CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Fatih Altayli'nin meshur kizlari

Ey tarikatlarda dogan, tarikat cahil ve cühelaları tarafindan Ataturk'e kufredilerek ve resimlerine tukurulerek yetistirilen; tarikatlarinin erkekleri tarafindan surekli suzulen sorospu çocukları, ben butun bu yukarida ve asagida yazdiklarima sahadet ediyorum ki, gozumle gordum kulagimla isittim bunlari... yil 1980 di. Kenan Evren'e de yazdim ama bir cevap alamadım
Şahadetimin ve insanlık düşmanlığının altını çizmek için size örnek de veriyorum:

Ben yokken evime girilip, evimdeki Ataturk posterlerim yirtilip, cocuklarina da yirttiklari Ataturk posterlerime tukurtturülerek yetistirildi bu edepsizler, iffetsizler !

1- Ey iffetsiz, edepsiz, ne idugu belirsiz turbanli kapkara mahluk, Maras'taki (Erzurum) o kadinin basindaki, simgesiz bas ortusuydu, cunku o bir Turk kadiniydi ve damarlarinda asil Turk kani vardi. Ve onderi Ataturk'tu. Cunku o benim annemdi.

2- Maras'taki kadinin basindaki ortuye el atildigi zaman ulkeninin basinda kim vardi ?.. kim tarafindan ve ne sekilde yonetiliyordu?. Ve, ulke kimlere satilmisti?.. fransizin ingilizin italyanin Ulkemin topraginda ne isi vardi" Ve o başörtülü kadinin yani anamin yaninda ne isi vardi ????

3- "kurtulus savasini baslatanlar.. muslumanlardi.. bizdendi" dedigin insanlar neden ve kimden kurtulmak icin savas baslatmislardi?
madem ki savasilacak ve kurtulunacak bir sey vardi, o halde, ne zaman neden satilmisti ulke ve mandacilik neden kabul edilmisti iki ayakli mandalar tarafindan?

Hem "Ingiliz ve fransiz olsaydi inancimizi yasamakta daha ozgur olurduk" diyorsun, hem de "Marasli kadinin basindaki bas ortuyu indirdigi icin kurtulus savasi basladi" diyorsun, bu ne yaman celiski, bu ne korluk, bu ne densizlik, aymazlik, bu ne kapkaranlik bir kafa !!?? ki daha somurge haline bile gelmeden ingiliz, fransiz vd bunu sana yapiyorsa, somurge haline geldiginde kesinlikle anani babani duzecekti becerecekti, besbelli ki sen de bunun ozlemi icindesin: cunku o bez parcasına, "namusumdur" demektesin. Senin namusun, ne beynine ne de kalbine bagli, bez parcasina bagli !!
Ey gözleri kör, kalpleri ve kulakları mühürlü olanlar siz bu kadar kapkaranlık, kör ve zavallı cahiller oldukça
; yanıbaşınızda Irak'ta olanlardan da siz hiç ders almazsınız, İran da din adına kadınlara yapılanlardan da ders çıkarmazsınız.

Sen ve senin gibiler bunun ozlemi icinde olmasa, katıksız bir iffetsizlik olan mandaciligi istemez... bunun icin manda istemeye gerek yok ki.. istedigin kadar "becerilme" ozlemini tatmin icin, git yat. Ister humeyninin, ister ingilizin su anda koyunlarina girebilirsin, izin verdik gittii.. bunun icin manda istemeye gerek yok yani.. git yat yaa, git yat!!

Kurtulus savasini verenler anneannem babaannem gibi, "degmesin mabedime na-mahrem eli " deyip, ingilizin fransizin vd eli degmesin diye, kizlarini, karilarini, bacilarini korumak adina ingilizin, fransizin vd kafalarini satirla kesip; baslarindaki o hakiki Turk baş ortusunu mermilerine sarip, acik baslariyla savasa kosanlardir. Cunki onlar Türk kadınıdır ve biliyorlar ki soz konusu vatansa gerisi teferruattir. Yani vatandan baska kutsal yoktur artik bagimsiz oluncaya kadar.

Senin basina taktigin satilik bez parcani ben tuvalet kagidi olarak bile kullanmam. sense donun basinda, cinselligini basina tac ederek geziyorsun.. kivrimsiz beyni kirletilmis pislik seni. seni utanmaz inancsiz ve katiksiz dinsiz, namussuz..!

Bir tek Allahin Kur'an'ini tanirim. sizse, kendi Kur'an'inizi yazdiniz, ve yazdiginiz kur'an'a herkesi inandirmaya calisiyorsunuz.Allah'a şirk koşuyorsunuz dinsizler, insanlik dusmanlari, vatansizlar sizi.

sen kim Turk kadini olmak kim? damarlarinda asil kan tasimak kim?.. Turkiye Turklerindir !. Turkiye'de, kendini Turk hisseden asiller yasar.. namusu bez parcasi olan iffetsiz, kimi seviyorsan, kimin altina yatarak inanc ozgurlugunu yasamak pazarlığına giriyorsan git orada yasa.. ona kul ol ve ummet olarak yasa.

yalniz sunu bil ki vatan hainlerini hic kimse bagrina basmaz. tipki yaradanin da sizi yarattigindan pisman olup cennet ve cehenneminde bile size yer vermeyecegini bildigim gibi...

sizi kimliksizler, sizi iki yuzlululer! yaradanin butun lanetleri sen ve senin gibilerin ustune olsun ! vatan hainleri sizi... ben sizin butun hucrelerinizde neler dolastigini bilirim: yanimda, yoremde sizden, sizin gibi sahsiyetsiz, namussuz, vatansiz yaratiklardan cok var... sakin kendinizi bizlere anlatmaya calismayin.. sizin cigerlerinizi biliyorum ben: bir taraftan "namus" dersiniz, bir taraftan aninda bes kisiyi internetten ayarlayip imam nikahiyla koynuna girersiniz. erkek bulamazsaniz kadin kadina yatarsiniz. Benim gozlerimle gordugum, kulaklarimla duydugum bunlar, tv'ler de de arsivlenmistir.

