CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

29 MAYIS İSTANBUL’un FETHİ DEĞİL İSTİRDADI’DIR. #DERİNTARİH

“İstirdat”, Arapça geri alma demektir.
•İstanbul’un tarihi, 100.000 yıl önce Yarımburgaz mağarasında başlar. Burada mastodont (ilk filler) kemikleri bulunmuştur (Prof.Ş.A.Kansu, Prof.Kökten-1964/9182 Sec.Prehis.İst.Üni.- Ercüment Özbay)
•Prof.A.Batur bu tarihi 300.000’e indirir; bulgular arasında üzerinde “Tanrıyla Özdeşleşme” anlamına gelen OZ ve OQ damgaları işlenmiş iki toprak kap bulunur.

İkinci yerleşim bölgesi:
•Bugün metrobüs durağının bulunduğu FİKİRTEPE HÖYÜĞÜ’dür; üzerinde, “günahsız olma”, “yeryüzü kişisi” demek olan OQ damgaları bulunur. OQ damgalarının diziliş şekli dört cihanda Tanrı’ya ermiş yani, GÜNAHSIZ olma anlamını veren şekil oluşmuştur.
•İstanbul Arkeoloji Müzesinde 3442 ve 7750 numaralar ile kayıtlı bu iki kabın tarihi, Müze Müdürü Prof. Alpay Pasinli tarafından, M.Ö. 6.000 olarak tespit edilmiştir. (İstanbul Arkeoloji Museum A.Turizm y.1995 İst.)
Ön-Atalarımız bu tarihlerde İstanbul yöresine yerleşmiş bulunmaktadırlar.

Üçüncü yerleşim bölgesi:
•Silâhtarağa. Bakır Çağı’ndan sonra çıkar.
Kalemi Kâzım Mirşan’a bırakalım:
•M.Ö.1980 yıllarına
•Anadolu ve Rumeli arasında Orta Asya’dan at üstünde gelen
•kişiler
•AT ÖZE, AQ URUQ SÖK(erek)İstanbul Boğazı’nı geçerek
•Erenköy’de ak mermer sütunlu ve süslü mermer kornişli bir saray yapmışlar ve binanın giriş kapısının üstüne güzel bir Ön-Türkçe ile
•UW-ON: AT-ATA, UÇ ËTİLİS ËSİS cümlesini yazmışlardır

anlamı:
•Uw=Kutsal…ON=Hun…At-Ata=Ata ad’lı…Uç=Lider…Ëtilis=Ediliş…Ësis=Anısına Cümle hâlinde:
•Kutsal Hunlar: ATA’nın Lider Ediliş Anısına
Orta Asya’dan gelip yerleştikleri Erenköy’den genişleyerek İstanbul’da ilk Ön-Türk devletini kurmuşlardır:
•OY-URUM ATIN…Ve Başkent’in adı: OY-OĞ, İstanbul’un ilk adı (Orta Asya’dan itibaren bu tarih, Moğolistan’da bulunmuş olan Şİne-Usu ve Taryat Bitig taşlarında okunur, Yazıları taşa vuran Öñre- Biñabaşı – Anadolu Proto Türkleri K. Mirşan…
İstanbul sonradan
•ASTAN-BOLIQ adını almış bu, Selânikli gramerci Nikeferos tarafından
•EİS-Tin POLİN şekline sokularak Grek olduğu tüm dünya ve tarihçilerine yutturulmuştur
Ön-Türkleri bilmeyen ya da bilmek istemeyen tarihçiler Oy-Urum Atın’ı atlayarak
Dördüncü yerleşim bölgesi diye Sarayburnu’nu vermişlerdir:
•Delf tapınağındaki kâhinlerin önerisiyle yola çıkıp Sarayburnu’na yerleşen ve İstanbul’un tarihini M.Ö. 900’lerde başlatan VYAZ’ın yerleştiği LİGOS adlı balıkçı köyü .
Tarihçilerin kabul ettikleri bu 9’uncu yüzyıldan sonra tarih birden M.S. 330’a sıçrar
•Putperestliğini korumuş olan Roma İmparatoru Konstantin İstanbul’u Başkent yaparak
•DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’nu kurar
Bu İmparatorlukla, kudretini kaybetmiş, gevşemiş ve yozlaşmış olan Ön-Türk siyasal kuruluşunun yerini bir Hıristiyan devleti olan Doğu Roma’ya bırakması üzerine İstanbul’a yerleşmiş olan Hıristiyanlık
•Esas olan halk Ön-Türk halkı ve esas dil Ön-Türkçe olduğu için hıristiyan âyinleri Ön-Türkçe olarak yapılmıştır. Bu âdet yaklaşık M.S. 800’lere kadar sürmüştür
İstanbul’daki Aya İrini ve Aya Sofya ve Trabzon’daki Aya Sofya kiliselerinde Ön-Grekçe denildiği halde bir türlü okunamayan yazılar Kâzım Mirşan tarafından Ön-Türkçe okunmuşlardır ( Anadolu’nun Esas Sahipleri Ön-Türkler, H.Tarcan 2013 İst.)
Yukarıda gördüğümüz balıkçı köyünün adı LİGOS, burada akan suyun bu köye verdiği addır; fakat Ligos ad değil, Ön-Türkçe bir cümledir.
•ËL-İG OS…El= Halk…İG= Su…Os= Yüce …Halkın yüce (şifâlı) suyu
Bizans adına gelelim: Dünyayı Grek yapmak becerisini gösteren Yunanlılar Doğu Roma İmparatorluğunun adını
•Doğu Roma Grek İmparatorluğu şeklinde tarihçileri alıştırmışlardır.
Ön-Türkçe olan BİZAS’ı

