CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Ataturk niye tartisiliyor? - Zulfu Livaneli

Ataturk niye tartisiliyor?

Zulfu Livaneli

Ey sagduyulu insanlar: Hic dunyada boyle bir sey gordunuz mu? 1938'de vefat etmis bir liderin bu kadar tartisildigini, her gun kose yazilarina konu edildigini, taraftarlariyla karsitlarinin kanli bicakli oldugunu hatirliyor musunuz?

Dunyada boyle bir ornek var mi?

Amerikan basini kendi liderlerini unutmus durmadan Ataturk'u yaziyor, Fransiz basininda De Gaulle'den cok Ataturk adina rastlaniyor, Britanya'da adi, Churchill'den fazla geciyor.

Bu size garip gelmiyor mu?

Butun dunya nicin isi gucu birakmis da 130 yil once Selanik'te dogmus olan bir Osmanli cocuguyla ilgileniyor?
Dertleri onun tarihteki rolunu anlamak mi (bize bu kadar merakli olduklarini hic sanmiyorum) yoksa isin icinde baska bir is mi var?

Birazcik akli olan herkes, bu isin durup durup neden kopurtuldugunu merak etmez mi?

Eder elbette.

Iste benim cevabim:

Turkiye Cumhuriyeti anormal sartlar altinda olusmus bir ulkedir. Imparatorlugun Bati tarafindan planli bir sekilde cokertilmesinden sonra Balkanlar, Orta Dogu ve Kafkasya'daki Musluman Osmanli tebaasi, son kale olarak Anadolu'ya goctu. Bu -kilic artigi- insanlarin kulturleri, adetleri, yasam bicimleri farkliydi. Bu buyuk farkliliklar, Anadolu'da zaten karmakarisik olan etnik ve dini yapiya eklenince, acayip bir karisim dogdu.

O ‘karisim'in hayatta kalabilmesinin ve bir arada yasayabilmesinin tek sarti, yeni bir ulus ve yeni bir devlet olusturmakti.

Bu is basarildi ama Bati'daki gibi, zaten var olan homojen bir ulus, bir devlet yaratmadi. Tam tersine, yeni devlet bir ulus yaratti.

Bu karmakarisik yapidan bir ulus yaratan iradenin basinda ise Mustafa Kemal vardi. Ernest Ren an, "Hicbir ulus devlet, gecmisi carpitilmadan yaratilamaz" der. Turkiye Cumhuriyeti de bunun disinda degildi elbette. Tarihi kendine gore yeniden yazdi, icinden ciktigi Osmanli'yi hain ilan etti, Ziya Gokalp adli Kurt asilli bir dusunurumuzun ortaya attigi "Turkculuk tezi"ne asiri bir onem atfetti; yani bir suru asirilik yapti.

Istiklal Mahkemeleri'nin adaletsizligi ise bu asiriliklarin en acikli orneklerine imza atti. (Mesela Orhan Kemal'in babasi Rasit Kemali Bey, bu mahkemelerde gorev yaptigi zaman, aksam yemegi sirasinda asi sandigi bircok kisinin idamina karar verdigini, hukmun hemen infaz edildigini, oysa ertesi sabah bunlarin zavalli at hirsizlari oldugunun anlasildigini dogrulamistir.)

Kazim Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi Istiklal Harbi kahramanlarina yapilan muamele de korkunctur.

Dersim de bir zulumdur.

Elbette ki aradan bunca yil gectikten sonra b unlari konusacak ve yanlis uygulamalari elestirerek demokrasimizi olgunlastiracagiz.

Buna akli basinda kimse itiraz etmez.

Ama bugun esen ruzgarlar, bunu amaclamiyor. Istedikleri tek bir sey var, Mustafa Kemal Ataturk'u, Hitler gibi bir cani haline getirmek.

Cunku bunu basardiklari gun, Turkiye Cumhuriyeti gayri mesru hale gelecek. Nasil Hitler'in III. Reich'i gayrimesru ilan edildiyse, "bir caninin kanla kurdugu T. C." de o hale sokulacak.

Bazilarinin bilincli, bazilarinin ise bilincsiz olarak girdikleri yol bu.
***
Bilirsiniz; camilerde kubbeleri bir tek kilit tasi tutar. Bu tasi cekerseniz, ona yaslanmakta olan diger taslar gumbur gumbur coker.