Sizi carpik, carpilmis iki ayakli, beyin yerine cinsel organlari baslarinda dolanan pislikler !.. genelevlerde calistirdiginiz kizlariniza kurban aldirip yine onlara kurbani kestirip, "olmuslerimizin ruhuna gitsin Allah kabul etsin" dersiniz.. iste siz busunuz.. sizin allahiniz bunu kabul eder mi bilmiyorum, ama benim Allahim, sizi cennet cehennemi birakin kainatlarin hicbir yerinde barindirmaz. Benim Allahima da, tertemiz dinime de, Kur'an'ima da kurban ederim sizi. Sen, Allah'in kur'anini kesinlikle bilmiyorsun ki, turbanin icin hristiyan ve yahudinin gonullu kulu kolesi olmak istiyorsun. sen/siz nasıl varlıklarsınız ki bir bez parcasinin altina hainliginizi saklayip muslumanligi temsil ediyormus gibi gorunup televizyonlara cikarsinız.. soyleyin kac para aldinız, butun dunyanin onunde egildigi, dini, ilmi, fenni busbutun ve yaradan tarafindan asil Turk milleti icin gorevlendirilmis Atam'a sovmek icin !?. Allahin butun lanetleri ustunüze olsun! Ataturk'u sevmediginizi soylediniz, sizden baska birsey beklenemez ki zaten..Kalpleri mühürlü olan vatan hainleri sizi. (Bakara suresi /7 -Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürledi, gözlerinede perde indirdi.) Siz bu kapkara, sağır ve kör halinizle, Allahin Kur'anini inkar etmisken ve Allah'a sirk kosmakta iken nasil olur da gercekten dini ihtisas sahibi Ataturk'u?! sevebilirsiniz !?.. sevmeyin zaten.. ne yaradanin sizin takdirinize ne Kur'an'in ne de Ataturkun sizin sevginize ihtiyaci var?!. cunku Ataturku sevmek demek namus demektir, insan olmak demektir, bilincli olmak demektir. Bilgili olmak demektir. Kısacası adam olmaktır adam, zavallı mahlukatlar sizi. Yalnız şunu iyi bilin ki gerçekten insan olmak istiyorsanız, bir elinizde Allah'ın Kuran'ı diğer elinizde Nutuk, yüreğinizde de Atatürk' ümün sevdası olması gerekir.! Yoksa hayvanlık mertebesine bile erişemeden defolup gidersiniz gebereceğiniz yere, dinsizler sizi.

humeyni'yi sevmek icin butun tarikatlarin seni satin aldigi belli, cunku sevginin ici bos, bilgin yok; humeyninin getirdigi sistemden ,kadina bakisindan, insana bakisindan bi habersin.

sen Ataturk'u sevmiyorum diyorsun, 80 senedir onun yuzunden cekiyoruz diyorsun. Once soruyorum sana, neden humeyninin ulkesine degil de Turkiye'ye dogdun? Turkiyede de osmanlinin hicbir doneminde degilde, Ataturkun kurdugu, kurdugu sistemin de butun olanaklarini sana bedava sundugu; namusunu ve insanlik onurunu sana hicbir caban olmadigi halde veren Ataturk Cumhuriyeti'nde dogdun? ve, tv ye cikip ozgurce Ataturk'u sevmiyorum diyebilecek kadar sana sundugu ozgurlugu kotuye kullanacak kadar ozgurluk icindesin? bu curetini, humeyninin ulkesinde tv cikip da ben humeyniyi sevmiyorum, Ataturk'u seviyorum diye gosterebilir misin, gosterebilirsen eger, alacagin cezayi biliyor musun? sana bir soru sormak istiyorum once, kiz-oglan kizmisin? kiz isen eger, -vatan hainlerine verdikleri ceza idam oldugu icin- asamayacaklarindan once igfal edilip bekaretini bozacaklar, sonra da sokaklarsa kollların bacaklarin kopuncaya kadar kan revan icinde saclarindan surukleyip oldurmeye calisacaklar, olmezsen, sonunda ancak dar agacinda asilabilirsin.
dunyanin her ulkesi kendi sistemine ters dusen insani kurban ederken, ulkemizde senin gibi dini suistimal edenler yuzunden bagimsiz ve antiemperyalist Turkiye Cumhuriyeti'ni savunanlar idam edilmislerdir. tarikatciler, kan dokucudurler... ornek mi? KUBILAY. gencecik bir cocugu seriat adina oldurdunuz. Esas biz sizden cekiyoruz 85 yildir, ve ömürlerdir...

simdi de sadece bir bez parcasi olan turbana ulkeyi satarak uzerimizde her an siddet uygulamaktasiniz. bez parcasi kutsal olamaz; kutsal, bez parcasi olmaz. sizse butun kutsallarimiza, islamiyete muslumanlara kisacasi dinimize imanimiza saldirip kufrediyorsunuz. bu siddet uygulamalariniz, yaradan tarafindan cezasiz mi kalacak saniyorsunuz! Allah razi degil sizden ve asla Allah sizden razi da olmasin !

