CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR
iyiliğin kötülükle nihai savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iyiliğin kötülükle nihai savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cehalet okumamış olmak, okul bitirmemek değil'dir..

Cehalet okumamış olmak, okul bitirmemek değil'dir..

Cehalet,

3 - 5 kuruşluk, gelip geçici, çıkar menfaat uğruna; kendisinin ve çocuklarının geleceklerini rehin bırakmak, adalete ve insanlığa ters düşecek, karaktersizce davranışlar sergilemektir.

Bu anlamda,

Okulların en yükseğini bitirip, diplomaların en cafcaflısını, iş yerlerinde ki duvarlarına asan bir çok insan; cehaletten kurtulamamış durumda yaşamaktadır.

Etrafınıza şöyle bir göz atın! Göreceksiniz.



.

Er meydanina firlayacak guce sahip olmayan fertlerin de sunabilecekleri hizmetler vardir.

[Editörün Notu: Çok değerli Yazarımız, bedenen artık aramızda değil.. 
Bu yazı, İçinde bulunduğumuz olaylar, hala değişmediği için güncellenmiştir. Olaylara bambaşka açılardan bakmak şarttır. Mutad olanı zaten herkes bilir. Önemli olan mutad olmayanı görebilmek için objektif olup inceleyip  araştırıcı olmak gereklidir. Türkiye de Evrenden bağımsız değildir. Evren varlılarının iletişim kurma etkileşim şekilleri, yine Evrenler gibi sonsuzca yollardan oluşur.)


Yurdumuzu ic ve dis dusmanlara karsi ve ozellikle de " bizi yutmak isteyen KAPITALIZMIN EMPERYALIZMINE KARSI" mucadeleye girismis olan VATANSEVERLER'in er meydanina firlayacak guce sahip olmayan aile fertlerinin de sunabilecekleri hizmetler vardir. Bu konuyu isleyen agir basli yazimizi SITENIZ' de yayinlamanizi diler, saygilarimi sunarim.
Yavuz Keskin
Em.Og.Alb.
Fransizca Ogretmeni


KOZMIK KARANLIK GUCLER

Yerkure uzerinde yasamakta olan beseriyetin bugun sevgi ve digerkamlik atmosferi icersinde yasamadigini bilmeyenimiz yoktur. Evlerin icindeki yasam tarzi planetin butun bolgelerine dalga dalga yayilmaktadir, yani evlerde ne yasaniyorsa butun dunyada da o yasanmaktadir. Bunun artik boyle surup gitmemesini saglamak uzere olumlu adimlar atma zamani gelmis ve hatta gecikmektedir bile.

Sevgi ve digerkamlik icersinde yasayamiyorsak, bu, bizim dogruyu yanlistan ayirt edemeyeisimizden oturu degil, bizi ACGOZLULUGUN OBSEDE ETMIS (1) olmasindan oturudur. Ac gzoluluk ne kadar igrenc bir seydir ! Dunya gezegeninin her yaninda, yani butun uluslarda gorulmektedir. Ulus ulusa karsi, irk irka karsi savasmaktadir; bunun nedenini arayacak olursak, bu daima acgozluluktur. Guclu olan, zayif olani soymakta ve gezegenin her yaninda korku ve mucadele hukum surmektedir. Bu durum, guclunun zayifi oldurup yedigi orman hayatinin durumuna benzemektedir.

Kanatlarimiz olsaydi da melekler gibi ucarak yerkureyi havadan seyredebilseydik, bu durumu her tarafta gorebilirdik ve kalplerimiz sizim sizim sizlardi. Hepimizin pek iyi bildigi gibi her yerde mabetler ve din adamlari mevcut, ama vaazlara haftanin bir gununde kulak verilmekte, diger gunlerde ise hersey unutulmakta ve alisilmis yasam bicimine devam edilmektedir. Beser varliginin boyle yasamasi cehaletten oturu degildir. Eger oyle olsaydi, kisi, egitilmek suretiyle degistirilebilirdi. Nitekim bu durum bugune kadar degistirilememistir ve surup gitmektedir. Neden mi boyledir? Soyleyelim: Yerkuremiz kara bulutu andirir nitelikte bir karanlik ile sarilip sarmalanmis durumdadir. Bu karanlik, kotu amacli varliklarin form-panse'lerinden (2) olusmus bir karanliktir; dunyamizda sanki halki yok etmeye calisan bircok SATAN (3) varmis gibidir. Bu karanligi olusturan elemanlar halkin kanini emen vampir yarasalar gibidirler.

Bereket versin ki bazi yonetici kadrolarimiz, bu karanlik gruplara mensup degildirler. Bunun icin Tanriya ne kadar sukretsek azdir, cunku toplumlar onlar sayesinde ayakta durmaktadirlar.

Pekiyi, bu karanlik kisiler kimlerdir?

Incil'in Apocrypha (4) bolumunde de yer alan Cennet'ten kovulmus negatif varliklardir. Bunlarin temel gorevleri, beseriyeti, Tanri Emirlerini ihlal etme yonunde ayartmaktir. Acgozlulugu ve dostane olmayan her turlu eylemi tesvik etmektedirler; fakat acgozluluk hep basi cekmekte, gurur ve kibir de ikinci sirayi isgal etmektedir. Bu karanlik kisilerin cogu, para getiren kuruluslarin yuksek makamlarinda oturmaktadirlar. Bu kuruluslar, bu duzenbazlarin saflarindan gelen hisse sahipleri icin asiri karlar yapmak uzere hileyle isletilmektedirler.

Bunlar, faaliyetlerini gizlice yurutmektedirler. Yuzeyde, olagan is adamlari gibi gorunmektedirler. Oysa aslinda buyuk bir luks ve refah icinde yuzmektedirler. Gercek renklerini ancak gizli toplantilarinda gostermektedirler.

Kisacasi, beseriyet bugun ser ceteleri yuzunden mutlu bir hayat yasayamamaktadir. O halde, butun beseriyeti olanca gucuyle tehdit etmekte olan bu karanligi yok etmek, boylece gezegenimizi arindirmak ve dezefenkte etmek icin el ele vermek zorundayiz. Ey dunyalilar, uyanin ve cevrenize bir bakin; cevrenize bakarken ayrica kendi ic dunyaniza da bakmayi ihmal etmeyin; cunku, farkinda olmadan, sizi icinizden kiskivrak yakalamis karanlik varliklardan birini de barindiriyor olabilirsiniz. (1)


YERKUREMIZ BU KARANLIK BULUTTAN NASIL ARINDIRILABILIR?

Bu konuda diger uluslarla irtibat saglamak uzere isbirligi yapacak guruplar kurunuz, onlarla gorusunuz, onlarla aranizda sevgi baglari olusturunuz. Uluslarin fertleri bu yolla kiyam ettirilecek, zihinleri durumu kavrayacak ve karanligin ser guclerini defetmek icin gerekli pozitif enerjinin tezahur etmesine yol acacaktir. Bu is, isik nesretmekle gerceklestirilebilir. (5) Karanligi yok etmede hic bir zaman basarisizliga ugramayan Tanri Isigi'na yakariniz.

Dehsete dusmus ve caresiz kalmis kisilere sevgi nesrediniz. (6) Yeryuzunun aydinlanmis kisilerine cok is dusmektedir.

Bu mesaji okumus olan siz artik yardim edebilirsiniz. Gunde 1-2 kereden fazla dua ediniz. Butun beseriyete sevgi nesrediniz. Biliniz ki, Tanri, yakarisiniza yanit verecektir: " ISTEYIN, VERILECEKTIR " denilmemis midir? Bu ogut, gerektigi gibi dinlenilmemis ve anlasilmamistir; yani duaniz, arada sirada gerceklestirilen bir isteyis olmamali, zihininiz ve kalbiniz her gun, her saat hayrin kaynagina yukselmeli ve yardim cagriniz oraya ulasmalidir. Bunun, uzun ayrintili bir dua olmasi gerekmez; birkac kelime yeterlidir: Unutmayiniz ki duanin gucu, dilekte bulunus anindaki iman ve SEVGI'dedir.

SER CETELERI, SEVGI DOLU BIR ATMOSFERIN ICINDE IS GOREMEMEKTEDIR. ONLARIN DAYANAGI VE KUVVETI, SAVASLAR VE AYAKLANMALAR, AC GOZLULUK VE NEFSANIYETTIR. Onlari bundan yoksun kiliniz, atmosferi sevgi ve iman isigiyla doldurunuz, o zaman kotu varliklar, beslenecek bir sey bulamayacaklari icin kacacaklardir.

Gerci bu maksat icin olusturulmus gruplarin hepsi de bol isik yaymaktadirlar, ama evlerinde oturan tek tek bireylerin yardimina cok ihtiyac vardir. DUNYA PLANETININ TUM CEVRESINI GENIS BIR ISIK TABAKASI CEVRELEMELIDIR KI, HICBIR KARANLIK BUNU KARARTAMASIN VE HICBIR KARANLIK VARLIK BU TABAKAYI ASIP ICERIYE SIZAMASIN. UZERLERINE ISIK YONELTILDIGINDE ONLAR DEHSETE KAPILMAKTA VE KACACAK DELIK ARAMAKTADIRLAR.

Osmanli Saltanat artiklari olan son usak ruhlu Padisah ve hilafet erbabinin, ulkeyi emperyalist devletlere peskes cekmeleri sonucunda, ic ve dis dusmanlara karsi ve ozellikle " BIZI YUTMAK ISTEYEN KAPITALIZMIN EMPERYALIZMINE KARSI " bir Ulusal Kurtulus Savasi vermistik. O savasta, babalar ve ogullar silaha sarilip MUSTAFA KEMAL'in pesine dusmusler, analar sirtlarinda bebeleri oldugu halde kagnilarla kocalarina ve ogullarina muhimmat tasimislardi.ya evde kalanlar, yani masum dedeler, nineler ve sahisiz torunlar ne yapmislardi? Su anda bizim yapmadigimiz gerekeni yapmislardi. O esi bulunmaz Komutan ile emri altindaki yigit evlatlarinin yedi duvele karsi yaptiklari savasta zafer kazanmalari ve yuvalarina MUZAFFER GAZILER olarak donmeleri icin gece gunduz dua etmislerdi.

Osmanli Saltanat artiklarinin misyonunu bugun baskalari yuklenmislerdir. Bu da, 2inci ATATURK MISYONU uygulamasini zorunlu hale getirmistir. (7)

Su haldee ATAMIZ'in bize isil isil parildayan bir dostluk ve kardeslik yurdu olarak emanet etmis oldugu Turkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, acgozlulugu ve dostane olmayan her turlu eylemi tesvik eden kibirli negatif varliklara yar etmemek icin elinize cografya derslerinde kullanilan bir yerkure alip butun beseriyete zihinsel olarak israrla sevgi vibrasyonlari yollayiniz. Bakin, o zaman karsinizda ser ceteleri diye bir sey kalir mi? Esim ve ben bu calismayi bir nine ve dede olarak surekli sekilde yapiyoruz. Ya siz?

Yavuz KESKIN
Em.Og. Alb.
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)

BILIM ARASTIRMA MERKEZI'nin
- Kotuluk ve Kaynaklari (1981) ve
- Sirius Misyonu - Bildirge (1979) adli eserlerinden yararlanilirak hazirlanmistir.

