Arkadaşlar, biz de farklı insanlar değiliz. Bu toplumun çocuklarıyız.

-Köylüler: Öyleyse neden bize silah çekip, coplayıp su sıkıyorsunuz?

- Ana adınız nedir?

-Adımı netcen? 71'de Başbakan Demirel 68'li üç gencin kanına girmeseydi bu işler başımıza gelmezdi!

- Neden ana?

-Vatanımız o gün satıldı da ondan evladım! Bak jandarma elime cop vurdu, elimi kanattı.

- Jandarma: Siz de benim belime taş attınız...

-Eurogold'un safında yer alırsan beline daha çok taş yersin!

- Köylüler, Musa Bey, aslında biz yanlış yaptık!

- Nasıl?

- Bize su sıkan Bergama Belediyesi'nin itfaiye aracını yakacaktık!...

-Oktay Konyar ile yaşlılar: Arkadaşlar halkın malına zarar vermek doğru değil. Biz eylemimizi bugüne kadar yasal sınırlar içinde yaptık. Bundan sonra da yasalara bağlı kalacağız.

- Köylüler: Peki DSP' li Bergama Belediyesi'nin halkın parasıyla alınan aracı halka karşı kullanması doğru mu?

-Konyar: Her şeyin bir zamanı var. Yasal sınırlar içerisinde ve demokratik halklarımızı kullanarak Bergama Belediyesi'nin de hakkından geleceğiz, merak etmeyin.

-İRFAN KESKİN

-İrfan Bey, eylemin şiddete dönüşmemesi için çok çaba harcadınız. Şimdi kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

-Amaç orada gerek askerlere , gerek halka canı yanmadan, kan dökülmeden eylemin yasal çerçevede bitirilmesiydi. Sanırım bunu da büyük oranda başardık. (Eylemden sonra)

-Oktay Konyar, eylemden sonra Bergama köylerini tek ,tek gezerek, köylülere gösterdikleri kararlılıktan dolayı teşekkür etti. 04.06.2001

BERGAMA'DA ANAYASA SİYANÜRLE DELİNİYOR

İzmir Barosu, siyanürlü altın için açıklama yaptı: Bergama'da hukuksal süreç tamamlanmıştır. Mahkeme kararları kesindir. Siyanürle altın çıkartmak Anayasaya aykırıdır. Mahkeme kararlarını uygulamayan kamu görevlileri suç işliyorlar.

BİA- İzmir Barosu Başkanı Avukat Noyan Özkan, Bergama'da siyanürle altın çıkartılmasına engel olan mahkeme kararlarının uygulanmasını istedi. Özkan, bir çok bilimsel kuruluşun "rikslidir" raporuna karşın bu bölgede maden çıkartılmasının insan haklarına aykırı olduğunu söyledi.

Üç ayrı dava açıldı

İzmir Barosu Yönetim Kurulu adına Başkan Noyan Özkan'ın yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:

"Geçtiğimiz hafta sonunda Bergamalı köylülerle, güvenlik güçlerini karşı karşıya getiren olaylar hepimizi üzmüştür. Bilindiği gibi Çevre Bakanlığı tarafından, Eurogold firmasına, İzmir ili, Bergama ilçesi, Çam köy-Ovacık-Narlıca mevkiinde verilen ''siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki idari işlem''in iptali amacıyla Bergamalı 652 yurttaş, İzmir 1. İdare Mahkemesi'nde 8/11/1994 günü üç adet dava açmışlardır. Uzun zamana yayılan yargılama süreci sonunda davacı yöre yurttaşlarının istemleri, İzmir 1.İdare Mahkemesi'nce kabul edilmiştir. Davanın kabulüne ilişkin İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin 15.10.1997 tarih ve E.1997/635 K.1997/876 sayılı kararı, Danıştay'ın onayı ile kesinleşmiştir.

Başbakanlık mahkeme kararını hiçe saydı Kesinleşmiş mahkeme kararından sonra madenci şirketin orman arazisinden çıkarak karara uyması gerekirken; Başbakanlık Müsteşarlığı tarafından 05/04/2000 gün ve B.02.O.MÜS.0.13.00.00-263 No'lu yazı ile İçişleri, Sağlık, Bayındırlık, Enerji Tabi Kaynaklar, Orman ve Çevre Bakanlıklarından "Bergama Çam köy Ovacık Mevkii'nde bulunan altın madeni işletmesi ile ilgili olarak TÜBİTAK'ın düzenlediği rapora göre mahkeme kararında belirtilen risk faktörlerinin ortadan kalktığı ve bu nedenle ilgili bakanlıkların konuyu yeniden değerlendirmek suretiyle işlem tekemmül ettirmeleri'' istenmiştir.

Başbakanlığın bu genelgesi üzerine ilgili bakanlıklar, yeniden işlem tesis etmeye başlamışlardır. Son olarak Sağlık Bakanlığı tarafından altın madeni işletmesine bir yıllık deneme üretimi izni verilmiş ve maden sahasında çalışmalar başlamıştır.

Devlet Anayasayı çiğnedi Oysa; kesinleşmiş mahkeme kararının gerekçesinde, özetle;

"...Anayasanın 17'nci maddesine göre; "...'Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir...", Anayasanın 56. maddesine göre de; "... Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler...'',

- Canlı yaşamının en önemlisi olan insan yaşamının sağlıklı,

dengeli, bozulmamış bir çevrede sürdürülmesi esastır. İnsan yaşamının korunması bir öncelik olduğuna göre, insanın doğal yaşam temellerinin korunması ve geliştirilmesi gerekmekte ve çevrenin korunması insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olmaktadır. Bu durumda yukarıdaki saptamalardan hareketle dava konusu altın madeni işletme yönteminin yarattığı sakıncaların doğrudan ve dolaylı olarak insan yaşamı ile ilgili olması karşısında, belirtilen Anayasa ve yasa hükümleri de dikkate alınarak dava konusu idari işlemin yargısal denetimin de öncelikle kamu yararı ve bu kavramdaki önceliklerin irdelenmesi gerekmektedir.

- İşletmecinin iyi niyeti, önlemlerin titizce denetlenmesi gibi kavramlara bağlı kalınarak, yapılacak faaliyet sonucunda elde edilecek ekonomik değerin,doğada ve doğrudan veya dolaylı olarak insan yaşamı üzerindeki risk faktörünün gerçekleşmesi halinde kamu yararının öncelikle insan yaşamı lehine değerlendirilmesi doğaldır. Siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesinde işletmeciye ve yapılacak olan denetime duyulan güvene bağlı olarak risk olasılığının azalacağından söz etmek mümkün değildir. Kamu yararı bulunmuyor

- Yukarıdaki teknik ve hukuki belirlemeler karşısında, insanın yaşama hakkını ve devletin de çevre sağlığını koruma, çevre kirlenmesini önleme, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlama ödevlerini dikkate aldığımızda, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve bilirkişi raporlarında da öngörülen olası risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır.'' denilmektedir.

Bilindiği gibi; Anayasanın 2.maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olduğu vurgulanmaktadır. Anayasanın 138. maddesinde; "Yasama ve Yürütme Organları ile İdarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların mahkeme kararlarını "Hiç bir surette değiştirilemeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktirilemeyeceği" kuralı konmuştur. Yine Anayasanın 11. maddesine göre; "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır".

Yargı kararı bağlayıcıdır Hukuk Devleti olmanın "olmazsa olmaz" koşulu, idarenin yapmış olduğu işlem ve eylem yargı tarafından denetlenmesi ve bu denetim sonunda, verilen mahkeme kararlarının bağlayıcı olmasıdır. Anayasasının Başlangıç Bölümünde kendisini "HUKUK DEVLETİ" olarak tanımlayan, Anayasasının diğer hükümlerinde ve yasalarında mahkeme kararlarının gecikmeksizin ve eksiksiz uygulanması kuralını koyan devletin; kendi idari kurumlarının ve kamu görevlilerinin kesinleşmiş mahkeme kararını zaman geçirmeksizin ve eksiksiz uygulaması gerekmektedir.

12 Mayıs 2001 günü Diyarbakır'da toplanan ve yaklaşık 45.000 Avukatı temsil eden Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu; "Bergama'da yargı kararının derhal yerine getirilmesini" kararlaştırmıştır. Bergama'da yasal süre bitti Bergama'daki altın madeni ile ilgili hukuksal süreç tamamlanmıştır. Ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Kesinleşmiş mahkeme kararını yeniden tartışmaya açarak "yerindelik" incelemesi yapmaya kalkışmak çok açık bir biçimde, "yargı kararına karşı apaçık bir direnme" ve sonuçta "Anayasayı ihlâl" niteliğindedir.

Tüm ilgili bakanları, yetkili bürokratları ve İzmir ilindeki idarecileri uyarıyoruz; Anayasanın 137/2 ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 11/3 maddesine göre; "Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz." Kesinlikle siyanürle altın çıkartılamaz

Kesinleşmiş mahkeme kararının uygulanmaması yörede yaşayan yurttaşların hukuk devletine olan güveni ortadan kaldırmaktadır. Mahkeme kararının uygulanması yönündeki yöre insanının haklı istemlerinin, kamu düzenini bozucu

eylemler olarak değerlendirilerek, güvenlik güçleri ile karşı karşıya getirilmelerinin hiç kimseye bir yararı olmayacak, hukuk devletinden uzaklaşılması sonucunu doğuracaktır. Yaklaşık 10 yıldır topraklarını koruma mücadelesini onurlu ve ilkeli bir şekilde sürdüren Bergamalı köylülere daha fazla eziyet etmeyelim. Hukuk devletinden, sağlıklı çevrede yaşama hakkından, gelecek kuşaklara sağlıklı ve dengeli çevre bırakılmasından yana olan herkesi konuya duyarlı olmaya, mahkeme kararlarına ve ülkemizin geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz. (NA) 04.06.2001

TEPEKÖY'E YENİ MUHTAR

Eurogold yanlısı olduğu için köylülerin imza kampanyası açarak düşürdüğü eski muhtar Halil Battal'ın yerine Pazar günü seçimler yapılarak yeni muhtar seçildi. Muhtarlık seçimlerine, Zeynel Akbulut ve Sinan Başkurt aday olarak katıldı. Eurogold karşıtı olarak bilinen iki adaydan Zeynel Akbulut, 600 seçmenden 383'ünün oyunu alarak muhtar oldu. Diğer aday Sinan Başkurt ise 209 oyda kaldı. 04.06.2001

MUHTARLARDAN KINAMA

Maden karşıtı köylülerin 27 Mayıs tarihinde İzmir-Çanakkale Karayolunda yaptıkları eylem sırasında Jandarmaya tavırları, Bergama'nın madenden uzak 17 köy muhtarı tarafından kınandı.

Eurogold ile ilgili olarak, madenin açılıp açılmaması konusunda bir yorumda bulunulmayan açıklamada; "Demokrasi ile yönetilen ülkemizde her türlü faaliyetlerin hukuk kuralları çerçevesinde icra edilmesi hepimizin temennisidir" denilen açıklamada, köylülerin jandarmaya karşı taş atması, küfür etmesi ve jandarmayı yakma girişimleri kınandı. Yapılan eylemdeki görüntülerin Bergama imajının kötülediğinin belirtildiği açıklama:

KUZEY EGE GAZETESİ BERGAMA

NORMANDY (EUROGOLD) Altın madeninin siyanürle altın arama faaliyetlerine tepki mahiyetindeki yürüyüş eylemi girişimlerinde OVACIK, NARLICA, ÇAMKÖY ve PINARKÖY köylülerinin eylemlerini yakın en takip etmekteyiz. Ancak bu son 27.05.2001 günü Çanakkale yolu üzerindeki eylemlerinde faaliyetlerinin amacı dışına çıkarak demokrasi ve Cumhuriyetin yılmaz bekçisi, halkın yardımcısı ve her daim yanında bulunan ASKER' e, JANDARMA' ya aleni olarak yapılan saldırı, adabı aşan küfür ile hareket dolu sözleri sarf etmeleri ve kendi evlatlarımız olan askerlere taş atmaları, üzerlerine benzin dökerek yakma girişim ve teşebbüslerini esefle takip edip, bu sabır sınırlarını zorlayıcı hareketlerini şiddetle kınıyoruz.

Üstelik basında ve kamuoyunda bu tür adaba aykırı faaliyetlerinin BERGAMA Köylülerine mal edilmesi bizleri ikinci kez üzmekte ve kamuoyuna kötü bir imajla BERGAMA' nın adını rencide edici şekilde lanse edilmesi bizleri çok üzmektedir. Demokrasi ile yönetilen ülkemizde her türlü faaliyetlerin hukuk kuralları çerçevesinde icra edilmesi temennimizdir. Güvenlik kuvvetlerimiz demokrasi ile hukukun en önemli bir parçası ve temsilcisi olduğunu bilinen bir gerçektir. İnsan haklarına karşı saygının nasıl olduğunu bu son olayda da bir kez daha gösteren JANDARMA, kamuoyundan sağduyulu bu davranışından ötürü takdirlerini toplamıştır.

Bizlerde bu sağduyulu davranışlarını takdirlerimizle karşılamaktayız. Bizler Türk milleti olarak askeri çok sevip 20 yaşına gelmiş oğullarımızı, kardeşlerimizi davullarla, zurnalarla, halaylarla askere göndermekteyiz. Onlar askerliklerini bitirdikten sonra yine davullarla, zurnalarla, halaylarla karşılamak isteriz. Onlara böyle taşlarla saldırıp, benzin döküp yakma, adabı aşan küfür dolu sözlerin sarf edildiği bu tür bir eylemin biz BERGAMA halkına mal edilmesini istemiyoruz. 300-400 kişi 50-60 bin nüfuslu BERGAMA' yı temsil edemez.

Bizler BERGAMA halkı vatandaşı olarak o 300-400 kişiyi eylemlerinden ötürü kınıyoruz. Saygılarımızla. 11.06.2001

M. Ali Gezeli Göçbeyli Beldesi , Fevzi Paşa Mah. Muh., M. Emin Eker Bölcek Beldesi, Oğuzlar Mah. Muh. .Osman Deveci Sarıcılar Köyü Muhtarı, Mehmet Karagöz Alibeyli Köyü Muhtarı, H.Hüseyin Akkaya Çamoba Köyü Muhtarı, Hasan Zebil Yalnızdam Köyü Muhtarı, Mehmet Özçelik Göçbeyli Beldesi Atatürk Mah. Muh. Adnan Yılmaz Kadıköy Köyü Muhtarı, Rahmi Biber Y. Ilgındere Köyü Muhtarı, Mevlut Karabıyık Durmuşlar Köyü Muhtarı, Ali Topal Yeniler Köyü Muhtarı, Ş. Ali Bayram Kozluca Köyü Muhtarı, Erol Çelik Bölcek Beldesi Selçuklar Mah. Muh., Erdi Akkul Zagnos Köyü Muhtarı, Hüseyin Derici A.Ilgındere Köyü Muhtarı, Hasan Gönül Kaplan Köyü Muhtarı, Erdoğan Doğan Muratlar Köyü Muhtarı, Hüseyin Türen Alhatlı Köyü Muhtarı

"PERGAMON DERNEĞİ" NDEN AÇIKLAMA

BERGAMA'DA DEPREM -SİYANÜRCÜLERE UYARI

Deprem Bergama'yı durmadan sallıyor. Kandilli Rasathanesinden verilen bilgiye göre 4 Haziran 2001 gecesi Bergama'da 12 adet deprem yaşandı. Şiddetleri 2.0 ile 3.6 arasında olan sarsıntılar kentte ve çevrede büyük korku yarattı.

İTÜ tarafından hazırlanan "Türkiye Büyük Depremleri Makro Sisimik Rehberi"nde belirtildiği gibi Bergama ve çevresi Batı Anadolu Fay hattı üzerinde bulunuyor. Yörede 22 Eylül 1939 gecesi yaşanan "9 MS" şiddetindeki korkunç depremde Bergama ile Dikili kenti arasında, toprakta kırıklar ve çatlaklar oluşmuş Dikili'de 627 ev yıkılmış 41 kişi ölmüş 55 kişi yaralanmıştı. Bugün hemen dibinde "siyanürlü altın madeni" işletilmek istenen Ovacık, bu deprem sonucunda harabeye dönüşmüş, bu nedenle yeri değiştirilmişti.

Bergama'da "siyanürlü altın madeni" işletmek isteyen, son zamanlarda adını NORMANDY olarak değiştiren EUROGOLD şirketi, madeni çalıştırma sırasında çıkacak 2 milyon m3 zehirli atığı 15 hektar büyüklüğündeki "atık barajında depolamak istiyor. Bergamalılar yıllardan beri yaptıkları uyarılarda "bu kadar çok zehirli atığın, depremler sırasında çatlayabilecek zeminden yer altı sularına geçebileceğini, bununda korkunç bir çevre felaketine yol açabileceğini" belirttiler.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Bergama ile ilgili hazırladığı Rapor'da "yamaç molozu ve alüvyal zemin üzerindeki atık barajında deprem anında oturmalar ve çatlamaların olacağını" saptadı. İnşaat Mühendisleri Odası Şubesi de, atık barajı zemininin, üzerine tonlarca zehir konulmasıyla " düşey deformasyonlara ve deprem etkisiyle kırılmalara maruz kalacağını" bildirdi.

Konuyla ilgili olarak Bergama'da kurulu ve "Pergamon Derneği" olarak anılan Çevre Koruma ve Kültür Derneği Başkanı Sefa Taşkın şunları söylüyor:

"Bergama'da siyanürlü altın madeni işletilmesine izin verenleri deprem uyarıyor. Bergama durmadan sallanıyor. Toprakta çatlaklar oluşuyor. Bu kadar sık deprem olan yere binlerce ton zehir depolamak, bu madeni çalıştırmak cinayettir. Bu durumu saptayan Yüksek Mahkeme Danıştay ve İzmir 1. İdare Mahkemesi Bergama'da "siyanürlü maden işletilmesini Anayasanın "herkesin yaşama hakkı olduğunu" belirleyen 17. maddesine ve "herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu" ifade eden 56. Maddesine aykırı olduğunu, "işletilmesinde hiçbir kamu yararı olmadığını" kesin hükme bağlamıştır. Şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar ve Sağlık Bakanlığının himayesiyle EUROGOLD' un siyanürlü madeni işlettiği açıklanmaktadır. Bu yasa dışı tutuma derhal son verilmeli, mahkeme karaları uygulanmalı, maden kapatılmalı, ilgililer yetkililer hakkında yasal işlem yapılmalıdır." 11.06.2001

MUNZUR-BERGAMA DAYANIŞMASI

Tuncelililer Derneği, Munzur Vadisinde yapılması planlanan sekiz hidroelektrik santral projesinin iptal edilmesi için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e faks çekti. Tuncelililerin eylemine Bergamalılar da katıldı.