sizi turbanli gormek, sizin "asli yok turban sorununuzunla" kutsallarimiza yani kafalarimiza, emegimize, zamanimiza kasten tecavuz etmenizle iskenceleriniz surmektedir... Iste bununla dinimiz islama, insanimiza ve sistemimize verdiginiz zararlari, kimbilir kac yilda telafi edip ruh hastaliginizin etkilerinden kurtarabilecegiz. Biz Mutlaka kurtulacagiz, ammaa sizi de Mutlakla magmaya gomecegiz.'


hangi inac ozgurlugunun pesindesin, hep beraber anladik..!

ee, Ataturk hakkinda da bilgin yok. Ataturk'u sevmek icin ne yaptin? Bir hic !. sevmemek icin yaptıklarınsa, butun tarikatlarin seni satin almasından belli :

EL MAIDE SURESI; AYET 51 - 52 NE EMREDIYOR VE NELERI ISARET EDIYOR, DIKKATIMIZI CEKIYOR:

"EY IMAN EDENLER,
YAHUDI VE HRISTIYANLARI DOST EDINMEYIN. ONLAR BIRBIRININ DOSTUDURLAR. ICINIZDEN KIM ONLARLA DOST OLURSA, O DA ONLARDANDIR.
SUPHESIZ ALLAH O ZALIMLERI DOGRU YOLA ERISTIRMEZ.

ONUN ICIN KALPLERINDE NIFAK HASTALIGI BULUNAN KIMSELERIN, "BIR FELAKETE UGRAMAKTAN KORKUYORUZ" DIYEREK ONLARA KOSTUKLARINI GORURSUN."


EY MUSLUMANLAR, EY YUKSEK TURK CEMIYETI biliniz ki,

AKP (istisnasız tüm kadrosu) , FETTULLAH GULEN (istisnasız tüm kadrosu) VE BENZERLERI ASLA IMAN ETMISLERDEN / MUSLUMAN DEGILDIRLER, KAFIRDIRLER. BUNLARA YUZ CEVIRMEZSENIZ, ONLARDAN DOST EDINIRSENIZ SIZ DE IMANSIZ VE KAFIRSINIZDIR. EGER GERCEKTEN IMAN EDENLERDENSENIZ KURANIN EMRINE UYUN.

BAKINIZ, EL MAIDE SURESI; AYET 51 - 52 NE EMREDIYOR VE NELERI ISARET EDIYOR, DIKKATIMIZI CEKIYOR:

"EY IMAN EDENLER,
YAHUDI VE HRISTIYANLARI DOST EDINMEYIN. ONLAR BIRBIRININ DOSTUDURLAR. ICINIZDEN KIM ONLARLA DOST OLURSA, O DA ONLARDANDIR.
SUPHESIZ ALLAH O ZALIMLERI DOGRU YOLA ERISTIRMEZ.

ONUN ICIN KALPLERINDE NIFAK HASTALIGI BULUNAN KIMSELERIN, "BIR FELAKETE UGRAMAKTAN KORKUYORUZ" DIYEREK ONLARA KOSTUKLARINI GORURSUN." (1)


EY YUKSEK TURK CEMIYETI,

54. AYETI DE, -ATATURK'U BIZE GONDERMEK, DAHA DOGRUSU ICIMIZDEN CIKARMAK SURETIYLE- BIZ TURKLERIN VAZIFESINI HATIRLATMAKTADIR:

"EY IMAN EDENLER, ICINIZDEN KIM DININDEN DONERSE BILSIN KI, ALLAH ONUN YERINE ALLAHI SEVEN ALLAH'INDA ONLARI SEVDIGI, MUMINLERE KARSI ALCAK GONULLU, KAFIRLERE KARSI ONURLU VE ZORLU, ALLAH YOLUNDA(*) MUCADELE EDEN, DIL UZATANIN KINANMASINDAN KORKMAYAN BIR KAVIM GETIRIR. BU, ALLAH'IN DILEDIGI KIMSEYE VERDIGI IHSANIDIR. (..) "

NOT:

(1) GÖRMÜYOR MUYUZ. GÖRÜYORUZ. BUNLAR HER DEVİRDE AYNIDIRLAR. O ZAMAN DA ALLAH VE PEYGAMBERLERİNE KARŞI GELMİŞLERDİ. ŞİMDİ DE AYNILAR, ZAMAN DEĞİŞTİ AMA KALPLERİ ZİHNİYETLERİ HİÇ Mİ HİÇ DEĞİŞMEDİ. MANDACILARIN DA TOPU KAFİRDİR YANİ.

(2) ALLAH YOLUNDA OLMAK, ILIM VE FENNIN NURLARIYLA YIKANIP, PIRIL PIRIL, ISIL ISIL OLMAK DEMEKTIR. CUNKU TUM KOTULUKLERIN ANASI
CEHALETTIR.
GÜLSER ŞİMŞEK