NOTLAR :

(1) Obsesyon : Gorgu ve seviye bakimindan geri kalmis, bilgi ve gucunu nefsani maksatlar ugrunda kullanmayi benimsemis varliklar bedenli bir varliga (insana) derece derece nufuz eder ve onu etkisi altina alarak irade ve muhakemesini felce ugratincaya kadar icsel hayatina girer. Bu olaya obsesyon denir. (METAPSISIK TERIMLER SOZLUGU - Ergun ARIKDAL, Ruh ve Madde Yayinlari, s.110) (1971).

(2) Form-panse : Dusunce sekli - Zihin enerjisinin etkisiyle subtil maddede olusan uc boyutlu sekil. (DUSUNCE SEKILLERI - Dr. Annie BESANT - C.W. LEADBEATER, Ruh ve Madde Yayinlari, 1988).

(3) SATAN : Seytan

(4) Apocrypha : Incil' in, sahte ve taklit oldugu mutalaa edilerek geriye kalmis kismindan ayrilmis olan bir parcasidir.

(5) Konficyus : " Karanliklardan yakinip sizlanacagina, ne olur bir mum da sen yaksana. "

(6) Yuksek Rehber Ruh Goethe : " Onunuze dunya haritasini aliniz. Dunya haritasinin her kosesine sevgi vibrasyonlari gonderiniz. Bunlari herkes yapacak seviyede degildir. Sizler (spiritualistler, aydinlanmis kisiler bu duzeydesiniz. "

(7) Sirius Misyonu - Bildirge : BILIM ARASTIRMA MERKEZI YAYINLARI, s.35.

Abdullah Gül'ün Colin Powell'la Yaptığı Gizli Antlaşma

"Allah, Türk yöneti̇mi̇ni̇ vi̇cdan ve adalet duygusu i̇le akıldan yoksun bırakarak cezalandırmaya karar verdi̇." -Vladimir Vladimiroviç Putin, Rusya devlet başkanı 

Yukarıdaki bu ifadeler, tarih önünde söylenmiş, Tari̇he geçen si̇yaset ötesi̇ bi̇r i̇fadedi̇r.

Ey Türk milleti,

Atatürk’ün en önemli hayati vasiyetlerinden olan, "Başımıza getireceğiniz insanların kanındaki cevheri asliyi tahlil etmekten bir an bile feragat etmeyin” uyarısını dikkate almamak ahmaklık değil de nedir?!

Putin'in ifadesini doğrulayan tarih önündeki Türk Yönetimi  [bkz: http://yuksekturkiyeideali.blogspot.com.tr/2016/03/biliyor-musunuz-turkiyeyi-kimler.html ] ve onları tekrar tekrar seçip iktidara getirmek suretiyle tarih önünde ahmak - akla düşman duruş sergileyen halkın aymazlığı ve/veya tercihi altta bulunmaktadır.

Kimler tarafından nasıl bir bela ve melanetin içine sokulduğumuzun kanıtıdır:
Abdullah Gül'ün Colin Powell'la Yaptığı Gizli Antlaşma




Dışişleri Bakanıyken Abdullah Gül’ün ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Colin Powell ile gizli bir anlaşma imzaladığı biliniyor.

Gül, Powell ile 9 maddelik gizli bir anlaşma imzaladığını gazeteci Sedat Sertoğlu’na açıklamıştı.

İşçi Partisi, bu 9 maddelik gizli anlaşmayı yayınlayarak Anayasa’ya aykırı eylemlerin odağı haline gelen AKP’nin kapatılması ve Başbakanlık koltuğunda oturan R.T. Erdoğan ve diğer hükümet üyelerinin cezalandırılmaları için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuştu.

İşçi Partisi Genel Sekreteri Ferit İlsever, tarafından 13 Nisan 2006 günü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede şöyle deniliyordu:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 13 Temmuz 2003 günü düzenlediği basın toplantısında AKP Hükümetinin ABD ile yaptığı gizli mutabakatı açıkladı

Doğu Perinçek bu gizli mutabakatın hazırlanışını ve gelişmeleri şöyle açıklıyordu:

“Uzun süredir Türkiye’ye dayatılan mutabakat, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Abdullah Gül arasındaki görüşmelerde iki sayfalık ve dokuz maddelik bir metin halinde kabul edilmiştir.

Abdullah Gül, bu gizli anlaşmayı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmiştir (Bkz. Vatan, 24 Mayıs 2003).

Dışişleri Bakanı Müsteşarı Uğur Ziyal’ın 15-19 Haziran 2003 tarihleri arasında Washington temasları ‘Gizli Mutabakat’zemininde yürütülmüştür.

Ziyal’ın temaslarından sonra Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan özel toplantıda verdiği bilgiler de ‘Gizli Mutabakat’ile aynı yöndedir. ‘Gizli Mutabakat’, en son 2003 Haziran ayı sonunda AKP Hükümeti ile ABD üst düzey yetkilileri arasında yapılan gizli görüşmelerde sonuca bağlanmıştır.”

Açıklanan bu 14 maddelik “Gizli Mutabakat” özetle şöyledir:

1. Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.

2. Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtlarda bulunmayacak. PKK/KADEK’in Türkiye’nin egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekatlarına da son verilecek.

3. PKK/KADEK’e karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askeri harekâtlar için, ABD askeri makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.

4. Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD Hükümeti, ‘Kürt halkına karşı şiddet kullandığı ve soykırım uygulandığı’çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askeri yaptırımları saklı tutacak.

5. Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askeri harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askeri birlik verecek. Türk birliklerinin komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.

6. Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecek.

7. Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve ‘Kürdistan’adı verilen devlet resmen ilan edildikten sonra Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin böyle bir devletin kuruluşunu ‘savaş nedeni’sayan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.

8. Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.

9. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasası ile bağlantılı olarak, PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukuki ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.

10. Kamu Reformu Yasası ve Yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılacak, Tüdrkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.

11. Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona geçecek.

12. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ‘Arafat modeli’denen uygulamayla devre dışı bırakılacak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.

13. Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan ‘it dalaşı’ sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.

14. Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehinde düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı sınırlamalar kaldırılacak.

Bu “Gizli Mutabakat” ın ilk adımının, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell 2 Nisan 2003 tarihinde Türkiye’ye geldiğinde, Abdullah Gül ile yaptığı özel görüşmede hazırlanan 9 maddelik bir planla atıldığı anlaşılmaktadır.

Abdullah Gül, Powell’la yaptığı bu görüşmenin perde arkasını, görüşmeden yaklaşık bir ay sonra Vatan Gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na anlatmıştır.

24 Mayıs 2003 tarihli Vatan Gazetesinde de aktarıldığı gibi Abdullah Gül, Sedat Sertoğlu’na şunları söylemiştir:

“Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (eliyle koltuğa vurarak) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu.

Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki.

Powell, Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var.”

Aslında, gerek ülkemizde ve gerekse bölgemizde daha sonra yaşanan gelişmeler de dikkatle incelendiğinde -Gül tarafından da zımnen itiraf edilen- bu plan ve mutabakatın, adım adım uygulanmakta olduğunu saptamak mümkündür.

Bireysel olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenen 302, 304, 305 ve 309. maddelerinde yazılı suçları oluşturan ve ağır cezaları gerektiren bu eylemin, örgütsel anlamda parti kapatma nedeni olacağı ise açıktır.

BU HABER GAZETE VE TELEVİZYONLARDA GÜNLERCE YAYINLANMASINA RAĞMEN ABDULLAH GÜL HİÇBİR ŞEKİLDE BASIN AÇIKLAMASI YAPMAMIŞTIR VE İNKAR ETMEMİŞTİR…

.

Yüksek Türkiye idealini gerçekleştirmek için Atatürk'ün plan ve programından



Lütfen köy çocuklarının okuduğu şu derslere bakın. Eğer Atatürk zamanında en ince ayrıntısına kadar planlanan, sonrasında hayata geçirilen bu dahiyane proje devam ettirilse idi, bugün bambaşka bir Türkiye'de yaşıyor olurduk. Demek ki bugün de yapmamız gereken, eğitime yatırım.

Okul öncesinden başlayarak, üniversiteye ve lisans üstü eğitimlere yatırım yapmalı devlet.

Bir yandan eğitim kalitesi yükseltilmeli, diğer yandan ihtiyaçlara göre yönlendirmeler yapılmalı, kontenjanlar belirlenmeli ve okumak isteyen tüm vatandaşlarımıza fırsat eşitliği tanınmalı.

Kısa vadede köşe dönme hayalleri yerine, uzun vadeleri planlamalıyız artık.

Metin Feyzioğlu


.

R.T. Erdoğan'nın sözünü ettiği, anlamını değiştirerek çıkar sağlamaya çalıştığı ATATÜRK'ün İNÖNÜ'ye yazdığı Telgraf ( mektup )

ATATÜRK'ün İNÖNÜ'ye yazdığı Telgraf TAMAMI


İnönü - Atatürk






Recep Rayyip Erdoğan'ın beş (5) yıl önce "mektup" dediği (*) o telgrafın tam metnine bakalım. Şöyle yazdırmış Atatürk: 

Konya: 19.2.1931

Başvekalete

Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim. 1. İstanbul'dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya'da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılacak olanların ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. Bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu şubeye tahsisinin muvafık olacağı fikrindeyim.


2. Konya'da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük bir harabi içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakiki şaheserleri kıymettar bazı mebani vardır. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Alaaddin Camisi, Sahipata medrese, cami ve türbesi, Sırçalı Mescid ve İnce Minare derhal ve müstacelen tamire muhtaç bir haldedir. Bu tamirin gecikmesi bu abidelerin kamilen inhirasını mucip olacağından evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kaffesinin mütehassıs zevat nezaretiyle tamirinin temin buyrulmasını rica ederim.''


Yazıldığı tarih ve şartlar dikkate alındığında normal bir insan zihni bu telgraftan ne anlar?

Kurtuluş Savaşı'nın harabeye çevirdiği Anadolu'da demek ki Türk Ordusu Ve Kuvvai Milliye, savunma sırasında ayakta kalan binaları, müzeleri, camileri, mescitleri sığınma yeri ve yığınak olarak kullanmış. Bütün bağımsızlık savaşlarında, o ülkenin yerli güçleri bunu yaparlar. Kurtuluş savaşının üzerinden yıllar geçmesine rağmen belli ki gerekli tamiratlar yapılamamış, askeri amaçlarla  kullanılan binaların bir kısmı  tahliye edilememiş. Aradan 8 yıl geçtikten sonra İsmet İnönü'nün Konya'ya yaptığı bir ziyaretten istifadeyle  Mustafa Kemal bu konuyu gündeme getiriyor ve Başvekil İnönü'ye buradaki tarihi eserlerin asker kullanımından arındırılıp tamir edilmesi talimatını veriyor. "Yer tutma", "yerleşip kalma" anlamındadır. Yoksa Başbakan'ın eline o konuşmayı tutuşturanların imâ etmeye çalıştığı gibi Türk Askeri, Millet'in manevi değerlerini hoyratça çiğniyor filan değildir. Ayrıca Amerikan askerlerinin Bağdat'ın camilerine postalla girmelerine sessiz kalanların, böyle bir çarpıtma üzerinden Türk Askeri ile Türk Milleti'ni karşı karşıya getirme çabalarını da kusura bakılmasın, kimse yemez…

Şimdi bu tarihi belgeden yola çıkarak Başbakan demek istiyor ki;

"Bakın, asker işte milletin camilerini, türbelerini böyle işgale etmişti, bu zihniyeti halen de devam ettiriyorlar: Mustafa Kemal, bu durumdan rahatsızdı ama İnönü arka çıkıyordu. Demek ki neymiş? Biz Atatürk'e bir şey demiyoruz, o iyi niyetliydi ama İnönü suçludur. Dolayısıyla hesabımız Atatürk ile değil, İnönü'yledir..."
Teşekkür ederiz Atatürk'ü (şimdilik) koruduğunuz için!