Doğu Roma’nın bir öteki adı sanıp bundan Bizans, Byzantium şekilleri icat edilmiştir.
•Burada (A) şeklinin Ön-Türkçe

AT, ruhun Tanrıya atılması demek olduğunu bilmemektedirler.
Bu damganın varlığı BİZAS diye okunan kelimenin aslında ÖN-Türkçe bir cümle olması gerektiğini de düşünememektedirler.
Bu nedenle Avusturyalı Dilci Paul Kretschermer, Bizans kelimesinin kökenini
•BİEZAS; BUEZAS; BEUSANTİS kelimeleri arasında aramış ve bir türlü bir köken bulamamıştır. (Prof.A.Erzen, İstanbul’un Kuruluşu)
Bu cümlenin Kâzım Mirşan tarafından okunmasını bekliyoruz. Ortaya çıkacak cümle Ön-Türklerin buradaki varlığı hakkında büyük ipuçları verecektir.
İstanbul’u Bizans sanıp onu Konstantinopolis diye ısrarla söylerken Türklere diş gıcırtmaları artık sona erecektir.
BİR KERE DAHA:
•1453 İstanbul’un esas Sahibi Türkler’e dönüş tarihidir; şenliklerimizi buna göre değerlendirelim.

Halûk Tarcan Bilimsel Araştırmacı (CNRS-Paris)

TARTIŞMA KÜLTÜRÜ ve HOŞGÖRÜ…!!!

 
Milli benliğini yitirmiş uluslar, başka milletlerin avıdır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
 
Değerli arkadaşlar,
Geçen 3 yıldır sizlere iletmiş olduğum TARTIŞMA KÜLTÜRÜ ve HOŞGÖRÜ başlıklı yazımı yeniden göndermek zorunda kalıyorum. Çünkü günümüzde yapılan tartışmalar, yine kırıcı ve üzücü düzeye indi. Güzel ülkemizde  daha kaliteli ve daha hoşgörülü ve de tüm halkımıza örnek olacak tartışmalar bekliyoruz. Umarım yöneticilerimiz ve danışmanları da bu uyarımızı dikkate alır, yaşanan durumun farkına varırlar.
 
Geçen hafta AB-D emperyalizmi tarafından bölünen eski Yugoslavya’ya gittim. Bölünme sonucu ortaya çıkan Makedonya, Karadağ, Arnavutluk, Hırvatistan ve Bosna Hersek gibi yeni devletleri gezdik. Çok üzücü ve düşündürücü olan, bu ülkelerin insanları eskiden dost ve kardeş iken birbirlerine düşman olmuşlar. Tito tarafından kurulan ulusal birlik ve beraberlikleri kalmamış. Şimdi ise ekonomik olarak AB-D emperyalizminin eline bakar ve onlara muhtaç hale gelmişler.
 
Güzel ülkemizi de bölmek, ulusal birlik ve bütünlüğümüzü yıkmak isteyen AB-D emperyalizminin balkanlarda uyguladığı vahşi ve yıkıcı eserini sizlerin de görmenizi isterim. Hemen yanımızda oluşturulan bu faciayı unutmayalım ve yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün kurup, bizlere emanet ettiği güzel ülkemizin ulusal birlik ve beraberliğini koruyalım.
 