Zihinsel Isgal _ Cagdas Kolelik

Zihinsel işgal

Topla tüfekle işgal edilemeyecek, edilse bile sonuç alınamayacak ülkelere yönelik, biraz uzun bir süreçte farklı yöntemler uygulanıyor. Çocukluktan başlayan ve ustalıkla yerleştirilen zihinsel işgal, toplumları tüm kutsallarından vazgeçiriyor. Kabul ettirilen yaşam tarzı birçok sosyal hastalık üretiyor.
Karanlık bir savaşla karşı karşıyayız. Niçin karanlık? Çünkü bu savaş gözlerimizi kör ediyor, gerçekleri göremiyoruz. Bize gösterilen boş hayallerle zaman tüketiyoruz. Düşmanın kim olduğunu, nerede olduğunu göremiyoruz. Hangi silahla, nasıl ve nereden saldıracağını da bilemiyoruz. Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Beş duyumuzu ve zihnimizi gizlice ele geçiriyor. Algımızı oluşturan iletişim kaynakları elden gidiyor, öylece bakıyoruz. Sonuçta algımız giderek değişiyor.
Bizi biz yapan değerler elden giderken, beynimize ve algımıza bunun özgürlük, demokrasi, zenginlik olduğu yazılıyor. Özgürlük maskesiyle tüm yaşam kaynaklarımız ve özgürlük alanlarımız bir bir elden giderken, beynimiz uyuşturulmuş seyrediyoruz. Akıl tutulması işte bu! Her çeşit göz boyama ve aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyoruz. Bu karanlık savaş, bizi kendimizden bile şüpheye düşürüyor. Toplumsal paranoya ve şizofreni olmaya zorlanıyoruz. Bundan daha karanlık savaş olur mu?

AMAÇ İNSAN ZİHNİNİ ELE GEÇİRMEK

Bu karanlık savaşın hedefi; derin aklımızı ve beynimizi önce dağıtmak, sonra kendi gayesine uygun olarak yeniden oluşturmak. Bunun için de öncelikle aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamlarının beynine küresel şifreler koyarak yeni beyinler devşiriyor. Son iki asırdır bu sistem fabrika gibi çalışıyor ve geleceğin karar vericilerini yetiştiriyor. Stratejik yerlerin bu beyinlerle sessiz ve derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir yöntem. Bu karanlık akıl oyunuyla belirlenen kötü kader ise yaşam tarzımız oluyor.
Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu budur. Medyayı dikkatlice incelersek zihinsel işgalin her çeşidini kolayca görebiliriz. Bu yöntemin en etkili olduğu dönem ise çocukluk dönemi:
Bu dönemde algılanması istenen nesneler, sevgi ve güven sözcükleri içine gizlenerek reklamlar, çizgi filmler ve çocuk programlarıyla sunulur. Çünkü ilk algılanan nesneler anne baba gibi vazgeçilmez olacaktır. Bu şekilde çocuğun zihinsel bariyerleri kolayca geçilerek sigaradan cep telefonuna, janjanlı şeylerden kolalı içkilere kadar yaşam tarzına girmesi istenen her şey, zihinlere kök hücre nakli gibi ekilir. Minik beyinlere binlerce kere aşılanan 'hayata bağlar'-'bağlan hayata' gibi şifre sözcüklerle ilişkilendirilen görüntü ve kurgular, çocukları hayata bağlıyan vazgeçilmez nesneler olur. Onlarsız hayat artık mümkün değildir.
Minik yavrular bu nesnelerin sağlığa veya insan hayatına zararlı olabileceğini idrak edemez. Sonraki yıllarda bu nesnelerin zararlı olduğu idrak edilse bile iş işten geçer ve bu alışkanlıklar hayatın parçası olur. Artık insanı yaşadığı dünyaya bağlayan bu nesnelerdir ve bunlar olmadan yaşamak anlamsızdır. Bunların yan etki ve zararları bile unutulur, bağımlılık benliği esir alır. Özgürlükler, sadece silahla yok edilmiyor. Henüz reşit hale gelmemiş beyinlerin bu şekilde programlanması, özgürlükler açısından endişe vericidir. Minik beyinlere sürekli aşılanan bu tehlikeden, 'Selocanlarımızı' yani, küresel minik robotlara dönüştürülmeye çalışılan canlarımızı, nasıl koruyabiliriz? Yaşam tarzını sinsice belirleyen bu akıl oyununu idrak edemeyen milletlerin yaşaması çok zor.

ZİHİNSEL İŞGAL VE SOYKIRIM
İnsan beynini ele geçiren ve yaşam tarzını kurgulayan bu savaş, eğlenceden eğitim ve kültüre kadar bir çok alanda sessiz ve derinden devam ediyor. Bu zihinsel savaş aslında kültürel salgın olarak yayılıyor. İnsan beynine en yoğun bilgi girişinin olduğu ortamlar; eğitim kurumları, yazılı ve görüntülü medya, internet ve eğlence mekanları bu salgının yayılma yerleri. Çünkü bu virüs bilgilendirme, eğitim, öğretim, eğlendirme gibi yararlı faaliyetler sırasında zihinlere kolayca nüfuz ediyor.
'Yat yat uyu' virüsünün uyuşturduğu beyinlere kolayca yerleşen ve hastalıklı yaşam tarzını sinsice yükleyen bu salgın pop kültürü, çağdaş ve modern yaşam gibi fiyakalı isimler arkasına saklanarak, dilimizden mağaza isimlerine kadar yöresel ve geleneksel bize ait ne varsa hepsini 4 aşamada silip süpürüyor.
1. Birinci aşama, dış dünyayı tanıma ve bilgilendirme maskesiyle yapılan zihinsel aldatma ile başlar. Yararsız bilgilerle, pembe hayallerle sanal bir dünya kurulurken aslında yapılan iş, zihinsel aldatmadır. Bu pembe dünyanın zihinleri uyuşturan morfini ise televole.
2. İkinci aşama ise bilgi bombardımanı arasına sokuşturulan kirli bilgilerle inşa edilen zihinsel kirletme dönemidir. Bilgi çağının en ciddi sorunu, bu bilgi kirlenmesinin yıllar süren tortusu olan zihinsel kirlenmedir. Bu dönemde yalan yanlış bilgiyle doldurulan kirlenmiş beyinler, kendilerine yaklaşan felaketi kurtuluş gibi görürken, bilinçaltına yazılan seçenekler listesinden seçimler yapmayı özgürlük zannedebilir.
3. Üçüncü aşamada, yabancı kültürel değerler ve düşünce şekli bütün zihni kaplarken zihinsel işgal tamamlanıyor demektir. Beyinler sığlaşırken yaşam tarzı istenilen şekle dönüşmüş olur.
4. Bu son aşamada ise zihinsel köleliğe yol açan zihinsel soykırım dönemidir. Bize ait ne varsa, acımasız şekilde imha edilir. Milli ve manevi değerler, vatan, bayrak, din, ahlak ve size ait her şey gereksiz, modası geçmiş ve çağ dışı kabul edildiği için imha edilmelidir. Bu son dönem bildiğimiz soykırımdan daha acımasız ve tehlikelidir. Çünkü maddi soykırıma uğrayan toplumlar bedenen yok olduğu için, artık onları kullanma şansı yoktur. Zihinsel soykırıma uğrayan toplumlar ise asgari bir ücretle köle olarak kullanılabilir. Esareti kurtuluş olarak algılayan bu gönüllü kuzular, beyinlerine işlenen biat ve itaat programları sonucu sefalet ücretiyle çalışan verimli sürüler olurlar. Kanlı savaşlar sonucu esir alınan toplumlar ise sürekli isyan ettiği için verimli değildir. Aradaki fark budur.