Bu ülkenin cahil insanları olarak tarihimizin böyle sorunlar içerdiğini bilmiyorduk, siyasi birtakım hesaplaşma istekleri vesilesiyle öğrenmiş olduk!

Peki nereden çıktı şimdi bu İsmet İnönü meselesi?

ABD ile AKP arasında bir balerin zerafeti ile duran bayan gazeteciden öğrenelim işin aslını...

(beş / 5 yıl önce)  Aslı Aydıntaşbaş dün şöyle yazdı:

İnönü eleştirisi gündem değiştirme amaçlı değil. Muhafazakârlar, AK Parti’nin iktidara gelmesiyle Kemalizm’in tüm sıkıntılarını Atatürk yerine İnönü’ye mal etme eğiliminde Erdoğan, duygularını gizlemeyen bir lider; kızdı mı kızan, sevindi mi sevinen biri. İnönü meselesini pek öyle sadece gündem değiştirmek amacıyla ortaya attığını sanmıyorum. Duyduğum kadarıyla Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal’ın kendisini Churchill, Erdoğan’ı da Hitler’e benzeten sözlerine çok bozulmuş.  

Freud’un dediği gibi, “Bazen bir puro, sadece bir purodur.”  İnönü-Hitler benzetmesinin altında da sanırım Erdoğan’ın Baykal’a kızgınlığı ve Türkiye’deki muhafazakâr hareketin yıllardır devam eden İnönü takıntısı var. Gerçekten de son yıllarda AK Parti ya da muhafazakâr kesimden biriyle tarih sohbetine girdiyseniz, 1980 ve 90’lı yıllarda İslami kesimin Atatürk’le ilgili eleştirilerinin, artık neredeyse tamamen İsmet İnönü’ye yöneltildiğini görmüşsünüzdür. Herhalde iktidar partisi olmanın doğal bir sonucu bu Atatürk’ü sahiplenme gereği. Ancak bir zamanlar çeşitli nedenlerden dolayı Cumhuriyet ideolojisi ve Kemalizm’i despotizmle suçlayanlar, şimdi ‘Atatürk iyi, kabahat İnönü’de” formülüne sarılmış gözüküyor. Peki Türkiye’de muhafazakârlar neden sevmiyorlar Cumhuriyet’in en önemli ikinci ismini? Sorumu, bir başka muhafazakâr siyasetçi yanıtlıyor:

“İki nedeni var. Muhafazakârlar Kemalizm’i Atatürk değil İnönü’nün eseri olarak görürler. Kemalizm’deki çatışmacı ve dinle problemli laiklik anlayışı da bu ideolojinin bir unsurudur. Uygulamaları da bunun göstergesidir. İkinci neden ise, 1960 darbesi İnönü’nün onayı ve rızası olmadan yapılamazdı. Chp + Ordu = İktidar formülünün kökeni İnönü’dür.”

Gördüğünüz gibi  "muhafazakârların"  geneline mal edilmek istenen bu yaklaşımı tedavüle sürme zamanı gelmiş. Başbakan burada sadece  "Baykal'a kızmış öfkeli bir adam…"

İyi de… 

"Kemalizmin çatışmalı ve dinle polemikli olduğu" ön kabulü de nereden çıktı?

Taşlar yeniden döşeniyor. Hepimize layık görülen de figüran rolü…

--
(*) : Dip not:

 Erdoğan'ın önceki gün başlattığı İsmet İnönü tartışmasına dönelim.

Başbakan, konuyu dün de devam ettirdi. Vakıflar Haftası nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada yine İsmet İnönü'den bahsetti ve Atatürk'ün 19 Şubat 1931'de İnönü'ye  yazdığı bir telgrafı  (Başbakan, o telgrafa   "mektup" dedi) gündeme getirerek şöyle dedi:

"Şu 7,5 yıl içinde Türkiye'nin her köşesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün İsmet İnönü'ye yazdığı o mektuptaki o incelik var ya... Ah ah, o mektubu iyi incelemek lazım, teferruatına girmeyeceğim. Hani diyor ya, 'o camiler, kervansaraylar askerlerden boşaltılsın...' Sadece o değil, orada daha başka şeyler de var. Onu eğer incelersek, araştırırsak onların içinde nelerin olduğunu görürüz. İşte biz, oraları onlardan temizliyoruz. Ve bu nesile onları kazandırdık, şimdi de geleceğe kazandırıyoruz. Fark bu. 7,5 yıl içinde tarihi eserlerimiz yeniden hayata döndü. Bunlar ahır olarak kullanılıyordu. Bu ahırlardan temizledik. Bu tarihe ihanet değil midir? İşte bunlardan temizleyerek onları bugüne ve geleceğe kazandırdık. Yeniden can suyuna kavuştular."


Alıntı: http://ahmetdursun374.blogcu.com/ataturk-un-inonu-ye-yazdigi-telgraf-tamami/7798350

.

Mesele Osmanlıca mı yoksa Türk ve Atatürk Düşmanlığı mı?

Osmanlıca ya geri dönüşü savunanlara göre Türkçe yetersizmiş !?!  Şemsettin Sami (Resim: 2) bunu savunanlara ne de güzel yanıt veriyor Osmanlı devrinden hem de.

Öyledir ki, tüm dil bilimciler, "Türkçe dünyada evrimi en yüksek dildir." demekte iken neden Osmanlıcayı savundukları malumdur.

Kendileri easasen Türk olmadıklarından yani Türkçe düşünme, hissetme ve algılama derinliğine sahip olmadıklarından; dahası bilimde, felsefede Evrensel Görüş ve Düşünüşte de (Resim:1)  yetersiz  olduklarından, böyle bir savla Türk ve Atatürk  karşıtlığını dile getirmiş olmaktadırlar.


Resim: 1

Resim: 2


Resim: 3

Zihinsel Isgal _ Cagdas Kolelik

Zihinsel işgal

Topla tüfekle işgal edilemeyecek, edilse bile sonuç alınamayacak ülkelere yönelik, biraz uzun bir süreçte farklı yöntemler uygulanıyor. Çocukluktan başlayan ve ustalıkla yerleştirilen zihinsel işgal, toplumları tüm kutsallarından vazgeçiriyor. Kabul ettirilen yaşam tarzı birçok sosyal hastalık üretiyor.
Karanlık bir savaşla karşı karşıyayız. Niçin karanlık? Çünkü bu savaş gözlerimizi kör ediyor, gerçekleri göremiyoruz. Bize gösterilen boş hayallerle zaman tüketiyoruz. Düşmanın kim olduğunu, nerede olduğunu göremiyoruz. Hangi silahla, nasıl ve nereden saldıracağını da bilemiyoruz. Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Beş duyumuzu ve zihnimizi gizlice ele geçiriyor. Algımızı oluşturan iletişim kaynakları elden gidiyor, öylece bakıyoruz. Sonuçta algımız giderek değişiyor.
Bizi biz yapan değerler elden giderken, beynimize ve algımıza bunun özgürlük, demokrasi, zenginlik olduğu yazılıyor. Özgürlük maskesiyle tüm yaşam kaynaklarımız ve özgürlük alanlarımız bir bir elden giderken, beynimiz uyuşturulmuş seyrediyoruz. Akıl tutulması işte bu! Her çeşit göz boyama ve aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyoruz. Bu karanlık savaş, bizi kendimizden bile şüpheye düşürüyor. Toplumsal paranoya ve şizofreni olmaya zorlanıyoruz. Bundan daha karanlık savaş olur mu?

AMAÇ İNSAN ZİHNİNİ ELE GEÇİRMEK

Bu karanlık savaşın hedefi; derin aklımızı ve beynimizi önce dağıtmak, sonra kendi gayesine uygun olarak yeniden oluşturmak. Bunun için de öncelikle aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamlarının beynine küresel şifreler koyarak yeni beyinler devşiriyor. Son iki asırdır bu sistem fabrika gibi çalışıyor ve geleceğin karar vericilerini yetiştiriyor. Stratejik yerlerin bu beyinlerle sessiz ve derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir yöntem. Bu karanlık akıl oyunuyla belirlenen kötü kader ise yaşam tarzımız oluyor.
Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu budur. Medyayı dikkatlice incelersek zihinsel işgalin her çeşidini kolayca görebiliriz. Bu yöntemin en etkili olduğu dönem ise çocukluk dönemi:
Bu dönemde algılanması istenen nesneler, sevgi ve güven sözcükleri içine gizlenerek reklamlar, çizgi filmler ve çocuk programlarıyla sunulur. Çünkü ilk algılanan nesneler anne baba gibi vazgeçilmez olacaktır. Bu şekilde çocuğun zihinsel bariyerleri kolayca geçilerek sigaradan cep telefonuna, janjanlı şeylerden kolalı içkilere kadar yaşam tarzına girmesi istenen her şey, zihinlere kök hücre nakli gibi ekilir. Minik beyinlere binlerce kere aşılanan 'hayata bağlar'-'bağlan hayata' gibi şifre sözcüklerle ilişkilendirilen görüntü ve kurgular, çocukları hayata bağlıyan vazgeçilmez nesneler olur. Onlarsız hayat artık mümkün değildir.
Minik yavrular bu nesnelerin sağlığa veya insan hayatına zararlı olabileceğini idrak edemez. Sonraki yıllarda bu nesnelerin zararlı olduğu idrak edilse bile iş işten geçer ve bu alışkanlıklar hayatın parçası olur. Artık insanı yaşadığı dünyaya bağlayan bu nesnelerdir ve bunlar olmadan yaşamak anlamsızdır. Bunların yan etki ve zararları bile unutulur, bağımlılık benliği esir alır. Özgürlükler, sadece silahla yok edilmiyor. Henüz reşit hale gelmemiş beyinlerin bu şekilde programlanması, özgürlükler açısından endişe vericidir. Minik beyinlere sürekli aşılanan bu tehlikeden, 'Selocanlarımızı' yani, küresel minik robotlara dönüştürülmeye çalışılan canlarımızı, nasıl koruyabiliriz? Yaşam tarzını sinsice belirleyen bu akıl oyununu idrak edemeyen milletlerin yaşaması çok zor.