BİA- İstanbul Tuncelililer Derneği yöneticileri, 5 Haziran

Beyoğlu'nda bulunan Galatasaray Postanesi önünde yaptıkları basın açıklamasında Munzur Vadisi'nde inşa edilmek istenen sekiz baraj ve hidroelektrik santralin Munzur'un doğasını yok edeceğini söylediler. Tunceliler, eyleme destek vermek için gelen Bergamalılarla birlikte, santral projelerinin iptal edilmesi için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e faks çektiler. Tunceliler, ellerinde "Munzur Vadisinde barajlara hayır", "Munzur Vadisi sular altında kalmasın" yazılı dövizler taşıdılar. "Munzur zaten tahrip edildi"

İstanbul Tunceliler Derneği Başkanı Nimet Tanrıkulu , yaptığı açıklamada, "Munzur Vadisi, yaşanan savaşta tahrip olmuştur. Bin bir çeşit ağaç türlerine sahip ormanları, yemyeşil vadileri, geyikleri, keklikleri, alabalıkları ile masallara konu olacak Tunceli bugün artık köyleri yakılmış, arazileri mayınlanmış, doğası tahrip edilmiş bir şehir olarak kurtarılmayı bekliyor" dedi. Savaş sırasında ağır tahribat gören Munzur Vadisi'nin şimdi de barajların tehdidi altında olduğunu söyleyen Tanrıkulu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Savaşın sonucunda tahrip edilen doğamız, bugün başka bir planlı yok etme politikasıyla karşı karşıya. Munzur Vadisi'nde yapılması planlanan barajlarla 42 bin hektarlık alan sular altında kalacak, köylerimiz boşalacak, doğamız yok edilecek, kültürel zenginliğimiz talan edilecek."

Bergamalılar da oradaydı. Bergama'da yıllardır siyanürlü altına karşı mücadele eden Bergama Köylülerin sözcüsü Oktay Konyar da bir konuşma yaparak, her yurttaşın doğasına ve çevresine sahip çıkmasının zorunluluğuna değindi: "Bu ülkenin gerçek sahibiyiz. Bunun gerektirdiği görevler ve bedeller vardır. Sadece Munzur, sadece Bergama yetmez. Çoğalmalıyız. Bu ülkenin topraklarına ve bağımsızlığına sahip çıkmalıyız."

İnsan Hakları Derneği temsilcisi Şaban Dayanan da açıklamada söz alarak, "Temiz bir çevrede yaşamak bir insanın hakkıdır. Biz insan hakları savunucuları olarak temiz bir çevre için mücadelenin, insan hakları mücadelesinin bir parçası olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Tuncelililer ve Bergamalılar, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlenecek "Her yer Bergama, hepimiz Bergamalıyız" şenliğinde de beraber olacaklar.(YV/NA) 11.06.2001

SİYANÜRLÜ ALTINA İPTAL

İzmir 1. İdare Mahkemesi altın madenine verilen yeni ruhsatı da iptal etti. İzmir 1. İdare Mahkemesi kararında, Danıştay'ın verdiği iptal kararının uygulamada değiştirilmek istendiğini belirtti. Mahkeme kararını 22 Haziran Cuma günü öğrenen altın yöresi köylüleri kararı şenliklerle kutladı.

Danıştay kararında sözü edilen risk faktörlerinin ortadan kaldırıldığı veya kabul edilebilir noktaya çekildiği belirtilen TUBİTAK raporundan sonra yeniden tesis çalışma izni alan ve altın üretimine başladığını açıklayan Normandy (Eurogold) şirketine karşılık, İzmir 1. İdare Mahkemesi, ne kadar değişiklik yapılsa da madende siyanür liçi kullanılacağı için Danıştay kararından değişik bir olmadığı ve hukukun uygulama ile değiştirilmek istendiği kararına vararak ruhsatı iptal etti.

Konu ile ilgili olarak Normandy şirketi herhangi bir açıklama yapmadı. Şirket çalışanları kararı hukukçularının incelediğini inceleme sonucu açıklama yapacağını belirtmekle yetindiler.

BİA Emine GÖZEN Davullu Zurnalı Kutlama İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin "Yargıtay kararı uygulansın" yolundaki yeni kararı siyanürlü altına karşı mücadele eden Bergama köylerinde bayram havası yarattı. Köylüler mahkemenin kararını davul zurnalı şenlikle kutladılar. İzmir 1. İdare mahkemesinin Bergama Ovacık-Çam köy Mevkii'nde siyanürlü linç yöntemiyle altın çıkarılmasına olanak tanıyan Başbakanlığın iznini iptal etmesi üzerine Bergama köylüleri bayram yaptı.

İlk kez rahat uyku Kararı Cuma günü öğrenen 18 köyün halkı, bütün gece tenekeler çalıp Harmandalı oynadı. "10 yıldır ilk kez rahat bir uyku uyuduk" diyen köylüler, Cumartesi günü de Narlıca Köyü meydanında bir araya geldi. Halay çektiler 650 köylü adına yıllardır hukuk mücadelesi veren, "Tavşanların avukatı" diye anılan Avukat Senih Özay' ın kendilerine kararı getirmesini davulla zurnayla, halay çekerek kutlayan Bergamalılar, misafirlerine lokma döktü, peynir dağıttı.

Anfi tiyatro istiyorlar Kararını uygulanması için gereken 30 günlük yasal sürede sessiz kalacaklarını ve provakasyona kapılmayacaklarını söyleyen köylüler, kararı, "Bu iş bitti, çekilsinler artık toprağımızdan" diye yorumladı. Köylüler, madenden boşalacak alanı tekrar yeşillendirmek ve oraya bir anfi tiyatro yapmak istediklerini belirtti.

Vekillikten çekildi Uluslararası çevre örgütü Greenpeace üyeleri de destek için Köye gelirken Avukat Senih Özay, karardan sonra sağlık nedeniyle köylülerin avukatlığından çekildiğini açıkladı. Özay, mahkemenin kendisine verilmesini karar verdiği 54 milyon liralık avukatlık ücretini alıp çerçeveleteceğini, başka bir şey istemediğini sözlerine ekledi.

Çifte kavrulmuş yargı kararı Özay, "Artık Türkiye'de mahkeme kararları uygulanmalı, hukuk devleti ilkesine gölge düşürmekten vazgeçilmeli, maden çalıştırılmamalı, kapatılmalıdır. Artık katmerleşen, çifte kavrulmuş bu yargı kararına karşı çıkacak bir Başbakan, Bakanlar Kurulu, Vali hatta Parlamento düşünemiyoruz. Suça boğulurlar. Jandarma bundan sonra şirketi değil köylüleri korumalıdır" dedi. Köylüleri bir ay içinde "Yaramazlık yapmayın" diye uyaran Senih Özay, karara imza atan mahkeme heyeti Kudret Ulutürk, Esin Tan ve Hasan Demir' e de teşekkür etti.

"En büyük tehlike rehavet" Mücadele en büyük tehlikenin rehavet olduğuna dikkat çeken Bergama Çevre Yürütme Kurulu Başkanı Oktay Konyar ise, Eurogold ülkeyi terk etmeden mücadeleyi bitirmeyeceklerini söyledi. Tahrikler konusunda köylüleri uyaran Konyar, "Buraya kadar kimseyle kavga ederek gelmedik. Mücadelenin en son, en keskin noktasındayız. Hata yapar, oyuna gelirsek sıfırdan başlarız. Oyuna gelmezsek bir ay sonra tak sepeti koluna herkes kendi yoluna" diye konuştu. 25.06.2001

MAHKEME KARARI

T.C. 1.İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO: 2000/896

KARAR NO: 2001/485

DAVACILAR :

1-Fevzi Erişti 2-Demirali Umaç 3-Mehmet Ayman 4-Mehmet İrgit 5 - Osman Altıparmak 6-Yılmaz Acar 7-Yaşar Karaağaç 8-Halit Yılmaz 9-Tarkan Gürbüz 10-Nurittin Ünal 11-Mustafa Palaz 12-Mehmet Kurunaz 13-Sefa Taşkın 14-Özcan Durmaz 15-Ömer Turan 16-Mustafa Döğer 17-Ahmet Karagöz 18-Mustafa Demircan

VEKİLLERİ : Av. Senih Özay Ve 24 avukat arkadaşı DAVALI T.C. Başbakanlık-ANKARA

DAVACILAR YANINDA DAVAYA KATILANLAR

1-Türk Tabibler Birliği VEKİLİ Av. Mustafa Güler 2-İzmir Tabib Odası VEKİLİ Av. Zeynep Şişli

DAVALI İDARE YANINDA DAVAYA KATILAN: Eurogold Madencilik A.Ş. VEKİLİ: Av. Dr. Metin Günday- Av. Selçuk Ömerbaş- Av. Günay Özgökçen

DAVANIN ÖZETİ :

İzmir İli, Bergama İlçesi, Çam köy-Ovacık mevkiinde bulunan ve Eurogold Madencilik A.Ş. tarafından yapılacak altın madeni işletmeciliği ile ilgili olarak TUBİTAK'tan alınan rapora göre, (işletmeye verilen izinlerin iptaline ilişkin) yargı kararında belirtilen risk faktörlerinin anılan proje ile ilgili olarak alınmış olan ilave tedbirlerle ortadan kalktığı ve bu nedenle ilgili Bakanlıkların (İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Enerji ve tabii Kaynaklar Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Çevre Bakanlığı) konuyu yeniden değerlendirmek suretiyle işlem teemmül ettirmeleri gerektiği yolundaki 5.4.2000 günlü ve B.02.0.MÜS.0.13.00.00.263 sayılı işlemin; sözü edilen altın madeni işletmesine Çevre Bakanlığı'nca verilen iznin iptaline ilişkin yargı kararının kesinleştiği, kesinleşen yargı kararının son derece net olan gerekçesi karşısında idarece madenin ivedilikle kapatılması gerekirken, hukuken kabul edilmesi mümkün olmayan hukuka karşı yöntemler ile dava konusu işlemin tesis edildiği, yargı kararı ile iptal edilen izin ve ruhsatların hukuken hükmü kalmamış iken ve Anayasa ve İdari Yargılama Usulü Kanununun açık hükümlerine rağmen tesis edilen işlemin "Hukuk Devleti" ilkesine ve Anayasaya aykırı, sadece madeni işleten firmanın çıkarlarına yönelik bir işlem olduğu iddiaları ile iptali istemidir.

Savunma özeti:

İptali istenen işlemin kesin ve yürütülebilir bir işlem niteliğinde olmayıp, sadece altın madeni işletmesi hakkında TÜBUTAK tarafından düzenlenen rapordaki hususların ve Çevre Bakanlığı'nın görüşünün ilgili ve yetkili makamlara sunulmasına yönelik bir iç yazışma olduğu, davanın bu nedenle reddi gerektiği gibi, Çevre Bakanlığı'nın madene izin vermesine ilişkin işlemin iptali yolundaki yargı kararının derhal ve tamamen uygulandığı, davacıların yargı kararını her ne şart altında olursa olsun madende faaliyette bulunulmayacağı şeklinde yorumladıkları, ancak yargı kararında sözü geçen olası risk faktörlerinin iptal edilen işlemin tesis edildiği tarihteki risk faktörleri olduğu, karardan Türkiye'de "Siyanür Liçi" ile altın madeni işletmeciliği yapılamayacağı sonucuna varılmasının mümkün olmadığı, önceki davalara konu edilen işlemin tesis edildiği tarihteki önlemlerin olası risk faktörlerini ortadan kaldırmayacağının tespit edilmiş olmasının, daha sonra getirilen fenni tedbirlerle faaliyetin yaratacağı etkilerin yada risklerin kabul edilebilir sınırların altında olduğuna dair bir tespitin değerlendirmeye alınmasına engel oluşturmayacağı, yargı kararlarının, faaliyetin o günkü koşulları ile bağımlı olup, kararı salt faaliyetle bağımlı görmenin Çevre Kanunu'na aykırı olduğu, diğer yer altı kaynakları gibi altın madenlerinin işletilmesinin de ülkemiz ekonomisi ve kamu yararı açısından büyük önem arz ettiği, konunun Türkiye'deki tüm altın madenlerini ve uygulanacak yöntemi de ilgilendirmesi dikkate alınarak TÜBİTAK tarafından uzmanlar heyetine yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen raporda işletmedeki risklerin tümüyle giderildiği, yada kabul edilebilir limitlerin çok altına çekildiğinin ve tesisin uygulanmakta olan en uygun teknolojiyi yansıttığının belirtildiği, bu durumun Çevre Bakanlığı'nca da teyit edildiği ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca da rapordaki görüşlere katıldığı, oluşan yeni koşulların ve olayların değerlendirmeye alınmayacağı iddiasına dayanılarak açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğu ileri sürülerek usulden ve esastan da reddi gerektiği savunulmuştur.

DAVACILAR YANINDA DAVAYA KATILAN TÜRK TABİBLER BİRLİĞİNİN BEYANININ ÖZETİ:

Dava konusu işlem ile Bergama-Ovacık' da siyanür ile altın çıkarılmasına izin verilmesine ilişkin işlemin iptaline ilişkin yargı kararının bertaraf edilmesine ilişkin girişimlerin ve yeni işlemlerin önünün açıldığı, konunun halk sağlığı boyutunu değerlendirmek üzere uzman hekimlere hazırlattıkları raporda; "siyanür liç" yönteminde kullanılan siyanürün çevre ve insan sağlığı için ileri derecede toksit olduğunun cevherde bulunan diğer ağır metallerin insan sağlığını doğrudan tehdit edebileceğinin, TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporun herhangi bir uygulamaya dayanmadığı, bir çok çelişki içerdiği ve üslup açısından da bilimsel bir çevreye oturmadığının belirtildiği, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğundan iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVACILAR YANINDA DAVAYA KATILAN İZMİR TABİP ODASININ BEYANININ ÖZETİ:

Bergama'da siyanür liç yöntemiyle işletilmek istenen altın madenciliğinin çevre ve insan sağlığına zarar verici olduğu, bu konudaki kesinleşmiş yargı kararına rağmen, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkeleri gözetilmeksizin bu konuda .... sağlığına, kamu yararına ve hukuka aykırı olduğu, dava konusu işlemin iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVALI İDARE YANINDA DAVAYA KATILAN EUROGOLD MADENCİLİK A.Ş. BEYANININ ÖZETİ:

Ortada iptal davasına konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem bulunmadığı, dava konusu edilen Başbakanlık yazısının doğrudan uygulanabilme ve üçüncü kişiler üzerinde etkilerini yaratabilir gücü bulunmadığı, bu yazı çerçevesinde ilgili bakanlıklarca izin ve ruhsat verilmesi halinde bu işlemlerin dava konusu edilebileceği; işletmelerine verilen izinin iptali yolundaki yargı kararından sonra 3 yılı aşkın süredir üretime yönelik hiçbir faaliyette bulunmadıkları, yargı kararının tüm sonuçlarıyla uygulandığı, kesinleşen iptal kararının daha tesis kurulmadan önce hazırlanan CED raporunda belirtilen olası risklere dayandığı tamamlanmış olan alınmış olan ilan tedbirleri yada yapılan ilave yatırımlarla olası risklerin tanıtımın giderildiği, bu durumun TÜBİTAK'ın denetim ve gözelimizde yapılan inceleme ve bunun sonucundan düzenlenen raporda da sabit olduğu davanın reddi gerekliği yolundadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren İzmir İdare Mahkemesi'nce işin gereği görüşüldü

Dava İzmir İli Bergama İlçesi Çam köy, Ovacık mevkiinde bulunan ve Eurogold Madencilik A.Ş. tarafından yapılacak altın madeni işletmeciliği ile ilgili olarak TÜBİTAK'tan alınan rapora göre; (işletmeye verilen izinlerin iptaline ilişkin) yargı kararında belirtilen risk faktörlerinin anılan proje ile ilgili olarak alınmış olan ilave tedbirlerle ortadan kalktığı ve nedenle ilgili Bakanlıkların (İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Çevre Bakanlığı) konuyu yeniden değerlendirmek suretiyle işlem tekemmül ettirmeleri gerektiği yolundaki 5.4.2000 günlü ve B.02.0 MÜS.0.13.00.00.263 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Dava konusu işlemi tesis eden Başbakanlığın, tüm Bakanlıklar arasında koordinasyon sağlama görevi ve gereğinin yapılması için İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı'na dağıtımı yapılan dava konusu yazının içeriği ve son cümlesinde yer alan "...... söz konusu madenle ilgili olarak Bakanlığınızı ilgilendiren hususlarda gereken işlemlerin tekemmülü ve sonucun tarafımıza bildirilmesini rica ederim." İfadesi de dikkate alındığında, ilgili Bakanlıklara, uyuşmazlık konusu altın madeninin faaliyete geçmesi için izin, ruhsat ve bu gibi işlemleri tesis etmeleri yolunda talimat verme niteliğinde olan dava ............ yürütülmesi gereken bir idari işlem olduğu sonucuna varıldığından, aksi yönde davalı idarece ve davaya katılan Eurogold Madencilik A.Ş.' nce ileri sürülen iddialar yerinde görülmeyerek işin esnasına geçildi.

Anayasanın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında Yaşama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." Hükmü yer almıştır.