KÖTÜLÜK SAVAŞI
Zihinsel soykırıma uğrayan toplumlar, yaşam tarzını dışarıdan yüklenen değerlere göre tanzim ettiği için kendi değerlerine yabancılaşır, küçümser hatta onları düşman gibi görmeye başlar. Kutsal değerleri çiğnenir veya satılırken sevinir ve üzülenleri yadırgar, 'noolmuş yani?' der. Çünkü ruhunu yeni kutsallar sarmıştır. Kendi annesini, babasını, eşini, kardeşini bile acımasız bir şekilde öldürmekten çekinmez ama aynı gün eğlence partisi verirken, sakladığı annesinin cesedini, arkadaşlarının keyfini bozan utanılacak bir nesne gibi görür. Tüm insani değerlerin yok edildiği bu yeni yaşam tarzına çabucak alışmıştır artık. Yaşadığı toplumu aşağılayan anlayışın temeli işte bu zihinsel soykırımdır. Zihinsel işgalin gizlenerek sonu gelmez vahşetin reyting malzemesi yapılmasına ne demeli?
o İyi olan her şeyi yok ederek yerine kötülük tohumları eken bu karanlık savaş, iyilerin kaybettiği ve yalnız kötülerin kazandığı kötülük dünyasında yaşamanın kuralını da belirliyor; kötü olmak ve kötülük etmek! Toplumsal şiddetin temelinde işte bu kötülük salgını var. Bulaşıcı hastalık gibi yayılan bu salgın, yaşam tarzımızı her çeşit hastalık ve kötülük üreten bataklığa çeviriyor. Bu bataklığı kurutmadan, kötüler ve kötülüklerle tek tek nasıl baş edebiliriz? 'İyiler kazanır, kötüler kaybeder' gerçeğine dayanan iyilik dünyasını beyinlere nasıl işleyebiliriz?
Gerçek hayattan 'rol modeli' olarak zihinlere yansıyan; güç ve paranın bütün değerleri ezerek yerine geçmesi, toplumun yaşam tarzını kemiren başka bir salgın hastalığa daha yol açıyor. Bu tehlikeli salgın yolsuzluktur. Güç ve paraya ulaşmak için her yolu mübah kılan bu virüs, esir aldığı toplumu çökertir, yaşam tarzını hastalık üreten bataklığa çevirir. Çünkü tüm kaynaklar yolsuzluğa kurban gittiği için, ruhsal ve sosyal hastalıklar içinde kıvranan toplum yeni kurban olacaktır. Önlenemeyen sosyal hastalıklar, zincirleme yolla ve çığ etkisiyle yaşam tarzımızı işte böyle kirletiyor.


ÇAĞDAŞ KÖLELİK
Zihinsel işgale uğrayan toplumlar, beyinleri sığlaştığı için soygunun boyutunu kavrayamaz, neden ve nasıl gittiğini anlayamaz, önlem alamaz. Alık alık seyreder. Kaybettiği bu trilyon dolarların binde birini bile tekrar borç alabilmek için, kedinin kendi kuyruğuyla oynadığı gibi sürekli dolanır durur. Sürekli sahte şifreleri çözmekle oyalanır. Halbuki, asıl Da Vinci'nin şifresi; kendi hayatının ve sağlığının kilitlendiği bu şifredir, bilemez ve çözemez! İşte bu zihinsel işgal ve soykırım; içinde yaşadığımız akvaryumu kirleten, zihinleri kilitleyen ve toplumları acınacak hale getiren böylesine acımasız bir akıl oyunudur.
Zihinsel soykırıma uğrayan toplumlar, içine düştükleri hastalık üreten bataklığı idrak edecek ve kurutacak zihinsel yetenek ve derinliği de kaybederler. Onların yapabileceği tek şey; bu bataklığın sürekli ürettiği sivrisinek ordusuyla savaşmak ve kıt kaynaklarını ahmakça harcamaktan ibarettir. Ama bu sivrisinek bulutları hiç bitmeyecektir.
Toplumu beyinsiz hale getirecek her işlem, zihinsel köleliği sağlamanın en kısa yoludur. Bunun üzerine algı yönetimi de eklenirse, bir tek kurşun bile atmadan bilinçaltı kurgulama ile toplumlar kolayca yönetilir. Bilim ve akıl gücünü koruyamayan devletler, yöneten aklı kaybettiği için yönetilen duruma düşerler. Çağdaş kölelik işte böyle oluşuyor. Bu akıl oyununda, sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden küresel savaşın değişik şekillerini bilmeyen toplumların yaşama şansı yok.