ZİHİNSEL İŞGAL VE SOYKIRIM
İnsan beynini ele geçiren ve yaşam tarzını kurgulayan bu savaş, eğlenceden eğitim ve kültüre kadar bir çok alanda sessiz ve derinden devam ediyor. Bu zihinsel savaş aslında kültürel salgın olarak yayılıyor. İnsan beynine en yoğun bilgi girişinin olduğu ortamlar; eğitim kurumları, yazılı ve görüntülü medya, internet ve eğlence mekanları bu salgının yayılma yerleri. Çünkü bu virüs bilgilendirme, eğitim, öğretim, eğlendirme gibi yararlı faaliyetler sırasında zihinlere kolayca nüfuz ediyor.
'Yat yat uyu' virüsünün uyuşturduğu beyinlere kolayca yerleşen ve hastalıklı yaşam tarzını sinsice yükleyen bu salgın pop kültürü, çağdaş ve modern yaşam gibi fiyakalı isimler arkasına saklanarak, dilimizden mağaza isimlerine kadar yöresel ve geleneksel bize ait ne varsa hepsini 4 aşamada silip süpürüyor.
1. Birinci aşama, dış dünyayı tanıma ve bilgilendirme maskesiyle yapılan zihinsel aldatma ile başlar. Yararsız bilgilerle, pembe hayallerle sanal bir dünya kurulurken aslında yapılan iş, zihinsel aldatmadır. Bu pembe dünyanın zihinleri uyuşturan morfini ise televole.
2. İkinci aşama ise bilgi bombardımanı arasına sokuşturulan kirli bilgilerle inşa edilen zihinsel kirletme dönemidir. Bilgi çağının en ciddi sorunu, bu bilgi kirlenmesinin yıllar süren tortusu olan zihinsel kirlenmedir. Bu dönemde yalan yanlış bilgiyle doldurulan kirlenmiş beyinler, kendilerine yaklaşan felaketi kurtuluş gibi görürken, bilinçaltına yazılan seçenekler listesinden seçimler yapmayı özgürlük zannedebilir.
3. Üçüncü aşamada, yabancı kültürel değerler ve düşünce şekli bütün zihni kaplarken zihinsel işgal tamamlanıyor demektir. Beyinler sığlaşırken yaşam tarzı istenilen şekle dönüşmüş olur.
4. Bu son aşamada ise zihinsel köleliğe yol açan zihinsel soykırım dönemidir. Bize ait ne varsa, acımasız şekilde imha edilir. Milli ve manevi değerler, vatan, bayrak, din, ahlak ve size ait her şey gereksiz, modası geçmiş ve çağ dışı kabul edildiği için imha edilmelidir. Bu son dönem bildiğimiz soykırımdan daha acımasız ve tehlikelidir. Çünkü maddi soykırıma uğrayan toplumlar bedenen yok olduğu için, artık onları kullanma şansı yoktur. Zihinsel soykırıma uğrayan toplumlar ise asgari bir ücretle köle olarak kullanılabilir. Esareti kurtuluş olarak algılayan bu gönüllü kuzular, beyinlerine işlenen biat ve itaat programları sonucu sefalet ücretiyle çalışan verimli sürüler olurlar. Kanlı savaşlar sonucu esir alınan toplumlar ise sürekli isyan ettiği için verimli değildir. Aradaki fark budur.


KÖTÜLÜK SAVAŞI
Zihinsel soykırıma uğrayan toplumlar, yaşam tarzını dışarıdan yüklenen değerlere göre tanzim ettiği için kendi değerlerine yabancılaşır, küçümser hatta onları düşman gibi görmeye başlar. Kutsal değerleri çiğnenir veya satılırken sevinir ve üzülenleri yadırgar, 'noolmuş yani?' der. Çünkü ruhunu yeni kutsallar sarmıştır. Kendi annesini, babasını, eşini, kardeşini bile acımasız bir şekilde öldürmekten çekinmez ama aynı gün eğlence partisi verirken, sakladığı annesinin cesedini, arkadaşlarının keyfini bozan utanılacak bir nesne gibi görür. Tüm insani değerlerin yok edildiği bu yeni yaşam tarzına çabucak alışmıştır artık. Yaşadığı toplumu aşağılayan anlayışın temeli işte bu zihinsel soykırımdır. Zihinsel işgalin gizlenerek sonu gelmez vahşetin reyting malzemesi yapılmasına ne demeli?
o İyi olan her şeyi yok ederek yerine kötülük tohumları eken bu karanlık savaş, iyilerin kaybettiği ve yalnız kötülerin kazandığı kötülük dünyasında yaşamanın kuralını da belirliyor; kötü olmak ve kötülük etmek! Toplumsal şiddetin temelinde işte bu kötülük salgını var. Bulaşıcı hastalık gibi yayılan bu salgın, yaşam tarzımızı her çeşit hastalık ve kötülük üreten bataklığa çeviriyor. Bu bataklığı kurutmadan, kötüler ve kötülüklerle tek tek nasıl baş edebiliriz? 'İyiler kazanır, kötüler kaybeder' gerçeğine dayanan iyilik dünyasını beyinlere nasıl işleyebiliriz?
Gerçek hayattan 'rol modeli' olarak zihinlere yansıyan; güç ve paranın bütün değerleri ezerek yerine geçmesi, toplumun yaşam tarzını kemiren başka bir salgın hastalığa daha yol açıyor. Bu tehlikeli salgın yolsuzluktur. Güç ve paraya ulaşmak için her yolu mübah kılan bu virüs, esir aldığı toplumu çökertir, yaşam tarzını hastalık üreten bataklığa çevirir. Çünkü tüm kaynaklar yolsuzluğa kurban gittiği için, ruhsal ve sosyal hastalıklar içinde kıvranan toplum yeni kurban olacaktır. Önlenemeyen sosyal hastalıklar, zincirleme yolla ve çığ etkisiyle yaşam tarzımızı işte böyle kirletiyor.


ÇAĞDAŞ KÖLELİK
Zihinsel işgale uğrayan toplumlar, beyinleri sığlaştığı için soygunun boyutunu kavrayamaz, neden ve nasıl gittiğini anlayamaz, önlem alamaz. Alık alık seyreder. Kaybettiği bu trilyon dolarların binde birini bile tekrar borç alabilmek için, kedinin kendi kuyruğuyla oynadığı gibi sürekli dolanır durur. Sürekli sahte şifreleri çözmekle oyalanır. Halbuki, asıl Da Vinci'nin şifresi; kendi hayatının ve sağlığının kilitlendiği bu şifredir, bilemez ve çözemez! İşte bu zihinsel işgal ve soykırım; içinde yaşadığımız akvaryumu kirleten, zihinleri kilitleyen ve toplumları acınacak hale getiren böylesine acımasız bir akıl oyunudur.
Zihinsel soykırıma uğrayan toplumlar, içine düştükleri hastalık üreten bataklığı idrak edecek ve kurutacak zihinsel yetenek ve derinliği de kaybederler. Onların yapabileceği tek şey; bu bataklığın sürekli ürettiği sivrisinek ordusuyla savaşmak ve kıt kaynaklarını ahmakça harcamaktan ibarettir. Ama bu sivrisinek bulutları hiç bitmeyecektir.
Toplumu beyinsiz hale getirecek her işlem, zihinsel köleliği sağlamanın en kısa yoludur. Bunun üzerine algı yönetimi de eklenirse, bir tek kurşun bile atmadan bilinçaltı kurgulama ile toplumlar kolayca yönetilir. Bilim ve akıl gücünü koruyamayan devletler, yöneten aklı kaybettiği için yönetilen duruma düşerler. Çağdaş kölelik işte böyle oluşuyor. Bu akıl oyununda, sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden küresel savaşın değişik şekillerini bilmeyen toplumların yaşama şansı yok.


Bilinçaltı kurgulama
Kim bir şeyin tümünü görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir olacaktır. Bilinçaltı kurgulama/Sübliminal konusu budur.

Onun için tümden gelim ve tüme varım metodlarını birlikte çalıştırmak zorunludur, konunun hakkıyla anlaşılabilmesi için. O nedenle konuya yabancı olanlar için tekrar tekrar okunması gerekebilir. Doğaldır ki her bilimin kendine özgü bir dili vardır. Bu konu da daha çok parapsikoloji, spiritüalizm, derin psikoloji, kuantum fiziği alanında incelenmektedir şimdilik.

Psi güçleri ve etkileri’nin objektif gerçekliği, bizde Subliminal Reklamlar ve Reklamcılık Etiği ile gündeme geldi.

Bilinçaltı kurgulama/ Subliminal yöntemle hazırlanan reklam türlerinde, televizyon, sinema vd izleyicisinin, hakkında bilgi sahibi olmadığı dahası görmediği, duymadığı kısacası duyularıyla fark etmediği imajlarla , sembollerle bilinçaltına gizli mesaj ve resimler gönderiliyor.

Gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen bu mesaj ve resimler bilinçaltına ulaşıyor ve tüketici üzerinde normal bir reklamdan çok daha yüksek oranda etki bırakıyor.

Subliminal reklamcılık denen bilinçaltını hedef alan bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. Ancak, reklamlarda kullanılması askeri amaçlarla kullanılmasından çok çok sonradır. O halde,
Psi hakkında biraz konuşmak, hatırlatmalar yapmak gereklidir.

Sübliminal = Bilinçaltı = Bilinçdışı = Üstünşuur = Psi :

Psi (Psych ; psyche) = öz, tin, can, nefes, canlılık, duygu, his; yanak, yüz, çehre..

Günümüzde bütün dünya psişe hakkında biliyor. 20 yüzyılın son çeyreğinde psi düşüncesi kamuoyunda iyice yaygınlaştı. Ve bütün dünyada esrarengiz ve bilinmez sanılan güçlerin, “imkansız” ihtimallerin, kısacası günümüzde ülkemiz gibi ülkelerde hüküm süren bilimsel düşüncenin kabul etmediği güçlerin, yeteneklerin hadiselerin ve görüntülerin sembolü oldu bu. ABD ve eski SSCB gizli yapılan Psi-araştırmalarıyla elde ettikleri bilgilerin bazı neticeleri gene kendi aralarında gizli parapsikoloji savaşı şeklindedir. Soğuk savaş bunun çok az bir yankısıdır.. ABD nin HAARP projesi de öyle.. NANO TEKNOLOJİ de tabii.

Doğu ve Batının askeri laboratuarlarında ve üniversitelerinde yapılan psi araştırmaları, psi imkanlarını hedef almıştır doğal olarak. Örn, ABD Irak’a çıkartma yapmadan önceki ve hava saldırıları sırasında kullandığı sembol, imaj ve beyin güdüm frekanslarını hatırlayınız.
En yeni bilimsel anlayışların gözetimi altında, modern teknik imkanlarla araştırma yapmaktadırlar. Bu konuda, Rusya’ da bizim bildiğimiz en az 8 büyük enstitü bulunmaktadır. En az bu kadar özenli bilimsel araştırma ABD ‘nin birçok üniversite ve özel araştırma merkezlerinde meydana gelmektedir.

Bizler için, onların bilimsel toplantılarından kamuoyuna sızan ve uzmanlık dergilerinde okunabilen her şey son derece faydalıdır. Fakat, yapılan deneylerin bilimsel esasları hakkında sunulan bildirileri çok eksik ve imalar şeklindedir. Ve Deneylerde kullanılan teknik araçların ayrıntılı tariflerinden kaçınılmaktadır. Gene, ulaşılan başarıların sonuçlarına ilişkin istatistik rakamlar aynı şekilde gizlenmektedir. Yani özetle, psi araştırmalarının büyük kısmı “top secret” başlığı altında yürütülmektedir. Yani, modern bir gizli bilimin ifşaatlarına bağlı olduğumuz ve psi tezahürlerinin varlığına ya inanmaya yada bırakmaya bağlı olduğumuz fakat kendimizce bir hüküm çıkaramayacağımız anlamına mı gelmektedir bu? Asla! Psi güçleri ve etkileri’nin objektif gerçekliği, yüzlerce yıl öncesinden beri bilinmektedir.