Sevgi ve saygılarımla (18.06.2013).
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
 
TARTIŞMA KÜLTÜRÜ ve HOŞGÖRÜ…!!!
 
İnsanlığın kurtuluşunu sağlayacak en büyük erdem, hoşgörüdür.
Dale CARNEGIE
 
Değerli Arkadaşlar,
Tartışma kültürü, farklı fikirlerinde var olabileceğine inanan ve kabul eden kişilerin en önemli çağdaş özelliğidir. Güzel ülkemizin ulusal bağımsızlığı ve mutlu geleceği için tartışma kültürümüzü geliştirmemiz gerekirken, ne yazık ki giderek azalıyor. En küçük bir tartışmaya bile başlayamıyoruz. Hemen kavga çıkıyor ve çatışmalar başlıyor, silahlar konuşuyor, yok yere canlarımızı kaybediyoruz.
 
Tüm milletimize örnek olması gereken kurumlarımızda bile gereken nezaket ve hoşgörü kültürümüzü yerleştiremediğimiz için tartışmalarımız üzücü, kırıcı ve nefret edici olaylarla sonuçlanıyor. Tartışmacılar sonra pişman olup, özür diliyorlar ancak olan o sırada mağdur kişilere oluyor. Yaşanan acı olaylar, halkımız için kötü örnek olarak yıllarca unutulmuyor.
 
Neden bu yüzyılda bile kaliteli bir tartışma yapamıyoruz? Çünkü toplumumuza, küçük yaşlarda başlayan, sağlıklı bir tartışma kültürünün oluşmasını sağlayacak, karşı fikirlere saygı duyacak şekilde bir eğitim veremedik. Bu konuları irdeleyen ve halkımıza örnek olacak şekilde tutum sergileyen yazılı ve görsel medyamızı oluşturamadık. Çağdaş yazar ve düşünürlerimizin her türlü baskıya rağmen bizlere sunduğu tartışma ve haber programlarının kaldırılmasına da engel olamadık.
Örneğin;
  • Saygıdeğer Emre Kongar ve Mehmet Barlasın NTV de yıllardır sunduğu “Yorum farkı” isimli tartışma programı kaldırıldı.
  • Pazar günleri Star TV de Ruhat Mengi’nin sunduğu “Her açıdan” tartışma programı da kaldırıldı,
  • NTV de Can Dündar’ın sunduğu kaliteli haber programı yok artık,
  • Star TV satıldı. Yılmaz Özdil’in katkılarıyla hazırlanıp Uğur Dündar tarafından sunulan ve her yıl birçok ödül alan haber programı da yok artık.
 
Bu programlar, yaşadığımız olaylar ve ulusal sorunlarımızın çözümleri için uyarı ve öneri paketleri içermekteydi. Gerçektende yöneticilerimiz ve danışmanları tarafından ders alınacak, görevleri sırasında daha az hata yapmalarını sağlayacak bu programların devamı herkesin yararına olacaktı. Ne yazık ki kaldırıldılar.
 
Esasen bazı TV’lerde tartışma programları var ve devam ediyor. Ancak bunların pek çoğunda yöneticilerimize yaranmak ve destek vermek uğruna tartışmalara yer veriliyor. Yeni öneri ve uyarı üretmek yerine, yapılanları sadece savunma ve onaylama peşindeler. Ne hikmetse birçok tartışma programlarına davet edilen kişiler de hep aynı ve izlemekten bıktık artık.
 
Değerli arkadaşlar,
Karşılıklı nezaket kuralları içinde yapılacak tartışmalar; taraflara, arzu edilen çözüm önerilerini getirir. Ve hem kendileri kazanır hem de toplumumuz kazanır. Yani eleştiriye izin vermek ve hoşgörü göstermek, yanlış yapılmasını önler.
 
Sonuç olarak; kavga etmeden tartışmak, hakaret etmeden eleştirmek, yapıcı eleştiri üretmek bizleri daha çağdaş ve medeni toplum yapacaktır. Umarım tüm yöneticilerimiz ve danışmanları da kendilerine yapılan eleştirilere karşı hoşgörü gösterip, onlardan yararlanırlar.
 
Sevgi ve Saygılarımla (13.12.2011).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...