Mustafa Kemal, bu cumhuriyetin kilit tasidir. Cunku devlet ve ulus, onun iradesiyle kurulmustur. Cumhuriyeti yikmak isteyenler ise bu gercegi, yani ulkenin Asil topugunu cok iyi bilmektedirle r. Ataturk'u Milosevic gibi bir suclu haline getirebilmek icin gosterdikleri bu sabirsiz istahin sebebi budur.
***
Ataturk'u yikmak, onun dayandigi uc unsuru devirmekle mumkun olabilirdi. Neydi bu uc unsur?

Partisi, ordusu ve halktaki sevgi.

Once partiyi yiktilar. Cumhuriyet Halk Partisi kagit ustunde varligini surduruyor ama artik kesinlikle ayni parti degil. CHP'nin yerinde yillardir yeller esiyor.

Ikinci sutun olan ordu ise perisan. Bunu sadece son donemlerdeki duruma bakarak soyledigimi sanmayin sakin. Bu ordu yillar once, (Ataturk'un vasiyetine aykiri olarak) ic politikaya, darbelere, iskencelere bulastigi, Guneydogu'daki savasi bilerek uzatanlari icinde barindirdigi ve emperyalizmin hizmetine girdigi gun bitmisti.
AKP sadece, bu bitmis kuruma son darbeyi indirdi.

Ataturk'un uc dayanagindan parti ve ordu bitirildikten sonra, sira ucuncu ayaga geldi . Yani onu sevenlerin kalbindeki yeri. Simdi oyunun bu son perdesi oynaniyor. Mustafa Kemal'i itibardan dusurme gayretleri sergileniyor. Bir devrim doneminde ortaya cikan butun fenaliklar, suclar, kabahatler ona yuklenmeye calisiliyor.

Bu da basarildigi gun, bilin ki Turkiye Cumhuriyeti cokmustur.
***
Bazi mesajlarda bana diyorlar ki: "Yahu bu rejim sana kotuluk etmedi mi, ordu genc yasinda seni hapislerde surundurmedi mi, evini barkini yikmadi mi, mahkemeler seni yargilamadi mi, albumlerini yasaklamadi mi, merkez basin seni kac kere lince tabi tutmadi mi? Nasil olur da bu duzeni savunursun?"

Sevgili arkadaslar; dogrudur, haklisiniz. Turkiye'deki zalim rejimin acilarini en cok cekenlerden birisi benim.
Yapilanlari anlatsam kitaplara sigmaz. Hayatim bu zulum rejimine karsi mucadele ederek gecti. Ama hukumetlere, cuntalara karsi mucadele etmek baska, ulkeyi yikmaya calismak baska. Ben hicbir zaman ‘vatan haini' olmadim. O cuntalardan, generallerden, basbakanlardan, polis seflerinden cok daha fazla sevdim bu memleketi. Karsiliksiz sevdim, kotuluk gordugum halde sevdim. Gercek yurtseverler bizleriz. Bu yuzden; ulkeyi yikmak icin Mustafa Kemal'i itibarsizlastirmak oyununa karsi cikiyorum.

Siz 12 Mart'ta, 12 Eylul'de, ordu yuzune Kemalist maskesi takmisken benim hic Ataturk'ten soz ettigimi duydunuz mu?

Elbette duymadiniz. Cunku o zaman iktidar kendisine Kemalist diyen zalim bir grubun elindeydi. Ataturk'u ovmek odullendiriliyordu, buna tenezzul edemezdim.

Ama simdi oyun farkli. Dun Mustafa Kemal'i elestirmek tehlikeliydi, bugun ise onu savunmak.

Ama benim de, tehlikeli bile olsa gercegi soylemek gibi bir huyum var. Ne yapayim!

Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır.

Özcan YENİÇERİ
yeniceriozcan@yahoo.com

Davutoğlu cevap vermelidir!