Yani psi araştırmaları yeni bir şey değildir ve gerçek bilimsel temele oturtulmuş psi araştırmaları ezelden beri mevcuttur. Geçmiş yüzyıllarda Batının ve Uzak Doğunun ileri gelen bilginlerinin buna katkısı çok olmuştur. Fakat onlar da gözlemlerini gizli tutuyorlar ve bunları sırdaş çemberine veriyorlardı. Bunun nedenlerinden biri, çok tehditkar ve devrimci bilgiler olarak kabul edileceği gerekçesiydi. Ancak yine de yazıları duruyor ve bilgileri emrimize amadedir.

Ülkemiz ise bir yeniyi daha başlatmıştı bu konuda. Yeterince sahiplenilmedi bir türlü. Yani, bütün bu bilgileri ıslah eden ve eksiklerini tamamlayan Dr. Bedri Ruhselman’ın bu konuda derin, kapsamlı çalışmaları ve yayınları vardır. Ve “nedense” bunları ülkemiz insanları değil ama, ABD , tüm BATI ve DOĞU çok iyi bilmekte ve kullanmaktadır

Kim bir şeyin tümünü görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir olacaktır.
Sübliminal’in konusu bu ilke ile ele alacağız:

O nedenle de, bilimin en yeni konumuna göre, Subliminal = psi güçlerinin özünü ve gerçekleşmesini bilmeli; modern psi araştırmasının uygulamada nasıl ve nerelerde kullanıldığını görmeliyiz.
Altını kalınca çizmek gerekir ki, subliminalin niteliği yani ruhun ve ruhsal güç alanlarının reel güçleri hakkında genişçe bir bilgisizlik hakimdir.. Bu kaybın giderilmesi gereklidir. O halde :

Psi güçleri nedir?

Akşam evinizde tv açıp haberleri izliyorsunuz. Üzerinde fazla düşünmeye gerek duymadığınız bir olay. Çünkü naklin nasıl yapıldığını biliyorsunuz. Resim ve ses, yani ışık ve ses dalgaları, verici tarafından elektro manyetik dalgalara dönüştürülüp tv alıcısında tekrar ışık ve ses dalgalarına dönüştürülecektir. Nakli gerçekleştiren güç, elektrik enerjisidir biliyorsunuz.

Peki, enformasyon görüntülerinin diğer bir çeşidi olan ve bilinçte yüzeye çıkan resimlerin-imajların kaynağı neresidir? Örn, Bir mucidin ansızın aklına gelen fikrin kökeni nedir? Söz konusu tamamen yeni bir fikir ise, hafızanın gizli bir köşesinden gelmiş olamaz.
Şu veya bu şekilde bir yolculuğu – tatili ertelemenize sizi zorlayan iç ses ve ani seziş nasıl meydana gelmektedir?
Biriyle konuşurken karşınızdaki aniden düşündüğünüz şeyi söylüyor….peki, kitlesel telkin olayları nasıl meydana gelmektedir?

Demek ki butun insanlarda hatta tüm varlıklarda bulunan ortak bir şey- birbirini bağlayan bir şey kullanılıyor ki bunlar meydana geliyor. Yani varlıklar arasında irtibatsızlık - kopukluk olsa idi bunlar meydana gelebilir miydi?!

Bu, C.G.Jung tarafından keşfedilen, bizimse modern psi araştırmaları ışığı altında, evrensel yani ortak bir şuurdışı alan dediğimiz bağ sözkonusudur. Bu bağı yani ortak suurdışını bilinçli yada bilinçsiz kullanmak suretıyle hipnozdan tutunuz kehanelere, ilhamlara, keşiflere vd neden olursunuz. Örneğin tıpkı Tesla gibi. Tesla’nın icatları evrensel psi alanı (=enerjisi), uygulamaları da dunyanın manyetik alanından (=enerjisinden) yararlanılmak suretiyledir.

Özetle , -olasıdır- kozmik boyutlara sahip olan, duyu organların dışında, bu görünmez suurdışı-ortak alanın üzerinde duracak olursak hepimiz psişik bir irtibat ağı ile onunla ve birbirimizle, bağlıyız. Nasıl her enformasyon veya bilgi, bir davranış reaksiyonu meydana getiriyorsa, burada da öyledir. İnsan ne kadar şuursuz olursa etki, onun için, o kadar tesirli ve zorlayıcıdır. Bu durumda, onun, davranışı şuursuzca düzenlediği ve yönettiği söylenebilir. Ancak bu şu da demektir ki, ortak şuur dışı alanın (tıpkı dünyanın manyetik alanı gibi) şuurlu olarak, belli bir frekansı etki altına alınıp, içindeki (depolanmış yani kullanılmış ve kullanılmayı bekleyen bilgi) akıtılabilir yada içine şuurlu olarak sokulan bilgi, uyumlu birilerine şırınga edilebilir. Bu, zaten uzun yıllardır Rusya’da kullanılmaktadır.

[ Evet, insanlığın bütün bilgisinin, şimdiye kadar ki ve bundan sonraki muhtemel olacak bütün düşüncelerin ve davranış kurallarının bir evrensel ansiklopedide toplanmış olduğunu düşünelim. Bu, şuurdışı=şuurüstü=şuuraltı olurdu. Ve işte insan bu evrensel ansiklopedinin bir nüshasına sahiptir. Buradan çıkan sonuç şudur:

- Bu nushadaki bilgileri açığa çıkarmak yada çıkaramamak bütün mesele burada. Yuzeye çıkarabilen öğrenmiştir yani bilinçlidir.
- Yine buradan çıkan sonuç şudur: Öğrenme, dıştan nakledilen bir olay değil, aksine, içsel bir okuma görme hadisesidir.
- Yani, bilinçlenmenin idraklenmenin önemi buradadır.
- Yani, bu durumda kontrol şuuraltının değil (ki buna otomatizma denir- farkındasızlıktır), şuurundur (ki buna şuurlu davranış-kendinin farkında olma-farkındalık hali denir) ]

Buradan özetle, hafıza, algıların kimyasal yolla beyin hucrelerine nakşedildiği bir depo olmadığı gibi, şuur ve şuurdışı = bilinçaltı da birbirinden ayrı değil bir bütündür. Bunlar ortak bir psi alanıdır. Yuzeyde olan kısmına şuur diyoruz, yuzeyin altında olan kısmına da
şuuraltı diyoruz,. bu tıpkı bir buzdağı örneğidir.

Bu evrensel yani ortak suurdışı=şuurdışı=psi alanı, pozitif amaçla ve şuurlu olarak kullanıldığında, örneğin barışı yaratıcı yeteneklerin genişletilmesi için üstün bir kaynak hizmete açılmış olur. Tersi ise, insanlığın birbirinin boğazına saldırmasına neden olur, ABD nin HAARP projesi gibi.

Bireyleri uyuşturucu gibi şeylerden, ruhsal bozukluklardan kurtarmak amaçlı olarak -yani satın almayı şartlandıran subliminal reklam tekniğinin tersine olarak kullanıldığını bir düşününüz… Bu tür uygulamalar, kişinin psi enerjisinin uyandırılarak, uygun raylara oturtulması demektir. Yani şuurdışını yalnızca psişik rahatsızlık ve diğer menfi olayların açıklaması olarak kabul etmek yerine, yaratıcı nitelikleri doğrultusunda incelemek ve bunları her normal ve sağlıklı insan için erişilebilir yapmak da söz konusudur.

Şimdi, Bilinçaltı kurgulama/subliminal reklamlarda neden sembol kullanılmaktadır etkileme gücü olarak? Ona değinelim: Semboller zaman dışı bilgi taşıyıcılarıdır. Bu tür bilgi nakli, ne zahmetli öğrenim ve yorucu düşünmeyi ne de şuurlu olarak iradeyi ortaya koymayı gerektirmektedir. Bu, bir şeyin veya durumun kavranmasından dolayı ortaya çıkan anı, doğrudan doğruya bilmedir. Bu şekildeki bilgi edinmeye, apaçıklık denmektedir. Her şeyde olduğu gibi her sembolünde bir titreşim hali vardır. Örneğin, bir kurukafa ile bir kalp sembolu arasındaki titreşim farkını ve hissettirdiklerini bir düşününüz.

Alışılmış duyularla algılanamayan ve psi-alanı’ na ait titreşim etkilerine dayanan vasıtalardan biri de subtronik müziktir. Kişilerin ön planda algıladıkları basit, hafif fakat arka plana yerleştirilmiş etkilerle süzülen kulağın duyamayacağı seslerle, semboller yerleştirilebilir şuuraltına ve kişi böylece yönetilebilir.

Bütün bunlardan demem o ki, benlik şuurunuzu kapsamlı uyanık tuttuğunuz takdirde, yanaşmalarına müsaade etmediğiniz bütün enformasyonlar, sizi etkisi altına alamaz. Etki altında olmak, bilinçsizlikle paralel orandadır.

Benlik şuurun uyanıklığı da seviye seviyedir. İnce ayrıntılar için ince ayar gereklidir, tıpkı radyo alıcısı gibi. Bilincin, çok açılı ve çok çeşitli idraklerle kapsam kazandırılması ve derinleştirilip yukseltilmesi şarttır. İtina ve sabır ile zihninizi kontrol etmeyi, her şeyden önce otomatik davranışları –otomatizmi- devre dışı bırakmak gereklidir. Yani her türlü isteklerin arzuların nedenini niçinini araştırmak ve bunlara hakim olabilme gücünü elde etmek ön koşuldur. Bu, öylesine yaşamamak demektir. Ne güdülerinin ne de güdülmenin etkisi altında olmamak demektir ki insana yakışan budur. Diğer türlüsü zaten hayvanlarda da mevcuttur.

Hakiki öğrenmek ve biliclenmek esasen, kendi araştırma, inceleme ve gözlemlerinizi artırıp, başkalarından duyduklarınızla karşılaştırmak, kritik etmek sonucu elde edilen, kendimizce yaratılan bilgidir. Sizi, siz yapan budur. Aksi halde bir taklitten, güdülenden daha fazla bir şey değilsinizdir.
Kendi gözlemleriyle ve kritik edip karşılaştırmalarla öğrenmek, diğer bir deyişle tam kanaat ortaya çıkarmak, işte bu bilimsel davranıştır. Şuurlu olmak kudrettir ve bu kudret dış güce üstündür. Konumuz sübliminal etkileme tekniği olduğuna göre, burada sübliminal etkilerle üstünlüktür.

Bilinçaltı kurgulama/Subliminal, muazzam bir güçtür.. Bunu bilmek ve kendimizde bu guce göre ve de kendimize ozgu ayarlar yapmak durumundayız.

Bilinçdışı etki alma etki verme yada bilincalti etkisinin/gudumunun dilini çözmek; bilincalti etkisini nasıl yanıtlayacağımızı bilmek, ayarlamak bilinclilik seviyemizi yukseltmekle, bizi biz yapan değerlerimizi, özümüze ait iç bilgimizi açığa çıkarmakla ve ona şuurumuza kapsam kazandırmakla mümkündür..