Bilinçaltı kurgulama
Kim bir şeyin tümünü görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir olacaktır. Bilinçaltı kurgulama/Sübliminal konusu budur.

Onun için tümden gelim ve tüme varım metodlarını birlikte çalıştırmak zorunludur, konunun hakkıyla anlaşılabilmesi için. O nedenle konuya yabancı olanlar için tekrar tekrar okunması gerekebilir. Doğaldır ki her bilimin kendine özgü bir dili vardır. Bu konu da daha çok parapsikoloji, spiritüalizm, derin psikoloji, kuantum fiziği alanında incelenmektedir şimdilik.

Psi güçleri ve etkileri’nin objektif gerçekliği, bizde Subliminal Reklamlar ve Reklamcılık Etiği ile gündeme geldi.

Bilinçaltı kurgulama/ Subliminal yöntemle hazırlanan reklam türlerinde, televizyon, sinema vd izleyicisinin, hakkında bilgi sahibi olmadığı dahası görmediği, duymadığı kısacası duyularıyla fark etmediği imajlarla , sembollerle bilinçaltına gizli mesaj ve resimler gönderiliyor.

Gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen bu mesaj ve resimler bilinçaltına ulaşıyor ve tüketici üzerinde normal bir reklamdan çok daha yüksek oranda etki bırakıyor.

Subliminal reklamcılık denen bilinçaltını hedef alan bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. Ancak, reklamlarda kullanılması askeri amaçlarla kullanılmasından çok çok sonradır. O halde,
Psi hakkında biraz konuşmak, hatırlatmalar yapmak gereklidir.

Sübliminal = Bilinçaltı = Bilinçdışı = Üstünşuur = Psi :

Psi (Psych ; psyche) = öz, tin, can, nefes, canlılık, duygu, his; yanak, yüz, çehre..

Günümüzde bütün dünya psişe hakkında biliyor. 20 yüzyılın son çeyreğinde psi düşüncesi kamuoyunda iyice yaygınlaştı. Ve bütün dünyada esrarengiz ve bilinmez sanılan güçlerin, “imkansız” ihtimallerin, kısacası günümüzde ülkemiz gibi ülkelerde hüküm süren bilimsel düşüncenin kabul etmediği güçlerin, yeteneklerin hadiselerin ve görüntülerin sembolü oldu bu. ABD ve eski SSCB gizli yapılan Psi-araştırmalarıyla elde ettikleri bilgilerin bazı neticeleri gene kendi aralarında gizli parapsikoloji savaşı şeklindedir. Soğuk savaş bunun çok az bir yankısıdır.. ABD nin HAARP projesi de öyle.. NANO TEKNOLOJİ de tabii.

Doğu ve Batının askeri laboratuarlarında ve üniversitelerinde yapılan psi araştırmaları, psi imkanlarını hedef almıştır doğal olarak. Örn, ABD Irak’a çıkartma yapmadan önceki ve hava saldırıları sırasında kullandığı sembol, imaj ve beyin güdüm frekanslarını hatırlayınız.
En yeni bilimsel anlayışların gözetimi altında, modern teknik imkanlarla araştırma yapmaktadırlar. Bu konuda, Rusya’ da bizim bildiğimiz en az 8 büyük enstitü bulunmaktadır. En az bu kadar özenli bilimsel araştırma ABD ‘nin birçok üniversite ve özel araştırma merkezlerinde meydana gelmektedir.

Bizler için, onların bilimsel toplantılarından kamuoyuna sızan ve uzmanlık dergilerinde okunabilen her şey son derece faydalıdır. Fakat, yapılan deneylerin bilimsel esasları hakkında sunulan bildirileri çok eksik ve imalar şeklindedir. Ve Deneylerde kullanılan teknik araçların ayrıntılı tariflerinden kaçınılmaktadır. Gene, ulaşılan başarıların sonuçlarına ilişkin istatistik rakamlar aynı şekilde gizlenmektedir. Yani özetle, psi araştırmalarının büyük kısmı “top secret” başlığı altında yürütülmektedir. Yani, modern bir gizli bilimin ifşaatlarına bağlı olduğumuz ve psi tezahürlerinin varlığına ya inanmaya yada bırakmaya bağlı olduğumuz fakat kendimizce bir hüküm çıkaramayacağımız anlamına mı gelmektedir bu? Asla! Psi güçleri ve etkileri’nin objektif gerçekliği, yüzlerce yıl öncesinden beri bilinmektedir.

Yani psi araştırmaları yeni bir şey değildir ve gerçek bilimsel temele oturtulmuş psi araştırmaları ezelden beri mevcuttur. Geçmiş yüzyıllarda Batının ve Uzak Doğunun ileri gelen bilginlerinin buna katkısı çok olmuştur. Fakat onlar da gözlemlerini gizli tutuyorlar ve bunları sırdaş çemberine veriyorlardı. Bunun nedenlerinden biri, çok tehditkar ve devrimci bilgiler olarak kabul edileceği gerekçesiydi. Ancak yine de yazıları duruyor ve bilgileri emrimize amadedir.