Dava ve Mahkememizin E: 1997/636 sayılı dava dosyalarının birlikte incelenmesinden, İzmir Bergama Ovacık ve Çam köy Köyleri çevresinde Eurogold Madencilik A.Ş. tarafından yapılacak altın madeni işletmeciliğine; taahhütname koşullarının yerine getirilmesi, işletme öncesinde, işletme sırasında ve işletme kapandıktan sonra firmanın sorumluluğunun son ermesine kadar geçecek süre içersinde İzmir Valiliği'nin başkanlığında ve koordinatörlüğünde oluşturulacak İzleme Denetleme Komisyonunca faaliyetin taahhütname çerçevesinde izlemesi ve denetlenmesi, çevre mevzuatına uyulması, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yürürlükteki mevzuat uyarınca diğer önlemlerin alınması kaydıydı izin verilmesine ilişkin Çevre Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davada Danıştay Altıncı Dairesi'nin 13.5.1997 gün ve E. 1996/5477, K: 1997/2312 sayılı bozma kararına uyularak Mahkememizin 15.10.1997 günlü ve E:1997/636, K: 1997/877 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, bu kararımızın Danıştay Altıncı Dairesi'nin 1.4.1998 günlü, E:1998/511, K: 1998/1829 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, daha sonra Eurogold Madencilik A.Ş. tarafından 12.10.1998 tarihinde Çevre Bakanlığı'na yapılan başvuruda, ruhsat alındığı tarihte taahhütte bulundukları her türlü çevre tedbiri ve yatırımı gerçekleştirdiklerinden faaliyet.........yürürlükteki mevzuata .....uygun çevre tedbirleri alıp almadıklarının tespiti isteminde bulundukları ve 28.1.1999 tarihinde de aynı Bakanlığa, tesiste yaptıkları ilave ve ek önlemleri ve risk faktörlerinin tamamını ortadan kaldırdıklarını anlatan "Ovacık Altın Madeni İnsan Sağlığı ve Çevre Yatırımları Tam Güvenilirlik Raporu" adı altında düzenledikleri raporu sunarak gereğinin yapılması isteminde bulundukları, diğer yandan 3.3.1999 tarihinde Başbakanlığa yazdıkları yazıda "Aralık-1997 itibariyle, Çevre Bakanlığı'na 1994 yılında verilmiş bulunan tüm taahhütlere sadık kalınmakla birlikte ayrıca çeşitli ilave çevre tedbirleri de alınarak tamamlanan altın madeni üretim tesislerinin uluslar arası çevre standartlarının çok ötesinde üstün bir çevre teknolojisi ile işletme faaliyetine hazır durumda olduğu belirtilerek, risk faktörlerinin belirlenmesi için tesisin incelettirilmesi ve bu konudaki değerlendirmelere göre ilgili kuruluşlara talimat verilmesi isteminde bulunmaları üzerine, Başbakanlıkça TÜBİTAK'tan madende risk faktörü olup olmadığının, aralarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre bakanlığı temsilcilerinin de bulunduğu bir komisyonca incelenmesinin istendiği TÜBİTAK tarafından inceleme sonucu düzenlenen raporda sonuç olarak özetle;

1-İlgili Danıştay kararında insan ve çevre sağlığını tehdit ettiği öne sürülen risklerin tümüyle giderildiği yada kabul edilebilir limitlerin çok altına çekildiği.

2-Tesisin mevcut özellikleri ile, gerek üretim teknolojisi gerekse sağlanmış olan çevresel koşullar açısından dünyada altın madenciliği için öngörülüp uygulanmakta olan en uygun teknoloji düzeyini yada daha iyisini yansıttığı.

3-Bu şekilde inceleme konusu olan tesisin ve aynı koşullarda benzerlerinin, çevre uyumlu ve duyarlı birer iktisadi faaliyet olarak işletmeye geçirilmelerinin sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde ........ açısından uygun ve yararlı olacağı kanısına varıldığının belirtilmesi ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı'nca da raporda belirtilen görüşlere katılması üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu altın madeni işletmeciliğine Çevre Bakanlığı'nca verilen izinin iptali istemiyle açılan davada, gerek Danıştay Altıncı Dairesi'nin bozma kararında gerekse buna karara uyularak Mahkememizce verilen ve Danıştay'ca onanarak kesinleşmenin 15.10.1997 gün ve E: 1997/636, K:1997/877 sayılı kararımızda, Çevresel Etki Değerlendirme Raporu ve sözü edilen davada Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, altın madenciliğinde, liç işleminde kullanılan siyanür ve ortaya çıkacak diğer ağır metallerin çevre ve insan sağlığı için olumsuz etkiler yaratacak olası bir risk ve tehdit unsuru oluşturduğu, özellikle çok kuvvetli bir zehir olan siyanürün toprağa, suya ve havaya karıştığı zaman her türlü canlı açısından zararlı olduğu, dolayısıyla proses gereği atık barajlarına pompalanan siyanürlü atıkların, geçirimsiz olarak planlanan bu atık barajlarından oluşabilecek sızıntılar nedeniyle su kaynaklarına ve diğer kullanım alanlarına ulaşma olasılığı bulunduğu ve siyanürle altın madeni işletilmesindeki risk unsurunun ön plana çıktığı, ayrıca aynı risk sebebiyle bu bölgelerdeki flora ve faunanın da bozulma tehdidi altında kaldığının anlaşıldığı belirtilerek, bu raporda da öngörülen olası risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlemde kamu yararına uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, verilen iznin iptaline karar verilmiştir.

Sözü edilen kararımızın gerekçesini oluşturan ve Çevresel Etki Değerlendirme ve bilirkişi raporlarında da öngörülen "risk faktörlerinin işletmede görülen, tesise özgü teknik eksikliklerden ve alınan önlemlerin yetersizliğinden değil, sözü edilen raporlarda da belirtildiği üzere, bölgenin 1. derece deprem kuşağında bulunması, yer altı suyunun yağıştan ve yüzeysel akıştan süzülme ile oluşması proje sahasında yağışların taşkınlara sebep olması, bölge topraklarının erozyon potansiyeli gibi yörenin coğrafi ve iklim koşullarının etkilenebilirliği ve siyanürün PH değerinin yağışlardan etkilenmesi, PH değerinin düşmesi durumunda siyanürün en tehlikeli olan HCN gazına dönüşeceği, HCN'nin düşük kaynama noktasına sahip olduğu için (25,7) atmosfere karışma riskinin yüksek olması, siyanürün büyük toprak katmanları tarafından çok miktarda uzaklaştırılsa da zaman içinde hidroliz gibi ...... maddelerin yer altı suyu üzerinde olası etkisinin 20-50 yıl sürebileceği gibi altın madenciliğinde altının elde edilmesi için kullanılan siyanür liçi yönteminden kaynaklanan risk faktörleri olduğu açıktır.

Olayda ise Eurogold Madencilik Şirketince, kesinleşen yargı kararı ve bu karar uyarınca, işletme izinlerinin iptaline rağmen tesise yeni ilaveler yapılarak, ek önlemler alındığından söz edilip, iptal kararında belirtilen olası risklerin tamamen ortadan kaldırıldığı gerekçesiyle Başbakanlığa başvurulmuş ve Başbakanlıkça TÜBİTAK'a hazırlattırılan raporda da tesiste alınan önlemlerle risk faktörlerinin ortadan kaldırıldığı belirtilmiş ise de; tesiste kullanılacak yöntemin eskisi gibi siyanür liçi yöntemi olduğu açıktır.

Yargı kararlarında olayın incelenip tartışılması sonucu ifade edilen "risk ve tehdit" unsurlarının altın madeni işletmesinde kullanılan siyanür liçi yönteminden kaynaklandığı belirtilirken, bu risklerin Çevresel Etki Değerlendirme ve bilirkişi raporlarında da öngörüldüğü ifadesinin, anılan yöntemden kaynaklanan risk ve tehditlerin varlığının sözü edilen raporlarla da desteklendiği anlamını taşıdığı açık olup; kararlardan bu risklerin alınacak ek önlemlerle giderileceği yolunda bir sonuca ulaşmak mümkün değildir.

Kaldı ki, siyanür liçi yöntemle işletilen madenin işletme süresinin bitimi sonucu kapatılmasından sonra da atık barajında biriken siyanür ve diğer ağır metallerin etkisinin 20-50 yıl sürebilecek olmasının bölgede yaşayan insanların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tehdit eden insan yaşamı için çok uzun bir süre olan 20-50 yıl gibi bir sürede insanları huzursuz ve tedirgin bir yaşam sürme zorunda bırakması gibi kabul edilebilir olmayan bir risk unsuru olduğu açıktır.

Yukarıda açıklandığı üzere, Bergama, Ovacık ve Çam köy köyleri civarında bulunan altın madeninin doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemle işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlem kamu yararına aykırı bulunarak kesinleşmiş yargı kararı ile iptal edilmiş iken, işletici şirketin tesiste bazı ilave yatırımlar yaparak ek önlemler aldığından bahisle, "siyanürle altın arama yöntemi" ni yeniden tartışmaya açarak davalı idareye başvurması üzerine konunun yeniden gündeme getirilerek ve TÜBİTAK tarafından firmaca alınan önlemlerle risklerin ihmal edilebilir boyutlara indirildiği yolunda düzenlenen rapor da esas alınarak, siyanür liçi yöntemle işletilecek olan altın madenine izin verilmesi gerektiği yolundaki dava konusu işlem kesinleşmiş yargı kararının uygulamada değiştirilmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır ki, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır. Bu durumda, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda gösterilen 29.160.000 TL yargılama giderinin ve 54.000.000 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine kullanılmayan 3.390.000 TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacılara geri verilmesine davaya katılanlar tarafından yatırılan posta ücretlerinden artan kısımların istemleri halinde davaya katılanlara geri verilmesine 1.6.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HUKUKTA BERGAMA ÜSTÜNLÜĞÜ

Ankara, İstanbul ve İzmir Baro Başkanları, ülkede hukukun üstünlüğünü hakim kılmak için ortak mücadele kararlarını Bergama köylerinden başlattılar. Hukukçular köylülerin siyanürlü altına karşı hukuk dışına çıkmadan verdikleri mücadeleyi örnek alıyor.

Emine Gözen BİA- Ankara, İstanbul ve İzmir Baroları, hukuk dışı uygulamalara karşı mücadeleyi, 12 yıldır siyanürlü altına karşı savaş veren Bergama'da başlattı. Üç baronun başkanı; "Yargının bağımsızlığını istemeyen, sürekli olarak yargıya müdahale eden ve yargıyı zayıflatan hukuk devleti düşmanları ile mücadele edeceğiz" dedi.

Köylüler büyük bir örnek Bergama'nın Narlıca Köyü'nde bir araya gelen İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman, Ankara Baro Başkanı Sadık Erdoğan, İzmir Baro Başkanı Noyan Özkan, mücadeleyi başlatmak için bu bölgeyi seçmelerinin nedeninin hukuk kurallarını uygulamayan hükümete karşı hukuk dışına çıkmadan karşı duran köylüler olduğunu ifade etti. Hukuk ya da çadır devleti Baro üyeleri adına konuşan Sadık Erdoğan; "Türkiye'de politikacılar, kamu yöneticileri, iş adamları, sendikacılar ve yurttaşlar 'hukuk devleti' ile 'çadır devleti' arasında tercih yapacaklardır. Son dönemde hukuk dışı uygulamalar artarak yaygınlık kazanmıştır. Buna karşı savaşı buradan başlattık. İstanbul ve Ankara'da da sürdüreceğiz" diye konuştu.

Dünya Baroları Bergama'ya geliyor Bergama'da yargı kararlarını uygulatmak ve köylülere yapılan eziyeti sona erdirmek amacıyla ulusal ve uluslararası girişimlerde bulunacaklarını kaydeden Yücel Sayman ise, köylülerden Narlıca'da Paris, Bonn, Londra, Roma barolarının buluşacağı bir konferans düzenlemek için izin istedi. Sayman, ayrıca köylülerden İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi'ne gelerek, stajyer avukatlara mücadelelerini anlatmalarını talep etti.

"Dayak yemek istemiyoruz" Mücadeleyi bugüne kadar kavgasız götürdüklerini ancak bir ay önce güvenlik görevlilerinden dayak yediklerini söyleyen Bergama Çevre Yürütme Kurulu Başkanı Oktay Konyar ise, "Siyanürcülerin önünde dayak yemek çok ağrımıza gitti. Jandarma bizim için özel karakol timi oluşturdu. Üzerimizdeki baskılar artıyor. Bu konuda siz baro başkanlarından yardım istiyoruz" diye konuştu. "Hukuk dışına çıkmayın!" Bütün şikayetlerle tek tek ilgilenecekleri sözünü veren Noyan Özkan, bu konuda İzmir Valiliği ve Jandarma Alay Komutanlığı'na başvurduklarını, gelen cevapta suçlamaları reddedildiğini belirtti. Üç Başkan, köylülerden şiddete başvurmamalarını, hukuk dışına çıkmamalarını istedi. Köylüler, ise jandarma ve Eurogold'un güvenlik görevlilerinden şikayet etti. Siyasiler yargıdan elini çeksin

Fazilet Partisi'nin kapatılması davasıyla ilgili Başbakan Bülent Ecevit'in açıklamalarını eleştiren Sadık Erdoğan, "Siyasilerin yargıdan elini çekmesi için mücadele edeceğiz" dedi. Sayman da sözlerini "Bu topraklar Eurogold'un değil bizim topraklarımız, sonuna kadar savaşacağız" diyerek noktaladı.(NA) 25.06.2001

BARO BAŞKANI'NA "SİYANÜR" CEZASI

Emine GÖZEN.BİA- Eşme'de bir kahvede siyanürün zararları konusunda konuşma yaptığı gerekçesiyle Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Hüseyin Yıldıran'a verilen hapis cezasını eleştirdiği için İzmir Baro Başkanı Noyan Özkan "Basın Kanuna Muhalefet" suçundan 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza, sanığın kişiliği ve suçun niteliği göz önüne alarak 91 milyon 260 bin lira para cezasına çevrilerek , ertelendi. Siyanürün zararlarını anlatmıştı

Uşak' ın Eşme İlçesi'nde 1999 yılının Aralık ayında bir kahvede siyanürün zararlarına ilişkin konuşma yapan Doç. Dr. Hüseyin Yıldıran, Eşme Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı, "izinsiz il dışına çıktığı" için de kınama cezası aldı. Milliyet Gazetesi Ege İlavesi'nde "Kent ve çevre" başlığı altında yazı yazan İzmir Baro Başkanı Noyan Özkan, geçen yıl Haziran ayında konuyla ilgili bir yazı hazırladı.

Yazısında mahkeme kararını eleştiren Özkan, "Haksız ve yanlış olan mahkeme kararlarının tartışılmasında yarar olduğu kanısındayız, insanların düşüncelerini serbestçe ifade etme, yayma, birbirlerine iletme özgürlüğü Anayasanın 26'ıncı maddesi ile düzenlenmiştir. Yargıtay, toplantıların kamu düzenini bozmaması, şiddet içermemesi, suç işlemeye tahrik etmemesi koşulu ile serbest olduğu yolunda yüzlerce karar vermiştir. Bu bakımdan bu haksız ve yanlış karar bir olasılıkla temyizde bozulup Eşme'ye dönecektir" demişti.

Beraatini istedi

İzmir 2'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın son duruşmasına katılan Noyan Özkan, suçlamaları reddederek şöyle dedi: "Aslında gazetecilik yapmıyorum. O dönemde köşe yazarlığı yaptım. Beraatimi talep ediyorum. Mahkemenin aksi bir kanaate varması durumunda indirim maddelerinin uygulanmasını istiyorum."

Mahkeme, Güvener ve Özkan'ı birer ay hapis ve 91'er milyon lira para cezasına çarptırdı. Özkan'ın cezası suçun niteliği ve kişiliği göz önüne alınarak 91 milyon 260 bin lira para cezasına çevrilip ertelendi. Erener'e verilen ceza ise para cezasına çevrildi ancak ertelenmedi. 02.07.2001

DÜN YUNANLILARDI BUGÜN ALMANLAR!

Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, 5 sene önce kendisinin ve arkadaşlarının Yunanistan'la işbirliği yapmakla suçlandığını belirterek, şimdi de Almanya'nın Bergamalıları desteklediğinin söylenmesinin "geleneksel emperyalist taktikler" olduğunu ifade etti.

Taşkın, yaptığı açıklamada, Eurogold'un ilk üç ortağından birinin Almanya'nın en büyük sanayii kuruluşlarından Metallgesellshaft (MG) olmasının da siyanürcü lobinin tezlerini çürüttüğünü ifade etti. Özer Akdemir -Evrensel

Bergama Belediye Başkanı olan Sefa Taşkın'ın gazetemize anlattıkları,

1989-1999 yılları arasında Bergama Belediye Başkanı olan Sefa Taşkın'ın gazetemize anlattıkları, uluslararası sermayenin bir kolu olan Eurogold'un, kendisine karşı çıkan Bergamalılara bugüne kadar birçok suçlamada bulunduğunu gösteriyor. Taşkın, kendisinin ve arkadaşlarının bundan 5 sene önce Yunanlılarla işbirliği yapmakla suçlandığına dikkat çekiyor.

Bu suçlamanın gerekçesi ise, Yunanistan'da özellikle Selanik ve Gümülcine yakınlarındaki altın madenlerine karşı çıkan halkla, ortak sorunları olan Bergama halkının dayanışma içinde olmasıydı. Yine Bergama'ya sadece 20 kilometre uzaklıktaki Midilli halkı da altın madenine karşı Bergamalılarla birlikte hareket ediyorlardı. İki komşu halk arasında ortak sorun olan siyanürlü madenlere karşı mücadele, her iki ülkedeki siyanür lobilerince "karşı tarafın işbirlikçilerince desteklenen faaliyetler olarak karalanmak isteniyordu.

Taşkın, her iki halkında siyanürlü maden istemediğini, bu nedenle karşılıklı görüştüklerini ifade ederek, şöyle devam etti: "Ama Eurogold öyle bir propaganda yapıyordu ki... Türkiye'de 'Yunanlılar bizim zenginleşmemizi istemedikleri için altın madenine karşı çıkıyorlar' deniliyordu. Karşı tarafta da 'Türkler Yunanlıların zenginleşmesini istemedikleri için madene karşı Yunanlılarla dayanışıyorlar' türü propagandalar yaratıyorlardı."

Sefa Taşkın, siyanür lobilerince son günlerde başlatılan kampanyaları "geleneksel emperyalist taktikler" olarak niteledi. Taşkın, Amerika'da kendileriyle birlikte dayanışma içinde olan, Birleşmiş Milletlerin Danışmanı Mineral Poliacy Center adlı çevre örgütünün bu davranışı, "Amerikalıların madenin çalışmaması için Bergamalılara yardımı" olarak yorumlanamayacağı gibi, Alman FIAN Vakfı'nca yapılan dayanışmaların da bu şekilde değerlendirilemeyeceğini söyledi.

Taşkın, "Ona bakarsanız Eurogold'un en büyük destekçilerinden birisi de Amerikalı Chase Manhattan Bank'tır. Elbette onlar bankalarla, uluslararası sermayeyle ilişki içinde olacaklar, bizler de çevreci kuruluşlarla" dedi. FIAN Vakfı'nın, siyanürcü lobi tarafından öne çıkarılmasını Taşkın, "Söylenmesi kolay olduğu için FIAN Vakfı'nı öne çıkardılar" şeklinde yorumladı.

Halbuki "Başbakanın önündeki raporda" adı sıkça geçen FIAN Vakfı'nın Bergamalılara destekleri birinci mahkeme kararının uygulanmamasından sonra Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara birer mektup yazma ile 1992 yılında iki otobüsle Almanya'ya gidip, Eurogold'a kredi veren Dresdnerbank önünde yapılan protesto gösterilere katılmaktan öteye pek geçmiyor.