Ozetle derin aklımızın ve beynimizin hakimi, kendimiz olmalıyız.

YUKSEK KOZMIK REHBER VARLIKLAR VE TURKIYE'YE GELISLERI

12 NISAN 2008

ILGI:

(a) 12 ARALIK 2007 gun ve "DEMIR VE ALTIN CAGI hk. temel kavramlar" ile "YERYUZUNU SATAN BAHCESINE CEVIRMIS OLANLAR" konulu yazimiz;

(b) 2 MART 2008 gun ve "KOZMIK KARANLIK GUCLER" ile "YERKUREMIZ BU KARANLIK BULUTTAN NASIL ARINDIRILABILIR" konulu yazimiz;

(c) 16 MART 2008 gun ve "KOZMIK KARANLIK GUCLER" konulu yazimiz;

(d) 01 NISAN 2008 gun ve "TURKIYENIN, DUNYA MUKADDERATININ AGIRLIK MERKEZINI TESKIL ETTIGI kavrami" icerikli yazimiz;

(e) 08 NISAN 2008 gun ve "TURKIYENIN YENI BASTAN CENNETLESTIRILMESI" ve "TURKIYENIN TUM DUNYA ULUS ve HALKLARINA GOKSEL BILGI ve BILGELIK OGRETMENLIGI EDECEGI kavrami" icerikli yazimiz.



1. TURK ULUSU VE SOSYO SPIRITUEL YAPISI.

" Yeryuzunde her sosyal birim, kendine ozgu bir genel karakteristik ile objektif ve subjektif ozelliklere sahiptir. Bu ozellikler, o kucuk veya buyuk toplumun genel sagduyusunda ve milli duygularinda, bilincli veya bilincsiz olarak yasatilir. Bu husus bir yerde, o toplumun bunyesine, bu duygulari yasatmakta devam ettirecek ferdi evrim ozelliklerine sahip olan beserlerin kitleler halinde ve genellikle dogum yoluyla dahil ettirilmeleriyle saglanir. Bu acidan olmak uzere, Turk Ulusu icersine binyillardir, yeryuzunun her halk ve ulus ve etnik sosyal birimlerden, bu Ulusun tarihsel islevine katilabilecek soyut ve somut performanslara sahip beserler, enkarne edilmislerdir ve halen de edilmektedirler. (1)

" Nazi artiklari ve fasist isnalik dusmanlari olan kafatascilar bilmelidir ki, su Turk Ulusu denilen toplum, dunyanin her ulus, halk ve etnik sosyal birimlerinden gelen cok sayida beser fertlerinden olusturulmus harikulade bir toplumdur.

" . . . . . . . "

" Insanligin artik su veya bu millet veya halklarin sovenist (2) ve panist (3) bagnazlik sinirlarini asarak, olayin asil yuzunu ogrenip dunya insanligi olacagi, gorkemli Altin Cag, enternasyonel asamasina ulasma esiginde; ancak emperyalist (4) ve oligarsik (5) talan ve soygun cetelerinin birer yutturmacasi olan IRKCILIK VE MEZHEPCILIK BOLUCULUKLERINI ortaya atarak kitleleri parcalamak cirpinislari iflas ettirilecektir ve ettirilmektedir.

" Boyle bir bilgi isiginda, Turkiey denilen bu ulkede yasayan ve tumune birden Turk ULusu dedigimiz bir toplumun bir ULUSLARARASI YUKSEK BIR ISLEVI vardir.

" GUNES SISTEMININ YUKSEK REHBERLERINDEN BIRI OLAN ATATURK, bu YUKSEK VAZIFE ile ilgili olarak uzun yillar once 10'uncu Yil Nutku'nda su cok onemli sozleri soylemisti:

" YUKSEK BIR INSAN CEMIYETI OLAN TURK MILLETI....

" TURK MILLETINE COK YAKISAN BU ULKU, ONU, BUTUN BESERIYETE HAKIKI HUZURUN TEMINI YOLUNDA KENDINE DUSEN MEDENI VAZIFEYI YAPMAKTA MUVAFFAK KILACAKTIR.

" BUGUN AYNI INANC VE KAT'IYETLE SOYLUYORUM KI, BU ULKUYE, TAM BIR BUTUNLUKLE YURUMEKTE OLAN TURK MILLETININ, BUYUK BIR MILLET OLDUGUNU, BUTUN MEDENI ALEM, AZ ZAMANDA BIR KERE DAHA TANIYACAKTIR.

" Turkiye'nin bu Yuksek Kozmik Islev'i gerceklestirmesi icin, halen son derece kompleks ve yuksek bir ozel alan icersinde tutulan Turk Ulusu, bir butun olarak amansiz eprovlerden gecirilmekte ve bunun ise sonlarina gelinmektedir.

2. YUKSEK REHBERLER VE TURKIYE'YE GELISLERI.

" Turkiye pek cok yuzyillardir giderek esigine geldigi gorkemli bir Goksel Islev icin secilmis bir ulkedir.
" Bu secimle birlikte, bircok gayet yuksek kozmik rehber varlik bu ulkeye cesitli tarihlerde enkarne olarak kitleleri yetistirmeleri ve ozel enerjileri bu ulkenin genel fizik ve spiritik auralarina (6) yerlestirmislerdir. Bunlarin bircogu bilinmis, bircogu ise bilinmemistir, oyle gerektigi icin.

" Bazi Yuksek Rehberler sunlardir:

a- YUNUS EMRE
b- HACI BAYRAM VELI
c- HACI BEKTAS VELI
d- MEVLANA CELALEDDIN RUMI
e- MUSTAFA KEMAL ATATURK
f- DR. BEDRI RUHSELMAN (7)
vb.

" Daha bircok, fakat gereksiz ve zamansiz oldugu icin isimleri belirtilmeyecek Yuksek Rehberler Turkiye'dedirler ve onlar vazife gormektedirler. Onlarin vazifelerinin genel isleyisi, soz konusu edilen Goksel Islevler icin hep ayni yone yoneliktir.

" Fakat Turk Milleti, bu betimlenemez Yuce Rahmet'i, ancak ona uygun cevap vererek, goksel yola girmekle gazaba cevirmeden ve tum insanlik icin rehberlik uzere edinmek durumundadir.

" Asagidaki ayet, boyle bir durumda soz konusu olabilen kaypaklik, nankorluk ve uzucu sonucu belirtmektedir.

Kur'an : 7/94-95 :
" 94. Hangi bir kasabaya bir peygamber gondermis isek ahalisi onu tanimamakla onlari, yalvarip yakarmalari icin fakirlige, hastaliga giriftar ettik. 95. Sonra bu sikintiyi iyilige cevirdik. O kadar ki mal ve adetleri cogalinca nankorlukle " - Babalarimiza da boyle hastalik, saglik erismistir." demislerdi. Biz de onlar farkinda degillerken ansizin onlari yakalayiverdik. "

" Iste anlatilamayacak kadar guzel gunleri cagirmak icin, tum ulus, ulkemizi bir namussuzlar, caniler, soyguncular ulkesi haline girmekten alikoyarak, bir isil isil dostluk, kardeslik yurdu ve bir Kozmik Kanal haline sokulmasina el birligiyle yardim edecektir. "

BOLUMUN NOTLARI

(1) ... bedenlendirilmek
(2) asiri uluscu
(3) bir inanca bagli olanlari ayni yonetim altinda toplama amacini guden politik akim
(4) emperyalizm yanlisi
(5) siyasi gucun birkac kisilik bir grubun elinde toplandigi yonetim bicimine ozgu
(6) maddi bedeni bir zarf gibi saran isikli yayintilar toplulugu
(7) Tip fakultesi mezunu ve ayni zamanda keman virtuozu ve unlu spiritualist. Savas oncesi Mustafa Kemal ile Sirkeci'de ordu personelinin devam ettigi bir kahvehanede karsilasirlar. Miralay Mustafa Kemal yan masadadir. Tanisirlar. Bedri Ruhselman savas icin orduya yazildigini soyler.
Mustafa Kemal : " Sen savasa gitme " der. " Savasta bir kere olursun, halbuki yasarsan, halkin icin her gun bir seyler yapabilirsin " diye devam eder, kartini verir : " Bunu askerlik subesine gotur, kaydini silsinler " der, imzalar.

BILIM ARASTIRMA MERKEZININ
SIRIUS MISYONU adli eseri, s. 32-35,
aynen sunulmustur. (1979)

Yavuz KESKIN
Em. Ogr. Alb.
Fransizca ogretmeni
(1960-Fr-4)

TÜRKİYE, DÜNYA MUKADDERATININ AĞIRLIK MERKEZIDİR ve GÖREVİ, ULUSLAR ARASI BİLGELİK REHBERLİĞİ

08 NISAN 2008

ILGI :

(a) 12 ARALIK 2007 GUN ve "DEMIR VE ALTIN CAGI hakkinda temel kavramlar" ile "YERYUZUNU SATAN BAHCESINE CEVIRMIS OLANLAR" konulu yazilarimiz;

(b) 12 MART 2008 gun ve "KOZMIK KARANLIK GUCLER" ile "YERKUREMIZ BU KARANLIK BULUTTAN NASIL ARINDIRILABILIR" konulu yazilarimiz;

(c) 16 MART 2008 gun ve "KOZMIK KARANLIK GUCLER" konulu yazimiz.

"Vatanimiz, bircok milletlerin yasamis ve cesitli medeniyetler kurmus oldugu ve de her birinin zeka ve irfanini harc olarak kullanmis bulundugu bir TEKAMUL ALASIMI olmak ozelligine sahiptir. Tarihin karanlik devirlerinden bugune kadar oldugu gibi bugunden kiyamete kadar da bu mintika, DUNYA MUKADDERATININ AGIRLIK MERKEZINI TESKIL EDECEK ve bu yuzden ufuklarinizdan simsekler, yildirimlar eksik olmayacaktir. Nasil insan vucudunda dimag ve kalp gibi bazi unsurlar hayatiyetinizin merkezini teskil ettikleri icin, butun tezahurlerin dinamik tempolari buralarda bariz tecelliler gosterirse, dunyada bazi cografi mintikalar da cemiyet hayatinin mihrakini teskil edecek vasiflari haiz olur (...)" (VAZIFE VE TURKIYE, 1 Bolum, s.9 - BILIM ARASTIRMA MERKEZI, 1980).

"Turkiye'nin Ulusu, cok cile ve kahir cekmistir. Bunlarin sonucu olarak, elbette, Alemlerin Rabbi Allah'in Ilahi Faaliyetinin ONCU NEFERLIGINI YAPMAYA HAK KAZANMISTIR.

"Bu hak ettigin faaliyetine baslamadan once, hic kuskusuz halen ulkenize su veya bu turlu tasallut ve tasarruf eden karanlik anti sosyal her turlu cetelerden ulkeniz arindirilacaktir.

"Ve Turkiye'nin bu gorkemli fonksiyonunda, kendisine ve tum dunya halk ve uluslarina YUKSEK REHBERLER liderlik edeceklerdir.

"Onlar, gunu ve sirasi geldiginde, tum kudret ve bilgelikleriyle basa gecirilecekler ve boylece yeryuzundeki ulkelerde su baslari, karanlik ve cuce devlerin isgallerinden de kurtarilmis olacaktir." (SIRIUS MISYONU, 3.Bolum, s.37 - BILIM ARASTIRMA MERKEZI - 1979).