Ülkemiz ise bir yeniyi daha başlatmıştı bu konuda. Yeterince sahiplenilmedi bir türlü. Yani, bütün bu bilgileri ıslah eden ve eksiklerini tamamlayan Dr. Bedri Ruhselman’ın bu konuda derin, kapsamlı çalışmaları ve yayınları vardır. Ve “nedense” bunları ülkemiz insanları değil ama, ABD , tüm BATI ve DOĞU çok iyi bilmekte ve kullanmaktadır

Kim bir şeyin tümünü görebiliyorsa, ona bütün parçaların manaları da anlaşılabilir olacaktır.
Sübliminal’in konusu bu ilke ile ele alacağız:

O nedenle de, bilimin en yeni konumuna göre, Subliminal = psi güçlerinin özünü ve gerçekleşmesini bilmeli; modern psi araştırmasının uygulamada nasıl ve nerelerde kullanıldığını görmeliyiz.
Altını kalınca çizmek gerekir ki, subliminalin niteliği yani ruhun ve ruhsal güç alanlarının reel güçleri hakkında genişçe bir bilgisizlik hakimdir.. Bu kaybın giderilmesi gereklidir. O halde :

Psi güçleri nedir?

Akşam evinizde tv açıp haberleri izliyorsunuz. Üzerinde fazla düşünmeye gerek duymadığınız bir olay. Çünkü naklin nasıl yapıldığını biliyorsunuz. Resim ve ses, yani ışık ve ses dalgaları, verici tarafından elektro manyetik dalgalara dönüştürülüp tv alıcısında tekrar ışık ve ses dalgalarına dönüştürülecektir. Nakli gerçekleştiren güç, elektrik enerjisidir biliyorsunuz.

Peki, enformasyon görüntülerinin diğer bir çeşidi olan ve bilinçte yüzeye çıkan resimlerin-imajların kaynağı neresidir? Örn, Bir mucidin ansızın aklına gelen fikrin kökeni nedir? Söz konusu tamamen yeni bir fikir ise, hafızanın gizli bir köşesinden gelmiş olamaz.
Şu veya bu şekilde bir yolculuğu – tatili ertelemenize sizi zorlayan iç ses ve ani seziş nasıl meydana gelmektedir?
Biriyle konuşurken karşınızdaki aniden düşündüğünüz şeyi söylüyor….peki, kitlesel telkin olayları nasıl meydana gelmektedir?

Demek ki butun insanlarda hatta tüm varlıklarda bulunan ortak bir şey- birbirini bağlayan bir şey kullanılıyor ki bunlar meydana geliyor. Yani varlıklar arasında irtibatsızlık - kopukluk olsa idi bunlar meydana gelebilir miydi?!

Bu, C.G.Jung tarafından keşfedilen, bizimse modern psi araştırmaları ışığı altında, evrensel yani ortak bir şuurdışı alan dediğimiz bağ sözkonusudur. Bu bağı yani ortak suurdışını bilinçli yada bilinçsiz kullanmak suretıyle hipnozdan tutunuz kehanelere, ilhamlara, keşiflere vd neden olursunuz. Örneğin tıpkı Tesla gibi. Tesla’nın icatları evrensel psi alanı (=enerjisi), uygulamaları da dunyanın manyetik alanından (=enerjisinden) yararlanılmak suretiyledir.

Özetle , -olasıdır- kozmik boyutlara sahip olan, duyu organların dışında, bu görünmez suurdışı-ortak alanın üzerinde duracak olursak hepimiz psişik bir irtibat ağı ile onunla ve birbirimizle, bağlıyız. Nasıl her enformasyon veya bilgi, bir davranış reaksiyonu meydana getiriyorsa, burada da öyledir. İnsan ne kadar şuursuz olursa etki, onun için, o kadar tesirli ve zorlayıcıdır. Bu durumda, onun, davranışı şuursuzca düzenlediği ve yönettiği söylenebilir. Ancak bu şu da demektir ki, ortak şuur dışı alanın (tıpkı dünyanın manyetik alanı gibi) şuurlu olarak, belli bir frekansı etki altına alınıp, içindeki (depolanmış yani kullanılmış ve kullanılmayı bekleyen bilgi) akıtılabilir yada içine şuurlu olarak sokulan bilgi, uyumlu birilerine şırınga edilebilir. Bu, zaten uzun yıllardır Rusya’da kullanılmaktadır.

[ Evet, insanlığın bütün bilgisinin, şimdiye kadar ki ve bundan sonraki muhtemel olacak bütün düşüncelerin ve davranış kurallarının bir evrensel ansiklopedide toplanmış olduğunu düşünelim. Bu, şuurdışı=şuurüstü=şuuraltı olurdu. Ve işte insan bu evrensel ansiklopedinin bir nüshasına sahiptir. Buradan çıkan sonuç şudur:

- Bu nushadaki bilgileri açığa çıkarmak yada çıkaramamak bütün mesele burada. Yuzeye çıkarabilen öğrenmiştir yani bilinçlidir.
- Yine buradan çıkan sonuç şudur: Öğrenme, dıştan nakledilen bir olay değil, aksine, içsel bir okuma görme hadisesidir.
- Yani, bilinçlenmenin idraklenmenin önemi buradadır.
- Yani, bu durumda kontrol şuuraltının değil (ki buna otomatizma denir- farkındasızlıktır), şuurundur (ki buna şuurlu davranış-kendinin farkında olma-farkındalık hali denir) ]

Buradan özetle, hafıza, algıların kimyasal yolla beyin hucrelerine nakşedildiği bir depo olmadığı gibi, şuur ve şuurdışı = bilinçaltı da birbirinden ayrı değil bir bütündür. Bunlar ortak bir psi alanıdır. Yuzeyde olan kısmına şuur diyoruz, yuzeyin altında olan kısmına da
şuuraltı diyoruz,. bu tıpkı bir buzdağı örneğidir.