Öte yandan Bergamalıların dayanışma içinde oldukları örgütler arasında İngiliz Minewach adlı kuruluş ve Alman Yeşiller Partisi de var. Hatta şu an iktidarda olan Alman Yeşiller Partisi'nin Bergama'yla ilgili bir masası da bulunuyor. Yine Avustralya'dan çeşitli sivil inisiyatifler Bergama köylülerinin mücadelesini çeşitli biçimlerde destekliyor.

Siyanürü Almanya sermayesi getirdi Sefa Taşkın, Eurogold'un kimliği, uluslararası ilişkileri ve bağlantıları incelendiğinde, siyanürcü lobi tarafından sürdürülen kampanyanın en önemli argümanlarından olan; "Almanlar Türkiye'de altın çıkarılmasını istemiyorlar, çünkü Türkiye'ye her yıl önemli miktarda altın ihraç ediyorlar" tezinin de kendiliğinden çürüdüğü ifade etti. Taşkın, Eurogold'un arkasındaki Almanya sermayesini şöyle anlattı: "Türkçe açılımı 'Avrupa altını' olan Eurogold 1989 yılında kurulurken üç ortaklı bir şirketti. Birincisi Avustralyalı Normany Posiedon Şirketi, ikinci ortak Fransa'nın devlet kuruluşu olan BRGM ve üçüncü ortak da Almanya'nın en büyük sanayii kuruluşlarından Metallgesellshaft (MG). MG Şirketi'nin ortakları arasında da yine tanıdık büyük tekelleri Siemens ve Daimler Benz'i görüyoruz. Lenin'in 'MG tekelci kapitalizmin ürettiği bir canavardır' sözleriyle adlandırdığı Metallgesellshaft, Eurogold'la olan ortaklığında kendi yüzünü göstermeyerek, Kanadalı Metall Mining adlı paravan bir şirketi kullandı. Eurogold'un madeni işletmek için Avrupa'da kredi aldığı bankalara bakıldığında ilk göze çarpanlar Dresdnerbank ve Deuchebank gibi büyük Alman bankaları olacaktır. Bir başka nokta ise; altın madenini işletmek için gerekli olan siyanür de, dünyada ABD'li Deupon (Sabancıların ortağı olan şirket)'dan sonra siyanür üreten en önemli kuruluş olan Alman Degussa şirketince sağlanacaktır. Ki bu Degussa şirketi, İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında öldürülen Yahudilerin, altın dişlerini söküp pazarlamaktan sabıkalı bir şirkettir aynı zamanda." Tüm bunlardan sonra, Metallgesellshaft, Dresdnerbank ve Degussa şirketlerinin Eurogold'la olan direkt ya da dolaylı ilişkilerinin, Türkiye'deki altın madenciliğinin arkasındaki en büyük gücün Almanya olduğunu kanıtlamaya yettiğini söyleyen Taşkın, siyanürcü lobinin "Bergamalıları Almanlar kandırıyor" safsatalarının aksine, Bergama'ya siyanürü Alman sermayesinin getirdiği vurguladı.

Bergamalıların 12 yıla yayılan mücadeleleri sırasında Eurogold'un yapısında da birçok değişiklikler meydana geldiğini söyleyen Taşkın, yapılan uluslararası protestolar ve kampanyaların da etkileri nedeniyle, ortaklıktan en önce Alman Dresdnerbank çekilerek Eurogold'a kredi açmadığını kaydetti. Daha sonra Fransız BRGM ve en son olarak da yine Alman Metallgesellshaft ortaklıktan çekilince tüm hisselerin Avustralyalı Normandy Posiedon Şirketi'ne geçmiş olduğunu belirten Taşkın, bunun üzerine "Eurogold" adının Normandy olarak değiştirildiğini anlattı. 09.07.2001

KONYAR: ALÇAKÇA BİR SALDIRI

Milliyette yayımlanan "Alman kışkırtması" haberlerini "alçakça bir saldırı" olarak niteleyen, Bergama direnişi sözcülerinden Oktay Konyar soruyor: "Acaba, yüksek yargıçlarımız da mı Almanların adamı? "

BİA- Bergama Köylülerinin sözcülerinden Oktay Konyar , 30 Haziran ve 1 Temmuz tarihli Milliyet gazetesinde yer alan "Altın müjdesi" ve "Altını olup da çıkartmayan var mı?" haberlerini eleştirdi. Fakirleş ama onursuzlaşma "Asteriks" lakaplı Konyar, Milliyet'te iki DSP milletvekiline atfen yayınlanan "köylüleri Almanlar kışkırtıyor" iddiaları için şöyle konuştu:"Bir ülke fakirleşebilir. Ama fakirlikten kurtulmak için onursuzlaşamaz. Bakın bu iftira sahiplerin akılları başlarından gitmiş. Bizim mücadelemiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin mahkemeleri, yüksek mahkemelerinde onaylandı. Kesinleşmiş yargı kararları var. Acaba yargıçlarımız, yüksek yargıçlarımız da mı Almanların adamı oldular ? Burada Kurtuluş Savaşı'ndan sonra ilk kez insanlar topraklarını savunuyorlar. Saygı duysunlar bize... Bu iftiraları atanlar tarih önünde şimdiden mahkum olmuşlardır. Yarın onların çocukları torunları büyük babalarıyla utanç duyacaklardır."Konyar, "Alman FİAN Vakfı ile bir bağlantınız var mı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Tanımıyorum, bilmiyorum, görmedim... Bununla ilgili dava açıyorum. Bu alçakça bir saldırıdır!"(NA/NU) 09.07.2001

SİYANÜRLÜ YALANLAR VE İFTİRALAR

Çevre Mühendisleri Odasi (ÇMH) Milliyet Gazetesi'nde çıkan "Altın Müjdesi" haberlerine tepki gösterdi. Açıklamada " Bunlar altın lobisinin güdümünde gerçekle ve bilimle ilgisi olmayan haberlerdir" deniyor.

BİA- Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başbakan Bülent Ecevit'in Milliyette çıkan "Altın müjdesi" demecini eleştirdi. Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Dündar, yaptığı açıklamada haberi yapan Milliyet gazetesini de altın lobisinin oyunlarına alet olmakla suçladı. ÇMO' dan yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "30 Haziran 2001 ve 1 temmuz 2001 tarihli Milliyet gazetesinde "Özel Haber" logolu yayınlar dışı, etik dışı ve hukuk dışı bir çok unsuru içermektedir.

Yaklaşık 11 yıldır Türkiye'nin gündeminde olan Bergama Ovacık altın madeni projesi her yönü ile tartışılmıştır. Bilim çevreleri Türkiye Mimar mühendis Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı odalar, yöre halkı bu yatırımın riskler taşıdığını ortaya koymuşlardır.

Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri bu tesisin çalışma iznini iptal eden kararlar vermişlerdir. Hal böyle iken Milliyet gazetesi hiçbir bilimsel dayanağı olamayan haberler yayınlayarak, altın lobisine alet olmaktadır. 09.07.2001

Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri bu tesisin çalışma iznini iptal eden kararlar vermişlerdir. Hal böyle iken Milliyet gazetesi hiçbir bilimsel dayanağı olamayan haberler yayınlayarak, altın lobisine alet olmaktadır. 09.07.2001

BİLİMADAMLARI SİYANÜRDE KARŞI KARŞIYA

İzmir-Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü'nde görev yapan 19 öğretim üyesinin "Belirli koşullar sağlanarak siyanürlü altın üretimi yapılabilir" yönündeki açıklamalarına meslek odaları, akademisyenler ve çevreciler tepki gösterdi. Öğretim üyelerinin, Bergama köylüsünün11 yıllık mücadelesine ve hukuka saygısızlık yaptığı vurgulandı.

DEÜ Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mevlüt Kemal, açıklamalarının bilimsel gerçeklere dayandığını, gerekli tedbirlerin alınmasından sonra altın madenciliği yapılmasının bir sakınca yaratmayacağını belirterek, "Teknolojik bir konu, hukuka çözümlenmek isteniyor. Ortada bilimin gerçekleri var. Gerekli tedbirler alındıktan sonra üretim yapılabilir diyoruz" dedi.

Prof. Dr. Kemal ve beraberindeki öğretim üyeleri hazırladıkları bildiride şu görüşlere yer verdiler: "Gelişmiş ülkelerde siyanür kullanılarak altın üretiminin yapıldığını bir gerçek. Bu ülkelerde halen aynı yöntemle çalışan tesislerin bulunduğunu, hal böyleyken madenci öğretim üyeleri olan bizler bu prosesin ülkemizde yasaklanmasını, öğrencilerimize nasıl açıklayabiliriz? Bizim görüşümüz çağdaş ileri bir teknolojinin yasaklanamayacağıdır. Ancak söz konusu teknolojinin doğuracağı riskin ve çevresel olumsuzlukların en aza indirilmesi için dünyada uygulanan tedbirlerin alınıp alınmadığının kontrolünün yapılması gerekir."

DEÜ Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü'ndeki 19 akademisyenin bu yönde açıklamada bulunması başta Bergama köylüsü olmak üzere duyarlı çevrelerin tepkisini çekti.

Köylülerin yaşam hakkı için 11 yıldır karşı çıktığı siyanürlü altın üretimi konusunun böylesine kısır bir anlayışla geçiştirilemeyeceğini söyleyen Bergama köylülerinin sözcüsü Oktay Konyar, "Temel dayanağı bilimsel düşünce olması gereken öğretim üyeleri en başta hukuk bilimini yok saymışlardır" dedi. Konyar, Bergama'da siyanürlü yöntemle altın madeni işletilemeyeceğine ilişkin kesinleşmiş yargı kararlarının mevcudiyetini koruduğunu vurgulayarak, "Bunun yanı sıra çevre, halk sağlığı, kimya, Jeoloji gibi pek çok bilim dalından akademisyen Bergama'da siyanür kullanımının büyük felaketlere yol açabileceğini bildirdiler. Bu gerçeğe karşın 19 bilim insanının böylesine bir yaklaşımda bulunması üzüntü vericidir. Akıllara,siyanürlü şirketle bir dirsek temaslarının olup olmadığı sorusu geliyor. Bilimi savunduklarını söylüyorlar ancak, yapılan aymazlıktan başka .bir şey değildir"görüşlerine yer verdi.

Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi 2. Başkanı Zeliha Baltacıoğlu, madencilerin insan sağlığını göz ardı ederek kendilerine iş imkanı yaratmak istediklerini savundu. Baltacıoğlu, altın yatağının toprağın altında durduğunu ve değer kaybının söz konusu olamayacağını vurgulayarak, "risk açısından tereddüt yaratmayacağı bir yöntem bulununcaya kadar altın çıkarma girişiminde bulunulmamalı" diye konuştu.

Baltacığolu, bu yöndeki açıklamaları Normandy şirketi tarafından emsal yaratmak için kullanılmaya çalışılacağını da kaydederek, "Eğer Bergama'da bu izni alırlarsa 560 altın madeni işletilmeye başlanacak. Maden Mühendisleri ekonomik krizi bahane ediyorlar. İş imkanlarını artacağını söylüyorlar. Siyanürlü altın liçiyle ilgili bilgileri nedir? Siyanürlü madenin çevresel etkileri ve insan sağlığına etkileri ne olur diye sorulsa, nasıl bir yanıt verecekler? Bu konuda nasıl fikir üretebiliyorlar? Bu bizim işimiz, maden çıkarmak onların işi. İyi bir proses elde edilene kadar beklenmeli" görüşlerine yer verdi.

İzmir Bergama El Ele Hareketi Üyelerinden Ayşe Tosuner de 19 öğretim üyesinin 11 yıldır sürdürülen mücadele süresince neden bir açıklama yapmadığını ve bu zamanı beklediğinin merak konusu olduğunu vurgulayarak, " Hukuk karaları verildikten sonra böyle bir açıklamada bulunmaları, Bergama köylüsüne saygısızlık ve haksızlık. Eğer bu işlim zararlı değilse altını kendileri çıkarsın. Neden yabancı şirketleri bekliyorlar? Böyle bir açıklamayla şaibe altına giriyorlar" dedi. 16.07.2001

ATIK HAVUZUNDA YÜZÜP ARITILMIŞ SU İÇTİLER..

Bergama'da "deneme" adı altında "tam kapasite" altın üretimine başlayan Normandy firmasının yetkilileri, çevreye zarar vermediklerini ispat için soyunup atık havuzuna girdi, arıtılmış suyu içti.

Bergama Ovacık'ta geçen mayıstan bu yana Başbakanlık izniyle deneme üretimine başlayan Normandy Madencilik, aylık çevre raporunu basın toplantısıyla açıkladı.

Normandy Şirketi Murahhas Üyesi ve Genel Müdür Sabri Karahan, atık suyun biriktirildiği havuzda, sınır değerlerin onda biri kadar siyanür olduğunu ileri sürdü. Karahan, sanayi atıklarının daha zararlı olduğunu belirterek şunları söyledi: "Ağır metal atığımız olmamasına karşın, tedbirimizi bu seviyeden alıyoruz. Tesiste siyanürle ilgili değerler Türkiye Gıda Kodeksi'nin onda biri kadar. Havaya geçebilecek siyanür gaz oranı ise sıfır." EDA BERKBAYRAK DHA 16.07.2001

İPTAL KARARININ UYGULANMASINI BEKLİYORUZ

Bergama köylülerinin lideri Oktay Konyar , konu ile ilgili olarak Bağımsız İletişim Ağı'na (BİA) şu bilgiyi verdi:

İzmir 1. İdare Mahkemesi, 22 Haziran 2001' de uygulanmak üzere 1 Haziran 2001 tarihinde Eurogold'un siyanürlü altın çıkarma iznini iptal etmişti. İptale konu olan da Başbakanlık izniydi. İptal kararına karşın Eurogold hala deneme üretimine devam ediyor. Bugün İzmir Valiliği'ne Başbakanlık Müsteşarlığı tarafından bir yazı gönderildiğini öğrendik. Bu yazının, mahkemenin verdiği iptal karanının Eurogold tarafından uygulanması ile ilgili olduğunu sanıyoruz. Bunun için Eurogold altın sahasında bine yakın arkadaşımızla toplandık. Amacımız ve beklentimiz, mahkemenin verdiği iptal karanının uygulanması. Bizler uygar insanlar olarak, mahkemenin verdiği iptal kararının uygulanması için burada sivil denetim görevini yapıyoruz. Bizim işimizi şiddet değil, hukukun verdiği kararın uygulanmasını denetlemektir.

Senih Özay: "İptal kararının uygulanması lazım" Siyanürle altın çıkarılmasına karşı çıkan Bergama köylülerinin avukatlarından Senih Özay , konuyla ilgili olarak BİA'ya şu bilgileri verdi: İptal kararının uygulanması için verilen tarih de 22 Hazirandı. Bu arada Eurogold'un deneme altın üretimi de devam etti ve ediyor. Hukuki sürecin devam etmemesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Mahkemenin iptal kararının mutlaka uygulanması lazım. Öğrendiğime göre Başbakanlıktan İzmir Valiliği'ne Eurogold ile ilgili bir yazı gelmiş. Bu yazının mahkemenin iptal kararının uygulanmasına yönelik olduğunu sanıyorum. İptal kararının uygulanmaması söz konusu olamaz .Uygulanır, Egurogold'un da iptal kararına karşı Danıştay'da itiraz hakkı var. Bu memlekette her şey olur ama, mahkeme kararlarının uygulanmaması söz konusu olamaz. 23.07.2001

GECE YARISI FENERLİ SİYANÜR NÖBETİ

Siyanürle altın üretimine karşı mücadele eden Bergama köylüleri her gece Euorogold'un üretim bölgesinde fenerlerle gece nöbeti tutuyorlar. Gece 23.00'te başlayıp, sabah 04.00'te biten eyleme ortalama 500 kişi katılıyor.

BİA- Bergama'da yaklaşık on yıldır siyanürle altın üretimine karşı mücadele eden köylüler, Eurogold'un habersizce üretime başlamaması için altın madeni çevresinde gece nöbeti tutmaya başladılar. İzmir İl İdare Mahkemesi'nin verdiği karardan sonra artık madenin kapatılması kaçınılmaz hale gelmesi üzerine gece nöbetlerini sıklaştıran köylülerin önderi Oktay Konyar konuyla ilgili olarak BİANET'e şunları söyledi: "Biz her gece ortalama 500 kişi maden sahasını çevreleyen tel örgünün etrafında nöbet tutuyoruz. Geçen akşam 'madenin kapatılması konusunda başbakanlıktan İzmir Valiliği'ne bir tebligat geldiği yolunda duyum aldık. Bunun üzerine daha kalabalık olarak madene çıktık. Gece 23.00'te başlayan eylemimiz sabah 04.00'te bitiyor. Çünkü o saatte gün ışımaya başlıyor." 23.07.2001

"İSPAT ETMEYENLER ALÇAK VE ŞEREFSİZDİR"

Bergama Çevre Hareketinin sözcüsü Oktay Konyar'dan sert açıklama

Bergama Çevre Hareketinin sözcüsü Oktay Konyar: Son günlerde bazı basın kuruluşlarında, altın madenine karşı hareketin arkasında Almanya'nın olması ve bazı vakıf ve kuruluşlarca para aktarıldığının iddia edilmesi üzerine Bergama Çevre Hareketinin sözcüsü Oktay Konyar bir açıklama yaptı. İddiaların tamamen asılsız ve şirket tarafından karalamadan öte bir anlam taşımadığını söyleyen Konyar gazetemize konu ile ilgili şu açıklamada bulundu:

"Bergama'da topraklarının kirletilmesine karşı çıkan dünyada örneği az olan şiddete başvurmayan, provakasyona gelmeyen demokratik eylemleri kazanımla sonuçlanırken, bazı basın ve medya kuruluşları hükümetin desteğiyle olayı saptırmakta, ulusal kalkınma savaşı veren köylüleri, Almanya'daki bazı örgüt ve vakıflara işbirliği ve destek aldığı şeklindeki kararlamalarla incitilmektedir. Şimdi köylülerin sözcüsü olarak soruyorum:

Bizim yurt dışından destek aldığımızı ve bu nedenle devlet aleyhine çalıştığımızı söyleyip de ispat etmeyen basın, medya ve siyasiler alçak ve şerefsizdir. Eğer böyle bir şey kanıtlarlarsa onurlu insanların ne yapması gerekiyorsa gereği yapılır. Burada halkın yaşamsal talebi var. Bunun üzerinde kimseye kumar oynatmayız. Çok yakında halkın kararlılığı net biçimde görülecektir. Bunu sadece bize iftira edenler değil bütün dünya taktirle izleyecektir." 06.08.2001

GEÇERKEN GÖRDÜK, HER ŞEY ÇOK GÜZEL

-Evrensel- İzmir Bergama Ovacık Köyü civarında siyanür liçi yöntemiyle altın çıkaran eski adıyla Eurogold yeni adı Normandy şirketi, madenin kaderini belirleyecek olan Danıştay'daki duruşma öncesi, kamuoyunu ve mahkemeyi etkileyebilme telaşında.