"Bu gorkemli ve yuce gorevin gerceklestirilmesinde ATATURK halen vazife gormektedir. Cunku O, bu Yuce Gorev'in Tamamlayicilari olan Vazife Kadrosu'na dahildir." (SIRIUS MISYONU, 3. Bolum, s.34 - BILIM ARASTIRMA MERKEZI - 1979)


Aziz dostlar, ULUSLAR ARASI BILGELIK REHBERLIGI gorevini hakkiyla yurutecek liyakate sahip olan Turk Ulusunun bir ferdi olarak beser kardeslerimizin hepsine birden israrla SEVGI VIBRASYONLARI yollamaya devam ediniz; yerkure capinda olusacak olumlu gelismeleri parmaginizi isirarak seyredeceginizden emin olabilirsiniz.

Yavuz KESKIN
Em. Og. Alb.
Fransizca Ogretmeni







Turk, insanligi kozmik uyuma hazirlayacak olan ulustur..

Yeryuzunde hersey, dunya insanliginin evrimi icindir. Ve yeryuzunde olmus ve olan hersey, gene insanligin bireysel ve kolektif eylem ve faaliyetlerin sonucu olmus ve olmaktadir. Insanligin genel faaliyetlerinden olusan sebeplerin sonuclari gene insanligin uzerine, onun evrimi icin yonelir ve yoneltilir (*). Baska bir ifade sekliyle, hersey kaynagina rucu eder. Yine diger bir ifadeyle frekans enerjisi nesneye ulasir ve tekrar nesneden yansiyarak geri döner.. Bu donuste geri donus ya azalir ya da kartopu misali buyuyerek geri doner. Kartopu misali geri donus, tabiidir ki iyi icinde kotu icinde, maddenin agrenize edici ozelliginden dolayidir ve re-aksiyon ile ve de re-aksiyonun kalitesi ile orantilidir.

(*) Bunlar :
- Doga olaylaridir; (Her muhitte o muhite uygun varliklar yasar. Bu kuralin disina cikilinca, tabiatin ihtari insana o muhitle kaynasmamis oldugunu bildirir.)
- Sosyal olaylardir;
- Psikolojik olaylardir;
- Kozmik olaylardir;
- Spirituel olaylardir.

Gorulur ki, tum bu genel ve esas faktorlerin nitelik, nicelik, bicim, icerik ve etkileri, gene insanligin soyut ve somut tavirlariyla ve faaliyetleriyle su veya bu turlu olusmakta, olusturulmaktadir. Kisaca bilincli yada bilincsiz talebin durumuna uygun olarak arz ortaya cikmaktadir.

Bu evrensel isleyisin boylesine gerceklesmesi ve gerceklestirilmesi icin (yani dogal'a; ilahi yasalara uygun olmasi icin) yeryuzu gorunen ve gorunmez vibrasyonel boyut ve mekanlardan, Dunya Rabbine bagli olarak calisan idareci hiyerarsik ruhsal mekanizma, yeryuzunu en icten en disa ve en distan en ice ve tam tasarruf, hak ve iktidar ile sarmis, kusatmis ve hakim ve sahip olarak duzenlemekte, denetlemekte ve gozetmektedir. (= Tanri zar atmaz !)

Insanligin disinda insanliga ancak, yardim, himaye bilgi ve uyari yapilmaktadir iyilestirici unsur aşilari olarak. Dolayisiyla asil iyilestirici tedavi ve emek, insanligin icinden cikmak ve insanligin genel geriligini olusturan tum hususlari sergileyerek onlarin ortadan kaldirilmasina calismak ve insanligin genel kisiligindeki hastaliklari iyilestirmek ve karanliklari ortadan kaldirmak zorundadir (1).

Su anda yeryuzundeki tum barbarizm ve karanliklarin buyuk bir cogunlugu ( 'cogunluk' diyoruz zira yaradilisi - dogasi bu olanlar da vardir yani secimleri ve cekimleri en azindan bu yasamlarinda asla degismeyecek olanlar. Orn. icin bkz 3 nol'u dipnota) , insanligin ve insanlarin kupkuru, geri, cogu karanlik, bilgisiz ve cahil kisiliklerinden ortaya cikmaktadir.
Boylece gorulur ki insanligin ortak ve en amansiz dusmani, gene insanligin ta en icindedir. Bu dusmanla savasilmaktadir yeryuzunun her yaninda.

Beser ruhlarinin gorgu ve deneyim noksanligi, onlarin o anda aralarindaki evrim farkliliklarini olusturur:
Bir x varligin, maddi deneyimler sonucu olan beseri kisiliginin, belirli konulardaki bilgi ve deneyimler noksanligindan kisiliginde su veya bu eksiklikler ve mukemmellikler vardir.
Bir y varligin, maddi deneyimler sonucu olan beseri kisiliginin, belirli konulardaki bilgi ve deneyimler noksanligindan kisiliginde su veya bu eksiklikler ve mukemmellikler vardir.
Bir z varligin, maddi deneyimler sonucu olan beseri kisiliginin, belirli konulardaki bilgi ve deneyimler noksanligindan kisiliginde su veya bu eksiklikler ve mukemmellikler vardir.

Apaciktir ki, tum celiskiler, uzlasmazliklar, surtusmeler, gerilik ve nefsaniyetler, iste ancak bu cesitli nicelik ve niteliklerdeki kisiliklerdedir. O halde tum mesele bu kisiliklerdeki bilgisizlikleri, gorgusuzlukleri, eksiklikleri; yani gercek egitimsizlikten dogan yabanlik hamlik ve karanliklari gidermektir.

Ancak o zaman yeryuzune genel bir huzur, baris, ahenk, kardeslik ve dostluk getirilebilir, tesis edilebilir. Fakat bu gerilikleri iclerinde barindiran tam dejenere insanlari ve insanligi, nice yuksek kutlu ve guzel bir duzen ve dirlik icine sokarsaniz sokunuz, o eksiklikler icindeki hasta kisilikler son tahlilde gene bozguncu tavirlarini ortaya koyacaklardir. Bu kacinilmazdir. Cunku bu bozuk ve eksik kisliklerin dogal tavirlari olmustur bu, baska turlu olamazlar. Onlar bozacaklar, kiracaklar ve oldureceklerdir. Tum nefsani tatmin hirsiyla yeryuzunu iste simdiki duruma getireceklerdir (1 ve 3: Sao-Çeng gibilik).

Yeryuzunde halen tum dunya halklarini cesitli olculerde kavramis olan toplumcu duzenlerin kurulmalarina yonelik mucadeleler, insanlarin kisiliklerinden bu gerilikleri, karanliklari ve anti sosyal egilimleri yok etmek icindir. Ne varki altin donem ideal insanini olusturmak icin bu mucadeleler yetersizdir. Cunki geri insanlar ne yazik kii, yuksek toplumcu ogretileri kendi geriliklerine uygunlastirarak orjinal teori ve pratiklerini dejenere etmis ve etmektedirtler.

Artik, tum dunya insanligini adeta birden kusatacak olan tek bir genel goksel realite yeryuzunde tesis edilecek, ve hic bir kimsenin bu apacik isigi (2) bir baska turlu gostermeye, ogretmeye dejenere etmeye gucu kesinlikle yetmeyecektir. yani bu olanaksizdir.

Simdiye kadar Hakikat bir, amma cesitli rivayet edilmekteydi. Hakikat bir ve rivayet edilemeyecek artik, Hakikat bir ve herkesce hakikat bilinecektir. Zira artik tum insanliga vetilecek olan bilgelik donemi'nin Hakikatleri, apacik ve goksel kimliklerinden oturu, cesitli geri beseri tasarruflarla dejenere edilmeyecektir. Gene zira, tum karanliklar, yobazlik, gerilik ve cahillik saltanati, demir cagi olan bu donemde sonsuz yok olusa mahkum edilecek ve dolayisiyla bu karanlik saltanat, altin doneme gecemeyeceklerdir (Enbiya suresi; ayet 15: "Andolsun ki, Tevrast'an sonra Zebur da da yeryuzune ancak iyi kullarimin mirasci oldugunu yazmistik").

Bu donemde goksel egemenlik hukum surecek ve O, tum dunya insanligini goksel isik uzre goksel teori ve pratiklerle Kozmik realitelere baglayici bir evrim tedrisatini uygulayacaktir.

(1) Beseriyetin halen daha icinde bulundugu evrim formasyonunu Ataturkun su ifadeleri cok guzel anlatmaktadir: "...insanlarin, simdiye kadar kavgalar, cirkeflikler, kaba istek ve istahlar arasinda bir sefalethanede yasamakta olduklarini kabul ederek, bütün vucutlari ve zekalari zehirleyen zararli tohumlari yok etmeye karar vermesi gibi sartlarin gerceklesmesini gerektiren.... "

(1a) Tabii once kendimizden baslamak uzere yani Turkiye olmak uzere tum dunya beseriyeti Atamizin ifade ettigi su evrim formasyonuna erismekle yukumludur: “.. beseriyetin hepsini bir vucut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vucudun parmaginin ucundaki bir acidan diger butun aza muteessir olur. O halde konustuklarimizdan su neticeyi cikaracagim: Tabii olarak kendimiz için bütün lazim gelen seyleri dusunecegiz ve icabini yapacagiz. Fakat bundan sonra butun dunya ile alakadar olacagiz.”


(2) Sakli Kitap= Apacik Isik = Gercek Bilgi Kitabi

"Büyük şeyleri yalnız büyük uluslar yapar."; Atatürk.

O yuce isiktan yani yeryuzunu tek bir genel realite de birlestirecek olan O apacik Isik bilgi'den haberdar olan camia icersinde, Gercek Bilgi Kitabi diye de bahsedilir. Ki Atamiz bu konuda bizlere hazirlik calismalari ni gostermis ve de ifade etmistir bkz. dipnot 1a.

O kitap, Dr. Bedri Ruhselman'a kaydettirilmis ve Sirkeci'deki bir noterde ve uc bekcisinin gozetiminde olarak, gunu geldiginde acilmak uzere saklanmaktadir.

Atamizin tum soylemlerini, ifadelerini ilkelerini o nedenle derinden, yuksekten ve tum yonlerden bakmak ve anlayip idrak ederek suurlanmak -suura kapsam kazandirmak gerekir.

Cunku, Atamizin aslen dunyaya gelis nedeni ve Ulkemizi bu yuce vazifenin alani icine sokma nedeni bu apacik bilgiye alan hazirlamaktir.

"Büyük şeyleri yalnız büyük uluslar yapar." Atatürk .... Evet, Atamizin bahsettigi o esi benzeri gorulmemis medeniyet gunesi Anadoludan dogacak. Kimse sasirmasin.