Bu evrensel yani ortak suurdışı=şuurdışı=psi alanı, pozitif amaçla ve şuurlu olarak kullanıldığında, örneğin barışı yaratıcı yeteneklerin genişletilmesi için üstün bir kaynak hizmete açılmış olur. Tersi ise, insanlığın birbirinin boğazına saldırmasına neden olur, ABD nin HAARP projesi gibi.

Bireyleri uyuşturucu gibi şeylerden, ruhsal bozukluklardan kurtarmak amaçlı olarak -yani satın almayı şartlandıran subliminal reklam tekniğinin tersine olarak kullanıldığını bir düşününüz… Bu tür uygulamalar, kişinin psi enerjisinin uyandırılarak, uygun raylara oturtulması demektir. Yani şuurdışını yalnızca psişik rahatsızlık ve diğer menfi olayların açıklaması olarak kabul etmek yerine, yaratıcı nitelikleri doğrultusunda incelemek ve bunları her normal ve sağlıklı insan için erişilebilir yapmak da söz konusudur.

Şimdi, Bilinçaltı kurgulama/subliminal reklamlarda neden sembol kullanılmaktadır etkileme gücü olarak? Ona değinelim: Semboller zaman dışı bilgi taşıyıcılarıdır. Bu tür bilgi nakli, ne zahmetli öğrenim ve yorucu düşünmeyi ne de şuurlu olarak iradeyi ortaya koymayı gerektirmektedir. Bu, bir şeyin veya durumun kavranmasından dolayı ortaya çıkan anı, doğrudan doğruya bilmedir. Bu şekildeki bilgi edinmeye, apaçıklık denmektedir. Her şeyde olduğu gibi her sembolünde bir titreşim hali vardır. Örneğin, bir kurukafa ile bir kalp sembolu arasındaki titreşim farkını ve hissettirdiklerini bir düşününüz.

Alışılmış duyularla algılanamayan ve psi-alanı’ na ait titreşim etkilerine dayanan vasıtalardan biri de subtronik müziktir. Kişilerin ön planda algıladıkları basit, hafif fakat arka plana yerleştirilmiş etkilerle süzülen kulağın duyamayacağı seslerle, semboller yerleştirilebilir şuuraltına ve kişi böylece yönetilebilir.

Bütün bunlardan demem o ki, benlik şuurunuzu kapsamlı uyanık tuttuğunuz takdirde, yanaşmalarına müsaade etmediğiniz bütün enformasyonlar, sizi etkisi altına alamaz. Etki altında olmak, bilinçsizlikle paralel orandadır.

Benlik şuurun uyanıklığı da seviye seviyedir. İnce ayrıntılar için ince ayar gereklidir, tıpkı radyo alıcısı gibi. Bilincin, çok açılı ve çok çeşitli idraklerle kapsam kazandırılması ve derinleştirilip yukseltilmesi şarttır. İtina ve sabır ile zihninizi kontrol etmeyi, her şeyden önce otomatik davranışları –otomatizmi- devre dışı bırakmak gereklidir. Yani her türlü isteklerin arzuların nedenini niçinini araştırmak ve bunlara hakim olabilme gücünü elde etmek ön koşuldur. Bu, öylesine yaşamamak demektir. Ne güdülerinin ne de güdülmenin etkisi altında olmamak demektir ki insana yakışan budur. Diğer türlüsü zaten hayvanlarda da mevcuttur.

Hakiki öğrenmek ve biliclenmek esasen, kendi araştırma, inceleme ve gözlemlerinizi artırıp, başkalarından duyduklarınızla karşılaştırmak, kritik etmek sonucu elde edilen, kendimizce yaratılan bilgidir. Sizi, siz yapan budur. Aksi halde bir taklitten, güdülenden daha fazla bir şey değilsinizdir.
Kendi gözlemleriyle ve kritik edip karşılaştırmalarla öğrenmek, diğer bir deyişle tam kanaat ortaya çıkarmak, işte bu bilimsel davranıştır. Şuurlu olmak kudrettir ve bu kudret dış güce üstündür. Konumuz sübliminal etkileme tekniği olduğuna göre, burada sübliminal etkilerle üstünlüktür.

Bilinçaltı kurgulama/Subliminal, muazzam bir güçtür.. Bunu bilmek ve kendimizde bu guce göre ve de kendimize ozgu ayarlar yapmak durumundayız.

Bilinçdışı etki alma etki verme yada bilincalti etkisinin/gudumunun dilini çözmek; bilincalti etkisini nasıl yanıtlayacağımızı bilmek, ayarlamak bilinclilik seviyemizi yukseltmekle, bizi biz yapan değerlerimizi, özümüze ait iç bilgimizi açığa çıkarmakla ve ona şuurumuza kapsam kazandırmakla mümkündür..

Ozetle derin aklımızın ve beynimizin hakimi, kendimiz olmalıyız.
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLARININ MESAJIDIR:

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki,

Milli ülküye, herşeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (ne mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla süphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmus büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir günes gibi doğacaktır!

Ne mutlu Türküm diyene!.





Bunları Biliyor muydunuz?

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...