CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

İzmirde Yunan ve Ermeni Mezalimi - 13 EYLÜL 1922 – İZMİR YANIYOR

Yunan Kuvvetlerinin çekilirken Batı Anadolu’da ellerine geçen bütün Türk köy ve kasabalarını kurdukları özel askeri ekiplerle soyup soğana çevirdiğini ve arkasından da yakıp yıktığını, bu zulümden canlı hayvanların bile nasibini aldıklarını hatırlıyoruz. Yine unutamadığımız en önemli hususlardan biri; onların bu kıyımlar sırasında uyguladıkları taktikleri olmuştur. Şehir veya kasaba Yunan ve yerli Rum askerleri ile kuşatılıyor, ilk önce orada yaşayan gayrimüslimler tahliye ediliyordu Çoğunlukla Cami, samanlık, okul gibi kapalı yerlerde toplanan Türklere buralardan veya evlerinden çıkmama talimatı veriliyor, askerler veya çeteler evlere dalıp altın, gümüş gibi değerlerden istediklerini alıyor ve evleri gaz dökerek tutuşturuyorlardı. Şehirden veya kurulan çemberden çıkmak isteyenler kurşunlanıyor ve alevler içinde kalmaya zorlanıyordu.
Evleri talan eden Yunan askerlerinin
Türkler’e reva gördüğü zulmü anlatan tablo
(İtalyan ressam Pisani’nin)

Tahmin edileceği gibi batılı yazar ve gazeteciler bu olaylara asla temas etmemekte, dikkatleri Yunan kaçışı ve İzmir Yangını üzerine yoğunlaştırmaktaydılar. İzmir yangını kim, niçin çıkarmıştır sorusu yıllarca tartışıldı. (1) Türk tarafı bütün Egeyi yakan bozguna uğramış ve kaçan Yunan askerlerinin ve İzmirli Rumların ve Adana bölgesinden kaçan Ermeni militanların bu yangını çıkardığını iddia ederken Yunanlılar tam tersini savundular. Onlara ve bazı yabancı yazarlara göre yangını “Gâvur İzmir’i” artık Türkleştirmek isteyen ve şehirdeki yoğun Gayrimüslim varlığına tahammül edemeyen fanatik Türk milliyetçilerinin çıkarmış olması muhtemeldi.

Bu konuda en önemli dayanakları; İzmir’in ünlü Türk düşmanı Patriği Hristostomos’u halkın önüne atıp linç edilmesini sağlayan(2) Ordu Komutanı Nurettin Paşa (Sakallı Nurettin Paşa olarak anılırdı) İzmir yangınının baş sorumlusu olmalıydı. Çünkü aynı şahıs bir iki ay geçmeden İzmit’te halkı tahrik ederek,(3) İstanbul’da yakalanıp yargılanmak üzere Ankara’ya götürülmekte olan Milli Mücadele Grubunun can düşmanı, gazeteci yazar Ali Kemalin linç edilmesini sağlamıştı.(4) İzmir’in Gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgesini ancak böylesine kin, böylesine nefret dolu insanlar yakabilirdi.

Bazı yazarlar da sorumluluğu Ermenilere yüklemekte, Büyük Devletlerin vaatleriyle kurulmasına kesin gözle baktıkları devasa boyutlardaki yeni Ermeni Devletinin Yunan Ordusunun yenilgisi ile bir anda buhar olup uçmasından büyük bir hayal kırıklığı ve panik yaşayan Ermeni toplumunun bu yangını kasıtlı ve planlı olarak çıkardığını ileri sürmektedirler.

İzmir liman tarafında yangın,
yangının merkezi sağda limanın arkası ile Ermeni mahallesi
Richart Reinhart, İzmir’in külleri adlı romanında olayların arifesinde Ermenilerin durumunu şu sözlerle anlatıyor:

“Ermeniler, dehşet içinde. Ermeniler el bombaları ve asit şişeleriyle silahlı İzmir’e dolmuşlardı. Cepleri mermi doluydu, Siyahlar giyinmiş Ermeni kadınları dinamit taşıyor, erkek çocuklar duvarların dibine gaz yağı tenekelerini yerleştiriyorlardı. Kırmızı kukuletalı Şeytan söylevine devam etti.