Şirket, bu çerçevede, 11 Eylül'de İstanbul'da düzenlenen 9. Balkan Cevher Hazırlama Kongresi'ne katılan 5 yabancı "bilim adamını tesislerine getirip kısa bir bilgilendirmenin ardından basın mensuplarına madeni aklayıcı açıklamalar yaptırdı. Yabancı bilim adamlarına bir saat içinde birtakım bilgileri aktaran ve tesisleri gezdiren şirket yetkilileri, aynı süre kısıtlamasını, "bilim adamlarının Efes'i gezip, uçaklarına yetişecekleri" gerekçesiyle basın için de getirdi. Bilim adamlarıyla gazetecilerin görüşmelerini yarım saatle sınırlayan şirket yetkilileri, bu sürenin de yarısını kendi bildik tezlerini sıralamakla geçirdiler.

Ovacık köyü yakınlarındaki maden işletmesindeki tesislerde yapılan basın toplantısı öncesi konuşan şirketin yönetim kurulu üyesi Orhan Güçkan, madenin ülke ekonomisi için yararlı olduğunu, kullanılacak siyanürün çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyeceğini iddia etti. Madenin şuan tam kapasiteyle çalıştığını söyleyen Güçkan, günde 10 kilo altın ve 10 kilo gümüş çıkarıp, bugüne kadar 3 milyon dolarlık satış yaptıklarını anlattı. Mahkemenin madenin çalışmaması yönünde verdiği kararlar konusundaki bir soru üzerine, mahkemeye saygılı olduklarını ileri süren Güçkan, "Mahkeme madenin faaliyetlerini durdurursa kaybeden Türkiye olur" iddiasında bulundu. Daha sonra 11 Eylül tarihinde İstanbul'da yapılan 9. Balkan Cevher Hazırlama Kongresi'ne katılan 5 yabancı bilim adamı ile birlikte, Bergama'daki madenin insan ve çevre sağlığına zarar vermeyeceği yönünde basın toplantısı yapan şirket yöneticilerine, İTÜ. Maden Fakültesi Cevher Hazırlama Ana bilim Dalı Dekanı Prof. Dr. Güven Önal da katıldı.

Bir saatte bilimsel bilgi... Amerikalı ve Rus Bilim adamlarından oluşan grup, bir saatlik gezilerinin ardından kendilerine gösterdiği kadarıyla tesislerin modern olduğunu söylerken, bu süre içinde hangi bilimsel yöntemler sonucu madendeki siyanürün zararsız olduğunu kanısını edindiklerini açıklayamadılar. Bilim adamları, köylülerle yaşanan sorunlardan haberlerinin olmadığını, zaten çok kısa bir süre tesisleri görebildiklerini söylediler. Şirket yetkilileri, basın açıklamasının ardından bilim adamlarını " Konuklarımızın zamanları çok kısıtlı. Daha yemek yedirip, Efes'i gezdireceğiz" diyerek gazetecilerden kaçırdılar. 17.09.2001

EUROGOLD’UN İHALESİ

30 Temmuz 2001 tarihli yerel gazetelerde altın madeninin bir ilanı vardı. İlanda kapalı zarf usulü ihale yapılacağı ve ihaleye katılacakların 3.8.2001 tarihinde saat 10:30'da firmalar tanıtım dosyalarını vererek iş yerlerini görecekler, ihale evraklarını ve projeleri alacaklar, akabinde 8.8.2001 tarihinde saat 11:00'da teklif mektupları verilecek, saat 11:30'da katılan firmaların önünde teklifler açılacaktır, diye ilan verildi.

Bu ilan altın madenine ait. 2.8.2001 tarihinde Bergama'dan bir çok firma ve kendim olmak üzere madene gittik. Tanıtım dosyalarını verdik, ihale belgelerini alıp iş yerini gördük. Buraya kadar güzel, sorun yok. Yalnız 8.8.2001 tarihinde saat 11:00'da teklif mektuplarını götürdük, mektupları kapıdan aldılar. Biz dedik ki saat 11:30'da zarflar açılacak dedik, hayır dediler. Zarflar sonra açılacak, sizin huzurunuzda değil cevabını aldık. Bugüne kadar madenle ilgili hiçbir talebimiz, hiçbir isteğimiz şahsen ve siyaseten olmamıştır. Ama şahsen ve siyaseten madenin çıkarılması yönünde tavır aldık, almaya devam etmekteyiz. Etmekteyiz ama madenin şu anki yönetimi ile birlikte değil. Çünkü madenin şu anki müdürü, mühendisi, elemanı resmen Bergamalı kişi ve firmalarla dalga geçer gibi davranmaktadırlar. Neden mi? Madem ki sen işi istediğine vereceksin, istediğini yapacaksın ne diye ihale açıyorsun. Hadi ihale açtın. Neden saat 11:30'da zarflar katılan firmaların önünde açılacak diyorsun. Mademki yapmayacaksın, yazmayın. Size zorla mı ilan verin, zarfları gözümüzün önünde açın dedik. Madem yönetimi biraz sözünün eri olsun. Verdiğiniz ilandaki sözünüzde durun. Zaten sizler daha önce de aynı şeyi personel alımında da yaptınız. On bine yakın kişiden müracaat aldınız, sınav yaptınız, yine bildiğinizi okuyup madene karşı olanlara şirin görünmek için onların adamlarını işe aldınız. Ama artık yeter. Sayın madem yöneticileri: Bergamalı insanlarla ve firmalarla dalga geçmeye son verin. Eleman mı lazım, elemanınızı alın, işinizi istediğiniz firmaya verin ama lütfen bu kişilerle ve firmalarla dalga geçmeyin. Bu işe girecek insanlara umut verip sonra da dirsek göstermeyin. Lütfen bir dediğiniz bir dediğinizi tutsun. Yoksa başta ben olmak üzere bu Bergamalı size gereken cevabı verir. Bu da çok yakındır. Sayın maden yöneticileri. Tekrar söylüyorum, madene karşı değilim, parti olarak ta değiliz. Sayın Genel Başkanım Muhsin Yazıcıoğlu'da yer altı zenginliklerinden faydalanmalıyız diye açıklama da yaptı. Yine de yaparız ve yaptırırız. Ama madenin şu anki yöneticileri ile değil. Ben madene değil, yöneticilerine karşıyım. Sonuç olarak diyorum ki, sayın maden yöneticileri şirinleri oynamayın. Dürüst olun, dediğinizi yapın. Bergamalının sizden talebi yok Ama umut dağıtıp dirsek gösterirseniz Bergamalı da size gösterir. Bunu unutmayın. Ama siz şu an bazı işlemlerinizi yaptırdınız. İşiniz tıkır. Sakın ama sakın yarının ne olacağını ve neler getireceğini unutmayın. Daha size söyleyeceğim çok şey var. Yazmaya devam edeceğim. Ne zaman özünüzle sözünüz bir olursa o zaman duracağımızı bilin. 17.09.2001- Fehmi Akyüz

KONYAR MEŞALELİ EYLEMDEN YARGILANIYOR

Altın madenine karşı çıkan köylülerin sözcüsü Oktay KONYAR “meşaleli eylem” ismi verilen gösteri nedeni ile yargılanmasına devam edildi.

Bergama asliye ceza mahkemesinde yapılan duruşmada, olay görüntünün yer aldığı video kaset bilirkişiye teslim edildi. Yılmaz Sağlam isimli polis memuru bilirkişi video kaseti izleyecek ve raporunu mahkemeye sunacak. Sonraki duruşma ise 2 Kasım 2001 tarihinde. Duruşmaya altın madeni karşı çıkan köylülerden yaklaşık 100 kişi de duruşmayı izledi. Duruşma sonrası, Hükümet binası önünde Oktay Konyar köylülere kısa bir konuşma yaptı. Konyar konuşmasında, hiçbir zaman için yasal sınırların dışına çıkmadıklarını, şiddet/teröre başvurmadıklarını ve bundan sonraki mücadelelerinde de başvurmayacaklarını söyledi. Madenin çalışıyor olmasının hiç kimseye yılgınlığa sürüklememesi gerektiğini de belirten Konyar, "Anayasa değişikliği meclisten geçti. Bundan sonra, önceden izin alınmaksızın toplantı ve gösteri yapılabilecek. Yakında tekrar sesimizi duyuracağız" dedi.

Oktay Konyar yasaların herkese için olduğunu belirterek, "Türkiye yüce mahkemesinin altın madeninin çalışmaması yönünde kararı dururken maden çalışıyor. Oysa biz yargılanmaya devam ediyoruz" diyerek, Danıştay kararının uygulanmasını da istedi. Oktay Konyar daha önce yargılandığı 28-11-1999 tarihinde 'Tenekeli Eylem' olarak isimlendirilen eylem nedeniyle 18 ay hapis cezası verilmiş,, 'geçmişte mahkumiyeti bulunması ve suç işleme eğilimi dikkate alınarak' tecil edilmemişti. Bilindiği gibi Oktay Konyar kararı temyiz etti. 01.10.2001

"ALMAN VAKIFLARI ve BERGAMA DOSYASI"

ATV'de Hulki Cevizoğlu'nun yaptığı, 'Ceviz Kabuğu' programında 2 haftadır "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" tartışıldı. Sabah saatlerine kadar süren ve Bergama'da ilgi ile izlenen programda, altın madeni karşıtlarının Alman vakıfları tarafından finanse edildikleri ileri sürüldü. Oktay Konyar'ın ve Sefa Taşkın'ın da telefonla katıldığı programda tüm iddialar red edildi.

Dr. Necip Hablemitoğlu'nun yazdığı, "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" isimli kitapta, Alman vakıflarının Türkiye'de yasal olmayan çalışmalar yaptığını, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediğini ve altın madeni karşıtlarının finanse ettiği ileri sürülüyor.

Dr. Necip Hablemitoğlu kitabında ve 'Ceviz Kabuğu' programında, Alman vakıflarının Türkiye'de, her tür etnik ve mezhepsel ayrılıkları körükleyerek, ülkenin bütünlüğü açısından bir tehlike oluşturduğunu, Türkiye'de yasal olmayan bir şekilde çalıştıklarını, gelir kaynaklarının %90'dan fazlasını Alman devleti tarafından karşılandığını ileri sürdü.

Hitler döneminde, işgal ettikleri ülkelerden altınları Almanya'ya getirmesi sonucu Almanya'nın şu an elinde 90 bin ton altın stokunun bulunduğunu söyleyen Hablemitoğlu, "bu yüzden Almanya başka ülkelerin altın çıkarmasını istemiyor. Ayrıca Türkiye her yıl Almanya'dan 2 milyar dolarlık altın ithal ediyor. Eğer Türkiye kendi altınını üretirse bu ithalatı yapmayacağı için, Türkiye'de de altın çıkarılmasını istemiyor. Bu yüzden maden karşıtlarını örgütleyip, finanse ediyor" dedi.

Tartışma süresince bir çok Alman vakfı ve kuruluşlarının Türkiye'de bir takım faaliyetlerde bulunduklarını, miktarlarını açıklamadıkları harcamalar yaptıkları ortaya çıktı.

Alman vakıflarının altın madenine karşı yapılan eylemleri finanse ettiği yolundaki iddialar ise kanıtlanamadı. Programa katılan Oktay Konyar ile telefonla katılan Sefa Taşkın, Alman vakıflarından destek gördüğü iddiasını yalanladılar. Oktay Konyar konuşmasında kısaca şunları söyledi:

"Biz, Bergama'da altın madeni olduğunu duyduğumuz zaman önceleri sevinmiştik. Bölgemize bolluk- bereket gelecek sanmıştık. Fakat zamanla öğrendik ki, altın siyanürle çıkacak ve ayrıştırmadan sonra çevre ve insan sağlığını tehdit eden ağır metaller ortaya çıkacak. Biz böylesi tehlikelerin içinde yaşamak istemiyoruz. Yöre halkı olarak tepkimizi dile getirdik, sivil direniş hakkımızı kullandık. Tüm bunları yaparken hiçbir terör eylemine girmedik. Tamamı ile barışçıl gösteriler yaptık. Bir yandan da hukuk mücadelesi verdik. Mahkemeler bizi haklı buldu. Devletimizin yüce mahkemesi, Danıştay bizi haklı gördü, "bu madenin çalıştırılmasında, çevre ve insan sağlığı açısından, kamu yararı bakımında uygunluk yoktur" dedi. Fakat bu mahkeme kararına rağmen maden çalışıyor. Biz şimdi, hukukun herkese lazım olduğunu ve uygulanması gerektiğini söylüyor ve kararın uygulanması için sivil itaatsizlik hakkımızı kullanıyoruz. "Alman vakıflarından mali destek almaları konusunda ise, böyle bir şeyin kesinlikle söz konusu olmadığını belirterek, "Yaşama hakkı için, mahkeme kararlarının uygulanması için direnen köylülere hakaret ediliyor. Bunu söylemek, 'köylüler aptaldır' demek anlamına gelir. Eğer benim Alman vakıfları ile bir bağlantımı bulursanız intihar ederim" dedi.

Sefa Taşkın ise telefonla katıldığı programda, Dr. Necip Hablemitoğlu'nun söylediği tüm rakamların gerçek olmadığını, MTA'nın internetteki sitesinde ne kadar altın rezervinin bulunduğunu yazdığnı belirterek, "ortalık 60 milyar dolar, 100 milyar dolar, 600 milyar dolar gibi akıl almaz rakamlar söyleniyor. Bunlar gerçek dışıdır. Bergama'da 26 ton altın rezervi var. Normandy bunu 10 yılda çıkaracak. Yılda 20 milyon dolar harcayarak 24 milyon dolar gelir elde edecek. Yılda 4 milyondan 10 yılda 40 milyon dolar bir paradır söz konusu olan yasa gereği bu paranın %10'nunu devlete verecek bu da 4 milyon dolar anlamına gelir. Tüm Türkiye altınında devlete kalacak para ise toplam sadece 40 milyon dolardır. "Taşkın yabancı vakıf ve örgütlerle ilişkileri konusunda ise, "Biz, demokratik ve çevreci örgütlerle ilişkiler kurarak, Avrupa’nın birçok ülkesinde de kampanyalar açtık. Almanya'da Alman Yeşiller Partisi ile birlikte yapılan kampanya sonucu Almanlar Eurogold'tan ayrılmak zorunda kaldılar" dedi. Sabah saat altıya kadar süren programa Normandy şirketinden, bilim adamlarından da katılanlar oldu. 15.10.2001

GÜNDEM - Alman Vakıfları ve Bergama

ATV' de, "Ceviz Kabuğu" programında iki Cumartesi "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" konuşuldu. Türkiye'de Almanya'nın dışında, başta Amerika olmak üzere bir çok yabancı örgütler faaliyet gösteriyor. Oysa bu programda konuşulanlar sadece Alman Vakıflarıydı. Programda altın madeni karşıtlarının Alman Vakıflarından para aldıkları iddiasından daha çok suçlanan Alman devleti oldu. Alman Büyükelçisinin girişimleri ve müsteşarının programa katılması bunun bir göstergesiydi. Hablemitoğlu kitabında, "Bergama direnişinin yerel dinamikleri" başlığında suçlama getirdiği dört kişiden, Birsen Lemke, Sefa Taşkın, Senih Özay ve Oktay Konyar'dan sadece Oktay Konyar'ın davet edilmesi programın tarafsızlığı konusunda tartışmalara neden oldu.

Umarız ki bu program, Türk Askerini Afganistan dağlarına götürmek planının bir parçası değildir.

Saygılarımızla... 15.10.2001- Kuzey Ege

ALMAN VAKIFLARINA SORUŞTURMA

Ankara DGM savcılığı, Dr. Necip Hablemitoğlu'nun yazdığı, "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" kitabını suç duyurusu kabul ederek soruşturma başlattı.

DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Hablemitoğlu'nun yazdığı ve ATV'deki 'Ceviz Kabuğu' programında dile getirdiği iddiaları soruşturma kapsamına aldı. Hablemitoğlu kitabında, Alman vakıflarının yasal olmayan bir şekilde, Türkiye'de faaliyet gösterdiğini, amaçlarının Türkiye'deki her tür etnik, dini ve kültürel kimliklerin ön plana çıkararak Türkiye'nin zayıf düşürülmesi yönünde çalıştıklarını ileri sürüyor. Hablemitoğlu ayrıca, Bergama altın madeni karşıtlarının arkasında Alman vakıflarının olduğunu iddia ediyor. Hablemitoğlu'na göre,

Türkiye Almanya'dan yılda 2 milyar dolarlık altın ithal ediyor. Türkiye kendi altınını çıkarması durumunda bu ithalatın kesileceği için Almanya Türkiye'nin altın çıkarmasını istemiyor. Bu yüzden almanya altın madeni karşıtlarını finanse ediyor ve Türkiye çapında altın madenlerine karşı kampanya yürütüyor. 29.10.2001

SİYANÜRLÜ ALTIN VE KÖYLÜ MÜCADELESİ

İşçi partisi Bergama İlçe Örgütü

Geçen ay Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz kabuğu programında Bergama'daki altın madenciliği gündeme getirildi. Tartışma iki cephe arasında geçti. Oysa sorunun esas cephesini oluşturan ve tarihe geçen Bergama köylü mücadelesi bu tartışmada tarafa olarak yerini alamadı. Bunlara kısaca değinelim. Tartışmada çokuluslu Normandy şirketi cephesinde Necip Hablemitoğlu, Orhan Kural, Cengiz Özakıncı, Orhan Güçkan, DSP' li vekiller Hasan Özgöbek ile Erol Al yer aldılar ve açık açık altın madeni işletmeciliğini savundular.Bunu da tamamen ikiyüzlü bir şekilde bağımsızlık,yurtseverlik gibi yüce değerleri kullanarak yaptıkları için pek çok vatanseverinde kafasını karıştırmayı başardılar. Çok fazla ayrıntıya girmeden iki nokta üzerinde durmak istiyorum. Birincisi, bütün koşullar yerine getirilse bile ki bu mümkün değil, bu bölge birinci derecede deprem kuşağında bulunmaktadır. 1939 yılında bu bölgede 9 şiddetinde deprem olmuştur. Bergama altın madeninin yer aldığı Ovacık köyü ve bu köyün 20 km. uzağındaki Dikili ilçesi yerle bir olmuştur. Yani siyanürlü atık barajı tam bir fay hattının üzerinde bulunmaktadır. İşbirlikçi kafalar dahil, bu işin bütün uzmanlarının hemfikir olduğu bir gerçek var ki, siyanürlü çamur atılamıyor. Bu durumda yaşanacak herhangi bir depremde atık barajını koruyan kil tabakası parçalanacak, içerisinde 4 bin ton siyanürün bulunduğu çamur çevreye yayılacak felaketlere yol açacaktır.