(3) Konfiçyüs, Hükümdar'in istegi üzerine bir süre için sehrin
yönetiminde olmayi kabul etti. Yedi gün izledi. Yedinci gün
yüksek memur Sao-Çeng'i idam ettirdi, cesedin üç gün açik
ta kalmasini emretti.
Ögrencileri çok sasirdiar, yanina gittiler, sordular:
"Sao-Çeng bu sehirde hatirli ve kuvvetli bir adamdi. Simdi seh
rin yönetimini aldiktan sonra ilk isiniz onu astirmak oldu. Bu yap
tiginiz dogru mudur? Bildigimiz kadariyla bu adam haydutluk, hir
sizlik yapmamisti..."
Konfiçyus "Yaptigimin nedenlerini size açiklayayim" dedi ve anlatti:
"Dünyada bes agir suç vardir. Haydutluk ve hirsizlik bunlarin arasin
da degildir, daha sonra gelirler. Bu bes suç sunlardir: Birincisi uyum
suz ve asi bir tabiatla birlikte gözüpeklik;
Ikincisi asagi bir hayat tarziyla birlikte inatçilik;
Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasiyla birlikte yalancilik;
Dördüncüsü herkesin ayibini, kusurunu aklinda tutmakla birlikte her
kesle dost geçinmek;
Besincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptigi haksizlik
lari süslü ve parlak gerekçeler arkasina gizlemek...
Sao-Çeng'de bunlarin besi de vardi. Nereye gitse taraftar topluyor,
hizipler yaratabiliyordu; aldatici fikirlerini parlak konusmalarin arka
sina gizleyebiliyordu; zulmüyle adaleti tersine çevirebiliyordu.

Asagiliklar birlestigi zaman ortaya çok güçlü bir kötülük çikar.

Ben de sehir halki için tasalanmak yerine bu adami idam ettirmeyi
tercih ettim..."

Ataturk'u her acidan anlamak / empozisyonlarin iptali

Bugunku insanlik icin, - bugunku evrim sartlarinin icinde belirli bir merhaleyi asip, diger bir merhaleye uzanmis olan insanlik icin- , girilmis bulunan yeni devresinde (yani Altin donem = Dingunu =Yevmiddin), ferdi sinavlarin ferdi dunyalardaki (kisisel yasamlardaki) cabalarin rolleri buyuk onem tasiyacaktir.

Bugunku insanligin bilimsel acidan varmis oldugu noktalar, esasinda, onun geleceginin temelini teskil eden noktalardir.

Ve ortada olan neticelerin, bizzat o insan tarafindan kendine mal edilebilmesi icin, insanin uzerinde mevcut olan, gorunen cinsten empozisyonlarin iptali gerekir. Zira, hakimiyet bunu gerektirir. Falancayi takdir edebilir, begenebilirsiniz vs, ve o kisi (mealen ve ornegin) cennetliktir. Ancak, siz o kisinin idrak ve suur seviyesini iktisap edememisseniz yani salt takdir ve begeni hayranlik sizi (mealen ve ornegin) cennetlik yapmaz. Yani o kisi bir seviyeye sahip olmustur ama ya siz? kisacasi, salt takdir ve begeni halinde kalmak, o takdir edilen begenilen seviyeyi kendinde bulundurmamak aciktir ki bir kudret eksikligidir.

Bu bakimdan, sizler sunu acikca bilmelisiniz ki:
Sizin karsinizda bir tek problem mevcuttur; o da, insan bedeninin mevcut kapasitesini tayin edebilmek ve onun bugune kadar kullanamadigi melekelerinin ortaya cikarilarak suurlandirilmasina yardim etmek problemi.

Ataturk un bizlere onceden acikladigi gibi,Insanligin girdigi bu devre, kendi inanc dunyasini kendisi kuran insanlar tarafindan yurutulebilecek bir devredir. Zira, " Allah, Insanligin anlayis, aydinlanma ve olgunlasma derecesi sayesinde her kulun dogrudan dogruya, tanrisal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine ulastigini kabul buyurmustur." Bu bakimdan, butun kararlarinizin, her turlu tesir kaynagindan bagimsiz olarak size ait olmasi gerekir. Bu mutlak olarak sart olan bir husustur.

Ahlak ilke ve kurallari, toplumun evrimi ile dogru orantili olarak ilerler. Evrimde ilerledikce, sorumluluk artar, sorumluluk alani genisler. Yani diger bir ifadeyle, somuru - nefs duskunlugu
varliktan uzaklasir; o, kendine hakim, kendini bilen varliktir.

(*) Mustafa Kemal Ataturk: " Dinsel usullerin olusumlarina bakarak diyebiliriz ki: Insanlar iki sinifta, iki devirde dusunulebilir. Ilk devir, insanligin cocukluk ve genclik devridir. Ikinci devir, insanligin erginlik ve olgunluk devridir.

Insanlik birinci devirde tipki bir cocuk gibi, tipki bir genc gibi yakindan ve maddi vasitalarla kendisiyle ilgilenmeyi gerektirir. Allah, kullarinin gerekli olan olgunlasma noktasina kadar onlarla iclerinden bazilari araciligi ile ilgilenmeyi tanrilik gereginden saymistir. Onlara adem aleyhisselamdan itibaren kayitlara gecmis veya gecmemis sayisiz denecek kadar cok nebiler, peygamberler ve elciler gondermistir. Fakat peygamberimiz vasitasiyla en son dini ve medeni gercekleri verdikten sonra, artik insanlikla araci ile temasta bulunmaya luzum gormemistir.

Insanligin anlayis, aydinlanma ve olgunlasma derecesi sayesinde her kulun dogrudan dogruya, tanrisal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine ulastigini kabul buyurmustur ve bu sebepledir ki, Cenabi Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmustur ve kitabi, kitabi ekmeldir (:daha mukemmel ve kusursuz olan, en uygun, en eksiksiz)

Devam edecek

DUNYA OPERASYONU: DIN GUNU = YEVMIDDIN


Insanlarin kotu bir aliskanligi vardir. Kotu olmakla beraber, dogal gorulmesi gereken bu aliskanlik, insanin her hadiseyi ancak kendi acisindan gormesi ve gordugu gibi olmasini istemesidir. Bunun disindaki realiteler insana hasin ve nahos gelir.

Bu bakimdan yani olumsuz tabularin yikilmasi acisindan, bizler sunu acikca soyleyebiliriz ki:

Her muhitte o muhite uygun varliklar yasar. Bu kuralin disina cikilinca, tabiatin ihtari insana o muhitle kaynasmamis oldugunu bildirir.


Yeryuzunu giderek yasanmaz harap bir planet haline sokmaya calisan dunya beseriyeti, kendine yasanabilir planetler ve irtibat kurarak (bilgelik degil) bilgi ve teknikler alacagi evrensel uygarliklar aramaktadir. Dunya beseriyetinin evrimsel duzeyinin geriligi ve pisikolok garipligi iste bu olgularla daha bir gorulmektedir.

Dunya beseriyeti, yakinda gokte aradigini yerde bulacaktir, ki;

Dunya beseriyeti once kendini fethetmek (3) gerektigini anlayacaktir. (3a)

Beseriyet, Dunya yasaminin bir macera olmadigini ve burada bulunusun bir Ilahi Amaci oldugunu ve bunu yerine getirmek ile yukumlu bulundugunu giderek ister istemez de olsa benimseyecektir yada gorecektir. Dunya planeti bir okuldur (*) ve burada belirli bir olgunluk ve evrim duzeyine (*) ulasmak uzre bulunan beseriyet, bu sinifi gecmeden (*) , bu okulu bitirmeden, asla yuksek yasam standartlarina ulasamayacaktir. Bu bir evrensel yasadir.

(*) : Tumunu birden su kelam anlatmaktadir: Dingunu. Dingunu (1) , "esas itibariyle, butun insanligin suur degisimidir." (2)

Yani, evrim vasati olarak kullanilirken, buyuk bir siklusun hitaminda yeryuzunun sekli ve varliklari tebdil olur. Yani adeta jeolojik olarak yeni bir kurulus meydana gelir. Ve bu kurulusla beraber, ruhsal / spirituel muesseseler meydana gelir.


Hersey belirli bir evrimsel formasyon meselesidir (5).

Beseriyet bu formasyona ulasincaya (5a) degin, kendilerini saran nice evrensel yasalarin icinde daha baska bir yol bulamayacaktir. Ve beseriyet yeryuzunu en icten en disa kusatan ilahi irade yasalarinin acmadigi kapilardan disari ise hic mi hic cikamaz.. Bu boylece biline ve dunya beseriyeti, kendilerine indirilen goksel rahmetin bilgi ve bilgeliklerini yani Ataturk'un ifadesiyle, "dini ihtisas ve derin bilgilere sahip olup her turlu BOS inanislardan siyrilarak GERÇEK ILIM VE FENNIN NURLARI ILE TEMIZ VE MÜKEMMEL olmayi" bilinc ve idrak alani icinde edinmeye bakmalidir.

Dunyamizda henuz hayvani isteklerin ve duygularin guclu izlenimlerini tasiyan varliklarin sayisi pek coktur. Iste bu sartlar icersinde, (Dunya Rabbinin koydugu) bir egitsel tedrisatin kendine ozgu yollarla tum beseriyeti zorlu bir sinavdan gecirdigini ve bu tedrisata ait sinavlarin da bitmek uzere oldugu gorulebilmelidir.

Cagimiz, ne mucizeler beklenecek ne de varsa onlarin ayrintilari ile ugrasilacak zaman degildir. Astronotik, astrofizik, kuatum fizigi, spiritoloji ve parapsikoloji; ve de Sosyal Antropolog da olan Ataturk'un temsil ettigi ve beseriyete ilettigi ilkelerle bilgi bilgeliginin bizzat kendileri birer en buyuk mucizelerdir. Iceriklerinde, tum beseriyete bilinclenis, idraklenis, vizyon bilgilerini veren; yuksek evrim ve sonsuz gelisimi gosteren; baris kardeslik, dostluk, ozgurluk ve toplumculugu ogreten mesajlarla, dunya insanligi icin sonunculardan olan mucizlerdir.

(1) Din gunu = yevmiddin
Kur'an; Fatiha suresi: 1-4 ayetler: " elhamdulillahi rabbil alemin er rahman er rahim maliki
yevmiddin, ...."
(2) Sadiklar Plani (ruhsal tebligler)
(3) bkz. tum semavi ve yuksek seviyeli ogretiler'in ogudu : "Kendini Bil"
(3a) Enbiya suresi; ayet 15: "Andolsun ki, Tevrast'an sonra Zebur da da yeryuzune ancak iyi kullarimin mirasci oldugunu yazmistik"
(4) bkz. "dunya bir sinav yeridir"
(5) Beseriyetin halen daha icinde bulundugu evrim formasyonunu Ataturk'un su ifadeleri cok guzel anlatmaktadir: "...insanlarin, simdiye kadar kavgalar, cirkeflikler, kaba istek ve istahlar arasinda bir sefalethanede yasamakta olduklarini kabul ederek, bütün vucutlari ve zekalari zehirleyen zararli tohumlari yok etmeye karar vermesi gibi sartlarin gerceklesmesini gerektiren..."
(5a) Tabii vazifeli ulke olmak hasebiyle basta Turkiye olmak uzere tum dunya beseriyeti Ataturk"un anlattigi su evrim formasyonuna erismekle yukumludur: “.. beseriyetin hepsini bir vucut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vucudun parmaginin ucundaki bir acidan diger butun aza muteessir olur. O halde konustuklarimizdan su neticeyi cikaracagim: Tabii olarak kendimiz için bütün lazim gelen seyleri dusunecegiz ve icabini yapacagiz. Fakat bundan sonra butun dunya ile alakadar olacagiz.”


MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...