—Kalemiz burası bizim. Hz. İsa’nın kılıcı koruyacak bizi. Bizleri buradan atmağa kalkacak olurlarsa bizlerle birlikte onlar da yanacaklar.

ve kalabalık: “Yakacağız onları! Yakacağız” diye tekrarladı.” (52)

Ereskoviç adındaki bir gözlemcinin anılarından naklen Mustafa Turan olayı şu şekilde anlatmaktadır. “Büyük yangın, 13 Eylül 1922 sabahı Ermeni mahallesinden çıkmıştır. Ermeni kilisesi yakınındaki bir evden çıkan yangın hızla yayılmıştır. Aynı zamanda Ermeni kilisesinde de yangın çıkmış, bunu Basmahanedeki bir Ermeni’nin evinde çıkan yangın, sonra da Soğuk çeşme karşısındaki diğer bir Ermeni’nin evinde çıkan yangın izlemiştir. Bu sırada Ermeni mahallesinin en az 25 yerinde yangın çıkmıştır. İtfaiye ekipleri, Asya Dimitri mahallesindeki evlerin korunmasına çalıştıkları sırada Peştemalcıbaşı’nda yangın çıkmış ve şehrin her tarafını sarmıştır.” (6) Olayda Ermenilerin ilişkisini belirleyen önemli bir husus “İtfaiye birliklerinin çalışmasını engellemek için birçok Ermeni’nin itfaiye birliklerinin üzerine ateş açmasıdır.” (7)

Fransızlar tarafından kurulup Kilikya’nın işgalinda kullanılan Ermeni Lejyonu o kadar çok suça karışmıştı ki bu alay 1920 yazında lağvedildi. Sadece 1920’nin Temmuz ayında, beş Ermeni ve bir Süryani kundakçı Fransız askeri mahkemesince ölüme mahkûm edilip cezaları infaz edilmişti. Ermenilerin kundakçılık yaptığından Fransız arşivlerinin yanı sıra Kilikya’da görev yapan subayların anılarında, özellikle Maxime Bergès ve Paul Bernard’ın kitaplarında söz edilir. Fransız donanmasının 15 Kasım 1920 tarihli bir istihbarat raporuna göre, görevine son verilen lejyonerlerle Ermeni halkından bazıları acı duygular içinde Kilikya’dan İzmir’e geçtiler. Aynı rapor bu kişilerin Yunan ordusunu Türk halkına karşı tahrik etmeye çalıştığından da söz eder. (Maxime Gauin)

İzmir yanıyor 1922

Biz İzmir yangınını sadece “bütün ümitleri tükenmiş ve ülkeden kaçmaya hazırlanan” Ermenilerin geride işe yarar hiçbir şey bırakmama arzusu sonucuna bağlamak istemiyoruz. Yangını Ermenilerin başlatmış olabileceğini kabul etmekle birlikte; olayın, aynı amacı taşıyan işgalci Yunan gücü’nün oynadığı son perde –yıkım operasyonunun bir parçası olduğuna inanıyoruz. Hatırlayalım “Manisa’daki
14.000 evden 13.000’i yanmış, 1.000 kadar sağlam ev kalmış, Alaşehir’de 4.800 evden sadece 100 kadar evin kaldığı yabancı yazarlarca gözlemlenmişti. Bunun yanında Camilere doldurulup yakılmış insanları da unutmuyoruz. (8)

DİPNOTLAR: (1) David Walder: The Chanak Affairs, S.177 ( London–1969)
(2) Rahmi Apak: Yetmişlik Bir Subayın Anıları, s.262–265 (TTK Ankara–1983)
(3) Falih Rıfkı Atay: Çankaya, s.342 (Ankara–1984)


(4) Bilge Umar: İzmirde Yunanlıların Son Günleri, s.309–321 (Ankara–1974)
(5) Richard Reinhart: İzmirin Külleri ( The Ashes of İzmir), S.419 (Hürriyet Yay. İstanbul)
(6) Mustafa Turan, İstirdatta İzmir Büyük Yangını, S.214, 220 (Nihat Atsız ve Necdet Sancar Armağanı, Medrese Kitabevi, Afyon–1995).
(7) Aynı Eser, S.224.
(8) Grace Mary Ellison, An English women in Angora, S:74–79 (Hutchinson Co. London –1923): Türkçesi Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuvay-ı Milliye Ankarası, S.69–71 (Milliyet Yayınları, İstanbul –1973), Ayrıca Bknz. Bilge Umar S.267–345

Dr. M. Galip Baysan

.

Hiç yorum yok:

MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...