İkinci önemli nokta ise; sık, sık ülke yararından bahseden bu zatların aslında çok uluslu emperyalist şirketlerin çıkarlarını savundukların görüyoruz. Normandy şirketinin yetkilisi olsun diğer uzmanlar olsun Bergama'dan 10 yılda brüt 300 milyon dolar civarında altın elde edileceğini söylemektedirler. Şirket maliyetini çıkardıktan sonra kalan paranın sadece % 10 unu vergiler vs. biçiminde ödeyecektir. Bunlarda Türkiye'ciliğin, vatanseverliğin zerresi bile yok. Ufacık bir kırıntısı dahi olsaydı; hiç değilse, "bu altını emperyalist şirketler çıkaracağına, yöre insanına, zeytin ve çam ağaçlarına zarar vermeden biz çıkaralım derlerdi.

Alman cephesine gelince bugün ülkemiz NGO (hükümet dışı kuruluşlar) ın en fazla yoğunlaştığı bir coğrafyada bulunmaktadır. Eskiden misyoner örgütlerinin din adına yaptıkları faaliyetleri bu gün NGO lar (İnsan hakları ve demokrasi) adına, Bergama'da ise yurttaşlık bilinci ve yaşam hakkı, sivil itaatsizlik ve özgürlük adına yürütmektedir. Alman Federal İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı Aralık 2000 tarihinde Alman NGO larının yöneticilerine "gizli" damgalı ve "Türkiye Konsepti" başlıklı bir yazı gönderiyor. Bakanlık gizli yazısında NGO lardan "Türkiye'de sivil toplumun geliştirilmesi için, başta Alman parti ve vakıfları olmak üzere tüm diğer organların sistemli bir çalışma yürütmesini istiyor.(1) Öte yandan Almanya'da bütün siyasi partilerin kendi NGO ları vardır. Örneğin; Heinrich Böll Vakfı Yeşiller Partisi'ne aittir. Bütün vakıflar Alman devletinden para alırlar. Çalışmaları Alman istihbarat örgütleri ve bakanlıklar tarafından programlanır. Birinci cephede yani; emperyalist çok uluslu şirketler yanında açık açık yer alanların ihanetlerini maskeleyebilmek için kullandıkları, bağımsızlık, yurtseverlik gibi kavramları Alman cephesinde yer alan Birsel Lemke ve yandaşları da kullanıyorlar. Buna karşılık halk içinde yaydıkları fikirleri ve ileri sürdükleri eylem önerilerini incelediğimizde esas olarak köylü mücadelesinin bağımsızlıkçı yönünün zayıflatmayı ve bertaraf etmeyi hedeflediklerini görüyoruz. Nedir bunlar?

1- "Bize ne Avrupa'dan, Amerika'dan Biz önce siyanürcü şirketi kovalım" fikrini yayıyorlar. Böylece şirketin arkasında yer alan Dünya Bankası, IMF ve AB nin rollerini gizliyorlar. Mücadelenin siyanürcü şirket ve bunların arkasında yer alan Batı ve Amerika'yı hedefleyerek başarılı olacağı gerçeğini saptıyorlar.

2- "Hiçbir partiyi desteklemiyoruz" fikrini yayarak köylüler içinde örgütsüzlüğü körüklüyorlar ve emperyalizmin değirmenine su taşıyorlar. Atatürk'e sahip çıktıklarını söylüyorlar ama Atatürk'ün bir örgütle yani Kuva-yı Milliye ile Kurtuluş savaşını başardığını gizliyorlar.

3- Asker düşmanlığı yapıyorlar. Yerel bir takım olayları gerekçe göstererek genel olarak Türk askerini karalayan bir çizgi izliyorlar. Bu tutumla da bölücülüğün, irticanın , mafya ve hortumcunun üzerine giden askerimizi yıpratıyorlar. Yapmak istedikleri fakat ulusalcı güçlerin engellediği eylemlerden çarpıcı olan sadece iki örneği belirtelim:

A)Yunanistan'a topluca iltica eylemi yapalım.

B) New York, Londra ve Paris baro başkanlarını çağırıp toplantı düzenleyerek Türkiye'yi onlara şikayet edelim Görüldüğü gibi bütün bu fikirler ve önerilen eylemler emperyalizmin ulus devletimizi çökertmesine hizmet edecek türde eylemlerdir. Sorunun asıl cephesine gelince; Bergamalı köylülerin 10 yıldır sürdürdüğü mücadele tarihe geçmiştir. Ceviz Kabuğunda yapılan tartışmalar yöre köylülerini ve bizzat mücadelenin önderlerini hayretler içine düşürmüş, zaman zamanda güldürmüştür.

1- Yöre köylüleri Alman devleti adına çalışan Birsel Lemke ve bunlarla ilişkide olan "Sözde Önder" leri çok iyi biliyorlar. Ve mücadelelerini Alman devletinin yönlendirdiğini ileri sürenleri de lanetle anıyorlar.

2- Köylüler mevcut işbirliği ve ihanetin özellikle son iki yıldır farkında olmuş, son derece ustaca bir taktik izleyerek mücadelenin bağımsızlıkçı yönüne kesinlikle gölge düşürmemişlerdir. Örgütlü mücadelelerini sürdürmeye kararlıdırlar. 29.10.2001

ALMAN VAKIFLARINA SİVİL TOPLUM DESTEĞİ

20 sivil toplum kuruluşu Türkiye'de faaliyet gösteren Alman vakıflarına karşı medyada başlatılan kampanya ile ilgili olarak, bir basın bildirisi yayınladı.

BİA (İstanbul) - "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" başlıklı bir yayın kaynak alınarak, Türkiye'de faaliyet gösteren Alman vakıflarına karşı medyada başlatılan kampanya ile ilgili olarak, 20 sivil toplum kuruluşu bir basın bildirisi yayınladı.

Çeşitli dönemlerde farklı proje ve etkinlikler kapsamında Alman vakıflarıyla işbirliği yapan sivil toplum kuruluşlarının basın bildirisi şöyle:

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunda belirlenen "çağdaş uygarlık" hedefine ulaşmayı devleti ve milletiyle benimsemiştir. Avrupa Birliği'ne (AB) tam üye olma sürecinde, ülkemizi bu hedefinden saptırmak isteyenlerin varlığı bilinmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz derinleştikçe bu yönde çaba gösterenler dezenformasyon faaliyetlerini artırmakta ve kamuoyunu bir "Batı" ve "aydın" düşmanlığına sürüklemek gayreti içine girmektedirler.

Bunun yeni örneğini, son günlerde, bilimsellikten uzak, belge ve kanıtlara dayanma yerine "karalama" yöntemine ve komplo teorilerine başvuran "Bergama Dosyası ve Alman Vakıfları" adlı kitap ve bu kitabı konu alan bir TV programı oluşturmuştur. Bu yayınlarda, hem Türkiye'de uzun yıllardır faaliyet gösteren Alman Vakıfları, hem de bu vakıflarla çeşitli konularda işbirliği yapan Türkiye'nin saygın sivil toplum kuruluşları Türkiye düşmanı olarak gösterilmeye çalışılmıştır.

Türkiye'de faaliyet gösteren Batı kaynaklı sivil toplum kuruluşlarını toptancı bir yaklaşımla karalamaya ve mahkum etmeye çalışan bu düşünce sahipleri, aynı zamanda ülkemizin saygın sivil toplum kuruluşlarını da, Batılı sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaptıkları için neredeyse "vatan haini" ilan etmekte, hedef göstermekte ve kamuoyunu olumsuz yönde etkilemeye çalışmaktadırlar.

Sivil toplum kuruluşlarının bütün dünyada "ağlar" oluşturarak çalıştıkları, karşılıklı olarak fikir alışverişinde bulundukları ve ortak proje ve etkinlikler gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Bu husus, sivil toplumun ve dolayısıyla demokrasinin gelişmesinin ve işleyişinin temel unsurlarından biridir. Bu işbirliklerinin doğasını anlamayan ya da saptırmaya çalışarak "vatan, millet düşmanlığı" hamaseti yapanların amacı, kamuoyunu yanıltarak, ülkemizi Avrupa Birliği ve çağdaş dünyadan koparmaktır.

Türkiye'yi içine kapalı bir üçüncü dünya ülkesi konumuna itmek ve demokrasi dışı rejimlere mahkum etmek isteyen bu zihniyeti reddediyor ve onun temsilcilerini şiddetle kınıyoruz.

Biz, aşağıda imzası olan sivil toplum kuruluşları, Türkiye'nin demokratik ve çağdaş bir ülke olması doğrultusundaki çalışmalarımızı ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla bu bağlamda kurduğumuz ilişkileri güçlendirerek sürdürmeye kararlıyız. 19.11.2001

Basın bildirisini yayınlayan sivil toplum kuruluşları şunlar:

AEGEE - İstanbul (İstanbul Avrupa Gençlik Forumu Derneği), DAÇE Ortak Sekreteryası (Doğu Akdeniz Çevrecileri), DDD (Demokratik Değişim Derneği) Die Brücke - Alman Kültür ve Hayır Derneği EKDAV (Ege Kadın Dayanışma Vakfı) Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Yerleşimleri Derneği KADER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) Marmara Belediyeler Birliği, SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı) TARİH VAKFI (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı), TBBD (Türkiye Belediyeler Birliği) TESEV ( Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı), TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler ve Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı), TÜKODER (Tüketiciyi Koruma Derneği), Türk Demokrasi Vakfı, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, TÜSES (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı), WALD (Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi)

BERGAMALI KÖYLÜ KAZANDI

Yargıtay, 'siyanürlü altın' davasında dönemin başbakanı ve bazı bakanların, Bergamalı köylülere tazminat ödemelerine karar verdi. Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin tazminat istemlerini reddettiği davacı köylülerin, bu kararı temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, dosyayı inceleyerek, davanın, bazı davalılar aleyhine bozulmasını kararlaştırdı.

Eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın ile 69 köylü, Danıştay 6. Dairesinin ``siyanür liçi yöntemiyle altın aranmasına izin verilmesinde kamu yararı bulunmadığına`` ilişkin kararını uygulamadıkları iddiasıyla dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, Çevre Bakanı İmren Aykut, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy, Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu ile dönemin İzmir Valisi Çakır hakkında, toplam 70 milyar lira manevi tazminat davası açmıştı.

Davayı görüşen Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, ``istenilen manevi tazminatın şartları oluşmadığı`` gerekçesiyle davayı reddetmişti. Davacı köylülerin, bu kararı temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, dosyayı inceleyerek, davanın, bazı davalılar aleyhine bozulmasına karar verdi.

Bozma gerekçesinde, dosyadaki delillere göre, İmren Aykut hakkında temyiz isteminin reddine karar verildiği belirtildi.Gerekçede, dosyadaki bilgi ve belgelerden, Danıştay 6. Dairesinin, Bergama`da ki Ovacık ve Çam köy köyleri çevresinde Eurogold Madencilik A.Ş. tarafından ``siyanür liçi yöntemiyle altın çıkarılmasında kamu yararı bulunmadığına`` karar verdiği ifade edilerek, bu kararın, gereği için Çevre Bakanlığına gönderildiği kaydedildi. Çevre Bakanlığının, ``siyanürle altın çıkarılmasını engelleme yetkisi bulunmadığı`` anlatılan bozma gerekçesinde, Çevre Bakanlığının, kararı, Başbakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile İzmir Valiliği`ne gönderdiği bildirildi.

Gerekçede, dönemin Başbakanı Yılmaz ve bakanlar Ersümer, Özsoy, Topçu ile İzmir Valisi Çakır`ın, ``öngörülen süre içerisinde siyanür liçi yöntemiyle altın madeni çıkartılmasını önleyici eylemde bulunmadıkları, işlem yapmadıkları`` belirtilerek, bu davalıların, böylece yargı kararlarını uygulamadıklarının anlaşıldığı kaydedildi. Bozma gerekçesinde, şöyle devam edildi:

“Anayasa`nın 112. maddesinde; Başbakanın, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlayacağı, her bakanın, başbakana karşı sorumlu olup, ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumlu olduğu, Başbakanın, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlü bulunduğu; yine Anayasanın 138/son maddesinde; yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları; bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği kuralı bulunmaktadır.

Gerekçede, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 28. maddesine göre, Danıştay`ın, bölge idare mahkemelerinin, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarına karşı idarenin, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde işlem tesis etmek veya eylemde bulunmak zorunda bulunduğu belirtilerek, mahkeme kararlarını 30 gün içinde yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında tazminat davası açılacağının da aynı yasada hükme bağlandığı kaydedildi.

Ceza hukuku yönünden de yargı kararlarının gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlilerinin eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 228. maddesi kapsamında suç sayıldığına işaret edilen gerekçede, şu görüşlere yer verildi: Uygulamada yargı kararlarını yerine getirmeyenlerin suç işledikleri, tazminatla da sorumlu tutulacakları kabul edilmektedir. Yargı kararını uygulamak durumunda bulunanların, kararın eksikliğini veya yanlışlığını tartışma yetkileri bulunmadığı gibi, bu kararları eksik uygulamaları, uygulamış gibi davranarak işlem yapar gibi görüntü vermeleri de kararın uygulandığı sonucunu doğurmaz.

Kararın 30 gün içinde uygulanmamış olması, kişisel sorumluluk için yeter sayılmaktadır. Bu durumda, açıklanan yasal düzenlemeler ve somut olaydaki olgular birlikte değerlendirildiğinde, yargı kararının gereğinin yerine getirilmemesi biçimde gerçekleşen davalıların haksız eylemi sonucunda,davacıların kişilik haklarının zarar gördüğü benimsenmelidir. Yerel mahkemece, İmren Aykut dışındaki davalıların sorumluluğu yönünde hüküm kurmak gerekirken, dosyadaki olgulara yanlış anlam verilerek, istemin tümden reddedilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir. Yargıtay’ın bu kararının ardından tazminat davası, Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde yeniden görüşülecek. 10.12.2001

MADEN OCAĞINDA ALEVİLİK TARTIŞMASI

Bergama Ovacık altın madeninde çalışan bazı işçilerin Alevi’lere yönelik hakaret ettikleri ileri sürülüyor. Yer altı çalışanlarından; Murat Aydeniz, Ali Bilgin, Kader Girgin, Ersoy Beyazkuş (servis), Özgür Ceylan, Yaşar Korkmaz, Yalçın Yoldaş, Erdinç Aydeniz, Normandy Madencilik Müdürlüğüne yazdıkları ortak dilekçede, amir konumundaki işçilerin kendilerine alevi olduğu için hakaret ettiklerini belirterek gereğinin yapılmasını istiyorlar. Normandy Şirketi tarafından alınmayarak iade edilen dilekçede kendilerine, "mum söndü oynuyorlar", "pis geziyorlar işler ters gidiyor" gibi sözlerle hakaret ettikleri belirtiliyor.

Konuyla ilgili Normandy Madencilik Şirketi Yetkilileri, olayın tamamen gerçek dışı olduğunu, disiplinsiz davranışları yüzünden işten çıkarılan Özgür Ceylan' ın tekrar işe geri dönmek için komplo çevirdiğini söylediler. Şirket yetkilileri olayı araştırdıkları ortak dilekçede ismi olan Ali Bilgin ’in, "ben olaya kendim tanık olmadım. Arkadaşların sözleri üzerine dilekçeye imza attım. İfadeleri geri alıyorum" dediğini, dilekçede ismi bulunan kadar Girgin’ in ise, "Özgür Ceylan, kendisi işten çıkarılmaması için benden imza istedi.

Boş bir kağıda imza attım. Dilekçede yer alan olaylarla bir ilgisi yok" dediğini söylediler. Şirket yetkilikleri her ne kadar olay işten çıkarılan bir işçinin komplosu olarak değerlendirilse de maden bir huzursuzluğun varlığını kanıtlıyor. 07.01.2002

BERGAMA HALKINA HAKARET EDİLİYOR

Cem ÖZDEMİR, Bergama'da altın madenine karşı çıkanların dışarıdan yönlendirildiği iddiasını komik ve Bergama halkına büyük bir hakarettir. 1988 yılında Yeşiller partisi sosyal demokratlarla koalisyon hükümeti kurdu. Cem ÖZDEMİR Yeşiller partisi milletvekili. Partideki görevi dış politika sorumlusu. Hükümetteki görevi iç işleri bakan sözcüsü.

Almanya’da 22 eylül 2002 genel seçimler yapılacak. BİA heyeti ile görüşen Cem ÖZDEMİR Alman Vakıflarının çalışmaları ve Bergama ile ilişkileri tartışıldı. Necip Hablemitoğlu'nun, "Alman Vakıfları Bergama Dosyası" kitabında ileri sürülen, Alman Vakıflarının, Türkiye'deki her türlü dini, etnik ve kültürel farklılıkları körükleyerek Türkiye'yi parçalamaya çalıştıkları ve Bergama Ovacık altın madenine karşı çıkanları örgütleyip finanse ettikleri iddialarına karşı Cem ÖZDEMİR şunları söyledi:

"Olayı duyunca Alman Dışişleri Bakanlığı'ndan bilgi istedik. Bakanlık Hamlemitoğlu'nun ciddi bir kişi olmadığını ciddiye almamamız gerektiği yolunda görüş belirtti. Bu olayı Türkiye'deki Avrupa düşmanı bir takım çevrelerin işi diye düşünüyorum. Yani Avrupa’ya yakınlaşmayı bir tehlike olarak gören çevrelerin bir ayak oyunu. Bir de kitapta Türkiye'deki insanları aşağılayan bir üslup var. Çünkü Türkiye'de ne kadar sivil toplum örgütü varsa hepsi Avrupa'ya bağlanıyor. Avrupa desteği olmazsa sanki Türkiye'de hiçbir şey olamazmış gibi. Bergama'daki çevre hareketi Avrupa'dan yönlendiriliyormuş. Türkiye'de Avrupa'dan yönlendirilmeyen bir şey yok mu? Devlet dışında yapılan her hareket başka bir yerden geliyor. Türk insanı geri zekalı yerine konuluyor, kendi başına bir şey yapılamaz deniliyor.