Mehmet Bora Perinçek’ten 8 Aralık 2011 tarihli bir mektup aldım. Aslında mektup, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gönderilmiş. Mektup Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden bir heyetin 2012 yılının ilk aylarında Rusya’ya giderek Ermeni meselesinde Türk tezlerini güçlendirecek belgeleri arşivlerden çıkarmasının planlanması üzerine kaleme alınmış. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gönderilmiş. Bir nüshası da bana postalanmış. Mektup, Ermeni iddiaları konusunda milli müdafaa niteliğinde olması dolayısıyla aşağıya özeti çıkarılmıştır:
“10 seneyi aşkın süredir Rus Devlet Arşivlerinde Ermeni meselesi üzerine araştırmalar yapıyorum.../... Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi’nde, Dış Politika Arşivi, Rus Siyaset ve Bilim Adamlarının kişisel arşivlerinde ve Rusya’nın önde gelen kütüphanelerindeki çalışmalarım sonucunda konuyla ilgili binlerce sayfa materyal topladım.”
“Bu araştırmalar çerçevesinde geçmiş dönemde Bakanlığınızın birçok toplantısına davetli olarak katılmıştım. Diğer yandan 2007-2008 yıllarında Sayın Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın bakanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın projesi çerçevesinde Rus arşivlerinde çalışmalar da yapmıştım.../... Elimde Ermeni meselesiyle ilgili Türkiye’nin tezlerini destekleyen senelerce süren çalışmalar sonucunda Rus arşivlerinden kopyaları alınmış birçok belge var.
Belgelerin parası verilmiş, izinleri alınmış ve bu belgeler yayımlanmak/çevrilmek üzere tasnif edilmiştir. Daha önce projelerde belirtilmiş olan da bu belgelerin içeriği konusunda tekrar bilgi vermek istedim.
1.700 sayfanın üzerinde Rus Kafkas Orduları askeri mahkemelerinde I. Dünya Savaşı sırasında işgal bölgelerinde Müslüman nüfusa karşı giriştikleri katliam ve yağma suçlarından dolayı Ermeni gönüllülerinin yargılandıkları davaların tutanakları.
Türkiye’ye karşı savaşan bir ordunun askeri mahkemelerinin kendi komutası altındaki Ermeni birliklerinin gönüllülerini yargılaması Türk tezinin kamuoyuna anlatılmasında büyük önem taşımaktadır.
2.Çok sayıdaki Türkiye Ermeni’sinin I. Dünya Savaşı sırasında Rus ordularıyla işbirliği yaptığını ve Türk ordularını arkadan vurduğunu gösteren belgeler. Bu belgeler Türkiye’nin cephe gerisindeki tehdidin büyüklüğünü ve alınan tedbirlerin meşruluğunu kanıtlamaktadır.
3.Taşnak ve Hınçak partilerinin kuruluşlarından I. Dünya Savaşı’na kadarki süreçte Türkiye’ye karşı sürekli olarak terör faaliyeti yürüttüğünü ortaya koyan Çarlık polis istihbaratının raporları.
4.Yüzlerce Taşnak lider ve üyesinin devlete karşı işlenen suçlar kapsamında Çarlık Rusya’sında yargılandıkları davanın binlerce sayfalık iddianamesinin ve eklerinin Türkiye’yle ilgili bölümleri.
Son iki maddedeki belgeler, Taşnak’ların kurulduğundan beri devamlı terör faaliyeti yürüttüğünü ve Türkiye’nin bunun karşısında kendini savunduğunu kanıtlamaktadır.
Yukarıdaki sözü geçen belgelerin arşivlerde tekrardan aranıp bulunmasına gerek yoktur. Belirttiğim gibi bunlar, halihazırda tasnif edilmiş Rusça basılmaya veya çevrilerek dünya dillerinde yayımlanmaya hazırdır. 2015 yılına az bir zaman kaldığı düşünülürse Rusya’ya gönderilecek heyet tarafından bunlar için zaman, emek ve para harcanmasına gerek yoktur. Birkaç aylık çalışmayla bunların hepsini toplamak mümkündür.
Elimdeki belgeler hızla dünya kamuoyuna sunmak amacıyla yayına hazırlanabilir. Mehmet Bora Berinçek.”
Mehmet Perinçek sıradan bir araştırmacı değildir. Onun, Ermeni ve Kürt sorunlarıyla ilgili olarak yazdığı eserlerin tamamı özgündür. Bu eserlerden bazıları şunlardır:  “Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları”, “Türk Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar”, “Ermeni Devlet Adamı B. A. Boria’nın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması” vb.
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’yi haklı olduğu bir davada haksız duruma düşürecek bir uyuşukluk ve disiplinsizlik içinde görünmektedir. Bugün gelinen aşama Türkiye’nin Ermeni iddiaları konusunda gösterdiği zaafın kanıtıdır. Ermeni iddiaları konusunda Türkiye hiçbir boşluk bırakmamalıdır. Bu bağlamda Mehmet Perinçek’in sesine kulak verilmeli ve Türkiye’nin elini güçlendirecek önerileri değerlendirilmelidir. Aksi takdirde tarih önünde Davutoğlu ve ekibi sorumluluktan kendisini kurtaramayacaktır..
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...