Kitapta batı bizi bölmek istiyor, batı şunu yapmak istiyor deniliyor. Yani Almanya bütün sorunlarını çözdü, bitirdi de bundan sonra Türkiye'yi nasıl bölebilirim mi diye düşünüyor? O kadar saçma ki, Umarım bunu Türkiye'de kimse ciddiye almaz, eğer ciddiye alınırsa Türkiye ile işimiz zor."

Bergama'ya gittim. ÖZDEMİR kendisinin Bergama'ya geldiğini, altın bölgesini gezdiğini Bergama halkı ve Sefa Taşkın ile görüştüğünü belirterek, "Hiç dışarıdan yönlendirilmiş ya da kolayca dışarıdan yönlendirilebilecek bir halka benzemiyorlar. Son derece gururlu ve işini çok iyi bilen, bilinçli hareket eden insanlarla karşılaştım. Ankara'da bunu bilmeyenleri Bergama'ya gitmeye davet ediyorum" dedi. Sorunun Ankara ile Bergama arasında olduğunu bu işe Avrupa'nın karıştırılmaması gerektiğini söyleyen ÖZDEMİR, "Şunu söyleyebilirim. Ben çevreciyim. Çevreciler uluslar arası çalışırlar. Yani çevrecilerin bir milleti bir sınırı yoktur. Çevre harekete uluslar arası bir harekettir. Türkiye kendini buna alıştırmalı. Örneğin Yeşil Barış hareketi. Yeşil Barış Türkiye'de olduğu gibi Almanya'da da bir dizi eylem yaptı. Biz bunu hoşgörü ile karşıladık. Zenginlik olarak gördük. Bize hatalarımızı gösterdiler.

Vakıfların politikaları farklı. Almanya'daki vakıfların tek görüşü, politikası olamayacağını belirten ÖZDEMİR, "Vakıflar farklı partilerin vakıfları. Partiler birbirleriyle yarışıyor, farklı görüşleri savunuyor. Hıristiyan Demokratların vakfı ile bizim vakfımızı çok farklı görüşleri savunuyor. Onlar örneği Güney Afrika yönetimini savunmuşlar biz de onları çok yoğun olarak eleştirmiştik" dedi.

Bir Türk düşüncesi, bir ABD düşüncesi bir Almanya düşüncesi olmadığını söyleyen, bunun soğuk savaş ideolojisi olduğunu belirterek, "Çağdaş dünya Türk endeksli, ABD endeksli, Almanya endeksli görüş diye bir şey yok. Türkiye'de nasıl farklı görüşler varsa Almanya'da da öyle farklı görüşler var, ABD'de de var. Bunu görmek istemeyenler eski dünyada yaşıyorlar" dedi. Her vakfın kendi düşüncesini dünyaya yamaya çalıştığını söyleyen ÖZDEMİR, "Keşke bütün Avrupa'da yeşiller iktidarda olsa" dedi. Vakıfların Türkiye'de de kendi görüşlerine yakın partilerle ilişkileri olduğunu dile getiren ÖZDEMİR, Hıristiyan Demokratların vakfının ANAP ile yakın ilişkide olduğunu kendilerinin ise ÖDP' ye ve CHP içindeki bazı kesimlere yakın olduğunu söyledi. 04.03.2002

ALTIN ÜRETME İZNİNE DURDURMA KARARI

İzmir Üçüncü İdare Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı'nın "bir yıl süreyle deneme üretimi" iznine yürütmeyi durdurma kararı verdi. İzmir Baro Başkanı Noyan Özkan da, İzmir Valiliği'ne başvurarak kararın uygulanmasını istedi.

NTV-Mahkeme kararında şirkete verilen bir yıllık sürecin sonunda madenin kapatılmasının ardından atık barajında biriken siyanür ve diğer ağır metallerin etkisinin 20 ile 50 yıl arasında süreceğine dikkat çekildi.

İzmir Baro Başkanlığı'nın Bergama Ovacık' da Sağlık Bakanlığı'nın "bir yıl deneme üretimi" izniyle altın üretimine başlayan şirketle ilgili açtığı dava sonuçlandı. Mahkeme kararında şirkete verilen bir yıllık sürecin sonunda madenin kapatılmasının ardından atık barajında biriken siyanür ve diğer ağır metallerin etkisinin 20 ile 50 yıl arasında süreceğine dikkat çekildi. Mahkeme kararında, alınacak ek önlemlerle riskin giderileceği sonucuna ulaşmanın mümkün olmadığı da vurgulandı.

HUKUK DEVLETİ İLKESİ İLE BAĞDAŞMAZ :

Kararda, "siyanür liçi yöntemle işletilecek olan altın madenine bir yıl süreli deneme izni verilmesi yolundaki dava konusu işlem, kesinleşmiş yargı kararının uygulamada değiştirilmesi sonucu ortaya çıkmıştır ki, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır. Bu durumda, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

GİDERİLMESİ GÜÇ ZARARLAR DOĞABİLİR

Açıklanan nedenlerle hukuka aykırı bulunan ve uygulanması halinde giderilmesi güç zararların doğmasına sebebiyet verecek nitelikte olan dava konusu işlemin, teminat aranmaksızın dava sonuçlanıncaya kadar yürütülmesinin durdurulmasına oybirliğiyle karar verildi" denildi.

İZMİR VALİLİĞİ'NE BAŞVURU: Kararın ellerine ulaşmasının ardından İzmir Barosu Başkanı Noyan Özkan, İzmir Valiliği'ne başvurdu. Özkan başvurusunda, "Davalı Sağlık Bakanlığı'nın İzmir ilindeki temsilcisi ve Mülki İdari Amiri olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 28. maddesi uyarınca en geç otuz gün içinde uygulanmasını, madendeki çalışmaların durdurulmasını, başvurumuz üzerine yapılan işlemlerin tarafımıza bildirilmesini dileriz" denildi. 04.03.2002

İZMİR BAROSU: MADEN'DEKİ ÇALIŞMA DURDURULSUN

İzmir İdare Mahkemesi'nin "dava sonuçlanıncaya kadar" dava konusu işlemin durdurulmasına karar verdiğini hatırlatan İzmir Barosu; Sağlık Bakanlığı'ndan Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş.' nin Bergama madenindeki çalışmasının durdurulmasını istedi.

BİA (İzmir) - İzmir Barosu, Bergama'da bir yıllık deneme üretimi yapmasına izni verilen Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş.' nin madendeki çalışmasının durdurulmasını, istedi.

İzmir Barosunun Sağlık Bakanlığı'na yaptığı başvuruda şu hatırlatmalar yer alıyor: Sağlık Bakanlığı'nın "bir yıllık deneme izni" verilmesine, ilişkin işleminin iptali için İzmir Barosunun dava açtığı, Bu davayı yürüten İzmir İdare Mahkemesi'nin 10.01.2002 tarihinde "dava sonuçlanıncaya kadar dava konusu işlemin durdurulmasına karar verdiği,

Anayasaya göre; idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, mahkeme kararının hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği ve geciktirilemeyeceği,

İdarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde işlem tesis etmek ve eylemde bulunmak zorunda bulunduğu,

Tam metin : İzmir Barosu Başkanı Avukat Noyan Özkan'ın imzasını taşıyan ve Sağlık Bakanlığı'na yapılan başvurunun tam metni şöyle:

Konusu : "İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık-Çam köy Mevkiinde Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş. tarafından siyanür liçi yöntemiyle altın çıkartılması amacıyla kurulan işletmeye Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği'nin 11. maddesi uyarınca bir yıllık deneme izni verilmesine ilişkin 22.12.2000 gün ve 18847 sayılı Sağlık Bakanlığı işlemi" hakkındaki yürütmeyi durdurma kararının uygulanması hakkında. Bilindiği gibi; "İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacı-Çam köy Mevkiinde Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş. tarafından siyanür liçi yöntemiyle altın çıkartılması amacıyla kurulan işletmeye Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği'nin 11. maddesi uyarınca bir yıllık deneme izni verilmesine ilişkin 22.12.2000 gün ve 18847 sayılı Sağlık Bakanlığı işlemi"nin iptali için Baromuz tarafından dava açılmıştır.

Davayı gören İzmir 3.İdare Mahkemesi; 2001/401 Esas sayılı dava dosyasından; 10.01.2002 tarihinde verilen karar ile "...dava konusu işlemin teminat aranmaksızın dava sonuçlanıncaya kadar yürütülmesinin durdurulmasına..." karar verilmiştir.

Anayasanın 138/son maddesinde; "...yasama ve yürütme organları ile İdarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştirilemeyeceği ve bunların yerine getirilmesinin geciktirilemeyeceği..." kuralı bulunmaktadır. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 28. maddesinde de; "...Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde işlem tesis etmek ve eylemde bulunmak zorunda bulunduğu..." hükme bağlanmıştır.

Ekli kararın; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 28. maddesi uyarınca en geç otuz gün içinde uygulanmasını, madendeki çalışmanın durdurulmasını, başvurumuz üzerine yapılan işlemlerin tarafımıza bildirilmesini dileriz. 04.03.2002

NORMADY MADENCİLİK A.Ş YÖNETİM KURULU GÖREVLİ ÜYESİ ORHAN GÜÇKAN TARAFINDAN YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI

İzmir 3.İdare Mahkemesinin verdiği Yürütmenin Durdurulması kararına saygılıyız. Sayın mahkeme 16 Ağustos 2001 tarihinde yürütmeyi durdurmaya gerek olmadığına karar vermiş ve bu karar Bölge İdare Mahkemesince 10 Ekim 2001 tarihinde onay görmüştür. Yeni kararla ilgili hukuki süreç devam etmektedir.

Bugüne kadar, İzmir Bölge İdare Mahkemesi ve İdare Mahkemelerinde Ovacık Altın Madenindeki çalışmaların durdurulması ve verilen izinlerin iptali yönünde açılmıştır bir çok dava reddedilmiş ve bu kararlara karşı yapılan itirazlar da kabul edilmiştir.

İzmir 1. İdare Mahkemesinin Başbakanlık işleminin iptali yolunda vermiş olduğu karar hakkında Danıştay 6.Dairesi tarafından yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.

Madenimizin bu kararlara ve Devletin yetkili makamlarının izin ve kararlarına dayalı olarak deneme üretim faaliyetini tamamlamak aşamasına gelmiştir, halen Danıştay 6.Dairesi'nin bu kararına istinaden deneme üretimine devam etmektedir.

Deneme üretimi faaliyeti boyunca yapılan tüm teknik ve bilimsel inceleme ve denetimler sonunda, tesiste yürütülen faaliyetin çevre ve insan sağlığı bakımından olumsuz hiçbir risk faktörü taşımadığı somut biçimde ortaya çıkmıştır. Mahkeme verilen kararda bu hususlara ne kadar değinildiği, tarafımızdan bu aşamada bilinmediğinden bilahare karar tarafımıza tebliğ edildiğinde gerekli hukuki haklarımızı kullanacağız. Konuyla ilgili süreç ve deneme üretimimiz devam etmektedir. 04.03.2002

ALTIN MADENİ İLE İLGİLİ OLARAK İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİNİN KARARININ TAM METNİ

MAHKEME KARARI

T.C İZMİR 3. İRARE MAHKEMESİ

ESAS NO:2001-401

YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN (DAVACI)

İzmir Barosu Başkanlığı VEKİLİ: Av. Arif Ali Cangı 858 Sok. No:9 Paykoç İşhanı K:7/79 Konak İzmir

KARŞI TARAF (DAVALI): Sağlık Bakanlığı-ANKARA

DAVALI İDARE YANINDA DAVAYA KATILAN: Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş.

VEKİLİ:Av.Metin Günday, Av. Selçuk Ömerbaş, Av. Günay Özgökçen Büyükelçilik Sok. No:20/5 Kavaklıdere/ANKARA

İSTEĞİN ÖZETİ: İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık-Çamköy Mevkiinde Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş. tarafından siyanür liçi yöntemiyle altın çıkartılması amacıyla kurulan işletmeye Gayri Sıhhı Müesseseler Yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca bir yıllık deneme izni verilmesine ilişkin 22.12.2000 gün ve 18847 sayılı Sağlık Bakanlığı işlemenin iptali istemiyle açılan davada 2. kez yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA : Hüküm veren İzmir 3. İdare Mahkemesince işin gereği görüşüldü: Dava, İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık-Çam köy Mevkiinde Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş. tarafından siyanür liçi yöntemiyle altın çıkartılması amacıyla kurulan işletmeye Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca bir yıllık deneme izni verilmesine ilişkin 22.12.2000 gün ve 18847 sayılı Sağlık Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasanın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Yaşama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükmüne yer verilmiştir. Bakılan davada, İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık-Çam köy mevkiinde Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş. tarafından kurulan ve işletilmesi planlanan Altın ve Gümüş Madeni Çıkarma ve Zenginleştirme Tesisine, Çevre ve toplum sağlığının korunmasına yönelik gerekli tüm tedbirlerin alınması şartıyla Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca 1 (Bir) yıl sürüyle izni verilmesine ilişkin dava konusu işlemenin tesis edildiği davacı tarafın söz konusu altın madeninde siyanür liçi yöntemiyle altın işletmeciliği işi ve işe olanak sağlayan idari işlemlerinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararları ve Danıştay Altıncı Dairesinin kararı bulunduğu, bu kararlar yokmuş gibi yeniden işlem tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla dava konusu işlemin iptalinin, istenildiği, davalı idarece sunulan savunmada ise faaliyet sahibinin müracaatın üzerine TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporda Danıştay Altıncı Dairesinin kararının da belirtilen riskin tamamen ortadan kalktığı yada kabul edilebilir limitlerin altına çekildiğinin belirtildiği bir gün bunun üzerine İzmir Valiliğinin uygun görüşü de alınarak bir yıl süreli deneme izni verildiği faaliyet esnasında istenilen parametrelerin sağlanamaması ve çevreye olası olumsuz etkilerin ilmi ve teknik olarak tespitin halinde deneme izninin iptal edileceği ve nihai olarak ta tesisin ruhsatlandırmayacağının belirtildiği görülmüştür.

Dava dosyasının ve uyuşmazlık konusu ile ilgili olan İzmir 1. İdare Mahkemesinin E: 1997/636 sayılı dava dosyasının birlikte incelenmesinden; İzmir-Bergama Ovacık madeni işletmeciğine, taahhütname koşulların yerine getirilmesi işletme öncesinde, işletme sırasında ve işletme kapandıktan sonra firmanın sorumluluğunun sona ermesine kadar geçecek sürü içerisinde İzmir Valiliğinin Başkanlığında ve koordinatörlüğünde oluşturacak İzleme Denetleme Komisyonunca faaliyetinin taahhütname çerçevesinde izlenmesi ve denetlenmesi, çevre mevzuatına uyulması, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yürürlükteki mevzuat uyarınca diğer önlemlerin alınması kaydıyla izin verilmesi ilişkin Çevre Bakanlığı işlemenin iptali istemiyle açılan davada Danıştay 6.

Dairesinin 13.5.1997 gün E: 1996/5477, K: 1997/2312 sayılı bozma kararına uyularak İzmir 1. İdare Mahkemesinin 15.10.1997 günlü ve E: 1997/636 K:1997/877 sayılı kararıyla dava konusu işlemenin iptaline karar verildiği, bu kararın Danıştay 6. Dairesinin 1.4.1998 günlü, E:1998/1829 sayılı kararı ile onararak kesinleştiği, daha sonra Eurogold Madencilik A.Ş. tarafından 12.10.1998 tarihinde Çevre Bakanlığı'na yapılan başvuruda, ruhsat alındığı tarihte taahhütle bulundukları her türlü çevre tedbiri ve yatırımı gerçekleştirdiklerinden, faaliyete hazır durumdaki tesislerinin yürürlükteki mevzuata ve hukuka uygun çevre tedbirlerini alıp almadıklarının tespiti isteminde bulundukları ve 28.1.1999 tarihinde de aynı Bakanlığa, tesiste yaptıkları ilave ve ek önlemleri ve risk faktörlerinin tamamını ortadan kaldırdıklarını anlatan "Ovacık Altın Madeni İnsan Sağlığı ve Çevre Yatırımları Tam Güvenilirlik Raporu" adı altında düzenledikleri raporu sunarak gereğinin yapılması isteminde bulundukları, diğer yandan 3.3.1999 tarihinde Başbakanlığa yazdıkları yazıda "Aralık-1997 itibariyle, Çevre Bakanlığa 1994 yılında verilmiş bulunan tüm taahhütlere sadık kalınmakla birlikte ayrıca çeşitli ilave çevre tedbirleri de alınarak tamamlanan altın madeni üretim tesislerinin uluslar arası çevre tedbirleri de alınarak tamamlanan altın madeni üretim tesislerinin uluslar arası çevre standartlarının çok ötesinde üstün bir çevre teknolojisi ile işletme faaliyetine hazır durumda olduğu belirtilerek, risk faktörlerinin belirlenmesi için tesisin incelettirilmesi ve bu konudaki değerlendirmelere göre ilgili kuruluşlara talimat verilmesi isteminde bulunmaları üzerine, Başbakanlıkça TÜBİTAK "tanımada risk faktörü olup olmadığının, aralarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı temsilcilerinin de bulunduğu bir komisyonca incelenmesinin istenildiği ve TÜBİTAK tarafından yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen Ekim-1999 tarihli raporda sonuç olarak özetle;

1. İlgili Danıştay kararında insan ve çevre sağlığını tehdit ettiği öne sürülen risklerin tümüyle giderildiği yada kabul edilebilir limitlerin çok altına çekildiği,

2. Tesisin mevcut özellikleri ile, gerek üretim teknolojisi gerekse sağlanmış olan çevresel koşullar açısından dünyada altın madenciliği için öngörülüp uygulanmakta olan en uygun teknoloji düzeyini yada iyisini yansıttığı,

3. Bu şekilde inceleme konusu olan tesisin ve aynı koşullarda benzerlerinin, çevre uyumlu ve duyarlı birer iktisadi faaliyet olarak, işletmeye geçirilmelerinin sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde ülkemiz menfaatleri açısından uygun ve yararlı olacağı" kanısına varıldığının belirtilmesi üzerine İzmir Valiliğinin de olumlu görüşü alınarak GSM Yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca 1 yıl süreyle deneme izni verilmesine ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu altın madeni işletmeciliğine Çevre Bakanlığı'nca verilen iznin iptali istemiyle açılan davada, gerek Danıştay Altıncı Dairesi'nin bozma kararında gerekse buna karara uyularak İzmir 1. İdare Mahkemesince verilen ve Danıştay'ca da onanarak kesinleşen 15.10.1997 gün ve E:1997/636 K:1997/877 sayılı kararda, Çevresel Etki Değerlendirme Raporu ve sözü edilen davada Mahkemesince yaptırılan bilirkişi inceleme sonucu düzenlenen rapordan, altın madenciliğinde, liç işleminde kullanılan siyanür ve ortaya çıkacak diğer ağır metallerin çevre ve insan sağlığı için olumsuz etkiler yaratacak olası bir risk ve tehdit unsuru oluşturduğu, özellikle çok kuvvetli bir zehir olan siyanürün toprağa, suya ve havaya karıştığı zaman her türlü canlı açısından zararlı olduğu, dolayısıyla proses gereği atık barajlarına pompalanan siyanürlü atıkların, geçirimsiz olarak planlanan bu atık barajlarından oluşabilecek sızıntılar nedeniyle su kaynaklarına ve diğer kullanım alanlarına ulaşma olasılığı bulunduğu ve siyanürle altın madeni işletilmesindeki risk unsurunun ön plana çıktığı, ayrıca aynı risk sebebiyle bu bölgelerdeki flora ve faunanın da bozulma tehdidi altında kaldığının anlaşıldığı belirtilerek, bu raporda da öngörülen olası risk faktörleriyle ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlemde kamu yararına uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle verilen iznin iptaline karar verilmiştir. Sözü edilen kararın gerekçesini oluşturan ve Çevresel Etki Değerlendirme ve bilirkişi raporlarında da öngörülen "risk faktörlerinin işletmede görülen, tesise özgü teknik eksiklerden ve alınan önlemlerin yetersizliğinden değil, sözü edilen raporlarda belirtildiği üzere, bölgenin 1. derece deprem kuşağında bulunması, yer altı suyunun yağıştan ve yüzeysel akıştan süzülme ile oluşması, proje sahasında yağışların taşkınlara sebep olması, bölge topraklarının erozyon potansiyeli gibi yörenin coğrafi ve iklim koşullarının etkilenebilirliği ve siyanürün PH değerinin yağışlardan etkilenmesi, PH değerinin düşmesi durumunda siyanürün en tehlikeli olan HCN gazına dönüşeceği, HCN' nin düşük olması, siyanürün büyük toprak katmanları tarafından çok miktarda uzaklaştırılsa da zaman içinde hidroliz gibi nedenlerle yeniden su ortamına salıverildiği, atık barajında bulunan maddelerin yer altı suyu üzerinde olası etkisinin 20-50 yıl sürebileceği gibi altın madenciliğinde altının elde edilmesi için kullanılan siyanür liçi yönteminden kaynaklanan risk faktörleri olduğu açıktır.

Olayda ise Normandy (Eurogold) Madencilik Şirketince, kesinleşen yargı kararı ve bu karar uyarınca, işletme izinlerinin iptaline rağmen tesise yeni ilaveler yapılarak, ek önlemler alındığından söz edilip, iptal kararında belirtilen olası risklerin tamamen ortadan kaldırıldığı gerekçesiyle Başbakanlığa başvurulmuş ve Başbakanlıkça TÜBİTAK'a hazırlattırılan raporda de tesiste alınan önlemlerle risk faktörlerinin ortadan kaldırıldığı belirtilmiş ise de, tesiste kullanılacak yöntemin eskisi gibi siyanür liçi yöntemi olduğu açıktır. Yargı kararlarında, olayın incelenip tartışılması sonucu ifade edilen "risk ve tehdit" unsurlarının altın madeni işletmesinde kullanılan siyanür liçi yönteminden kaynaklandığı belirtilirken, bu risklerin Çevresel Etki Değerlendirme ve bilirkişi raporlarında da öngörüldüğü ifadesinin, alınan yöntemden kaynaklanan risk ve tehditlerin varlığının sözü edilen raporlarla da desteklendiği anlamını taşıdığı açık olup, kararlardan bu risklerin alınacak ek önlemlerle giderileceği yolunda bir sonuca ulaşmak mümkün değildir.

Kaldı ki, siyanür liçi yöntemle işletilen madenin, işletme süresinin bitimi sonucu kapatılmasından sonra da, atık barajında biriken siyanür ve diğer ağır metallerin etkisinin 20-50 yıl sürebilecek olmasının bölgede yaşayan insanların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tehdit eden insan yaşamı için çok uzun bir süre olan 20-50 yıl gibi bir sürede insanları huzursuz ve tedirgin bir yaşam sürme zorunda bırakması gibi kabul edilebilir olmayan bir risk unsuru olduğu açıktır.

Öte yandan, davacı vekilinin 2. kez yürütmenin durdurulması talebini içeren 14.12.2001 günlü dilekçesi ekinde sunulmuş olan, Başbakanlık Müsteşarlığının talebi üzerine Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünün 16 öğretim üyesi tarafından hazırlanmış Ekim-2000 tarihli raporda, uyuşmazlık konusu altın madeni işletme tesislerinde alınan ilave tedbirlerle ilgili hazırlanan "Ekim-1999" tarihli TÜBİTAK-YDABÇAG Değerlendirme Raporunun, incelendiği söz konusu raporda özetle, ilgili tesisin yöneticilerinin genel anlamda Türkiye'de mevcut olan kamu ve özel kesimin sahip olduğu işletmelerin pek çoğundan belki biraz daha duyarlı bir çevre bilincine sahip olabilecekleri ancak "alınan ilave tedbirlerle riskler ortadan kaldırılmıştır." İfadesini gerektirecek bir çalışmanın söz konusu olmadığının belirtildiği görülmüştür.

Yukarıda açıklandığı üzere, Bergama Ovacık ve Çam köyleri civarında bulunan altın madeninin doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemle işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlem kamu yararına aykırı bulunarak kesinleşmiş yargı kararı ile iptal edilmiş iken, işletici şirketin tesiste bazı ilave yatırımlar yaparak ek önlemler alındığından bahisle "siyanürle altın arama yöntemi"ni yeniden tartışmaya açarak davalı idareye başvurması üzerine konunun yeniden gündeme getirilerek ve TÜBİTAK tarafından firmaca alınan önlemlerle risklerin ihmal edilebilir boyutlara indirildiği yolunda düzenlenen rapor da esas alınarak, siyanür liçi yöntemle işletilecek olan altın madenine 1 yıl süreli deneme izni verilmesi yolundaki dava konusu işlem kesinleşmiş yargı kararının uygulamada değiştirilmesi sonucu ortaya çıkarmıştır ki, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır.Bu durumda, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle hukuka aykırı bulunan ve uygulanması halinde giderilmesi güç zararların doğumuna sebebiyet verecek nitelikte olan dava konusu işlemin teminat aranmaksızın dava sonuçlanıncaya kadar yürütülmesinin durdurulmasına 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesi uyarınca 10.01.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. 04.03.2002

"EKMEK KAPIMIZI KAPATMAYIN"

Danıştay’ın madeni kapatma kararından sonra İzmir 3. İdare Mahkemesinin verdiği kapatma kararının uygulama aşamasında olması yüzünden madende çalışan işçiler bir eylem yaparak madenin kapatılmamasını istediler. –Erdal ÇARBOĞA

Bergama Ovacık altın madeninde çalışan 360 işçi Çarşamba günü sabah aileleri ile birlikte maden – İş sendikasının desteğini de alarak madenin çalışmalarını durdurmak için faaliyet gösteren kesimlerin ekmeklerinden ve işlerinden ellerini çekip üretime devam edebilmeleri için eylem yaptılar.

"Madenimizi Kapattırmayız" "Ekmeğimizden Elinizi Çekin" sloganı ile yola çıkarak maden sahasında pankartlı bir eylem yapan işçiler 2 hafta boyunca seslerini devlete ve halka duyurmak için yola çıktıklarını belirterek Eylem ve toplantılarını sürdüreceklerini söylediler.

Sabah saatlerinde Maden altın ve gümüş cevherinin ayrıştırma yapılan tanklarının önünde Aileleri ile birlikte toplanan işçiler 10.yıl marşını birlikte söyledikten sonra yaptıkları eylemin sebeplerini anlatmak üzere aralarından konuşmacı olarak seçtikleri İşçi Hüseyin Batmaz 'ı Maden-iş sendikası Şube başkan yardımcısı ile bir iş makinesinın üzerine çıkardılar. Sendikacı Mehmet Saç "Türkiye'nin ilk altın madeninin kapatılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu işçilerin haklı mücadelesini omuz omuza sürdüreceğiz. Bu işçi aş istiyor, ekmek istiyor. Çalışmak istiyorlar. Bu nedenle bu çalışmayı başlattılar. Bizde destekliyoruz" dedi. İşçi Hüseyin Batmaz' da "devletimize ve halkımıza sesimizi duyurmak için 2 hafta sürecek eylem ve toplantılar yapacağız. Madenimizi çevreye ve doğaya zarar verdiği için kapatma girişimde bulunuyorlar. Oysa biz 10 ayda 2 ton altın ürettik. Ülke ekonomisine katkıda bulunduk. Ne doğa kirlendi. ne de zehirledi. Bu nedenle gururluyuz. Onurluyuz. Biz burada çalışıp, üretip çoluk çocuğumuza ekmek götürdük ve devlete kazandırdık. Hükümetin bizim ekmeğimizi engellemeyici karar verene kadar eylemlerimizi sürdüreceğiz. Devlet ve hükümetimize tamamen güveniyoruz. Kanunsuz bir iş yapmak istemiyoruz" diyerek, Senih Özay, Noyan Özkan ve Alman Fian vakfının Türkiye temsilcisi olduğu iddia edilen ve Orman davasını açan Birsen Lemke ve Oktay Konyar'a seslenerek elinde bulunan ekmeği göstererek "Ekmeğimizden elimizi çekin" uyarısında bulundu. Hükümete ve devlete de seslenerek "Size güveniyoruz. Bu dosyada on binlerce insanın Ovacık altın madenine destek verdiğine dair dilekçe ve imzaları var. Hükümetimiz ve devletimiz bu sesimize kulak vermelidir" dedi. daha sonra 10 yıl marşını işçiler ve aileler hep birlikte söyleyerek eylemlerini tamamladılar. 18.03.2002

MADENE KARŞI ALTERNATİF EYLEM

Bergama köylüleri yargı kararlarını hiçe sayarak siyanürle altın çıkarmaya devam eden Normandy'nin topraklarını terk etmesi konusunda ısrarlı.

Normandy Şirketi, "Mahkeme kararlarıyla yaşamaya alışacağız" derken, bugüne kadar hiçbir yargı kararına uymayan şirket son günlerde basına verdiği ilanlar ve bu ilanlar karşılığında yaptırdığı haberlerle madende çalışan işçileri köylülerin karşısına dikerek kendine meşru zemin yaratmaya çalışıyor. Çokuluslu şirket Normandy'nin topraklarını terk etmesini isteyen Bergama köylüleri dün yine bir araya geldi. Çam köy, Narlıca, Ovacık, Pınar köy ve Tepe köy köylerinden gelerek sabah 10.00'dan itibaren Çam köyde toplanan köylüler, eylemlerini burada başlattılar. Bergama Çevre Hareketi Sözcüsü Oktay Konyar, mahkeme kararlarının ardından Normandy'nin çeşitli basın yayın kuruluşlarına ve Avustralya'da bir televizyon kanalına verdiği, "Madene karşı çıkanların çevresinde sadece 3-5 kişi var" türündeki demeçlere tepki göstererek şunları söyledi, "3-5 kişi olmadığımızı, satılmadığımızı ve bu madeni burada istemediğimizi göstermek için toplandık. Konyar'ın konuşmasının ardından Çam köy meydanında toplanan 5 yaşından 80 yaşına kadar yaklaşık 1500 kişi tek sıra halinde madene doğru yürüyüşe geçti. Madenin önüne gelen köylüler, "Türkiye Afrika olmayacak", "Siyanürcü şirket, Türkiye'yi terk et" sloganlarını atarak madeni topraklarında istemediklerini söylediler. Madenin önünden ayrılan köylüler yine tek sıra halinde Ovacık köyü çıkışından yürüyerek Çanakkale-İzmir karayoluna vardılar. 'Kararlar uygulansın' Daha sonra tekrar madenin önüne gelen köylülere yeniden bir konuşma yapan Oktay Konyar, "12 yıllık mücadelenin sonuna geldik. Verdiğimiz hukuksal mücadeleyi 5 kez kazandık. Yargı kararları her zaman lehimize sonuçlandı. Hükümet artık yargı kararlarını uygulamak zorundadır. Şirket gidene kadar nöbeti burada bırakmayacağız" dedi.

Madende çalışan işçilerin madenin kapatılmaması yönünde yaptığı eyleme de değinen Konyar şunları söyledi, "Madende çalışan işçilere saygı duyuyoruz. Kendi tercihlerini yapmışlar. Ama biz de kendi yaşama hakkımızı savunmak için her türlü mücadeleyi vereceğiz." Buradan eylemin başladığı Çam köy meydanına dönen köylüler daha sonra dağıldı.

Eylemi şirketin anavatanı Avustralya'dan gelen muhabirler de izledi. 18.03.2002 EVRENSEL

NORMANDY'NİN DENEME ÜRETİMİ: 2 TON ALTIN

Normandy A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Güçkan, 10 aylık deneme üretiminin sonuçlarını açıkladı: "9 milyon 437 bin dolar gelir sağladık. 2 ton 415 kilogram da gümüş elde ettik." İzmir geçen hafta Barosu, madende üretimin durması gerektiğini duyurmuştu.

BİA - Bergama'ya bağlı Ovacık köyündeki altın madeninde geçen Mayıs ayında deneme üretimine başlayan Normandy A.Ş. 10 ayda 2 ton 113 kilo altın ürettiğini açıkladı.

İlginçtir ki, daha geçen hafta İzmir Barosu, Ovacık köyündeki altın madenindeki çalışmanın derhal durdurulması gerektiğini kamuoyu gündemine taşımıştı. Bu, bir "talep" olmanın da ötesinde, Baronun peşini kovaladığı bir dizi "yasal işlemin gereğiydi.”

İzmir Barosunun geçen hafta gündeme getirdiği "yasal zorunluluklar" ile ilgili gelişmeler özetle şöyleydi: İzmir Barosu, Normandy (Eurogold) Madencilik A.Ş.' ne bir yıllık deneme üretimi için verilen izinle ilgili iptal davası açmış, davayı yürüten İdare Mahkemesi de, 10.01.2002 tarihinde "dava sonuçlanıncaya kadar dava konusu işlemin durdurulmasına karar vermişti. Bu çerçevede İzmir Barosu geçen hafta, Sağlık Bakanlığı'na başvurarak madendeki çalışmanın derhal durdurulmasını istedi. Bu talebini yaparken İzmir Barosu şu gerekçeyi gündeme getiriyordu: "Anayasaya göre; İdare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Mahkeme kararı hiçbir şekilde değiştirilemez ve geciktirilemez. "Şecaat arz ederken... Bütün bunlar hiç söz konusu değilmiş gibi Normandy A.Ş Hilton Oteli'nde basını bilgilendirmek amacıyla toplantı düzenledi. Normandy A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Güçkan, "Üretimimizden toplam 19 milyon 437 bin dolar gelir sağladık. Bunun Türk Lirası karşılığı da yaklaşık 26.5 trilyon. Ayrıca 2 ton 415 kilogram da gümüş elde ettik" dedi. Sürekli üretim için başvurular

TÜBİTAK raporunu dayanak yaparak gerçekleştirdiği deneme üretimi için süresi Mayıs ayında biten ve sürekli üretim izni için başvurularını bakanlıklara yapan Normandy A.Ş. yöneticileri, İzmir Hilton Oteli'nde basına bilgi verdi. 1989 yılından başlayarak 11 bakanlıktan 711 imza alınarak üretime geçebildiklerini belirten Güçkan, 10 aylık sürede 12 denetçinin gözetiminde çalıştıklarını ve düzenli olarak bakanlıklardaki 53 ayrı birim olmak üzere 1456 birime elde edilen çevreye ilişkin rapor sonuçlarını gönderdiklerini söyledi.

Bergama ve Gümüşhane'deki iki ayrı maden için bugüne kadar 50 milyon dolar tutarında arama yatırımı yapıldığını da söyleyen Güçkan, Bergama altın madeninden yılda 3 ton altın, 3 ton gümüş çıkarılabileceğini vurguladı. Güçkan, Mayıs ayında 1 yıllık deneme üretim sürecinin, sürekli izne dönüşmesi için gerekli olan "Emisyon İzni" raporlarının bakanlığa gönderildiğini, "Devamlı Çalışma İzni" için ise hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğunu kaydetti, "Bu hazırlığımızı da bitirmek üzereyiz. Bakanlığa göndereceğiz" diye konuştu. Köylüler ile uzlaşma Türkiye'de altın Aranmasına bazı yabancı ülkelerin engel olmak istediğini belirten Orhan Güçkan, yörede yaşayanlarla da barışın sağlandığını ileri sürdü. Ovacık Altın Madeni Genel Müdürü İsmet Sivrioğlu da Cumhuriyet tarihinin ilk altın madenini işletmekten gurur duyduklarını ifade ederek, şöyle konuştu: "Köylülerle hiçbir sorun yok. Yüzde 90'ın üzerinde desteğe sahip bulunmaktayız. Ancak ideolojik düşüncelerle karşı olan küçük bir grup da var. Yörede, köylülerle konsensus sağlanmıştır. Narlıca ve (Hopdediks) lakaplı rahmetli Bayram Kuzu'nun köyü Pınarköy'den 8 işçi olmak üzere bize karşı eylem yapan yakın köylerden 27 işçimiz var. Pınarköy'e hergün personel servisimiz gidip geliyor. Bunların çoğu eylemlere katılanlardandı. Her gün de 15-20 köylü iş başvurusunda bulunuyor. Maden olarak 350 kişinin sebze ve meyve ihtiyacını Narlıca'dan karşılıyoruz. Bu köylerden 150 kişi bizimle iş yapmak veya işe girmek için başvurdu. Bergama'ya da ekonomik olarak büyük katkımız var.

"Takı okulu Normandy Şirketi'nin Bergama'da Altın Rafinerisi ve Takı İşleme Atölyesi yatırımına girişilmesi halinde yol göstermeye ve teknik yardımda bulunmaya hazır olduğunu da belirten Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Güçkan, "Bir ton altının takı haline getirilmesi halinde 1000 (bin) kişinin istihdamı söz konusudur. Böyle bir girişim yöreye büyük katkı sağlar" dedi. Güçkan, Gürültü, toz, Hidrojen siyanür gazı, proses suyundaki siyanür ve ağır metaller konusunda devlete verilen taahütlerin istenilen ölçülerden daha da iyi biçimde yerine getirildiğini de vurguladı, tüm bu değerlerin madene gelen yerli ve yabancı bilim adamları tarafından "Mükemmel" olarak nitelendirildiğini de sözlerine ekledi. 18.03.2002

MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...